bu entry'nin amacı, çok yakın bir arkadaşımla tecrübemden yola çıkarak sanal kumar illetine bulaşanlarla ilgili özet bir rehber hazırlamaktır.
hayatımın ilk 24 yılını kardeş gibi geçirdik, hatta kardeş olsak bu kadar vakit geçirmezdik belki de. aynı yıl doğmuşuz, o benden üç ay büyük. hatta ağzımızda dört diş varken güldüğümüz aynı koltukta fotoğrafımız var, 6 yaşında top oynarken, 10 yaşında piknikte, 12 yaşında babalarımızın dükkanında... sonra evlendik, semtler uzaklaştı, ara ara telefonlaşsak da kabul edelim, koptuk. ben adları büyük okullar okuyup beyaz yakalı oldum, o meslek lisesinden sonra ticarete girdi.
bu arka plandan sonra başımdan geçen hikayeyi anlatıp sonunda şu soruyu soracağım: bu kumar illetinin çözümü yok, fakat kişiyi nasıl kontrol altına alabiliriz?
- geçen yıl eylül ayına kadar yılda bir ancak görüştük, o gün görüşelim diye beni çağırdı, çok mutlu, bir yerlerden para gelmiş, yüzler gülüyor. kesinlikle para ödetmedi, "haram para ezicez olum, dokunma sakın hesap bende." dedi.
- ocak ayında beni aradı, "bir şeyleri batırdım, abimin haberi olmadan çözmeye çalışıyorum, ne kadar verebilirsin?" dedi. ben "sana ne kadar lazım?" dedim, "50bin" deyince o kadar olmadığını, bir miktarını verebileceğimi söyledim, verdim de.
- ben yoklama için tekrar aradım, açmadı.
- mesajla "para hâlâ lazımsa göndereyim, prim ödemesi vardı bu ay, senin işini çözer." dedim, istemedi.
- nisan ayında haber geldi, belirsiz bir miktarı kumarda yemiş.
sonradan hikayeyi başka arkadaşlarımdan da dinledim ve kumar oynayan arkadaşımın tüm banka hesaplarını kalem kalem inceledim. kendi tecrübemden çıkarımlarımı paylaşmak isterim, en azından eşinden dostundan bu konuda şüphelenen varsa nelere dikkat etmeleri gerektiğini görsünler:
1. "kumarbazlar, ilk başta para kazanıyorlar." bilgisi yanlış. hesaplara bakınca, eylül ayında arkadaşım para ezerken de zararda olduğu çok açık. fakat fark şu: ilk başta görece büyük rakamları tek seferde kazandırıyorlar, mesela her gün 3-5bin tl kaybettiniz, birkaç ay boyunca birkaç sefer bir anda 150-200bin tl kazanabiliyorsunuz. nette zarardasınız, fakat hissiniz para ezecek kadar kazandığınız yolunda, zaten kumarın büyüsü de burada. zihniniz bir zamanlar kâr ettiğinize inandığı için, işler kötü gittikçe şansınızın dönüp voliyi vuracağınıza bahis koymaya devam ediyor. fakat gidin bakın, bu başlıkta da sık sık gördüğümüz "çok güzel paralar kazandım." diyen herkes, nette o gün bile zarardadır. özetle, bu bir ilüzyon.
2. ocak'ta beni arayınca, bende "haram para" ışığı hemen yandı. mesleğim gereği ben şüpheci biriyim, belki ondandır. fakat biri sizden borç istiyorsa ve bu kişinin ucundan kıyısından bu işlere bulaştığını biliyorsanız, bilin ki kumar için istiyordur. yemin billah etsin, kumar için olmadığını iddia etsin, ağlasın, sızlasın; fakat vermeyin. ben verdim, neden verdim, madde 3'te.
3. bende ışık yandı fakat emin olamadım, siz emin olun. o yüzden gitse canımı yakmayacak miktarı belirledim, ikiye böldüm, sonra adamı yemlemeye karar verdim. telefonla aradım, o sırada sıtmalı gibi titriyormuş adam, kimselere söyleyemiyormuş ama birkaç milyon tl yemiş çoktan. "prim geldi, göndereyim parayı" dedim, evet dese telefonu kapatıp direkt abisini arayacaktım. o almadı, sonradan öğrendim ki 24 yılın hatrına bana kıyamamış. uçana kaçana borç yapan birinin kendisine para teklif eden yakın arkadaşını reddetmesinin psikolojik tahlilini henüz öğrenemedim, o birazdan öneriler bölümünde.
