çok eski yıllara gitmeye gerek yok daha on yıl bile olmadı bunlar aşılalı.. lisede bir öğretmenimiz vardı erkekleri kalorifer dairesine kitler bayağı döverdi tekme tokat. sebebi de tıraş olmamışlar tırnak kesmemişler falandı. stres atıyordu bir nevi. önce döver sonra tıraşa gönderir üstlerinde para var mı yok mu sormazdı bile. çoğunun da maddi durumu kötüydü. gel gelelim bir gün sabah andımız okunmuş sınıflara dağılacağız. sırayla kontrol yapıyorlar herkesi. saçımı toplamışım ama güzel toplamamışım diye sabah sırasında okulun önünde saçımı çekti. içimden dedim şimdi sus. sınıfa gideceğim yok göndermiyor. okul önünde rezil ederek egosunu tatmin etme peşinde. neyse diyorum sakin ol. o gün odasında yakaladım adamı yalnızken. müdür yardımcısıydı aynı zamanda. sağlam bir konuşma yaptım o sinirle neler döküldüyse artık. yaptığı yanlış olduğu için rahat rahat düşündüklerimi söyledim tabi. ilk defa biri sesini çıkarmıştı belki de o adama karşı. alenen tehdit de etmiştim sonunda. aslında böyle bir niyetim yoktu ama söylediklerimi anlayacak kapasite yoktu. hala kendini haklı görmeler falan. anlayacağı dil oydu. 15 yaşında bir çocuktum bir saatlik yoldan gidip geliyordum ve günde on ders görüyorduk günün 12 saati okul ve okul yolunda geçiyordu. bunu da biliyordu. neyse o yaşımda o cahil cesaretiyle saygımı bozmadan yapabileceğimin en güzelini yapmıştım. o günden sonra benimle göz göze bile gelmedi. oğlanları dövmemeye başladı. sinirini tutamadığında gizlice dövüyordu sanki bilmiyormuşuz gibi. erkekler de erkeklik yapar utanırlardı söylemeye ama haliyle anlaşılıyordu. söylediklerimin dokunduğundan değil korkudan yapmıyordu başıma iş gelirse mesleğimden olursam diye. tek konuşmadığım öğretmendi. diğerleriyle hala görüşürüm haylazlığıma rağmen o kadar çok severlerdi beni. çünkü öğretmene saygısızlık diye bir şey yoktu bizde. haddimizi bilirdik. neyse bu adamla yıllar sonra çalıştığım hastanede karşılaştık. arada kaldım görmezden gelsem mi diye. eğitim koordinatörünün odasında otururken geldi, mecburiyetten cevap verdim ismini bile unutmuştum o an ama o unutmamış beni. dışarda konuşmak istedi. çok kötü görünüyordu zor tanımıştım. özür dileyip helallik istedi. 15 yaşımda demek istediklerimi yeni idrak edebilmiş. o pişmanlığını anlattı, hissettim. gözleri doldu ağladı. çok değişmiş zayıflamış rengi gitmişti. anladım ters bir şeyler olduğunu. son evre kansermiş. haliyle merhametim ağır bastı tabi. vicdan azabı çekmiş ölüm döşeğinde yaptıklarından. bana yaptığında bir şey yoktu ama o çocuklar? hangi birini bulacaktı kendini affettirmek için. kaç çocuğun psikolojisini etkilemiş yanlışı öğretmişti. bir hafta geçmeden öldüğünü duydum. üzüldüm mü o an evet ama şimdi? kaç tane çocuğun her gün dayak yiyip ailesine bile söylememeleri. gerek var mıydı böyle şeylere. babasının kıyamadığı çocukları dersten mahrum edip tekme tokat her gün dövmek. aileye söylememek gibi bir raconumuz vardı bizim. kaç çocuk eğitimciden dayağı öğrendi ve içinde normalleştirdi belkide. bu yeni nesil velilerin öğretmenleri saçma sapan sıkıştırmalarının, aman çocuğuma bir şey demesinler dokunmasınlar diye titremelerinin sebebi işte bu yaşanmışlıklar. bana göre onlar da yanlış ama ne diyelim. bu vefasızların yaptıklarını yeni nesil işini düzgün yapan öğretmenler çekiyor. nelere sebep oldunuz kim bilir?
şu an bu velilerin çekmişliğinden ötürü okullarda disiplin sağlanamıyor. çocuktan bir şey duyan veli soluğu okulda alıyor. bu da çok yanlış. öğretmene küfürler eden öğrenciler var. bıçaklayan öğrenciler var bizzat şahit oldum.
dengeyi kurmak lazım. nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir demişler. evet o arada ince çizgi var. olması gereken öğretmen-veli eşliğinde disiplini sağlayabilmek. biraz da sevgi yahu sevin şu çocukları onlar sizi üzmez zaten!
enbest1 profili
-
okullarda dayağın normal kabul edildiği yıllar