şenol güneş, türk futbol tarihinde bambaşka bir şey yaratıyor ve geliştiriyor fakat biz içinde olduğumuz için bu büyük ve muazzam tabloyu tam manasıyla göremiyoruz. bundan 15-20 yıl sonra bu büyük teknik adamın yaptıklarını çok farklı şekillerde dinleyeceğiz, bugün içinde göremediğimiz onlarca detayın farkına vardıkça şaşıracağız.
dün akşam oynana benfica maçının içinde skorun dönebilmesini sağlayan en önemli figürdü şenol hoca. sırf içimde kalmasın, yaptıkları daha iyi anlaşılsın diye geldim, uzun zaman sonra sözlüğe entry yazıyorum.
şimdi dünkü oyuna bakalım.
şenol hoca nasıl bir kadroyla başladı?
rhodolfo'nun sakatlığı sonrasında iyileşme dönemini yeni yeni atlatan tosiç mecburen stoper mevkisine geçti, sol bek için hocanın iki adayı vardı. ya adriano ya da adana maçında denediği beck.
beck tercihi iki açıdan doğruydu. orijini savunmacı olan beck, adriano'ya göre daha az pozisyon hatası yapan, hızlı rakibi karşılamada faydalı olabilecek oyuncu modeliydi. ayrıca sağda yavaş yavaş temposunu kazanmış, q7'ye en çok uyum sağlayan gökhan gönül'ü 11'de oynatabilmesi için beck'in sola geçmesi gerekiyordu. kağıt üstünde burada tek eleştirilebilecek tercih, adriano olabilirdi. onun da deplasmandaki napoli maçında içeriye kat edişi ve golü atışı şenol hocada ileri uç için önemli bir gösterge olmuştur muhakkak. yerine oynaması düşünen cenk'in adana maçındaki etkisizliği, olcay'ın aşırı formsuzluğu burada adriano'yu öne çıkardı.
ortada ise herkesin beklediği üçlü oyuna başladı. tolgay ve atiba ön libero, ozzie tam bir forvet arkası olmayan her türlü serbestliğe sahip oyun kurucu olarak maça başladı. sağda q7, solda adriano ve önlerinde aboubakar.
şenol hocanın maç öncesi kafasında oynadığı maçı hayal edebiliyorum. napoli gibi oyunu kendi sahasında kabul eden, aşırı kontrollü bir benfica. buna karşılık akdeme kademe pas yaparak rakip sahaya yerleşen beşiktaş. kanatlara ineriz, ozzie ve tolgay top bizdeyken yakın paslaşır, atiba arkada sübap. kanattan q7 ve adriano hem içeri girer, hem orta yapar. aboubakar bitirici.
fakat enteresan bir başlangıç izledik. benfica inanılmaz cüretkar bir anlayışla sahaya çıktı. savunmasını neredeyse orta saha çizgisine yakın kurdu. orta sahası bizim sahanın yarısına kadar açılmış, forvet hattı sürekli stoperlere baskı uyguluyor. ilk yarı nefes aldırmadılar, beşiktaş'ın en önemli silahı olan kademeli olarak rakip alana yerleşme felsefesini bozguna uğrattılar. en önemlisi, sahip oldukları topu atağı sonlandırana kadar kaybetmediler, hücumda yakaladıkları her pozisyonu da maksimum doğrularla uygulayıp golleri attılar.
bu garip ve sıkıntılı ilk yarıda, şenol hoca üç farklı skorla geriye düşmüş takımın mahzun hocası pozuyla ellerini bağlayıp kenarda durmadı. sürekli bir şeyler deneyerek oyunun akışını değiştirmeye çalıştı. beck'i orijinal pozisyonuna alıp gönül'ü önüne koydu. adriano sol beke geçti. q7 sol açığa dönüştü. ve bunları 30. dakikada oyun oynanırken yaptı, devre arasını bile beklemedi. devre arasında hoca şunu anladı, bireysel oyuncu performansında genel bir düşüş vardı evet ama oyun anlayışının genelinde bir problem vardı.
