Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. twitter'daki 330 tweetlik ilginç flood

    ilk tweet sonrasi okumadim. yazik. allah dusurmesin. kari kiz icin bu hallere dusulmez 91 dogumlu kardesim

    neyzen ne demis;
    mecnun gibi top muyum bir *m için öleyim.

    leylayı da s*keyim mecnunu da s*keyim.

  • 2. 9 temmuz 2020 sakarya patlaması

    nasıl ki soma katliamından sonra akp soma'dan birinci parti çıkmaya devam ettiyse, havai fişek fabrikasının patlamasından sonra da sakaryalılar yine ampule basacaklar. çünkü bu insanlar allahçı, reisçi. belki reisçilik allahçılıktan önce geliyordur, bilemeyeceğim. çünkü reis camiye gel dese hepsi gider, allah gel dediğinde gitmiyorlar diye biliyorum. her şeyin allahtan geldiğine, sınandıklarına inanıyorlar. olacağı varsa olur kafası yaşıyorlar. teknolojik imkan olsa da anüslerinde havai fişeği doğrudan patlatsa müsiad tayfa, dağda 3-5 pkklı kaldı dayanın, denildiğinde yine ses etmeyeceklerdir. bu insanları sıradan bir seçmen olarak değerlendirmek hata, hasta hepsi, sosyolojiden, politikadan ziyade tıbbın araştırma alanına giriyorlar. bunu samimi söylüyorum.

  • 3. 9 temmuz 2020 beşiktaş kasımpaşa maçı

    sivasspor:buyur beşiktaş kardeş sen 3. ol.
    beşiktaş:olmaz rica ederim, 3. olursam sergen'e bir şans daha vermem gerekir.sen ol bari galatasaray.
    galatasaray: bizde ya 1.sindir ya hicsindir. alın istemiyorum avrupa kupaları falan. geç alanya gözün bir avrupa görsün.
    alanyaspor: hayır efendim ne demek buyurun ben sonradan geldim. fenerbahçe sen ne dersin?
    fenerbahçe: ben düşmediğime dua ediyorum kardeş ne 3. lüğü

  • 4. erasmus muharrem

    bugün ansızın bi şey oldu, öyle ansızın bi şey oldu ki neye uğradığımızı bi türlü anlayamadık.

    ismini bilmediğimiz ve kendisini “enayi” olarak tanıtan bir eleman ortaya çıktı. bu ruh hastası twitter’da 330 tweetlik bir flood yapmış. öykü denen kezban bir hatuna yürüyor, yürüyor ve yürüyor. öykü’de az değil hani, enayi’ye karşı kapıları kapatmıyor ama tam olarak da açmıyor. tipik ilgi arsızı bir manyak.

    sonuç?

    öykü, erasmus için yurtdışına çıkıyor. orada bizim “erasmus muharrem” ile tanışıyor. erasmus muharrem çapkın, erasmus muharrem haşin, erasmus muharrem tam bir alfşaka lan şaka tipik fırsatçı ibnenin teki işte. hatunu denk getirince götürüyor haliyle.

    bizim enayi bunu öğrenince yıkılıyor. “onca yıl yanında olmama rağmen bana değil, erasmus muharrem’e verdi” diye ağlıyor falan.

    cevat kelle erasmus’tan bildirdi.

    edit: muhabiriniz hamit el sabah erasmus muharrem olduğu iddia edilen kişiyi buldu. bir tek tespih ve nargilesi eksik.

    edit 2: muharrem ince olaya müdahil olduhahahaaaa

  • 5. 10 temmuz 2020 ayasofya'nın ibadete açılma iddiası

    müzeyi camiye çevirmek yerine, önce şehit ailesine verdikleri sözü yerine getirsinler;

    (bkz: şehit ailesine verdiği sözü unutan vali)

    "er salih altuntaş, 14 temmuz 2019’da şehit oldu. acısı, ordu’da üflesen yıkılacak baba evine ateş düşürdü. vali, yüz yüze kaldığı yoksulluk karşısında evin tamiri için söz verdi.

    çivi çakılmadı. şehit ailesinin, kiremitleri kırık, çatısı akan, sıvası olmayan evi verilen söze rağmen 1 yıldır tamir edilmedi. aynı halde duruyor."

    şehit ailesinin evi

  • 6. yazarların en köylü özelliği

    (bkz: ağrıyan başa çaput bağlamak)

    10/10

  • 7. ilk defa silah sahibi olacaklara tavsiyeler

    tabanca alacaksanız ve daha önce çekirdekten yetismediyseniz, poligona gidip bir kaç kez atış yapıp da artık korkmuyorum demekle olmayacaktır.

    verebileceğim en büyük tavsiye almayın olacaktır.
    ılla ama illa alacaksanız, her silah acemi dostu değildir.

    öncelikle revolver silahlardan uzak durun, kaza çıkarmaya çok müsaittir.
    ruhsatınızı kaybetmeyin.
    pahalı bir silah almayın.
    yeni nesil silahlar artık kullanmayı bilen insanlara yönelik üretiliyor.
    horozu dışarıda bir model alın. gizli horozlu tabancalar acemiler için tehlikelidir.
    mümkün olduğunca az parçası olsun ve basit emniyet mekanizmaları olsun.
    silah namustur, kimseye benim silahım var diye hava atmaya çalışmayın, eşiniz bile bilmemeli silahınızin olduğunu bir noktada. namusunuzu ortalık malı etmeyin, kimseye emanet etmeyin.
    çocukların veya yabancıların ulaşamayacağı yerlerde saklayın.
    bilen biri yanınızda olmadan atışa gitmeyin. ben biliyorum kafasından çıkın.
    silah bir hobi ürünü değildir.
    her silah doludur mantığıyla hareket ediniz, daha 10 saniye önce boşaltmış olduğunuz bir silahı elinize alırken bile.
    hayatınızda bir kere başınıza gelebilecek bir olaydan kendinizi korumak için alınır. şov yapmak, magandalik yapmak, trafikte tartistiklarinizi tehdit etmek için değil.
    silah vatandaşa verilmiş bir özgürlük değil, neredeyse en büyük sıkıntı ve sorumluluklardan biridir.

