Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. gözlerini kaybetmek üzere olan bir babanın feryadı

    göz doktoruyum, aciliyeti yok arkadaşlar. hatta travma sonrası durumlarda sonradan lens(iol) kaymasının olmaması ya da göz içi kronik iltihabın ( inflamasyon) geçmesi için özellikle ameliyat geciktirilir. lens ameliyatının gecikmesi ameliyatın nihai başarısını etkilemez. tabii ki cerrahi için yıllar beklenmiyor ama diyelim ki 10 yıl bile gecikse başarı şansı aynıdır. hasta ve yakınlarının sabırsız olmasını anlıyorum. ama ne yazık ki olayı yanlış yorumluyorlar. benim yakınım bu durumda olsa bu dönemde ameliyatın ertelenmesini kendim isterdim.

  • 2. 1 milyon tl param olsun asla çalışmam diyenler

    bi milyon para mı artık,güzel bir ev bir araba parası e sonra ne olacak taş mı yenecek?
    not:bi milyonum yok.

  • 3. serenay sarıkaya ile bir gece vs 40 milyon dolar

    siz yemin ederim ya milyon dolar ne demek bilmiyorsunuz ya da salak taklidi yapıyorsunuz.

    edit: arkadaşımız milyon doların açılımını yapmış merak edenlere buyrunuz.

    (bkz: #107268423)

  • 4. 962 muhtara telefon hediye etmek

    rte yaptı sandım, karşıma ekrem çıktı.

  • 5. öz kızını iki defa hamile bırakan adam

    dna sonuçlarından babasının kıza tecavüz ettiği kanıtlanmış vahim olaydır.

    altına da yazar bir müsveddesi türkiye'de mahkemenin nasıl işlediğini bilmediğinden mütevellit yargı diyerek ahlak dersi satması da ayrı bir ironidir.

    haberin vahameti apaçık ortadayken hala yargı kararı diyerek olayın hukuksal zeminini tartışmaya açmak aymazlıktır.

    riyakar olmayın tecavüz bu ülkenin dna'sında var.

  • 6. hdp'nin 44 belediyesinin akp'ye geçmesi

    şimdi gelecek "terörist belediyeler"ciler.

    kardeşim bak ben o belediyenin kadrolarında kim çalışıyor, tanımıyorum. ama şunu biliyorum terör bu ülkede bir suçtur.

    madem bu insanlar terörist, tutuklayın hepsini.

    tutuklamıyorsanız da belediyelerine çökmenizi terör argümanıyla savunmayın. başka bir şey deyin, mesela "hükümet bizim değil mi, gücümüzün yettiğine çöküyoruz, size ne?" deyin. azıcık omurganız olsun.

  • 7. pozitif çıkan takımları ayıklayarak devam edeceğiz

    pozitif çıkan takımlar kendi arasında covid-19 ligi kursun oldu olacak anasını satayım..

    tc simülasyonu bir gün de şaşırt be..

  • 8. 5 büyük ligde sempati duyulan takımlar

    nereye kayboldu bu deden leicesterliler? bir zamanlar buralar hep leicesterdi.

  • 9. üzüm keserek 3000 dolar kazanan boğaziçili

    artık şu sırt çantalı ''çılgın'' interrailci arkadaşlar baymadı mı?

  • 10. atatürk olmasaydı türkiye'nin benzeyeceği ülke

    ""daha iyi bir ülke olurduk" dediğim önermedir. halklar arasında bu kadar bölünme olmaz,

    kemalizm gibi bir kanserle uğraşmak zorunda kalmazdık."

    abi siz bu savaşların neden yapıldığını bilmeyecek kadar cahilsiniz sanırım.

    ülke olurduk öyle mi? bütün yani, ülke olarak?

    takkeli meczuptan tarih öğrenen anca bu kadar olur.

  • 11. roma cumhuriyetinde olası ekşi sözlük başlıkları

    (bkz: kleopatra vs 10.000 altın)

  • 12. survivor 2020 ünlüler-gönüllüler

    barış ulan o yakışıklılık o boy o pos var diyorsun bakıyorsun adamın hayalı survivor'a katılmak sıçayım senin hayaline o yarışmaya yılmaz morgül bile katıldı amk vizyon sıfır

  • 13. 12-17 yaş çocuk doğurmak için ideal yaştır

    son zamanlarda artan bu tür söylemlerde hedeflenen, salt küçük çocuğu evlilik adı altında istismar etme fırsatı laik cumhuriyet, medeni kanun tarafından ellerinden alınsa da içlerinde bu özlemin baki olduğunu göstererek bir mesaj vermek değil; aynı zamanda önce kadını ve dolayısıyla toplumu cehalete mecbur bırakmak. birkaç gündür tlc türkiye youtube kanalında my big fat american gypsy wedding diye bir program izliyorum, hakkında bilahare yazacağım. program, ingiltere'den abd'ye göçmüş romanichal gypsy denilen bir çingene topluluğunda kız çocukların doğdukları andan itibaren eş ve ev hanımı olmak, asla ve kat'a para kazanmamak, 12 yaşında okuldan alınıp partiler düzenleyerek çingene koca aramak, erkeklerin ise yiyip içip düşük mertebeli işlerde çalışarak kadından hizmet beklemek üzerine yetiştirilmesini ve bunların düğünlerini, vaftizlerini vb. konu alıyor. böyle bir kepazeliği, ilkelliği, cahilliği, avamlığı çok çok az yerde görebilirsiniz. maksimum evlilik yaşı 17, 30 yaşında insanlar kaynana - kayınpeder olup 15-16 yaşındaki kızına, oğluna sarılıp seninle gurur duyuyorum diye ağlıyor. adamın kızkardeşi kocası tarafından öldürülüyor, adam 27 yaşında mezara girmiş gencecik kardeşinin mezarı başında bira ve sigara içerek ağlayıp "kardeşimin hatırasını onurlandırmak için kızıma (yaş:14) koca arayacağımız doğum günü partisini onun adına yapacağım" diyor. neyse bu program çok ayrı bir entri konusu, demem o ki birey olmadan, kendine ait 1 kuruş kazanmadan, dünyaya kafanı kaldırıp bakmadan evlenip üremenin hararetle desteklendiği ortadoğu'da, unorthodox'ta etraflıca anlatılan hasidik yahudilerde, romanichal çingenelerinde bu kepaze kültürün devamı tamamen kadının erken yaşta ev işleri ve çocuk bakımıyla pasifize edilmesine bağlı. erkeklerin hiçbir rolü yok olay sadece kadınlar üzerinden dönüyor. çünkü bir ailenin vitrin yüzü, pr yetkilisi, çekip çevireni, çocukları ve kültürü şekillendireni kadındır. kadınlık inanılmaz ağır bir multitasking becerisi gerektirir.

