Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. tartıştığı vatandaşı vuran bekçinin görüntüleri

    haberin detayını inceledim de : araçta bulunan diğer şüpheli orhan d. ise hastanenin önünde yakalanarak gözaltına alındı. şüphelilerden orhan d.'nin uyuşturucu madde kullanma, kasten yaralama, ruhsatsız silah bulundurma ve dolandırıcılıktan, yüksel d.'nin ise kasten adam öldürmeye teşebbüs, kasten yaralama ve nitelikli yağma suçlarından kaydı olduğu öğrenildi.

    adam resmen yürüyen suç makinesi, kim bilir o arbede ne yaşandı?

    bekçi kardeşe bindirmeye geldim, eline sağlık deyip gidiyorum.

    detaylı haber linki

  • 2. netflix'te şimdiye kadar izlenen en iyi dizi

    (bkz: house of cards)
    netflix’i netflix yapan yapımdır.

  • 3. survivor 2020 ünlüler-gönüllüler

    tolgacan'ın 2-3 yaşlarında bir bebek çıkacağını tahmin edip. çiftlik bank mehmet aydın gibi biri çıkması hepinizin tadını kaçırdı ahahah

  • 4. mansur yavaş'ın melih gökçek'e boş damacana demesi

    --- üst edit ---

    kanser hastası melis talay yardımlarınızı bekliyor.

    görsel görsel

    --- üst edit ---

    http://www.ankara.bel.tr/…ira-dolu-yayinlarla-lgili

    günümü neşelendirmiştir. okuyup okuyup keyifleniyorum.

    edit: sanırım çok dikkat çektiği için "boş damacana" kısmı editlenmiş, artık sadece "kapının önüne konulan" yazıyor. olsun muhteşem bir birkaç saat yaşadık sayelerinde.

    boş damacanalı versiyon:
    görsel

  • 5. youtuber kazancına %38 vergi gelmesi

    en azından 50 bin abone ve üstü için geçerli olması gereken vergi uygulamasıdır. bu rakamdan düşük kanallar stopaj öderse ellerine kanalı geliştirecek para kalmaz. bir iş kolunu daha yok etmiş olursunuz. tıpkı paypalla anlaşamayıp insanları işsiz bıraktığınız gibi.

  • 6. olympos'un imara açılması

    antalya’nın kumluca ilçesindeki antik kent olympos ile ilgili 2004 yılında çalışmalarına başlanan, birinci derece arkeolojik sit alanından, üçüncü derece arkeolojik sit alanına çeviren imar planı, kültür ve turizm bakanlığı tarafından onaylandığı belirtildi.

    bu da demek oluyor ki, doğa ve tarih güzelliğiyle dünya değeri olan olimpos’u imara açıyorlar.
    bundan sonra olimpos’ta yeşil ve tarih yerine beton ve paralı hanzoları göreceğiz.

    bir defa da doğayı, insanları, tarihi yani güzel olan bir şeyleri sevin be vicdansızlar.
    dinle yönetime gelmiştiniz ya! dininiz imanınız paraymış gerçekten!

    https://www.antalyasokaklari.com/…-plani-onaylandi/

    edit: (bkz: #106751389)

  • 7. türkiye'de normalmiş gibi görülen anormal şeyler

    dolandırıcılık.

    bu yukarıda yazdığıma gülüp geçmeyin. mesela ben bilişim firması işletiyorum. bir kaç tip/grup/insan var, milletin sosyal medya hesaplarını patlatıp arkadaşlarından kart/mobil ödeme yaptırıyorlar. ürün/hizmet alıyorlarlar bunlarla. hiç birşey olmuyor bu adamlara. adamların yeri, adı, sanı herşeyi belli. hatta gına geldi bi tanesini aradım konuştum "bizim servisleri kullanma yeter" diye, "ehehe tamam abey" dedi.

    mesela biz ayda en az 5-6 dolandırıcı yakalarız kendi çabalarımızla. bazı algoritmalar yazdık, yeni tüketicilerin harcama alışkanlıkları anormalitelerinden yakalıyoruz adamları. avukatımızın yazdığı klasik metin var "şu ip niz, bu telefonunuz savcılıkla paylaşılacaktır" falan diye düşüyor adamın önüne. adam "yarramıda paylaşın" yazabiliyor rahat rahat.

    hatta bi tanesi, "ben 50 kere mahkemeye çıktım, vermesin salaklar 3d şifresi banane anasını s...m" dedi. o kadar rahatlar ki anlatamam.

    bu ülkede herkesin ama herkesin ufak büyük bir dolandırıcıya çarpılmışlığı vardır. sebebi net aslında, nedense bunlarla uğraşmıyor sistem. bunun için hızlı işleyen bir birim kurulmalı, işinin ehli insanlar başına oturtulmalı. 1 seneye kalmaz dolandırıcı tükenir ülkede.

