Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. kazanılmış parayla alınan ilk eşya

    7. sınıfı bitirdiğim yaz bilgisayar tamircisi çırağıydım. 10 tl haftalıkları biriktirip 2 tane dumble almıştım. beynimi geliştirmek istemediğim 2007 den belliymiş meğer

  • 2. öğretmenlikten istifa etmek

    not: bu entry yazmamın sebebi, ülke gerçeğini ortaya koyup farkındalık yaratmaktır... maalesef tüm özel kurumlarda durum budur...

    dün, özel sektörden, artık öğretmenliğin yürümeyeceğini anlayıp kimi insana göre saygın olan ama bana göre artık utanılacak düzeyde sömürülen bu meslekten ve işimden istifa ettim...

    yıllardır bu sektörde öğretmenlik yapıyorum, branşım matematik ve ülkede kalburüstü denebilecek bir üniversiteden mezunum. fakat eğitim sektörü artık öyle bir hal aldı ki, asıl istifa etmem gereken özel sektör değil sanırım "öğretmenlik" mesleğinin kendisi...

    önceleri özelde öğretmen olmanın bir ayrıcalığı vardı, çok çalışıyordunuz evet ama kazanıyordunuz da ve üstelik ösym odaklı çalıştığınız için bu da sizi sürekli güncel tutuyordu. isim yaptığınız bir çevre oluyordu, hem kazanç hem de saygınlık olarak insanı tatmin ediyordu.

    fakat artık özel sektör öyle bir hal aldı ki, sanırım memlekette insanın en rezil biçimde sömürüldüğü yapı haline geldi. çalışma saatleri devletin 3-4 katı, hergün 9 da işe başlayıp 10'ar dakikalık teneffüslerin olduğu 10 saat derse giriyorsunuz ve bunu 6 gün yapıyorsunuz. kazancınız ise şu an asgari ücret düzeyinde, ben branşım gereği biraz daha iyi şartlarda çalışabiliyorum ancak bundan da utanıyorum. şu an sezon başında 14 bin tl'ye anlaşmış olup evli ve çocuklu olan ve bu şartlarda çalışmak dışında başka bir çaresi olmayan bir tarih öğretmeni arkadaşımla artan pahalılığı konuşurken, "ben sezon başında şu anki asgari ücretin epey altına anlaştım, acaba patron asgari ücreti yatırdıktan sonra üstünü geri isteyecek mi?" diye bana sorduğunda şok olmuştum. buraların yabancısı olduğum için(karadenizde küçük bir ilçe) diğer kurumlarda da aynı durumun yaşandığını ve şu anki çalıştığım kurumun en azından öğle yemeği verdiğini söylediğinde ikinci büyük şoku geçirdim. bir öğretmeni sabah 9'dan akşam 7'ye kadar 10-11 saat derse sokup 6 gün çalıştıracaksınız ve yemek dahi vermeyeceksiniz, bu olur şey değil... değil ama kimsenin de umrunda değil...

    istanbul'dan geleli iki yılı geçti ve hala alışamadım buralara, gerçi orda da şartlar ultra üstü değildi ama ne bileyim seçenek çoktu en azından burda ise çok sömürülüyor atanamamış öğretmenler... çaresi de yok kimsenin, aile burda, anne baba burda ve kıpırdayamıyor kimse yerinden, altı üstü üç dört kurum var ve bunların şartlarına mecburlar.

    hani sizler çocuklarınızı bu özel kurumlara götürüyorsunuz ya, ordaki öğretmenler size güleryüzlü görünüyor, hani kurumun vitrini olup yalancı bir tablo çiziyor ya, hepsi yalan, şu an herkesin içi kan ağlıyor...

    ama çaresizlik işte...

    şu an çoğu öğretmen asgari ücretin altında kaldı ve kimse işsiz kalırım korkusu ile maaşı tam mı vereceklerini ya da üstünü geri mi isteyeceklerini sormaya bile çekiniyor, herkes şubatın ilk haftası yatacak maaştan sonra idarenin tepkisini bekliyor ve herkes çaresiz, çünkü idare üstünü geri istese kimse itiraz edecek durumda değil...

    bir de işin ironi kısmı var. devlette öğretmen olmasına rağmen kaçak çalışanlar var. örneğin devlette 3 güne dersleri yığıp 3 gün de dershanede çalışıyorlar. devlette 3 gün için şu an devletin verdiğinin üzerine dershaneden de 3 gün karşılığı ortalama bir ücret kazanıyorlar. bu da tek gelir kaynağı özel sektör olan öğretmeni daha çok eziyor, çünkü devletten öğretmen çalıştırmak özel kurumun daha çok işine geliyor, sigorta ödemiyor ve devletten çalıştırdığı öğretmen sayesinde o lisede kendi reklamını yaptırıp öğrenci bağlayabiliyor.