    bir çocuk annenin vücudundaki kalsiyumu, ruhundaki iyiliği ya da kötülüğü, olaylara yaklaşımını, hatta mimiklerini emerek kendinde şekillendirir. kadının bir baş belası, adamın iyi olduğu ailelerle pek kimse görüşmez, adamın bir baş belası kadının ise iyi olduğu ailelerle yine pek çok kişi adama rağmen görüşür. kadın çok fazla anlama gelen bir ben-i ademdir.
    cengiz han'ın, eşi börte kaçırılıp kurtarıldığında doğan çocuğu kendinin kabul edip börte'ye hürmette kusur etmemesi börte'nin klanının gücüne duyduğu ihtiyaçtandır. çağımızda ise güç büyük oranda paradır. paranın gücü pek çok şeye kadirdir, bilhassa bir kadını özgürleştirmeye, ağır sorumluluklarının bir kısmını başkalarına paylaştırmaya, her fırtınada dik durmasına lazımdır. 12-17 yaş aralığında bir çocuk yumurtlar ve yumurtası döllenebilir evet, ama o andan itibaren hayatı kayar. bir başkasının hayatının gölgesi olur, hep birilerinin eline bakmak zorunda kalır, ne kendisi gelişebilir, ne büyüttüğü çocuğu, çekip çevirdiği aileyi geliştirebilir. savaşlar, saldırılar, antlaşmalar vs. çoğunlukla fiziksel şeylerdir. din, kültür, örf, görgü, bunların hepsi kadın eliyle ve diliyle nesilden nesile yayılır. bir kadın bunları çocuklarına aktarmayı bıraktığı anda dünyayı yakıp yıksan bozuk kültürünü devam ettiremezsin. küçük yaşta annelik sorumluluğu yüklenen cahil bir kızın bir çocuğa verebilecekleri çok sınırlıdır, o da o yaşa kadar ne gördüyse onu verir; baskı, bağnazlık, kalıplaşmış kadın erkek rolleri, hayattan alamadıklarının hırsları.
    muttalip gibilerin çoluk çocuğun doğurganlığını ağızlarına sakız ederken düştükleri telaş, medeniyetin küçük çocuklara hallenmeyi bir akıl hastalığı olarak adlandırıp kanunen yasaklamasının içlerinde yarattığı kaybetmişlik hissinin yanı sıra, her gün gençler dine sırt çeviriyor, imam hatipliler deizme yöneliyor, diyanetin etekleri tutuşuyor haberlerinin ayyuka çıktığı, gitgide sekülerleşen bir çağda kadına kendini gerçekleştirmek için hiçbir fırsat vermeyip, onu küflenmiş düşünceleri için bir iletim teli olarak kullanmak.

  • 14. çinliler yüzünden hayatının 3 yılını kaybetmek

    hepimizin mağduriyeti.

    normalleşmesiydi, aşısının bulunmasıydı, bu salgının ekonomik ve sosyal etkilerinin azalmasıydı, insanların psikolojilerinin düzelmesiydi minimum 3 yılı bulacak süreçtir.

    3 yıldan önce asla normal hayatlarımıza dönemeyeceğiz. 3 yıldan sonra da dönebileceğimizin garantisi yok.

    3 yıl amına koyayım ya. 3 yıl. hayatımızın en güzel yıllarından çalınan koca 3 yıl.

    ne yüzünden?. çin devletinin otokratlarının, milyarderlerinin lüks içerisinde yaşarken sefil halkının hareket eden her şeyi hayatta kalmak için yemek zorunda kalmalarından dolayı.

    hepimiz nasıl kabul ediyoruz bunu da anlayabilmiş değilim. bir ülkenin sorumsuzluğu yüzünden tüm dünya acı çekiyor, insanlar ölüyor ve bu ülkeye ciddi yaptırımlar olmuyor.

    çaldığınız hayatımızı geri verin.

    nasıl dünya savaşlarının sonunda savaşı kaybeden ülkeler tazminat ödedilerse, çin de hepimize tazminat ödemelidir.

    buradaki meseleyi ırkçılık diye karalamaya çalışanlar ancak çin'in diktatörlük yapısının yandaş şakşakçıları ve kendi hayatları da mahvolmasına rağmen akıl tutulması yaşayan sjwlerdir.

  • 15. polis kimlik istiyorsa vereceksin

    kolluk sadece şartları mevcutsa ilgilinin kimliğini sorabilir. her önüne geleni durdurup rastgele kimlik soramaz. durdurma ve kimlik sorma için her şeyden önce makul bir sebep bulunmalıdır. ayrıca kimlik sorma işlemi sırasında kolluğun kendi kimliğini de göstermesi zorunludur. kolluk olarak size her türlü çirkefliği yapan adamlara karşı sizin de en azından asgari haklarınızı bilerek hareket etmeniz önemlidir. ancak bu şekilde “tipini beğenmediğine kimlik soran” kolluk görevlileri azalır.

    zorunlu edit: kolluk istediğine kimlik sorabilir diyen çok kişi var. pvsk açık, polis sizi durdurduysa sebebini belirtmek zorunda, polisin takdir yetkisinin sınırı da durdurma için makul bir sebebin varlığıdır. kolluk sizi makul bir sebep yokken durduramaz. durdurulduğunuzda sebebini sorun, kem küm ediyorsa tutanak tutulmasını istediğinizi belirtin. durdurma ve kimlik sorma bir idari işlemdir ve talebiniz halinde tutanak tutulması gerekir. makul bir sebep olmadığı anlaşıldığında, elinizdeki tutanakla gerekli adli ve idari başvuruları yapabilirsiniz.

    zorunlu edit 2: sözlük kraldan çok kralcı dolu. ya da hak aramayı unutmaya zorlandık. haklarını aramak isteyenler için yazıyorum, mesajla küfredenlerin okumasına gerek yok; böyle bir konuda neden küfrediyorsunuz onu da anlamıyorum zaten. hak aramanın yolunu anlatıyorum ve küfür yiyorum. tamam kardeşim gösterin kimliğinizi her sorana, alıp sizi polis merkezine götürmelerine de izin verin, her şeye tamam deyin. yeter ki tadınız kaçmasın.

