eutf2
profili

  • devlet hastanesi doktorları

    tanım: bu hasta sayısı ve çalışma şartları ile maalesef bu kadar yapabilen doktorlardır.

    günde 70-80 ultrason yapıyorum. ultrason yapmadığım haftalarda bt, mr yazıyorum. gecenin şu saatinde mr yazıyorum mesela. başhekim kesitsel raporları 3 gün içinde çıkacak diye baskı yapıyor. ayda 7-8 gün icap. başladığımda daha rahattı ama bir kişi istifa ettiği için sayımız azaldı ve iş yükümüz arttı.

    çalıştığım hastaneye başladığım gün idealistlik yaparak gidip patologlarla konuşup eğer kendileri için de uygunsa meme ve tiroid biyopsisi yapacağımı söylemiştim. hastanede daha önce hiç yapılmadığı için bütün alınacak malzemelerin şartnameleriyle, hbys'nin giriş işlemleriyle vs tek tek uğraştım. yardımcı personel olmadığı için sekreterimi eğittim ve görevi olmamasına rağmen işlem esnasında bana yardımcı oluyor.* benim çalıştığım ilçede ve civardaki 4 ilçede benden başka bu işi yapan yok. bir süre sonra şehir merkezinde sıra bulamayan hastalar da buraya gelmeye başlayınca benim randevular da doldu. bir sürü gereksiz hastaya randevu verilmeye başlandı. o iş de efektif işlemiyor şu an. geldiğimde öğleden öncenin sonuna ve öğleden sonranın başına ikişer tane biyopsi randevusu açtırmıştım. bazı günler öğle aram da piç oluyor bu sebeple. bir de benim bölümüm mhrs randevusuyla işi olmayan bir bölüm. klinisyen meslektaşlarımın aksine istesem ben bu kadar bakabiliyorum diyerek rölantiye geçebilirim. gerçi bu sefer de 100km uzaklıktaki ilçeye görevlendirme çıkarırlar.

    şimdiye kadar hastalarımla herhangi bir sorun yaşamadım hatta çalıştığım yerde seviliyorum ve hem hastalardan hem de klinisyen arkadaşlarımdan çok iyi geri dönüşler alıyorum. ama böyle arkamızdan atılıp tutulduğunu görünce üzülüyorum açıkçası. başlarda benden yaşça büyük bazı meslektaşlarıma düzene uydukları ve hastaneye mesai doldurmaya gelip gittikleri için kızardım. mesleki deformasyon böyle bir şey oluyor galiba. elinizden gelenin en iyisini vermeye çalışıyorsunuz ama sizden kaynaklanmayan sebeplerle sistemin işlememesinin suçlusu ilan ediliyorsunuz. bakalım benim deforme olmam ne kadar sürecek. özele geçmek de bir seçenek ama orası da kurtlar sofrası. benden daha kötü koşullarda çalışan bir sürü tanıdığım var.

  • el cerrahı yok denince nasıl yok diyen hasta

    muhtemelen el cerrahının nasıl yetiştiğini bilmeyen hasta.

    8 yıllık ilk+orta öğretim ve 4 yıllık lise eğitiminin sonunda imam olmadan mezun olmayı başarabilirseniz şu an adının ne olduğunu bilmediğim, bizim zamanımızda öss denen sınava giriyorsunuz. bu sınavda derece yapıp tıp fakültesi kazanıyorsunuz. en az 6 yıl eğitimden sonra mecburi hizmete gönderiliyorsunuz. devlet baba burada size bir kıyak yapıyor. mecburi hizmet bitmeden tus'a girebilme hakkınız var. tus'ta derece yapıp plastik cerrahi ya da ortopedi* asistanlığı kazanıyorsunuz. en az 5 yıllık uzmanlık eğitiminden sonra tekrar mecburi hizmete gönderiliyorsunuz. devlet baba burada size kıyak yapmıyor. "o mecburi hizmet sike sike bitecek yoksa diplomanı vermem" diyor. 2 yıl mecburi hizmetten sonra ydus denen sınava giriyorsunuz. bu sınav şu ana kadar girdiğiniz sınavlara göre daha kolay. çünkü insanlar artık el cerrahı olmakla uğraşmıyor. idealist bir el cerrahı olup hayatımı karartacağıma, milletin sağına soluna botoks sıkarım, ağzını burnunu düzeltip yoluma bakarım diye düşündüğü için sınava çok fazla giren olmuyor. sınavı kazandıktan sonra sırada en az 3 yıllık yan dal asistanlığı var. 3 yılın sonunda tekrar mecburi hizmete gönderiliyorsunuz. devlet baba burada yine kıyak geçmiyor ve sike sike 2 yıl daha mecburi hizmet yapıyorsunuz.

    sonuç olarak 7 yaşında başladığınız okul hayatınız boyunca, girdiğiniz her sınavı ilk seferde kazanır ve okulu, fakülteyi, asistanlığı ve yandalı hiç uzatmadan bitirirseniz en erken 30 senenin sonunda el cerrahisi uzmanlığı diplomanızı almaya hak kazanıyorsunuz. ama daha önce de söylediğim gibi hiçbir cazip tarafı olmadığı için insanlar genelde plastik cerrahi uzmanlığı kısmında kalıp estetiğe yöneliyor ya da ortopedi uzmanı olup özelde çalışıyor. çünkü o yaşa kadar asistan maaşına talim çalışıyorsunuz. hatta yandal asistanlığı yaparken nöbet tutmayıp 30 gün icapçı olduğunuz için normal asistandan daha az kazanıyorsunuz.

    videoda türkiye'de 80 tane olduğu söylenen el cerrahlarından biri fakülteden arkadaşım. adam mecburi hizmetini memleketinden en az 1000km uzakta yaptıktan sonra sırf batıya geri dönebilmek ve eşinin mecburi hizmetini batıda yapabilmesini sağlayabilmek için ydus'a girip el cerrahisi kazandı. çok da isteyerek girmedi. 3 yıl boyunca altına tek bir yandal asistanı gelmeden kuş kadar maaşla çalıştı. şimdi eşinden ve çocuğundan 500km uzakta ikinci mecburi hizmetini yapıyor. mecburisini bitirince muhtemelen direkt özele geçer. çünkü adam neredeyse 40 yaşına gelecek daha doğru düzgün para kazanamadı.

    türkiye'de doktor olmanın belki de tek avantajı böyle durumlarda doğru kişilere bir şekilde ulaşabiliyor olmanız. allah korusun benim, eşimin, annemin ya da babamın elinde bir sinir-damar-tendon kesisi olsaydı bu arkadaşımı arayıp hocalarıyla vs bir şekilde iletişime geçip işimi hallettirebilirdim. ama bu videodaki gibi anıran davarların sayısı çoğaldıkça işler daha da kötüye gidecek. normal vatandaşın şu an bile böyle özellikli birimlere ulaşması zor iken bu olaylardan sonra neredeyse imkansız hale gelecek.

    buyrun bu da en son yandal sınavında açılan ve boş kalan kadroların sayısı. yandal kadrolarının yarısı boş kalmış.