4. nisan ayında haber geldi, borçları hesaplamak bana düştü. tek tek bankalardan dökümleri aldık, alt alta koyduk. bu arada aklınızda olsun, papara gibi bankacılık sisteminin dışındaki yapılar üzerinden gönderim yapılıyor. eğer limit yetmezse, o zaman bahisçilerin fakir fukaraya açtırıp üç beş kuruşa şifrelerini aldıkları hesaplar üzerinden eft/havale ile de para gönderimi oluyor. o yüzden biz arkadaşın e-devletinden girip tüm hesaplarını gördük, ekstrelerini aldık, o ekstrelerden hangi banka-dışı finans kuruluşuna para gitmişse onun da ekstrelerini aldık.
5. ekstrelere bakınca bir örüntü görüyorsunuz zaten, bizdeki örüntü akşam iş çıkışı dükkanı kapatmadan hesaba para atma şeklindeydi. atılan paraların zamanla büyüdüğünü görüyorsunuz, bin tl ile başlayan tutarlar art arda giden 50bin tl'lere dönüşmüş zamanla.
6. bu işin fiziksel bulgusu depresyon, ama ağır depresyon. dediğim gibi titreme krizleri, serumlar, hastalanıp işe gitmeme, çökmüş gözler, uyuyamama v.s. yani telefonda sesi kötü gelen birine borç verirken iki kere düşünün, hatta tavsiyem reddetmek istemiyorsanız "akşam sana uğrayayım, elden vereyim." deyip bir kontrole gidin.
7. bu süreçte karşınızdaki kişi inanılmaz şekilde yalan söylüyor. başka tecrübelerimle de sabit, normalde çok güveneceğiniz biri bile acayip yalanlar atmaya başlıyor. bu vakada bizim arkadaş, kendisine ima yollu kumar oynadığını söyleyen arkadaşına öyle bir trip atıyor ki, çocuk eve gidip utancından ağlıyor "ben bunca yıllık kardeşime bu iftirayı nasıl atarım?" diye. sonuçta maalesef çocuk haklı çıkıyor ama.
8. bu yalanların ve ödenemeyen borçların sonucunda, takdir edersiniz ki bizim arkadaşın yanında bir tek ben kaldım. dostlarının hepsiyle kavga etti, abisiyle kavga etti, yeğenleriyle kavga etti. benim de tek amacım kumara para kaptıramayacağı bir yaşam dizayn etmek. bunun için de bazı fikirlerim var, daha fazlası için ekşi'deki uzmanlardan destek almak istiyorum.
9. bu arada şunu yazmadım: bu adamı durduran ne oldu? çok basit, parası bitti. başka türlü kendiliğinden durma şansı yok zaten, konuştukça onu anlıyorsunuz. gazı takılı kalmış araba gibi, benzin bitene kadar devam ediyor yoluna. hesaplarına bakınca altı farklı bankadan kredi kartları dolmuş, hesaptaki eksi bakiye limitleri dolmuş, ihtiyaç kredileri çekilip ödenmemiş, yakın/uzak tüm arkadaşlardan borçlar alınmış, düğünden kalma takılar satılmış, son olarak kuyumcudan borç alınmış (yani tefeciden borç alınmış). zaten malvarlığı namına kendi adına bir şey yoktu, olsa eminim ki onları da satmadan bitirmezdi. ödeyemeyince kasadan tırtıklamış, abisiyle papaz olunca da bu iş açığa çıkmış.
10. abisiyle papaz olunca, abisi "abilik" yapmış ve sormuş: "kaç lira borcun var?" aldığı cevaba şaşırsa da çıkarıp nakit para vermiş ve borçlarını temizleyip hayatına devam etmesini söylemiş. tabii ki ertesi gün tamamı kumara verilmiş. maalesef.
peki bu kadar olayı anlattım, sonrasında ne yapmalı?
1. kişi ikrar etmeli ve yaptığının da kötü olduğunu kabul etmeli. bunu hızlıca yaptırdık çok şükür, psikoloğa gitti, halen devam da ediyor.
2. kesinlikle yalnız bırakılmamalı, burada da yazılmış zaten, allah korusun... geçiyorum.
