Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 8 mart 2018 çaylak onay rezaleti

    sözlük yönetiminin yazar alımları hususunda sabırla sırada bekleyen bütün çaylaklardan ivedi bir şekilde özür dilemesi gereken, o da olmadı açıklama yapılması gereken dumur edici bir rezalettir.

    lafı fazla uzatmayacağım. daha dün yazarlığı onaylanmış birinin çaylakken girdiği entryleri görünce ne demek istediğim anlaşılacaktır. buyrunuz;

    https://i.hizliresim.com/a18onr.jpg

    https://i.hizliresim.com/bbzok0.jpg

    ve bu arkadaşın yazarlığı onaylanıyor.
    https://i.hizliresim.com/p6m70q.jpg

    garip ama böyle onlarca haksız bir şekilde yazar alımı olurken tüm kurallara uyup senelerce sıra bekleyenler acaba neden bekliyor anlamış değilim.

    ve yukarıdaki linkleri gördüğü halde sessiz kalıp susan, kılını dahi kıpırdatmayan yazar arkadaşlara da sesleniyorum.

    unutmayın aga. daha dün burada hepimiz çaylaktık. o yüzden haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır düsturu asla unutulmasın. bu büyük bir rezalettir. koy kendini çaylağın yerine. asgfrssf kıjfırjsh sırfjsghsyr... falan diye entry giren yazar oluyor ama bilgi yüklü destan yazanlar senelerce bekliyor. blah blah...

    susmayın!

  • 2. rte'nin dine güncelleme çağrısı

    adam o kadar tek adamlılığı ilan etti ki, din, dil, ırk konuları fark etmeksizin istediğini istediği gibi bükebiliyor.
    sanırım şu an ülkede düşündüğünü söyleyebilen tek kişi.

  • 3. dünya kadınlar günü

    8 mart dünya kadınlar günü popülizminin artık boku çıkmıştır. tvde, radyoda, internette sürekli kadınlar çok şahanedir, süferdir, tadından yenmezler temalı firma reklamları dönüyor. tamam dönsün eyvallah, bir farkındalık yaratalım da sonuç?

    siirt'te satılmış, döne'yi dövüyor diye biz burda seline pozitif ayrımcılığı basıyoruz. her 8 martta selin biraz daha hak kazanırken siirt'te döne dayak yemeye devam ediyor.

    haa bu arada selini anlatayım mı size biraz?

    çok yakın bir arkadaşım selin. çocukluktan beri beraberiz. yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez. aynı gün doğduk, aynı okullara gittik, aynı sınavlardan aynı notları aldık hayatımız boyunca. sanki iki ayrı bedende aynı kişiyiz selinle.

    - 7 yaşındayız. okuldan eve dönerken sokakta köpekler saldırıyor bize. ikimiz de bacağımızdan ısırılıyoruz. hastaneye kaldırıyorlar bizi. birer tane kuduz aşısı yiyoruz. hem ısırılmanın, hem aşının acısıyla ikimiz de ağlarken, seline canım kızım ağlama diye teselli verilirken bana ağlama lan erkek adam ağlar mı deniliyor.

    - çok hızlı büyüyoruz. birdenbire 18 yaşına gelmişiz. yaşasın artık reşitiz. ama üniversite sınavında ikimiz de istediğimiz puanı alamamışız. sınava tekrar girmek için 1 yıl daha hazırlanıyoruz. bir gün kursa giderken çok fena yağmura yakalanmışız. donumuza kadar ıslanmışız ve bunun doğal sonucu olarak hastalanmışız. hastaneye gidiyoruz. bankoda girişimizi yaptıracağız. önce selin gidiyor barkodu kestiriyor. sonra ben gidiyorum. zaaaart barkod alamıyorum. meğer 18 yaşımı geçtiğim ve sgk primi ödemediğim için hastaneler bana kapanmış. selinse babasının sgk'sından faydalanıp barkodunu almış. haydaaa neyse bir şekilde muayenemizi oluyoruz, ezcaneye gidip ilaçlarımızı alıyoruz. sonra evlere dağılıyoruz. tabi tek bir farkla. selin eczanede 3-5 lira gibi bir katılım payı ödüyor, bense erkek olduğum için götüme 50 lira kaçıyor.

