Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. ali şansalan

    3 hafta önce, diagne oraya, buraya vura vura gol attı. şu pozisyon eğer kırmızı ise. ben bu ligin anasını sikim.

  • 2. 17 ekim 2021 galatasaray konyaspor maçı

    ya sikerim böyle ligi amk bu ne lan. kimse hatasını kabul etmiyor, mal gibi birbirlerine girdiler adam da geldi topu aldı golü attı. her yerden bir itiraz, kaleci ayrı triplerde, hocaları öyle. topunuzu oynayın amk.

  • 3. kürt veya aleviyseniz bu ülkede size iş yok

    isterseniz ingiliz veya aryan olun yine iş yok.

  • 4. altay bayındır

    yalnız yediği kötü gollerden sonra hemen toparlanıyor, hiç umursamıyor. bu iyi bir özellik.

    sonra sonraki maçlarda aynı gölü tekrar yiyor.

  • 5. the batman

    dark knight’ın ekmeğini yemeye çalışmayan, kendi yolunda ilerleyecek bir filme benziyor. filmle ilgili anlatılanlardan ve fragmandan yola çıkarak sıkıntılı bir batman izleyeceğimizi söyleyebilirim. şehirde herkesin kendisinden korktuğu, düşmanlarının kafasını dağıtacak kadar manyak bir batman… sulu sulu esprilerle dolu süper kahraman filmlerinden herkes sıkıldı. bu tarz sert ve psikolojik yapımlara ihtiyacımız var. dc, sinematik evren işini hiç beceremese de solo film konusunda şaheserler ortaya koyuyor. ayrıca colin farrell da harika gözüküyor. beklentim çok yüksek…

  • 6. yanındakiyle yaşlanırsın aklındakiyle ölürsün

    aklınızda bu kadar yer eden biri varsa, kimse kusura bakmasın ama; yanınızdaki insanın duyguları ile oynamaktır bu.
    ayrılmak zor değil, gidin boşanın.
    ne kendinize, ne de yanınızdaki insana bu haksızlığı yapmayın.
    “yaşantıma yön vermek adına evlendim.” nedir?

    edit:rahatının ve düzeninin bozulmasını istemeyen insan davranışı.

  • 7. squid game dizisinin çok izlenme nedeni

    borcumuz olması. ben katılsam dayanabilir miyim düşüncesi olabilir

  • 8. akp'yi bir nesne ile tarif etmek

    (bkz: ıslak tuvalet terliği)

  • 9. f-35'lerin parasıyla f-16 almak

    öyle monşerlerin, yurtsever diplomatların anlamayacağı iş.

    dış politika dediğin işte böyle olur.

    ben de peugeot 5008 parası verip peugeot 206 aldım. yolun yolumuzdur reis.

  • 10. kadın vücudunu çekici yapan en önemli unsur

    sözlüğü resmen sapıklar ve abazanlar basmış. allah belanızı versin.

    soruya gelince, tabi ki iri ve dolgun memelerdir.

  • 11. ali koç

    galatasaray, başakşehir ve beşiktaş şampiyonluğu gördü , görmediği bir trabzon şampiyonluğu kaldı onu da bu sene görecek herhalde.

  • 12. 17 ekim 2021 fenerbahçe'ye yapılan operasyon

    el hareketi yapan hakeme bağırıp çağıran nwakaeme'ye kart gösterilmedi. gustavo elleri arkada sakince itiraz edince hemen kart gösterildi.ts'li oyuncuların kartlık müdahalelerinde faul bile verilmedi. faul bileolmayan pozisyonda kim min jae'ye kırmızı kart gösterildi.

  • 13. tügva'ya yapılan operasyon dinimize yapılmıştır

    (bkz: tügva'ya yapılan operasyon islam'a yapılmıştır)

    islam kelimesi sol frame'de sansürlü olduğu için gözükmüyor. çok ciddi bir söz. tügva = islam'mış. vay.

    islam kelimesi sözlükte neden sansürlü, anlayamıyorum.

  • 14. özlem gürses'in kendisine edilen küfrü okuması

    bu küfürün kime edildiği belli değil ama sınıf başkanlığı seçiminde çay dağıtan öğrencinin cumhurbaşkanıyla dalga geçtiği kesin, öyle mi?

    allah bize bu sistemin en başındakinden en dibindekine kadar menfaat uğruna haksıza biat edenlerin tümünün bu sündürdükleri adalet sisteminin çarklarında sürüm sürüm süründüklerini günleri görmeyi bizlere nasip etsin.

