mesut bahtiyar2
profili

  • sezen aksu

    sezen aksu kimsenin konuşmaya cesaret edemediği, hele ki bir starın ağzına bile alması çok riskli olan; galatasaray meydanında toplanan cumartesi anneleri için 1996 yılında cumartesi türküsünü yaptı. o anneleri gündeme taşıdı. 1999 yılında polis meydana saldırınca 10 yıl toplanılamadı. ama anneler pes etmediler, devam ettiler. 2013 yılında hrant dink ödülünü cumartesi anneleri aldı.

    cumartesi türküsü:
    bekleye bekleye geçiyor günler
    gün sağır dilsiz sustu bülbüller
    kemiğim etim kapı önlerinde
    can kayıp can kayıp
    allah'ım bu nasıl bir dünya
    bu nasıl bir ayıp
    ah ben anayım yanmaz canım dışardan
    kora koysalar ümidimi kaybedemezsiniz
    ölsem de ahım tarihi karalar

    çağdaş yaşamı destekleme derneği'nin maddi yetersizlik yüzünden okuyamayan kız çocuklarına burs sağlayan kardelenler projesinden etkilendi ve 2005 yılında kardelen albümünü yaptı. 2 sene boyunca 21 konser verdi ve albüm-konser gelirlerini projeye bağışladı.

    kardelen:
    ne senden fazlayım
    ne senden az
    aynı macerada
    ayrı biraz

    gözle biçim biçim
    kalple anlar içim
    ayrı gayrı olmaz
    sen yoksan ben hiçim

    aç, kardelen, aç
    dağın olayım, suyun olayım
    göğün olayım, aç

    her çiçeğin kar altından güneşe giden masalında
    yaşamak yeniden tazelenir, yeniden anlamlanır
    ışığa uzanırken kardelen kış rüyasından
    ümidin mucizesiyle sevince uyanır

    her çiçeğin kar altından güneşe giden masalında
    yaşamak yeniden tazelenir, yeniden anlamlanır
    ışığa uzanırken kardelen kış rüyasından
    ümidin mucizesiyle sevince uyanır

    hrant dink'in katledilmesi üzerine 2007 yılında güvercinin ölümü ağıtını yazıp taziye sırasında okudu. ülkenin önemli bir bölümünün 'o ermeni de hak etmiş.' dediği yıllardı. cesaret işiydi.

    güvercinin ölümü:
    bir daha açar mı karanfil
    korkusuz
    bir daha uçar mı güvercin
    şehirde
    yalancı güneşli bir ocak
    mübarek cuma gününde
    gitti cancağızım gitti
    bitti son istanbul
    kaldırımlar zabıt tuttu
    hepimiz şahidiz
    her yer tetikti
    bir daha yazar mı kalem
    kanaya kanaya
    kağıdı da kan tutar ağaç değil
    mi soyu
    ağla doyasıya ağla
    aynı denizde çoğalır yüreğin öz
    suyu
    sen de çekip gitme
    dayan be umudum
    dön gel meydan okur hayat
    pabuç bırakmaz ölüme
    dön gel.

    2009 yılında çözüm süreci başladığında açılıma destek verdi ve referandum için söylediği şeklinde çarpıtılan ünlü 'bu sürecin karşısında duranlar iki cihanda lekelidir diye düşünüyorum.' sözünü söyledi. 'sürecin güzel bir şekilde tamamlanması için elimden geleni yapmaya hazırım. türkiye'nin her köşesinde ayrı bir güzellik var. türkiye'nin her karesi aynıdır, bizim ayrımız gayrımız yok, olamaz da.' diye ekledi. cesur bir çıkıştı, beklendiği gibi çok da tepki aldı. izmir'de adının verildiği sokaktan adı kaldırıldı. geldiğimiz noktada zaten hayal ettiği şey olmadı, süreç bitti.sürece karşı olanların istedikleri yapıldı. şu an farklı düşündüğünü, bu konuda destek verdiği için pişman olduğunu sanmıyorum.

