boreno telcontar1
profili

  • ekşi itiraf

    çok zaman geçti...

    ülkeler gezdim. protokolle karşılandığım da oldu, sınırdan, tellerin altından gece yarısı kaçmak zorunda kaldığım da...

    makamlar gördüm. bazen koltuğa ben oturdum, düştüğüm de oldu, yükseldiğim de.

    bazen bir makam sahibinin ensesindeki adam oldum, kendi elimle besledim, tımarladım, muhafaza ettim, bana emanet edildiği gibi korudum. sonra kesimhaneye kendim teslim ettim, beslenip, tımarlanıp, korunup kollanıp sonra kesilen büyükbaş hayvanlar gibi...

    bazen elimde pusula camiler dolaştım günlerce... kıblesi yanlış camiler aradım, muktedirler keramet gösterebilsin diye.

    konuşulmayacak işlerin konuşulduğunu, yapılmayacak işlerin yapıldığını ama vicdanların bir gram titremediğini gördüm, titredim...

    karşı çıktığım da oldu, canımın yandığı da... can yakmayı da öğrendim, acımamayı da... hiç kış gelmeyen ülkelerde yaralar sardığım da oldu, bir türlü güneşin doğmadığı ülkelerde kemikler kırdığım da.

    kıvranırken neden orada olduğumu gerçekten bir türlü hatırlayamadığım bir afrika ülkesinde, vurulup da ölmediğim ama sıtmadan can çekiştiğim oldu. adı klinik olan ama tek elektrik kaynağı benim getirdiğim güneş panellerinden ibaret, damının çalı çırpıyla kapatıldığı günden bugüne bir tek doktor görmediğine emin olduğum bir mezbelelikte, kapkara bir ebenin tuttuğu emaye bir lazımlığa günlerce kan işedim ama ölmedim. on beşimde yediğim dayak gibi, kırık dişlerimle patlak dudaklarımın etini kemirir gibi, ağız dolusu kan gibi, kinin'in o acı tadı hala ağzımda...

    şirketler kurdum, yönettim. şirketler hukuku kitaplarının asla anlatmadığı, vergi hukuku kitaplarının sadece yanından geçtiği, ingiliz çayı içilen ama fransızca pazarlık edilen küçük adalarda, almanca, flemenkçe mukaveleler imzaladım. muktedirler servet sahibi olabilsin, mevcut servetlerini devletlerinden, arkadaşlarından, karılarından ve metreslerinden saklayabilsin, anonim kalabilsin diye anonim şirketler teşkil ettim.

    şimdi burada duruyorum. geçmişte neydim hatırlamaya çalışıyorum.

    ne tuhaf, justinianus üstadın bir zaman dediği gibi yazmak hatırlamak, yarına kalmakmış. kitapların, söylemesi gereken şeyleri, gerektiği gibi söylemek yerine, nasıl söyleyeceğinin derdi içinde kaybolmuş insanların elinden çıktığına şeksiz şüphesiz inandığımdan bu yana, onları da bir kenara attım. kendi yazdığım kitaplara bile itimadım kalmamış. bir zamanlar ne olduğumu bana hatırlatacak bu ekşi sözlükten, buraya yazıp bıraktıklarımdan başka bir şey kalmamış.