berserkrgangr8
profili

  • galatasaray

    maicon pereira roque de satıldıysa altyapıdan eklenen gençleri saymadan 20 oyuncusu kalan takım. 40 kişilik antrenman günlerinden, bugünlere bence iyi gelindi. financial fair play keşke bir 10 sene önce gelseymiş de, bizim gibi ortadoğuluları daha önceden eğitselermiş demekten kendimi alamıyorum.

  • papa alioune ndiaye

    bakıyorum bazıları "aslında haklıydık." moduna girmişler, bir de "25-30 olmadan vermeyelim." demişler. ben bu zekasız taraftar profiline alışalı yıllar oldu. bunların abileri 2012'de hem burada hem twitter'da "burak yılmaz 40 milyon euro eder." diyordu. aynı takım taraftarı olmak bir yana, hepsiyle bol hakaret soslu eğitim seansları yapmıştık. sen 10 milyon etmeyecek adama 40 milyon euro eder diye sosyal medyayı doldurursan, sonra "ben adamım. siz kimsiniz lan?" deyip, top oynamayan bir problem topu elde edersiniz. zaten öyle oldu, 40 milyon euro'ya satılmalı denilen adama muslera auttan topu gönderdiğinde tüm tribün ıslıklar olmuştu. yaka paça çin'e gönderildi. badou'da böyle bir hikaye yok ama o zamanlar burada olmayanlar için yine de hatırlatma yapayım dedim.

    ben football manager tarzı transfer hikayelerine inanırım. 500 bin euro'ya alırsın, adam patlar ve acayip paralara satarsın. osmanlıspor'un yaptığı tam olarak bu değildi. daha doğrusu geçen sene patlayan şey badou n'diaye değildi, mustafa reşit akçay ve osmanlıspor'a oynattığı inanılmaz pragmatik futboldu. tu kaka denilen osmanlıspor, uefa gruplarında elini kolunu sallayarak lider çıktı. uefa'da haftanın takımına 35lik numan çürüksu giriyordu, yazarken adını kontrol ederek yazdığım bir adamdan bahsediyorum. badou ndiaye osmanlıspor'un hızlı, direkt oynadığı bu oyunun işleyen önemli parçalarından biriydi. yazın da eleştirimi bunun üzerinden yaptım; "bu adam galatasaray'da neyin açık alanını bulacak?" dedim. burada rahat rahat 6-8-10 oynar diyorsunuz ya, bu adam 6 falan değil. top kapmayı bilmeyen, her maç onun bunun ayağını kırar gibi en az 3-4 kez giren 6 numara mı olur? kontraatak yapmadıkça 10 numara olacak bir pas kalitesi yok, ince tek iş yaptığını göremezsiniz ve igor tudor'un koşan oyuncu hastalığından ötürü fernando'nun yanında geride bekleyerek oynadı. hücuma katkısı 0, savunmada galatasaray forması giydiği için normalde ikincisinde sarı kart yiyeceği hareketleri her maç 5-6 kere yaparak idare ediyor.

    2016 öncesinde küfür kıyametle anılan, geçen sene vincent aboubakar'ın bence yedeği olan cenk tosun'u beşiktaş 20 milyona satınca cenk a+ bir santrafor olmadı. biz bu ndiaye kazığını stoke city'e ya da başka bir takıma 15 milyona satınca da a+ bir orta saha satmış olmayacağız. gören de n'golo kante'yi satıyoruz zanneder. bu takımın şampiyon olacağı varsa, yine şampiyon olacak. badou ndiaye'yi satan şampiyonluğu satar kafasına girmiş mallar görüyorum, allah akıl dağıtırken neredelerdi çok merak ediyorum. ingiliz takımlarının para saçma akılsızlığından 40 yılda bir yararlandık diye şu adamı transfer başarısı kabul edip, % şu kadar kar ettik diyorsanız, skor tabelasıyla yaşayan güruhtansınız demektir. keşke saçacak milyon eurolarım olsa da, sırf şu aptalların "aman satmayalım." diye saçmalamalarını görmek için iasmin latovlevici'ye 10 milyon euro'luk teklif yapsam. tam bitcoin yükselince alan, düşünce satan keriz mantığı ya. umarım transfer gerçekleşir de, allah korudu deriz, bu adamdan ve yediğimiz 7.5 milyon euroluk kazıktan kurtuluruz. biri "bu adamı çok özleyecekseniz gidin 500 bine raheem lawal alın." demiş, vallahi mantıklı. çok koşan siyah erkek takıntınız varsa, çuvalla bulunur. fransa ligue 2 böyle adamlarla dolu. hatta bunlardan birine ilk oynadığı hazırlık maçında 2 pas yaptı diye aşık olmuştunuz, hatırlayan var mı?