    alacağınız silahı kullanım amacınıza ve kendi fiziksel özelliklerinize bağlı olarak belirleyiniz. dizilerden özendiğiniz veya görüntüsünü beğendiğiniz silahlar ideal değildir.
    yaban hayatında kendinizi korumak için şarjör kapasitesi az ancak büyük kalibreli silahlar işinize yararken, poligonda spor olarak ilgilenecekler uygun nisangah ve tetik özelliğine bakmalı, taşımayı gerektiren bir meslek sahibi olanlar hafif ve küçük ebatlarda silahlarla ilgilenmelidir. görev icabı taşıması gereken 1.60 boyunda küçük elleri olan birinin cz sp01 kullanması yanlıştır, ayni şekilde 200 boyunda ve büyük elli birinin kendini yaban hayvanlarından korumak için beretta 82fs kullanması gibi.

    ve de arkadaşlar. silah temizlerken ateş almaz. mermiyi namluya sürüp masaya koyup karşısında 50 yıl otursaniz dahi kendinizi vuramazsiniz. silah temizlerken kendini vurdu haberleri tamamen akıl dışıdır.
    temizlerken 1. şarjör çıkartılır. 2. en az iki kere sürgü çekilir, sonra da kovan deliğinden namlunun boş olduğuna bakılır. bunlar yapılırken namlu mutlaka canlı olmayan ve arkası açık olmayan bir yöne cevrilmelidir.
    bu iki adımdan sonra silahı alıp kafanıza taş gibi vurmadiktan sonra kendinizi öldüremezsiniz. bir demir parçası haline gelmiştir. bu 2 kural temeldir. bir zaman sonra kişide refleks halini alır.
    sökmeye devam edebilirsiniz.

    silaha özenmeyin, burada yazılanlara da hevesle bakmayın. itibar etmeyin. merakınız varsa en yakın karakola gidin, derdinizi paylaşın. sizi en doğru şekilde bilgilendirir ve ilgilenirler.

    ve de son olarak, almayın. acemi birinin elindeki silah korumaz, aksine sahibine zarar getirir.

  • 8. mezuniyetle işe başlama arasında geçen süre

    bir tek ben iş bulamıyormuşum. başlığı açan arkadaşa teşekkürler, gerçeklerle yüzleşmeme sebep oldu.
    akşamları meyve soyarak televizyon izlediğimde her gençten şu kadarı falan diye başlayan cümlelerle kendimi avutmuşum bunca zaman.

  • 9. aylık 20 bin tl maaşı dibine kadar hak eden meslek

    maden işçileri ama vermezler

  • 10. lc waikiki gönül ilişkisi yasağı

    bunu elestiren hangi evrende yasiyor merak ettiren, netflix evreni mi bu?

    dunyanin her yerinde, ufak buyuk butun sirketlerde, sirket icinde ayni ekipte calisan kisilerin gonul iliskisi varsa insan kaynaklarina bildirmesi istenir. nedeni de dusunebilen her canli icin cok basit. gonul iliskisi is iliskisiyle karismasin diyedir.

    adamlar isten cikarmiyor, soyleyin magazanizi degistirelim demis.

    ne var bunda elestirecek? haberin girisinden bile bok at izi kalsin haberciligi oldugu bariz.

  • 11. merhaba ben keişan sorularınızı yanıtlıyorum

    kimsiniz?

    edit: ulan adam kendini tanıtmaya sözlüğe geliyor kimsiniz sorusunu cevaplamıyor şaka gibi.

    edit2: entry bi işe yarasın bari buyrun evde midye tava tarifi

    edit3: taratorsuz midye tava mı olur diye mesajlar geliyor. çok haklısınız. tarator tarifi

  • 12. 8 temmuz 2020 tff yabancı kuralı

    sanıldığı gibi anadolu takımlarının işine gelmeyecek kural.

    süper lig'de galibiyet primi 2.7 milyon türk lirası. beraberlik pirimi de 1.4 milyon türk lirası. bu cepte dursun.

    bugün hemen hemen bütün kulüplerin parası dolar/euro üzerinden kasalarında duruyor. bunun öncüsü de faruk süren dönemi galatasaray'dır. daha sonra ünal aysal dolara geçerek bu yapılanmayı türkiye'de yaygın hale getiren başkandır. 2013 sonrası ikinci lig takımları borçlarını tl olarak yapılandırırken kasadaki parayı dolar olarak tutmayı tercih etti. devlet de buna göz yummak zorunda kaldı. yoksa hepsi batacaktı. bu da cepte dursun.

    yayın gelirinin de 5.80'den sabit kura sonrasında da %20 civarı bir indirimle verildiğini düşününce ortalama ya da düşme hattında bir süper lig kulübünün geliri sahada 30-40 milyon lira arası. üstüne bir de katılım payını eklediğiniz zaman bu gelir 70 m lira civarına çıkıyor. oldu ki bu takımlardan 1-2 oyuncu 2m euro civarı bir takıma satıldı diyelim. 15 de oradan ekleyelim. sadece sportif a.ş futbol kazancı bir takımın 85 milyon lira civarı bir gelir elde ediyor. düşme hattı civarında takılan bir takım en az 85 milyon lira gelir kazanıyor. sadece sahaya çıkıp 1.2 civarı bir puan ortalaması tutturduğu halde. bir de bunun üst sıralara oynayan anadolu takımları var. bu da cepte dursun.

    düz bir hesapla futbol a.ş'ye tff-kulüpler birliği gelirlerini hesapladık. gelelim sponsorluklara. göztepe, fenerbahçe, kasımpaşa, antalya, başakşehir gibi yarı sahipli mantığıyla yönetilen -burada bir ima yok, başkan kendi şirketini sponsor yapabilir, sahipli kulüpler isterse toto oyuncak yumurtaları reklamı bile verebilir- kulüpleri bir kenara bırakırsak ortalama göğüs reklamı sponsorluğu senelik 7-8 milyon lira. sırt, kol, medikal, stat, idman sahası gibi sponsorluklar da 2-3 milyon lira gibi bir gelir getirdiği düşünüldüğü zaman 10-15 milyon lira buradan geliyor. bir de isim sponsoru gibi son derece amatör ve ilkel bir yöntemi de hesaba katarsak toplam sponsorluk payı 20 milyon liraları bulabiliyor. cebimiz doldu taştı, ama tl bazından. yani 110 milyon lira civarı bir geliri olan ve düşme potasında olan bir takımımız var...

