2011 kış. zar zor para denkleştirip aldığım külüstür arabam ile dans provalarına gidiyorum. provalardan sonra duş almadan hızlıca arabama koşuyorum üşütmemek için; evimde rahat rahat duş almak varken.....
miyavlama seslerine alışkınım, bulunduğum yerde bahçeli evler çoğunlukta. kedi besleyen de çok. bu sefer şımarık bir ev kedisi miyavlaması değil ama. arabamın hemen karşısında duvar kenarında top gibi gri bir şey hoplayıp zıplıyor. en fazla 3-4 aylık tekirden bozma gri bir kedi. birazcık seviyorum. gidip arabaya biniyorum. tekrar başlıyor miyavlama. arabadan iniyorum, koşarak yanıma geliyor. bakıyorum arka ayağının birisini yere basamıyor. biraz da yamuk mu ne? sanki kırılmış ve yerine kötü bir şekilde yeniden kaynamış gibi, bacak arkadan geliyor. acısı da yok ama şımarığın. fazla düşünmeden alıyorum arabama arka koltuğa koyuyorum miyavlamaya başlıyor yine korkudan. böyle yarım saat yol gidilmez. kucağıma alıyorum bu sefer susuyor. o kucağımda ben direksiyonda yarım saat sessiz yolculuğumuz başlıyor.
annem evde yok çok şükür. yıllarca kedi kedi diye başının etini yemişim şimdi gel de açıkla durumu. hemen markete koşup kutusunu kumumu alıp koyuyorum odamda baş köşeye. sabah kalktığımda huzurla yanımda yatıyordu. ben giyinene kadar da uyanmadı, evden çıkarken de.
iş yerinden aradım annemi odada kedi var sakat dedim. sonra arkadaşa vericem de falan da filan hatırlamadığım, pek de içimden gelmeyen şeyler söyledim. sakat deyince korkmuş garibim içeri girmeye. akşam annem de alıştı neyse.
özel bir veterinere götürdüm. verdiği fiyat gözümü korkutmadı değil. daha arabanın taksitlerini bitiremedim. kredimi çeksem? başka gün koydum kutusuna götürdüm üniversiteye. neredeyse 6'da 1 fiyat verdiler özel veterinere göre. ameliyat günümüz alındı. bacak kalça kemiğinden çıkıkmış, o tekrar sabitlenecek. yine bacak ortadan bir yerden kırılmış ve biraz ters kaynamış. onu düzeltmek için de bacağın yeniden kırılıp kaynamasının sağlanması gerekiyormuş, koskoca profesör bu ikincisini tavsiye etmeyince tamam dedim, kırmayalım kediyi.
ameliyat günü kapıda bekliyorum. bir kadın da kedisini getirmiş ağlıyor. ben de başladım ağlamaya. analar evlatlarına ağlıyor sanki. bir aya yakın bende. alıştım da kerataya. kadın da beni teselli etmeye çalışıyor "vallahi bizim sonumuz bu kediler yüzünden olacak" dedi. haklı galiba.
ameliyattan çıktığı gün kadar kötü bir gün hatırlamıyorum. ağrısı olur mu diye sordum alırken, biraz dediler. kutusunda uyuyordu hala aldığımda. eve götürdüm. o uyanana kadar yanında yattım. uyandığında acı bir haykırış, hareket edemiyor. hareket etmesin diye yanından ayrılamıyorum. iki gün izin aldım iş yerinden. iki gün o yattı ben yattım yanında hiç hareket etmeden. ben ona baktım yemeğini yedirdim, annem bana baktı yemeğimi yedirdi. iki gün sonra kendine geldi. alçılı bacağını sürüye sürüye gezmeye başladı. beş güne de kalmadı bacağını unutup hoplayıp zıplamaya başladı. o her hoplayıp zıpladığında da benim içim hopluyordu bacağını yine çıkartacak yerinden diye.
o zamanlar tv'de meşhur öyle bir geçer zaman ki dizisi var. ben diziyi izlemem bilmem ama annem izliyor. "o dizide küçük bir osman var o da bunun gibi çok çekti kedinin adı osman olsun dedi" işte böyle başladı osman'la bizim hikayemiz.
bacağı tamamen iyileşti, biraz aksak da olsa güzel kullanıyor artık. büyüyüp çapkınlığa bile başladı. evimizin çevresi güzel, geniş ve yeşillik. osman'ın da çapkınlık zamanları evde tutamıyoruz. evin kapısının koluna asılıyor bırakmıyor. sabah ben işe giderken benimle birlikte 5 kat asansörle aşağı iniyor, akşam benim işten dönüş saatime kadar da eve dönmüyor. tam benim iş dönüşü saatimde apartman önünde bekliyor, yine benimle asansöre biniyor. bazen ben yokken 5.kata kadar çıkıp buluyor kapımızı. evden de bıraktığımızda yangın merdiveninden yolunu bulup iniyor aşağıya. annem diyor; "valla sen yokken gündüz mümkün değil dışarıda bulamıyorum kediyi", dedim; "o da işe gidiyordur". eve hapsetmeye de kıyamıyorum. kedi çok hareketli, dışarıda kuşları kovalıyor, ağaçlara tırmanıyor, kedi köpeğe dalaşıyor, ev kedisi değil ki bu. bazen yaptığı zekice hareketlerle bizi kendisine hayran bırakıyor. köpek gibi ısırma huyu da olmasa iyiydi.
arada yine başını belaya soktuğu oldu osman'ımın. yola yeni dökülen asfaltta gezmesi ya da dişi kediler için kavga edip yaralanması da bizleri çok üzmüştü. veteriner bile diyordu "osman artık başını belaya sokma", bir de "gördüğümüz en güzel gözlü kedi".
2013'ü 2014'e bağlayan yılbaşı gecesi bir daha dönmedi osman. ne ölüsünü bulduk ne dirisini. güzel kediydi osman. tasmasızdı. köpek yakalarsa yada başka kediyle kavga ederse tasma boğar kaçamaz diye takamadık tasmayı. tek temennimiz birisi bunu topal görüp aldı kıyamadı. umarım mutludur gittiği yerde. bizi şu bir kaç yılda çok mutlu ettin, artık ailemizden biriydin be osman, biz de seni mutlu ettiysek kısacık yaşamında ne ala...
beyazkiz1 profili
-
kedi