hayatımdaki en büyük iki travmadan birini bana yaşatan tarih. o dönem değirmendere'de yaşıyoruz. yıllarımız orada geçmiş, tüm arkadaşlarım, komşularımız, tanıdıklarımız... deprem olduğu gün ben annem ve ablamla anneannemdeyiz, babam değirmendere'de. sabah dayımın telefonuyla uyanıyoruz. "kocaeli'de deprem olmuş, eniştem nasılmış haber aldınız mı?" telaşla tv'yi açıyoruz, hava kamerası görüntülerinden evimizi bulmaya çalışıyoruz, bulur gibi oluyoruz ama bizim evimiz olup olmadığından emin olamıyoruz. babam da aramadığı için daha da telaşlanıyoruz, ablam ve ben ağlıyoruz annem daha sakin kalmaya çalışıyor. diğer evlere bakarak yıkılan evleri tespit edip "acaba sağ kurtulmuşlar mıdır?" diyoruz.
almanya'da tatilde olan arkadaşım arıyor, ağlıyor, "annemden babamdan haber alamıyorum, nasıl ulaşacağım" ona binanın yıkıldığını söyleyemiyoruz, sonradan öğreniyoruz ki babası ölmüş annesi babasını üç gün kolunda taşıdığı için kolu kesilmiş.
arkadaşlarım ölmüş, o hiç sevmediğim ayça için bile günlerce ağlıyorum...
herkes dört bir yana dağılmış, şimdiki gibi cep telefonu da yaygın değil rahatça haberleşemiyoruz.
17 ağustos bazıları için bir dönüm noktası olmuştur, umarım kimsenin hayatı bir daha böyle bir nedenden değişmez.
dahianlamindakideayriyazilir1 profili
-
17 ağustos 1999