tayyip de bir kurtuluş savaşı kazanıp, bir ülke kurar; ekonomisinin altyapısını oluştururken kendi cebinden sermaye koyarak banka kurarsa neden olmasın sayın amına koyduğum yazarı...
"m.kemal" yazarken rte'nin adını tam olarak yazan artniyetli bir puştun sıçtığı başlıktır.
freetwoonego3 profili
-
m.kemalin iş bankası'ndaki hisseleri
-
öğretmenlere 3600 ek gösterge saçmalığı
başlık sahibi yazma özürlü arkadaşın türkçe öğretmeni için ben de 3600 verilmesin diyorum.
böyle malları sınıfta bırakmayıp, geçmesine göz yumduğu için.
amk herif anadilinde doğru düzgün yazı yazmaktan aciz ama artistlik gırla gidiyor. -
nazım hikmet'in abartılmış bir şair olması
başlık sahibi amdan bir ablaymış. dörtbin küsur entry girmiş ve yalan yanlış bilgiler yazıp durmuş.
elle tutulur tek bir entry yok. kul nesimi'nin yaşadığı dönemde hugo ve tolga abi vardı sanıyor. bunu bilgi diye yazıyor angut.
suser, bu rep sana gelsin: "am sensin, abla da sana girsin"
tarihe not düşülsün; bu başlık kıskanç ve nobran bir kara cahil tarafından, aşağıdaki dizelerin sahibi olan nazım hikmet ran için açılmıştır.
ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya.
ona sorarsanız: “lâfı bile edilmez, mikroskobik bir zaman.”
bana sorarsanız: “on senesi ömrümün.”
bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene.
bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
ona sorarsanız: “bütün bir hayat.”
bana sorarsanız: “adam sen de, bir iki hafta.”
katillikten yatan osman, ben içeri düştüğümden beri, yedi buçuğu doldurup çıktı.
dolaştı dışarda bir vakit. sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri, altı ayı doldurup çıktı tekrar.
dün mektup geldi, evlenmiş, bir çocuğu doğacakmış baharda.
şimdi on yaşına bastı, ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar.
ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları,
rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan.
fakat zeytin fidanları hâlâ fidan, hâlâ çocuktur.
yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde, ben içeri düştüğümden beri.
ve bizim hane halkı bilmediğim bir sokakta, görmediğim bir evde oturuyor.
pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene.
sonra vesikaya bindi, bizim burada içeride, birbirini vurdu millet yumruk kadar, simsiyah bir tayın için.
şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsız.
ben içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz.
dachau kampında fırınlar yakılmamış, atom bombası atılmamıştı hiroşima’ya.
boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman.
sonra kapandı resmen o fasıl, şimdi üçüncüden bahsediyor amerikan doları.
fakat gün ışıdı her şeye rağmen, ben içeri düştüğümden beri.
ve “karanlığın kenarından onlar ağır ellerini toprağa basıp doğruldular” yarı yarıya.
ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya.
ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine, ben içeri düştüğüm sene onlar için yazdığımı: “onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar, korkak, cesur, cahil, hakîm ve çocukturlar. ve kahreden yaratan ki onlardır, şarkılarımda yalnız onların mâceraları vardır.”
ve gayrısı, meselâ benim on sene yatmam, lâfü güzaf.
nazım hikmet