    - üniversite sınavını kazanıyoruz. ne tesadüf ki selinle aynı okulu, aynı bölümü kazanmışız. kayda gitmek için otobüs bileti almaya koşuyoruz. ama o da ne bütün otobüsler full dolu. sadece gece otobüsünde 2 tane farklı yerlerde boş koltuk var o yüzden yan yana oturamayacağız. olsun diyoruz. selin biletini alıyor. sıra bana gelince zaaaaart sen alamazsın. neden? çünkü boş koltukların ikisi de bayan yanı ve ben erkek olduğum için o otobüse binemiyorum. selin binip gidiyor, bense otobüslerde yer boşalır mı, gelmeyen olur mu umuduyla otogarda gelen otobüslerin başında muavinlerle pazarlık yapıyorum.

    - neyse bir şekilde gidiyoruz kaydımızı yaptırıyoruz. kayıt yaptırdıktan sonra kalacak yer ayarlamaya çalışıyoruz. ikimize de yurt çıkmıyor. ev aramaya başlıyoruz. hemen emlakçılardan, sahibindenden vs. kiralık ev arıyoruz. bütçemize uyan 20 tane ilan buluyoruz. hepsini arıyoruz. 10 tanesi öğrenciye ev vermem diyor. kalan 10 tanesinden 5 tanesi de erkek öğrenciye ev vermem diyor. selinin elinde 10 potansiyel ev varken, benim elimde sadece 5 potansiyel ev adayı kalıyor. selini bir eve yerleştiriyoruz. ben de kalan 5 evden en köpek bağlasan kaçmayacak yere yerleşiyorum.

    - hey gidi hey yıllar geçiyor ve mezun oluyoruz. iş hayatına atılmak icap ediyor ve iş başvurusu yapıyoruz. günün birinde ikimizi de aynı firma çağırıyor. görüşmeye gidiyoruz. bayılıyorlar bize. seline iş teklifi geliyor. selin işe başlıyor. ben? bense askerlik yapmadığım için çok beğenilmeme rağmen geri çevriliyorum.

    - bakıyorum olacak gibi değil tecili bozduruyorum.3 ay sonra celp tarihi geliyor ve askere gidiyorum. selin cvsinde tecrübe kısmını kabartırken ben mıntıka temizliği yapıp gece 2-4 nöbeti tutuyorum.

    -kısa dönem olduğum için 6 ay sonra geliyorum. iş aramaya başlıyorum. selin de iş değiştirmek istiyor. ama selinin 9 aylık iş tecrübesi olmuş. ben hala yeni mezunum. selin maaş arttırmak istiyor bense tecrübe kazanmak.

    -eczacıbaşı yeni mezun arıyor. başvuru yapıp çağırılıyorum. şansım çok yaver gidiyor maşallah tüm görüşmeler olumlu. son aşamadayız. ben teklif beklerken işe başka bir aday alınıyor. aaa ama o da tanıdık. canım arkadaşım selinin kardeşi pelin bu. ben askerdeyken mezun olmuş aynı işe başvurmuş. her yetkinliğimiz aynıyken kadın olduğu için o işe alınmış. çünkü eczacıbaşının 2 eşit aday arasından kadın adayı tercih ediyoruz' diye bir pozitif ayrımcılık kampanyası varmış. pelin adına çok seviniyorum çünkü o benim de kardeşim sayılır. ama ben yine işsiz ve tecrübesiz olarak başvuru yapmaya devam ediyorum. selin'in kardeşi bile hayata bir yerden tutunmuşken ben hayata başlamak için çırpınıyorum.

    - zaman bu abi tutamazsınki. yıllar yıllar geçmiş. aynı gün doğduğumuz selin emekli olmuş, torun seviyor. ayvalık'a taşındı orada yaşıyor şimdi. benim daha emekliliğe 5 senem var. hem yaş haddinden hem de prim gün sayısı olarak selinden 9 ay geriden geldiğim için.

    döne mi?

    döne öldü. kocası 5. çocuk da kız oldu diye öldürdü döne'yi.

    ne boka yaradı bu kadar tantana, kampanyalar, farkındalıklar? döne'yi korumak için yapılan yasaların tamamından dibine kadar selin faydalandı. hayatı boyunca evinden bile çıkamayan gariban döne ise şerefsiz bir adamın elinde hayatını harcayıp sonunda melek oldu. ardında pırlanta gibi 5 kız bıraktı ama onlar da bu salak kampanyalardan faydalanamayacakları için hayatları bombok geçecek.