    (bkz: lionel carole)

  • dursun özbek'in cimbombom diye haykırması

    (bkz: başkaları adına utanmak)

  • 13 ekim 2017 gençlerbirliği beşiktaş maçı

    gençlerbirliği'ni iğrenç futbolu ve yeteneksizliklerine rağmen bu sene ligin en sağlam göt oluşunu izlememizi sağladığı için tebrik etmemiz lazım. her hafta galatasaray maç başlıklarına "fikstür" diye zırlayan lavuklar şu an sinirden birbirlerini sikiyordur heralde. kaç takımı küme düşürdüğü belli olmayan mesut bakkal'ın kontraya çıkmayı bile bilmeyen, ligin en kalitesiz futbolunu oynayan takımı burnundan kıl aldırmayan beşiktaş'ı yendi. gençlerbirliği'nin ligde 7 puanı var, 6'sı beşiktaş ve başakşehir'den. çok ilginç değil mi? şu takım sezon sonunda 2-3 puanla düşmemekten kurtulursa şu maçlar sayesinde kendini kurtarmış olacak.

    şenol güneş rotasyon yapmamalıydı ya da daha büyük rotasyon yapmalıydı diyen skor yorumcularını boşuna dinlemeyin bence. bir takımın çehresi jeremain lens ve alvaro negredo oynuyor diye bozulmaz, bu kadar kötü oynamanın bahanesi bu olamaz. caner erkin kötü bile oynayamadı. oğuzhan özyakup yine takım zordayken sevimli hayalet casper modunda oynadı. herkesin aksine ben dusko tosic'e suç bulmuyorum çünkü adam beşiktaş iyi oynarken veya kötü oynarken aynı futbolu oynuyor, aynı hataları yapıyor. gökhan gönül %50 ile bile oynamıyor hala, sağ bekte diğer alternatifler neler olabilir bilmiyorum ama as monaco maçına şu izlediğim gökhan'la çıkmak tehlikeli bence. takım bu kadar uyumsuz ve kötü oynuyorken ileride silikleşen anderson talisca ve cenk tosun'a eleştiri yapmak saçma.

    bir paragraf da gençlerbirliği'ne ayırmak istiyorum. gençlerbirliği o kadar rezil bir takım ki, 1 kişi fazla ve skor 1-0 lehineyken kontra atağa çıkamayacak kadar korkak olmak ve hasbelkader kontra atağa çıktığında ne yapacağını bilmekten aciz bir halde beşiktaş'ın geri koşmasını beklemelerini başka türlü açıklamak imkansız. takımın yıldızı koşmak haricinde hiç bir fikri olmayan tokelo rantie ve adam tek başına 3 tane %99luk gol pozisyonu olacak atağı yedi. ligden herhangi bir takımı seçin, şu maçta 45 dakika 1 kişi fazla 1-0 oynatın, ikinci kiev faciası yaşanırdı. şimdiden not alın, gelecek hafta rakipten ve sahadan bağımsız olarak bu takım 3 yiyecek. mesut bakkal az önce gevşek gevşek röportaj veriyordu, inşallah haftaya da röportajını görürüz. bu arada, 2000'den beri lig fikstürü inceleyip, 5 gününü analiz yapmaya harcayan işsiz/akılsız hala burada mı? futbol inanılmaz bir afyon. utanıp da silmese bari, 5 gününü o saçmalığa vermişsin ahahaha.

  • 1 ekim 2017 beşiktaş trabzonspor maçı

    komedi bir maçtı. iki takım da maçı birbirine hediye etmek ellerinden gelen her şeyi yapınca beraberlik geldi. ben bu ersun yanal'ı anlamıyorum, rakibin en büyük silahı kanattaki oyuncularıyken tomas hubocan gibi bir tankı sol beke koymak nedir? okay yokuşlu stoperde ne iş yapar, bu adam kayserispor'da forvet arkası oynuyordu yahu? şenol güneş sırf negredo'nun gönlü olsun diye 60 dakika sahada tutarak trabzonspor'un ekmeğine yağ sürdü. ben beşiktaş tarihinde hugo almeida'dan daha hantal bir forvet görmeyiz sanıyordum, yanılmışım. son 2-3 senede nasıl bir fiziki gerileme yaşamışsa, negredo'nun beli bile dönmüyor yahu. bitiriciliğinde bir sorun yok, dar açıdan muazzam bir şut çıkardı, direkten döndü falan ama bu ve benzeri pozisyonları yakalayacak hareketlilik tam anlamıyla sıfır.

    rakibe çalım atayım derken önünde kalan toplara vura vura burak yılmaz gene kamuoyunda hak etmediği bir değer kazanmış, onu gördük. 90 dakika boyunca bir tane pozitif katkısı olmadı. galatasaray'dayken taraftarın kendisini sevmemesinin en büyük nedeni buydu. kale önünden top dürtecek diye iki pas yapamayan, top tutamayan, güçlü stoper görünce ezilen adamı sevemiyorsun işte. hugo rodallega gibi bir adam kendisi için küstürülüyor. tüm takımın burak'a oynamaya çalışması hücumda acayip kısırlığa sebep oluyor. trabzon burak sayesinde oynuyor gibi gözükse de, sezon bittiğinde bu trabzon ilk 5'te değilse, bu yüzden olmayacak. abdülkadir ömür her geçen gün daha iyi oynuyor. yaptığı asiste maçtan bağımsız olarak sevindim. alttan böyle gençler baş verirse belki şu yabancı kuralıyla oynamazlar diye düşünüyorum. maçın skoru galatasaray'a yaradı, 2 hafta sonra fenerbahçe derbisine kafa olarak çok rahat çıkılacak.

