yunanistan'da denizden balık fışkırıyor.
bizim denizlerimizde balığı teleskopla arıyorsun, hem de yunanistan'dan kaç kat daha büyük kıyı şeridin, iç denizlerin falan var.
...çünkü, öylesine bencil, ahlaksız, açgözlü bir toplum olduk ki nereye elimizi atsak kurutuyoruz.
balıklara yaşayacak temiz deniz bırakmadık. yuvalarını dinamitle patlattık, tırmık ile deniz tabanını alt üst ettik, daha ergenliğe ulaşmadan, eşleşmeden avlayıp yedik.
şimdi neden balık yok, bilimden bu kadar ayrı kafalar, balık yoksa patates ithal eder, yeriz.
zirvelerin ozgurlugu5 profili
-
türkiye'de balık tüketilmeme sebebi
-
karı koca ayda toplam 100 bin tl kazanmak
insan gibi yaşamak için yeterlidir.
şu başlığa gelip, fikir sıçtığını sanan yazarlar aslında ne demek istiyor...
ülkenin en az %60'ı asgari ücret civarında bir tutar ile çalışmakta,
insanların binbir zorluk ve çileyle kazandığı,
emek ve alınteri döktüğü,
namuslarıyla kazandıkları ücret için ne aşağılayıcı ifadeler kullanılıyor.
not: değerli yazarlar gönül ister ki herkes milyonlar kazansın çok rahat yaşasın, ben asgari ücreti savunmuyor, desteklemiyorum, lütfen dikkatli okuyun. -
euro ile kazanıp türkiye'de yaşamak
röportaj izliyorum.
amca, isviçre'de yaşıyorum dedi.
türkiye çok güzel, isviçre hükümeti bir kuruş doğal gaz için yardım yapmıyor, türkiye'de doğal gaz için vatandaşa yardım yapılıyor.
biliyor musun ?
isviçre'de doğal gaza tamı tamına %150 zam yaptılar.
arkadan biri bağırıyor, sen biliyor musun burada %400 zam geldi...
anlatıyor, anlatıyor, en sonunda muhabir gel burada yaşa dedi.
yok olmaz, şimdi benim çocuklar orada okuyor, burada okuyamazlar.
kur'an'ı tebliğ etmek, sünnetullahı tebliğ etmek için isviçre'de yaşıyormuş abimiz.
evde balya balya para çıkar, okul inşaatı, kurs açılışı falan filan...
milyon liralık saatler hediye...
her ihaleden havuz payı almak, ihtiyaçtan...
bunlarda allah korkusu olsa... -
kadınların hesap ödenirken sessiz kalması
bir arkadaşıma yemek sözüm vardı.
eşimin işyeri arkadaşıma yakın,
eşim, onu almaya ofisine giderken arkadaşım aradı,
bir arkadaşım var, o da gelebilir mi, diye sordu.
hay hay.
lokantada bekliyorum bunlar geldi.
arkadaşım erkek, yanında gelen işten arkadaşı bir kız.
ve eşim oturduk masaya...
2 saat kadar yedik içtik, cidden sağlam yedik, çok çeşit geldi, sonuç: bol yağlı bir hesap geldi.
mekan kalabalık, tıklım tıklım,
hemen merdiven başında kioska yürüdük,
hesap dedim,
garson bey, hesap pusulasını bastırdı,
burada ödeyebilirsiniz diyerek, pos cihazını çıkarıverdi.
bu esnada eşim arkamda, arkadaşım hemen yanı başımda onun yanında da kızımız var.
kız pos makinesini görünce ben lavobaya gidiyorum dedi, iyi mi !!
arkadaşım bu arada bol sıfırlı hesabı görünce, yok olmaz hesabı paylaşalım dedi.
olmaz dedim, kredi kartını şak çektik.
ardından, kahve-pasta kısmını icra etmek için pastaneye gittik.
güzel bir mekan, müthiş ürünleri var, hepimiz tıka basa dolu olsak da yine pastalar, kahveler söylendi...
yedik içtik,
hesabı istedik,
hesap geldi,
eşim ben ödeyeyim dedi,
arkadaşım hesabı almaya çalıştı elimden,
kızımız telefonunu çıkardı,
bir yeri aradı,
konuşmaya başladı.
gece ilerledi, haliyle alkollü bir şeyler içelim dedik...
müdavimi olduğumuz bir bara gittik,
hikayenin sonunu biliyorsunuz,
ama bir ekleme yapayım,
kız bu sefer hesaba karıştı: hadi ödeyin de çıkalım dedi. -
ekşi itiraf
nasıl bir yoksullaşma yaşıyoruz aklım almıyor.
markete uğradım eve gelirken.
5-6 yaşlarında bir kız çocuğu annesine çikolata alabilir miyiz diye sordu ?
kızım indirime girsin o zaman söz alacağım diye cevap verdi annesi.
küçük kız: peki annecim dediğinde kalbim göğüs kafesinden çıkıp gidecekti.