    sağa sola bok gibi paralar harcayıp kadınlar günü için popülist reklam veren şerefsiz firmalar neden kadın haklarının en çok yendiği illere gidip fabrika açtıktan sonra, istihdam oranını %90 kadın olacak şekilde düzenlemez de televizyona, radyoya reklam verir ? senin yaptığın reklamın döne'ye ne faydası var?

    feminist örgütler toplanıp toplanıp yürüyüş yapıyor, protesto ediyor. nerede? kadıköy'de, beşiktaş'ta, izmir'de. peki neye faydası oluyor? kadıköy'de yaşayan hangi insana ekstradan farkındalık oluşturmaya çalışıyorsunuz? kadıköydeki hangi insan bunun farkında değil ? kadıköy'de yaptığın yürüyüş siirt'teki satılmışın ne kadar umrunda? senin yaptığın yürüyüşün döne'ye ne faydası var?

    bunları yapmak daha mı kolay?

    bunlar döne'yi korumakta daha mı etkili?

    samimiyetinize tüküreyim sizin.

    o zaman doğru cümleyi kuralım.

    bütün selinlerin kadınlar günü kutlu olsun.

  • 4. araplaşmama için çocuğa türkçe ad koyma kampanyası

    edit2:adama diyorum ki eğer kendini 'türk' hissediyorsan ve isimlerin karaktere çok da etkisi olmadığını düşünüyorsan neden arapça isim yerine atalarımızın oluşturduğu dilden seçtiğimiz isimleri kullanmayalım.bu bizi daha kötü bir müslüman yapmadığı gibi arapça isim almak da daha iyi müslüman yapmaz.bak aynen bunu söylüyorum..adamın yazdığı şey şu 'sen önce teknoloji üret'..ulan ben bireysel olarak çocuğuma 'duru' ismini vermem için illa atelyemde f35 mi üretmeliyim yavşak..aslında işte tam olarak bahsettiğim bu..''sen önce şunu yap,sen önce bunu yap'diye diye en ufak bir adım atmaktan korkar olduk..tipik ortadoğu kafası..

    başlığı 'araplaşmamak adına çocuklarımıza türkçe isim koyma kampanyası' olarak açamadım.

    cuma günü camiye gidip cumartesi günü kırmızı tuborgunu içen bir müptezel olarak başlattığım kampanya.umarım çağrım bir kaç kişiye bile olsa ulaşır da göt olmam tabiri caizse.ki caiz bence.

    yüzyıllarca kuranda geçen her kelimeyi anlamının ne olduğunu bilmeden koyduk çocuklarımıza.resuller, nebiler, cebrailler, mikailler, israfiller havalarda uçuştu.amk cennete bu kadar kolay girilmiyor işte anlayın.yok çocuğuma muhammed ismini verdim artık daha da sırtım ahirette yere gelmez'..yok öyle bişey..bir insan adı hem (bkz: bertuğ)olup hem de namazında niyazında,içkiye,karıya kıza bulaşmayan(evet karı-kız dediğim için kendimden utanıyorum şu an) biri olabilir nihayetinde..

    o kızına çocuğuna tecavüz eden şerefsizlerin adına baksak çoğunun ismi yine arapça.söylemek istediğim çocuk doğunca 'ismini x koyalım da onun gibi güzel ahlaklı olsun' yöntemi de işe yaramıyor işte.o orospu çocuğu demiyor ki 'ulan benim adım muhittin dur kızıma sulanmayayım'..

    çocuk aklımla bile 'ulan nasreddin diye türk ismi mi olur amk' derdim..'amk' demezdim gerçi o dönem..

    sözün özü ulusalcısından,muhafazakarına,solcusundan,dindarına kendini 'türk' hisseden tüm arkadaşlarımızı 'benim dedemin adı x oğlumun adı da x olsun' yöntemini bırakıp çocuklarına türkçe isim koymaya davet ediyorum.yalnız taylan koymayın zira
    (bkz: adı taylan olanların esmer ve yavşak olması)

    edit:şuinternet sitesinde sizi isim konusunda yönlendirebilecek yüzlerce türkçe kökenli isim var.beğenip beğenip koyun.

