bir seyyahla, onun çölde karşılaştığı yırtıcı hayvanları anlatan o şark masallarını kim bilmez ki. seyyah, yırtıcı bir hayvandan kurtulmak için, susuz bir kuyuya atar kendini. orada, kuyunun dibinde bir ejderha görür, onu yutmak için ağzını açmıştır. yırtıcı hayvan tarafından parçalanmamak için yukarı çıkmaya cesaret edemeyen, ama ejderha tarafından da yutulmamak için aşağıya atlayamayan bu zavallı, kuyunun duvar taşları arasında yetişen bir dalı yakalar ve ona sımsıkı tutunur.
elleri uyuşur ve az sonra, kendisini her iki tarafta bekleyen felaketin kucağına düşeceğini hisseder, ama hala sımsıkı yapışıp durmaktadır dala. o sırada biri kara biri beyaz iki farenin, onun tutunduğu dalın çevresinde dolaşıp dalı kemirmekte olduklarını görür. birkaç dakikası vardır, çalı kopacak ve o da canavarın ağzının ortasına düşecektir. seyyah bunu görür ve kurtulma şansının olmadığını bilir. ama havada debelendiği sürece, çevresine bakınmaktadır. çalının yapraklarında bal damlaları görür, dilini uzatıp bunları yalamaya koyulur.
işte ben de aynen öyleyim, ölüm ejderhasının kaçınılmaz bir şekilde beni beklediğini, beni parçalamaya hazır olduğunu bildiğim halde, hayatın dallarına tutunuyorum ve bu azaba niye düştüğüme bir türlü aklıma almıyor. ve şimdiye kadar bana teselli vermiş olan balı emmeyi deniyorum.
ama, bal bana tat vermez oldu artık; beyaz ve siyah fareler, gece gündüz tutunduğum dalı kemirmekteler. ejderhayı açık seçik görüyorum ve bal bana tatlı gelmiyor artık. ben sadece, kendilerinden kaçamayacağım o ejderha ile fareleri görüyorum; gözümü onlardan çeviremem. ve bu bir masal değil, bir gerçektir. aksi ispatlanamaz ve herkesin algılayabileceği bir hakikattir.
(bkz: tolstoy)
(bkz: itiraflarım)
ok42 profili
-
babadan kalmadıkça zengin olmanın hayal olması
-
tanrının size verdiği en önemli yetenek
bana bişey vermedi galiba.