  • 16. en son harcanan paranın miktarı

    1 litre kola, 6 lı soda, 250 gram çekirdek, 2 şişe 1.5 litrelik su = 16 tl.

  • 17. gaga bulut'un cezaevinden gönderdiği ses kaydı

    "bak bu kötüyü içeri attılar ama şunlar elini kolunu sallıyor, onları da içeri tıkalım" demek yerine "ama bak şu, şu kötüler de serbest, o zaman bu kötüyü de serbest bırakalım!" gibi bir zihniyetteki yazar tarafından sözlüğün orta yerine bırakılan başlık.

  • 18. bir anne çocuğunu dövebilir mi sorunsalı

    hayatta en çok sevmesi gereken, üstelik de kendinden güçsüz bir canlıyı dövebilecek tıynette bir insansa 'dövebilir elbette' diye yanıtlanacak sorunsal. benim açımdan bu durum çok büyük bir ikilem yaratmıyor açıkçası. tanıyıp tanımamam da, kadın ya da erkek olması da fark etmez, bir yetişkinin bir çocuğu dövdüğünü görürsem, orada üçüncü kişi lehine meşru müdafaanın şartları oluşmuştur der, bütün manyaklığımla dalarım. böylece bir daha yavrusuna el kaldırmadan önce bir durur düşünür belki. benim için ikilem çocuğa yoktan yere bağırıp çocuğu ağlattıklarında başlıyor. ne yapsam bilemiyorum. geçen bir arkadaşım 2.5 yaşındaki kızını oyun hamuru istedi diye ağlattı. neymiş sohbetimizi bölüyormuş. ya arkadaş, kalk ver çocuğa hamurunu, allah aşkına bunun için bağırılır mı el kadar bebeye. ne bitmez postpartummuş, sanki bağırmaya doğurdular bu çocukları. vallahi çok zor bir durum, öyle böyle değil. böyle durumlarda ben babalarının gözlerinin içine bakmaya başlıyorum, müdahale etsinler diye. ama bekarlığında jaguar gibi olan herifler evlenip çocuğu yaptıktan sonra her nasılsa kısır ev kedisine dönüşmüş durumdalar. böyle göbeği gıdıyı salmışlar, dengeli kısır mamalarıyla beslenmekten tüyü parlıyor hepsinin. söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil. bir şey de denmiyor zaten, hemen başlıyorlar bırbır "senin çocuğun yok ki sen nereden bileceksin" diye. yani en azından oyun hamuru isteyen çocuğa bağırılmaması gerektiğini biliyorum. yok valla benim çocuklu arkadaşlarla arayı iyice açmam lazım, yoksa fena şeyler olacak. sabah sabah canım sıkıldı yine.

  • 19. almanya'da 19 euroya yapılan market alışverişi

    şimdiden 19’u 7,5 ile çarpıp destan yazacak olanlara iki çift lafım var. siz adam olmazsınız.

  • 20. koltukaltı kokusunu engellemenin yolları

    karbonat sizi 6 ay kadar götürür sonra eski günlerinizi mumla ararsınız, sakın ha benim gibi karbonata bulaşmayın, dertsiz başınıza dert(ler) açarsınız.

    koltuk altları sağlıklı bir insan kadar kokan biriydim (erkek cinsindenim), yaz günlerinde sabah duş aldığımda öğlene kadar kolay kolay bir koku almaz, akşama doğru hafif koku alırdım, kışın ise bir kaç gün duş almasam da hiç bir şekilde koku almazdım. yaz ayları için daha iyisini arayan ben doğal olmayan ürünlere karşı olduğum için bir kaç sene önce limon suyunu denedim çok bir işe yaramadığını görünce onu bıraktım, annemden duyduğum karbonat önerisini denemeye başladım, avucumun içinde bir miktar karbonat ve bir kaç damla suyu karıştırıp sürüyordum, yazın neredeyse her gün banyodan sonra kullanıyordum. karbonat ilk aylarda şaşırtıcı derecede harika bir çözümdü, yani neredeyse 12 değil 24 saat koku oluşmuyordu. annem ise kendisinde kaşıntıya yol açtığını söyleyerek bir kaç hafta sonra bıraktığını söyledi, şanslıymış (bu arada sırf amme hizmet olsun diye bu kadar detay veriyorum).

    bir süre sonra karbonat eskisi kadar iş görmemeye başladı ancak kullanmaya devam ettim ve zaman geçtikçe iş çığrından çıkmaya başladı. koltuk altlarım artık banyodan sonra öğlene kadar değil daha duşakabin sınırlarını terk etmeden kokmaya başladı. her zaman ki gibi klasik yeşil sabun kullanarak banyo yapıyordum, koltuk altı traşına da dikkat edip bornoz ile kurulandıktan sonra koltuk altımı kontrol ettiğimde ara vermeksizin kokuyordu artık. koltuk altımda mantar oluştuğunu tahmin ediyordum. karbonatı bıraktım, zaten artık hiç işe yaramıyordu. diğer taraftan artık gömleklerimi, tişörtlerimi, banyo lifimi vs. yüksek ısıda yıkamaya başladım, değişen bir şey olmayınca bir dermatoloji uzmanına gittim. bir yorum yapmadı, ben de sormadım, verdiği ilaçları dediği gibi iki hafta kullandım, değişen bir şey olmadı. bu arada artık kış günlerinde bile iş çıkışında eve gitmeyip dışarı çıkacağım zamanlarda sabah evden çıkarken yanıma fazladan bir gömlek alıyor, akşam işten çıkmadan onu giyinip çıkmak zorunda kalıyordum. belki durumun psikolojik olduğunu düşüneceksiniz ancak öyle iğrenç bir adamım ki banyodan çıkar çıkmaz eşime test ettirdim o da onayladı.

    bir süre sonra ikinci bir dermatoloji doktoruna gittim. doktor koltuk altımda mantar olmadığını, sadece bakteri ürediğini, derinin alt katmanlarına ilerlediğini, sabunlamanın işe yaramayacağını söyledi. "beni kurtarın eskisi gibi olmak istiyorum" deyince iki krem verdi. biri (sanırım antibiyotik katkılı) fucidin diğeri ise her ne kadar mantar sorunu olmasa da pers-mant isimli bir mantar jeli, bunları koltuk altına üç ay boyunca günde iki kez birlikte uygula dedi, bakterilerin çıkması zordur dedi. üç ay boyunca bu ilaçları kullanmak bana çok mantıklı gelmedi ama düzenli olarak uyguladım. reçetesi

    kremler kullanıldığı anda kokuyu kesti, bana mutlu mesut bir 2.5 ay yaşattı. ancak 2.5 aydan sonra yeni bir sorunum daha ortaya çıktı artık koltuk altlarım gün içinde aşırı terliyor, adeta şelaleye dönüyordu. yaz kış sürekli olarak tişörtünüzün, gömleğinizin bir karış aşağıya kadar su içinde kaldığını düşünün. ilaçları bıraktığımda bu etkinin geçeceğini düşünerek devam ettim 3 ayı tamamladım.