    belki herkes diğer öğretmenler için "onlar da atansaydı" diyecek ama devlet her atamada 3 - 4 bin "din kültürü ve ahlak bilgisi" öğretmeni aldığı kadar diğer branşlardan da alım yapsaydı ya da en azından ihtiyacı kadar öğretmen yetiştirseydi eminim bu insanlar bu kadar çaresiz olmazlardı fakat neresinden tutsanız çelişki içinde olan bir durum... (din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerim lütfen alınmasınlar, asıl eleştirdiğim nokta siyasetin yaptığı ayrımcılıktır)

    bana gelince aldığım ücret bu şartlarda komik bir rakam olduğu için zam istedim, zam yapılmayacağı söylendiğinde de artık bu işin tadının kaçtığını düşünüp istifa ettim...

    istifam kabul edilmedi, yüzler asıldı, geri çevrildim, "öğrenciler dönem ortasında yarım bırakılır mıydı?" diye vicdani olarak baskı altına alınmaya çalışılsam da artık o kadar idealist olmanın evimin kirasını ödemediğini anladığım için bu baskının üstümde bir etkisi olmadı. zaten 11 ay üzerinden anlaşmıştım ve zaten mutsuzken bu kadar ezilmeye gerek yok diyerek, sektörden ayrılma kararı aldım.

    bu hafta son kez çalışacağım, sonrası ne olur bilmiyorum.

    çünkü artık öğretmenlikten istifa ediyorum, zaten asgari ücrete çalışacaksam en azından öğretmenliğe leke sürmeye gerek yok. bir vasıf gerektirmeyen işlerde aynı ücrete çalışmak sanırım daha onurlu bir eylem...

    ve sanırım utanması gereken ben değilim, tarihe not düşmek için buraya yazıyorum. üzgünüm de bir yandan, çünkü yüce atatürk, eskişehir kütahya savaşını kaybettiğimiz zamanlarda, maarif kongresi adı altında öğretmenleri toplayıp konuşma yapacakken kendisine "şu aşartlarda maarif kongresine ne gerek var acaba ertelesek mi?" diye öneriler geldiğinde "cehaletle savaş, düşmanla savaştan daha az önemli değil, savaşı kazandığımızda asıl büyük savaşı cehalete karşı vereceğiz, çünkü cehalet yüzünden bu durumdayız" deyip o toplantıyı ertelememiş ve cumhuriyetin temelleri için asıl savaşı verecek olanın öğretmenler olduğunu, savaşın o karanlık günlerinde, yunan topları ankara'dan duyulurken bile üstünü çizerek çevresindekilere belletmiştir.

    ve o günden bir asır sonra ben bugün,

    savaşın o karanlık döneminde bile yücelttiğin bu öğretmenlik mesleğinin hakkını veremedim paşam, ağrıma gitti bu derece ezilmiş olmak... af diliyorum...

    şu da şurda anı olarak kalsın; görsel

    not: kpss'ye girip atanmak mesele değil sayın okurlar, ben istanbul üniversitesi mezunuyum. aynı üniversiteden formasyon eğitimimi de aldım. biraz çalışmayla zaten atanırım fakat mesele bu değil, mesele tüm o eğitime rağmen memleketin bir köşesinde devlet bünyesinde öğretmenlik yapmak için 3 farklı sınava girip hâlâ yarışıyor olmak...

    * din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerim lütfen alınmasınlar, burda eleştirilen siyasi yapının ayrımcılık yapmasıdır. çünkü yıllara göre atamalara baktığınızda siyasi görüş gereği en çok kayırılan maalesef bu branş olmuştur. eleştirdiğim nokta budur.