    2010 yılı referandumunda 'eksiklerine rağmen evet diyeceğim. dört dörtlük, gerçek bir toplumsal uzlaşmayla hazırlanacak çok daha kapsamlı ve özgürlükçü nihai şeklini alana kadar da evet demeye devam edeceğim.' dedi. bunun dışında bir açıklama yapmadı. yıllar sonra da 'birileri bize bu ülkede kalıcı barışı tesis edeceğine ve evrensel hukuk kuralları içinde türkiye'yi demokratikleştireceğine dair bir söz verdi. ben de bu vaatlere şans tanıdım. "hayır" demek de bir seçenekti, o da onların fikriydi.' dedi. görüldüğü üzere 'hayır diyenler lekelidir.' vb bir söz söylenmedi. referandum %16 puan farkla evet çıktı. ucu ucuna bir durum vardı da, bazı sanatçılar destekledi ve evet çıktı gibi bir söylem biraz abartı olacaktır.

    meral okay mirasının matematik köyüne verilmesini istiyordu ama bu gerçekleşemeyince sezen aksu bu vasiyete sahip çıktı ve 2012 yılında bir konser vererek tüm gelirini matematik köyüne bıraktı. bu eşsiz yerin yaşamasını sağladı.

    2014 yılında berkin elvan'ın ölümünden sonra kaleme aldığı yazıyı resmi sitesinden yayımladı.

    "berkin'e...

    soğukkanlılığını, muhakeme yetisini kaybetmiş bir kibir, iktidar ve güç zehirlenmesinden doğan bir vicdan tutulması berkin’i de aldı… küçücük berkin’i. gülüşünü, çocukluğunu, gençliğini, hayallerini, hayata katacağı artıları, değerleri…

    berkin, oğulcuğum, güzel çocuğum… kavrulan kalbim, sızlayan ciğerim...

    akılla açıklamam mümkün değil, sadece hissim o ki senin kaybının yarattığı dönüştürücü güç, biz yaşayanlara hiç nasip olamayacak belki de…

    bizi duyduğuna inanarak söylüyorum, sen de senden önce giden abilerine söyle; iyi ve namuslu insanlar var bu dünyada, hem de çok! ve kazanacaklar sonunda; bilmiyorum nasıl, ne zaman ama illa ki…

    hayat ileriye akar. bazen 16 kilogramlık bir çocuk bedeninin üzerinden yükselerek, yeniden anlamlanır.

    görüyorsun değil mi, sen bizi birleştiriyorsun şu anda…"

    sevabıyla, günahıyla son 20-25 senesinde bir tarafın hoşuna gitmeyen, bir tarafın da kucakladığı sivri çıkışları bunlar. (benim hatırladıklarım.) hemen hemen hiçbiri kariyeri için kendine fayda sağlayacak şeyler değiller. hepsinde çoğu sanatçının yaptığı gibi sadece sussa şu an herkesin minik serçesi olarak kalabilirdi. cumartesi annelerinde de, hrant'ta da, çözüm sürecinde de, referandumda da, berkin elvan'da da ne hissediyorsa sadece onu yaptı. bunların hepsini yan yana koyunca ben bir hesap kitap göremiyorum.

    çok enteresandır;

    ülkenin son 30-40 yılını esir alan başörtüsü sorununu yaratanların bugünlere gelmemizde hiçbir etkileri yok. başörtülü kadınlar okuyamasın, devlette çalışamasın diye kamplaşma yaratanlar masumlar.

    bombalanarak katledilen insanlar için sayın kaçakçı başlıklı belki de dünyanın en aşağılık yazısını yazan y.özdiller ve şakşakçıları bugünlere gelmemizde hiç etkili değiller. minnoş masumlar.

    ekmek için ekmeleddin'i şaka gibi aday yapanlar, istemeden de olsa o an en iyi seçenek olarak gördükleri için %38 oy verenlerin de bugünlere gelmemizde hiç suçları yok. anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz yani 'korkunç ama evet' söylemleri falan etkisiz eleman.

    sözün özü; masum değiliz hiç birimiz (pardon tamam sen masumsun. üsttekiler de değilsin. sen hatasız olansın. arasak da bulamayız hatanı. ama işte bazı faniler bazen hatalı işlerin içinde bulunabiliyorlar. affet.)