    sonuçta ilaçları bıraktıktan bir kaç gün sonra lanet koku geri döndü (sanırım eskisi kadar yoğun değildi) artık durup dururken başıma bela ettiğim iki sorunum olmuştu. yaz kış demeden koltuk altlarım, gömleğim, ceketim sürekli kokuyor ve iğrenç bir çift şelale sürekli bana eşlik ediyordu. artık sokakta gezerken kollarmı hafif kaldırarak ağa gibi geziyordum ki hava alsın, buharlaşıp suyun debisi azalsın diye.

    eğitimci değilim ancak zaman zaman ilkokullarda çocuklara alanımla ilgili eğitimler veriyorum. bir keresinde eğitimi dinlemeye gelen hocalardan biri eğitimin sonunda; "hocam sana ne oldu niye bu kadar terledin dedi". çıkarken okul müdürünün yanına uğradım o da "hocam seni bayağı terletmişler" dedi. evrakı imzalatıp kaçıp gittim.

    bu sıkıntı bana ph denen zıkkımı nasıl ciddiye almamız gerektiğini öğretti. karbonat sanırım koltuk altı ph ımı bozdu ve bakterilere bu şekilde fırsat verdi. yetişkin olduğu halde, "bebek şampuanı kullanıyorum çünkü daha sağlıklı" diyen bir arkadaşımı duyduğumda artık aman ha diyorum bebeğin ph ı ile senin ph ın farklı olabilir kullanma...

    ilaç kullanarak daha beter olduğum için artık hiç bir şey kullanmamaya, hiçbir müdahalede bulunmamaya karar verdim. normal banyo ve hijyene dikkat ediyorum, sabun kullanmayı da fazla abartmıyorum çünkü bildiğim kadarıyla sabunların ph ı da vücut ile uyumlu değil, bu yüzden kendimce şöyle bir yol izliyorum: banyoda kalıp sabunu doğrudan koltuk altıma sürmüyorum, köpüklü ellerimi sürüyorum ve bol su ile güzelce duruluyorum (sabun kalıntısı bırakmamak gerekiyor).

    reçeteye baktığımda ilaçları bırakalı yaklaşık 8 ay olmuş ve diyebilirim ki şükürler olsun ki bir iki aydır niagara şelalelerim kurudu hem de koku sorunu bir hayli geriledi. durup dururken ne yaşadım böyle bilmiyorum. ha karbonatı tamamen hayatımdan çıkardım mı hayır. kiloyla aldığım için çok var evde hanım yerlerin temizliğinde kullanıyor artık, şimdi çıplak ayakla yere basmaya korkuyorum.

    edit: mesaj kutuma geldi, benzer sorun yaşayanlar var, uzun süredir ailecek kullanıyoruz hiç yan etkisini görmedik diyenler de var. karbonatı nereden aldığımı soranlar olmuş, ingiliz karbonatı mı diye. önce marketten küçük paketlerde sonra aktardan kiloylan.

    edit: deodorant lobisinden olduğumu, başlıktan çok pis kokular geldiğini yazanlar olmuş. çok pis kokular geldiği doğru tabi. herhangi bir kanıt sunmak gibi bir derdim yok. reçete yüklemiştim ama ayarlanabilir bir şey. devlet memuruyum başka bir yere hizmet etme gibi bir durumum yasal olarak da yok. deodonat kullanmıyorum kimyasal herhangi bir ürünü düzenli olarak kullanmayı asla önermiyorum (karbonat da kimyasal olabilir ben doğal diye biliyordum). örneğin sürekli aynı aynı marka damacana su kullanmamak gibi.

    edit: bu konu üzerine çok fazla özel mesaj geldi hepsine cevap yazmaktan koltuk altı suyum geldi. daha fazla gelmesin diye özel mesajları kapattım. mesaj yazmak isteyen olursa kusura bakmasın.

  • 21. ekşi itiraf

    hayata geç kalışlarımı kendi ellerimle hazırlıyorum aslında. 27 yaşını doldurmak üzereyim, çoğu arkadaşım iş güç sahibi olup, çoluk çocuğa karıştı bile. bana evlilik ne zaman diye sorulmaması için öğrencilik hayatıma devam ediyorum hep. ailem öğrenci olmama karışmıyor ve üzerimde pek bir baskı kurmuyor açıkçası, hadi yeter bu kadar öğrencilik artık para kazanmalısın diye. bu durumdan memnunum. öğrenmeyi, öğrenci olmayı seviyorum ama öte yandan para kazanmam gerektiğinin de farkındayım. düzenli bir işim olsa eminim ki evlilik konusunu dile getirecekler. ama ben geyim bir kadınla evlilik yapamam diyemem ki onlara. bana bir kadınla evlilik baskısıyla gelmesinler diye hayatımı ertelemekten kaçınmıyorum.

    ikiz kardeşim ailemin yanında sevgilisi ile çok rahat bir şekilde yakalanma korkusu yaşamadan, istediği sevgi sözcüklerini yanlarında çekinmeden söyleyebilirken aynı toleransı bana gösterir mi bu ülke insanı? hiç sanmam. her şeyin çok daha farklı olmasını isterdim bu hayatta ve ülkede.