    * kurumun adını soranlar olmuş, ne önemi var sayın yazarlar? şikayet et diyenler var, ben bugün şikayet edersem belki de kapanır o kurum evet şartları kötü, ben o kötü şartlara karşı bile idare edebileceğim için ayrılma kararı aldım fakat o şartlara muhtaç insanlar var. o kurum ağır bir ceza ödeyip kapanırsa siz mi iş vereceksiniz bu muhtaç insanlara? herkes iş için istanbul'a mı gitmeli? öyle örnekler öyle hikayeler var ki bu sektörde inanın anlatmaya dilim varmıyor. bizler ses çıkaramıyoruz bu da işverenin işine geliyor evet ama o kurum kapansa örneğin 20 kişinin işsiz kalması demek, 20 ailenin aç kalması demek... kimse işini kaybetmemek için canla başla çalışıyor o ağır şartlara rağmen siz şikayet edip hakkını aramaktan bahsediyorsunuz. hayır aramıyorum hakkımı, beni sorunsuz işten çıkarsınlar yeter, evet işveren için gayet iyi bir durum ama adam parayı çekip kapattım dese evine ekmek götüremeyecek, belki intiharı düşünecek birsürü insan var... kim alacak bu sorumluluğu üzerine... memlekette en acınası sektör bizimki maalesef...

    * haklısınız bu kadar fen edebiyat fakültesi açılmasına gerek yoktu belki de ama bu da devletin ikiyüzlü politikası değil mi? her taraf üniversite ama içi boş, neden? çünkü gençler işsiz dolaşmak yerine üniversiteye gitsin ve anne baba parayı çocuklarına harcasın, çocuk parayı gittiği şehre taşısın, ekonomiye katkı sağlasın... ne güzel denklem aslında, memleketin bir çok yerleşim yerinin geçim kaynağı zaten öğrenci değil mi? peki ya okul bitince ne yapacak bu öğrenci? ...

  • 3. almanya'nın batıyor oluşu

    muhtemelen şuan yazacağım gözlemlerimi çok iplemeyip ülkene dön o zaman diyecekler olacaktır ama lafım beni ciddiye alacak olanlara. 4 yıldır burdayım ve şuan 31 yaşındayım. almanya sistem olarak cidden pert durumda evet ama batmak demek çok ağır. negatif yönlerini şöyle sıralarsam;

    - hastahanelerden veya doktorlardan(aile hekimi) randevu almak cidden ölüm. bir şekilde randevusuz giderseniz, danışmana kusmak üzere olduğunuzu söyleyin.

    - eşim için denklik başvurumuz 1,5 yıldır sonuçlanmadı. bunun 6 ayı bizi yanlış kuruma yönlendiren yabancılar polisi dersek bir yılı sadece danışmanın evraklarını göndermesini beklemek.

    - kreşlere çocuk doğar doğmaz başvurmanız gerek çünkü iki üç yılda anca sıra geliyor.

    - bu biraz daha sonradan gelenler için olsa da, iş başvurularında inanılmaz yavaşlar. çok ihtiyaçlarının olduğunu yüzünüze söyleyip 7 ay sonra başlarsın diyorlar.

    - tüm dünyada sorun şu anda evet ama ev kiralamak inanılmaz zor. bu madde nereli olduğunuza göre değişmiyor. alman da bulamıyor. bir ilan için 30 kişi sırada ve ev sahipleri devletten yardım alanları ilk sıralara koyuyor. istisnalar kaideyi bozmasa da geneli böyle.

    - düşünün ki kuaförden randevu almak için berberin götünü yalıyorsunuz. kadın kuaförleri veya tırnakçılar bilmem ne diğer tüm kadın randevularında aksaklık daha fazla.

    - herhangi bir kurumla problem yaşarsanız karşınızda sorumlu bulmak inanılmaz zor. mesela telekom 38 gün boyunca interneti kesti ve arayıp her sorduğumuzda biraz daha sabır dediler ama hiç bir zaman nedir ne zaman halledilir gibi birşey denmedi.

    -tuvaletiniz mi tıkandı, taşınacak mısınız, çatı su mu damlatıyor. yandınız. randevu almanız ve onların size desteğe gelip çözmesi üç hafta.

    tabi ki bu saydığım negatif yönler burada yaşamanın zor olabildiği yönünde. karşılaştırma yapabilecek bilince ve geçmişe sahip olduğum için kolaylıkla ayuka çıkabiliyor.

    gelmek isteyen hiçbir arkadaşıma bu negatif yönlerden bahsetmiyorum(belki bi kaç tanesinden) ama diyorum ki gel olsun biz bu süreçte sana destek olarak kolaylaştırırız.

    almanyanın battığı falan yok. sadece şunu düşünün; almanya bir esnaf olsaydı kesinlikle tok esnaf olurdu. herkes paraya ihtiyacı yok gibi muamele çekiyor size ama en ufak bi sorunuzda 150€ dur bu sorunuzun cevabı diyor.

    bunun yanı sıra çok daha fazla pozitif yanı var benim açımdan;

    - en kalabalık ve homojen şehirlerinde bile güvende hissediyor olmak.

