iletim o2
profili

  • annenin senin ölmeni istemesi

    annemi bebekken "bu yaşamaz" deyip bir kenarda ölüme terk etmişler. şans eseri eve gelen bir amca "ya siz napıyorsunuz çocuğun ilaçlarını içirin bu yaşar" demesi üzerine irkilmişler. o amca da her gün eve gelip annemin ilacıdır bakımıdır eksik etmemiş ve annem hayata tutunmuş. sonradan anneannem sapasağlam bir erkek çocuk doğurmuş, o sağlıklı bebek pat diye ölünce allah'ın ona annemi ihmal ettiği için ceza verdiğini düşünmüş. sonra anneme diğer çocuklarından bir tık fazla ilgi göstermiş. yine de son derece toksik bir aile ortamı olduğundan dolayı, anneannem, dedemle arasındaki problemler nedeniyle intihar etmiş. dedem doktora birkaç gün geç götürdüğü için de kurtaramamışlar. ve böyle devam eden nice travmalar.

    annenizin sizi sevdiğine inanıyorsunuz değil mi, o sevginin ne kadar samimi olduğunu düşündünüz mü hiç. sorguladınız mı. ben sorguladım ve vardığım sonuç çok rahatsızlık vericiydi. annem beni istemiyordu ve sevmemişti. önce kendi eksiklerini giderme tahtası olarak kullandı, kendim olmama ve nefes almama bir saniye bile müsaade etmedi. sonra tüm derdini sıkıntısını endişesini boşalttığı bir çöp torbası olarak. aklım ermeye başladıktan sonra da anne olan benmişim gibi davranmaya başladı. ben de annemin ilgisine ve sevgisine o kadar muhtaçtım ki gözüm onu mutlu etmek dışında hiçbir şeyi görmüyordu. burnum da psikolojik rahatsızlıklardan hiç çıkmadı doğal olarak, koca bir çocukluk gençlik heba oldu bu sayede. izin versem hala daha devam ediyorduk. rolleri resmen değiştirdik bu defa hem annesi hem bakıcısı hem de psikoloğu olmaya doğru ilerliyordum. şöyle düşünüyorum. ben bu dünyaya sadece insanları anlamaya, onlarla empati kurmaya gelmedim. bunu yapabiliyor olmam bu insanların bana olan yanlış davranışlarını görmezden geleceğim anlamına gelmiyor. ama benim tek yaptığım annemin hayatına ve travmalarına odaklanmaktı. onlara çözmeye o kadar odaklanmıştım ki, kendim ağır depresyonda geçirdiğim senelerimde ne okuduysam ne öğrendiysem sanki ben değil de annem yaşamış gibi kuruyordum aklımda. halbuki psikolojik şiddetin, suistimalin, ihmalin ve istismarın allahını görüyordum o ailede. neyin içinde olduğumu göremiyordum bile. çok ciddi sıkıntılar olduğunu hissediyordum ve onlarla yüzleşmekten korktuğum için problemlerimden de kaçıyordum. problemlerimden kaçmak için de annemin hayatına odaklanıyordum işte. o da bundan aşırı memnun. karşısında sırf onun iyiliği mutluluğu için didinen, kendinden vazgeçen, onu koşulsuz şartsız her şekilde her haliyle seven. istismar etse de ihmal edip psikolojik şiddet uygulasa da köpek gibi dibinden ayrılmayan bir çocuğu vardı ve yeri geliyordu tüm dertlerini dinliyor, işlerini hallediyor ve kum torbası olarak kendini kullandırıyordu. bir surat asmasıyla üzerime salabildiği problemli abimi de kontrol ediyordu aynı zamanda. ikimiz de erkenden olgunlaşmak zorunda kaldığımız için toplum içinde efendi görünen, okulunda hayatında başarılı görünümlü çocuklardık. insanların bizim mecburiyetten acı çekerek geldiğimiz bu halimize dizdiği övgüleri bile annem üzerine alınıyordu böbürleniyordu.

