akira2
profili

  • 18 mart çanakkale belediye başkanının konuşması

    2015 yılında yaptığı konuşmanın ardından bu yıl da ülgür gökhan 'çanakkale ruhu' adlı konuşması ile insanların durup tekrar düşünmesini sağlamıştır. konuşmayı her zamanki gibi trt vermeyip araya reklam falan almıştır. ayrıca taşımalı sistemle çanakkaleye getirilen göt kılları da ıslık ve yuhalamalarla konuşmayı bölmeye çalışmıştır. düşünün artık ne kadar korkuyolarsa...

    not : karakter sınırlaması nedeni ile yıl yazamıyorum.
    muhteşem bir kahramanlığın 101. yıldönümündeyiz.
    yüz milletle yüz yüze ilk dövüştüğümüz yerdeyiz.
    kefenleri vatan, tabutları cihan olanların diyarındayız.
    şehitleri toprakta değil, göklerde bulunanların memleketine, "özgürlüklerin ve barışın kenti çanakkale’ye çanakkaleliler adına hoş geldiniz diyor, saygılar sunuyorum.
    ***
    değerli konuklar,
    biz çanakkaleliler, her sabah karşı yarımadaya bakarak uyanırız.
    yeni bir güne, şehitlerimizin huzurunda başlarız.
    biliriz ki, şehitlerimizle aynı semanın altındayız.
    biliriz ki, şehitlerimizle aynı yıldızların altında uyuruz.
    bu yakadan o yakaya baktığımızda iki yakamızı biraraya getirenleri görürüz.
    ve dünle bugün arasında bir mukayese yaparız.

    ***
    hatırlarız ki 101 yıl önce burada gençler ölüyordu.
    ama görüyoruz ki 101 yıl sonra bugün de maalesef gençler ölüyor.

    101 yıl önce, çanakkale’nin topraklarında, neredeyse çocuk yaştakiler vuruluyordu.
    101 yıl sonra çanakkale denizlerinde, suriyeli çocukların ölü bedenleri sahile vuruyor.

    101 yıl önce aynalı çarşı’yı söylerken “ana ben gidiyom” diyen evlatlar vardı.
    şimdiyse giden evlatlarının tabutlarına sarılıp ağlayan analar var.

    bir zamanlar çocuklar vardı, cepheden babasını gözleyen.
    şimdi babalar var, tabutlara koyup çocuklarını gömen.
    ***

    sayın cumhurbaşkanım;
    bu küçük yarımadada 101 yıl önce “büyük adamlar” vardı. bir ruh vardı.
    biz ona çanakkale ruhu diyoruz.
    bugün tek bir şeye ihtiyacımız vardır. o da çanakkale ruhuna sahip olmaktır. o ruha sımsıkı tutunmaktır.
    çünkü çanakkale ruhu, karanlığa yakılmış bir meşale, kara bahtımıza tutulmuş bir ışıktır.
    yolunu kaybedenlere yol haritası, yönünü kaybedenlere kutup yıldızıdır.

    çocukken masallar uyuyana, büyükken uyanana kadarmış.
    uyursa milletler; ya ölür, ya da köle olarak uyanırmış.
    çanakkale ruhu, uyutan masallardan uyandıran bir destandır.

    ***
    kıymetli konuklar,
    çanakkale ruhu kardeşliktir.
    ve çanakkale ruhu’nun öğrettiği kardeşliği özlüyoruz. aksi takdirde ölüyoruz.

    toprağın altında koyun koyuna yatanlar kadar toprağın üstünde de yanyana olalım.
    siperde birlikte türkü söyleyenler gibi bizde kardeşlik türküleri söyleyelim.
    ölüme giderken birlikte olanlar gibi, biz de yaşarken birlik olalım.
    kimin nereden geldiğine, ne düşündüğüne, neye inandığına bakmadan birbirimize onlar gibi sarılalım.

    bir türkiye hayali kuruyorum.
    türkü kürdü, alevisi sünnisi, lazı çerkezi bir uçtan bir uca aynı halayda, aynı horonda, aynı semahta.
    sağı solu, ali’si fırat’ı, alevisi sünnisi yok.
    çünkü vatan için birlik ve dirlikten başka yol yok.