    - ekonomik açıdan ay sonunu beklemeden rahat geçinme. tabi ki evli olup olmadığınıza ve çocuğunuzun olup olmadığına göre değişir fakat türkiye de eşiniz çalışmaz ise sizde sıradan bir beyaz yaka iseniz bekleyin ki ay sonu gelsin fakat almanya da eşiniz çalışmadan da ay sonu şöyle böyle gelir. eşinizinde tanımlanbilir bir mesleği var ve iki kişi çalışırsanız almanya standartlarında rahat ve birikim yapabilecek bir hayatınız olur. (iktisadınız burda çok önemli)

    - biz eşimle nrw deyiz ben tam eşim yarım zamanlı çalışıyor. ayın 3 haftası harcamalarımızı dengeleyebilirsek 4. haftası başka bir almanya şehrini veya belçika hollanda gibi yakın yerleri gezip görme fırsatı yaratabiliyoruz.

    - standartlarınız belli bir dönemden sonra türkiye'ye göre artıyor. genelde yeni başlayanlar için bu iki üç yıl sürer.

    - tr şartlarında da 8 yıl çalışmış biri olarak, almanya da daha çok evinize vakit ayırabiliyorsunuz. dinlenme fırsatınız iki katına çıkıyor.

    - insanların sizi eleştirmediği, yılışık yılışık ilişkilerin sonucunda sizin hakkınızda atıp tutanların olmadığı bir coğrafya.(bu biraz kişisel oldu)

    eksi ve artı yönler olarak ele alabiliriz ama bu konuyu almanyanın batışı olarak ele almak ciddi bir iddadır ve temellendirilmesi gerekir. avrupanın eski dönemlerine nazaran ekonomik olarak çok iyi durumda olduğunu söyleyemem. avrupada ki çoğu ülkeyi gezdiğim için iş nedeniyle bunu rahatlıkla söyleyebilirim fakat şu gerçeği unutmamak gerekir. türkiye enflasyonunun meydana getirdiği olumsuz sebeplerden dolayı, euro benim için tr de bozdurup harcama yapmaktansa almanya şartları içerisinde çok daha değerli bir hal aldı son bir kaç yıldır. bu almanyanın battığı anlamına mı gelir. sanmıyorum.
    uzun lafın kısası;

    fırsatınız varsa gelin ve yaşayın. en azından 3-5 yıl rehabilite olursunuz ruhunuzu dinlendirirsiniz. sonra olmadı der dönersiniz.

    edit: (bkz: imla)

  • 4. özgür özel'in tunceli'ye dersim demesi

    özeldaroğlu yine iş başında.

    ne kürtçülük sevdası, ne boş teneke solculuk sevdası varmış bu adamlarda hayret.

  • 5. valinin hediyesini beğenmeyen kız çocuğu

    minnoş haklı.

    vali, bana da o şekilde paketlenmiş bir hediye ile gelse ben de tablet beklerdim.

    vali bey de haklı.

    o yaşta çocuğa tabletten önce kitap vermek gerekir.

    tiktok haksız.

  • 6. özgür demirtaş'ın 30 bin liralık kemeri

    ben fakirim gibi bir iddiası mı vardı özgür beyin ?

  • 7. ocak 2024 restoran fiyatlarının çıldırmış olması

    almanya'da italyanlarin islettigi restrotantta margarita 7euro, 4 peynirli 10 euro. malzeme kaliesine vs girmiyorum.

    ankara ugur mumcu caddesinde pizza 320 tl. ( ortalama) peynir cakma gorgonzola. ulan almanya'da saatlik asgari ucret 11 euro, sen calisanina aylik 10-15k maks. veriyorsun. adamin 5 gunluk calisan maliyetine sen 30 gun adam calistiriyorsun.

    bu ne sikim aymazliktir.

  • 8. garantili ananıza küfrettirme yöntemleri

    patlak egzoz ile gece yarisi sokaklarda gezmek.

    sonucu ana ile kalmaz eminim ki. ana avrat ne varsa.

  • 9. dedelerimiz abdestsiz bebeği emzirmemişler

    bazılarını hiç emzirmedikleri belli.
    ilk 6 ay anne sütü şart. sağdan soldan farketmez.

  • 10. elektrikli araç alınır mı

    özel garajınız yoksa almayın. apartmanın 3. katındaki balkondan uzatma kablosu indirip kapının önündeki arabayı sabaha kadar şarj mı edeceksiniz? ayranı yok içmeye atla gider sıçmaya.