  • 22. bmw sürmüyen erkeklerede erkek demem yani

    sürmüyenoğulları

  • 23. ilişkinin kaçıncı ayı öpüşülür sorunsalı

    en güzel ilişkiler öpüşerek başlar.

    tanım: saçma soru.

    edit: alttaki saçma sapan yorumlardan sonra açıklama yapma ihtiyacı hissettim. daha o gün tanıştığımız insanla şakkadanak öpüşerek hemen ilişkiye başlamıyoruz arkadaşlar. böyle bir dünya yok. benim söz ettiğim olay şu;
    hani zaten tanıdığınız veya tanımadığınız ama aynı ortamlarda bulunabildiğiniz birine karşı içten içe yanıksınızdır, böyle o da arada ne bileyim bir bakışıyla bir gülüşüyle aklınızda 'lan o da mı bana yanık' acaba diye bir fikir uyandırıyordur. hatta bazen tek bir bakışmanız sonrası ' e bu bana resmen yanık' diyorsunuzdur ve siz de ona yanıksınızdır.(karşılıklı söylenmemiş hisler olacak yani) bir fırsat çıkar bir yerde takılırsınız, ne bileyim evine kadar yürüsünüz ne bileyim barda, sahilde oturursunuz öyle bir an gelir ki hislerini birbirine hiç söylememiş bu iki insan o anın samimiyetiyle öpüşmeye başlar. işte en kaliteli ilişkiler böyle başlıyor. yaşım 35 lütfen tecrübelerime güvenin :))

    bir de size öpüşme baskısı yapan biriyle beraberseniz ilişkiyi hemen bitirin falan denmiş. buna çok güldüm. esas sorun şu siz neden öpüşmek istemediğiniz biri ile ilişki içerisindesiniz? ben aramızda hiçbir ilişki veya tanışıklık olmasa da birinden hoşlanıp hoşlanmadığımı onunla deliler gibi öpüşmek isteyip istemediğimden anlıyorum. değil ki ilişki ve aşk! biriyle ilişkideysem onu mutlaka öpmek isterim yani. hadi ilişkimiz bir şekilde başladı ve utancımdan öpemedim. karşı taraf böyle bir hamle yaparsa ben de yapışırım yani. anlayacağınız 2 ay olmuş 'ay sana daha güvenemiyorum, erken' diyerek sizinle öpüşmeyen bir tip varsa esas siz onu hemen yollayın gitsin. çünkü sizi kesinlikle sev-mi-yor.

  • 24. haber bültenlerine yorum yasağı

    memleketi babalarının bostanına çevirip, başka düşüncelerin varlığını terörizm olarak görmek bunların fıtratı oldu. bu tiplere tek söylenebilecek şey bkz

  • 25. gençlerinin %43'ü mutsuz olan ülke

    tüik'in açıkladığı verilere göre türkiye'deki gençlerin %43'ü mutsuz olarak kendilerini görüyor.

    bakın çok açık söylüyorum bu duruma karşı acil önem planları devreye girmezse, ahlaki, manevi, sosyal yapıyı oluşturan tüm etmenlerin hepsi çöküntüye uğraması kaçınılmazdır. mutsuzluğu salt duygusal durum olarak görmek, anın içine sıkıştırmak yöneticiler için vicdan rahatlatmaktan öteye gitmeyecektir.

    insan hayatının en hassas, en etkili, en hatırada kalacağı zamanları mutsuz geçiren nesillerin ne ülkeye ne de topluma en ufak etkisi olmayacaktır. çünkü birey en güzel zamanlarını "geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı, eğitim zorlukları" altında yaşamış ise, hayata ve topluma karşı kuşkulu, öz güvensiz ve sağlam temellere dayanmayan tabiri caizse çıt kırıldım bireyler olarak yaşamaya devam edecektir.

    antidepresan, uyuşturucu vb. kullanımların artmasının bilimsel nedenlerinden birisidir mutsuzluk. modern çağda mutsuzlukla imtihan olan birey, geleceği inşa edemez, tutunduğu bir dal bulamaz.

    ailelere hapsolmuş bireyler internetin gücüyle küresel hayatlara şahit oluyorlar. bu durumu göremeyen ya da gençlere yönelik atımlar yapmayanlar yozlaşmanın pençesinde yok olacaklardır.

    dostoyevski'nin romanında dediği gibi.

    delikanlılardan yeni nesiller doğar.

    peki

    delikanlılara ne kadar bakabiliyoruz? sonuç ortada.

  • 26. 15 mayıs 2020 polisin avukatı darp etmesi

    **başka bir platformda gördüğüm anlatıyı buraya taşıyorum. henüz meslektaşımdan izin almadım. ancak o kadar sinirlendim ki paylaşmadan duramıyorum. meslektaş daha sonra eline gelirse görüntü ve videoları paylaşacağını söyledi.

    üst edit 2: olayın yaşanmadığına inandığını beyan eden pek çok suser olmuş. ben de teyit etmek için birkaç telefon görüşmesi yaptım. ayrıntılara muvaffak olmamakla beraber olayın yaşandığı bilgisine eriştim. elimde fotoğraf video vs olmadığı için inanmamak seçiminizdir.

    üst edit: istanbul barosu başkanlığı'nın açıklaması tık

    bu gun silivri devlet hastanesinde iki polis beni tekme tokat dövdü. ?
    hem kameralar hem vatandaslar onunde.
    avukat oldugumu. gorevimi yaptigimi soyledigim halde.
    goc idâresi muvekkillerin idari gozetimi bir yili doldugundan 6458 sy. yasa geregi yabanci muvekkiller serbest birakmak zorunda.
    ama bir taktik yapiyor. serbest birakiyor ve polisi arayip tekrar yakalatiyor. bu sekilde tekrar 1 sene daha tutabiliyor.
    bunun onune gecmek icin oradaydim

