bir süredir bildiğim ama söylemeye dilimin varmadığı durum.
babam, kendimi bildim bileli sağlığına, yemesine, içmesine, giymesine özen gösteren bir insan oldu.
6 ayda bir kan tahlili yaptıran, ilaçlarını mutlaka saatinde alır, sabah egzersizlerini devamlı suretle yapar, annemin aksine en ufak bir ağrısında bile doktora giden bir insandır. 65 yaşında olmasına rağmen kendisinden küçük* amcamdan bile genç gösteriyordu hatta onun yanında "kendine bakıcan oğlum bak sen çöktün, ben ceylan gibiyim" derdi. devamlı traşını olurdu, otuz yaşıma geldim bir gün bile sakallı görmedim.
bundan 4 ay evvel düğünüm oldu, evde beraber zaman geçirmemize alışkın olduğundan her baba gibi babam da evlenmeme biraz içerledi . ayrıca düğüne kardeşlerinin gelmemesine daha çok içerledi. annemin tüm kardeşleri yanındayken babamın en mutlu gününde kardeşleri yoktu. bu sırada halam istanbul'a geldi karaciğeriyle ilgili devam eden tedavisinde karaciğer nakli olacağını öğrendik üzüldük babam daha çok üzüldü.
düğün oldu bitti 2 hafta sonra babamın bel ağrıları başladı daha önce bel fıtığı ameliyatı olduğu için onun nüksettiğini düşündük ancak belinde bir sıkıntı çıkmadı. bu sırada gittiği özel hastane babama ciğerlerini üşüttüğünü, kemiklerinde kireçlenme olduğunu söyleyip fizik tedavi ve akupunktur tedavisi başlattı. ancak bunlar da ağrılarını geçirmiyor, ağrı belinden karnına doğru vurmaya başlıyor. dahiliyeye gidiyoruz dahileye endoskopi, kolonoskopi, mr istiyor ve sonunda öğreniyoruz ki ağrıların nedeni karaciğerde bulunan büyük bir kitleymiş.
sonuçları alıp gastroenteroloji profesörüne gittik o da pet çekimi, kan tahlili vs istedi onlarıda alıp götürdük bize babamın 4. evre karaciğer kanseri olduğunu metastaz yaptığını kemiğe ve safra kesesine dağıldığını kemoterapinin bu evrede işe yaramadığını ve yapılabilecek bir şey olmadığını söyleyip 3 ay ömür verdi. söylemesi ne kadar kolaydı ben babama iyi haberlerle geleceğimi söylemiştim ona kanser olduğunu ve 3 ay ömrünün kaldığını nasıl söyleyebilirdim?! doktora 1,5 ayda bu kadar büyüyebilir mi diye sorduğumuzda bunun en az 3 yılda oluşabileceğini sinsi bir hastalık olduğu için kan tahlillerinde çıkmadığını söyledi.
boğazım düğüm düğüm annemle yolda ne söyleyeceğimizi konuştuk, kanser olduğunu söylersek moralman çökecekti o yüzden yalan söylemeye kadar verdik. eve geldiğimizde babam heyecanla bizi bekliyordu, gülümseyerek yanına oturdum "babacım korkulacak bir şey yokmuş sadece karaciğerinde leke varmış ilaçlarını düzenli alırsan, moralini yüksek tutarsan tez zamanda iyileşeceksin" dedim sevindi.
bu süre zarfında babama hiç hastaymış gibi davranmadım. eskisi gibi yine maç muhabbeti yaptık, çarşamba günleri eve gelip beraber diriliş ertuğrul'u izledik. yine annemi çekiştirdik vs.
zaman geçtikçe babam yemeden, içmeden kesilmeye yavaş yavaş erimeye başladı. 95 kilo dağ gibi adam gözümüzün önünde eriyip gidiyordu. önceden ezip, püre olarak verdiğimiz yemekleri artık yutamıyordu pipetle besler olduk. önceleri tek başına tuvalete gidebiliyordu sonra annemle gider oldu şimdi yataktan kalkamaz duruma geldi.tuvalete gidemediği için altını bezler olduk hayal dahi edemediğim şeyleri yaşıyorduk. erkek kardeşim ve ablam babamı böyle görmeye dayanamadıklarını söyleyip sürekli ağladığı için anneme destek olacak bir tek ben kaldım çünkü annem de yüksek tansiyon hastası allah korusun ona da bir şey olsa ne yaparım!
babamın hastalığını kabullenmiştim ama annem benim için daha önemliydi. ona bir şey olmasına dayanamazdım. babamı ne kadar sevsem de çok hataları olmuştu ve bu hataları düzelten hep annem oldu. babam "önce can sonra canan" derken annem "önce çocuklar sonra ben" diyordu ki hala da diyor. o yüzden annem benim için her zaman daha önceliklidir.