  • 11. dsö başkanının x hastalığına hazır olun açıklaması

    ya bu sözcü’yü çoluk çocuk mu yönetiyor, öyle bir hastalık yok, sırf tıklanmak için yapılmaz ki bu, haberin aslı

    https://www.cbsnews.com/…avos-world-economic-forum/

    dünyada covid’den 20 kat öldürücü farazi bir hastalık çıkması halinde dünya liderleri olarak ne yapmaları gerektiğini konuşuyorlar. kriz planı gibi bir şey.

    dünyayı türk gazetelerinden takip etmek zorunda kalanlara vallahi üzülüyorum

  • 12. kemal sunal'ın efsane bir sahnesinin olmaması

    o yüzden mi unutulmuyor filmleri? zübük filmini ortadan kaldırdılar herifler ne anlatıyorsunuz!

  • 13. survivor 2024 all-star

    turabi kadar iğrenç başka bir insan görmedim. sen ne iğrenç birisin ya

  • 14. bomboş yolda sinyal veren sürücü

    adamın dibidir. belki kör noktasında ya da göremediği bir sapakta yola çıkabilecek bir araba vardır düşüncesiyle hareket edendir.

  • 15. fenerbahçe

    fenerbahçe'nin ezerek yendiği, galatasaray'ın stoperde kerem demirbay oynatarak yendiği pendikspor'dan tek seferde 4 yiyen, bu takıma karşı iki maçta sadece 1 puan alabilen, 5 olmasın diye necip'i oyuna alan, 4 haftada 1 teknik direktör ortalaması ile oynayan, fenerbahçe ve galatasaray'ın yediği gol sayısının toplamından fazlasını yemiş takımın taraftarları gelip fenerbahçe'ye destek verir olmuş.

    herhalde fenerbahçe taraftarı bunları görüp, "ulan bunlar gibi de olabilirdik, çok şükür halimize" diyerek moral bulacaklar.

  • 16. frederico rodrigues santos

    yokluğunun çok sorun yaşatacağını düşünmüyorum. stoperi sakat diye bonucci'yi çeken ali koç, buraya da xavi ve iniesta'yı getirir elbette.

  • 17. saç sakal tıraşının 500 lira olması

    çıraklara akıl veririm, berber olun rahat edin diye. ayrancıda 65 tane erkek berberi var. taş yeseler dükkan kapatırlar ama hepsi maşallah iyi iş yapıyor. mal gibi sikko üniversite okuyup, üç kuruşa talim edeceğinize berber olun.

  • 18. ceren sungur

    şengör ve benzerleri hakkında gayet yerinde ve haklı bir tespitte bulunan ve uzmanlık alanı gerçekten de tarih olan youtuber.

    hangi tespit diyeceksiniz, şu tespit: “şöyle bir problem var: şengör bağlamından da daha yükselirsek, ilkesel olarak, belli bir alanda başarılı olan insanlar kendilerini her alanda yetkin hissetmeye başlıyorlar galiba bir süreden sonra. özellikle tarih alanında. yani şöyle diye düşünüyorlar: ben şu sayısal alanda şu şu başarıları elde etmiş biriyim. tarih ne ki? iki kitap okurum öğrenirim.”

    bu arada alta paylaşılan videonun başında dediklerini de ekliyorum ki şengör fanboyu moduna girip kadını linçleyecekseniz bari ne dediğini bilerek laf edin, üşenip izlememişsinizdir bile sizi gidi ekşiciler sizi:

    “celal şengör'ün tarih bilgisi hakkında ne düşünüyorsun?”

    “olmayan bir şey hakkında ne düşünebilirim ki? ben celal şengör beyefendinin tarih bilgisi olduğunu zannetmiyorum. yaptığı açıklamalardan anladığım kadarıyla en son kırk sene önce basılmış kaynakları okumuş. literatür takip etmediğini fark ediyorum. gerek osmanlı tarihi hakkında gerek avrupa tarihi hakkında zannedersem literatür takip etmiyor. ha yani kendisinin ana alanı bu değil dolayısıyla literatür takip etmesi de beklenmez kendisinden. ama literatür takip etmediğinin keşke kendisi de farkında olsa ve yaptığı yorumlara bu yansısa diye düşünüyorum.”

