Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. covid-19'un mutasyona uğraması

    virüs virüs değil ızdırap amk.

    lan adam gibi hasta et süründür işte öldürmek ne? virüs dediğin vücuda yerleşir çorbasına bakar efendi akıllı uslu takılır ilk tribini yapıp sümük balgam yaptırdıktan sonra.

    mutasyona uğramış da daha iyi tutunacakmış da... gel yarrama tutun orospu çocuğu seni bi senedir evdeyiz ağzımıza sıçtın.

    senin gibi virüsün ben amk.

    edit: yarrama tutun derken şaka yapıyorum ciddi değilim.

  • 2. üst komşunun dört nala koşan çocuğu

    hastalık gibi zor durumlar ve sonucu oluşacak gürültüye kimsenin lafı yok, olamaz. fakat çocuğuna akşam vakti evin içinde top oynanmayacağını, akülü araba binilmeyeceğini, kapıların çarpılmayacağını öğretmeyen ailenin de geçmişini sikmek lazım. toplum kurullarından habersiz yabaniler.
    mutabık mıyız sözlük?
    saygılar.

  • 3. sars-cov-2 vui 202012/01

  • 4. ilber ortaylı'nın orhan pamuk'u okumayın demesi

    bence doğru tespit. yeni hayatı okumaya calisip okuyamadim. adam sayıklar gibi yazmıştı. konu ne ne anlatiyorsun abiciğim diyesim geldi ki ben cahil biri değilim amerikan presidint presidintiyim. gerci bu ulkede elif safak'a, zülfü livaneli'e büyük romancı muamelesi yapılıyor. onların yanında orhan pamuk tolstoy sayılır.

  • 5. 21 aralık 2020 cengiz holding reklamı

    pr çalışması yapma ihtiyacı duymuşlar demek. kendilerine olan negatif bakışı böyle silmeyi umuyorlar galiba. yorumlar kapalı bir youtube reklamı.

    halka yönelik bir ürün satmayan firma neden kamuya açık reklam yapar ki. ne bekliyorlar? reklamdan etkilenip köprü mü yaptıralım yani?

    herkes neyin ne olduğunu iyi kötü biliyor. o imaj böyle düzelmez, boşuna masraf.

    tanım: bir çeşit pr çalışması

  • 6. masterchef türkiye

    eray'ın bugünkü tabağı özgül'den kötü olabilir, bilmiyorum ancak özgül'den daha iyi bir şef olduğu kesin. haksızlık bence, yazık oldu.

    eray elenirken, mehmet şef dedi ki; memleketimden senin kadar saygılı vs biri çıktığı için mutluyum. yani eray mi saygili mehmet şef yapma. şu programa 21 kişi geldi, en saygısız olanı eray'dı. anlamıyorum cidden bu yorumları.

  • 7. f. gülen covid-19 sonrası felç oldu iddiası

    2020'nin bize yaptığı tek güzellik olur.
    beter olsun amk sümüklüsü. malum partiyle beraber bir neslin geleceğini kararttı.

  • 8. exxen

    acun sana sesleniyorum. pinç diye bir program var. onuda alsan tüm videolarını youtube'dan kaldırsan bu platform tutar.

    paralı bir platform.

  • 9. deniz mi daha çok huzur verir orman mı sorunsalı

    ormandan hangi hayvanın çıkacağı belli değil. denizden ancak balık hayvanı çıkar, onu da yeriz. ehehe.

    böyle diyince biraz vahşi oldu farkındayım, kahvaltı yapmadım ve açım. idare edin.

  • 10. kusma hissi uyandıran popüler cümleler

    “boş yapma!” cümlesi bunların başını çekmektedir.

  • 11. sunroof'un saçma olması

    kamyoncular otobüsçüler sunrooftan ananızın bacınızın memiklerine bakıyor, hele panaromik cam tavanda mr çekiyor adamlar gözlerimle gördüm şahidim.

  • 12. hasan can kaya'nın sıçış hikayesi

    tv, youtube, instagram gibi platformlardan kazanç sağlayan kimsenin "samimiyetine" güvenilmemesi gerektiğini bir kez daha kanıtlayan hikayedir. ha sıçışa dönüşür mü, onu zaman gösterecek.

    unutmayın ki size "ben bu ortamı, sizleri seviyorum, sizler için bu işi yapıyorum" şeklinde lanse edilen işlerin arkasında onlarca anlaşma, plan, program vardır. içinde büyük para olan hiçbir işte samimiyet olmaz.

    videolarında "biz burada biz bizeyiz, arkadaş ortamı gibiyiz, muhabbet ediyoruz yaaa" dediği için milletin "samimi" görüp yerlere göklere sığdıramadığı arkadaş, bir sözleşmeyle bütün arkadaşlarını sattı görüyorsunuz.

    bu sektörde takipçiler, izleyiciler, üzerinden para kazanılan bir "kalabalıktır". o samimiyet goy goyları 200k takipçi kasana kadar. ondan sonra din iman, paraya dönüşür.