    bu takımların genel kadro iskeleti de fiziksel güce ve hıza dayalı oyunculardan oluşur. genelde fransa, portekiz, ispanya liglerinin çerini çöpünü toplayıp getirir. 500m euro gibi maliyetlerle bir transfer yaparlar. bonservis ödemezler. kadronun toplam maliyeti taş çatlasın 10 milyon eurodur. 70 milyon liraya bir takım yaparlar özetle. transfer ettikleri ve verim aldıkları oyunculara genelde alınan maliyetin en az 4 katına başka bir kulübe itelenir. en az 4 kat... 300-400 bin euro bir maaştan çıkıp üstüne bir de 2 milyon euro civarı bir bonservis girdisi eklenir kasaya. bu paraya dokunmazlar genelde. aklıma ilk gelen örnek mbaye diagne... ne yazık ki bedelsiz gelen bir topçuyu 13 milyon euroya galatasaray'a satarlar. bu 13 milyon euro galibiyet ve yayın gelirinin tamamına eşit neredeyse. 13 milyon euroya hangi yerli oyuncu satılmış ki anadolu takımı satsın.

    bir başka nokta da borç yapılandırılması ve sabit kur denklemi. sen kasadaki kur cinsinden paraya dokunmadan transfer yapabiliyorsun. evet çok ilginç ama yapabiliyorsun. üstelik bunu 7.70 euro üzerinen transfer yaptığın ve 5.80 - %20 üzerinden aldığın yayın gelirine dokunmadan yapabiliyorsun. bugün sözlükte ortak bir kulüp kursak bu mantıkla her sene ligde duracak ve en az 10 milyon euro -euro, evet- getirecek bir yatırımımız olabilir. boşuna mı bakan kardeşleri, müsteşar yeğenleri, belediye başkanlarının çocukları kulüplere çöküyor?

    özetle; yerli yer çöp topçulardan kulüp kasasına girecek kur bazlı para, kulübün işleyişi ve devamlılığı açısından transfer edilen yabancı oyuncuya verilen, elde edilen paranın yanına hiçbir şey. adam akıllı bir kadroyla 15 milyon euro civarı bir takıma avrupa ön elemesi oynayan kaç takım çıktı bu ligden. ama yerlilerle oynayan takımların sayısı 5i geçmez. ikinci lig topçuları ve atanamamış nuri şahin'lerle kurulan kadroların maliyeti, yabancı topçularla kuracağın maliyetten de pahalı. eğer bir kısıtlama varsa bu sadece topçunun ve menajer şirketin elini güçlendirmiyor. aynı şekilde transfer edeceğin yabancı futbolcunun da alternatifinin olmayışını hesaba katıp fiyat yükseltmesini sağlıyor. bir türk alışkanlığıdır, pazarlık bizlere göre fiyat kırmak demektir. eğer fiyat kırmak yöntem olmasaydı bugün 3 büyük dışında tek kulüp dernek statüsünde olmazdı. sen fiyat kırıp getiremediğin bir topçu yüzünden galibiyet primlerinden, potansiyel bonservis gelirinden mahrum kalıyorsun.

    e peki bu anadolu kulüpleri hiç mi yerli oyuncu parlatıp satmayacak? diye düşünülebilir. tabii ki parlatıp satacaklar. ancak bunların hiçbiri geçmişteki "pornografik ücretlere" yaklaşmayacak. çünkü daha önceki kurallar gökten zembille inmişti. bu kural ise en az 2 sezondur konuşulan bir kural. ve doğal olarak da bütün takımlar planlarını bu kurala göre yaptı. fenerbahçe'nin ali koç'la ilk sezon yaptığı ve çok eleştirilen transferler bile lig ortalamasını düşününce gayet iyi transfer olarak gözüküyor bu kısıtlamayla. aynı şekilde geçen sezon anasına sövülen ömer bayram'dan dinamik bir sol iç yaratabiliyorsunuz. vitaminsiz bir emre akbaba size maradona gibi görünmeye başlıyor. ersin gibi üçüncü ligde bile oynayamayacak kapasite bir kaleci bile beşiktaş'ın yeni rüştüsü olarak pazarlanmaya başlıyor. dorukhan gibi pozisyon almasını bile bilmeyen, sadece hırs ve mücadelesi yüksek bir topçu bile beşiktaş'a sözleşme konusunda sıkıntı yaratabiliyor. serdar aziz gibi kronik sakat ve potansiyel kırmızısı bulunan stoperin fesih ücreti, oyuncunun maaşına yansıtılarak fenerbahçe tarafından galatasaray'a ödeniyor.

    özetle milli takımdan kulüplere kadar, lig kalitesinden yayın gelirine kadar, sponsorluk bedelinden store gelirlerine kadar her şeyi alt üst edecek bir kural bu. ne anadolu kulüpleri ne de büyük takımlar bu işten kazançlı çıkmayacak. aynı şekilde topçular da 4 senelik kontratı aldığı an verimleri düşecek. çünkü adamın bir avrupa hayali olmayacak, tek sezon top oynayıp kapağı üç büyüklere atmaya çalışacak. bir nüve bulan takım ligi domine edecek. piyasadaki bütün ortalama türk pasaportuna sahip futbolcular büyükler tarafından toplanacak, anadolu kulüpleri batacak.

    başta bein sports olmak üzere fiyat kıran bütün bileşenler kazançlı çıkacak. çünkü belli bir süre sonra ligin kalitesi düştü denerek yayın gelirini çok büyük oranda kıracaklar. menajerler zaten mert hakan yandaş örneğinde görüldüğü gibi 500 bin euro danışmanlık ücreti için başka bir kulübü kafa kola alacak. topçular zaten memnun, ne rekabet var ne satılma korkusu yan gelip yatacak. olan çocukluğundan beri hayatlarında önemli bir yere sahip olan kulüplerini destekleyen biz taraftarlara olacak. alanya deplasmanına çıkarken heyecanlanmayacağız çünkü alanya galatasaray'a bir daha 4 atamayacak. antalya ile şükrü saraçoğlu'nda oynayan fenerbahçe 40 dakika topun oyun kalıp bir gol attığı maçı kazanacak ama mutlu olmayacak.

    bu kafayla devam edilirse de yeni kuşak tıpkı çin, japonya, kuzey afrika ve ortadoğu ülkeleri çocukları gibi avrupa takımlarını tutacak. arda turan'ın oynadığı takım için 2 saatimi ayıramam. açarım david luiz'in aptalca penaltı yaptırdığı premier lig maçını izlerim. arsenal'i tutarım. yine de arda turan'ın oynadığı, evlatçılık ve hamasi milliyetçilik kolan türk takımını izlemem. arda galatasaraylı da orijinal lisanslı formanın taşraya ulaşması için 4 ay bekleyip sezon ortasında forma alıp havalara uçan ben değil miyim?

    sizlere karikatürize bir şekilde bağıra bağıra istiklal marşı okuyup 20 dakika yerde yatan topçularınızla başarılar. ben yokum.