  • 19. 22 ocak 2024 galericilerin faiz indirimi çağrısı

    başını alırlar dediğim çağrı.

    anasını siktiniz milletin pandemiden beri. 100 bin lira etmeyecek arabalar sizin yüzünüzden 500 bin lira oldu.

    ülkedeki enflasyonu ve dövizi bahane ederek fiyatları koydukça koydunuz.

    beter olun.

  • 20. yabancı sevgilisinden şaplak yiyen türk kızı

    kadınların efendi adam yerine yabancı pasaport tercihi.

  • 21. dönerin içine patates kızartması koymak

    old skool dönerciler dönerin içerisine sadece salata ( kıvırcık, beyaz turp, rende havuç ) ve soğan koyar. bırak turşuyu bırak patatesi bırak ketçap- mayonezi. bu dediğim döner odun fırınında pişmiş dışı çıtır çıtır olan yarım ekmek somun içine konurdu isirirken döneri böyle diş etlerinize çarpınca ekmek kabuğu bazen onu acitirdi falan.

    böyle ikonik olan lezzetler o kadar değişti ki tarifler o kadar olmadık şeylerle birleştiriliyor ki bir neslin gastro- hafızası silindi farkında mıyız? ben atıyorum osmanlı zamanındaki reçete ile lokum yiyorum ama 15 sene önceki reçeteyi bırak bir yüzyıl sonra 50 sene sonra bile tadamayacak insanlardan bahsediyoruz.

  • 22. 21 ocak 2024 trabzonspor galatasaray maçı

    bayern münih değilseniz galatasaray'a karşı hücum oynayarak maç kazanamazsınız. manchester united bile 2 maçta 6lık oldu. bayern münih'de hakeme dua etsin. galatasaray'a karşı oynanacak en doğru oyun copenhagen'ın oynadığı oyundur.
    mesela fener kadıköy'de en doğru oyunu oynayarak galatasaray'dan bir puanı kopardı.
    velhasıl kelam hücum oynayayım dersen böyle 5lik olursun.

  • 23. esenyurt'ta sokak sokak gezip 11 kişiyi bıçaklamak

    bir sonraki talihlileri için tutuksuz yargılanıp serbest bırakılacak manyak tarafından yapılmıstır.

  • 24. mehmet şimşek'e alternatif vergi önerisi bırak

    namaz vergisi.
    devletin camiisinde kullanilan su elektrik isitma ve bilumum masraflar için.
    fakat anında cash, kiosklarla dijital olarak da alınabilir.
    yani çok fazla değil 10 lira gibi.

  • 25. trabzonspor'un galatasaray'a yatması

    galatasaray-trabzonspor son 10 sezon lig maçı istatistikleri:

    galatasaray galibiyeti: 8
    trabzon galibiyeti: 8
    beraberlik: 4

    galatasaray' ın attığı gol: 27
    trabzonspor' un attığı gol: 28

    bu istatistiklere göre trabzon tam olarak nerede nasıl yatmış galatasaray' a? hani bir de yatmasa, 10 sezonda 20 maçta 18 galibiyeti falan olacakmış herhalde.

  • 26. ayasofya'da üst katın türklere yasaklanması

    müze olduğu dönemde çok iyi yönetilen dünyanın en nadide antik yapılarından biri olan ayasofya'nın siyasal islamcılar eliyle nasıl bitirilmeye çalışıldığına çok iyi bir örnektir. eskiden her bir noktası özenle korunan bir tarihi yapıyken, kapıları yenen, siyasal olarak istismar edilen bir yere dönmüştür. eskiden isteyen namazını kenarda usulca kılarken, gezmek isteyenler her yerini huşu içinde özgürce gezebilirdi. müze kartı olan vatandaşlar ücretsiz şekilde gezerken, turistlerden gelen gelirle kendi kendini idame ettirerek ülkeye katma değer kazandırıyordu. şimdi ise din istismarının yeri olmasının yanı sıra bir ticarethaneye dönüştürülmesini üzülerek izliyoruz.

  • 27. ismail kartal

    dzeko ve tadic'in yardımcı antrenörü.
    kafasına göre iş yapınca sıçıp batırdı ve hakettiği fırçayı yedi dzeko'dan. soyunma odasında daha ağır fırça yemiş olabilir ama haketti.
    şubat sonunda takımdaki papazlar tarafından gönderilecektir diye düşünuyorum.
    galatasaray'ın transferleri tutmadı, icardi kayıp, solbeksiz oynuyor, santraforsuz oynuyor ama bu kadar alternatifli ve rahat pozisyona girip bulduğunu atan takımla aynı puandalar? neden?
    fener'in hakikaten çok yönlu ve iyi bir kadrosu ama ptt lig seviyesinde teknik direktörü var.

