bu paraları kolaylıkla ödeyebilen ve okul dışında da çocuğuna güzel deneyimler yaşatabilecek, huzurlu bir aile ortamı sunabilen aileler elbette çocuklarını benzer okullara yollasınlar. ancak benim çevrende de gözlemlediğim ve hatta yakın bir arkadaşımda da fark ettiğim şey şu ki, bazı aileler sırf a'nın çocuğu özelde okuyor b'nin çocuğu özelde, onlardan altta kalmamalıyım hırsıyla boylarını aşmasına rağmen çocuklarını özel okula yazdırıyor. ancak okul dışında çocuğa verebildikleri şey kısıtlı. para için amiyane tabirle gece gündüz köpek gibi çalışmanın verdiği o mutsuzluk, yorgunluk ve bezmişlikle çocuğa bir gram ilgi gösteremiyorlar. varsa yoksa, ders, varsa yoksa x sınavdan şunu almış, sen bunu almışsın tantanası. yarı tatil oluyor, yaz tatili oluyor nasıl ucuza getiririz mantığıyla eş dost yazlığında çocuğa zerre bir şey katmayacak ortamlarda vakit harcanıyor. ha bir de bakıyorsun çocuğa, bu kadar yatırımın karşılığı yok gibi. okuldan testler yaptırıyorlar, “ya biraz uyumsuz sizin çocuk bir uzmana mı gösterseniz” diyerek kıvılcımı atıyorlar ortaya. e anne-baba bunlar tabii hemen panik “eyvah eyvah çocukta bir sorun mu var” sonra okul bunları kendi anlaşmalı pedagoglarına yönlendiriyor. baba para hesabı yapıyor ama anne yırtınıyor çocuğum da çocuğum. böyle böyle sırf okuldan medet uman ancak okul dışında hayatın keyifli yanını çocuğa işleyemeyen sayısız aile. kendi bilmiyor ki keyif nedir çocuğa nasıl yansıtsın.
benim çocuğum olmadığı için kolaylıkla atıp tutuyor da olabilirim ancak böyle bir durumda olsaydım araştırırdım ve çocuğumu iyi bir devlet okuluna verirdim. gerekirse oturduğum semti değiştirir illaki iyisini bulurdum. okul dışında çocuğumun ilgi alanını göre özel dersler aldırırdım. onunla sevgi dolu sakin, huzurlu bir iletişim içinde olmaya çalışır ve her fırsatta seyahatlere çıkıp o yaşta farklı kültürleri deneyimlemesini, farklı coğrafyalar keşfetmesini sağlardım. özetle mutlu bir çocuk yetiştirirdim. gerisi zaten gelir.
tabii ben bunu istanbul için söylüyorum belki farklı şehirlerde tek şans özel okuldur, bilemem.
pillowfromhome3 profili
-
final okullarının fiyatlarına %300 zam yapması
-
tinder'da acı gerçeklerle yüzleşen türk kızı
videoyu x'te gördüğümde kızın öz güvenine pes demiş, sonunda vardığı “burada seks objesi olarak görülmüyorum” çıkarımına da daha okkalı bir pes deyip kahkahayı patlatmıştım.
sonuçta kız akademik başarısıyla dikkat çekmeye çalıştığı bir platformdan bahsetmediğine göre, konu tinder olduğuna göre pek tabii fiziksel görüntüsüyle ilgili yorum yapılacaktır. burada buna tepki gösterenlerin kafasını anlamış değilim.
birincisi seks objesi olarak görülmek istemiyorsan tinder'da işin ne? ikincisi londra'da seks objesi görülmediğin fikrine nereden kapıldın? ne oldu, seni gören “a süper kız ama onu seks objesi olarak göremem en iyisi görmezden geleyim” mi dedi? hiç mi beğenilmemiş olma ihtimali aklına gelmedi? bu gerçekten trajikomik ve kendini bilmezlik.
lafı dolandırnaya gerek yok, kız ortalama bile değil. kimisi çirkin olur ama bir aurası vardır, ama maalesef kendisinde dişiliğe dair hiçbir ışıltı yok. bu durumda bu kız burada %99 eşleşme alıyorsa türk erkeğinin ne kadar yoklukta olduğu aşikar.
yalnız bu kendini olduğundan yüksek görmek sadece kadınlara özgü de değil. uzağa gitmeye gerek yok burada bile erkeğin entry'lerinde kendini nasıl övdüğünü görüyorsun, pp'ye kendi fotoğrafını koymuş bakıyorsun, kendini gördüğü şeyle alakası yok. her kas yapan kendini arzu nesnesi sanıyor. -
46 yaşındaki kadın vs 26 yaşındaki kadın
sosyoloji lisansı yapmış 26 yaşında 1 yıllık evli bir kadının, kocasının 46 yaşındaki eski eşiyle kendisini kıyasla(t)ması -son derece sorunlu bir davranış- ve erkeğin de bu tutumu sadece eşinin “fazla meraklı” oluşuna bağladığını okuduğumuz bir başlık.
örneğin; 46 yaşındaki sağlıklı düşünen bir kadın, kocasının eski eşini her ne sebeple olursa olsun sohbet konusu haline getirmez. kendisinin galip geleceğini düşündüğü konularda bile olsa eşinin kafasında bir başka kadınla kıyas oluşmasına zemin hazırlamaz.