  • 15. reflüyü azdıran şeyler

    uzun yıllar mide yanması şikayetlerim vardı. özellikle kahvaltıdan sonra çok şiddetli hissediyordum. doktorlar sorunun kola, çay ya da kahveden olabileceği konusunda ısrarcıydı. denemediğim ilaç ve beslenme yöntemi kalmadı. ne yaparsam yapayım şikayetlerimde en ufak değişiklik olmuyordu. ta ki bir gün sigarayı bırakana kadar. sigarayı bıraktıktan çok kısa bir süre sonra tüm sıkıntılarım yok oldu. başkaları için farklı sebepleri olabilir ancak benimkinin yüzde yüz sigaradan kaynaklandığını böylece teyit etmiş oldum.

  • 16. benzinin 8 tl oluşunun kimseyi çıldırtmaması

    doların 9,26 oluşu nasıl kimseyi çıldırtmıyorsa, benzinin bu fiyattta oluşu da çıldırtmamalı. 1 dolar bile değil.

    öyle depoya böyle benzin.

  • 17. bir laptop'ı beş seneden fazla kullanmak

    2013 yılında öğrenciyken sadece yazın çalışarak aldığım laptopumu hala kullanıyorum. üzücü olan o zaman harçlık olsun diye biriktirdiğim para ile laptop alabilirken şu an istesem alamam

  • 18. pazar sabahı erken kalkmak için bir neden

    2000'li yıllar.

    bir cumartesi sabahı merdiven korkuluklarına bağlı bisikletimin selesinde, uçmasın diye üzerine taş koyulmuş mavi bir zarf gördüm. zarfı açtığımda içinde, kareli defterin köşesinden kopartılmış bir kağıda yazılı not vardı:

    “06.00 yarın.

    fy.”



    sıcak bir yaz günü mahalleden arkadaşlarla top oynarken sokağın girişinde lüks bir araba göründü. arabanın içinde 30'lu yaşlarında, iri yapılı ve bıyıklı bir adam; yine 30'lu yaşlarında, zayıf ve güzel bir kadın; arka koltukta da yüzünü tam göremediğim bir kız vardı. araba ağır ağır ilerledikten sonra evimin tam karşısındaki binanın önünde durdu. arabanın içinden, aylar sonra o mavi zarfın içindeki notu yazacak olan kız, “fy.” yani feyza indi. feyza'nın bembeyaz ayakkabıları, kırmızı elbisesi, beline kadar uzanan sarı, dalgalı saçları ve ela gözleri vardı. ben ise terden göğüs kısmı ıslanmış beyaz tişörtüm, sağ cebi bozuk para koymaktan delinmiş lacivert şortum ve kirden griye dönmüş beyaz spor ayakkabılarımla o güne kadar gördüğüm en güzel kıza bakıyordum. feyza, benim rahatsız edici bakışlarımı fark etmiş olacak ki annesine seslenip beni işaret etti. annesi 1-2 saniye bana baktıktan sonra elindeki valizleri bırakıp feyza'yı kapıdan içeri soktu.

    aynı günün akşamı en yakın arkadaşlarım oğuz ve yasin'le mahallenin parkında buluştum. amacım, görür görmez aşık olduğum bu kıza nasıl yakınlaşacağım hakkında fikir alışverişi yapmaktı. 250 gram çekirdek ve birer şişe kola alıp oyalansınlar diye önlerine koydum. kısa bir sessizlikten sonra “ben bu yeni gelen kıza aşık oldum.” diye söze girdim. oğuz, kafasına diktiği kolayı birden kahkaha atarak masaya püskürttü. “sen mi lan?” diye sordu. tam cevap veriyordum ki “oğlum o kız sana bakar mı ya?” diye devam etti. olduğum yerden bir hışımla kalkıp oğuz'un boğazına sarıldım. birkaç saniyelik kavgadan sonra yasin araya girip bizi ayırdı. ortalık sakinleşince tekrar söze girdim:

    (b: ben, o: oğuz, y: yasin)

    b: benim ne yapıp edip bu kızla konuşmam lazım. nereden geldiğini bilmem lazım. hangi okula gittiğini öğrenmem lazım. neden bizim mahalleye geldikl
    o: o biraz zor.
    b: seni sikerim bak.
    y: durun oğlum ya. buluruz bir çaresini. zaten her gün mahallede top oynuyoruz. kız elbet çıkar dışarı. bir yolunu bulup konuşursun.
    b: vallaha mı lan?
    y: tabii oğlum.
    o: he, konuşur.