  • 28. kültürlü kadın bulamamak

    yalnız arkadaşın tek derdi kültürlü kadın "bulamamak". yani böyle bir kadını bulduğu zaman ona bakacağından emin, orada bir sorun yok.

    bu ortadoğu erkeğinin özgüvenini napıcaz böyle.

  • 29. fen lisesi + hacettepe tıp + cerrahi branş

    anadolu çocuğunun sınıf atlama mücadelesidir. anne öğretmen baba astsubay falansa tadından yenmez. tebrikler zor da olsa başardınız. ömrünüz çürüdü ama sayenizde çocuklarınız pelinsu ve berkecan olabilirler.

    ne diyordu con edıms abimiz

    i must study politics and war, that our sons may have liberty to study mathematics and philosophy

  • 30. hafize gaye erkan

    iş yerine ana-baba getiren bu köylü prensesimiz umarım en kısa zamanda gönderilir de dolar-euro gerçek değerine yaklaşır

    demokrasisi rafa kalkmış, adalet sistemi satılmış, yeraltı zenginlikleri olmayan, islamcı terör sponsoru bir ortadoğu ülkesinde yattıkları yerden doktorun 4000 euro, sıradan memurun ve kalifiye işçinin 2000 euro, vasıfsız işçinin 500 euro kazanmasının normal olduğunu mu sanmıştınız?

    selam ve dua ile

  • 31. otuz yaşından sonra azalarak biten şeyler

    boş insanlara tahammül eşiği

  • 32. çirkin bir kadını güzel gösteren şeyler

    "cosette çirkindi. mutlu olsa belki de güzel görünecekti." diyor victor hugo sefiller'de. çirkin bir kadını güzelleştirecek yegane şey, mutluluktur.

  • 33. sagopa kajmer fuat kavgası

    25 yılı aşkın süredir türkçe rap dinlerim, daha bir kez olsun özgür irademle fuat dinlemişliğim yok.

    fuat'ın türk rap camiasına verdiği haz, boys anılar'dan yediği dayaktan ibarettir.

  • 34. chp'lileri chp'ye oy vermekten vazgeçirecek olay

    atatürk mezarından dirilip “bu chp benim partim değil bunlar ihanet ve hıyanet içindeler” dese rahmetli atatürk'e bile küfür kıyamet muhalefet edip oy bölmekle suçlayacak kafatasçılar var aralarında.
    kıssadan hisse; kemik seçmeni için imkansız olan olaydır.

  • 35. kadınlar bir erkekte neye bakar

    götüne bakar.
    bunda evlenecek göt var mı diye.

  • 36. ruh eşine bir not bırak

    ya kim bilir kiminle ne cevizler kırıyorsundur muhtemel , ne haltlar karıştırıyorsun belli değildir. bilirim.

    köprücük kemiğine yuva yapmak isterdim. bunu bil. her kimsen. seni seviyorum.

  • 37. libido yükselten şeyler

    laik ve tam bağımsız türkiye cumhuriyeti.

  • 38. matematiğin bir bilim dalı olmadığı gerçeği

    girilen entry'lerden seviyeyi tespit etmek için güzel bir başlıktır. matematik sadece bir dil değildir bir dil olarak kullanılabilir. bu ikisi aynı şey değil. yani düşük zekalılara anlatmak gerekirse matematiğin bir dil olarak kullanılabilmesi matematiğin sahip olduğu tüm özelliklerin bir alt kümesidir. matematik bilimin temelidir. diğer bilimler ona muhtaçtır ancak matematik gelişmek için diğerlerine muhtaç değildir. matematikte ilerlemek çok önemlidir. toplumun seviyesini ölçmede bir araçtır. matematik dört işlem değildir, hesap değildir, bağlantılardır, teorilerdir. bu toplumun geri kalmasının nedeni de matematikte çok geri olmasıdır. çünkü matematikte iyi olan toplumlar doğru düşünme mekanizmalarını da geliştirirler. diyalektiği mantık sanan ortaçağ kafası onlarda yoktur.