  • 8. sedat peker'in berat albayrak açıklaması

    kaçıncı dk sı önemli lan onu söyleyin.

  • 9. 8 mayıs 2020 akıllı telefon vergisi

    bence kölelik sistemi geri gelsin, hiç yoktan ne olduğumuzu bilir ona göre yaşarız.

  • 10. selçuk bayraktar'ın uçan otomobil yorumu

    sabahımızı neşelendiren, tebessüm ettiren, hadi lan ordan dedirten absürd bir yorum.

    https://t24.com.tr/…77320?__twitter_impression=true

    maskeyi dağıtamayanlar 15 yıl sonrasını hesap ediyormuş.

    edit: ak troller mesaiye başlamış. he amk bunu bokluyoruz çünkü teröristiz, bunu bokluyoruz çünkü vizyonumuz netflix ten öteye gitmiyor. önce maske dağıtın aq maske. 3 haftadır maske bekliyorum davalarını siktiğimin çomarları.

    bir de maskeyle alakası mevzuu var. selçuk bayraktar devlet desteğiyle projelerini gerçekleştiriyorsa maskeyi sorarız. şimdi siktir olup gidebilirsiniz.

  • 11. sülaledeki en başarılı kişi ve mesleği

    babam okutmadı beni. “kız çocuğu orta okuldan sonra okumaz.” derdi.
    evlendikten sonra kocam okuttu beni.

    güneşli bir yaz gününde, yeşili bol, fındığı çok, oksijeni sınırsız bir köy olan giresun yeşilköy’de, orta halli bir ailenin 3 erkek çocuğundan sonra doğdum. ilkokulu köyde okudum. orta okulu ise annemin babamı zorlaması ile ilçede bitirdim. lise mi? imkansızdı, zaten olmadı da... okumak ister miydim? çok fazla! ama çocuktum, karşı koyamazdım ya...

    “mutlu bir çocukluk geçirdim,” diyebilirim. ama okula devam edememek, içimde ukde idi.

    okumayı istediğim kadar, evlenmeyi de istiyordum. “bir an önce şehirli bir çocuk gelsin de, evlenip gideyim bu köyden,” diyordum. köy yerinde arkadaşlar arasında konuşulan konuların başında gelmesi karakterimin oluşumunda etkili olmuştu.

    sene 2002 olduğunda ve 17 yaşıma girdiğimde, geldi o “şehirli çocuk”... hem de istanbul’un merkezindendi. beyaz atı ile... uzak sayılabilecek akrabalarımızdandı da... daha ne olsun?

    kumral düz saçları ile içinde kaybolduğum ela gözlerini ilk gördüğüm zaman, “ben onunla evleneceğim!” dedim. uzun boyu, kavruk yüzüne vurulmuştum. kendi halinde, çok konuşmayan bir adama benziyordu. konuştuğu anda bilgisi ona karizma katıyordu. belki de ben cahil olduğum için, o bana filozof gibi geliyordu.

    aileme içimdeki düşünceleri söyleyemezdim. “ben çok hoşlandım, aşık oldum,” diyemezdim. söz hakkı olabilir miydi kız çocuğunun? insan değildim neticede!

    aklımdan geçenin başıma geleceğini bilseydim, içim içimi yemezdi. babamın aklında da beni, benden 4 yaş büyük olan bu yağız delikanlı ile evlendirme fikri varmış. bana annem üzerinden konu gelince, ayaklarım yere basmayı bıraktı. yeşilköy’ün ağaçlık alanı artık tozpembeydi benim için. mutluluğumu kelimeler ile anlatamıyordum.

    3 ay içerisinde evlendim. birbirini tanıma aşaması diye bir şey olamazdı. zaten ben de istemiyordum. cahildim bir çocuktum neticede.

    evlenmeden önceki tozpembe dünya, evlendikten sonra değişti. 2 yıl süren evliliğim boyunca, çok konuşmayan adamın aslında sinsi olduğunu anladım mesela. defalarca aldatıldım. babamların bilmeyeceğini, benim aileme yansıtmayacağımı, boşanamayacağımı, olur da boşanırsak babamın arkamda durmayacağını bildiği için çok rahat davrandı. ve tabii ki maddiyat... ben okumamıştım. bir mesleğim de yoktu. eşime “bağımlı” bir hayat yaşamak zorundaydım. çaresiz ve mutsuz iki sene geçirdim.

    sayısını bilmediğim aldatmaların sonunda, artık dayanamayıp, tüm kanıtları toplayıp, mahkemeye sundum ve boşandım. babam ise hiç şaşırtmadı. çocuklu bir kadındım ben. “artık bozulmuştum”... reddetti beni hiç düşünmeden. annem, babamın tehditlerini içi yana yakıla karşıladı. ağabeylerim babamın sözünden çıkamazdı.