    mehmet akif’in de dediği gibi
    “tefrika girmeden bir millete düşman giremez
    toplu çarptıkça yürekler onu top sindiremez.”
    ***
    değerli misafirler,
    çanakkale ruhu hoşgörüdür.
    çanakkale; insanlığı öldürmeye gelenlere insanlık dersinin verildiği yerdir.
    çanakkale kahramanları; alnı açık, gönlü açık, sofrası açık yiğitlerdir.

    bu topraklarda bir zamanlar yaralı düşmanı kucağına alanlar vardı. siperde dini bayramını kutlamak isteyen anzac askerlerine ateş açmayanlar vardı. üstüne bir de hediye yollayan komutanlar vardı.
    ve düşmanın hastane gemisi geldiğinde, ateş etmeyi bırakanlar vardı.
    hatta düşmanın annesine saygıyla seslenen mustafa kemal atatürk vardı.
    keşke öyle hoşgörülü ve saygılı olabilsek.
    tıpkı 101 yıl önceki gibi centilmenliğin anıtlaştığı destanları yeniden yazabilsek.

    çanakkale ruhu’ndaki hoşgörüyü yaşatalım.
    bugün de siyasi düşüncesi ne olursa olsun, söylediğine katılmasak da söyleme hakkını savunabilelim.
    kökeni ne olursa olsun, atalarımız gibi yaradılanı, yaradandan ötürü hoşgörelim.
    tarafı ne olursa olsun, ne olursan ol gel diyelim.
    işte çanakkale ruhunun öğrettiği budur.
    çanakkale savaşı, bülent ecevit’in de dediği gibi
    “saygı üreten bir savaş
    yaklaştıkça birbirine karşılıklı siperler
    gönüller de yakınlaştı.
    düştükçe vuruşanlar toprağa
    dostlar gibi kaynaştı.”

    ***

    saygıdeğer konuklar
    çanakkale ruhu bize neyi anlatır biliyor musunuz? mücadeleyi anlatır.
    evet. çanakkale ruhu, mücadele ruhudur.

    bizlerde onlar gibi vatanımız için mücadeleci olalım.
    onlar, malında cömert, teninde cömert, canında cömert insanlardı. onlar gibi namusu koruyalım.
    daha büyümeden asker edilen, tüfek kundağı başına yastık edilen yiğitler gibi özgürlük için direnelim.
    istiklali için istikbalini yakan 15’liler gibi
    265 kiloyu değil aslında insanlığın şerefini şaha kaldıran koca seyit gibi mücadele edelim.

    ***

    saygıdeğer misafirler,
    çanakkale ruhu vatan sevgisi demektir.

    o sevgi; eşini çocuğunu bırakıp koşan babanın sevgisidir.
    yavrusunu kınalayan ananın sevgisidir.
    o sevgi; istanbul’da saçını kestirip satan ve parasını cepheye gönderenlerin sevgisidir.
    vatan uğruna cephede ölen, bin melek kanadıyla göğe çekilenlerin sevgisidir.
    “ingiliz’e, avusturalyalı’ya, fransız’a mezarsan bize vatansın çanakkale” diyenlerin sevgisidir.

    101 yıl sonra da bugün;
    kanların döküldüğü bu toprağa, ter dökmenin vaktidir.
    vakit, çalışarak omuzlarımızda yükselteceğimiz bir vatanın vaktidir.
    bu ülkeyi çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapmanın vaktidir.
    içimizdeki vatan sevgisini ona hizmetle gösterme vaktidir.

    mehmet akif’in dediği gibi;
    “sahipsiz olan vatanın batması haktır.
    sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”

    ***

    mukaddes davanın, muakaddes evlatları.
    son olarak çanakkale ruhu, umut ve inanç harmanıdır.
    ve çanakkale, güneşin batı’dan da doğabileceğinin ispatıdır.

    düşünsenize;
    umut olmasaydı mustafa kemal “ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” der miydi?
    ve inancı olmasaydı, mehmetçik ölüme gider miydi?
    umut olmasa ne işi vardı karanlık limanda nusrat’ın?
    inançla mücadele etmeseydi anılır mıydı adı 57. alay’ın ?

    o halde bizde bugün 101 yılın mirası olan umudu ve inancı koruyalım.
    umudun olduğu yerde yaşam devam eder unutmayalım.
    bacaklarımızla değil çanakkale kahramanları gibi inancımızla koşalım.