  • 1 eylül 2017 türkiye rusya basketbol maçı

    genç takım diye kafa ütülemeye gerek yok, takımın yaş ortalaması 27. bu takımın pivotu yok, guard'ı yok, şutörü yok ama mücadelesi var. valla futbolda bile böyle şeyler yaramazken, 5'e 5 oynanan bir sporda isterseniz at gibi koşun, yerleri paspas yapın bir şey kazanamazsınız. mücadele haricindeki her şeyde berbat bir kadromuz var. turnuva başından beri tek maç kaçırmadım, finlandiya - izlanda gibi takımların kadroları bile bizden çok daha iyi. ufuk sarıca elindeki malzemeyi çok iyi bildiği için bu kadronun oynayabileceği tek oyunu oynatmaya çalışıyor. rusya basketbol milli takımı oldukça hantal oyunculardan kurulu olduğu için bu baskılı oyun oldukça iyi sonuç verdi ve buna rağmen kaybettik. rakibe 20'den fazla top kaybı yaptırdığınız halde maçı hala verebiliyorsanız sıkıntı elinizdeki malzemede demektir. bunun için turnuva boyunca yapabileceğimiz bir şey yok.

    takımın set oyunu yok gibi bir şey. ya el üstü şut sallıyoruz, ya semih erden'in debelenip sayı atmasını bekliyoruz, ya da abuk subuk önünü görmeden yapılan drive'lardan bir şeyler bulmayı umuyoruz. savunmada ise tam saha baskıyla rakibi hataya sürüklemeye çalışırken sürekli olarak 5'e 4, 4'e 3 kalıp, canhıraş bir şekilde boş kalan rakip oyuncularını kapamaya çalışıyoruz. bugün karşımızda hantal bir takım vardı, sayı üstünlüklerini kullanamadılar. yarın karşımıza başka bir rakip gelir, bu deli köpek savunmasıyla üç çeyrekte 30 sayı fark yapıp, bizi paket ederler. turnuvada böyle savunma yapan başka bir takım yok. umarım bu maçlık bir şeydir bu, ufuk sarıca'nın rakibe göre oluşturulmuş bir stratejisidir. yoksa ileriki maçlarda çok fena şeyler izleyebiliriz.

    melih mahmutoğlu için bana eurobasket 2015'te sabah akşam küfreden orospu çocukları şu an nerede çok merak ediyorum. melih geçen turnuvayı 5/31 üç sayı yüzdesi ile kapadı. bu turnuvanın ilk maçında da 0 çekerek başladı. 2 sene önce ben "kondisyonumu geri kazansam 1'e 1'de yenerim." dediğimde ne artizliğim kalmıştı, ne egoistliğim, ne de aptallığım. az önce yukarıda okudum, bir yazar birebir aynı şeyi iddia etmiş. iki sene önce ben şunları yazarken başıma gelmeyen kalmamıştı.

    (bkz: melih mahmutoğlu/@berserkrgangr)

    bu adam her ne nedenle milli takıma alınıyorsa araştırılmalı. 2 sene önceki turnuvada bir sik yapamadığını gördüğümüz halde 2 sene sonra neden bir daha çağırıyoruz yahu? bizim üniversite takımına zor girecek adam 2 turnuvadır bizi kanser ediyor ve insanlar buna yeni yeni uyanıyor. bu akşam oynadığımız rakibi gözünüzde büyütmeyin, adı korkutan ama oldukça sıradan bir takıma yenildik. aleksey şved'e hayranlık dolu entry yazanlar görüyorum, nba'de tutunamamış bir tipi süperstarmış gibi gösterebilen bir milli takımımız olduğundan adam sizi bu kadar etkileyebiliyor. pota altını karartan, bu neymiş dediğiniz timofey mozgov nba'de en çok taşak geçilen pivotlardan biri. cavs'e gidip, lebron james'in kanatları altında parlamış olmasaydı o da nba'de tutunamayacaktı. bu iki adam bu gece bizim milli takımı yerle bir etti. tarihimizde yenemediğimiz rusya'yı ilk kez rahatlıkla yeneceğimiz kadar güçsüz bulduk, onda da sıfır yetenekle kurulmuş milli takımla madara olduk. mücadeleye tek kelime etmiyorum ama zorunluluktan mücadele ediyor takım. elindeki tek silahın odundan sopa olunca, elbette elinde odunla bir sağa sola koşarsın. durumumuz çok vahim, "haydi koşun aslanlar!!" kafasındakilere duyrulur.

    edit: buyuk beyaz megolodon uyardı, 2010 dünya kupası'nda rusya'yı yenmişliğimiz varmış meğer. iyi bari.

  • melih mahmutoğlu

    ön not: bu adamla alakalı 2015'te yeri göğü birbirine katmıştım. bu akşam 2 sene sonra tekrardan kendisine maruz kaldım. 2015'te yazdıklarımı yedeklerden bir bir toparladım. çok çok uzun olacak, uyarıyorum. kafası kaldırmayacak olan siktirip gidebilir.