  • 13. bein sports üyelik iptal kampanyası

    yabancı kısıtlıması sonrasında katılmak farz olan kampanyadır.

    kusura bakmayın kimse benim zekamla dalga geçemez, ismail köybaşı, alper potuk, sabri sarıoğlu, selçuk şahin gibi adamların zidan muamelesi gördüğü günlere dönüş demek olan karara destek olamam.

    ayrıca bütün takımlar yabancı sınırlamasına karşı, federasyonu bütün takımlar seçiyor, ama federasyon tüm takımların itirazına rağmen yabancı sayısını kısıtlıyor. soru net niye federasyon yönetimini değiştirmek için futbol takımları beraber hareket etmiyorlar?
    cevap;çünkü türk futbolunu siyaset yönetiyor, hiç bir başkanın iradesi yok. cesaret gösterirlerseler ihaleleri kaçar!

  • 14. fatih terim

    yabancı kuralı konusunda özetle; kısıtlama yaparak, yasaklayarak herhangi bir şeyin geliştiğini görmedim, demiştir.

    bazı komisyoncu teknik adamlar alper potuklara, ismail köybaşılara 8-10 milyon euro verilemiyor diye üzülüp, üstüne milli marş ile ucuz milliyetçilik şovu yaparken, fatih hoca vizyonuyla neden tarihin en başarılı teknik adamı olduğunu gösteriyor.

    not : bjk

  • 15. akp gidince ülke isviçre'ye dönüşecek sanmak

    istanbul 1 senede adam olmay basladiysa, ankara’dan her gun gol haberi geliyorsa dönüşür

  • 16. bir erkeğin boş biri olduğunu anlama yöntemi

    kalabalık arkadaş grubu toplanmalarında, özellikle kızlı erkekli gruplarda grubun sessiz, muhtemelen özgüveni düşük elemanına sürekli yükleniyorsa, üstünden şaka yapıyorsa, eziyorsa, utandırıyorsa bomboş bir adamdır. salın gitsin. kendi egosunu tatmin etmek için iki gün sonra daha da rezil durumlara düşürür kendisini.

  • 17. yalova'da şort giydiği için darp edilen kız

    ölesiye darp edilmiş ama ilk yaptığı şey twitterda bütün erkeklere nefret kusmak öyle mi? 9/10 kurgu, türkiye'de iş yapar.

  • 18. ölüm raporuna covid-19 yazmayınca darp edilmek

    bir ülkenin doğru bilgi alma hakkını savunmuştur. kesinlikle çomar değildir. "yakınımız öldü neden kurtaramadınız" diye değil, "neden insanlardan bunu saklıyorsunuz, bu şekilde daha çok ölüm olur, sorumlusu olursunuz" mantığıyla hareket etmiştir.
    ben şahsen yanlış bir şey görmüyor, üzerine de teşekkür ediyorum.

  • 19. kedi beslenen evlerin leş gibi kokması

    kedinin kumu, tuvaleti, yemi, vb. etkenlere göre değişebilen durumdur. siz iyi bir kum, kapalı tuvalet ve kokmayan bir yem alırsanız, emin olun hiç bir koku olmuyor evin içinde. tabi bir de kedinin sağlığına dikkat etmeniz lazım. kedilerin ağzı çok fena kokar mesela hastalık varsa. diğer türlü hayvan zaten senden benden temiz.

  • 20. 8 temmuz 2020 alanyaspor galatasaray maçı

    yok rakip takım taraftarı ezikmiş ondan yazıyomuş,
    yok beriki daha kötüymüş,
    yok gs zaten çok iyiymiş atlatırmış.

    bak kardeşim,
    ne zaman bir takım büyük hayal kırıklığı yaşasa, rakipleri gelir taşşak geçer.
    şimdi galatasaray ve fatih terim rezil rüsva oluyor.
    tabii ki rakiplerin gelip billur geçecek seninle.
    geçen ay "hepinizi üst üste koyup sikicez" yazıyordun buralarda. o delikanlıdan eser yok, şimdi ağlak ağlak "ama rakipler çok ezik ondan yazıyolar" diyosun. nooldu? hani sikiyodun herkesi? üst üste salamura mı yaptılar calatacarayı?

    bu lafların bu kadar altında kalacak bir tipsen, öyle "üst üste koyar sikeriz" demiceksin. eğer diyorsan da rezil olunca uslu uslu emziğini alıp oturacaksın, biz de seninle de, takımınla da, o sahtekar teknik direktörünle de taşşak geçeceğiz. ligin en pahalı ve iyi kadrosunu kurup da bu kadar rezil olmak da ilginç vaka gerçekten. diagne + falcao + ryan babel ile seneye devam edersiniz paşa paşa, hepsini üst üste koyar nerenize sokuyorsanız sokarsınız artık.

    ha son olarak
    k a ç a c a k

  • 21. 9 temmuz 2020 galatasaray açıklaması

    galatasaray'ın resmi twitter hesabından yaptığı açıklamadır.

    açıklama

    --- spoiler ---

    "yabancı sınırlamasıyla ilişkin bu karar geçmişte olduğu gibi gelecekte de türk futboluna hiçbir yarar sağlamayacağı gibi kulüplerimizin uluslararası alandaki rekabetini de olumsuz yönde etkileyecektir."

    --- spoiler ---

  • 22. pizza almamak için geçerli sebepler

    lahmacunun daha ucuz ve daha güzel olması.

  • 23. 31 ağustos 2020 okulların açılması

    sayın husband vakaların seyri bu hızla düşmeye devam ederse açılabileceğini beyan ettiler. demek ki şu ana kadar vakaların seyrinden memnun benim anladığım o. lakin onun görüp de bizim göremediğimiz şey nedir onu çözemedim. çalıştığım bölgede mart- haziran ayları arasında tespit edilen toplam vakanın en az 2-3 katı haziran ayından sonra tespit edildi. hangi meslektaşımla görüşsem bu konuda ağız birliği yapılmış gibi aynı ifadeleri veriyorlar. haziran ayına kadar covid tespit edilen hastayı merkezdeki pandemi hastanelerine gönderebiliyorduk. yer olmaması gibi bir sıkıntı yoktu. şimdi hastane dolu diye nakile izin verilmiyor. kendi hastanemizde tedaviye devam etmemizi istiyorlar. bütün bunları görünce beyan edilen rakamlara inanmak hayli güç geliyor bana.

    okulların açılması demek bulaş olayını en az 3-4 kat arttırmak demektir. umarım bunu doğru hesaplarlar. bakalım görelim.

