yaş ilerledikçe tercihin otele kaydığı tatil karşılaştırması.
eşimle sevgili dönemimizde yani henüz 23-24’lerde datça’ya kamp tatiline gitmiştik. aktur diye harika bir tesis vardı, harika bir 3 gün geçirdik. ardından da marmaris’te 3 gün otel tatili yaptık. o dönem ikimizin de dediği şey keşke kamp alanını daha uzun tutsaymışız olmuştu. kampın şöyle bir avantajı var hem şehri geziyorsun, hem kendi yemeklerini yapıyorsun, istersen dışarda yiyorsun ve kapalı alana tıkılma süren sadece uyku amaçlı. tüm gün bir yerlere sandalye atıp, ciğerlere oksijen doldurup, sohbet ederek geçiyordu.
aradan 7-8 sene geçti 30-31’lerde yeniden aynı tatili yapmaya karar verdik. kamp kısmı bu sefer daha zor geldi. tesis yine aynı tesisti aslında ama arıdan, böcekten daha fazla huylanır olmuştuk. evlendikten sonra zaten yemekleri kendimiz pişirdiğimiz için kampta yemek hazırlamak romantizmden ziyade eziyete dönüştü. bir de iklimsel olarak fark var mı yoksa o da mı yaşlanmayla ilgili bilmiyorum ama sıcaktan kavrulduk. otele geçince klimanın kumandasını cebimde taşıyordum.
yani velhasılıkelam hem eğlenceye hem de kişisel gereksinimlere koşturacak gençlik enerjiniz duruyorsa kamp. yok zaten bütün sene çile çektim, açık büfedeki yemekleri yemek ve şezlongda uzanmak dışında enerji sarf etmek istemiyorum diyorsanız otel.
anladigi dilden konusucaz2 profili
-
5 yıldızlı otel vs kamp
-
türk erkeğinin türk kızını artık tercih etmemesi
ağır abi karmama karşı çıkarak çok feminen bir konuşma yapacağım ama yeri geldiğinde bu konuşmayı yapmak da bu vazifenin bir parçası olduğunu düşünüyorum.
arkadaşlar afedersiniz ama türk erkekleri çok mu tercih edilecek insanlar. hayatımın büyük bir kısmını tamamı erkeklerden oluşan arkadaş gruplarıyla geçirdim ve aklı sikinde olmayan erkek sayısı çok nadir diyebilirim. ya kadın garson geliyor, sipariş alıyor ve dönüp giderken hayvanın bir tanesi “o göte bülbül öte” diye şaka yapıyor aklınca. hizmet veren insanlara, iş arkadaşlarına, çalışanına göz dikmeyen erkek yüzdesi kaç. sevgililikte olsun, evlilikte olsun ilişkide bulunduğu kişiyi aldatma konusunu bırak utanarak yapmayı arkadaş grubunda gerine gerine anlatan varlıklar bunlar. ya geçen bir arkadaş evlendi, daha balayından döndüğü hafta “kimseye tavsiye etmiyorum” dedi. ya sikik madem öyle neden bi insanın hayatını kararttın. eve gitmiyor, çocuğu olunca ilgilenmiyor. gerçekten durum çok kötü.
ben ataerkil bir sülalede büyüdüm, büyük bir kısmı da yobaz hatta. kadınların mal mülk hakkı yok, kocaya hizmetçi olarak gönderiliyor ve unutuluyor. aklım bu konulara ermeye başladığı zaman yaş kemale ermiş evlilik yoluna girmiştim. babam köşede kumandayla oturup her şey masaya gelip giderken ben bu adam olmayacağım dedim ve inanın iki kişi çalışırken çamaşır, bulaşık, temizlik, yemek, ütü gibi her şeye yetişmeye çalışıyoruz ama bunların çoğu yarım yamalak oluyor. hatta yemeğin çoğu sipariş oluyor ve ütü aydan aya belki diyebileceğim seviyede o annelerin hakkı ödenmezmiş hakikaten. her gün çamaşır, bulaşık, temizlik, ütü yetmiyormuş gibi bir de dün yediği yemeyi bugün yemeyen biz erkekler için çeşit çeşit yemek çıkarıyordu.
bu hayatta bir kız çocuğumun olmasını çok istiyorum ama böyle yarak gibi insanlara gönlünü kaptırır mı sorusunu düşünmekten henüz daha ortada bir şey yokken canım sıkılıyor.
bunu bir genelleme olarak yapmıyorum ama büyük bir çoğunluk böyle diyebilirim. yani o çocuk kankam gibidir lafındaki kankamın ilk teselli döneminde kıza çakmaya çalışması olsun, en masum görünen adamın bir kız eğildiğinde, oturduğunda, kalktığında dikizlemeye çalışması olsun herkeste iriden ufağa bir kusur var.
size değer veren, sizi seven insanı sevin arkadaşlar. gözü karartıp sevin, eşimle birbirimizi çok severek evlendik, evlendiğim zaman bir ricam oldu. dedim ben ailemin birbirine bağrış çağrışıyla büyüdüm, evimde huzursuzluk olsun istemiyorum bir şeye kızdıysan gel sebebini açıkla konuşalım çözelim, bana bağırırsan ben de bağırırım ve huzurumuz kaçar. çok şükür evimizde bağrışmayı geçtim, en ufak bir tartışma bile olmadı. umarım böylesi gönlü güzel herkese nasip olur.