    boşandıktan sonra ara işlerde çalıştım. bebeğim yanımda ve istanbul’un ucuz semtlerinden birinde kalıyordum. yaşlı ev sahibim nedime teyze, hayatıma yakın bir geçmişi olduğu için halime acıdı ve neredeyse bedavaya yakın bir ücret karşılığında eski evini bana kiraladı.

    evliliğimde yaşadıklarımın sonucu oluşan buhranlı hayatım, içimde ukte kalan “okuma isteğini” ortaya çıkardı. hem çalışır, hem okur, hem de bebeğime bakabilirdim. liseyi açıktan bitirip, üniversitenin işletme bölümünü kazandım. üniversiteyi okurken 4,5 yaşına gelen bebeğimi hafta içi ev sahibim nedime teyzeye bırakıyor, okula gidiyor, ders bitince işe gidiyor, akşama doğru eve geliyor çocuğumla ilgileniyordum. geceleri ise ders çalışıyordum.

    yorucu geçen günlerimde içimdeki hırs, bana bitkinlik hissettirmiyordu. nedime teyze pazar günü öğleden sonrası için de kızımı alıyordu. bana uyuma imkanı sunuyordu.

    nedime teyze memur emeklisi bir kadındı. yaşadığı hayatı anlatmak uzun zaman alacaktır. özetle; benim hayatım kadar zorluymuş. onun artısı, kendisini okutan ve desteğini esirgemeyen bir babasının oluşu imiş. dolayısıyla boşandıktan sonra aile desteği ile kolayca hayata tutunmuş. ona gerekli olan bir “nedime teyze” ihtiyacı olmamış. benim ise şansım onun ile tanışmak oldu.

    bu şekilde işletme bölümünü bitirdim. yaşım 26’ya gelmişti. orta ölçekli bir firmada başlayan çalışma hayatım, kurumsal bir firmada devam etti. 2013 yılından beri bu kurumsal firmanın insan kaynakları biriminde çalışıyorum. kendi kendime maddi manevi yetebiliyorum.

    hayat ile aram uzun süredir çok iyi. 2011’den beri artık daha fazla gülüyorum. daha özgürüm. ayaklarımı yere daha sağlam basıyorum. kendimi daha çok seviyorum... ama nedime teyzeyi kendimden daha fazla seviyorum. yalan yok!

    annem ile gizli saklı görüşsek de babam ile hala küs durumundayız. kendisi bana küs aslında. bugün telefonunu açacağını bilsem şimdi ararım. yüzüme bakacağını bilsem, hemen giderim yanına. ama çok inatçıdır!

    “babam okutmadı beni”, “kocam okuttu beni” demiştim ya... aslında kocam sayesinde okudum, ben. iyi ki evlenmişim... iyi ki kızım benim kızım olmuş... ve iyi ki nedime annemi tanımışım...

    bizim sülalede en başarılı kişiye gelince. belki doktor, avukat, mühendisler arasında seçmem gerekiyor olabilir ama hayat şartlarını göz önüne almam ve kadın olmam sebebiyle sülaledeki en başarılı kişi kuşkuşuz benim... ve bunu söylemekten gurur duyuyorum.

    doktor olmak isteyen 17 yaşındaki kızımın da okulunda çok başarılı bir öğrenci olması ise ayrıca başarımı taçlandırıyor diye düşünüyorum...

    edit: bilgi birikimi yüksek, vicdanlı, ne yaptığının bilincinde ve güvenli kadınlar yetişmesi dileğiyle... geleceğimiz olan çocuklarımızı yetiştiren yine kadınlar olacaktır.

  • 12. aslen nerelisin

    yaşadığı yere kök salamamış, kültürünü benimsememiş insanların sorusu.
    aslında insan nerenin kültürünü aldıysa oralıdır.
    ama biz gittiğimiz yerin kültürünü almaz, kültürümüzü gittiğimiz yere götürürüz. bu yüzden istanbul 'da hala sokak ortasında bağıra bağıra konuşan insanlar (köy yerinde gibi) camdan halı silkeleyen kadınlar vardır.
    otuz yıl olmuş hala sivaslıyım diyor. çünkü uyum sağlamıyor.
    çok garip sosyolojik bir konudur bu.

  • 13. sevgilinin başka erkekten hediye alması

    diğer elemanı daha iyi analiz edip, sana siktiri çekmeden önce olayı normalmiş gibi göstererek zaman kazanmaya çalışıyor. böylece çocukla işler beklediği gibi giderse sana siktir çekip ona gidecek, ama gitmesse seni de kaybetmemiş olacak. ancak bu durumda sen 100% ikinci plandasın. yani tercihten değil alışkanlıktan oradasın. diğerinin yaptığı hamlelere bağlısın tamamen. söz hakkın pek yok gibi. ortalığı dağıtıp atar moduna girersen, ne kadar yobaz ve anlayışsızsın tribi yiyip ayrılacak. gavatlık yaparsan diğeri uzun vadede kazanacak. yani sen henüz fark etmesende sen her türlü gitmişsin. kendini sağlama almaya bak. başarılar.