  • 24. maske takmadığı için ceza kesilen kadının feryadı

    15sn dayanabildim çok yoruldum ve kapadım.feminist düşmanı da değilim sanırım genel olarak insanoğlundan çok sıkılmışım.

  • 25. tunceli'de dağ keçisi avlama ihalesi

    bir ülke komple doğaya, tarihe, kültüre yaşayan her şeye düşman olabilir mi ya! inanılır gibi değil...

    tunceli'de kendi halindeki dağ keçilerini öldürmek için adamlar ihale açmışlar. ihale açmışlar tekrar ediyorum.

    dağ keçileri öldürülmesin

  • 26. #netflixüyeliğimiiptalediyorum

    netflixi televizyon dünyasından ayıran tarafın insanın kişisel zevkine göre şekillenip, istediğin içeriği izlemeyi seçebilmek olduğunu bilmeyen insanların katılacağı fikir.

    televizyonda kanallar var. açıyorsun. istedikleri zaman sana saatler sürüyormuş gibi gelen reklamları izletiyorlar. izlemek istediğin bir şey varsa o saatte orada bulunmak zorundasın. spesifik bir şey izlemek için televizyonun başında değilsen de kendi seçmediğin, bir nevi sıkıntıdan izlemek zorunda kaldığın yapımlara talim etmek zorundasın.

    netflixin bu kadar tutmasının sebebi size bu seçim hakkını vermesidir. isteyen istediği yaş, zeka seviyesine hitap eden yapımı izleyebilir. aralarından beğendiğin iki üç tanesini izlersin. hepsini sevmek zorunda değilsin. ha eğer hiçbirini sevmiyorsan da abone olmazsın direkt olarak. bu açıdan size kalitesiz gelen bir diziyi, filmi veya belgeseli izleyip izlememe seçimini size bırakır.

    bu yüzden katılmadığım kampanyadır. bence de izlenecek bir yapım değil fakat bunun için netflixi suçlamak saçma olacaktır. insanların üyeliğini iptal etmesi sorun değil de bunu bir protesto gibi dile getirmeleri yersiz bence.

  • 27. en iyi tost kombinasyonu

    80'lerin sade kaşarlı tostları şuradaki tüm komboları siler atar. o zamanın gdo'suz hamuru, peyniri, yağı.. elde telefon yok. internet yok. akepe yok. kadıköy'desin. hafif yağmurlu, karanlık, serin bi hava. üüü.

  • 28. survivor 2020 ünlüler-gönüllüler

    barış denen vasat, " survıvor'a tarih yazmaya gidiyorum, yazdığımı da düşünüyorum" he birader tarih yazdın tersten, bu yarışmanın en vasat finalisti olarak tarih yazdın lol

  • 29. 9 temmuz 2020 evin önünde vurulan köpek

    olayı twitter üzerinde gördüm ve yeterli insana ulaşmasını istediğim için buraya yazıyorum. bu tarz olaylar gündemde kalmadığı sürece herhangi bir sonuç vermiyor. bugün böyle bir şey yapan bir piskopat yarın ne yapar belli değil. kaldı ki ortada hayatı ellerinden alınmış bir can var.

    manyağın birisi sabah 5'te uzun namlulu silahıyla komşusunun evinin önünde duran köpeği ardı ardına kurşunlayarak öldürüyor. şahsın ismide verilmiş durumda.

    linkte hem olayı hem de olaya dair fotoğrafı görebilirsiniz. şimdiden uyarayım fotoğraflar çok üzücü ve rahatsız edici. ama bu olayı gündemde tutmak için en azından hesabınız varsa paylaşın.

    twitter linki
    twitter link 2

  • 30. ekşi itiraf

    bir süredir yazmakta olduğum oldukça resmi bir raporda yabancı bir kaynaktan alıntı yaparken "double edged sword"u iki ucu boklu değnek olarak çevirdim az önce. dün de "you reap what you sow"u yazın yediğin hurmalar kışın götünü tırmalar olarak çevirmiştim. nasılsa rapor redaksiyondan geçecek, maksat biraz gülelim.

    çok canım sıkılıyo.

  • 31. lc waikiki lgbt yasağı

    ticari kuruluşların tek amacı daha çok para kazanmaktır. bu sebepten dinleri, dilleri, ırkları, siyasi görüşleri olmaz. aldıkları bu karar da hedef kitlelerinin bir yansımasıdır. batı dünyasındaki markalarda da durum aynı şekildedir. siz sanıyo musunuz ki lgbt hakları çok umurlarında? bütün bunlar marka imajı yönetiminden başka bir şey değil. yarın lgbt bireyler lcw müşteri kitlesinin %51'ini oluştursun o zaman en önden lcw savunmaya başlar lgbt haklarını. çok kafaya takmamak lazım bu durumları. önce toplumlar değişmeli ki toplumlardan nemalanan markalar değişsin.

  • 32. %99 emin olunan fakat kanıtlanamayan şeyler

    malum kişinin diplomasının olmaması.

  • 33. fake hesap açarak sevgilisini sınayan kadın

    sevgilisine, fake hesapta davrandığı gibi davransa zaten ilişkisi yoluna girecek olan kadındır.

  • 34. cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığı binası

    (bkz: aktroll koordinasyon merkezi) olarak hizmete gireceğini düşündüğüm bina.

    12. kat twitter hashteg genel müdürlüğü.

    şaka bir yana iletişim başkanlığı yerine (bkz: propaganda bakanlığı) yazsalarmış daha bir samimi olacakmış.

  • 35. erkeklerin zeki kadın sevmemesi

    aşırı sosyal bir bay olarak gözlemlerimden yola çıkarak kadınların %99.3'ünün zeka denilen kavramı tamamen götünden anladığını rahatlıkla söyleyebilirim.

    şöyle ki iğnelemeyi, laf ebeliğini ve şark kurnazlığını üstün zeka göstergesi olarak kabul ediyorlar. bundan sebep büyük çoğunluğu kendini zeki sanıyor. lakin gerçek zeka bu değil.