    çünkü umut çanakkale’deki gibi korkuyu yener. çünkü çanakkale’deki gibi yok etmeyi düşünenler bir gün yok olur gider.
    çünkü hiçbir zulüm abad olmaz, elbet kış birgün biter.
    ve her büyük iş, büyük bir inançtan çıkar.
    o halde atatürk’ün dediği gibi
    “zafer, zafer benimdir diyebilenindir.”

    ***
    aziz kahramanların torunları
    mübarek ataların evlatları,

    sözlerimi bitiriyor ve diyorum ki;
    biz bir neslin ekmeğini yiyenleriz.
    istikbalin kan ile ödendiği yerdeyiz.
    “dedemiz koynunda yattıkça bu toprak bizimdir” diyenleriz.
    101 yıl değil, 1001 yıl geçse de bu topraklarda çanakkale ruhunu diri tutarız.
    kardeşlik ve azimden asla vazgeçmeyiz.

    sayın cumhurbaşkanım, saygıdeğer misafirler,
    18 mart şehitler günü ve çanakkale deniz zaferinin 101. yılı anma konuşmama son verirken;
    barışın ve özgürlüklerin kenti çanakkale’yi teşrifleriyle onurlandıran başta cumhurbaşkanımız sayın recep tayyip erdoğan olmak üzere bakanlarımıza, milletvekillerimize, komutanlarımıza ve tüm konuklarımıza çanakkale halkı adına şükranlarımı sunuyorum.

    bizlere bağımsız, demokratik, laik bir ülke, özgürlükçü bir ruh miras bırakan başta mustafa
    kemal ve dava arkadaşları olmak üzere cumhuriyetimizi korumak ve kollamak ülküsüyle,
    ülkemizin varlığı ve bütünlüğü için dün olduğu gibi bugünde hiç düşünmeden canını veren türk
    silahlı kuvvetlerimizin ve emniyet teşkilatımızın tüm şehitlerini, terör olaylarında
    yitirdiğimiz tüm sivil vatandaşlarımızı rahmet, gazilerimizi minnetle anıyor, aziz hatıraları
    önünde saygıyla eğiliyorum.

    bu duygularla; bir hilal uğruna batan güneşleri, vatan için toprağa düşenleri ve dönmeyi
    düşünmeyenleri minnetle ve şükranla anıyorum.
    arıburnunda düşene, conkbayırında dövüşene bin selam olsun.
    selam olsun şanlı çanakkale gazilerine
    selam olsun şehadete yürüyenlere
    selam olsun, mustafa kemal’e

    ülgür gökhan

  • 1 mart 2016 çanakkale ayışığı kitaplığı rezaleti

    aslında rezalet sözcüğünün yetersiz kaldığı adli bir vakadır. akli dengesinin pek yerinde olduğu söylenemeyecek davranışlar gösteren çanakkale'de az sayıda bulunan bir kitapçı!!!nın üniversiteli bir kız öğrenciyi sopa ile darp edip kaşının yarılmasına yol açtığı bir durumdur.

    çanakkalede yaşayıp kitap almaya çalışan bir çok kişi (ben de) dahil bu adamla çeşitli sorunlar yaşamıştır. siz bandrollüsünü almaya çalışırsınız adam size zorla korsan satmaya kalkar, raflarda kitap ararsınız bulamayıp çıkınca arkanızdan koşup çarşının ortasında sorsana be adam! çıkarken iyi günler diye selam versene! eşek başı mıyım ben! gibi gereksiz agresif ve itip kakarak atarlar ve çıkışlar yapmasına neredeyse alışacaktık. elbette bir dükkana mağazaya girip çıkarken selam sabah vermek hoştur ama illa da yapacaksın diye bir kural yok bunu da hatırlatayım.

    kaç defa insanları (kendisinden güçsüzler doğal olarak tercihi) bu şekilde rencide ettiğine tanık olmuştum ama sopayla bir kıza vurmak nedir ya? olayı bir de yaşayanın ağzından dinleyelim.