    günler geçti, kızın babasından başka dışarı çıkan olmadı. daha fazla bekleyip zaman kaybetmek istemedim. yan komşunun kızı zeynep'e durumu anlattım. o da sağ olsun benim için feyza'yı voleybol oynamak için çağırmaya gitti. birkaç dakika sonra beraber aşağı indiler. kızlar bir tarafta voleybol oynarken oğuz ve yasin'in de içinde bulunduğu ekibi bırakıp kızların yanına gittim. oğuz arkamdan “top, lolipop, halka tatlısı” gibi tatsız kelimeler kullandı. duymamazlıktan geldim.

    voleybol konusundaki yeteneğim binali yıldırım'dan hallice olduğu için bana gelen bütün topları ıskalıyordum. birkaç ıskadan sonra zeynep daha fazla dayanamayıp “sen de ne kazmaymışsın ya.” dedi. feyza'yı ilk kez o an gülerken gördüm. onun karşısında normalden hızlı atan kalbim, o güldükten sonra daha da hızlı atmaya başlamıştı.

    her akşam gelenek haline getirdiğimiz saklambaç oyununu o akşam da oynadık. üstelik bu sefer feyza da bizimleydi. feyza'yı takip edip saklandığı yere doğru gittim. zeynep de yanındaydı. zeynep'e elimle “kışt” yapıp oradan uzaklaştırdıktan sonra feyza'yla baş başa kaldık. birkaç saniye süren sessizlikten sonra aramızda şöyle bir konuşma geçti:

    (b: ben, f: feyza)

    b: merhaba.
    f: merhaba.
    b: ismin ne?
    f: feyza.
    b: benim de feyza.
    f: ne?
    b: pardon mert. ismim mert.
    f: memnun oldum.
    b: ben de memnun oldum mert. aman feyza.

    kız beni saniyeler içinde salağa çevirmişti. bırakın cümle kurmayı, konuşma yetimi kaybetmek üzereydim. kulağım çınlamaya başladı. midem ağrıyordu. ayak parmaklarım uyuştu. resmen vücudum kontrolden çıkmıştı.



    gün geçtikçe feyza ve ailesi mahalleye iyice alıştı. annesinin ev hanımı olduğunu, babasının da “serbest meslek” diye kendini insanlara tanıttığını öğrendim. adam, tipi ve konuşma tarzına bakıldığında pek sağlam birine benzemiyordu. annesi ise kızına düşkün, sıradan bir kadındı.



    eylül ayı geldi. okullar açıldı. feyza'yla aynı okulda ama farklı sınıflardaydık. ders aralarında sürekli yanına gidiyordum. feyza da bu ilgiden hiç rahatsız değildi. beraber tost yiyip meyve suyu içiyorduk. hayatımın en mutlu günlerini yaşıyordum.

    günler, haftalar, aylar böyle geçti. zaman geçtikçe birbirimize olan bağlılığımız iyice artmaya başladı. aylar önce yanında cümle bile kuramadığım kızın artık elini tutabiliyordum. benim için tarif edilemez bir mutluluktu.



    feyza ve ailesinin mahalleye gelişinin üzerinden yaklaşık 1 yıl geçmişti. okullar kapanmış, yaz tatiline girmiştik. artık feyza'yı daha fazla görürüm diye düşünüyordum. düşündüğüm gibi olmadı. feyza, eskisi gibi dışarı çıkamıyordu. çıktığında da annesiyle ya da babasıyla çıkıp kısa bir süre sonra geri dönüyordu. bu durumdan oldukça rahatsız olmuştum. yemeden içmeden kesildim. geceleri uyku uyuyamıyordum.

    babam, durumu fark etmiş olacak ki bir gece odama gelip olan biteni anlattı. feyza'nın babasının işlerinin yolunda gitmediğini, uçan kuşa borçlandığını, tehditler aldığını; bu sebepten de kızı tek başına sokağa çıkarmak istemediklerini söyledi.

    günlerce bitmesini beklediğim bu ayrılık hiçbir zaman bitmedi. feyza'nın babasının durumu artık mahalle bakkalının bile ağzındaydı. işler sanki iyice kötüye gidiyordu.