    serbest birakma falan olmadi. resmen devir teslim yaptilar.
    bu arada kimlik gosterip durumu anlattim.
    once beni ittiler ve sonra kafama ve yuzume yumruk attilar.
    bu arada vatandaşlar kamera kaydi yaptilar.
    ama zaten hastane kamerasi vardi.
    neyse.
    klasik olarak de gorevliye direndi diye karalola gotuduler.
    bundan sonra avukat olduğumu beni görevim sırasında görevinden dolayı suç işledigimden bahisle gözaltına alamayacaklarını hakkımda öncelikle bakanlığın bir soruşturma izni vermesi gerektiğini söyledim ancak buna rağmen bana yumrukla vuran polis memuru savcı ile görüştüğünü ve gözaltı kararı verdiğini söyledi ben de o zaman gözaltı kararını bana verin ben nezarette duracağım dedim sonra aradan 3-4 saat geçtikten sonra savcı bey hakkımda gözaltı kararı vermediğini söyleyerek serbest bırakacaklarını söylediler ben de bana saldıran ve vuran polis memurlarına neden beni üç dört saat gözaltı kararı olmaksızın karakolda tuttuklarını söyledim bu arada bağirışma oldu ve silivri emniyet müdürü karakola geldi emniyet müdürü neden tartisdigimizi sordu ben de 2 memurunun bana yumruk vurduğunu 2 memurunun bana saldırdığını ve bununla birlikte 4 saatte beni karakolda tuttuklarını söyledim bundan sonra emniyet müdürü sana iyi yapmışlar az bile yapmış dedi sen burada olmasaydın başka yerde olsaydın seninle görüşürdük dedi ben de ona dedim ki hadi beni o söylediğin başka yere götür o zaman görüşelim dedim bunun üzerine talimat verdi beni polis merkezi'nde yere yatırdılar yüzüm üstüne yatırdılar yeniden ters kelepçe taktılar sırtıma ve kafama vurdular bunun üzerine istanbul barosu avukat hakları merkezi ne aradım burada avukat ****n kılıç bey ile görüştüm o bir meslektaşımızın bize yönlendirdi bu arada o meslektaşım ben yerde sırt yüzüstü yatarken ters kelepçeli haldeyken içeri girdi hemen meslektaşıma dedim ki benim fotoğrafımı çek ve bunu ilgili yerlere ulaştır dedim ancak meslektaşımız fotoğraf çekmekten tereddüt etti fotoğraf çekemedi bu arada bunu duyan polis memurları avukat arkadaşı dışarı çıkarttılar neyse avukat arkadaş da oradan ayrılmadı bayağı bir mücadele etti gitti savci ile görüştü. ondan sonra fırat nehri kenarındaki kuzu ile uğraşan savcı bey avukat olduğundan bahisle gözaltına alınamayacağı mı söyledi ve benim şikayetim varsa ifademin alınmasını söyledi ancak benim ifademi yine bana saldıran polis memuru alacaktı ben buna itiraz ettim e ifade vermeyi reddettim savcılığa ifade vermek istedim ancak saat mesai harici olduğu için savcı ulaşamadık uzun süre savcının telefonunu aradım nöbetçi savcının telefonunu bulup aradım durumu anlattim ve bana dedi ki beni neden nöbet telefondan arıyorsun...

    av. ****n kılıç ve av. ****ın çakır
    teşekkürler.

    ***kafama vurulduğu için unuttum av.****llah ***r eyüpoğlu teşekkürler..

    edit: avukatlık mesleği şahsiyetten aridir. herkes savunulma hakkına sahiptir. müvekkilin kim olduğu, hukuk uygulamasının önüne geçemez. hukukun özüne aykırı muamele ve davranışlar yarın sizin başınıza geldiğinde sarı öküzü vermeyecektik demeyin.

    edit 2 : özelden de pek çok mesaj geldiği için buradan genel bir cevap vermek istiyorum. dostlar pek çoğunuz bu durumu anlamayacak hatta ve hatta bu konuyla alakalı tartıştığım meslektaşlarım dahi oldu ancak şunu bilmelisiniz ki herkes avukatla savunulma hakkına sahiptir ve hiçbir şey hukuksuz muamelenin bahanesi olamaz. geçen haftalarda pandeminin pik yaptığı sıralar, bir kadını rahatsız ettiği gerekçesiyle darp edilen ve akabinde kavgaya karışan, şahsi kanaatimce 5 para etmeyecek bir taksi şoförünün ifadesi hukuka uygun alınsın kötü muamaleye maruz kalmasın, darp raporu geçiştirilmesin diye sabaha kadar karakolda kaldım. zira biliyorum ki bugün o taksi şoförünün hem toplumun hem benim etik anlayışlarımıza aykırı hareketleri sebebiyle kötü muameleye maruz bırakılmasına izin verilmesi ile yarın herhangi güçlü birine ters gelen bir durumda hukukun ayaklar altına alınması arasında kısacık bir yol var.
    ben katilin de uyuşturucu kaçaksının da "teröristin" de müdafiiliğini yapmaya hazırım. zira son kertede benim savunduğum münferit olaylar değil hukuktur. bir kimse katil olsa dahi hukuka uygun delillerle cinayeti kanıtlanamıyorsa cezalandıralamaz. zira buna karşı iseniz bu durumda yarın sizin de işlemediğiniz bir suç yüzünden hukuksuz deliller neticesine sanık kürsüsünden hükümlü sıfatı ile kalkmanız işten bile olmaz. hukuksuzluk, hukuksuzluk doğurur. hukukun üstünlüğü bu yüzden demokratik toplumların temelidir.

  • 27. kayınvalideye anne demek

    belki insanları gelin/damat ayrımı yapmaz, evladınız yerine koyarsanız; birileri de sizi anne yerine koyar.

    (bkz: ne kadar ekmek o kadar köfte)

  • 28. covid-19'un ikinci dalgası

    insanoğlu bir şekilde bu virüsle hayatını devam ettirmek zorunda değil. hükumet bu yüzden var. devlet bu yüzden var. her türlü önlemi, her türlü tedbiri almak zorunda. gerekirse pandemi süresince maaşları devlet ödeyecek, bu kadar basit. ödeyemezse de siktir olup gidecek. sakın "devam etmemiz lazım" "geçtiğimiz iki ayı telafi etmek için herkes var gücüyle çalışacak" diyen orospu çocuğu patronlara bakmayın. olması gereken bu değil. sizi öyle bir alıştırmışlar ki, şu durumu bile normalize ediyorsunuz. etmeyin.

    edit: muhahahahaha adamlar delirmiş. kimse çalışmazsa, tedarik durursa, üretim olmazsa, elektrik su olmazsa nasıl olacakmış mış mış. yahu bu dediğimden bu mu anlaşılıyor? adam sms'le kaç milyon lira topladı, ne tür bir yardım etti sana, 5 tane dandik maske göndermek hariç? sen sanıyor musun ki şu pandemide herifler ihtişamından ödün veriyor? hani nerede sosyal devlet? hani nerde şirketlere, kobilere yardım? elin almanı, amerikalısı nasıl açıklıyor trilyon dolarlık euroluk yardım paketleri, hani nerde senin devletin angut?

  • 29. galatasaray'ın en iyi yaptığı iş

    kaleci bulmak birader.
    adamlar koskoca 25 seneyi 4 kaleci ile atlattı.
    nasıl yapıyorlarsa gidip en iyiyi buluyorlar.

  • 30. abd'deki evlilik programına konuk olan türk

    bence mursel bey türkçe'yi de konuşamıyor.