  • 13. türkiye'de koronavirüs mutasyonu saptanmadı

    covidli sayılmayacakları için olandır.

    bakan bu covid-19 değil mutasyonlu o yüzden onu virüs saymıyoruz der yakında ve istatistiklerde onu katmazlar. 5 ay sonra da tabloya,

    hasta
    vaka
    mutasyon

    diye üçlü liste çıkarırlar.

  • 14. hamza yerlikaya'nın engin özkoç'a meydan okuması

    ulan rezil utanmaz arlanmaz herife bak ya! yargı ıspatlamış zaten senin sahte diploma kullandığını daha neyin ıspatını istiyorsun utanmaz adam!

  • 15. 20 aralık 2020 ingiltere'ye uçuşların durdurulması

    siz çıldırmışsınız ya. fıttırmışsınız. böyle her olayda minik bir detay bulup, bunu derinlemesine araştırıp, dini hüküm gibi falan sahiplenen bir internet tarikatı türedi.

    ingiltere’den gelen son uçak meselesi patladı şimdi de. tivitırda çok konuşuluyor. sözlükte de konuşulur. arkadaşlar dün de uçak geldi ingiltere’den. geçen hafta da geldi. geçen hafta gelen insanlarda virüs kuluçkada olabilir. o insanları şimdi karantinaya alsanız, bildiği bilmediği bir yığın temaslısı olabilir.

    o son uçak her şeyi belirleyen şey değil. bu da counter strike oyunu değil. “içeri girebilecek son virüs tanesiyle bile savaşacağız” “onları asla ülkemize sokmayacağız” falan gibi bir düşman yok karşımızda. göremiyon dostum virüsü ya. yani dünya sağlık örgütü bu yeni virüsü tespit edene kadar, ülkemiz bu konuda aksiyon alana kadar yüzlerce uçak geldi ingiltere’den veyahut ingiltere aktarmalı vs vs.

    şimdi atıyorum içeri 32 tane yeni tip virüslü insan girdiyse, 179 kişi daha girmesin diye alınan bir önlem bu. bütün mesele o son inen uçak değil yani.

    büyük olaylarda şöyle bilmem ne sefer sayılı uçak seviyesinde şeyleri dert edinip, canla başla kendinden geçen kitle çok acayip geliyor bana ya. bu tip insanlar başa geçse, emin olun kafamızı pencereden çıkaramayız, açlıktan geberip gideriz. öyle bir izlenim uyandırıyorlar bende. virüs bakkaldan/ fırından yayılıyor ekmek almayacaksın diye polise vurdurtur bizi bu kafalar...

    yerinde bir önlemdir. eskisinden çok çektik, yeni tipi bari pas geçer umarım...

  • 16. kuran bedava dağıtılsa herkes ateist olur

    sultanahmet camiinde solda raflarda 5-6 dilde kuran-ı kerim bulunur herkes ücretsiz alabiliyor. birkaç ateist ama hard ateist arkadaşım vardı anlattıklarına göre bunlar sabahtan gidip kuran-ı kerimlerin türkçe olanlarını toplayıp çantalarına koyuyorlar sonra üniversitede kampüsün belli noktalarına bırakıyorlarmış. amaçları mealini daha fazla insana ulaştırıp daha fazla ateist ya da deist elde etmek.

    ateist lobisi müminlerden daha fazla çalışıyor kuran-ı kerim'in yayılması için.