    "arkadaşlar bugün çanakkale'deki ayışığı kitapevi'ne aldığım bir kitapta sorun çıktığı için, sorunu anlatmak üzere gittim ve arkadaşımla beraber kitap evinin sahibi tarafından sopayla darp edildik. konu ne olursa olsun haklı veyahut haksız, bir kadına asla şiddet uygulanmamalıdır. bu olay kitapevinin ilk icraatı değil - daha önce de benzer darp vakaları küfürlü sözlerle dükkandan kovma vs şeyler yaşanmıştır. malesef ki son da olmayacak bu gidişle. başka şehirlerden ailelelerimizin okumak için gönderdiği bizlere özellikle bir kadına, bana bu muameleyi reva gören insanlara lütfen itibar etmeyiniz. çanakkale'deki arkadaşlarımı boykota davet ediyorum. ayışığı kitapevinden bir daha kesinlikle bir kitap daha almayacağım. duyarlı olursanız mutlu olurum"

    edit1: olayın mağdurundan mesaj geldi. benim de eksik yanlış aktardığım noktalar olduğu için bu mesajının yayınlanmasını rica etti. noktasına dokunmadan ekliyorum.

    "kaşım açılmadi alnima sopayla vuruldu alnim acildi dükkan sahibi tarafından. dükkan çalışanı tarafindan boğazım sarildi kollarim sıkıldı. ayrıca belirteyim darp raporumuz var şikayetcide olduk. bazi yorumlarda erkek arkadaşımdan bahsedilmis onuda şöyle açıklayayim dükkan çalışanı erkek arkadaşıma saldirinca ben bir bayan olarak araya girdim bana vurmayacagini dusenerek yanlış düşünmüşüm. şiddetin her türlüsüne karşıyız bana da erkek arkadaşımada yapilan affedilemez. hakareti küfürü hatta itip kakmayi bile bi yere kadar anlamaya çalışırım ama bir sopayla darp çok farklı"

    edit 2: öğrencinin yazdığından yola çıkarak kitapevi olarak başlık açtım (dükkanın ismi o şekilde yazılmıştır diye) kontrol edince orijinal isminin "ayışığı kitaplığı" olduğunu farkettim. başlığın düzeltilmesi için başvurumu da yaptım.

    edit3: bir kitapçının sopa ile insanlara dalabileceğine inanamayanlar var doğal olarak. çünkü nasıl taksici, polis, öğretmen vs gibi yan iş olarak insanları darp edenler hakkında hiç bir şüphe duymuyorsak, konu pastacı, kahveci, kitapçı olunca "kesin müşteri kaşınmıştır" aha bak "özellikle kadın vurgusu yapmış kezban, haketmiştir" düşüncesine kapılanlar da olmuyor değil oluyor işte. olayı yaşayan kişi bir şekilde bana ulaşabildiği için, olayın öncesini de anlatmasını rica ettim kendisinden. eğer, gerçekten şahitler var ve yardımcı olmak isterlerse onları da olayı yaşayanlara yönlendirebilirim. evet tekrar aynen aktarıyorum.

    "olayı kisaca şöyle anlatayım aldığım kitapla ilgili bir sorunum oldugu icin kitapciya gittik erkek arkadaşımla. sorunu dile getirdim dükkan sahibi ve çalışanı kitap hakkında sürekli başka şeyler söylediler beni dükkandn kovdular hakaret ve küfür ederek kitabi elimden aldilar sanki ne kadara aldin gibi sozler sarfederek para uzattilar boyle yapmalarina rağmen tartismak icin gitmedigimi ortadaki sorunu halletmeye calistigimi söyledim baktım olucak gibi değil parami isteyerek kitabi verdim çıkarken dukkan calisanin erkek arkadasimi ittigini gördüm kavga çıkmasın diye bana vurmaya calismayacagini düşünerek araya girdim banada saldırdı o sırada dükkan sahibi elinde yarım metrelik bir sopayla banada erkek arkadaşıma da saldırdı darp etti çevredeki insanlar ayırdı sonrasında zaten olay yerine polis geldi"

    ----

    şimdi, ya bu hatun bazı yerlerde da yı ayrı yazıyor bazı yerlerde birleşik yazıyor o zaman sopayı hak etmiştir diyenler olacaktır. bu tür arkadaşlara naçizane bol zencefil ve zerdeçal tüketmelerini öneriyorum gri hücreleri artırıcı etkisi oluyormuş.