    her hafta sonu olduğu gibi yine bir cumartesi sabahı bisikletime binip fırından taze ekmek almak için evden çıktım. bisikletin selesinde, ilk paragrafta bahsettiğim o mavi zarfı gördüm. içini açtım. “06.00 yarın.” yazıyordu. altında “fy.” imzası vardı. “fy.” kısaltması, mahalledeki binaların duvarlarına feyza'nın adını yazarken kullandığım bir kısaltmaydı. kendim için de “mr.” yazıyordum. annesi ve babası görür de kızar diye böyle bir yöntem bulmuştum.

    ertesi gün ne olacağından habersiz bir şekilde saat 5'e alarm kurup uyandım. 6'ya kadar yarı uykulu vaziyette balkonda bekledim. saat 6'yı biraz geçince feyza'nın evinin önüne ufak bir kamyonet yanaştı. ben de bu sırada aşağı indim. hızlı adımlarla binaya giren 4 tane adam, birkaç dakika içinde koca kamyoneti eşyayla doldurdu. ardından feyza ve ailesi göründü. feyza beni gördü, kimseye belli etmeden el salladı. annesinin ve babasının orada oluşuna aldırış etmeden kendimi 4-5 adım öne atıp yanına gitmeye niyetlendim. eliyle “dur” işareti yaptı. durdum. arabaya bindiler. az önce gelen kamyonetle beraber mahalleden ayrıldılar.



    bir babanın rayına oturtamadığı hayatı, düzene sokamadığı işleri, borçları, aldığı tehditler ve en önemlisi de tüm bu olanlarla baş edemeyip kaçmaya mecbur kalması; 9 yaşındaki 2 çocuğun en güzel yıllarına mâl oldu.

    geride ne bir adres, ne bir telefon…

    1 yıllık rüyadan bir pazar sabahı uyanmış gibiydim.



    son olarak, feyza, sevginin ne demek olduğunu ilk seninle öğrendim. ilk senin gözlerine baktım. ilk senin ellerini tuttum.

    gittiğin yerde mutlu ol.

    sen benim en güzel hatıramsın.

    mr.

  • 19. okan bayülgen'in aya hiç gitmedik açıklaması

  • 20. haritada afganistan'ı gösteremeyen taliban valisi

    5 dakika sonra kalaşnikofunun namlusunu göstererek "aha bak burada" demiş olabilir.

  • 21. istanbul'daki arap sorunu

    enteresan bir şekilde türklere kin dolular . neden olduğunu bilmiyorum ama bir öğretmen olarak gözlemim bu şekilde. kin dolu bakıyorlar . daha geçen hafta öküzün biriyle kavga ettim okulda. çocuklar arasında bir sıkıntı olmuş bir türk ve bir suriyeli çocuk kavga etmiş. diğer suriyeliler de buna vurmuşlar. gittim üçünü çekmiş müdür yardımcısı. sınıf öğretmenleri de benim . hayırdır. siz çete misiniz olum dedim . baktım abisi olacak 25 yaşındaki dangalak atladı . sen ne biçim konuşuyorsun. diye . öteye git ağzını kırarım dedim . aşağı in bekle beni dedim . indim bekliyor . kolundan tutup dışarı çıkardım . okulun bahcesinin. hayırdır koçum derdin ne senin dedim . adamın bakışları görmeniz lazım. sesi çıkmadı ama elinde olsa kafamı keserdi . öyle baktı . sonra ne oldu. arabamı boydan boya çizdiler .

    sorun bu kadar mülteci değil . sorun bu adamların türklerden nefret etmesi . nefret ediyorlar . eminim .

  • 22. ümit özdağ'ın imamoğlu'na verdiği ayar

    ümit özdağ'ın yazdığı gibiyse savunulacak bir tarafı yok ekrem imamoğlu'nun yaptığının. bakıyorum sözlükte ekrem imamoğlu'nu destekleyenler rte'yi her şartta destekleyen, yaptığı her şeyi haklı bulan akplilerden farksız. yanlış da olsa körü körüne savunuyor herkes kendinden olanı. böyle olunca bu ülke her zaman kaybetmeye mahkumdur. bırakın artık takım tutar gibi siyasi parti tutmayı. yanlışa yanlış diyin.
    diğer yandan aktif siyasetçiler arasında en güvenilir insan açık ara mansur yavaştır.

