tamam da neden “evlilik her şartta devam etmesi gereken bir şey” olsun? bomboş “evlilik kutsaldır” lakırdısından başka bir şey değil bu. bir kadının parası olmadığı için evliliğe katlanmasından daha iyi değil mi istemediği evliliği bitirmesi? insanlar mecbur kaldığı için mi yürüyormuş aslında “kutsal evlilik müessesesi”. tam kutsal bulacağım bir gülme geliyor.
joodih2 profili
-
kadının çalışmasının evlilikleri bitirmesi
-
ekşi itiraf
ev hanımı bir annem var. ilkokul beşinci sınıfa kadar okumuş. 17 yaşında evlendirilmiş. haliyle tüm hayatı çocuk büyütmek, çamaşır-bulaşık yıkamak, ütü-yemek yapmak ile geçmiş. iş yapmadığı zamanlarda oturup televizyonun başına evlilik programları veya türk dizileri izliyor. neredeyse hepsini izliyor.
hiç kızamıyorum. buna hakkım olduğunu da düşünmüyorum. 55 senedir nefes alıyor; ancak tek bir saniye bile yaşadığını zannetmiyorum. hayatı dört duvar arasında iş yapmakla geçmiş, eğitim görememiş, zihnen özgürleşememiş ve özgürleşme olasılığı da bulunmayan bir insana en kolay yoldan zaman öldürmeye çalıştığı için nasıl kızabilirim?
içimde beliren şey acıma hissi de değil. bir suçluluk hissediyorum.annem gibi yüz binlerce yaşamamış kadın aklıma geliyor, korkunç bir üzüntüyle doluyor içim. aslında ona soracak olsam hayatından memnun olduğuna adım gibi eminim. kırk yılda bir tatile çıkmak onun için çok büyük bir mutluluğu ifade ediyordur. kıyaslayacak yeterince örnek bulunmayınca aklınızda, elinizdeki hiçle de mutlu olabiliyorsunuz herhalde.
bir gün geçip karşısına otursam, toplumun, geleneklerin ondan bir hayat ve bir ruh çaldığını ve bunu asla geri veremeyeceğini, hayatından memnun olmaması, öfkeli olması gerektiğini anlatsam beni anlar mı bilmiyorum. eminim yine kendinden kötülerin olduğunu söyleyip tatmin olma eğilimi gösterecektir.
"seni ne mutlu eder?" diye bir soru sorup cevabını almak, en azından onu mutlu edebilecek şeyler yapmak isterdim. o kadar eminim ki onu mutlu edecek şeyin "benim mutlu olmam" veya bununla alakalı bir şey olacağına. kutsal ailenin iyiliğini sağlamaya çalışan bir mekanizma, bir robot işte, bir yaşam değil bu yaşadığı.
düşündüm ki bu yaştan sonra zihnen özgürleştiremem artık onu. insan bir köle olsa dahi düşünsel bir yolculukla mutlak özgürlüğe ulaşabilir veya bunu kavrayabilir. ancak bu artık mümkün değilken onu nasıl mutlu edebilirim? ailesiyle, çocuklarıyla ilgili olmayan, tamamen ona ait bir mutluluğu ona nasıl verebilirim? sanırım bunu ancak ona bu gezegeni dolaştırarak verebilmem mümkün. aklıma başka bir ihtimal gelmiyor.
uçsuz bucaksız bir okyanusa bakarken, hiç tanımadığı yabancı bir kentin sokaklarında dolaşırken veya binlerce yıllık tarihi kalıntılar arasında gezinirken suratında sadece ona ve bulunduğu durumdan aldığı hazza ait bir mutluluk görebilecek miyim?
öyle umuyorum.