  • 36. johnny depp'in yatakta kaka bulduğu için boşanması

  • 37. bir erkeği evliliğe razı etmenin yolları

    sanırım kadını en çok aşağılayan başlıklardan birisi bu olsa gerek. bu başlıktan anlıyoruz ki kadın otomatik olarak evlilik isteme kodları ile dünyaya geliyor ve çocukluğundan beridir gelinlik ve düğün hayalleri kuruyor, beyaz atlı prensini bekliyor. erkek ise bu konularda hiçbir duyguya sahip olmadığı için direkt olarak ikna edilmesi gereken cinsiyet oluyor. çünkü toplumsal anlayışa göre kadın sinsi bir şekilde ağına düşürmesi gereken erkeği bekliyor ve erkek ise bu ağdan kurtulmak için her şeyi yapıyor.

    halbuki günümüzde ikna edilmesi gereken cinsiyet aslında kadın olması gerekirken bizim toplumda hala erkeği ikna edecek kadın ve yuvayı dişi kuş yapar anlayışı hakim olmaya devam ediyor. özgürlüğünü kazanmış bir kadının bir erkekle evlilik çatısı altında ilgilenmeye çok hevesli olduğunu zannetmiyorum. üstelik onun akrabaları, biricik ailesi, yetmedi doğacak çocuklar ile ilgilenmek için ömrü boyunca kendini feda etmeye istekli olması için kadının çok ciddi anlamda aşık falan olup gözlerinin kararmış olması gerekiyor. üstelik duyduğum evli erkeklerin aldatma olaylarına hiç girmiyorum bile. bir kadının hayatını bir adama adaması için çok şeyi göze alması gerekiyor ki bunu yapacak kadın sayısı da oldukça az benim gözümde.

    kısaca bu toplumda bir kadının evlenmesi için aklını kaçırmış olması gerekiyor ki üstelik bir erkeği ikna edecek kadar düşmek oldukça ütopik geliyor bana. sonuçta kimse kimseyi ikna edemez ama artık kadınların evliliği bir mucize olarak değil de bir lanet olarak gördüğünü de bilmek gerekiyor. kadınların evlenmek istediği dönemler çok eskilerde kaldı artık.

  • 38. ilk türk vampir dizisine verilecek isimler

    hükumet

  • 39. 9 temmuz 2020 muğla sahillerine çökülmesi

    yabancı bir düşman gelse. ben bu halka nasıl zulüm ederim diye düşünse aynı böyle şeyleri yapardı.

  • 40. neden sevgilin yok

    aradım olmadı. aramadım olmadı. her boku denedim olmadı. iyi kötü buldum yine olmadı. başladığım yere geri döndüm. kimse için tanımaya değer biri olarak görünmüyorum. lan burada böyle bir çocuk varmış kimmiş neyin nesiymiş diye yaklaşan olmadı bu zamana dek. görünmez biriyim. benim kapısını çaldıklarım ya cevapsız bıraktılar ya da ilişkiden kaçtılar. ama benden kaynaklı ama kendilerinden. bilemiyorum.

    kim nasıl nereden ilişki ve iletişim kuruyor anlamıyorum zaten. kadınların güya arzuladığı birçok şeye sahibim (para ve brad pitt olmak dışında) ama kimseden kıymet, merak gördüğüm olmadı. bir iki kişi oldu elbette, olmadı değil. onlar da benim radarıma girmediler. zaten yalnızlık çağın problemi olmuş. default olarak sosyal izolasyona sahip haldeyken hepten imkânsızlaştı. modumuz kalmamıştır