    **

    2015'teyiz, tam bu zamanlar. eurobasket 2015 başlıyor, ben dirk nowitzki ve tony parker'ın son avrupa şampiyonası olacağını bildiğimden heyecanla maçları bekliyorum. bir yandan da milli takıma dikkat kesilirim diye plan yapıyorum. ilk maç italya ile oynanacak. maç başladı, maçta bizim formayı giyen öyle bir adam gördüm ki aklım başımdan çıktı. milli takım düzeyinde top sürmekten aciz guard'ı ilk kez görüyordum. tüm 5 eylül 2015 italya türkiye basketbol maçı boyunca adamı izlerken kanım dondu. sırf 3 sayı tehdidi var diye topla düz ilerlemeyen adama şans verdiğimizi öğrenmek sinirimi bozmuştu. herifi zerre tanımıyorum, tbl'ye gözümün kenarıyla belki bakarım. euroleague zaten takip etmiyorum. nba varken bu maçları zevkle takip edene saygı duyarım ama bir yandan da amelelik olarak görürüm. kimdir bu melih, olayı nedir diye araştırırken adam için birilerinin yeni serkan erdoğan demiş olduğunu gördüm. hani öyle bir laf ki, allah çarpmazsa basketbol topu adamı çarpar.

    turnuvanın bir sonraki maçındayız. 6 eylül 2015 türkiye ispanya basketbol maçı'nda ispanya'nın guard'ı amatör oyuncudan kapar gibi topu melih efendinin elinden aldı ve turnikeyi bıraktı. sinirlendim ama şaşırmadım. fakat aynı maçta bu yediği bokun aynısını 215'lik 35 yaşındaki pau gasol'a karşı da yaşayınca kendimi kaybettim. senden yarım metre yukarda, elleri tank gibi olan adama caaart diye top kaptıran adamın milli takımda ne işi olabilirdi ki? izlediğim maçlarda aman aman bir şut sokma gibi olayı da yoktu, bildiğin kambur. bobby dixon gibi modası geçeli 15 sene olan çakma iverson'ları devşireceğimize bir zamanlar bizim milli takıma göz kırpan jj reddick'i devşirseydik ya deyip sinirle entry girdim. entry'de "bu tipi bizim üniversite takımına almazlar, milli takıma nasıl aldılar ya?" diye sorunca tüm fenerbahçeliler ne anamı ne avradımı bırakmamışlardı. şimdi olsa gık etmezler.

    turnuva ilerledikçe adam öyle bir ilgimi çekti ki, kendimi sürekli ne hata yapıyor diye elemanı kollarken yakalamaya başlamıştım. hiç unutmam, turnuvada bir pozisyonda önce topu eline aldı, sonra top elindeyken iki geri adım attı, daha sonra geriye iki minik adım daha attı ve en sonunda olduğu yerde zıpladı. 6 adım ediyor yani. bunu gören hakemler yuh diyen bakışlarla topla yürüme çaldı. milli basketbol takımımızda üzerinde baskı yokken durduğu yerde 6 adım atan oyuncumuz vardı. ileri doğru da değil, durduğu yerde 6 adım atan adam vardı yahu. şunu yapacak adam 50 tane üçlük atsa ne işe yarardı ki? bana "obradoviç'ten daha çok mu anlıyorsun?" diyen angutlara başlıkta obradoviç kelimesini aratıp "obradoviç melih'i kenara alırken bağırıp, ana avrat sövdü." tarzı entryleri okumalarını tavsiye etmiştim. ben eurobasket 2015'e kadar melih mahmutoğlu kimdir tanıyan biri değildim. nba'de fundamental'ı son derece düşük, sadece topu çemberden geçirebilen milyon tane oyuncu gördüm ama bu derece basketbol topuna bomba muamelesi yapanı hiç görmemiştim.

    bu adamdan turnuva boyunca şut olarak bir şey görmedik. eleştirince insanlar hazırlık maçlarında attığı sayıları bana anlatıyorlardı. şutörlük hazırlık maçlarında değil bu seviyede her zamanki gibi sokabilmek demek. sahada olduğu her an adam basketbolu katlediyor, sen bana hazırlık maçında iyi oynadı diyorsun. tek özelliği şut olan oyuncunun o şutu böyle yerlerde sokması lazım, gazozuna hazırlık maçında değil. adam kritik anda faul atsın diye oyuna alınıyor, rakip anında buna faul yapıyor. sonuç: 2'de 0. güleceğim komik değil, ağlayacağım duygusal değil. basketbolda milli maç harici fener'in maçlarını izleyen tipler bu adamı bunları izlemesine rağmen ölümüne savunuyordu. dışarıdan ne kadar komik gözüktüklerini göstermek için bir tanesinden alıntı yapayım.

    "taş gibi şutör. fundemantal konusunda eksik de değildir, sadece dribling konusunda biraz sorunları var."

    bu yorumu yapan arkadaş fundemantal diye adını bile yanlış bildiği kelimenin dribbling meziyetini kapsadığını bilmiyor. bu adamla neyi tartışabilirsiniz?