    ben yetiştirdim bu çocukları diye kendiyle övünüyordu. halbuki kardeşi kardeşe düşürüyordu. abimi bana sonra beni de abime düşman eden kendisiydi. önce abimi üzerime salıp, sonra bana ilgi göstererek sanki beni seviyormuş ve iyiliğimi istiyormuş gibi manipüle eden, senelerce evin içinde bu üçgende bana kabus dolu sayamadığım kadar olay yaşatan kendisiydi. ama dışarıdan fedakarlıklarla zorluklarla uzaklarda olan baba figürüne rağmen bu kadar efendi çocuklar yetiştiren bir kadın olarak gözüküyordu.

    ne komik bir illüzyondur dostlar. kadını yaptığı tüm yanlışlara rağmen paşalar gibi tepemizde taşıdık. abim maalesef onlara benzedi. ama ben ailenin çirkin ördek yavrusuydum. iyi ki de öyleymişim. o sayede kurtuldum.

    şimdi bu sevgi mi allasen.

    kabus gibi bir hayat. toksik bir insanın zihninde yaşama cehennemi.

    şöyle ki: anneler insandır. kutsal değillerdir. çocuklarından nefret ediyor olabilirler. kendileriyle problemleri olabilir. yukarıda bahsettiğim gibi son derece sağlıksız bir ortamda büyümüş olabilirler. ama sonuç olarak: biz de insanız. ben de insanım. belli bir noktadan sonra, eğer bazı şeyler düzelmiyorsa kendi yoluma bakma hakkımı da kullanırım. öldürmek istemiş, kız çocuk istemiyormuş, problemliymiş, sevmeyi bilmiyormuş vs.vs. bunların hepsi onları bağlar. biz bu dünyaya milleti memnun etmeye gelmedik. insanlar belli bir yaştan sonra anne ile babadan ayrışmalı. kendine onların gözünden bakmamayı öğrenmeli. kendi kimliğini oluşturup, kendi hayatını yaşama cesaretini gösterebilmeli.

    travmatik ailelerde, belli rollerin zorla kabul ettirildiği ve oradan çıkamamanız için manipüle edildiğiniz ortamlarda maalesef mümkün olamıyor. sonra bana onu dedi, bana bunu yaptı diye ağlayıp duruyorsunuz.

    halbuki çok basit. diyeceğiniz şu:
    s*çarım annesine de babasına da, ben kendi yoluma gidiyorum.

    gidin sizi mutlu eden insanları bulup onlarla yaşayın. dnamızı paylaşıyoruz diye bu rezilliğe katlanmak zorunda değiliz. oldukları hali ile bırakın gidin. bu kadar.

  • 25 yaşındaki kızın bacağında bile selülit olması

    sözlükteki belli bir kitlenin günlük düzenli olarak türk kızını veya kadınını, nadiren de olsa erkeğini kötüleme ve ezme ihtiyacını karşılamak üzere açılan ve altına onlarca yüzlerce entry döşenen başlıklardan biri. dünyaya bu insanların gözünden bakmanın nasıl bir şey olduğuna dair empati yapmaya kalktığınız an tüm yaşam enerjinizin tükendiğini hissediyorsunuz. o nedenle bulaşmayın. açıklamaya da çalışmayın. zamanla merak duygusundan da kurtulur ve normal bir şekilde yaşamınıza devam edersiniz diye umuyorum. dünya böyle bir yer değil yalnız, her insan da bunlar gibi değil. bu sadece sözlüğe özel, ritüel halini almış bir aktivite. kimse fiziksel özellikleri nedeniyle kendini kötü hissetmemeli ve buna sebep olmalarına müsaade etmemeli. hiçbiri sizin ne yaşadığınızla, sağlık durumunuzla veya endişelerinizle vs. empati kurmuyorken sizin bu insanları anlamaya çalışmanız büyük ziyan. onları da ayrı bir yaşam formu olarak kabul etmek lazım. emin olun bu kafa ile sizden daha mutlu olmalarının imkanı yok. kendi ettikleri kendilerine yeter.