  • 17. erkeklerin ömür boyu sakladıkları kablo dolu kutu

    pehh. kutu kesmez. bu olayda hepinizi suya götürür susuz getiririm. istifçi miyim bilmiyorum. sanırım öyleyim. bir karış kabloyu dahi atmaya kıyamam. kablolar benim hayatım. damar yerine ttr kablo, sinir yerine bobin tellerim olmadığına hayıflanıyorum. seneler önce mütevazi bir koliyle başlayan maceram sonucunda gemi azıya alarak kombi odasını hurdalığa çevirdim yetmedi, arka balkona sızarak eşimin halı, kavanoz, ayakkabı gibi gereksiz zımbırtılarını dehleyip orayı da zapt ettim. orası da dar gelince binanın çatısına sıçradım ve orayı da doldurdum. eski yan vermiş bilgisayar kasaları, tarihi eser niteliğinde boardlar, bozuk olduğunu bildiğim adaptörler ve kopuk kabloları, gözü kör olmuş cd ve dvdler, benden bu kadar diyen bozuk harddiskler, teller, vidalar, yırtık pırtık hoparlörler, artık eritin beni diye yalvaran bobinler ne ararsan var.
    bazen geçiyorum karşılarına nasıl da yatıyor kuzular diye keyifleniyorum. o rengarenk, çeşitli metrajda kablolarım uçlarından çıkan telleriyle bana gülümsüyorlar. celeron işlemcilerim gene yuvalarına oturacakları günü bekliyorlar. spot lambalar tekrar ışıldama aşkıyla yanarken yılların yorgunluğunu taşıyan fanları örümcek bağlamış power supplyler tekrar elektrik dağıtacakları anı beklemekteler. 5+1 uyduları tekrar seslenmek için fırsat kollamakta. deck kasetçalar ruh ikizi amfisini ararken, artık bana iğne değdirmeyin diye ağlayan çizik içinde plaklarım salına salına dönmek için can atıyor.
    o kutuları açtığımda, çatıya çıktığımda eski dostlarımla, okul - asker arkadaşlarımla buluşmuş gibi oluyorum.
    daha neler var neler. kendi yok ama ucu gidik ericsson 688 kablosu var ulan daha ne diyim nasıl anlatayım? eşim artık illallah etti, tüm umutlarını tüketti ve beni kendi halime bıraktı.
    bense sabırla ve inatla bir gün işe yarayacakları günü bekliyorum.
    ama geçenlerde beklenen gün geldi ve eşimin tvsinin receiveri cortladı. hemen eskilerden bir tanesini taktım ve "bak tatava ediyordun nasıl işe yaradı" diyerek takdir bekledim. bir şey demedi ama bakışlarından "hassiktir lan yenisi kaç para" manası çıkardım. peşinden "ben bunu istemem git yarın yenisini al bana" diyerek son darbeyi vurdu.

  • 18. oytun erbaş'ın inanılmaz covid-19 savunması

    "yanılmışım, özür dilerim"

    (bkz: çok mu zor)

  • 19. kış saati uygulamasının kaldırılması

    bir takım sikiklerin halen daha aksini savunduğu iğrenç uygulama.

    bak çu an saat 07 58, izmirde işime doğru gidiyorum, her yer bildiğin karanlık. sen istemez misin kardeşim işine gücüne nispeten aydınlık havada gitmeyi, kendine daha hızlı gelmeyi? otobüste herkes uyuyor, serviste herkes uyuyor, neden, karanlık çünkü hava, vücut uyku modundan çıkamıyor , ama it oğlu ofiste yaktığı ışığı düşünüyor hala. her türlü yanacak o zaten, varsın akşam yansın.

  • 20. 1.0 motor araba almak

    turbo dediğin haram beygirdir.

  • 21. 200 bin dolara tc vatandaşlığı satılması

    kim tc vatandaşlığı alır bilmiyorum ama kendi vatandaşlığımı seve seve satabilirim.

    - 30 yıllık vatandaşlık
    - bağ kur/sgk borcu yoktur
    - askerlik yapılmıştır
    - çıtır hasarlı (cumhurbaşkanı'na hakaretten davası var)

    hakaret takıntısı olanlar aramasın, sadece ciddi alıcılar.

  • 22. bekçilerin kendilerine bekçi denmesini istememesi

    gece kartalları diyeceksek; "yüzüğü hüküm dağına neden bekçilerle götürmediniz" sorusu da doğar

  • 23. evcil sandığı su aygırı tarafından öldürülen adam

    hiç mi izlememiş belgesellerde hep afrika'da en çok insanı su aygırlarının öldürdüğü söylenir.

    animalplanetspor

  • 24. kağıtta yazan ilacı vermek için 17 yıl okumak

    herkese öfke duyuyorlar, kimseye saygıları yok, bütün okumuşlara haset içindeler.
    diş hekimleri doktor değil, memurlar çok rahat, avukatlar yalandan para kazanıyor, mühendisler asgari ücret beğenmez, doktorlar ne ayak, pilotun otobüs şoföründen farkı ne, öğretmenler yattığı yerden maaş alıyor, inşaat mühendisinin yaptığını lise mezunu mütteahit de yapar..
    kendin ne yapıyorsun birader anlat soluklan hele, saygı duyalım sana, içindeki ezik, şımarık, ciddiye alınmamış kişiliğini övelim sen de rahatla biz de rahatlayalım.

  • 25. cumhuriyet sucukları alıyoruz kampanyası

    nasıl başlık açılmaz, böyle başlık açılmaz işte. bu ne usengeclik yav. entry'i okuyan birisinin olayı anlama imkanı 0, ne kaynak var ne görsel var.

    olay şurada

    bu da cumhuriyet'in açıklaması

  • 26. 10 kat maaş verseler türkiye'ye dönmem

    ben dönerim. medeniyet abartılan bir şey, o paraya moda'da öyle bi ekosistem kurarım ki lüksemburgda öyle medeniyet bulamazsın

  • 27. fuat oktay'ın canlı yayında fenalaşması

    kronik prompter yetmezliği gibi görünüyor.

