''galatasaray kariyerinde geride kalan 48 resmi maçta, onun takımı tam 107 gol atmıştır. maç başına 2.2 civarındadır.
galatasaray'ın uefa kupasından bu yana geçen 16 yılda hiçbir teknik direktörü, buna 3 forvetli bol gollü sistemiyle eric gerets'i, ilk maçlarında çok gollü sonuçlar alan rijkaard'ı, elmander'li fatih terim'i, drogbalı mancini'yi de ekleyin ilk 48 resmi maçında bu sayıya yaklaşamamıştır. ersun yanal'ın golcü fenerbahçe'si de bu sayıyı yakalayamamıştır. 17'de 16 yapan (!) aykut kocaman'ın fenerbahçe'si de yakalayamamıştır. biliç vs de yakalayamamıştır. her maç 3 yeyip 5 attığı söylenen samet aybaba da yakalayamamıştır. lucescu'nun da jardel'li, hagi'li olağanüstü kaliteli takımının ilk 48 maçında 94 golü var. rijkaard netanya'lara levadia'lara 4'er 5'er atıp sezona mükemmel başlasa da devamında yok.
peki biz ne konuşuyoruz? "umut bulut oynar mı? oynamaz mı? sinan neden yok?" vs vs. bunlardan sana ne? bunlar tercih. ve senin değil, gs teknik direktörünün tercihleri. ben de gs teknik direktörü olsam bugün hamza hamzaoğlu'ndan farklı karar vereceğim sürüsüyle değişik tercihim var. mesela katiyetle gaitan karşısına sabri gibi savunması kötü bir bek koymazdım. denayer sakatsa gider mancini gibi semih'i oynatırdım. ama sabri çok verimli oynadı bu maçta. yanılabilirim. veya semih oynasa belki 2 asist yapacaktı bilemiyoruz. belki hh yanılmıştır. çok iyimser gibi duruyor ama mancini oynattığında trabzonspor deplasmanında yaptı :) yani 'tercih' teknik direktörün işi! tutar, tutmaz ve ona göre hesabını o verir. tercih senin işin değil. sen taraftarsın.
mancini'nin drogba'lı burak'lı takımı hamzaoğlu'dan 2 maç az yapmış, 46 maçı var mancini'nin gs'da. hh'den iki maç ve tam 25 gol az atmış! hamzaoğlu balçova ile oynadı diyeceğiz, peki mancini'ye tokat'a gol atma diyen mi olmuştu? elano'lu, keita'lı milyon eurolar harcanarak kurulan rijkaard'ın takımı netanya'lara levadia'lara, rapid bükreş'lere, kupada denizli belediyespor'lara gol yağdırmasına rağmen bu sayılara ulaşamadı!
ki bu durum onları kötü hoca yapmaz. özellikle benim mancini'den beklentim çok büyüktü. galatasaray'da 2. bir lucescu olacağına inancım tamdı. ama bence büyük bir hata ile yollar ayrıldı. hoş onu da sabri'yi sol açık ve sol bek oynatıyor diye yerden yere vurmuyor muyduk? bugün hamzaoğlu'na attığımız komisyoncu iftiralarını ona da 'tazminat sevici' diye atmadık mı? gs'dan tam 9 milyon euroluk tazminatını almadan ayrıldığında utandık mı? hayır, bizler ahlaken çürümüş bir toplumun insanlarıyız! bizim için iftira en kolay iş. mancini de rize'de deplasmanda 90'da sabri'yi kanada oyuna alırdı. ona da tercihi yüzünden hakaret eder, iftira atardık. bugün hamzaoğlu'na da aynı sabri'yi aynı dakikada aynı şekilde oyuna aldı diye komisyoncu diye iftira atarız.
"bilal'e gs'ın parasını yedirdiler, peşkeş çektiler" diye iftira atarız. hem de hiç piyasanın p'sini bilmeden. tosiç bile beşiktaş'a bilal'in gs'a geldiğinden 200 bin euro fazla paraya geldi ama yok! önceden programlıyız! kişi kendinden bilir işi ne güzel söz ama! bir yere gelse kendi tanıdıklarına peşkeş çekecek olanlar, aşina olduklarından olsa gerek, bilal'e de peşkeş meşkeş dediler. peki ne oldu sonra? yeri geldi selçuk cezalı, hamit sakat, melo ayrılmış oldu, gs'da ortasaha yoktu. trabzonspor derbisi vardı... annesi 3 gün önce vefat etmiş biri olarak, annesini gömdü bilal ve 2 gün sonra trabzonspor maçında sahaya çıktı. çıktığı maçta da takımın yine en çok koşan oyuncusu oldu. 32 yaşında gs formasıyla oynadığı her maçta takımın en çok koşan oyuncusu oldu. tek bir maçta 2. sırada olmadı! ama gs'a peşkeş çekildi diyenler yine utanmadı. iftira bizde utanılacak bir şey değil. komplo teorisi kurmayanı aptal diye nitelendiren bir ülkeyiz biz. neden? çünkü ahlak olarak çürüdük. ahlaksızlık o kadar sıradanlaştı ki, bir olayın iç yüzünde ahlaksızlık aramamak, en büyük saflık-salaklık sayılmaya başlandı. halbuki şunu unuttuk! iftira atmak, temiz bir insanı karalamak ihtimali! yapabileceğimiz en büyük ahlaksızlıktı! utanma duygumuz da yok tabii... sorarım size aranızdan hangi büyük galatasaraylı annesini mezara gömdükten 2 gün sonra gs maçına stada gider? oynamayı siktir et. stada gider misiniz? ben gitmem beyler. bilal de, "hocam kusura bakma, psikolojik olarak hazır değilim" dese ne diyecekti hh? "yok illa oynayacaksın, unut anneni şimdi" mi diyecekti? bilal ne yaptı? kendisine güvenen, inanan hocasını ve takım arkadaşlarını yalnız bırakmak istemedi. benim böyle gs'lılara saygım ve sevgim var. siz brezilya milli takımı seviyesinde sandığınız isviçre milli takımının değişilmez yedeği dzemaili'yi göklere çıkarıp bilal'le birlo diye alay ederken, şimdi tükürdüğünüzü yalayamamaya devam edin! hayır canım, tabii ki siz yanılmış olamazsınız! olur mu hiç öyle şey?
