esenyurt'a mitolojik tüm tanrıları ve filozofları salsan yine de güzel olan tek bir hadise yaşanmaz.
istanbul'un urfa'sı.
gasmirow3 profili
-
esenyurt'ta çocukların dövüp bayılttığı çocuk
-
hakan fidan'ın hulusi akar'la gezip oy toplaması
imamoğlu koskoca kabineyi, başbakanı ve cumhurbaşkanını ne hale soktu. sanırsın imamoğlu ülkenin yüz yıllık diktatör lideri. ulan adam bir şehrin belediye başkanı alt üstü.
kabinenin sokaklara dökülmesinden şunu anlayabilirsiniz. istanbul'da nasıl bir rant varsa bunlar sadece o rantın peşinde. ülke umurlarında değil.
salt amaçları daha çok kazanmak, daha çok tüketmek ve daha çok peşkeş çekmek bu ülke kaynaklarını.
özetle gayeleri, akp hanedanın doymak bilmeyen işkembesini doyurmak. hepsi bu.
ve seçimi kaybedeceklerini de biliyorlar. o yüzden bu telaş ve savaş.
edit: bunlar iktidar olmadan önce tarikat zamanlarında da camiye gelen halkın cebindeki üç kuruşu almak için de aynı bu şekilde dileniyorlardı.
eski alışkanlıklar... -
1 temmuz 2021 budget rezaleti
10 haziran 2021 tarihinde istanbul sabiha gökçen havalimanı budget ofisinden kiraladığım çalıntı araç yüzünden nasıl polis şiddetine maruz kaldığımı anlatacağım sizlere.
10 haziran 2021 perşembe günü saat 18:00’da sgh budget ofisinden hyundai kona marka bir araç kiraladım. herhangi bir sorun çıkmadan aracı teslim aldım ve kartal’da bulunan evime doğru yola çıktım. eve geldikten sonra da hazırlandık ve tatil için antalya’ya doğru yola koyulduk. bu yolculuğumuzda sorunsuz bir şekilde sonuçlandı. antalya’ya kadar yolda hiçbir polis kontrolüne denk gelmedik neyse ki. her şey antalya’ya geldikten sonra başladı…
antalya’ya geldikten sonra belek’te bulunan otelimize doğru yola koyulduk. merkezden belek’e doğru giderken her yüz metrede bir, yaya olarak yol kenarında bekleyen yüzlerce polis vardı. bu belek’e kadar kilometrelerce devam etti. yol boyunca kendi kendimize “acaba yine hangi devlet büyüğümüz yine paralarımızı çarçur ediyor” gibi söylemlerde bulunduk. neyse siyasete girmeyeceğim. otele vasati olarak 600 mt’lik mesafede ışıklı bir kavşağa geldik. kavşağa yanaşırken lastiklerini yakarak gelen bir polis aracı direksiyonu aracın önüne kırdı. apar topar indi üç poliste. yanımıza koşaradım gelip “anahtarı ver çabuk ve inin hepiniz aşağı” dedi. tanrım o an ki hislerimi aktarmama yardımcı ol lütfen. polislerin yüz ifadesi ve sesini görseydiniz keşke. sanki vatanı parsel parsel satmışım gibi.