  • 5. en basit hukuk bilgisi

  • 6. çiftlik bank

    bakanlığın bunun nitelikli dolandırıcılık olduğunu keşfetmesi bu kadar uzun sürdüyse işimiz var.

  • 7. yenisi çıkmayan mükemmel oyunlar

    (bkz: worms armageddon)
    kendisinden sonra çıkmış 3d zırvaları ile leş olmuş değil de halam,kuzenim ve abimle sabaha kadar oynadığımız nene atmalı,uçan koyunlu,alev yağdırmalı versiyonu gibisi çıkmaz
    arada bir araya gelip lcdye bağlayarak oynuyoruz hepimizin ingilizcesi ortalama üzeri olmasına rağmen super sheep hâla uçan koyun,napalm strike ise alev yağmuru...

  • 8. 2019 avrupa ile vize serbestisi

    (bkz: cem uzan'a hapis şoku)

  • 9. beşiktaş'ın mertcan çam transferi

    ya maç satmayı bırakın takımınızı düşünün. 2. lig'de oynayamayan adamı 850 bin euro'ya transfer ediyorsanız ona ses çıkarın. eğer o sözleşme doğruysa ses çıkarın. kulüp düzlüğe çıkmaya çalışırken menajerlere peşkeş çekilen euro'lar mı var ona ses çıkarın.

    lütfen.

    kasalar böyle böyle boş kalıyor.

    edit: beşiktaş'lı değilim

  • 10. 7 mart 2018 tottenham juventus maçı

    arsene wenger'in gitmesi lazım artık.

  • 11. sözlükçülerin iyi ki almışım dediği şeyler

    sözlük hesabım.
    o kadar çok insan tanıdım, dost edindim, bilgi edindim. resmen hayatım değişti.
    iyi ki almışım.

  • 12. taksicilerin uber çağırıp şoförü dövmesi

    ben bu röportaj yaptıkları yerdeki taksileri gayet iyi biliyorum. zamanında işten çıkıp yüksek lisans sınavına yetişmem gerekirken, turist kazıklamak için bekleyip beni almayan taksicilerin durduğu yerler oralar (tabii ki bu taksici beyler öyle midir bilmiyorum ama). kendisinin canı biraz yanınca nasıl da çirkinleşiyor insanoğlu.

  • 13. yazarların şu an duymak istediği söz

    oğlum kendimi çok iyi hissediyorum, kemoterapinin etkisi geçiyor gibi. her şey iyi olacak ben inanıyorum iyileşeceğim. seni seviyorum.

  • 14. atatürk'ün latife hanım'ı pata küte dövmesi

    yeni akit haberi
    (bkz: kaynak götüm)

  • 15. eşinin vajinasına havan mermisi sokan adam

    (bkz: havan batsın)*

  • 16. chp'nin cumhurbaşkanı adayı kim olmalı

    (bkz: recep tayyip erdoğan)

    belki chp aday gösterdi diye seçmezler.

  • 17. eşit sözlük

    gereksizlik abidesi bir uygulama. meriç eğlendirir. kurumsal firmalardaki bomboş toplantılar ürünü olduğu bariz.

    (bkz: a shit sozluk)

  • 18. reddedilince hemen vazgeçen insan

    doğruyu yapan insandır. kız kendini "zor kız" triplerine soktuğu için reddetmişse bir kezbandan kurtulmuş olursunuz, ha kız gerçekten reddetmişse senin ısrarın karşıdakinin inisiyatifine göre taciz sayılabildiği için "tacizci" damgası yemekten kurtulursunuz. kezbanların neslinin tükenmesi de insanlığa fayda sağlar.

    o zaman size bir kezbandan kurtulma hikayemi anlatayım...

    yaklaşık 3 hafta otobüste sık sık karşılaştığım bir kızla kesişiyorduk. en son dedim ben bundan numarasını alırım. otobüsten bir arkadaşıyla indi ben de peşinden indim.

    -pardon bir dakikanı alabilir miyim
    *sana ayıracak bir dakikam yok yol al.
    -sana demedim zaten, arkadaşına dedim.
    *onun da yok.*
    -istersen buna o karar versin.
    (esas kızımız bişeyler fısıldar ve arkadaşını yollar)

    kızımızdan numarasını istedim ve kız numarasını vermeyi reddetti. * hiç denememekten iyidir diye düşündüm ve fakülteye gittim.

    iki üç gün boyunca okula giderken tekrar tekrar otobüste karşılaştık. en son gelip yanıma oturdu.