  • 14. doların 20 yıl sonra düzeltmeye girmesi

    "20 yıldır at yarışı oynuyorum, yılların tecrübesi var. bana güvenin bu kupon yatmaz."

  • 15. online oyunlarda küfür etkisi yaratan hareketler

  • 16. öğretmenlerin kolonya dağıtmakla görevlendirilmesi

    doğruysa şok edici bulduğum bir görevlendirmedir. bu insanlar çocuklarımızın geleceği için uğraşıyor o kadar... neden yaptıkları işi bu kadar küçümsüyorsunuz. ayak işlerine baktırıyorlar resmen yazık! gerçi neremiz doğru ki!

  • 17. yazarların bizzat gördüğü siyasetçiler

    rte'yi gördüm. bir mitingde çay paketi atmıştı kafama.

  • 18. regl ağrısını dindiren erkek

    yıllar bana şunu öğretti ki;
    regl dönemindeki kadın ibnesin dese,
    hayır önde gideniyim diyeceksin.

    edit: düzeltme

  • 19. kadıköy denince akla gelen şeyler

    7 yılımı geçirdiğim okulum (kal), beyaz fırın, kırıntı, sayla, moda sineması, süreyya sineması, reks... babaannemin peynircisi, balıkçısı, manavı. beyaz fırından aldığı ve çok sevdiği halka. onun elini tutup yürüdüğüm zamanlar...canım ciğerim babacım ile yanyalı fehmi'de yediğimiz yemekler, sohbetlerimiz ve babamın kahkahaları...

    kadıköy öyle çok şey ki benim için, anlatması zor, yazarken özlemin gözlerden dökülmemesi daha da zor...

  • 20. hdp'nin türk bayraklı tabelayı tuvalete koyması

    bir fotoğrafa bakıp ağzına geleni söyleyen adam hem maldır hem de koyundur. hdp'yi yada başka bir partiyi savunacak son adamım burada da, alırsın 2 tane tabelayı bi şekilde bi yerden, koyarsın tuvalete ve fotoğraf çekersin, sana skandal hikaye olur.

    bu kadar kolay yönlendirilmeyin. bu kadar koyun olmayın.

  • 21. acun ılıcalı gönenç gürkaynak tweet'leşmesi

    kısacası şu, adam ben 9. sıradan vergi veriyorum ben alamıyorum bu adam 83. sırada bu nasıl alıyor diyor? yani aslında daha yukarıda olması gerekiyor = vergi kaçırıyor demek istemiş. acun da bunu anlamış şov yapma demiş.

    edit: imlâ

  • 22. sözlükten kaliteli kız düşürmek

    kaliteli kız düşmez.
    kaliteli erkek yürümez.

  • 23. ekşi itiraf

    seyahat izin kurulunda görevliyim.

    her gün binlerce torpil isteği geliyor. artık telefonumu değiştirmeyi düşünüyorum. herkesin derdi aynı. kendisini ya da ana babayı memelekete/yazlığa yerleştirmek. güzel kardeşlerim; zaten bu karantinanın amacı da bunu yapmamanız. az sabır edin, az kaldı.

    bugün birine red verdim. emekli genel müdürmüş. diyor ki isveç'e uçak kaldırmayı biliyorsunuz ama. amcacım uçağı ben mi kaldırıyorum? git kaldırana sor.

  • 24. melih gökçek'in abb itfaiyesi iftirası

    gökçek bu sefer de duramamış ankara büyükşehir belediyesi itfaiyesine çirkin bir iftira atmış.

    6 mayıs'ta tiner depolama şirketinde çıkan yangınla ilgili yola çıkan köpük kulesinin bozulduğuna dair attığı tweetin açıklamasına bugün ankara büyükşehir belediyesi çok güzel ayar vermiş.

    açıklama
    --- spoiler ---

    2017 yılının ekim ayında sebebi kamuoyuna açıklanmayacak şekilde görevden alınan, ağlayarak belediyemizi terk etmek zorunda kalan, kapının önüne boş damacana şişesi gibi konulan melih gökçek...
    --- spoiler ---

    şeklinde başlayan açıklama hem gökçek dönemindeki itfaiyenin durumuna hem de yapılan iftaraya cevap vermekte...

    battıkça batıyor musun sanki img?

  • 25. polisin maske takmayana 1000tl ceza kesmesi

    dün eczaneye gittim. maske satın almak istiyorum dedim. satamıyoruz şu an henüz kanun gelmedi dedi.

    tamam o zaman kod filan gelmedi ne yapabilirim dedim. tc doğum tarihi baba adı sordular. sorgulandı.