  • 23. yağmura en çok yakışan şey

    yazıldı mı bilmiyorum ama topraktır ulan. toprağa düşmedikçe yağmur dediğin şey afet.

  • 24. 16 ekim 2021 süleyman soylu'nun attığı tweet

    fark ettiniz mi twitin altında trolleri de yok artık, herkes kılıçdar'dan yana. demek ki içeriden birileri trol desteğini kesmiş kendisine.

  • 25. istanbul'da yol kesip cam yumruklayan taksici

    34 tjn 84 plakalı taksinin şoförüdür. işi iyice magandalığa bağladılar. ekrem imamoğlu'nun taksi projesine karşı çıkan herkes sorumlusudur. video

    3-5 iktidar yalakası plaka mafyası zengin olacak diye istanbul halkı bu magandalara maruz bırakılıyor. maddi olarak taksi kullanamayan ak seçmenin ise tabii ki umurunda değil. kaynak

  • 26. bekar erkek akşam yemeği

    az önce dünden kalma çorbayı ısıtıp içtim.

    levrek chevicheli taco, pesto soslu tortellini, karidesli makarna falan siz nerenin bekarısınız amk ?

  • 27. ülkü ocağı görünümlü polis myo

    bozkurt işareti ideolojik değil öyle mi?
    sen o sikim aklınla kendini kandırırsın anca. keşke askerde dayak kalkmasaydı, şu hareketi yapsaydın da görseydim diyeceğim ama muhtemelen ya çürüğe çıktın, ya da bedellisin.

    bakın ben 2013'te bunların ankara'daki büyük bilmem ne kongresine gittim arkadaşımın ricasıyla. baya böyle her şehirden otobüs dolusu binlerce insan, sloganlar, yeminler.
    türkeş'in mezarını ziyaretten sonra anıtkabir'e gittik. tamam gayet güzel, neticede en büyük başbuğ atatürk.
    sonra döndük spor salonuna. hazırlıklar falan yapılıyor, tezahüratlar, allaaah görmeniz lazım. birazdan bahçeli çıkacak kürsüye. o ara ben de gözümle süzüyorum sağı solu, bi baktım kürsünün arkasında abartmıyorum 10'a 10 bir türkeş posteri, solunda 5'e 5 bahçeli, sağında yine aynı boyutlarda gazi mustafa kemal.
    hah işte, bunların ülkücülüğü böyledir, adamcılık, reisçilik, ayakçılık. bunlara sorsan bilmezler ülkücülük nedir. polis bekleme noktalarında hilal bıyıklı gençler, böyle tuhaf tuhaf bakışlar, garip garip pozlar.
    valla biz de diyarbakır fiskaya'da çapraz duruşta tuttuk nöbetimizi, biz de ortaya canımızı koyduk ama elimizi kolumuzu şekilden şekile sokmadık.

    mesleklerin, özellikle de polislik, askerlik gibi olanların hem etik, hem resmi şartnameleri olur. ayrıca profesyonellik gerektirir. öyle her hareketi her yerde yapamazsın. ha içten içe yaşa istediğini ama bu mesleklerin kendi tüzükleri ve iç hizmet kanunları var, üzerinde o üniforma varken ortaya aykırı bir tavır koyamazsın. git evine, giy pijamanı, istersen amuda kalkıp ülkücü yemini et.
    bi de ben sanmıyorum videodaki herkesin o hareketi isteyerek yaptığını. işte bu video, devlet kurumlarının gırtlağına nasıl çöküldüğünün en büyük ispatı.

  • 28. ümraniye'deki devasa su gösterisi

    maliyeti ile kimlere milyonlar aktarıldığını merak ettiğim gösteri.

  • 29. the international 2021

    icefrog bu gece magnus yüzünden uyku uyuyamaz artık.

  • 30. getir yemek burger king yok böyle menü boyutu

    kesinlikle alınmaması gereken, adında yazmasa da çocuk menüsü büyüklüğüdür.

    hamburgerleri avuç içi kadar, patates orta boy yazsa da kutunun içinde el değmeden sayılabilecek kadar az, bir tek soğan halkaları normal boyutta, o da 4 adet... resmen çocuk menüyü, normal menü gibi satıyorlar ve adını da fantastik bir şekilde yazıp cezbettirmeye çalışmışlar...

    aynı ücrete adana, urfa, tavuk şiş vs alabilecekken uzun zaman sonra ilk defa burger king'den yiyeyim dedim ama ders oldu bana da. ben yandım siz yanmayın.

    hamburgerlerin resimleri için ;

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel

    edit1 : arkadaşlar meğer ne çok kin, nefret biriktirmişsiniz içinizde. birkaçına cevap vermek farz oldu.