  • 28. benim belediyem ağzınıza tükürürüm

    burdur çeltikçi ilçe belediye başkanı mhp’li recep aydın'ın, itfaiye eri alım mülakatına kızı ile birlikte giren diğer adaylara kurduğu skandal cümle. iddiaya göre itfaiye eri alımı için gerçekleştirilen mülakat yerine giren recep aydın, gelen 3 adayı, “benim kızımın girdiğini biliyorsunuz. niye geldiniz. benim belediyem ağzınıza tükürürüm” diyerek tehdit etti.

    kaynak

    biri sahte diplomayla dört yerden maaş alır, öbürü bileğinin hakkıyla ekmek parası derdine düşmüş, üç kuruş maaş için hayatını ortaya koymaya razı vatandaşları tehdit eder... adam kayırmanın, hak yemenin bu kadar aleni bir şekilde yapılabildiği bir ülkede kimse bana dinden, ahlaktan, milli değerlerden bahsetmesin.

  • 29. evlenmelik kadın mesleği

    1. evlenmeyin.
    2. eğer evlenecekseniz vicdanlı, dürüst, değerleri olan kadınlarla evlenin.
    3. mesleğe göre eş seçimi yapılmaz.
    4. karantina dönemindeki yalnızlığınızı anlayabiliyorum. bir anlık heves ve heyecanla buraya yazmayın.
    5. bakınız "karantina döneminde boşanma oranlarının artması."
    6. şimdi dağılabilirsiniz.

  • 30. küfürlü atasözü ve deyimler

    adam gelmiş mastarla (-mek -mak) biten deyimi atasözü diye yazmış. türkçe derslerinde hoca pekmez kaynatırken sen s.kini oynatırsan öyle olur.

    edit: başlığın önceki hali "küfürlü atasözleri" olduğundan bu 'entry' anlam ifade etmekteydi.

  • 31. 0.5 uç vs 0.7 uç

    doğu perinçek'in oy oranından yüksek olan iki uç.

  • 32. amazon.com.tr

    en uzun gece indirimlerinde yine 3m izole elektrik bandının başrolde olduğu eticaret şeysi.

    ne bitmez bantmış arkadaş, şahane kasım, muhteşem cuma, harika pazar sürekli bu bant indirimde. millet indirim günlerinde ps4'ler xbox'lar alıyor biz 5 liralık izole bant...

  • 33. 21 aralık 2020

    25 dakika oldu, kaydadeğer bir gelişme yok. sadece çok rüzgar olduğu için balkonda serili olan donum uçarak aşağı düşmüş ve kamu malı olmuş.

  • 34. osmanlı birinci dünya savaşı'na neden girdi

    birinci dünya harbi'ne neden girdik ve almanların yanında nasıl saf almak zorunda kaldık? biz mi almanya'yı yanımızda görmek istiyorduk yoksa almanlar, üzerindeki savaş yükünü hafifletmek için bizi kendi yanlarına mı çekmeye çalışmıştı? bu konu çok tartışılmıştır fakat kayda değer şekilde mesele aydınlatılamamıştır. ben bu meseleyi ele aldım, yazı biraz uzun ve kapsamlı oldu fakat okuduğunuz zaman eminim ufkunuzu açacaktır.

    avrupa'da savaş başlamış, almanlar ikinci dünya savaşı'nda aynısını tekrar edecek şekilde iki cepheli olarak; hem fransa'ya karşı, hem de doğuda rusya'ya karşı taarruza geçmişti. türkiye'yi savaşa sokacak olan iki alman gemisi, goeben (yavuz) ve breslau (midilli) akdeniz'de bulunuyordu. cebelitarık boğazı'ndan başlayarak cezayir önlerine gelen bu iki muharip gemi, cezayir limanı'nı bombalamıştı. 4 ağustos'ta aynı bölgede devriye halinde gezen iki ingiliz gemisi, bu iki alman gemisini görmüş ve ingilizler, almanlara nota vermişti. nota kâfi olmayınca, ingilizler, önüne aldıkları bu iki alman muharip gemisini kovalamaya başladı. fakat yetişmekte zorlanıyorlardı çünkü ingiliz gemileri 25 milden fazla yapamamakta, buna mukabil alman gemileri 29 mile kadar çıkabilmekteydi. 5-6 ağustos gününü sicilya'da geçiren alman muharip gemileri buradan tekrar yola çıkarak ege kıyılarına gelmiş ve kendilerini hâlâ takip etmekte olan ingilizlerden kurtulmak için çareyi çanakkale boğazı'na girmekte bulmuşlardı. bu arada, ittihatçı enver paşa'nın da etkisiyle aynı günlerde almanya ile türkiye arasında ivedi bir antlaşma imzalandı. kayzer wilhelm, berlin'deki yunan elçisine türkiye ile antlaşma yapıldığını ve bu alman gemilerinin türkiye'ye katılacağını bildirdi. dönemin yunan kralı aynı zamanda kayzer'in eniştesiydi.

    alman savaş gemileri çanakkale boğazı'ndan içeri girmeyi başarmıştır ve onlara içeride türk kılavuz gemisi eşlik ederek, kendilerini mayınlı bölgeden geçirmiş ve güvenli bölgeye sokmuştur.

    alman gemileri boğazdan geçer ve bu gemilere türk bayrağı çekilerek, gemilerin türkiye tarafından almanlardan satın alındığı yönünde izlenim bırakılmak istenir. bu sebeple, bu gemilere ''yavuz'' ve ''midilli'' adı verilir. ancak boğaz girişinde demirleyen ingilizler, gemilerin alman gemisi mi yoksa türk gemisi mi olduğunu ayırt etmek mümkün olmayacağı için çanakkale'den çıkacak olan her türlü gemiye düşman muamelesi yapıp ateş edeceklerini bildirir.