    "henüz sıra gelmemiş size" dediler.

    tamam parasıyla alamıyorum. sgk dan alamıyorum nerden alıcam dedim.

    sorgulamıyoruz böyle şeyleri dedi..

    başka sözüm yok.
    edit: mesaj kutum bir kaç kutu küfür dolu. gerçekten anlamıyorum.küfürsüz 2 tane seçiyim dedim. ben ne yaptım eczaneden maske istemek dışında?
    "bekle o zaman kardeş gelir hemen muhalefet yapma, bak amerika da millet maske bulamıyor. devlet sana yollayacak maske yi rahat ol"
    "sen de sorgulama biraderim. dalgana bak. hadi naş."

  • 26. cenk çelik'in sedat peker'e meydan okuması

  • 27. avm çalışanlarının avm'lere gelmeyin çağrısı

    ilk 2 günü atlatmaya bakın gençler. zira yeni doğmuş buzağı gibi dalacaklar avm'lere.

  • 28. 11 mayıs 2020 şey kuru

    haftaya rekor ile başlayacak olan 5 harfli kuru.

  • 29. ülke tv'deki korkunç yayın

    ömer hayyam ne güzel söylemiş ;

    bir elinizde kötülük, bir elde kurân.
    bir helaldir işiniz, bir haram.
    şu yarım yamalak dünyada ;
    ne tam kafirsiniz, ne tam müslüman !

  • 30. roman okuyarak entelektüel olduğunu sanan insan

    romanların, tarih, siyaset ve felsefe içermediğini düşünen düşük profilli yazar beyanıdır.

  • 31. ateizm derneği'nin 3500 brüt ile eleman ilanı

    allahsızlıkta müslümanlarla yarışan bir ilan olmuştur.

  • 32. 6 mayıs 2020 fed'in türkiye ile takas açıklaması

    çok sevdiğim bir söz var "yarınlar yokmuş gibi dünya durmuş gibi davranma" diye.

    erdoğan ve yönetimindekiler özellikle 2005-2014 arası tam da böyle yaşadılar. sıcak paranın tadı öyle güzeldi ki yarınlar yokmuş gibi dünya durmuş gibi yediler, yedirdiler.

    sandıkları patlattıkları günlerden bugün püskevitsiz alacağı oy oranı bile %30'u aşmayan bi parti haline geldi akp. hoş hala %30 alması bile türk milletine hakaret sayılır ya işte neyse...

    çok güzel yediler. nasıl biliyor musun böyle köyde 500 dönüm tarlayı satıp 1 hafta bulgaristan'daki casinolarda parayı ezip geri köye dönen çiftçi gibi yediler parayı. şimdi elde tarla da kalmadı, tarla kalmayınca mahsül de üretemiyor. üretemeyince satamıyor doğal olarak geliri olmuyor. ne yapacak? evdeki eşyaları satacak bir müddet daha hayatta kalmak için (bkz: ihtiyat akçesi) onları da sattı yedi bitirdi. ne kaldı geriye? hiçbir şey. mecbur çalışması lazım.

    mustafa kemal atatürk'ün aklımıza kazınan bir sözü var "türk öğün çalış güven" bilmeyen olabilir öğün fiilinin kökü akıl anlamına gelen öğ'den geliyor. yani atam aklını kullan, çalış ve güven demiş taa o zaman.

    peki erdoğan ne yaptı? inşaat ya resulallah deyip o yaldır yaldır gelen sıcak parayı betona gömdü, ali ağaoğlu gibi tipleri multi milyoner yaptı. yani aklını kullanmadı, aklını kullanacak zerre bi şey yapmadı. bugün 1 asgari ücret ile 1 cumhuryet altını alınamıyor. oysaki ocak 2002'de 80 milyon lira olan cumhuriyet altınından asgari ücretle çalışan bi türk vatandaşı 184 milyon lira asgari ücret alırken tam 2 tane cumhuriyet altını alabiliyordu. düşün bugün 1 tane bile alamıyor. %200'den fazla fakirleşmişiz 18 senede.