    1- oradaki yuvarlak içinde r harfi küçük olduğu anlamına geliyormuş ama bu kadar özel bir bilgiyi bilmek için müdavimi olmak lazım diye düşünüyorum. son 5 yılda 3-5 defa fast food yemiş biri olarak bilemedim, affola.
    2- harras, file marketin kendi ürünlerinin markası. yakın zamanda bulunduğum semte açıldı, ben de ürününü ilk defa deniyorum. bir kaç malzemesi gayet güzeldi, ketçap çok başarılı olmasa da (tat'a kıyasla), güzel ürünleri var. hatta özelden (harrasın kornişon turşusu bide kapya biberli konservesi çok iyi ondan da al) yazan arkadaşlar dahi oldu.
    3- elim normal boyutlarda. kıyaslanabilir birşey ile foto çekmediğim için de affola. boyutu standart şu bardağı ile çay bardağının ağzını düşünün, bu ikisi arasında bir şeydi. resmen kurabiye boyutu...
    4- bu bana ders oldu. bir daha foto çekersem arka fonu düz seçicem. tırnaklarımdan harras ketçapa, yerdeki kilimden karşıdaki strecli masaya kadar her şey eleştirildi.
    5- rezalet başlığı açmadım, boyutunu eleştirdim. okuma yazma bilmeyen adam, buna rezalet mi diyorsun demiş. diyor muyum? hayır. ben sadece insanca, hakaret kullanmadan eleştirdim. başkaları aynı tuzağa düşmesin diye.

    saygı çerçevesinde eleştirenlere ve bilgi vermek amaçlı yazanlara saygılar.

  • 31. çok gezdiği halde instagram'a fotoğraf atmayan tip

    en doğrusunu yapan tiptir. gidilen her yeri, dinlenen her müzisyeni, yenen her yemeği paylaşınca ne oluyor? ilgi budalası gibi bir şey olunuyor.

    ne gittiğim yerden fotoğraf atarım ne dinlediğim konserden ne de yediğim yemeği atarım. her haltı paylaşana da asla saygı duymam.

  • 32. her yazardan 1 dizi tavsiyesi

    (bkz: blue mountain state)

  • 33. masterchef türkiye

    somer ve mehmet'in gerizakalı taklidi yaptığı bölüm olmakta. önce dilara konusunda şimdi de burcu konusunda olayı çarpıttılar. sanki haftalardır bütün terbiyesizliklere sırf reyting uğruna göz yumduğunuzu izlemedik. sergen kırosu "dön önüne" diyor. şefler hala "ne oldu biz anlamadık" diyorlar. anlamanız için daha ne olması gerekiyor? fiziksel müdahale mi? mobbing denilen bir şey var. haftalardır uygulanan bir bullying var.

    bir yerde okumuştum araz, sergen ve hasan "karşısındakiyle sürekli vaaz verir gibi üst perdeden konuşup, karşısındaki sinirlenip tepki verince alaycı şekilde gülerek cevap veren insanlar." topluluğu.

  • 34. lisansta en keyif alınan ders

    ilginçtir ki benim için alan derslerinden biri değil de, zorunlu ortak derslerden olan güzel sanatlar idi. öğretim görevlimiz olan kadın [maalesef ismini hatırlayamıyorum] bir arkeolog idi ve derslerinde slayt gösterisi eşliğinde [bizzat kendi çektiği fotoğraflar ile], katıldığı kazı çalışmaları ile ilgili belgesel tadında bilgiler veriyordu. indiana jones izlemek gibi bir şeydi, inanılmaz keyif alırdım [aradan 20 yıl geçmiş olması ise şaka gibi].

  • 35. yazarların sabırsızlıkla beklediği film ve dizi

    (bkz: house of the dragon)

    çok şey istemiyorum game of thrones‘un ilk üç sezonundaki tadı versin yeter.