neyse araçta kayınvalidem, eşim, eşimin erkek kardeşi (cerebral palsy hastası) ve ben varım. polisler vatan haini gibi davranınca birden öfkem tavan yaptı benimde. anneme dönüp “sakın aşağı inmeyin” dedim kaşlarım çatık bir şekilde. neyse polisler araçta engelli olduğunu görünce ailemi indirmedi. sonra başladık karşılıklı sorgulamaya. ben adamlara “memur bey bu nasıl bir üslup, suçumuz ne” dedim. ardından polis, “aracımızın plakasının eds’ye takıldığını” söyledi. “aracın benim olmadığını, istanbul’da budget’ten kiraladığımı” söyledim. polis “gerekli kontrolleri sağlayalım, biraz bekleteceğiz sizi” dedi. sonra başladık beklemeye. polisin biri aracı sorgularken diğer polislerde başladı beni sorgulamaya. “hangi otele geldiniz, kaç gün kalacaksınız, aracı ne zaman satın almıştınız (kiralık olduğunu söylememe rağmen ağzımı arıyorlar.) hatta bir tanesi üzerimi ararken kalbime dokundu uzun uzun. dedim herhalde kalp atışımdan suçlu olup olmadığımı anlamaya çalışıyorlar. neyse diğer polis bu süreçte camdaki yazılardan ve kaputun içinden bir şeyler kontrol etti. sonra telefonda konuştuğu kişi “sorun yok” dedi sanırım ki “tamam” diyerek bıraktı bizi. “gidebilirsiniz beyefendi” dediler. tabi bunca sorgu ve tavırdan sonra bende “memur bey neler oluyor” diye sordum. poliste “beyefendi bu aracın plakasına firma kayıp/çalıntı ihbarında bulunmuş. tahmin ediyorum ki bu talepten sonra da aracı bulmuşlar. ancak firma şikayetini geri çekmediği için araç hala çalıntı olarak gözüküyor” dedi. sonra da bu aracı firma hemen gelip sizden alsın. yoksa tatiliniz zehir olur. sizi polisler rahat bırakmaz” diye de ekledi.
aracı hareket ettirmeden önce budget müşteri hizmetlerini aradım. şaşkınlık içinde yaşadığım olayı anlattım karşıma çıkan temsilciye. temsilci “bu konuyu aracı aldığınız şube ile görüşmeniz lazım” diyerek konuyu kapattı. sağ olsunlar şubenin telefon numarasını verdiler ama. internete girip 5 saniyemizi boşa harcamadık! sonra aracı aldığım sgh şubesi ile görüştüm. “beyefendi merak etmeyin, konuyu inceleyip hemen dönüş yapacağız” dediler ve numaramı verdikten sonra telefonu kapattık.
sonra otele girişimizi yaptırdık. daha sonra kendi ailemin varsak tarafında bulunan evine doğru araçla tekrar yola koyulduk. bir yandan da müşteri hizmetlerinden dönüş bekliyorum hala! neyse yeni hal kavşağına gelirken yine lastiklerini yakarak gelen bir resmi polis aracı yine direksiyonu önümüze kırdı. bu defa elleri silahlarında araca doğru geldiler. içeri baktılar. içerde hırsız değil bir aile var. (en azından bu ekip bunu önceden anladı.)
“beyefendi anahtar, ehliyet ve ruhsatınızı alabilir miyim” dedi kibar bir dille. ben de “elbette” dedim. sonra başladım birkaç saat önce yaşadığımız korkunç anı anlatmaya. ben anlatırken yine polisin biri aracın camında yazan yazı ve rakamlardan bir şeyleri kontrol ettirmeye başladı (ne yaptıkları hakkında hiçbir fikrim yok.) polis önceki polislerin araçla ilgili söylediği “aranma” bilgisini tekrar paylaştı. yine aynı polis önceki polislerin bizi bırakmasına çok şaşırdı. “normal şartlarda aracınızın bağlanması lazım, sizi nasıl bıraktılar hayret doğrusu” dedi. sonra da uzun uzun anlatmaya başladı.