  • 41. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    bakın şimdi size iki kelam edeyim. bu yazdıklarımı muhtemelen 10-20 kişi anca okur. çünkü burada insanlar yalnızca telegram adreslerini bırakıyorlar ya da başka şeyler. tek satırla işlerini hallediyorlar.
    sevmek sevişmek, dertleşmek bunlar güzel şeyler. kesinlikle anlıyorum buradaki erkekleri de kadınları da.
    ben ömrümün 1/5'ini evli olarak geçirmiş biriyim. hala sürüyor evliliğim. başlarda verebileceğimden fazlasını verdim. o kadar özverili davranıyordum ki, yaşadığım şeyin farkına dahi varamamışım. evliliğinde, kullanıldığını hisseden var mı aranızda mesela?
    bütün gün, kafam çatlayana kadar çalışıyordum. eve geliyordum, bir de evde ev işlerine yardım ediyordum. tamam, hiçbir derdim yok bu konuda. tabi ki edeceğim. hala ettiğimi bile söyleyebilirim. ama bir zaman sonra bu benim gözüme batmaya başladı. çünkü iş bölümü, farklı bir boyuttaydı.
    sanki ben iş yerindeyken iş bölümü diye bir şey yok, eve geldiğimde ''sen şunu yaparken ben de bunu yapayım.'' - ''sen şunları kaldır da ben de şunları koyayım.'' - ''şunları sil tozunu al ben de şu odayı toplayacağım.'' şeklinde olduğunu fark ettim.
    yahu dedim, bu arkadaş bütün gün evde ne yapıyor?
    ne yapıyor olabilir? instagram. allah bu instagramın da belasını versin ayrıca. benim evliliğimi mahvettiği için demiyorum. kullanmıyorum ben instagram. ama türkiye'de sanırım instagram kullanmayan 12-40 yaş arası insan sayısı çok çok az.
    neyse ya ben ne diyordum? heh, evden geliyorum abi, yatıyor. yemek? yok. makarna var. tamam, eyvallah. makarna yiyelim. ama suyu kim koyacak? ben. tamam suyu da koydum. ''şu tabakları da sofraya götür.''
    götüreyim.
    'ya içecek getirmeyi unutmuşum.'
    tamam, onu da alırım. sorun yok.
    bak bunların hiçbiri sorun değil. yaparım. hiç de üşenmem. ama hiçbir şey yapmayıp, yani bir çaba görmedikten sonra, benim yardımımı beklemesi benim canımı çok sıkıyor. 1 ay boyunca elektrikli süpürge açılmıyor evde. her yer saç kıl içinde. pislikler kapı arkasına neredeyse topaklanıyor.
    yine sorun değil. ama ben bunları söylediğimde, 'sen yardım etmiyorsun.'a geliyor olay. yahu ben daha ne yapayım? bunları söylemek için bile 1 ay bazen 1.5 ay bekliyorum. illa yani yüzüne mi vurmak lazım pisliğini?
    hadi bunları da geçtim. ev halidir. temizlenir. ütüsüz gömlekler, hırkalar ile kapatılır. pantolonlar zaten kottur, yıkanır, asılır ütü istemez falan. giyerim. öyle jilet gibi dolaşacağım diye bir talebim de olmaz. ütü yapmayı bilsem, kendim yaparım zaten. bak evde destek olmadığım tek iş o olabilir. onun dışındakilerin hepsinde ''müşterek''.
    neyse, ne diyecektim. heh, bunların tamamı bir şekilde düzeltilir. ama işin içerisinde hakaretvari şeyler olduğunda, onun dönüşü olmuyor. bir insan, başka bir insana, bırak kocasını/karısını, bazı şeyleri söylememeli. küfürden bahsetmiyorum. onu da etmemeli ama bazı kelimeler vardır küfürden beterdir. onlar unutulmaz. yani birine mesela ''amına koyayım senin'' dersin, alınmaz, ama ''hayatımda senin kadar karaktersiz birini tanımadım.'' dersin, buna çok bozulur. bahsettiğim şey buna benzer.
    bazı kelimeler, evliliklerde yasaklanmalı. biz yasaklayamadık başta. ki başlarda çok güzel giden bir evliliğim vardı. sonra baktı ki bu adam o ne yapsa alttan alıyor, abarttı da abarttı. artık benim özgür irademle karar verdiğim tek bir şey kalmadı. kukla gibiydim.
    ne zaman ki sözlükte birileri ile konuşmaya başladım, o zaman kendimi özgür hissettim. çünkü gerçek dünyada birisi ile tanışma şansım yok denecek kadar azdı. tüm sosyal çevrem belli, evden işe işten eve bir hayatım vardı. kimle ne ara tanışacaktım? kime kendimi bu kadar detaylı anlatabilecektim?
    tanıştığım insanlar oldu evet. az önce bir kişiden bahsettim, ama çok insan oldu. hepsi bana bir şeyler kattı. pek azı ile konuşmanın ötesine geçtim. bir elin parmak sayısı kadar olmayanı ile de görüştüm.
    bir tanesi diğerlerinden farklıydı çünkü ona karşı gerçekten, tam manasıyla adını koyamadığım, daha önce hissetmediğim şeyler hissediyordum. ona da bunu zaten bir şekilde belli ediyordum. gerçekten öyleydi. onun da benimki gibi prangaları vardı ancak o, benden ziyade, mutluydu. ben mutsuzluğumu kendime bahane edinmişken, o farklı heyecanların peşindeydi. neyse, zaten onu konuşmayacağıma dair de sözüm vardı, şöyle toparlayayım,
    o gitti, başkaları geldi. başkaları ile görüştüm, onlar da gitti. hiçbirinin peşinden koşmadım. koşmam da. bu gururdan vs değil; ben kimsenin hayatına kıymık gibi batmak istemiyorum. nasıl ki ben mutsuzluğum içinde mutlu bir an arıyorsam, onlar da yaşadıkları her ne ise, onun içinde kendilerinde olmayanı arıyorlar. bende buluyorlarsa ne ala. bende artık bulmuyorlarsa, diyecek sözüm yok. yapışamam. gitmek isteyeni tutamam. üzmez mi bu beni? üzer.
    yeni insanlarla tanıştığımda, gidişiyle beni üzenleri unutur muyum? unutmam. geçmişimi neden unutayım? hatırlarım. hatırlarım ki etrafımda kimse olmadığında, gelsin aklıma. burger king dediğimde, herhangi bir otopark gördüğümde.. ne bileyim ya, unutmam işte.
    şimdi siz diyeceksiniz ki ''aq bu kadar şeyi kim neden okusun?'' okumasın abi. ben derdimi bi dökeyim şuraya. sıkılıyorum. bunalıyorum. neden geldim ankara'ya diyorum. eskiden böyle biri değildim, gittikçe yaşlanıyorum.
    mesela bak size bir itiraf, bunu aslında kendimden bile saklamayı düşünüyordum. geçenlerde yine sözlükten biri ile konuştum. biraz sohbet muhabbet ettikten sonra, hanımefendi çalıştığım yerde yaptığım bazı yaramazlıklara ilgi duymuş olacak ki, beni davet etti. çalıştığı yere. ben de o gün müsaittim. dedim ne olacak, 15 dk mesafe sonuçta. bir gideyim, hiç olmadı iki muhabbet eder, çay içer dönerim.
    neyse efendim, atladım arabaya, gittim söylediği adrese. çalıştığı yer bir kamu kurumu, onun sokağında bekliyorum. geleceğini söylediği saat geldi, yok. 15 dk geçti. yok. yarım saat oldu, ha geldim ha geleceğim. çıkıyorum çıktım, az sonra oradayım birazdan varıyorum derken 45 dakikaya yakın bekledim.
    sonra ne dedi biliyor musunuz? ''kusura bakma, seni beğenmedim. o yüzden gelmedim.''
    bakın ben çok yakışıklı bir adam değilim. ama en azından oturup bir sohbet edilecek biri olduğumu düşünüyorum. hayatımda bu kadar aşağılandığımı hatırlamıyorum. darbe üstüne darbe derler ya, yedikçe yedim yedikçe yedim. nasıl ayağa kalkılır? soruyorum. bir insan, buluşmaya gittiği kadın tarafından böyle bir bahaneyle ekiliyorsa, ulan yüzüne bile bakılmayacak bir adam mıyım ki ben? nasıl canım sıkıldı o an size anlatamam. kendimi çok kötü hissettim. bunu söylemek/yazmak/paylaşmak benim için kolay değil. çünkü gerçekten daha önce hiç kimse bana ''o kadar çirkinsin ki, senin yanına bile gelmem.'' imasında bulunmadı. uzun boylu olduğum için bana yaklaşmak istemeyenler olduğunu biliyordum ve anlıyordum. sonuçta 2 metre bir adamın yanında durmak istemeyebilir insanlar. ama gerçekten bu son olay, tüm bu terk edilişlerin üzerine tuz biber oldu.
    neyse, sabah sabah çenem açıldı. siz bakın keyfinize. sanal seks, buluşmalar, sevişmeler. hayat size güzel.
    ben son yediğim darbeden sonra artık kolay kolay toparlanamam. toparlanamam dediğim darbe aslında birinin beni görmeye bile gelmemesi değil. gerçekten değer verdiğim, dinlediğim her şarkıda onu düşündüğüm kadının, benimle konuşmak istememesi ve kör topal da olsa devam eden bir şeyi bitirmesi. sabah geliyorum, radyoda çalan şarkıya bak ''beni sevmen neden bu kadar zor?''
    akşam atlıyorum, eve döneceğim, ''kimi sevdi ki kalbin başka cesaret edip de nasıl sana sorayım?''
    yani şarkıların alayı bana düşman. yolların tamamı uzun. ben artık gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum. evde bin tane sorun, iş yerinde can sıkıntısı, kimsenin ilgisini çekemeyen bir adam. bilmiyorum. canım sıkılıyor. sanırım yıllardır içimde büyüttüğüm o çocuk, artık ölüyor. ne eğlenceli bir adam olarak kalacağım bu hayatta ne de istediklerini yapma azmine sahip biri.
    çok nadirdir sözlüğe içimi bu kadar döktüğüm. genelde eğlenceli takılır, sağı solu trollerim. ama ben artık yoruldum. bu entry'nin bu kadar uzun olması sorun değil inanın. bu söylediklerimin çok daha fazlasını düşünüyorum ben zaten.
    gerçekten, ama gerçekten keşke ankara'ya gelmeseydim.

