tsan chan1
profili

  • ermeni soykırımı

    adının "soykırım" ya da "katliam" ya da "tehcir" olması konusu ayrı bir mesele.

    devletin bu konuda refleksif bir tepkisi var. bu konu "soykırım" olarak kabul edilirse bir bedel ödememiz gerekecek, o yüzden her kademede devlet buna karşı dişe diş mücadele ediyor.

    milliyetçi insanların bu konudaki tepkisi devleti koruma üzerine. devlet bizim diyorlar, bu konuda hata yaptığımıza dair en ufak bir kabulün nerelere gideceğinin farkındalar, buna izin verme lüksleri yok.

    "benim dedelerim yapmadı" argümanı var, evet bazılarımızın dedeleri lokasyon itibariyle konuya herhangi bir şekilde dahil olmuş değil. ama ülkede birileri bunun kararını aldı (devlet), birileri pişirdi (ordu, hamidiye alayları, ...), birileri yedi (o bölgelerde o tarlalara o mülklere o altınlara kimler konduysa).

    ahlaki açıdan herkesin durumun farkında olduğunu zannediyorum. işte dediğim gibi, devleti korumak zorunda hissedenler "ama ermeniler de şunu şunu yaptı", "amerika da kızılderilileri öldürdü", "osmanlı'yı arkadan vurdular ve hak ettiler" gibi rasyonalizasyonlarla bu ahlaki yaklaşımın önemli olmadığına, yersiz olduğuna diğerlerini ve kendilerini ikna etmeye çalışıyorlar.

    benim bu konuda aklımda çıkaramadığım durum şu. uluslararası bedel ödemek falan meselesi bir yana. biz bu günahın bedelini zaten ödüyoruz. ermenileri, rumları kovduktan sonraya geriye kalan kitlenin, özellikle o bölgelerde yozlaşması. o kitlenin iktidara gelmesi, gittikçe yozlaşarak ve gittikçe güçlenerek. o kitlenin kendine yeni düşmanlar araması ve yaratması. ermenisi, rumu, yahudisi kelaynağa dönmüş yeni türkiye'nin yeni ermenisi, yahudisi, rumu biz olduk. biraz okuyan, biraz evrensel olmaya çalışan, biraz kafasını siyasal islamdan az da olsa dışarı çıkarabilen bir kitle. şimdi o devlet bizi yemek için boyumuzu enimizi ölçüyor. bizim kitlenin belki büyük bir kısmını temsil eden (kendisini çok sevmesek, beceriksiz bulsak da) kemal kılıçdaroğlu'na yumruk attırarak, devlet gücünü üzerimizde deniyor.

    devlet o kitlenin kontrolünde şu an. o kitle geçmiş günahından dolayı bir momentum yakalamış durumda. o günah fark edilirse olacaklardan korkuyor, ve bu yüzden bunu fark edebilecek herkese saldıracak. bunu fark edebilecek herkesi, eskisine göre farklı yöntemlerle ülkeden sürecek.

    o devletin parçası olup, o devlet üzerinde hala hak iddia edip (ve elinde güç olan) bu kitleye karşı çıkacak görüşte kim varsa bu kitle karşısında şu an sessiz. sesleri kırıldı aşama aşama. ve bu seslerinin kırılmasının en temelinde bu hatırlamak istemediğimiz geçmişimiz yatıyor. bir ev inşa ettik, ama evin altında mezarlar var. hane halkı bu mezardan bahsedenleri dövüyor ya da evden kovuyor. kovmak zorunda, yoksa ev tehlikede.

    biz bu günahın bedelini türkiye'den ekonomik veya kültürel sebeplerden ayrılan insanlarla ödüyoruz. biz bu bedeli o ağzından salyalar akan kitlenin içinde insan denecek insanların gittikçe azalmasıyla ödüyoruz. biz bu bedeli, norveç-finlandiya olma potansiyelimiz varken afganistan-bangladeş'leşmeye gönüllü olarak giderek ödüyoruz.

    bu konu tartışıldığı sürece bu bedeli gittikçe daha ağır ödeyeceğiz. inanın bu durum kabul edilse devletin ödeyeceği bedel çok daha az olurdu, ama artık çok geç.

    2050 yılında "türkiye neden böyle oldu" diye sorduğunuzda 1915'i hatırlayın.