  • 36. kaliteli insanı belli eden detaylar

    bir mekandan kalktığı sandalyesini düzelterek ayrılması

  • 37. squid game

    6. bölümden geliyorum;

    --- spoiler ---

    kuzey koreli kızın gözünden 2 damla yaş süzüldüğü anda benim de gözümden süzüldü. bir de kuzey koreli kıza bilerek kaybeden kız, sen ne koca yüreklisin be yavrum. kabadayı'daki sürmeli'den sonra 2. sıraya oturdun direkt göt konusunda. sendeki göt o oyunun içindeki en kral delikanlıda yok. sevdim seni pikaçu gözlüm. umarım başka kore yapımlarında da karşıma çıkarsın. beni bul.
    --- spoiler ---

  • 38. bahşiş vermeyen müşteri

    bütün bu bahşiş faşizanlığına karşı tam aksini destekleyen ve bunu dile getirmeyi bir görev edinmiş biri olarak benimdir.

    bir de türkiye’de kültür diyorlar. değil kardeşim, yok öyle bir kültür, bu sizin uydurmanız. ha siz vermek istiyorsanız yine verin beni alakadar etmez.

    yurt dışını bilemem ama geniş plandan bakınca bahşişin garson maaşlarının düşük olma sebebi olduğunu görebiliyorum. “maaş+bahşiş” üzerinden anlaşıyor herkes. ondan sonra 3 kuruşa yaşamaya çalışan müşteri bunun vicdan azabını çekiyor patron yerine.

    garsonlar, kuryeler (ve bahşiş bekleyen kim varsa) birleşsinler, maaşlarında iyileştirme talep etsinler, sonuna kadar destek olurum. gerekirse o patronlar batana kadar dışarda yemem içmem ama patrondan alamadığı haktan beni sorumlu tutmasın kimse.

    ben de yıllardır kendine bakmaya çalışan, maaşı ortalama bir insanım. “50 lira size koymaz ama o adam çocuuuna harçlık verir”miş. nerden biliyorsun koymadığını? benim yerime çalışan sen olmadığına göre bilemezsin.

    ayrıca kimse bana işimi çok çok süper yapsam da bahşiş vermiyor. hiçbir müşteri, hiçbir patron türkiye’de bir ekstra vermiyorken bu nerenin kültürü abi? yurt dışıyla iş yapınca işini iyi yaparsan beyaz yaka da olsan bonus alırsın. garsonlara özel bir şey değil bu. e peki hani türkiye’de beyaz yakaya bonus?

    bahşiş vermemeyi ölümüne savunacağım. garsonların maaşından da ben -yani sıradan halk- sorumlu olmayacağım artık. lütfen herkes muhatabından hakkını alsın. müşteri olarak bana da duyursun, desteğimi olurum.

    ha, bu prensibimi nadiren aştığım oluyor. mesela sürekli gittiğim bir yerde çalışan ve bizzat tanıştığım genç çocuklara harçlık veriyorum. birini ekstra zahmete soktuysam veriyorum. sürekli gittiğim yerlerde arada ikramda bulunuyorlar o zaman da veriyorum ama işini iyi yapması gereken biri işini iyi yaptı diye vermiyorum.

    bir gün çok iyi, terbiyeli müşterilere ikramda bulunmak kültür haline gelirse, bu durum müşteriyi sömürmekten çıkıp karşılıklı bir hal alırsa, o gün bahşişi savunurum.

    *kelime hatası düzeltildi

  • 39. recep tayyip erdoğan

    almanya'ya başkanlık sistemi öneren kişi. evet almanya'ya.

    hayır tek adam sisteminin türkiye'yi getirdiği noktanın ortada olmasını geçtim bunu almanya'ya bari söylemezsin.

  • 40. kişisel cehennemini nasıl tanımlarsın

    özgür ruhumun emilmesi ve yok edilmesi.

  • 41. bankta tek başına oturup denize doğru bakan adam

    benimdir. çok sevdiğim etkinliklerdendir. bizim de terapimiz bu.

  • 42. gezip tozmalarda 36 poz hakkı olunan zamanlar

    galiba yanımızda yedek film taşımanın da yasak olduğu zamanlarmış.

  • 43. benim artık anket şirketlerine güvenim kalmadı

    hahaha oylar %50'lerdeyken anket firmaları çok iyi, ama oylar %25'e düşünce anket firmalarına güvenim yok öyle mi bay recep?

    oylar daha fazla düşmeden anket yapmayı yasaklamaya ne dersin yasakçı bay recep?