    (bkz: #608649)

    eurobasket 2015 boyunca fenerli yazarların melih'ten tek beklentisi "2 şut soksa da, sözlükteki artize laf soksam." gibi bir şeydi. sanki public enemy'im anasını satayım, sadece adamın basketbolla alakası olmadığını söylüyorum. milli takıma şutör olarak alınmış adamın 2 şut sokmasını sabırsızlıkla bekleyen insanlar, vallahi komik. 3 sayı atabiliyor diye topu kendi pota altından rakip sahaya getirmekten aciz bir guard'ın(!) 70 milyonluk ülkenin milli takımında oynaması saf gerizekalılık. guard bu adam beyler, boyu 190. forvet değil, pota altı hiç değil. semih erden'in bile fundamental'ı bu adamdan daha iyi. savunulacak hiç bir yanı yok yahu, ligde royal halı gaziantep'e 3 tane üçlük atınca her şey bitmiş mi oluyor?

    turnuva ilerledikçe kendisini savunan adamlar buharlaştı ve benim gibi eleştiri yapan yazarların entrylerini görmeye başladım. bir kaç tane "adamı 2-3 maçla linç ediyorsunuz." diyen ahmak kalmıştı. onlara da ya sabır diye durumu şöyle izah etmeye çalışmıştım.

    "sabit şutör demişler, eyvallah diyorum. orası zaten belli, bu çocuk buralara iyi şut sokuyor diye gelmiştir, kabul ederim. hepimiz maçları izliyoruz, milli takımın sabit şutörlük seti yok. bu adama ayaklarını kurup şut atması için pozisyon hazırlamıyoruz, bu adamın hareketliyken şut tehdidi yok gibi bir şey zaten. turnuvada %20'nin altında yüzdeyle 3 sayı atıyor. o zaman biz bu adamı ne sikime milli takıma çağırdık, onu diyorum ben. cenk akyol'u hiç beğenmem, oldukça lakayt bulurum ama madem sabit şutör kullanmayacaktık bu çocuk yerine yedekten cenk akyol girseydi. illa cenk akyol'a da gerek yok, biraz daha topla arası iyi olan bir shooting guard elbette bulunabilirdi. ya adam türkiye - italya maçında spin yapayım dedi, top elinden fırladı gitti. altyapılarda bile böyle adamları kibar kibar kışkışlıyorlar. oralardan nasıl sıyrılabilmiş de profesyonel olabilmiş çok merak ediyorum."

    bir yerden sonra taşak geçmeye başladım artık. şunlar benim entrylerimdi.

    "bu gece 1 tane üçlük sokup burada kendisini eleştiren herkesi göt etmiş oyuncu."

    "bu gece 1 tane 3 sayı isabeti bularak hepimizi göt eden taş gibi şutör. fundemental'ı çok güçlü. iyi top sürüyor. onu izlemek bizim adımıza büyük bir zevk."

    sonra bir "adam duygusal, ondan sokamıyor." meselesi başladı. duygusal olduğu için şutları girmeyince strese giren oyuncuymuş. yahu türkiye maçına kadar turnuvada 4'te 0 çekip elenen izlanda takımındaki herkes duygusuzmuş demek ki. adamlar turnuva boyu çatır çatır üçlük soktular. robotlardı belki de, maç sonuna kadar her yerimizi üçlüklerle delik deşik ettiler. ha ama melih duygusal, melih kaçırdı mı daha atamaz. bu kadar kırılgan adamlara bizim oralarda şutör demiyorlar ama bu savunucu tiplerin oralarda deniliyormuş belli ki. bu diyalog biraz futboldan tanıdık gelmiş olmalı, futbol seyircisinin ne kadar gerizekalı olduğunu buradan anlayın.

    ha pardon, az daha unutuyordum. bir de şizofren melihseverler vardı. adamlar sözlüğe geliyor, otomatik bir şekilde "melih'ten şunu beklemeyin, bunu beklemeyin." diye sanki biz ondan michael jordan olmasını istiyormuşuz gibi şizofrenik argümanları çürütmeye çalışıyorlardı. adamdan beklentimiz topla düzgün hareket etsin yeter seviyesinde ama eleman ezberden "melih'ten oyun kurmasını beklemeyin, melih'ten driblingle adam geçmesini beklemeyin, melih'ten birebir oynayıp el üstü şut atmasını beklemeyin, melih bunları yapamaz zaten." yazıyor. biliyoruz abisi, yapamıyor. herif daha top sürmeyi öğrenememiş ki onları yapsın. top sürmek diyorum amına koyayım, top sürmek. milli takım oyuncusu top süremiyor diyorum bak, adam geçemiyor değil.

    sonrasında melih çıtayı öyle bir yere taşıdı ki, ortada tartışılacak şey kalmadı. düz pas verememeler, boş turnike kaçırmalar, üç sayı yüzdesi ayrıca yerlerde falan. o noktadan sonra herkes sustu ve sonra deli gibi eleştirmeye başladı. o gece şöyle bir şey yazmıştım. biraz uzun ama buraya kadar geldiyseniz sıkılmadan okuyacağınıza eminim.

