kaza değil cinayettir.
o esnada video çektiğine eminim.
devlet, devlet olsa youtube'da instagram'da şurada burada 250-300 yapıp paylaşan motorcularin hepsini bulup motorlarını bir yerlerine sokardı ama devlet değil maalesef.
üstelik motorcu ölmemişse, öldürdüğü yanına kâr kalacaktır. yarın öbür gün ayağa kalkınca "lavugun birini şöyle cennete yolladım, bakın ben böyle asabiyim" diye gevşek gevşek konuşması da olasıdır.
böyleleri keşke sadece kendilerini imha etseler.
not: motorcuyum.
subjektif fotograf ceken objektif2 profili
-
edirne'de yaya geçidinde meydana gelen kaza
-
lüks araba almak görgüsüzlük müdür hak mıdır
ikisi de değil.
bir prestij meselesidir.
trafik maceram 7-8 yıl önce eski bir suzuki samurai ile başladı.
üniversite sonrası işe yeni başlamışken kamp ve doğa gezilerimde rahatlıkla kullanılabileyim diye tercih ettiğim bir arabaydı.
hız yapamayan, trafikte daha çok sağ şeritte kendi halinde seyrettiğim sevimli bir şeydi. 2 yıl boyunca ne ben kimseyi rahatsız ettim ne de kimse bana tatsızlık çıkardı.
sanayi masrafları ile uğraşmaktan sıkılınca ve zaten iş güçten doğaya artık çok çıkamayinca satıp yeni model bir scoda fabia aldım.
asıl macera da burada başladı.
sol şeritteyken, en uzak mesafelerden gelen selektörler, sarı ışık yanar yanmaz arkadan gelen kornalar, makas atmalar falan filan. özellikle passat, civic ve seat leonlar benim için birer trafik kabusuydu, gördüğüm yerde iki kat tedbirli oluyordum fakat bu grubun bütün herkesi taciz ettiğini düşünüyordum.
ta ki mercedes alana kadar!
üç beş ay önce mercedes'e binince bütün o tacizler bıçak gibi kesildi adeta. eskiden kabus olan trafik bir anda huzurlu, sakin, olağan akışında bir yer olmaya başladı.
aslında aldığım mercedes, fabia'dan birkaç yaş büyük, öyle pek de lüks olmayan orta seviye bir şey. zaman zaman annemi, ablamı, yeğenlerimi falan taşıyorum, daha güvenli daha konforlu olsun diye aldığım arabanın günlük hayatımı da bu kadar değiştireceği hiç aklıma gelmemişti.
sol şeritte giderken, uzak bir mesafe olmasına rağmen, öndeki aracın sağa çekilmesi için logoyu görmesi yetiyor.
dolmuşların, doblolarin kornalari kesildi. beş aydır mercedes kullanıyorum, bir tane passat selektörü görmedim. ben de dangalak gibi sürmüyorum tabii ki ama eskiden nasıl bir sürücüysem şimdi de öyleyim.
iş yerimde müdürümün dahi tavrı, duruşu ve bakışları değişti, diğer çalışanlardan hiç bahsetmiyorum bile. sırf bu yüzden arabayı artık işyerime değil başka bir yere bırakıp iki-üç dakika yürüyorum.
benzinlik çalışanlarindan sitedeki çöpleri alan elemana kadar herkes bi değişince, insanın içinden onu değişmeye iten bir dürtü doğmaya başlıyor. bu sefer bununla mücadele etmek zorunda kalıyorsun. veya insanları sana olan eski tavırlarına çekebilmek için gereğinden fazla 'iyi' olmak zorunda kalıyorsun.
diyeceğim o ki kim ne derse desin, araba yalnızca bir binek araç değil ciddi bir statü göstergesiymiş. en azından bizim ülkede.