    +ne çabuk pes ettin sen yaa ahaha.
    -ısrar karşıdakinin inisiyatifine göre taciz olarak algılanabiliyor. pes etmedim kararına saygı duydum sadece.
    +evet haklısın... yaa akşam işin yoksa x e gidelimmi (telefonunu uzatır)
    - daha ilk tanıştığımızda zor kız ayaklarına yatıp taktik kasan biriyle pek sağlıklı bir ilişkim olacağını sanmıyorum.
    +(yüzünü şeytan sikmiş gibi bir ifadeyle kalkıp uzaklaşır)

    yazımı 8 martın şerefine kedim zilliye armağan ediyorum.

  • 19. 8 mart 2018 mng kargo kuryesinin hakareti

    edit: linkleri kaldırmamı önerdiğiniz için kaldırdım, gelen mesajlara teşekkür ederim, şubeyi sormuşsunuz. istanbul şişli-kurtuluş şubesinde gerçekleşti aşağıdaki olay.

    öncelike başlığın nasıl olacağına karar veremediğimden kusuruma bakmayın lütfen, zira şuan bu yazıyı 3. kez ellerim titreye titreye yazıyorum. olayı uzun uzadıya yazacağım çünkü ancak böyle sinirimin yatışacağını ancak birilerine anlatarak rahatlayabileceğimi düşünüyorum.

    06.03.2018 tarihinde kargoya verilen gönderim 7.03.2018 tarihinde önce dağıtıma çıkarıldı sabahtan akşama kadar evde kargomu bekledim ancak gelen giden olmadı saat 18.00 i geçince heh dedim yine ertesi güne kaldı, genelde kargom ya zamınında gelir ya da ertesi güne kalır mecburiyetten ben gidip alırım. problem bu değil. 08.03.2018 yani bugün evimde kargoyu bekliyor bir yandanda evdeki yeğen ile vakit geçiriyordum nasıl oldu bilmiyorum telefonu duymamışım, ardından arayan numarayı yeniden aradım beni aradığını ne için aradığını sordum mngden aradığını kargoyu eve getirdiğini adresin yanlış olduğunu beni arayıp ulaşamadığını o yüzden kargoyu şubeye bıraktığını söyledi. ben de adresimin yanlış olmadığını aktardım karşımdaki kişi no’nun ne olduğunu söyledi 37 olarak cevapladım bana 39 diye bir yer olmadığını geldiğini açmadığımı vs söyledi ben de no’nun 37 olduğunu adresimde yanlışlık olmadığını aktardım karşımdaki sinirli bir şekilde şubeden al dedi, baktım karşımdakiyle iki kişilik bir diyalog kuramıyoruz tamam kolay gelsin arkadaşım dedim ve kapattım. tam o anda mngnin kurumsal mesajı geldi kargoyu şubeden almam gerektiğiyle alakalı bir mesaj.

    eşofmanlarla çıktık caddeye, yanımdada arkadaşım var, şubeye girdim danışmadaki hanımefendiye merhaba bi kargom vardı dün şubeye geldi yine getirmediniz dedim gülümseyerek, hanımefendi adımı sordu cevapladım içerideki depodan çıkan beyefendi gelmediniz değil getirdim evde yoktun dedi ben de evde olduğumu adresimin doğru olduğunu gönderen kişinin faturasını fotoğraf olarak aldığımdan adresimin doğru olduğunu yanlış adres yazılmadığını belirttim, karşımdaki kişi no39 da ev yok öyle bir yer yok orası cami dedi ben de nonun 37 olduğunu söyledim ısrarcı olması sebebiyle apartmanımın fotoğrafını gösterdim 37 yazıyordu ardından köpüren arkadaş orası zaten adresteki sokağı kapsamıyor dedi, ben de adresteki sokağı kapsadığını diğer firmaların eve getirdiğini söyledim.