    "sözlükteki basketbol seyircisinin seviyesini göstermiştir. benim bu adamın bir halt olmadığını anlamam ilk maçta top sürmeyi becerememesi ile olmuşken, sözlükteki bana laf sokan tonla insanın bunu anlaması için melih'in 6 maç art arda maçın amına koyması gerekti. çok değil, bir kaç gün önce burada tek başıma yırtınıyordum, bakıyorum şimdi herkes atıp tutuyor adamın ardından.

    sözlük büyük beyler, içimizden bazılarının ufak da olsa bir basketbol kariyeri de olabiliyor. bu adamın geçtiği yolların bazılarından ben de geçtim ve geçenlerde maç kondisyonum geri verilse en az bu kadar oynarım diye iddia ettim. şutör olarak en az 5/31 üçlük atacağımı ve abuk subuk top kaptırmayacağımı söyledim yani. elemanın teki taşak geçti, şimdi tekrar soruyorum. beni bırakın, kenarda bekleyen 3 tane gencecik çocuktan herhangi birisi şutör olmasa dahi şutör oynasa bu adamdan iyi oynamaz mıydı? cedi osman'ın oyununda 3 sayı yok ama adam turnuva boyunca melih'ten çok daha düzgün attı. bunu cedi şutları soktuğu için söylemiyorum, adamın şut atarken salladığını ya da bilinçli attığını basketbolla uğraşmış biri hisseder. hatta iyi bir basketbol seyircisi de bunu fark eder. melih topu anlamsızca potaya sallıyor beyler. evet, baya baya sallıyor. izlanda maçında 4-5 tane çevresinde kimsenin olmadığı şut attı, sadece 1 tanesi girdi.

    kendimi alttan alta övdüğüm için itici olacak ama ben de şutör oynadım. şutörlük arkadaş arası maçta ya da antrenmanda patır patır şut sokmak değildir. ah bi ritmini bulabilse insanı olmak hiç değildir. şutör dediğin karakteri olmak zorunda olan oyuncu tipi demektir. gerekli pozisyon hazırlandığında ilk 3 şutu kaçsa bile 4.'yü sokmak istemek, korkağın teki olmamak demektir. arkadaşlar arasında 20'de 15 atıp, sonra kulüp maçına çıkınca ayakları titreyen, 10'da 0 üç sayı atan çok adam gördüm. şutörün kırılgan olmaması gerekir. basketbol kuralları dahilinde sniper'sın sen, "ahh kaçırdım 2 şut, daha da atamam ben." diyen adam şutör değildir. profesyonel basketbolcu olabilir, bu işten para kazanabilir ama şutör değildir. bizim sepettopu liginde 2 tane üçlük attı diye şutör olunmaz. royal halı gaziantep'e üçlük atmakla karşında tony parker varken üçlük atmak aynı şey değildir. daha ilk maçtan, iki şutu iki top sürmesiyle bu adamın bu seviyenin adamı olmadığı belliydi. bu başlıkta herif sırf fenerli diye savunanları gördükçe resmen kendimi kaybettim. adam bir şutörün temel bilmesi gereken şeyleri bile bilmiyor. bu arkadaşın yapabildiği ve yapabileceği tek şey karşı takıma göre gayet güçlü kalan şutörü bol bir takımda boş kaldıkça stres 0 bir şekilde basketbol topunu çembere doğru fırlatmak. türkiye ligi için fenerbahçe tam şu tarif ettiğim takım oluyor. türkiye liginin kalitesinden çok bahsetmeyeceğim, eurobasket'te oynayan bir oyuncu için en önemli istatistik euroleague istatistikleridir, üşenmedim bu kadar övülmesini sağlayan istatistikler nedir bir baktım.

    http://www.basketball-reference.com/…mutoglu-1.html

    şutör diye övülen bu arkadaş euroleague'de %40 gibi şutör denilen bir adam için normal bir yüzdeyle maç başına 1 üçlük atıyor. %40 basketbola uzak biri için gayet göz boyayan bir rakam ama nba takip eden 10 adama sorsam 9'unun şutör demeyeceği andre iguodala'nın kariyer üçlük yüzdesi ortalaması %35. sadece örnek olsun diye veriyorum. %40 kötü rakam değil, iyi rakam da değil. şutör dediğin adam standart bu yüzdeye sahip olmalı zaten. ben bu adamın tbl istatisiklerine bakmaya gerek görmedim, bizim ligde şemsettin baş michael jordan gibi oynuyordu, hatırlatırım. bu adamın 70 milyondan ilk 12'ye seçilecek ne şutu var ne fundamental'ı var ne de başka bir özelliği var. savunma yapamazsın. top süremezsin. oyun kuramazsın. adam eksiltemezsin. pas veremezsin. bomboş kalırsan ve heyecan yapmazsan şut sokabilirsin. bu adamı burada siz eşşoğlueşşekler 1 hafta savundunuz bana. mesajla küfür edenler, burada hakaret edenler, aklı sıra benle taşak geçenler. şimdi hepimiz aynı şeyleri yazıyoruz, noldu lan noldu? basketbol jetonunuz biraz köşeli galiba."

    amma sinirlenmişim. okurken kendimden korktum. elime bıçak tutuştursalar kurban bayramını erkenden açacakmışım. bu kadar olaydan sonra bile hala abuk subuk melih yanlısı şeyler yazanlar vardı, hepsini bir sinirle cevaplamıştım. bir kaç tanesini göstereyim.

    "bir turnuvada 3'lük atamadı diye adamı manav ilan etmenin alemi yok."

    söyle bakalım sayın gerizekalı, bu mahmutevladı'nın kaç turnuva daha 3'lük atamamasını bekleyeceğiz? söyle ya, retorik sormuyorum. mesela 3 turnuva yeter mi? 6 sene ediyor. 6 sene gelsin, gitsin, elbette bir turnuvada %30'la atar. akla bak.