3. haftada bir/iki aranıp havadan sudan konuşmalı, hatta kendi dertlerinizi filan da anlatabilirsiniz. burada önemli olan güveni korumak ve bir bağ kurmak. bizde bağ zaten vardı, hızlıca tazeledik ve devam ettik.
4. nakit akışı kontrol altına alınmalı. benim tavsiyem, maaşlı bir işe girmesi ve banka hesabına kendisinin de gönüllü olacağı bir vasi tayin edilmeli. tüm internet şifreleri bu kişide olacak, aynı zamanda e-devlet şifresini arada açtırıp banka hesaplarına bakılmalı. az evvel bahsettiğim banka-dışı hesaplar maalesef hiçbir yerde yazmıyor, buna nasıl bakarız, bilen varsa ve paylaşırsa çok sevinirim.
5. bizdeki durumda maalesef ticaret yapmaya devam ediyor. henüz bu kısma giremedim, fakat bu hesapların da benzer şekilde alınıp kontrol edilmesi gerek. bir yandan da çok boğmuş olmaktan korkuyorum. yine bilen birinden önerilere açığım.
6. eski borçları takip etmek gerekli. sorduğunuzda emin olun "tamam kardeşim, o işi hallettim kimse kalmadı." diyecektir, yalan. benim gibi şanslıysanız borçlu listesini biliyorsunuzdur, aracılarla borçların ödenip ödenmediğini kontrol edebilirsiniz. -ödenmedi- ödenmesi şu anlama geliyor, demek ki nakit akışını düzene oturtmuş ve kumara para gitmiyor, yoksa borçlarını ödeyemezdi.
7. benim bir fikrim daha var: kumara karşı bir amaç oluşturmak. mesela arabaları çok sever, şöyle lüks bir araba aldırıp borca soksam, o "ulvi amaç" uğruna en azından bir süre kumar oynamaz gibi geliyor. ve koskoca araba sonuçta, daha güzel bir kumar alarmı düşünemiyorum: kapıdan kaybolursa, anında kapısını çalarım.
benim tecrübem bu şekilde, umuyorum bu entry'yi olumsuz yönde editlememe gerek olmaz.
kofilin3 profili
-
sanal kumar bağımlılığı
-
yavuz bahadıroğlu
vefat etmis.
bundan sonrasi allahla kendi arasinda, kendi acisindan zorlu bir mucadele olacagini tahmin ediyorum.
yahu demeyeyim diyorum, yazdigi ucuncu sinif tarihi romanlar her gun karsima "iste ecdadin hede hodosu" diye karsima ciktikca kufrediyorum. ulkedeki yogun, kesif, yapis yapis cehalete tasidigi tuglalarin haddi hesabi yok, bize bu cehaleti ve mucahit birinci adli dusuk kalite trolu miras birakip gitti. eserlerinin tamami kotuydu be adam, oglun dahil. -
fabrikaların operatör ve kaliteci bulamaması
iş kanunu günde 11 saatin üzerini fazla mesai olarak bile çalıştıramazsın diyorken buraya "12 saat mesai" yazmak, üzerine haftasonu -pazar dahil- mesai olacağını hissetirmek kaynaklı olmasın bu ktıtlık? haftada 60-84 saat çalıştırdığınız kişiye ne ücret veriyorsunuz peki, 10 akçe + peksimet filan mı?
sonrasında "iş var azizim, çalışacak kimse bulamıyoruz" demek kolay tabii. aklı başında işçi arıyorsunuz ya, bulamamanızın nedeni günlük 12 saat mesaiyi aklı başında adamın kabul etmemesi olabilir mi?
not: belki biri okur burayı, doğrusunu da yazalım. mesai dinlenmeler hariç -düzeltme: buraya dahil yazmıştım, hariç olacak- haftalık 45 saattir, bunun üzeri fazla mesai olarak geçer ve ya dinlenme süresi olarak kullanılır, ya da çift ücret üzerinden -duzeltme: normalde bir bucuk kati odeme, tatil odemeleri iki kati odeme- karşılığı ödenir. tabii bizim ülkemizde bu saatlere çoğunlukla uyulmaz, istismar normalleşmiştir, burada gördüğümüz üzere gayet normal bir şekilde ifade edilir.
ek: orijinal mesajda ücret şartları ve "(3 saat mesai)" eklentisi yoktu. sanırım tepkilerden sonra ekleme ihtiyacı hissetmiş.