bunlar olup biterken amcamlar, halamlar, teyzemler ve bir sürü akraba ziyarete gelmeye başladı. her şeyde olduğu gibi hasta ziyaretinin de nasıl olması gerektiğini bilmiyordu bizim milletimiz. ellerinizi yıkayıp hastanın yanına girin, en fazla 5-10 dk kalın diye uyarmaktan gına geliyor. sanki hasta yanına gelmemişler misafirliğe gelmişler gibi çoluk çocuk yüksek sesle konuşma vs dayanamayıp hepsini odadan kovduğumu biliyorum.
bunlar yaşanırken bir yandan da hayat devam ediyor işe gitmem gerekiyor, iş arkadaşlarım, normal arkadaşlarım herkes babamın nasıl olduğunu soruyor iyi değil diyorum, cipralex'in de etkisiyle ağlamıyorum günlük yapmam gerek şeyleri yapıyorum. eşim içinde tutma ağla diyor ama ağlarsam duramamaktan korkuyorum.
elimizden geldiğince babamı rahat ettirmeye çalışıyoruz. sakallı durmayı sevmediği için eve berber getirip traş ettiriyoruz. istediğin bir şey varsa yapalım diyoruz ama konuşmaya bile mecali yok, hiç bir şey istemiyor sürekli uyumak isitiyor, uyusada uyumasa da gözleri sürekli kapalı. bu kanser denen illet insanın elini ayağını öyle bir bağlıyor ki hiç bir şey yapamıyorsun.
avedis'in (#11979621) entrysinde dediği gibi "babanın kanser olduğunu öğrenmek insanın tıpkı kanser gibi direcini kırıyor. hayata karşı, her şeye karşı.."
gotik sirin2 profili
-
babanın kanser olduğunu öğrenmek
-
sokağa terk edilen köpeğin km'lerce koşması
insanlık ayıbıdır.
aslında başlık "sokağa terk edilen köpeğin sahinin peşinden patileri kanayana kadar km'lerce koşması" olacaktı.
edit : çok duyarlı hayvanseverler videoları izlemesin lütfen.
gün geçmiyor ki insan denilen yaratığın çirkin yüzünü göremeyelim. içinde her türlü pisliği ve vahşeti taşıyan, vicdandan yoksun, duygusuz mahluklardan biri dün akşam sahibi olduğu bu güzel köpeği sokağa atmış. köpek sahinin peşinden yaklaşık 3 km boyunca patileri kanayana kadar koşmuş. allaha şükür yolda bizim çocuklar sokaktaki canlar ekibinden birilerine denk gelmiş de hemen müdahale edilmiş. hayvancağızın hali perişan, hem fiziken hem ruhen yaralı yavrucak, şu bakışlar her şeyi özetliyor.
videolar
1
2
3
4
aklım hafsalam almıyor, sen bu canı nasıl sokağa terk edebiliyorsun? gece vicdanın rahat nasıl uyuyabildin? çocuğunu böyle sokağa terk edebilir misin?
dün gece bu görüntüleri izlediğimde ağladım, bu güzel hayvanın sevgisini hak etmeyen vicdansızlara etmediğim küfür kalmadı. bu ilk değil ancak inşallah son olur, sahiplendiğiniz hayvanları yarı yolda bırakmayın, bakmaya gücünüz kalmadığı noktada güvendiğiniz birilerine sahiplendirin. konuşamasalar bile bu hayvanlarında duyguları olduğunu unutmayın, hatta sizden çok daha duygulular ve sizi karşılıksız seviyorlar!
ne kadar kötü varsa bir o kadar da umutları yeşerten iyi insanlarda var *sokakta kalan hayvanlara yardımcı olan gönüllüler sayesinde bu canlardan haberimiz oluyor, haberimizin olmadığı işkence gören, sokağa atılan, cinsel istismara uğrayan daha ne kadar can vardır düşünmek istemiyorum.
(bkz: satın alma sahiplen)
(bkz: hayvana işkence kabahat değil suç sayılsın)
(bkz: sokak hayvanları bizim vicdanımızdır)
bizim çocuklar sokaktaki canlar ekibine gönüllü olmak ya da maddi, manevi destek olmak isteyenler için grubun facebook ve instagram adresleri, ayrıca her pazar saat 12:00 de via port b kapisinda bulusup arazi çocuklarını beslemeye gidiyorlar.
yavrunun adı bolt koyulmuş, inşallah seni asla terk etmeyecek ömürlük ailene tez zamanda kavuşursun.