    daha bunlar gibi sayılabilinecek yüzlerce hata, bu hataları o an en iyi seçenek olarak görüp, istekli ya da isteksiz destekleyen milyonlarca kişinin bugünlere gelmemizde hiçbir sorumlulukları yok ama sadece sezen aksu suçlu. her şey o ve onun gibiler yüzünden oldu. 'evet' dedi ve %16 oy farkını yarattı. diğer yaptığı her şey önemsiz. çağın en büyük ozanlarından birisi olması nedir ki? kimsenin ağzını açamadığı konularda toplumsal bilinç oluşturmak için sanat yapmasının ne önemi var ki? kız çocuklarımız için, matematik köyü için konserler vermesinin, albümler yapmasının ne önemi var? kime faydası var.

    kimse onun kadar yerden yere vurulmadı. kimse saldırılarda onun yalnız bırakıldığı kadar yalnız bırakılmadı. hatta böyle 'yetmez ama evet' kıvamında değil, doğrudan 'evet' kıvamında olan, saraylarda yemeklere giden, meydanlarda desteğe giden, yıkama yağlama belgesellerinde baş rollerde bulunan, bu işin gerçekten ekmeğini yiyen çok sanatçıya bile bu kadar yüklenilmedi. hatta bir bölümü şu an en büyük muhalifler ve baş tacı edilmiş durumdalar. sanırım onlar zaten 'karşıdan' olarak görüldükleri için geçmişte yaptıkları göze batmadı ama sezen aksu mürted muamelesi görüyor. 'hiç aramızda olmasaydın bir konuda karşıya geçmen sorun değildi, ama bizim yanımızdan bir kez bile çıkman seni hain yapar. ve mürtedin cezası her zaman daha büyüktür.'

  • burcu bakdur

    sözlükte kendisi hakkında yazılan ilk 19 entry olumlu. sevimli, güzel, sempatik, yetenekli gibi yorumlar su gibi akıyor. genel olarak olumlu yorumlarla ilk 100 entry'e kadar gidebiliyoruz. arada makul çerçevede eleştiriler de var ve aslında ekşi sözlük abartma timi'nin abartılı beğenilerini dengelemesi açısından iyi de olmuş.

    ilk 100 entry'nin yazıldığı dönemde henüz burcu bakdur videoları çok yayılmış değil, küçük bir kitlenin yeni keşfettikleri birini sevmeleri, arkadaşlarına önermeleri dönemindeyiz. daha sonra işler büyüyor ve burcu bakdur internet ünlüsü kıvamına geliyor ve her şey de o an başlıyor. artık o bizden biri değil, tanınıyor. artık o cem yılmaz ile kanka gibi videolar çekiyor. hadi hepsini bir kenara bıraktım video çekerek para kazanıyor, reklam alıyor. ne hakkı var lan para kazanmaya? ekşi sözlük hiçbir siki beğenmeme timi'nin en sevdiği ortam oluşmuş durumda.

    ve burcu bakdur yorumlarında ikinci döneme de bu gelişmeler ışığında giriyoruz. artık onu herkes sevmiyor, sevmeyenleri de var. sevmeyenleri olması çok doğal olmakla birlikte, bu kişilerin eleştirilerine bakınca silah zoruyla izledikleri izlenimi oluşuyor çünkü eleştiri seviyesi "verse sikmem" demeye kadar düşmüş. ne yazık ki savununan kitle de "hadi lan ordan. verse kesin sikersin" seviyesine kadar inmiş. veren olmamasına rağmen alıcılar "alırım" ya da "almam" diye görüş bildirmeye başlamışlar.

    ben burcu bakdur'u izlemekten keyif alanlardanım. bu işten para kazanmaya başlamasına seviniyorum ve çok daha fazla kazanmasını diliyorum. hatta burcu gibi hayatını buradan kazanabilen keşke yüzlerce youtube programcısı olsa, yeteneklerini ve zamanlarını sevmedikleri işlerde harcayacaklarına buraya içerik üretebilseler. muhakkak aralarından burcu'yu da katlayacak kadar iyi işler yapanlar olacaktır. fakat bunun için insanların cesaretini kırmamak, eleştirirken bokunu çıkarmamak lazım.

    şimdilik ekşi sözlük hiçbir siki beğenmeme timi savaşı kazanmış gibi gözüküyor ama hayat uzun, ne olacağı belli olmaz. uzun lafın kısası; beğenmezsek tarayıcının x tuşuna basıp kapatabildiğimiz şeyler için terbiyesizlik seviyesinde yorumlar yapmanın anlamı olmasa gerek.