    21 eylül'de ingiliz amiralliği, çanakkale boğazı önlerinde hazır bekleyen ingiliz donanmasına şu emri verir: ''goeben ile breslau hangi bayrak altında çıkarsa çıksın batırılsın. onlarla birlikte çıkacak türk gemileri de batırılacaktır.'' fakat sadece türk gemisi, kendi tasarrufu ile tek başına çıkacak olursa, batırıp-batırmama inisiyatifi orada bulunan ingiliz komutana bırakılmıştır. uyarı olarak, türkler açıkça savaş açma niyetinde bulunmadığı sürece onlarla kavga çıkarılmaması telkin edilmiştir.

    o sıralarda çanakkale boğazı'nda komutan olarak bulunan alman subayı weber paşa adında bir zattır. bu paşa, emir vererek çanakkale boğazı'na tüm girişleri kapattırır. boğazın kapatılmasındaki amaç basit ve bellidir: yavuz ve midilli, tehlikeli kovalamacadan kendini kurtarıp rahatça istanbul'a ve oradan da karadeniz'e açılıp rus kıyılarına varıp rusları abluka altına alma imkanına sahip olabilecekti.

    türkiye, geri dönüşü olmayan bir yola adım adım ilerlerken, bugün herkesin kafasını meşgul eden o meşhur soru gündemin belirleyicisi idi: biz mi almanların yanında savaşa girmek için can attık yoksa almanlar mı bizi savaşa çekmek için bütün bu riskli yolu kendisine hedef belirledi?

    lafı ağzımızda fazla eveleyip gevelemeden cevabımızı hemen verelim: almanların bizi kendi saflarında savaşa çekme arzusu, bu noktada baskın gelmiştir. ittihat ve terakki cemiyeti içinden bile enver paşa harici aslında almanlara sıcak bakan yoktu. osmanlı kabinesinden bazı paşalar da o dönem hâlâ ingiltere ile eski dostluğu tekrar yaşatmak ve çareyi ingiltere ile müttefik olma yolunda aramış fakat bu arayış cevapsız kalmıştı (19. asırda özellikle ruslara karşı osmanlı'nın her daim yardım talebinde bulunduğu başlıca müttefiki ingiltere idi). çanakkale cephesi'nde bir güneş gibi parlayacak olan mustafa kemal ise, almanlardan ve enver paşa'dan adeta nefret ediyordu. ona göre mümkünse tarafsız ve savaşın dışında kalmak en iyi yoldu.

    ''mustafa kemal, türkiye'yi yalnızca türklerin kontrol etmesi gerektiğini ısrarla savunmuştu. göreve getirilseler bile almanların sadece hizmet etmek üzere kullanılmalarını tavsiye etmişti, bütün o yetersizliğiyle enver'in ulusal bir tehlike oluşturduğunu ve ülkeye zarar vereceğini söylemişti. (...) almanlara karşı aşırı düzeyde bir nefret belirmişti, türkler ve almanlar arasında sık sık yinelenen tartışmalar ve tatsız olaylar çıkıyordu. türkiye, dev alman makinesinin önemsiz bir parçası durumuna düşmüştü. savaşı kim kazanırsa kazansın faturasını türkiye'nin ödeyeceği düşüncesi yaygın bir kanı haline gelmişti. bütün alman subaylarını kaçırıp ülke dışına sürmek gibi çılgınca bir komplo bile hazırlanmıştı.''

    harp patladığı zaman bu savaşın maksimum 6 ay süreceği düşüncesi yaygındı. sadece ingiliz savaş bakanı lord kitchner'in bu savaşın uzun süreceği konusundaki tahmini doğru çıkmış ve ingiltere'yi, ona göre savaşa hazırlamıştı.

    peki ama savaş neden uzamış ve almanlar bizi neden kendi saflarına çekmek istemişti?