  • 42. en lezzetli votka karışımı

    domates suyu ve karabiber derler. votka zaten çok fazla glikoz barındırıyor, daha fazla şekerli içecekle karıştırmak yerine domates suyu ve karabiberliyi deneyimleyiniz. (bkz: bloody mary)

  • 43. hülya avşar'ın göz kanatan oyunculuk performansı

    beste berbat, vokalist detone, oyuncu kabiliyetsiz, kurgu saçma. ben dislike atacak bir sebep göremiyorum açıkcası.

  • 44. geçmeyen iç sıkıntısı

    parasız insanların ortak derdi.

  • 45. sözlükçülerin bizzat konuştukları en ünlü kişi

    oscar’lı oyunculardan, meşhur şarkıcılara, nba basketbolcularına kadar çok insanla konuştum yalnız benim için en ilginçlerinden biri ajda pekkan ile diyaloğum.

    bodrum’un en lüks mekanlarından birinde bar şefiyken yoğun bir anda bloody mary kokteyli istedi. o kadar yoğunluk arasında kendisinin siparişini öne alıp hızlıca bitirip gönderdim. sonra birden kokteyle alkol koymadığımı farkedip şikayet etmesinden çekinerek yanına gidip ‘kokteyliniz nasıl olmuş?’ diye sordum. süper star kokteylimi çok beğenmişti.

    kadırgalı olması ile meşhur reis’in saray sanatçılarından biri de ramazanda mojito içerken sodaymış gibi, alkolsüzmüş gibi hazırlamamı isterdi.

    bir kere de ingilizce bilmeyen turizm polisleri ile isveç prensesi madeleine arasında tercümanlık yapıp ülke diplomasisini bir üst seviyeye çıkarmıştım.

  • 46. diyarbakır ciğeri vs urfa ciğeri vs edirne ciğeri

    'saçın kısa tıraşlı büyük ihtimal askersin al bir çöp ciğer şiş de benden sana hediye olsun'
    yıl 2014 - diyarbakır bismil .

    o yediğim ciğeri ömrüm boyu unutmam .

    acemiliği kastamonu şehrinde yapıp bir asker traşına benden 50 lira alan götveren cübbeli berber de gelmedi değil aklıma .hani askeri seven kastamonulular var ya .

    diyarbakır'ın insanı gibi güzeldir ciğeri .

  • 47. bebeği kusan yolcudan 400 tl isteyen taksici

    benden kaynaklı böyle bi durum yaşansa kendim teklif ederim. o an üzerimde yoksa numaramı veririm. adam taksi sahibi olmayabilir gündelik para ile çalışan bir emekçidir belki. zorda bırakmak istemem kimseyi.

    taksici olsam da o parayı isteyemem. karşıdaki insan o an zaten zor bir durumla boğuşuyor ve mahçup.

    bazen batık bedel vardır. bir iş yaparsın ve arada başına gelen bir takım hadiselerle zarara uğrarsın. bence bu da öyle bir şey. karşılığında alınacak aksiyon ise tamamen kişinin karakteri ile alakalı. parasını isteyeni de kibarca istediği sürece yadırgamam.

    not: vakti zamanında çocukken beni köpek ısırmıştı ailem de evde yoktu. komşular taksi çağırdı. ama her yerimden kanlar akıyor fenayım. adam döşemeler batacak bi şey sersek demişti. ben orada canımla boğuşurken o an bana çok koymuştu bu. sonra düşününce bu tavıra anlayış gösterebilsem da bu anı hafızama yer etti. belki her şeyin çözümü biraz empati kurmaktır.

  • 48. 2 pitbull'un 17 aylık bebeği vahşice öldürmesi

    birazdan pitbull iyi ama yetiştiricileri kötüdürcüler gelir.

    işte

    (bkz: onların ben amına koyim)

    itlaf edilmesine tek destek vereceğim hayvan bu labaratuvar köpekleri pitbullardır.

  • 49. artvin'de avcılar tarafından vurulan yavru ayı

    gundemde tutulmasi gerekilen baslik!
    (bkz: orospu çocuğu avci)

  • 50. kızlardaki sevgiliyi arkadaşa onaylatma saplantısı

    maalesef çok fazla var olandır. bir gün ekşiden bir mesaj geldi bana. bir grup davetiydi, yok lan öyle değil. normal whatsapp grubu daveti.

    "selam, düzgün bir insana benziyorsun. düzgün insanlardan oluşan bir whatsapp grubumuz var gelmek ister misin?" entryleri de düzgün bir şeye benziyordu. hadi dedim lan girelim bakalım. gruba girince hiç şaşırmadım. 4 - 5 tane kız, bunlara yaranmaya çalışan 10 tane sap, erkekler birbirini eziyor, kızlara yalakalık yapıyor, 35 yaşında herif 18 yaşındaki kıza yürüyor falan. neyse burda bir kız vardı. hiç unutmuyorum konuştuğu erkekler için "dateim" diyordu. dateim nedir yav ne iğrenç bir tabirdir bu. kız resmen, çocukla olan bütün mesajlaşmalarını grup içerisinde paylaşıp fikir alıyordu. gruptakiler dalga falan geçiyor. tipe bak falan diyorlar. çocuk bilse neler neler düşünür kim bilir. bu grup, öyle boş insanlardan oluşan toplama bir gruptu. düşünsenize 10 kişilik, senelerdir birbirini tanıyan kemik bir kız grubu olduğunu? tehlikenin farkında mısınız beyler? bunu yapan kızların ne kendisine ne de karşısındaki insana saygısı vardır. net.