doğuştan sahip olduğum ve en çok gurur duyduğum şeylerden biri, bulgaristan göçmeni olmak. hem anne hem de baba tarafından.
gururumun en temel sebeplerinden biri, akraba evliliğine karşı olmamız mesela. kuzenlerimizle kardeş gibi büyümemiz. hatta öyle ki, komşu kızıyla/oğluyla evlenmek bile hoş karşılanmaz. hatta biz o kadar bilmeyiz ki akraba evliliğini, ben bunun yalnızca televizyonda gördüğümüz tek tük anormal bir olay olduğunu sanıyordum istanbul'a üniversite için gelene kadar. ancak o zaman anladım ciddi ciddi, bile isteye kendi kuzenine hallenen sapıklar olduğunu.
bir diğeri, sekülerliğimiz. ilkokuldayken yaz tatillerinde camiye kuran kursuna gittim, hatim ettim. camide başımı örterdim. cami çıkışı babam gelir beni alır ve ailece denize giderdik. bu, çok normal bir pratikti bizler için. birini yapanın, diğerini yapmaması için hiçbir sebep yoktu. 2000'lerin başında tarikatlar güçlenmeye başlayana dek, kara çarşaflı insan toplamda 2-3 kere görmüştüm. "ekstrem" bir durumdu çünkü bu bizler için.
düğünlerimizde hep beraber göbek atar, ramazanda orucumuzu tutar, cenazemizde bir hafta her akşam kuran okur, yılbaşlarında da içkimizi içer, tombala oynarız.
51'de göçmek zorunda kalan babaannem, okuma yazma bilmezdi ama çok büyük bir atatürk severdi. tüm torunlarını her daim okumak için teşvik etti, hepsiyle de gurur duydu. dışarıda başörtüsü takan babaannemi çocuklarının, gelinlerinin, damatlarının, torunlarının ya da başka yakınlarının yanında hiç başörtüsüyle görmedim mesela. çemberi vardı, rahat bir şekilde onu başına atardı. kendi babasından, abisinden, amcasından... kaçan kadınları görünce yaşadığım şoku tahmin bile edemezsiniz.
bir anda her şeylerinden olan bulgaristan göçmenleri, yeni geldikleri ülkede kimseden hiçbir şey beklemeden, kendi tırnaklarıyla kazıyarak sıfırdan hayat kurmuş insanlardır. evet çalışkandırlar, cimri de olabilirler (ki ben hiç görmedim, hepsi misafirperverdir mesela, yemez ve yedirir) açlık yaşayan insan yokluk nedir bilir çünkü. bu kadar yokluğa rağmen, zorluğa rağmen hem hayata tutunmayı başarmış, hem de bu sırada bulundukları yerleri kalkındırmış insanlardır. gururludurlar, çünkü el açmamıştırlar. temizdirler, dürüsttürler.
velhasıl, çalışkanlıkları, düzgünlükleri, yaşayış şekilleri ve ülkemizin üzerinde hiçbir zaman yük olmamışlıklarıyla, dönem dönem bazı kesimleri kudurtmaları çok normaldir. "bunlar da çok cimri canım" demekten başka suçlanacak, eksik görülecek tarafları yoktur çünkü.
ve evet, gururlu bir bulgar göçmeniyim, macırım. ve evet, gerekli gördüğüm her fırsatta bunu dile getireceğim. ve evet, yaptıkları/yapmadıkları her şey sebebiyle atalarımla gurur duyuyorum.
edit: avrupa birliği pasaportum yok, çifte vatandaş değilim, bulgaristan'a hiç gitmedim. kırcalı damarım arada tutar ama uyarı olsun.
widfara b3 profili
-
bulgaristan göçmenleri
-
boğazlı kazak
en sevmediğim kıyafet. boğazıma bir şey değmesi hissinden zaten nefret ediyorum da, çirkin de bir şey hani. dünya üzerinde giyince yakışanı da pek görmedim, toplamda 3 kişiye falan yakışıyor bu kıyafet bence.
-
35 yaşından sonra gelen çocuk doğurma isteği
gerçekten de çok mu şaşırtıcı?
kadınlarda doğurganlık 35 yaşından sonra azalmaya başlar, yumurta sayısı tüm kadınlarda olmasa da düşmeye başlar...
dolayısıyla "ya şimdi, ya hiç" korkusu hissetmeye başlar insan.
ne var bunu bu kadar dert edecek amk.
not: 25'ten önce çocuk istesen kezban, 35 olup istesen döneksin, boksun. türkiye'de kadın olmak zaten zor da, sizin yüzünüzden insanlığımızdan bile utanır olduk.