    5-11 eylül tarihlerinde fransa'da yapılan ve almanların durdurulmasıyla sonuçlanan birinci marn zaferi'nden sonra savaşın uzayacağı belli olmuştu. almanlar, fransa'ya karşı başlangıçta hızlı şekilde ilerlerken savaşın ilerleyen aşamalarında durmuş ve taarruzu bırakıp siper savaşına geçmişti. bu durağanlık, almanların aleyhine olacaktı. bu aşamadan sonra türkiye'nin savaşa girmesi büyük bir risk oluşturacaktı ki öyle de oldu.

    mustafa kemal paşa, sofya'da ataşemiliter iken istanbul'da bulunan dr. tevfik rüştü aras'a 4 eylül 1914 tarihli mektubunda şunları söylemiştir:

    ''hangi tarafın galip geleceğine dair olan fikri kanaatimi söylemek istemem. nazik ve mühim bir devre içinde bulunduğumuza şüphe yoktur. almanlar büyük ve hayrete şayan bir saldırışla birçok fransız kalesini çiğneyerek sağ kanadı ile paris'i geçip fransız ordusunu -arkası isviçre'ye olmak üzere- sıkıştırdı. bunun almanların biricik maksadı olduğuna ve ona da muvaffakiyet elverdiğine herkes aynı fikirde idi. bütün kâinat ve herkes, artık son kâti meydan muharebesine ve onun neticesine intizar ediyordu. halbuki bu neticeye karşılık alman ordularının fransız ordusu karşısında geri çekildiği görüldü.
    şarkta, ruslarla almanlar arasında cereyan eden vakalarda ruslar bozuldu. fakat güneyde rusların pek üstün kuvvetleri karşısında avusturya ordusu çekiliyor. batıda fransız ordusu taarruza hazır. binaenaleyh, alman ordusu serbest değil. şarkta rus ordusu üstün ve avusturya ordusu çekilmeye mecbur. vaziyeti şöyle tefsir edebiliriz: almanlar fransız ordusunu kâti meydan muharebesi ile henüz mağlup edemeyeceklerini ve avusturya ordusunun üstün ruslar karşısında daha ziyade mukavemet etmeyeceğini görerek, garpta büyük ordu ile geri çekilerek nispeten doğuya yaklaşmak ve sonra fransız ordusu karşısında bir müdafaa ordusu terk ederek geri kalan ordularıyla doğuya dönüp, avusturya ordusu ile birlikte rus ordusunu vurmak istiyorlar.
    pek güzel! fakat bu defa rus ordusu geriye, doğuya çekilmeye başlarsa ve bu orduyu yakalayıp ezmek mümkün olmazsa ve diğer taraftan fransız ordusu mukavemet için yardım istemeye mecbur olursa, bu defa yine doğuda ruslara karşı bir müdafaa kuvveti bırakıp batıya mı dönecek? ve böyle mekik gibi bir doğuya, bir batıya gide gele alman ordusunun hali ne olur?''

    atatürk, sözlerinde haklıdır. genç yaşına rağmen almanların bu iki cepheli savaş mantığını yanlış bulmuş ve onların manevralarını tenkit etmiştir. işin neticesinde yıpranacaklarını da öngörmüştür.

    almanların fransızlara karşı taarruzdan siper savaşına geçip savaşı durağanlaştırdığını ve uzattığını söylemiştik. doğuda da ruslara karşı ilerleseler de, savaşı sonlandıracak mutlak bir zafer elde edemiyorlardı. bu durum karşısında alman subayları da iki cepheli ağır bir savaşla karşı karşıya kaldıklarını idrak etmiş fakat artık geç kalınmıştı.

    rus kuvvetlerini doğuda meşgul edecek, ingilizleri mısır'da ve arap yarımadası'nda üstüne çekecek, almanların doğudaki ve batıdaki yükünü hafifletecek bir desteğe ihtiyaç vardı, o destek de gayri ihtiyari olarak türkiye'den gelecekti. işte, yavuz ve midilli'nin çanakkale boğazı'ndan geçmek suretiyle karadeniz'e açılmaları ve rusları abluka altına alıp sivastopol ile odessa gibi başlıca yerleri bombalamasının stratejik sebebi budur: almanların, üzerindeki savaş yükünü hafifletmek istemesi.

    29 ekim 1914 tarihinde odessa ve sivastopol bombalandı. enver paşa, karadeniz ablukasından haberi olmadığını söyleyip ''ben donanmaya karadeniz'e çıkıp ruslara saldırması emrini vermedim'' dese de, alman ve türk belgeleri, bunun doğru olmadığını göstermektedir.

    karadeniz olayına karşılık, çanakkale boğazı'nda hazır bekleyen ingiliz ve fransız donanması, 3 kasım 1914'te çanakkale'nin avrupa yakası'nda bulunan seddülbahir'e ve seddülbahir kalesi'ne ateş açtı. kalenin çevresinde bulunan cephanenin de patlamasıyla birlikte 85 askerimiz orada şehit oldu. bugün, 18 mart deniz muharebesi ve 25 nisan kara çıkarmaları'nın başlangıcından önce her yıl 3 kasım günü ''çanakkale'nin ilk şehitleri''ni anma programı kapsamında bu şehitler anılır.