    "zamanında bunun bir örneğini "ömer aşık ve serbest atış" korku filmi olarak da seyrettik."

    melih'in beceriksizliğinin muadili ömer aşık'ın serbest atış kaçırması değildir. ömer aşık milli takıma faul soksun diye çağrılmıyor. pota korusun, ribaund alsın, blok atsın, içeriyi karartsın diye çağrılıyor ve ömer bunu her çağrıldığında eksiksiz yapıyor. ömer'in extradan 3-5 faul sokmamasına kimse laf etmez, etmedi de. olur dendi, geçildi. analog görülen şeylere bakar mısın ya, melih'i biz şut soksun diye çağırıyoruz, adam üçlük sokmak bir yana, boş turnike kaçırıyor aloo?

    "bir de her gün internette klavye başında arkalarından sallayan dalga geçen insanlar da cabası..."

    çok batıyor size böyle şeyleri ima ediyor olmam ama şutörlük yapmış biri olarak sabahtan akşama kadar dalga geçebilirim bu arkadaşla. hatta yine iddia ediyorum, maç kondisyonumu bir şekilde geri kazansam ve 1'e 1 ufak bir maç yapsak yenerim bu arkadaşı. o kadar kötü bir topa hakimiyeti var ki, zannedersin 190lık pivot top sürüyor. herhangi bir atletiklik de yok. hatta daha da arttırıyorum iddiamı, başka hiç bir işim olmasa ve antrenmanlara başlasam, bir kaç ay sonra bu çocuğun o bayıldığınız performanslar verdiği hazırlık maçlarında attığı kadar 3 sayı atarım da.

    bir arkadaş çok iyi değinmiş. "abisi statik şutör bu, ona oyun kurmalıyız" demelerle savunulcak bir durumu yok. sene 2015, hatta 2016. statiği, dinamiği kalmadı bu işin. sadece ayaklar kuruluyken şut sokabilen pivot ya da power forward var artık, öyle guard kalmadı dünyada. hatta şöyle söyleyeyim, dünyanın en demode olayı statik şut atabilen guard. nba'de george hill dışında şaka maka aklıma gelen böyle bir guard yok, eskiden sadece şut atabilen beyazlar nba'de modayken bile sadece forvetimsi 2 numaralar vardı. onları da zamanla 3'e kaydırdılar, 3 numarada tutunamayanı ligden sepetlediler. artık basketbolda boyu 190 olan bir adamın "ben statiğim, öyle atarım." diyecek bir yeri yok. hoş ben bunları kime anlatıyorum, çakma iverson'ı milli takıma alan aklı evvellerin olduğu bir ülkedeki basketbol seyircisine anlatıyorum. salaklık bende aslında.

    bak, bu da başka bir gerizekalıya ait.

    "ama inadına inadına her gün melih basket atamadıkça mutlu olup, gelip entry giren yazara git basketbola devam et de, melih'in yerini doldur, atamadığı şutları at diyorum."

    savunma mekanizmasına bakar mısın? cümleyi nasıl değiştiricem, bak şimdi.

    "ama inadına inadına her gün tayyip açıklama yaptıkça mutsuz olup, gelip entry giren yazara git siyasete devam et de, tayyip'in yerini doldur, yapamadığı hamleleri yap diyorum."

    düşünce mekanizmanız o kadar ilkel ki, sabah akşam dalga geçtiğiniz akp yanlısı bir akılsızla hemen hemen aynı cümleleri kuruyorsunuz ama farkında değilsiniz.

    **

    eurobasket 2017'de bu adam inşallah beni ve basketboldan anlayan insanları çıldırtmaz da, en azından görevini layıkıyla yerine getirir. kenardan gelip, şutunu atar, içi rahat olarak duşa gider. bunu gerçekten diliyorum, sonuçta adama dair kişisel bir nefretim yok. bu adamı milli takıma seçmemizi gerektiren sikik altyapı sistemiyle derdim var.

  • papa alioune ndiaye

    insanların bu kadar akılsız olabileceğini görmek o kadar acı verici ki. sabahtan akşama kadar yıllarca aynı sporu takip edip, sonra bu kadar abuk konuşabilmek çok yazık ya. farklı farklı insanların kafalarındaki düşüncelere bak:

    1) "2 sene önce bakambu 7.5 milyon euro'ya galatasaray'a geliyor haberleri çıksa burada yazılanların aynısı yazılacaktı yine."

    cedric bakambu ispanya'ya gidince zenci nihat kahveci'ye döndüğünü zanneden bu arkadaş bakambu'nun performansını sorsak hık mık bir şeyler saçmalar heralde.

    15/16 ---> 34 maç 12 gol
    16/17 ---> 26 maç 10 gol

    türkiye'ye gelmiş ama değerini bilemeden gönderildiğini düşündüğün sözde isimsiz topçu fransa'nın genç milli takım seviyelerinden beri avrupa çapında tanınan ama istenilen gelişmeyi gösterememiş bir oyuncuydu. türkiye'de parlayıp gitti sandığın adamın performansı ortada. 2017 yaz itibariyle transfermarkt'te değeri 16 milyon euro yazıyor diye bu adamın bonservisine birilerinin o kadar para vereceğini düşünmek mallıktır. hadi belki dursun diye espri yapalım, kalbin kırılmasın.