  • 31. igdaş'ın tele 1 ve krt tv'ye sponsor olması

    belli bir grup var nasıl oluyorsa bir başlık açılınca sistematik olarak aynı anda hepsi entry girmeye başlıyor. bunu sadece ben mi farkettim anlamadım. hep aynı kişiler, nasıl bir sanal aşiretsiniz siz :)

    edit: birazdan toplanıp aynı mantıkla yazmaya başlarlar

  • 32. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    onun bunun çocukları sapık abazanların akmaya devam ettiği veritabanı.
    ben hayatta oldukça sizi fişlemeye devam edecem sapık abazanlar..
    umarım dertleşmek amaçlı konuştuğunuz ki en yakın sevdiğiniz çıkar.
    hayır bide entrry sonunda erkek/ bilmem kaç yaqşında e/ di,ye belirtiyolar
    hadi ya, erkek miydşniz?
    ben buraya yazan sapık abazanların hepsini kadın sanıyordum. erkek miydiniz sayın sapık abazan onun bunun evlatları.

  • 33. kadınlara çekici gelen erkek meslekleri

    kadınların bitmek tükenmek bilmeyen kriterleri yüzünden insanlar azalarak yok olacak. alt tarafı seks yapacağız amına koyayım *

  • 34. sözlükteki yazarlar yüzünden ak parti'li olmam

    (bkz: peki bundan bize ne olması)

    "insanları aşşağılayarak, küçük görerek onların fikirlerini değiştiremezsiniz" diyen ancak fikri değişen bir garip suser'ın gerçekleştirdiğidir.

    fikrin değişmedi ise zaten akp'liydin (zaten akp yerine ak parti yazma çaban bunun kanıtı) yok eğer fikrin değiştiyse kendinle çelişiyorsun ve zeka ile alakalı bir sıkıntı mevcut.

    bu durumda bize şu tavsiyede bulunmak düşer:
    (bkz: engelle) (bkz: başlıklarını engelle)

    büdüt: akp & ak parti tespitime içerleyen çomarlar olmuş. içerisinde bulunduğunuz sözlük'teki reflekslerden bi haber yaşıyorsunuz ya ben de şaşırıyorum gerçekten. önce tutarlı olmayı öğrenin. neyse bize bu turnusol başlığı kazandırdığı için başlık sahibine teşekkür ediyorum.

    kendini fazla zeki zannedenlerin yeni taktikleri bu. chp'li oldum diye başlık aç ve muhalifleri göm, akp'li oldum diye başlık aç muhalifleri göm. bir siz zekisiniz arkadaşlar. sizin seviyenize erişemediğimiz için engelleyip geçiyoruz zaten. keşke sözlük nicklerinize de etik anlaşmanızın gereği yeşil top koysanız da daha kolay engellesek.

  • 35. alman dergisinin atatürklü kapağı

    ilk başta erdoğan'ı ılımlı müslüman demokrat zannedip kıçının üstüne oturan avrupalıların bir zamanlar diktatör diye hor gördükleri atatürk'ün müslüman coğrafyadan çıkabilecek yegane devrimci olduğunu anlaması olayıdır.
    darısı akp seçmeninin başına.

  • 36. imf anlaşması olmazsa dolar 10 tl olur

    imf' den borç alınca fabrikalarımızı kapatırmış.

    ulan kapatacakları fabrikamız mı kaldı hıyar?! hepsini akp halletti sağolsun!

  • 37. kız ayarladığınız en ilginç yer

    eczanede çalışırken bi kıza ilaçları baya detaylı uzun uzun anlatmıştım. kız giderken reçetenin arkasına adını soyadını telefon numarasını yazıp gitmişti.

    daha sonra anladım ki prosedür öyleymiş aq

  • 38. cihat yaycı

    son zamanlarda her başarılı paşanın yaşadığı kaderi yaşamış, kızağa çekilmiştir

    (bkz: su uyur hulusi akar)

  • 39. 20 senelik akp iktidarında chp'nin suçu nedir

    post truth manipulasyon dünyasının lideri türkiye'de hala chp muhalefet yapamıyor diyenler var. yav bu adamlar nasıl muhalefet yapsın bu trol ordusunun karşısında. çıkın bir sokağa konuşun insanlarla ya da bir sokak röportajı dinleyin ya da ne bileyim twitterda popüler hashtaglere bakın. fildişi kulelerde mi yaşıyorsunuz arkadaş. ankara'da sokağa çıksam dünyanın düz olduğuna korona diye birşey olmadığına inanan binlerce kişi bulurum. bu ülkede telefon gibi elzem birşeye iki kat vergi veriyorsan ve sesini çıkartmıyorsan seni hangi muhalefet harekete geçirebilir. haşatı çıkmış ikinci el otomobiller asgari ücretin 50 katına satılıyorsa ve bu durumdan rahatsız değilsen seni hangi muhalefet ayağa kaldırabilir.

  • 40. avrupa yakası'nın en gereksiz karakteri

    -cesur: kötü bir oyunculuğu olmamasına rağmen karakter ne yazık ki o ortama uymadı ve aşırı itici bir tip ortaya çıktı.
    -tınrıverdi: heralde gülse birsel`in bu çocuğa bir zaafı var çünkü her prodüksiyonunda bu kazmaya rol veriyor ama odun misali ne kadar yontarsan yont... zaten izleyenler biliyor ki son 2 sezon sahneleri epey azaltılmıştı.
    -izzet: her ne kadar orjin bir karakter olsa da makbule ile olan sahneleri aşırı bayıyor.
    -tacettin: adamın birinci bölümden 191. bölüme kadar tek marifeti asli`ya platonik aşık olmak.asla sertaç gibi bir yancı değil
    -hamiyet: sevmedim sevemedim...
    -ali can: tamamiyle gereksiz, hele yaprak`la çıktığı bölümler über saçma
    nilay: olmasa da hiç birşey farketmezmiş, sertaç`la olan sahneleri çok itici zaten becerebilse devamı gelirdi.

  • 41. 16 mayıs 2020 mario jardel instagram paylaşımı

    neden böyle bir paylaşım yaptığını ben ve o dönemi hatırlayan galatasaraylılar bilir. emre ve okan o dönem jardel’e bilinçli bir şekilde mobbing uygulamışlar , takımda kendisini dışlamışlardır. hatta olay soyunma odası kavgalarına kadar gider. dönemin ligde en büyük favorisi olan galatasaray’da jardel real madrid deplasmanı sonrası kesik yemiş ve bu da takımın şampiyonluğuna malolmuştur. emre ve okan ise kaçarak inter’in yolunu tutmuşlardır. o dönem galatasaray şampiyon olabilseydi türkiye’de beşinci kez üst üste şampiyon olarak rekoru kıracaktı .

    jardel’in emre’ye olan antipatisinin nedeni budur.