neydi bu problem?
biz dün akşam beklemediğimiz bir oyunu çok ama çok iyi uygulayan bir benfica ile karşılaştık. spektaküler bir 45 dakika. hem alan daraltan, hem hücum presini çok doğru yapan hem de az pas hatasıyla sürekli hücumda doğru tercihler yapan bir benfica. bu oyun düzenine sahada anında cevap veremedik. devam eden bir oyunda hoca mevkisindeki iki adamın yerini tek hareketle değiştirir ama mentaliteyi değiştiremez. bunun için devre arasına ihtiyaç vardı. şenol hoca maç 2-0 iken saha içi yapabildiği kadar müdahalesini yaparken açıkçası farkı azaltmayı ummuyordu. en büyük beklentisi daha fazla gol yenmemesiydi. tam da bu esnada yenen 3. gol ise tuhaflıklar gecesinin son meyvesi oldu.
devre arasında duruma direkt müdahale eden şenol hoca, tolgay'ı sarı kartından dolayı çıkarıp yerine gökhan inler'i aldı. şayet tolgay sarı görmeseydi oyundan çıkacak adam atiba olacaktı. gökhan gönül'ün yerine giren cenk ise sol tarafa deplase olurken en kritik hamle burada geldi. şenol hoca, ozzie'yi adeta bir sol iç oyuncusu gibi cenk'in arkasına ve adriano'nun önüne koydu. bir anlamda sol tarafa 3 oyuncu koydu. atiba da sağ taraf öncelikli olmak üzere geriye yakın ve destekçi oyunu oynadı. göbekte sadece inler kalırken ona da oyun kurma görevi verildi. top sağ kanada açıldığında sol taraf olduğu gibi ceza sahasına sızdı, aynı şekilde ters kanata açıldığında da öbürleri bunu yaptı. 40 metrede oynayan rakibe buyur hodri meydan dendi. tankımla, topumla, tüfeğimle geliyorum hem de bu sefer doğru taktikle geliyorum dendi.
bakın ben size bunun anlamını söyleyeyim. şenol hoca çocuklara şunu demiş. benim gözümde 3 yemekle 6 yemek arasında fark yok. ya çıkıp varımızla yoğumuzla her şeyi deneyeceğiz ya da ciddi fark yiyip oturacağız. bu büyük bir hocalık vizyonudur, avrupada bile birçok teknik adamın gösteremeyeceği cesaretin örneğidir.
ikinci yarının başında mitroglou 4. golü atsa zaten maç orada bitecekti ve biz bugün
şenol hocanın müthiş restini konuşamayacaktık. tamer hocayla ilk yarının sonlarına doğru o kağıtlara yazıp çizdikleri her şey, ikinci yarıda gördüklerinizdir. maçı 40 metreye sıkıştıran rakibe karşı kanatlarda çoğalmak, inler ve ozzie gibi adamlarla atak yönünü aniden değiştirmek, rakip topu aldığında sürekli ve doğru baskıyı uygulamak.
bakın bunları 3-0 geride olan takıma yaptırdı, devre arasına girmeden daha sahada bunları çalıştı, çizdi, hazırladı. soyunma odasındaki o savruk ortamda da çocuklarına dört dörtlük bunları aktardı.
3-0'dan 3-3'e yürekle gelinir derken hocanın tam olarak anlatmak istediği şey buydu işte. gerekirse 3 tane daha yemeyi göze alarak o ikinci yarıya çıkabilmek yürek ister. şenol güneş, benim gözümde türk futbolunun bir kahramanıdır, efsanesidir artık. dün akşam birçoğumuza hocalık dersi verdi, adamlık dersini yıllardır veriyordu zaten.
jokond1 profili
-
şenol güneş