    20 yıldır oturduğum sokağın adını benden iyi bildiğini ifade etmesi üzerine (daha geçen hafta ikametgah aldım daha ne diyeyim, e devletin fotoğrafını aşağıya eklerim. ) işinizi iyi yapın işinizi yapmıyorsunuz derken 5 yıldır orada(kurtuluş şube) çalıştığını benim gerzek olduğumu söyledi. bu kargoya ücret ödüyorum dedim işinizi yapacaktınız o zaman dedim danışmada oturan ikinci hanımefendi sesimi alçaltmamı buna hakkımın olmadığını söyledi ben de buna hakkımın olduğunu ayrıca sesimi yükseltmediğimi belirttim. ikinci hanımefendiden güç alan arkadaş içeriye depoya gitti o sırada sanıyorumki oranın üst kişisi olan( tekli masadan kalktı) biri geldi sorunu sordu anlattım bu sorun yüzünden mi tartışıyorsunuz hergün birçok adreste karışıklık çıkabiliyor dedi, bu kendisinin işi benim işim değil açıkçası ben de neden sinirlendiğimi anlatmaya çalıştım kuryenin ısrarla çarpıttığını ısrarla no 39 diyip durduğunu söyledim sonra kurye içerden bağırarak kıvırmaya başladı ben seni 4kere aradım açsaydın o zaman lan diye seslendi bende 4kere aramadığını ayrıca açmak durumunda olmadığımı adresimde olduğumu söyledim. ardından ön taraftaki ismimi soran hanımefendiyle ve yetkiliye benzeyen bey ile konuşurken arkadan söylenmeye başladı aldırmadım konuşmama devam ettim, bu sırada içeriden aldığı kutu taşımaya yarayan hani şu el arabasına benzeyen bir alet olur onu sürerek geldi kendisiyle aramda mesafe varken üzerime doğru gelip çık şurdan dedi ne demek çık şurdan düzgün söyle dedim ardından bana çekil lan mal gibi birşey söyledi ben de sen kimsin ya minvalinde söylenirken ben seni 2 kere aradım açsaydın lan dedi, ben de demin 4diyordu 2ye mi düştü dedim yetkiliye dönerek, ardından beğenmiyorsam kargoyu iade et lan dedi, ısrarla yazıyorum çünkü lanlı lunlu konuşurken bir allahın kulu uyarmadı.

    kuryenin mngnin aracı olduğundan bile haberi yok kargoyu iade edersem ürün beklentimin altında istemiyorum ben bunu demek ve bu göndericiyle beni bağlayan bir durum mngnin kargoyu teslim etmesindeki usulsüzlüğü neden göndericiye keseyim hala algılayamıyorum. kargoyu iade etmeyeceğimi her seferinde böyle yaptıklarını söyleyince kurye birdaha göndersinler bir daha yaparım getirmiyorum var mı demesiyle karşılaştım. karşımdakinin bir insan olmadığını ve yanındakilerin onun gibilere destek çıktığını görünce danışmadan uzatılan kargomu aldım imzamı attım kapıya doğru yöneldik ki insanlıktan nasibini alamayan saygısız kafasında saç kalmamış daha konuşuyor gerizekalı lafını etti yanımdaki arkadaşım terbiyesizleşme niye bel altı vuruyorsun derken arkamı döndüm ve gerçekten öküzsün şerefsiz dedim, yakın dönemde ameliyat oldum stres dolayısıyla saçlarım döküldü dökülmeye de devam ediyor ben bundan zerre utanmıyorum kelde kalabilirim hiç sorun yok, ancak görünüşümü yargılamak ne o çalışana ne de başkasına düşmüyor, fışarıda milyon tane zihni fikri kirli olan insan varken benim saçımın olmayışı kimseye batmasın lütfen.