    5 kasım 1914'te itilaf devletleri, türkiye'ye resmen savaş açtığını ilan eder. türkiye de 11 kasım'da itilaf devletleri'ne savaş açtığını kamuoyuna duyurur ve 1. cihan harbi de bizim açımızdan resmen başlamış olur. türkiye, bir oldu-bitti ile kendini almanya safında bulmuştur.

    sonuç ve değerlendirme: almanlar öngörüsüz bir şekilde iki cephede birden savaşmanın bedelini ağır ödemiştir fakat bizi de yanlarına çekerek bu bedeli paylaşmak arzusunda bulunmuştur. işin trajikomik kısmı, aynı almanya, ikinci dünya savaşı'nda da iki cepheli savaşmanın (ingiltere ve fransa'ya karşı taarruzda iken rusya'ya da savaş açıp müşgül duruma düşmüşlerdir) bedelini yine ağır ödemiştir. görünen o ki, birinci harpte yaptıkları hatadan ders çıkarmamışlardır. üstelik hitler, iktidara gelirken birinci harpte yaşanan bu "iki cepheli savaş" durumunu şiddetle, her defasında tenkit ederek halk nezdinde dönemin siyasetçi ve askerlerini itibarsızlaştırmıştır. bu hatanın aynısını hitler'in kendisi de yapacaktır.

    türkiye açısından bu savaşta ittihat ve terakki mensuplarını hiç bıkmadan suçlamak, işin en kolayıdır. ''ittihat ve terakki olmasaydı, biz bu savaşta olmazdık'' demek de gerçekçi bir bakış açısı değildir. testi kırıldıktan sonra akıl veren çok olur. büyük frederik'in meşhur sözü de bu duruma iyi bir örnektir: ''şimdi bildiklerimizi o anda bilseydik hepimiz birer ünlü general olurduk.''

    türkiye, öyle ya da böyle bu savaşa girmek zorunda kalmıştır. bütün bir yazı boyunca anlattığım gibi almanların bizi bu savaşta kalkan olarak kullanmak istemesi ve enver paşa gibi şan ve şöhret peşinde koşmak isteyen birisinin de yetkili olarak başımızda bulunması, bizim en büyük talihsizliğimiz olmuştur. ancak yine de, sadece ''enver yüzünden savaşa girdik'' demek, tarih bilmemektir. tarihin akışı içinde dönemin koşullarını iyi analiz etmeden sonuç elde etmeye çalışırsak, bu tip sığ yorumların ortaya çıkması kaçınılmazdır. almanların bu ince hamlesi karşısında biz, alternatif plan üretememenin akılsızlığını ve nihayetinde cezasını çektik.

    yazarın notu: işbu yazı tamamen şahsıma ait olup başka bir sitede daha kaleme alınmıştır. dolayısıyla, başka bir yerde bu yazının aynısına denk gelip de "çalmışsın" şeklinde ithamda bulunmayın. birkaç farklı yerde bu yazıyı paylaştım. sorusu olan özele gelebilir, kolay gelsin.

    kaynaklar: ''sorularla osmanlı imparatorluğu'' - erhan afyoncu. ''tek adam, mustafa kemal'' - şevket süreyya aydemir. ''bozkurt mustafa kemal'' - ingiliz yüzbaşı harold c. armstrong.

  • 35. bruce wayne vs tony stark

    bruce wayne piçlik ve zengin serseriliği cover olarak kullanmaktadır, tony stark ise hakikaten öyledir.

  • 36. yemek yemeyi işkence haline getiren şeyler

    yanında yemeği çok hızlı yiyen birinin olması. aynı zamanda sen yavaş yiyip dinlenirken şunu yemicek misin bunu niye yemiyosun diyenler. herkesin yeme şekli farklıdır. bunu kabullenemiyor olmaları çok kötü.

  • 37. nikol paşinyan'ın kiliseden kovulması

    bütün ülkelerin papazları insan oldu, kan ve gözyaşından nemalanmaktan vazgeçti. rum ve ermeni papazları vazgeçemedi. adamlar hala türk keselim, müslüman yakalım derdinde, yazık!

  • 38. hamza yerlikaya

    adamın sahte denilen diploması lise diplomasıymış. hani sahte üniversite diploması falan da değil. kıytırık lise diplomasını bile alamayan birinden bahsediyoruz. vizyon bu kadar. bu adam devletin en büyük bankalarından birini yönetiyor. mevzu bu.

  • 39. doktora memleketten meyve sebze götürmek

    devlet hastanesinde çalışan hekimlerin sık sık karşılaştığı durumdur. bazen patik örer getirir hastalarımız. hala çok mahcup oluyorum böyle zahmetlere ama insanımız sevgisini, minnettarlığını böyle dile getiriyor bazen. neden yargılıyorsunuz ki çok tatlılar:)

  • 40. alman polisinin türk aileyi sınır dışı etmesi

    adam çocuklarına türkçe öğretmemiş. adam türkiyeyi çok seviyormuş ama çocuklarına türkçe öğretmemiş. büyük oğlu evine türk bayrağı asıyormuş ama adam çocuklarına türkçe öğretmemiş.