    2) "bu adamı beğenmeyenler ya futboldan anlamıyor ve hayatında ayağına top almamışlardır yada son 2 senede osmanlının toplamda 10 maçını izlememişlerdir."

    geçen sezon osmanlıspor'un ilk turdan itibaren tüm avrupa maçlarını 90 dakika izledim. oynadığı maçlarda kötü oynadı demem ama ne skora direkt etki eden bir oyunu oldu, ne de ortasahada dominant bir performansı vardı. mustafa reşit akçay'ın o dönem osmanlıspor'u oynattığı taktik dahilinde kontra ataklarda fişek gibi çıkması haricinde dikkatimi çeken tek özelliği yoktu.

    3) "aynı taraftar niasse'yi kaçırtmıştı bize, sonra o sezon patlayıp epl'ye gitmişti."

    sanki gittiği yerde oumar niasse yeni bir romelu lukaku olmuş da, ardından dövünüyor. lukaku'yu bırak, yeni bir victor anichebe bile olamadı.

    16/17 ---> 17 maç 4 gol

    balık hafızalı olduğunuzu biliyorum zaten ama bu kadarı güldürüyor. gittiği yerde yapamayınca "galatasaray beni alsın." diye zırlayan adam bu arkadaştı.

    4) "bu ligden sanki hiç geremi, lima gibi oyuncular çıkmadı zaten."

    tabii canım, niye çıkmasın ki? verdiğin örneklerin tarihine bakalım.

    francisco lima

    1996 gaziantepspor
    1998 fc zürich
    2000 u.s. lecce
    2000 bologna
    2001 as roma
    2004 lokomotif moskova

    bizim ligden ayrıldığında kesin stardı zaten, o yüzden kapı kapı küme düşmemeye oynayan italyan takımlarında dolaşmış. 3 sene roma'da oynadıktan sonra kariyeri fail bir oyuncu olmasına hiç girmiyorum bile. ligimizden geldi geçti dediğin adamın o dönem ne oynadığını bilmeden boş boş konuşmana ayrıca ayarım.

    geremi

    1997 gençlerbirliği
    1999 real madrid

    hiç "acaba john benjamin toshack'ı real madrid'in başına getirmeselerdi bu adamın kariyeri yaşadığının onda biri olabilir miydi?" demeyeceğim. çirkefleşmeden bunu kabul edeceğim ve bir soru soracağım.

    verdiğin 2 örneğin üzerinden 20 yıl geçmiş olması sana hiç bir şey ifade etmiyor mu? eğer bir şeylere örnek verilecekse, şunları sırayla örnek vereceksin.

    (bkz: yaw preko)
    (bkz: souleymane youla)
    (bkz: augustine ahinful)
    (bkz: rodrigo tabata)
    (bkz: noureddine amrabat)
    (bkz: emmanuel emenike)
    (bkz: dany achille nounkeu tchounkeu)
    (bkz: jose fernando viana de santana)
    (bkz: hugo rodallega)

    şu listeyi yapmam 30 saniyemi aldı. bunların türk versiyonu da var ama 100 tane futbolcu ismini alt alta koymam gerekir, çok istiyorsanız yapayım? özetle demeye çalıştığım şu, anadolu takımından transfer yapılmaz. yahu, hem boru gibi bonservis ödüyorsun, hem de alınan oyuncu geldiği yerdeki gibi kontra atak futbolu oynanmadığı için maymuna dönüyor. boş alanda at gibi koşan adamlarla mı akhisar'dan, konya'dan, sivas'tan puan alacaksın? kim sana verecek o kadar alanı? ya adamın bir skills video'sunu paylaşmışsınız, adam tüm video boyunca ya standart bir futbolcunun atacağı pası atıyor ya da davar gibi teptiği topun peşinden koşup kaleye abanıyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=z97as6ppl5u

    galatasaray'da davar gibi koşup, topu vuracağı alanı ya da pozisyonu nerede bulacak anlatsanıza ya? galatasaray'ın teknik direktörü mustafa reşit akçay olsa bile tutmaz yahu. bu adam sözde premier league'e gidiyordu hani, sözde 10 milyona anlaşılmıştı.

    http://www.milliyet.com.tr/…or-2466185-skorerhaber/

    1 ay sonra

    http://www.fanatik.com.tr/…tti-39-milyon-tl-1306232

    adam 2 aydır 10 milyon euro'ya imzalayıp duruyor. büyük resmi görelim adamı hiç değilimdir ama şunların menajer dürtüklemesi olduğunu fark etmek zor olmasa gerek.

    (bkz: armindo tue na bangna)

    bu adam yalvar yakar 15 milyona satılmışken, 27 yaşında osmanlıspor'da 2 tane kontraya çıkıp gol attı diye ndiaye'ye 10 milyon verilir mi? 10 milyonu da geçtim, 5 milyon euro verilir mi? üçüncü kez soruyorum bilaller için, bu adam galatasaray'da neyin kontra atağını yapacak? 20 yıldır aynı hikaye arkadaş ya, hiç mi ders almayacak bu aptal taraftarlar, yöneticiler? yukarıda art arda verdiğim bakınızlardaki oyuncuların çoğu hangi büyük takımın ne işine yaradı?