“beyefendi bu tür durumlarla sıklıkla karşılaşıyoruz. özellikle mahalle arası ve kurumsal olmayan rent a carlar bunu çok sık yapıyor.” siz bu aracı nereden almıştınız” diye sordu. ben de “budget” dedim. “koç holding’e ait bir markanın böyle bir ihmal/hata yapması çok şaşırtıcı” dedi. ben de “bu tür sorunlar yaşamamak için normalden daha fazla para ödüyorum ama yaşadığımıza bir bakın” dedim. “çok haklısınız” dedi ve anlatmaya devam etti…
“büyük ihtimalle aracı daha önceden yine birileri kiraladı ve zamanında getirmedi. budget’te bu yüzden bu plakaya kayıp/çalıntı ihbarında bulundu. daha sonra aracı buldular fakat şikayetlerini geri çekmedikleri için araç hala kayıp/çalıntı olarak gözüküyor. normal şartlarda yarım saatlerini almayacak bir işlem için sizin günlerinizi çaldılar. oysa tek yapmaları gereken şey karakola gidip şikayetlerini geri çekmek. neyse detaylı kontrol için trafik ekibine haber verdik. gelip kapsamlı bir şekilde kontrol edecekler. istanbul’dan buraya kadar, bu araçla nasıl geldiniz, hiç mi polis durdurmadı hayret doğrusu” dedi. ben de “hiç polis durdurmadı, belek’e geldiğimizde sorun çıktı” dedim. poliste “çok şanssızsınız” dedi. sonra da bugün dış işleri bakanı geliyor belek’e. diğer ülkelerin başkan ve bakanlarıyla zirve düzenleyecek. böyle bir araçla gidilecek en son yere kendi ayaklarınızla gelmişsiniz” dedi gülerek. sonra da “amerika başkanı gelse onun bile üstü aranır bugün” diye de ekledi kahkaha atarak. ağlanacak halimize uzun uzun güldükten sonra polis “normal şartlarda aracınızı bağlamaları lazım. ben arkadaşlarımıza beyefendiliğinizden ve aracınızda engelli olduğundan bahsedeceğim ve aracı bağlamalarına müsaade etmeyeceğim” dedi. ben de minnettar bir şekilde teşekkür edip “başınıza gelen ilk güzel eylemde lütfen beni hatırlayın” dedim. gülümsedi…
sonra müşteri hizmetlerini tekrar aradım. müşteri hizmetlerini aramamın üzerinden 3-4 saat geçmesine rağmen hiçbir dönüş gelmedi. ben de trafik polislerini beklerken tekrar aradım şubeyi. konuyu avukata ilettiklerini, dönüş beklediklerini söyledi temsilci. “aracı bağlayacaklar çabuk olun lütfen” dedim. sonra tekrar beklemeye başladım müşteri hizmetlerini ve trafik polislerini. neyse trafik polisleri çok daha önce geldi sağ olsunlar. gelen polisler de çok sıcak kanlı insanlardı. hemen ehliyet ve ruhsatı kontrol ettiler. sonra ruhsatta başka bir sorun daha buldular. ruhsatta aracın rengi siyah gözüküyor ancak araç mavi renkte. hey allahım! neyse sonradan gelen trafik polisleriyle konuşmaya başladığımızda diğer polisler olay yerinden ayrıldı selam verip. trafik polisleri de koç holding’e ait bir markanın böyle bir hata yapmasına çok şaşırdılar. onlar da “normal şartlarda aracınızı bağlamamız lazım ancak ben bunu yapmayacağım. tutanak tutup ve renk uyuşmazlığı yüzünden araç sahibine ceza yazıp sizi göndereceğim” dedi. renk uyuşmazlığı hatası benlik bir sorun olmadığı için cezayı araç sahibine budget’e yazdılar. sonra tutanak yazıp gittiler. gitmeden önce de “aracı sizden hemen alsınlar, bu işlemleri yapmaları için bir hafta süre verdim size. bir hafta içinde bu sorunları çözsünler” dedi. sonrada “plakanız sistemde hala kayıp/çalıntı olarak gözükecek. yine polisler sizi çevirecek. buna çare yok ne yazık ki. ancak sizi çevirdikleri zaman tutanağı gösterin ki tatilinizi elinizden almasınlar” dedi ve gittiler.