    öyle eeeyyyy fed demekle olmuyor, bu kardeşinize verin yetkiyi doları görün demekle de olmuyor. her şeyi verdi bu millet erdoğan'a. her şeyi. istediği her şeyi elde etti. diyemez ki "ya ben şunu istedim de işte meclis izin vermedi, halk istemedi" vs. ülkenin kuruluş ayarlarını bile bozdu, yönetim şeklini bile değiştirdi. bugün cumhurbaşkanı'nı sorgulayacak ya da bi yanlış hareketine karşılık tepki verecek bir allah'ın kulu yok bu ülkede.

    bırak cumhurbaşkanı'nı normal bir insanın bile böyle bir sorumsuzluğu olamaz olmamalı eğer mantıklı yaşamak istiyorsa ki devlet yöneten birinin bu derece yetki sahibi olması ve kimseye hesap verecek konumda olmaması bugünlere getirdi bizi.

    ama başta dedim ya öyle dünya durmuş gibi yarınlar yokmuş gibi davranmayacaksın. kendi vatandaşına daha maske dağıtmayı beceremeyen bir adama dünyanın hiçbir ülkesinde verilmeyen yetkiler verildi. tövbe haşa peygamber statüsüne yükselttiler resmen. halife dediler lan adama halife.

    kendi ülkesinin evlatları işsizlikten kırılırken, cebinde 7 lirayla intihar eden öğretmen varken gidip suriyelilre 40 milyar dolar harcadık bi 40 milyar dolar daha harcarız gerekirse dedi erdoğan. kendi ülkesinde vatandaşı parya etti resmen. bu milletin evlatları idlib'de el-bab'da patır patır şehit olurken cibilliyetini siktiğiminin suriyelileri burada sahillerde nargile fokurdatıyordu ve er do gan babbaaa diye tepiniyorlardı.

    ben karmaya inanan biriyim. ne ekersen onu biçersin. 20 senede bu ülkeye nifak tohumları ekti erdoğan. insanlar yüz yüze baktığı komşusuna "o akpli, o cehapeli, o terörist" der oldu. insani ilişkileri yok etti. insanlığı yok etti. insanlar en ufak bir iyiliğe şüpheyle bakar oldu sayesinde, birbirlerinden nefret eder oldu.

    sonuç olarak, siyasal islam türbe yeşili olmadan yaşayabilir ama dolar yeşili olmadan nefes bile alamaz. erdoğan'ın da yönetimi aynı bu şekilde. sıcak para gelmeden adım atamaz, kendi yarattığı akp çocuklarını doyuramaz. hadi biz alışığız da 18 senedir range'den inip cayenne'ye binen adama şimdi metrobüse bineceksin dersen anasını sikmişsin gibi bakar sana.

    yakındır, göreceğiz dar paça kısa pantolunlu kekoların nasıl akp'ye sövdüğünü göreceğiz. bu milletin cebindeki para eksildiği an mezarından tövbe haşa hz.muhammed kalksa gelse umrunda olmaz. öyle bi lokma bi hırka tanımaz kimse. evine ekmek gidiyor mu? karnı doyuyor mu? ona bakar.

    ek olarak üstteki bi arkadaş demiş ki güler sabancı şimdi ne düşünüyordur? güler sabancı'nın çok da sikinde affedersin. onlar çoktaaaaaaaan tüm parasını pulunu zaten taşıdı yurtdışına. sembolik olarak burada duruyor adamlar. türkiye bugün haritadan silinse 20 nesil sabancı'ya yetecek paraları pulları var hiç çalışmadan. o yüzden çok takma bebeğim.

  • 33. 399 euro'ya satılan passat

    bizde sadece arabayı üzerinize aldığınızda noterde ödediğiniz damga vergisi tutarı 399 euro’dur.

  • 34. para mutluluk getirmez

    kim diyor getirmez diye, getirir.

    paranın dünya da satın alamayacağı şey 5 parmağı geçmez,

    sağlığı da satın alır, belki mutlak sonu değiştiremez ama paran varsa en iyi yerlerde tedavi görüp en iyi ilaçları kullanarak acılarını dindirip daha ağrısız bir şekilde ölebilirsin,

    paran yoksa kıvranarak sürünerek can çekişerek hayatın noktalanır, dediğim gibi sonucu değiştiremese de bir şeyleri satın alır.

    mahkemen mi var, basarsın parayı en iyi avukatı tutup paçayı kurtarabilirsin.

    dağ başında mı oturuyorsun, bulunduğun yere yemek servisi yok mu, açarsın bir telefon basarsın parayı, kazanla yemek getirirler.

    komşunla kavgamı ettin ya da rahatsız mı ediyor seni, basarsın parayı müstakil ev alırsın.

    araban sürekli arıza çıkartıyor ama sen etrafa arabadan memnun olduğunu söylüyorsun, ah bi paran olsa da bastırıp sıfırını alabilsen .

    kendinizi kandırmayın aslanım, şuan dişim ağrıyor hastaneler kapalı, eve gelip tedavi edecek doktora 50 bin tl ateşleyeceğim desem kaç doktor reddeder, dürüst olun.

    para bu dünyanın kralıdır.

    edit: babam küçükken ölünce eve giren para kuşa dönmüştü, lisede okul yönetimi aylık yemek kartı dağıttığında ben alamadım, yemek zamanı kartlı öğrenciler yemekhaneye girer onlar yerken bizde 3-5 gariban kenarda çömelip yemek kalırsa çağırsınlar diye beklerdik. herkes okula sıcak servislerle giderken biz üşüyerek yıllarca yürüdük. üniversiteye de gidemedim, o paranın amk.