  • 44. michael saylor'ın btc açıklaması

    128 milyar doların hesabını veremeyenler, 50 milyar dolarlık bitcoin'i de ezer, kimse merak etmesin.

  • 45. hayatın boktan olmasının en büyük sebebi

    (bkz: albert camus) un dediği gibi hiç doğmamış olmayı yeğlerdim. ama, bu artık mümkün değil. insan için bu dünya hayatını, yaşamı anlamlı kılan tek bir şey var. bütün yapıp etmelerimizin sonucunda istediğimiz tek şey: mutlu olmak. olsak bile bu ruh hali de kısa sürelidir. sürekli bir haz da mümkün değil.

    mutlu olmak amacı, insan için nihai amaç olsada son derece anlık bir ruh halini kapsadığı için kalan zamanlarda yine huzursuz olur, canımız sıkılır ve hayatı boktan görmeye devam ederiz.

    insan istemediği bir hayata doğdu. sırtımıza yüklenen yaşam bizim için ağır, pek acı, hayal kırıklıkları ve üstesinden gelinemeyecek pek çok görevi içerir. mutluluk olanaklarımız bünyemizle ve içinde yaşadığımız dünyanın fiziksel koşullarıyla sınırlı.

    en kolay olan ise aslında mutsuzluk. insanı mahveden şey; dış dünyadan ve diğer insanlarla olan ilişkiler ve bu ilişkiler sonrası gelen acıdır. hayatın en boktan anlarını bize yaşatan işte bu haricî acıdır. inzivaya çekilmek ve diğer insanlardan biraz uzak durmak iyi bir korunma yöntemi olabilir. sonuçta acı, bir duyumdan ibarettir. hissederseniz varolur. hayatın boktan olmasından uzaklaşmak için makul olan şey biraz inzivaya çekilmektir.

  • 46. alt sınıfın ayaklanmasını engellemenin yolu

    düşünmesine mani olmak, fırsat vermemek, dini ve milli değerler içine hapsetmek.

  • 47. masadan kalkarken yarım şişe suyu yanına alan kız

    oğlum bura türkiye saçma sapan başlıklar açmayın, belki size küçük bir şeymiş gibi görünebilir ama taviz tavizi doğurur hesabı. (evet öğrenciyim bazen su bile alacak param olmuyor)

    edit: başlığı ben gündeme getirmedim, benden hemen önceki entry silinmiş. ayrıca ben su tüketimi konusunda cidden çok hassasım yani 1 milyon insan benim gibi düşünse yaklaşık 250.000 litre su çöpe gitmez.

  • 48. 2021 ekonomik krizi

    hani her şey iyi olacaktı sayın akp sevdalıları?

    sizin kandırılmanızın ve bir kişiye olan sevdanızın bedelini neden ben ödüyorum? neden ben ve ailem daha iyi şartlarda yaşamamız gerekirken yaşamıyoruz? neden hayvan gibi çalışıp, üzerine geçip sıkıntısı yaşıyoruz neden ulan neden!

    buradan particilikten nemalananlara seslenmiyorum. onlar zaten çıkarları için her şeyi söyler. ancak, bir kuruş dahi menfaati olmayanlar size soruyorum neden? ne istedilerse verdiniz ve neyle kaldık biliyor musunuz?

    doğmamış çocuklarımız bile borçlandı o hastane, yollar, köprüler, havalimanları sayesinde.. memleketin özelleşmeyen bir tarafı kalmadı.. götümüzdeki donu bile dövizle alır duruma geldik.. enflasyon sokakta markette %40 açıkladıkları yarısı bile değil.. işsizlik söylemiyorum bile.. yağ alamıyoruz yahu yağ..

    hala %30 çıkıyor anketlerde.. aklımı yitireceğim. yeter be! krizmiş.. olsa olsa ahlak krizi olur!

  • 49. antidepresan etkisi gösteren şeyler

    birisini engellemek

  • 50. z kuşağının sabah akşam noodle yemesi

    z kuşağı devlet yurdunda kalan, porsiyonları yetmeyen, iki öğün bile doğru düzgün yiyemeyen, kahvaltısı akşam yemeği için uzun uzun kuyruklara girmesi gereken, cebinde doğru düzgün parası olmayan, odasında ocağı tenceresi olmayan aç bir kuşak.

    gizli saklı odaya soktuğumuz kettle ile bu yurtta ancak noodle yiyebiliyoruz acıkınca. çok özür dileriz sevgili büyüklerimiz.