bilal'i akhisar'dan milli takıma yükseldiğinde ben de küçük görmüştüm ama tükürdüğümü yalıyorum. bal gibi de yanılmışım. 30 yaşından son böyle bir gelişim görmemiştim. o yüzden önyargıyla yaklaştım. milli takıma alındıktan sonra akhisar'da daha dikkatli izledim ve hayran kaldım. gs'a gelirken de defalarca yazdım, çok iyi bir rotasyon adamı olur diye. melo gitti, yerine adam alınmadı, 3 günde bir 32 yaşında bilal sürekli 11 oynuyor ve ona rağmen sırıtmıyor. her maçta da takımın en çok koşanı, beklediğimden de fazlasını veriyor. helal olsun ne diyeyim. dzemaili'yi oynatmamak ırkçılık olsun da bilal'i oynatmak yerli kayırmacılığı olsun ha? bu aradan benden bir tüyo, dzemaili'yle ilgili şunu da muhakkak atlayın ki teziniz çürümesin. isviçre milli takımının ortasaha rotasyonu ne kadar güçlüyse dzemaili o kadar yıldır, en kötü döneminde bile milli takıma çağırılır. tıpkı 8-10 yıldır türkiye milli takımının değişilmez yedeği olan umut bulut gibi! :)
bakın öze döneyim "o orada oynar mı?" "bu burada oynar mı?" bunlar ergen yorumları. özür dilerim ama tek kelime ile aptalca! sığ! bir idarecinin tercihleri üzerinden yorum yapmak, yani bir teknik adamı 'hangi oyuncuyu nerede kullandığı yönünde' eleştirmek benim en son lisede yaptığım yorumlardı ve gerçekten sığ, gelişmemiş düşüncelerdi.
doğrusu tercih yapmak idarecinin sorumluluğu ve senin işin, o tercihleri beğenip beğenmemek değil. mantıken o tercihlerin doğurduğu sonuçları beğenip beğenmemek olmalı! anlatabildim mi? yani kardeş sen neden x oynadı diye üzülmemelisin mantıken. neden takım kötü oynadı? neden takım kısır? neden üretemiyor? neden savunma zaafları çok? neden geri dönüşlerde sıkıntı var? bunları sorgulamalısın. sana ne tercihten? td müsün? sen gs'lı değil misin? (bkz: önemli olan gs'ın iyi oynaması mı? yoksa gs'ın senin dediğin gibi oynaması mı?) iyi ama sen gs teknik direktörü değilsin ki? sen gs taraftarı değil misin? sen gs'ın oyun kalitesini, hocanın çıkardığı ürünü eleştirmelisin. sana ne tercihten? helvayı nasıl yaptığından sana ne? sen aşçı değilsin, sen yemeği yiyecek olansın! yemek kötü mü? değil! 48 maç 107 gol! ama hayır ukala kaynanam yemek senin bildiğin gibi yapılmıyor ya, takıntın o! yemek kötü dersen anlarım. bunu verilerle ve akılcı bir anlatımla kanıtlamanı beklerim. nesi eksik derim. tuzu mu? yani takım şut mu atamıyor? şekeri mi? yani pas mı yapamıyor? yağı mı? takım koşamıyor mu? bunları anlat, sabaha kadar değerlendirelim. ama sen bana yemeğin nasıl yapılacağı anlatma. çünkü sen aşçı değilsin kardeşim! sana göre, sen kendin teknik direktör olman gerektiğine inandığın için, senin doğrunla oynamak zorunda bir teknik adam. senin beğendiğin oyuncuyla ve senin sisteminle oynamak zorunda!
senin beğenmediğin umut'u en çok kullanmak zorunda kalan hamzaoğlu oldu. çünkü burak'ın 2 kez uzun süreli sakatlığı oldu bu 48 maçlık süreçte. buna rağmen o senin hiç beğenmediğin umut'un (ben de beğenmiyorum) içinde sıkça bulunduğu hücum hattı atmış 107 golü! aaaa olamaz. şans şansoğlu olmalı. helva tesadüfen pişmiştir! allah tarafından! evet 48 maçın tamamı da şans! çünkü senin beynin açıklayamayınca şans. yok senin doğrularınla olsa o zaman 'futbolda şansa inanmazsın'
futbolda senin doğrun önemli değil. tabaktaki helva(sahadaki futbol) önemli!''
extensor - gs sozluk.
iglly1 profili
-
hamza hamzaoğlu