ülkede sanırım çok az sayıda kişinin başına gelmiş olan/olabilecek rezaletler bütünü. aslına bakarsanız suçun tamamı nüfus müdürlüğünde de değil, eşek babamda. ama aziz nesin bu hikayeyi dinleseydi yaşar ne yaşar ne yaşamaz'ı yeniden kaleme alırdı.
hikayemizin adı mükerrer demirz. (buraya aslında kendi ismim geliyor.)
güzel bir haziran sabahında, bursa'nın hiç de şirin olmayan ama köftesi hatrına katlanabilir ilçesi inegöl'de ebe marifetiyle evde doğurtuluyorum. nigar ebe, bilen bilir inegölde 3 nesili falan doğurtmuştur. başarılı bir operasyonla annemin bedeninden ayrılır ayrılmaz, o ana kadar "oğlun geliyor, oğlun geliyor" diyerek annemi manipüle eden toprağı bol olasıca nigar ebe ağız değiştirerek "kel bir kızın oldu." deyiveriyor. (şimdilerde saçlarım çok gür.) bunun üzerine, nasıl olsa erkek olacak düşüncesiyle isim seçme zahmetine bile tenezzül etmeyip askeri lise sınavlarını kazananların isimlerini küçük kağıtlara yazıp bir çanak içine atmış olan ve doğumdan sonra isim kurası çekecek olan annem, taze lohusa yatağından kalkarak bir çanak dolusu kağıdı beşinci kattan aşağı fıydırıveriyor. (çevre bilinci yok o zamanlar.)
babam da kızı olduğu için çok mutlu, evimizin altında bulunan beyaz saray birahanesinde arkadaşlarına bira ısmarlıyor (o yıllarda inegöl böyle muhafazakar değil tabii) ve olayın sevinciyle ertesi gün gidip kızı olduğunu kendi de hatırlamadığı şekilde nüfusa bildiriyor. fakat ne oluyorsa oluyor ve kimliğimi bir türlü gidip çıkarttırmıyor. 7 yaşına kadar kimliksiz yaşıyorum.
doğumumdan birkaç yıl sonra bursa merkeze taşınıyoruz ve okul yaşım geliyor. okuma yazmayı kendi kendine öğrenen canavar gibi bir çocuğum ama elbette devletin örgün eğitiminden de faydalanmalıyım. annem kolumdan tuttuğu gibi beni altıparmak fethi açançiçek ilköğretim okuluna götürüyor. niyeti de nasılsa okuma biliyorum diye beni ikinci sınıfa kaydetmek ama çok önemli bir ayrıntıyı atlıyor. kimliğim yok. ve kimliksiz çocukları okula kaydetmiyorlar bayan.
yedi yaşına kadar kimliksiz yaşamış evladını alıp evimizin dibindeki osmangazi nüfus müdürlüğüne götürüyor. o yıllarda bilgisayar falan yok, her şey kalın kalın dosyalarda, arşivlerde. kütüğümüz de istanbul fatihte bu arada çünkü dedem de babam kadar sorumsuz, nedeni anlaşılmaz bir şekilde kütüğümüz istanbulda. (babahasanalemi diye bir yer, hiç gitmedim, sanki tekkeler, şeyhler ve müritlerin cirit attığı bir yer gibi geliyor kulağa.) nüfus memuru, bana kimlik verebileceğini ama doğum belgem olmadığı için doğum tarihimi başvuru tarihimiz olan 20 ağustos yazabileceğini söylüyor. uygulamanın da saçmalığına bak. annem de üzülüyor, ama ben bu çocuğu haziranda doğurmuştum...
ben yıllarca 20 ağustos doğumlu kimliğimle yaşıyorum. doğum günlerimi haziranda kutluyoruz ama resmi işlerde 20 ağustos doğumluyum ve görünüşte bir sorun yaratmıyor bu durum. fakat asıl vurucu gerçeği ta üniversiteye geçerken benden vukuatlı nüfus kaydı istendiğinde fark ediyorum. annem ve babamın 2 tane kızı var!!!
ikisinin de adı demirz, biri haziran, biri ağustos doğumlu. tc kimlik numaraları farklı. görünüşe bakılırsa da haziran doğumlu olan ne doktora, ne de okula gitmiş. hiç yaşamamış! galiba onu zincirleyip kömürlükte çiğ etle beslemişiz. sözün özü, mükerrer kayıt kurbanı olmuşum. anamın 2 ay arayla yavrulamadığını düşünürsek (bu kadar sık bebek doğuramazsınız) ortada çok büyük bir yanlış anlaşılma var.
birkaç yıl daha bu gerçekle yaşayıp sonunda nüfus müdürlüğüne dava açıp demirzlerden birini öldürmeye karar veriyorum. avukat tutmadan kendim bir dilekçe yazıyorum, davam kabul ediliyor ve hakim karşısına çıkıyorum. adam dava dosyasına bakıyor, beni dinliyor ve aklına yatmıyor bir türlü. bir dahaki duruşmada ebemi görmek istediğini söylüyor, ona soracakmış bu kız, gerçekten doğdu mu, bu ailenin kaç kızı var, acaba birini öldürdüler de bu dava açan onun yerine mi geçecek diye. hakim bey ebemi görüp ne yapacaksınız diyorum, ben gördüm zaten tersten, bir şey değişmiyor...
uzatmayayım (lol) sonunda hakimi iyi insanlar olduğumuza ikna edip haziran demirzini öldürüyoruz hukuken. çünkü tüm kazanımlarım ağustos demirzinde. ama olayı bilen kimseler iki demirzinde bende halen yaşadığını söylüyor.
haziran demirzi, dağınık, alkolik, dürtüsel davranışlara sahip ve kafasına her eseni yapan biri. çok eğlenceli ve ağzı kalabalık. hiçbir ilkesi yok, bağları yok, her şeyle dalga geçip gülebilir. ama bazen yorucu.
ağustos demirzi resmi işlere bakıyor. işe gidiyor. çalışma disiplini ve azmi hayranlık uyandırıcı. işe hiç geç kalmadı. hastalıktan ölse izin almaz. çok ciddidir. trt spikeri kadar düzgün konuşur. ilkelidir. vatanını seven iyi bir vatandaştır. vergisini öder. haziran demirzinin aklına mahkemede kayıp kardeşi öldürmeyip çeşitli kriminal işler çevirip zengin olmak gelmiştir mesela ama ağustos demirzi daha baskın gelip engellemiştir bu fikrin hayata geçmesini.
demirz birini giyer, diğerini soyunur. ve sadece ölüler iki demirzi de görebilir...
edit; bu sadece babanın rezaleti diyenler, babam ölebilirdi veya hiç olmayabilirdi de. nüfus müdürlüğünün bir şekilde kayıtlara bakıp sizin çocuğunuz adına zaten kayıt var demesi gerekmez miydi? bir de dava nüfus müdürlüğüne açıldı direkt olarak, işleyiş o şekildeydi. o nedenle nüfus müdürlüğü rezaleti yazmam icap etti. babamın eşekliği zaten baki…
demirz2 profili
-
11 haziran 1987 nüfus müdürlüğü rezaleti
-
kişinin hayatında çöp olan yıl sayısı
otuz beş yıl, 5 ay, 13 gün, 15 saat.