  • 41. kapuskayı bir üst noktaya taşıyan detaylar

    lezzetli olabilmesi için lahana koymamak gerek.
    bulgur da koymayacaksın.
    pilav da koymayacaksın.
    tereyağı da çıkar koyma
    salça da olmaz

    çok az soğan, bolca kıyma ve bolca pul biber. iyice yoğuracaksın. yoğurduğun kıymayı uzun ve enli şişlere yapıştıracaksın. mangalda pişireceksin.

    ancak o zaman lezzetli olur

  • 42. almanya'dan kovulan çocuğun tl ile dalga geçmesi

    easy'de herkes bu oyunu oynar aslanım...

    hardcore'a hoş geldiniz

    edit: et ihtiyacınızı biftek aromalı cheetosla geçirebilirsiniz... hadi yine iyisiniz

  • 43. 35 yaş üstü olduğunu tek cümleyle anlatmak

    (bkz: milf)

  • 44. ince siyah külotlu çorap

    giydiği taktirde babasını sikeceğini iddia eden bir arkadaşım olmuştu.

  • 45. ucuzbilet.com'un kanada'da mağdur ettiği öğrenci

    bilet alırken yazıları okumuyorum, kafama göre varsayımlarla iş yapıyorum. acenta (agency, ajanlık = başkası adına iş yapmak) denen şirketlerin havayolu firmasının biletini satarak komisyon alarak iş yaptığını, kuralları havayolu firmasının koyduğunu bilmezden gelip, hatayı hep başkalarında arıyorum.

  • 46. yazarların en iyi beş dizi listesi

    1- the a-team
    2- macgyver
    3- airwolf
    4- knight rider
    5- ziyaretçiler (orijinal isminde yeterli bilgi yok)

  • 47. ölümden sonra neler oluyor

    kısa dönem askerlik yaparken -muhtemel fetöcü ve akp'li- ağzı laf yapan, yani menkıbe anlatmayı bilen biri öldükten sonra neler olduğunu saniye saniye anlattı. tüm koğuş dualarla, allahu ekber nidalarıyla ağzı açık dinledi. bitince "ya bi git olum dalga mı geçiyosun, öldün de gördün mü sanki la? hikaye yazma." dedim. "evliyalarımız böyle anlattı sen dinsiz misin" dedi. sonra koğuş toplaşıp ebemi sikecekti sustum. ortam komple üniversite mezunu ha. düşün.

    tanım: hakkında muhteşem menkıbelerin olduğu soru cümlesi.

  • 48. boşanmalık erkek mesleği

    (bkz: satışçı)

    nerde kimle ne zaman bilemeyiz.

    kimle görülse der ki "müşteri",

    farklı instagram hesabı olabilir,
    der ki "network",

    eve geç gelir der ki "iş yemeği",

    eve gelmez der ki "iş gezisi".

  • 49. kasaba girip 2 kg pirzola 3 kg bonfile istemek

    4 kilo da koç taşağı hazırlayın abime cevabı muhtemeldir. bu şartlarda taşaksız kurulamaz bu cümle zira.

  • 50. büyük influencer protestosu

    vergi kaçıran influecerların sözlükte hemen altında bittiği protesto. yok zaten herkes vergisini veriyormuş, yok alan memnunmuş satan memnunmuş bize ne oluyormuş falan. vergisini ödüyorsan o postun bir kenarına "ücretli ortalık" veya "reklam" diye ibare koyacaksın ki ilgili kurumlar takibini yapabilsin. televizyonda izlediğin dizide bile içinde geçen reklamlarda vergi kaçırma gibi bir durum olmasın diye "dizi içinde sanal reklam uygulaması vardır" diye uyarı konuyor ki sonradan bu reklamların vergisi ödeniyor. ama sen günde 50 tane reklam paylaşıp belki 1'ine ancak koyuyorsun. ha bir de bu eğer ki post değil de story ise zaten orada 24 saat kalıp kayboluyor, sonradan takibi de yapılamıyor.

    bu işin tek bir çözümü var, o da devletin yetkili kurumlarının bu kendilerine influencer diyen arkadaşların (birinci derece yakınlarıyla beraber) tüm banka hesaplarını 5 yıl geriye dönük olarak incelemesi. işte sadece bu hamle bunların tüm kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmak için yetecektir. ondan sonra ayda 300-400 bin lira kazanıp nedense hepsi aynı gün 1 litre süt 1 liraymış şimdi denk geldim siz de faydalanın istedim diye bir anda süt fanı olan arkadaşlar faizi ve cezasıyla birlikte bugüne kadar cukkaladıkları tüm parayı fazlasıyla geri verecektir.