  • 35. antalya'da hala güneşle su ısıtılması

    dünyanın en mantıklı hareketidir.

  • 36. melikşah ve bartu'yla mücbir sebepler

    ara sıra takip ettiğim içeriğinde salt goygoy ve reklam yapılan program.

    yeri geldi keyifle izledim, yeri geldi sıkıldım kapattım. bu toplumun en nefret edilen özelliğini bu başlık altında görebilirsiniz. fanatizm ve eleştiri tahammülsüzlüğü. adam yayını eleştirene hakaret falan ediyor, keza eleştiren adam da aynı şekilde hakaret ediyor. başlığın altını uhud savaşına çevirmişsiniz. kısacası ne bu adamları ne de bu yayını çok büyütmeyin lan, kasmayın.

  • 37. erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular

    eli sikinde ağlayarak 31 çekenlerin doluştuğu başlık olmuş yine.

  • 38. erkekler arası samimiyetin daha içten olması

    görsel

  • 39. insan ilişkilerinden çıkarılmış en önemli ders

    sizi daha tanımadan, her dediğinizi onaylayan, taktir eden, abartılı övgülerde bulunan insanlardan uzak durun, onlara karşı tedbirli olun. muhtemelen sizin ona karşı gardınızı kırmaya çalışıyor, bu övgü onaylar da bu yüzden. aslında sizi sevmiyor, kıskanıyor, içten içe kötülüğünüzü istiyor bile olabilir. bir anda tepeye çıkaran, bir anda yere de bırakır. aman dikkat.

  • 40. trt'de yayınlanan ton balığından soğutan belgesel

    sırayla belirledim, gördükçe yazdım.

    1. benim bildiğim gıda fabrikasında çalışanlarının sakal bırakmasına izin verilmez. burada müdür sakallı.
    2. seperatör ve çok basit bir loadcell ile otomasyon kurularak boyutlandırma işleminde personel kullanılması sorunu çözülebilir, hijyen artar.
    3. yıkama ve çözündürme için balıkların konulduğu havuzun suyu çok kötü akla su arıtma ünitelerinin çalışmadığı geliyor.
    4. hızarın bulunduğu yerde iş güvenliği yok.
    5. otoklav benzeri fırında herhangi bir gadget görmedim, (pt. vb.) ve gene nozullar da kireç var. enerji verimliliği yok kısacası.
    6. bahsedilmiş ama genede söyleyeyim eğer ellerinde gıda üretimi ile ilgili bir sertifikasyon varsa ilk denetimde kaybederler. (bu konuda çok aşırı madde var tek tek yazamayacağım)
    7. üretim bantları dışarıdan gelebilecek kontaminasyonu engelleyecek şekilde yapılmamış.
    8. gene ojeli bir kadın eli var halbuki oje vb. makyaj malzemeleri dahil gıda sektöründe yasaktır.
    9. gene bantlarda bulunan bağlantı ekipmanları gıda ile temas ediyor. ya bir tanesi gevşeyip konserveye düşerse. dişinizi kırmaz mı izleyip göreceğiz. belkide lazer ve x ray ile piyasaya sürülmeden son anda yakalıyorlardır.
    10. gene gıdaya uygun derlin kullanmışlar fakat aşınmış durumdalar.
    11. konserveleri elle tartıyorlar. yok artık videonun çekim senesine baktım ve 2020 umarım doğru değildir.
    12. bakım onarım esnasında tig mig mag kaynağı kullanılır ki aisi 304 paslanmaz kullanmanız bir işe yarasın ama elektrotla kaynatmışlar. pas var.
    13. gene otoklav var. otoklavı geçiyorum artık muhtemelen mmo kontrol etmiştir. umarım.
    14. son kontrolde lazer vb kontrol mekanizması yok demek ki o konservenin içerisinden çıkan bir şey dişinizi her an kırabilir. tabi böcek filanda olabilir ama sanırım etkin bir ilaçlama şirketi ile çalışıyorlardır. yok artık demeyin lütfen.

    sıkıldım daha fazlasını izlemedim. sorumlu mühendislerinin umrunda değil gibi gözüküyor bu fabrika ya da tekel ve ihracat umurlarında değil izlenimi uyandı bende. çünkü başka bir ülkeye satacaksanız sene de 2 bazen daha fazla denetleme için gelirler.

    sitesinden hangi sertifikaları var bakmaya çalıştım ama bulamadım bulan olursa yeşillendirsin lütfen.

    sonuç olarak ilginç bir belgesel. ben olsam şu şekilde belgesel çekilmesine izin vermezdim herhalde.