  • 42. erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular

    "hiç hayatı ıskaladığınızı hissettiğiniz oldu mu? nasıl toparladınız kendinizi sonra?"

    ++çookk... herhalde en büyük sermayem, kendime yatırım yapmak. yani meraklı bir yanım var bastıramadığım. bu sebeple koşullar ne olursa olsun biraz tökezlesem de sonrasında elimi tutup kaldıran, şımartan biri ya da birileri olmadığı için hep kendi başımın çaresine baktım. ve bunu da yaparken etrafa karşı ağlayıp sızlamadan içimde yaşadım ne varsa. kimseye minnet duygum olmadan da şu an bulunduğum konuma geldim. ama her insan gibi pişmanlıklarım da oldu keşkelerim de. önemli olan yüzleşmekten çekinmemek. kendini olduğun gibi kabul edebilmek.

    "karantina yüzünden duygularında bir yoğunluk oldu mu?"

    ++ olmaz olur mu? hiç de fena gitmiyor aslında evdeki yaşam, uzak olduğum bir dünya değil bana ama ister istemez kaos ve belirsizlik beni olduğumdan daha da hassas yaptı. bunun bir yansıması olarak da ota boka ağlıyor oluyorum.

    "sizden yaşça küçük erkeklere şans verdiğiniz oldu mu?"

    ++ hayatımın her anında sanıyorum, şimdi de, yaşça küçük adamların ilgisini hep çektim. bunda dışa dönük kişiliğim ve nispeten daha enerjik olup genç bir görüntüye sahip olmanın da bir etkisi vardır mutlaka. eskiden en büyük korkum idi, fakat kendimden dokuz yaş küçük biriyle evlilik yoluna girdikten sonra o korkuyu üzerimden attım diyelim. yaştan çok kalite ve olgunluk ön planda oluyor zamanla.

    "aklına ilk geldiği haliyle;

    - bu başlığı neden okuyorsun?
    ++ seks dışında da sorular olabilir, aklı başında cevaplar verilebilir düşüncesi.
    - sözlük hakkında, burada ne derece özgür hissediyorsun?
    ++ her zaman olduğum gibiydim, kasmadım.
    - sözlükteki kadın erkek oranı tahminen nedir?
    ++erkekler daha fazladır.
    - en son tamamıyla yabancı birisi ile nasıl tanıştın?
    ++internetten.
    - hayatında farklı olmasını istediğin ama yapamayacağını bildiğin ne var?
    ++müzik ve dans kariyerim olsun isterdim, imkansız.
    - özlem duyduğun biri var mı?
    ++özlemini duymak istediğim bir sevgili var.geçmişe takılı kalmıyorum.
    - kumara karşı bakış açın nedir?
    ++saçma sapan bir uğraşı yahu.
    - en son ne zaman kimin konserine gittin?
    ++konsere hiç gitmedim ve en büyük hayallerimden biridir.
    - hiç sosyal statün nedeniyle aşağılandın mı?
    ++hayır.
    - bir ay ya da daha kısa sürede en fazla ne kadar para kazandın?
    ++parasal mevzuları çok sevmiyorum.
    - tüm insanların bir kitabı okuması zorunlu olsa hangisi olsun isterdin?
    ++ şeker portakalı tabi ki.
    - bir yolculuğa çıktığında yanında bulundurmak istediğin 3 kişisel eşyan?
    ++ kalemlerim, defter,kulaklık.
    - masa üzerinde bir kahve, bir çakmak ve bir makas var, sana olan uzaklıkları nedir?
    ++kahve yakın, makas en uzak. sigara içmiyorum ama.
    - ailen hakkında ne düşünüyorsun?
    ++ her şeye rağmen...
    - tek bir dilek hakkın olsa o dilek hakkını kime bağışlamak isterdin?
    ++zor... şu an duasına karşılık bulmak isteyen nice insan var.hepsine ulaşmak zor olurdu.

    "sözlükten kimseyle bulustunuz mu? ve ileri gittiniz mi? yoksa burda anlatılanlar palavra mı?"

    ++haha ileri gittik.. hoş sözlükten önce dostumdu ama hayatımda çok kıymetli bir yeri vardır. muzurluk içeren bir soru olmasına rağmen ileri gitmenin başka yönleri olduğunu da kabul edin lütfen. güzel insanlar var.

  • 43. 10 maaşla alınabilen 2013 maserati

    chp nin suçudur.

  • 44. 16 mayıs 2020 borussia dortmund schalke maçı

    schalke başkanı : "maçlar oynanmasın diye yalvardım"

  • 45. bir tanesi az üç tanesi de fazla gelen şey

    meme

    edit: gerçeğe çağrı filminde 3 memeli kadın görmüştüm, hoj değil.

  • 46. 40 gün sonra parka çıkan çocuğa köpek saldırması

    konudan bağımsız söylüyorum, bütün sokak köpeklerinin toplatılması lazım. dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde sokak köpeği göremezsiniz. sanırım bu bile yeterli bir sebep.

  • 47. fakirlerin ufak şımarıklıkları

    kuru fasulyenin içindeki etleri yemeyi en sona bırakıp ufak bir lezzet şöleni yaşamak.

  • 48. sarılmayan öpüşmeyen elini tutturmayan sevgili

    sosyal mesafe kurallarına dikkat eden sevgilidir.

  • 49. 15.05.2020 tümamiral cihat yayci görev değişikliği

    cihat yaycı, tsk içindeki kripto fetö’cüleri ‘önce tespit et sonra imha et’ stratejisi üzerine kurulu fetömetre analiz programını geliştiren komutan olarak biliniyor. zamanında ''türkiye israil ile münhasır ekonomik bölge konusunda anlaşma yapmalı'' diyen yaycı gece yarısı görevinden alınmış.
    fetömetre'nin başarısı biliniyor. buna rağmen gece yarısı operasyonu ile görevden alınması bir ton soru işaretini beraberinde getiriyor.
    komik olan fetö hesapları geçen ay bu görevden almayı isim vermeden duyurmuştu. hükümet / fetö ilişkisi tabanda mücadele varmış gibi gözüksede üst düzeyde geçmişi fetö ile alakalı ne kadar isim varsa görevlerinde durup hatta terfiler alırken fetö ile yıllardır mücadele eden herkes bir biçimde elemine ediliyor. bu arada; yaycı yunan medyasında günlerce hedef gösterilmişti.

  • 50. fatih sultan mehmet'in istanbul'u işgal etmesi

    bazıları vardır starlink projesi geliştirir, bazıları vardır sikilmiş götün hesabını yapar.