    edit: bu entry'me sinirlenip özelden saldıran fizik bildiğini sanan tipler oldu. kendi fikrini savunmak yerine, cümle kurmak yerine sen fizik bilmiyorsun gibi hebe hübe konuşmuşlar. fizik bildiğini sananlar, einsten'ın formüllerinden tut paul dirac'in denklemlerine hepsi matematik denklemi. matematik olmadan hiçbir bk yapamadılar. bir tek deney ve gözlemle fizik yapamadılar, her zaman matematiğe köle gibi ihtiyaç duydular. kaldı ki kendileri de matematiğe hayran ve çok saygı duymuş kişilerdir. gauss gibi hem matematiğe hem fiziğe büyük katkıları olmuş bir deha matematik tüm bilimlerin kraliçesi demişken siz neyi savunuyorsunuz. harflerden ibaret şeyler değil, o denklemler derin anlamlara sahip. fizik problemleri matematiksel sembollerle ifade ediliyor diye adam onu sadece bir dil sanıyor. bu insanlara ne anlatabilirsin ki. bu ülkenin fizikçileri de zaten matematiği anlamadığı için ilerleyemiyor. hayal dünyası tırt.

  • 39. ula tam yol ileri

    trabzona değil istanbula belediye başkanı seçiyoruz

  • 40. alarmı erteledikten sonraki 10 dakikalık uyku

    rulet gibidir, ya 1 saat sonra uyanirsiniz ya 5 dakika sonra.

  • 41. köpekle ilişkiye girip kitlenen adam

    adamın pasif olması neden bilmiyorum ama bir nebze içimi rahatlattı.

  • 42. kübra (dizi)

    spoiler ne demek bilmeyen dingillerin izledigini bu basliga yazilan entrylerden anlamis oldugumuz dizi.

  • 43. kadınların azarlayan ve sinirli erkeği sevmesi

    kadınlar güçlü erkekleri (para+fizik+sosyal statü) sever. güçlü erkek de siker atar, azarlar, kırbaçlar, yapmadığı kalmaz, aldatır da. bunun sonucunda kadınların bütün erkekler böyle demesi doğaldır çünkü takıldıkları tüm erkekler öyledir.

  • 44. 31 mart 2024 yerel seçimleri

    (bkz: haritanın sapsarı olmasını isteyen zafer partili)

    heh şöyle aslanım, kimin hizmetkârı olduğunuz belli olsun.

  • 45. ankara soğuğu

    hastası olduğum soğuktur.
    şöyle bir kendine getirir, kahvenin çayın tadını güzelleştirir.

    pembe yanaklı, sevimli insanlar görürsünüz sokaklarda. kimsede birbirine bir şey diyecek hal kalmaz, herkes iyice montuna atkısına gömülür, kuğulu parktaki kuğuların kıçı donmuyor mu diye düşünürsün yürürken, cücük havuz bile donmuştur çünkü.

    girdiğin mekan her zamankinden sıcak gelir, o haşır huşur montlar yığılır üst üste, dev elyaf ve kaz tüyü yatağı gibi olur mekanlar, sandalyelerden sarkar atkılar, bu sizin mi diye tek eldivenler uzatır insanlar birbirine.

    yaşlanmayı yavaşlatır fiziksel olarak ve bir yandan da manen sarar sizi.
    böyle bir soğuktur ankara soğuğu.
    türk kahvesinden bir yudum alırsın buz gibi ellerinle.
    oh dersin.
    çok iyi geldi.

  • 46. kredi kartı kullanmayan insan

    para kaybeden insandır.

    harcadığı nakit parayı günlük faize yatırsa tüm alışverişi kredi kartıyla yapsa harcama miktarına göre faiz getirisi olur.

  • 47. galatasaray

    bir holdinge karşı şampiyonluk mücadelesi veriyor. malum sermayenin beceriksiz ve sinsi veliahtı kendi şerefini kurtarmak için sporun her alanını hunharca zehirledi ama gücü yine yetmeyecek.

    sermayen, hakemlerin, medyan. topunuz gelin.

  • 48. kızıl goncalar

    sıfırdan set inşa etmişler. alkışlamamak mümkün değil. vakıflar genel müdürlüğünün kullanılması iznini iptal ettiği o eski tarihi binaların aynısını tasarlayıp yapmışlar. bu emek gerçekten. alkışı hak ediyor.

  • 49. arda güler

    real madrid seni isterse gidersin bu kadar basit.

    en fazla yedek kalır, isterse de dünyanın herhangi bir başka kulübüne gider. dünya üzerinde isteyeceği her takımda oynayabilir şu noktada.

    aslan arda sikinin keyfine göre takıl.

  • 50. uğurcan çakır

    kendisi has galatasaraylıdır ve bugün sevdiğine kıyamamış elini kaldıramamıştır.