  • 41. ramazanda alkol almayan tip

    ben hayatım boyunca hiç içki içmedim, inşallah da hiç içmeyeceğim fakat ben özel günlerde içki içmeyen insanlara da saygı duyuyorum.

    çok sevdiğim bir büyüğüm var perşembeleri içmez mesela, yine her ay içip ramazanda içmeyen bir tanıdığım var. bu insanlar o kadarını yapıyorlar şimdilik, bana göre bu da dini bir hassasiyettir, takdir edilecek bir şeydir.

  • 42. zengin insanların mutsuz olma nedeni

    pek çok yazar sakıp sabancı'nın oğlu örneğini vermiş ama sakıp ağa servet bölünmesin diye teyzesinin kızı türkan sabancı ile evlenerek bile bile lades dedi.
    türkiye'de bu tip evlilikler hala devam ediyor ve yüzlerce engelli çocuk doğuyor. bunların büyük kısmı da gariban aileler olduğu için çocuklar doğru düzgün ne tedavi görebiliyor ne bakılıyor.

    sakıp sabancı'nın oğlu zenginlik sayesinde olabilecek en iyi şartlarda bakıldı, peki fakirin engelli çocuğu? ahırdan bozma evlerde yaşayan ailelerin engelli çocukları haberlerini açın okuyun asıl dram orada boşuna zengin üzerinden gereksiz dram edebiyatı yapmayın.

  • 43. 1972'den beri ay'a gidilmemesinin sebebi

    bi halt yok ve oldukça pahalı

    benim için aya gerçekten gidildiğinin en büyük kanıtı dönemin sovyetler birliğinin bu gidişi sessizce izlemiş olmasıdır. yani oraya gidilmemiş olacak ve ruslar bunu anlamayıp sessiz kalacaklar öyle mi?

    reisin elinde kabataş görüntüleri olacak ve medyaya servis etmeyecek öyle mi

  • 44. tez yazamamak

    yazmaktan vazgeçtim, hatta okulu bıraktım. böyle bir akademik camiaya bir sayfa bile katkım olsun istemedim.

  • 45. tek başına yaşamanın dezavantajları

    tek başına yaşamaktan daha güzel tek şey mutlu bir evliliğiniz olmasıdır. onun dışında dezavantajı yoktur. aileyle yaşamak ile kıyas kabul etmez. sağlıklı her birey kişisel gelişimi için en geç üniversite sonunda ailesinin oturduğu evden ayrılmalıdır. işe girdiyse aynı şehirde dahi olsa ayrı eve çıkması bir lüks değil tamamen ihtiyaçtır. aksi taktirde 30-40 yaşında dahi "annnnnnnnna" diye anıran ergen olursunuz.

    tek yaşamak kişisel gelişim için neden önemli? her şeyden önce hayatta kalmayı, bütçe yönetmeyi, evin ihtiyaçları nelerdir onu anlamayı öğrenirsiniz. yemek, temizlik vs gibi şeylere tek yaşamanın dezavantajı diyorsanız kusura bakmayın da bir moronsunuz. kadınlara tavsiyemdir. en az 3-4 sene tek yaşamamış adamla evlenmeyin. evleniyorsunuz da "bana hizmetçi muamelesi yapıyor" demeyin. zira tek yaşayan insan evleneyim diye o kadar meraklı olmaz. böyle tipler genelde eş değil hizmetçi arıyorlar.

  • 46. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    ribony, telegram ve c2 ceren abazan itlerin devamlı yazdığı veritabanı.
    ölün sapık abazan aç köprk o.ç ları
    hiç yüzünüz yok dimi? suratınıza sıçsak şüküröedersiniz pislikler.

  • 47. amca olmak vs dayı olmak

    hic bir zaman amca veya dayi olamayacagim. ama olabilseydim kesinlikle yegenlerim beni cok severdi. eeey anneler babalar burdan size sesleniyorum. tek cocuk yapmak cocugunuza yapacağınız en buyuk kotuluktur. cocugunuzu bu hayatta bir basina birakiyorsunuz. yapmayin, etmeyin.

  • 48. koronavirüsün olumlu tarafları

    olumlu taraflarını bilemiyorum ama umarım halk karantina sürecinde kimler tarafından kaderlerine terk edildikleri hususunda biraz düşünürler, sorgulama yeteneklerini geliştirir yahut açığa çıkarırlar. zira einstein'ın dediği gibi hayatta en büyük ziyan sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir.

  • 49. kızların düşünmek için süre istemesi

    kısaca ‘sen kenarda dur bakalım. asıl oğlan yazmazsa döneceğim’ demesidir.

  • 50. 8 mayıs 2020 covid-19 vakasının 135569'a çıkması

    keşke ekonomimiz, eğitim sistemimiz de bu tablolar kadar istikrarlı ve düzgün olabilse.
    şiir gibi yemin ediyorum tabloları gün gün yan yana koyun.
    muazzam!!!