sonra bir sorgulaya daha takılmadan eve ulaştık. o gün müşteri hizmetlerinden hiçbir dönüş gelmedi. ben de bir daha aramadım. ertesi gün pazar günüydü. sokağa çıkma yasağı olduğu için aracı hiç kullanmadım. pazartesi’den itibaren de eds olmayan yerlerden gitmek zorunda kaldım hep. düşünsenize bir araç kiralıyorsunuz ve yollarda eds olmayan yerlerden gidebiliyorsunuz sadece. ayrıca ailem korkudan bir daha bu arabaya binemedi. neyse uzatmayacağım daha fazla. müşteri hizmetleri 4,5 gün sonra perşembe günü aradı beni. “neredesiniz, konum atın aracınızı değiştirelim” dediler. biz de o gün tatilimiz bittiği için istanbul’a doğru yola çıkacaktık. “tamam” dedim. “bir an önce gelin, yola çıkmamız gerekiyor” dedim. yine zamanında gelmediler. ben de beni aradıkları numaradan “nereye gelmemiz gerekiyor” diye sordum. antalya havalimanı şubelerine doğru yola çıktık. aracı ayaklarına kadar yine ben götürdüm. neyse aracı teslim ettim. aynı aracın kırmızısını verdiler bu defa. sonra istanbul’a doğru yola çıktık. aracı teslim almak için iki saat boşuna beklediğimiz için istanbul’a kısıtlamadan sonra gece 00.10’da ancak gelebildik. neyse ki polisler yolda yakalayıp ceza yazmadı. tabii yasağın başladığı akşam 22.00’den sonra ceza yazacak olurlarsa ne cevap verelim diye konuşarak geçti saatlerimiz.
neyse, aracı teslim ettikten birkaç gün sonra satış müdürleri aradı. on dakika özür diledi. sonra da “lütfen bizden araç kiralamadan önce mutlaka beni arayın, size elimden gelen desteği vereceğim” dedi. ayrıca “bana 3, 4 gün müsaade edin konuyu türkiye satış müdürümüze aktarıp sizin için ne yapabiliriz onu soracağım” dedi. `(01.07.2021 - 10 gün oldu hala dönüş gelmedi.)`
bir defa daha bizi tercih eder misiniz veya etmelisiniz yönünde bir şeyler söylemedi! aynı numara bir hafta önce görsel şu mesajı gönderdi bana. ilk aradığımda “şu an konuşamıyorum” mesajı attı. dört gün sonra da yukarıdaki mesajı attı. sonra yine yukarıdaki cevabı yazdığım için gece 00.30’da arayıp “ mesajı yanlış kişiye gönderdim, iş arkadaşıma atacaktım” dedi. bir değil iki değil bu böyle devam etti. bir de 306 liralık fazla bir harcamam olmuş. onun için gününde aradılar ve mail attılar. “şu hesabımıza, şunu yazarak” gönderin diye.
özetle; budget’in bendeki yeri. ama sağ olsunlar bir daha araç kiralayacağım zaman yardımcı olacaklarmış. neyse 306.00 liralarını göndereyim daha fazla bekletmeden.
bu yazım herhangi bir budget yetkilisinin eline geçerse şunları bilmelerini istiyorum. beni durduran polisler panikle kaza yapmama, yine panikle kaçmama sebep olabilirlerdi. daha ileriye gidip ateş bile edebilirlerdi kaçtığım için. bunların hepsi olabilirdi. sizlerin işgüzarlığı yüzünden aileme bir şey olabilirdi. bana öyle şeyler yaşattınız ki bırakın budget’i koç holding nefret ettiğim bir marka haline geldi. bu hep böyle kalacak merak etmeyin. hayatımda böyle bir rezalet yaşamadım. hayatında karakola gitmemiş bir insanın itilip kakılmasına ve ters kelepçe yapılmasına sebep oldunuz. yazıklar olsun.
edit: "budget" diye ekşi sözlük'ten arama yaptığım zaman markanın sahip olduğu niteliği gördüm zaten. görsel
edit1: bu da yaşadığım olayın ardından (vasati olarak 10 gün sonra) gönderdikleri mail. eksik kalan 306 liralık hgs ücretini istediler bir de.görsel