    arkadaşımın beni telkin etmesi ve dışarı çıkartmaya yönlendirmesiyle çıkıyordum ki arkamdan orospu dedi kapıdan yine geri döndüm hayvan herif derken kapının girişinde yüzünü hatırlamadığım bir bey tarafından tutuldum o ise bana senin ananı sikerim, orospu çocuğu, babasını siktiğim tarzında küfürler ediyordu, gözleri dönmüş bir şekilde üzerime gelmeye çalışırken siktir git kimsin sen adın ne senin şikayet edeceğim dediğimdeyse kimse ismini söylemedi dışarıya çıkarıldım, utanıyorum bu insan olmayan şahsiyetin seviyesine düştüğüm ve ağırlığımı sonuna kadar sürdüremediğim için. bunları yazarken hala ellerim titriyor hala sinirlenmenin vermiş olduğu ellerimdeki soğukluğu atamıyorum bu nedenle yazım yanlışı yapıp silmekten bu 3.kez yazmaya çalışışım. desem ki çok ağır konuştum adam ondan küfretti ağzımı açıp kendisine yönelik laf etmemişken sadece hizmet ile ilgili şikayetimi dile getirirken başıma bunlar geldi. çıktım ve mng kargonun 444 0606 numarasını arayıp müşteri temsilcisine bağlandım karşımdaki hanımefendiye durumu buraya anlattığım şekilde sesim titreyerek dilim zar zor dönerken anlattım. karşımdaki hanımefendi gayet sakin ve ılımlı bir şekilde beni dinledi şikayetimi oluşturdu şube ve bölge birimlerine ilettiğini takipçisi olacaklarını şikayet kaydımın numarasının 851906 olduğunu en az 1gün en fazla 3 gün içerisinde aranacağımı söyledi. açıkçası ne arayacaklarından ne de o kişiye bir yaptırım yapacaklarından umudum yok, ne bir video kaydı ne de bir ses kaydı almayı akıl edebildik inanın o ortamdaki kaosta sinir krizi geçirmediğime dua ediyorum.

    çok üzgünüm. bunu nasıl anlatabileceğimi bilmiyorum inanın çok üzgünüm. normalde çirkinleşen, küfür eden hakaret etmekten hoşlanan bir insan değilim bugün bu olayda kendimi aştığım için üzgünüm, kendi hatamın telefonu duymamak olduğunu zaten biliyorum öğrenilmiş çaresizlikten zaten kargoyu getirmeyeceklerini bildiğimden telefondan sinirlenmedim gayet düzgünce şubeye gidip hatta espiri mahiyetinde güleryüzümle söyledim ancak böyle bir tepkiye dönüşmesi böyle bir günde çok acı. eminim bu kurye arkadaşın bana yaptığının mislinin mislini yaşayan ne kadınlar vardır, hatta yalnızca kadın değil ne insanlar vardır. 8martta yalnızca sosyal medya üzerinden gönderi paylaşılmasıyla değerli olmuyoruz, kendi hemcinslerim bile o adam orada cinsiyetci küfürler ederken lanlı lunlu konuşurken istifini bozmayıp olayları yalnızca seyredebiliyorsa üzgünüm 8mart yalnızca geçmişteki bir hikayeden ibaret. çok üzgünüm.

    ekşi sözlüğü iç dökme platformuna dönüştürdüğüm için ve yukarıdaki küfürleri okumak zorunda kalan herkesten özür diliyorum, biraz olsun yazmak iyi geldi. aşağıya olayla alakalı olarak e devletten aldığım ikametgahımı, göndericinin gönderdiği kargo faturasını, kargonun üzerindeki kağıdın fotoğrafını ekliyorum.ısrarla inkar ettiği o 37, ve o sokağın o numarayı kapsadığını anlatmaya çalıştım, tabiki biliyorum bunların hiçbir geçerliliği yok. kelliğimi de eklesemiydim bilemiyorum, durun ekleyeyim. lütfen artık böyle insanlara prim vermeyin/vermeyelim.

    linklerdeki adresimi düzgün silememem ve takipnodan kimliğime ulaşılabilirliğini gösteren silmemi söyleyen tüm yazarlara teşekkür ederim. destek veren tüm mesajlarınız için canı gönülden teşekkür ederim.

  • 20. izmir'in abartılmış bir balon olması

    sözlükte izmir'e laf etmekle allah'a sövmenin bir olması sebebiyle sahibi lince uğrayacak başlık.

  • 21. emrah serbes'in mahkemede ağlaması

    sonunda t yok ama hapis var. ağlama emrah, hakime aforizma kas...

  • 22. türkiye'nin şu an yaşamakta olduğu çağ

    kesinlikle meşrutiyet dönemi, şüpheniz mi var?

    - padişah var
    - saray var
    - meclis var
    - padişah meclisi takmıyor
    - padişah isterse başbakanı, bakanları, kaymakamları, belediye başkanlarını açıklama yapmadan görevden alıyor
    - yargı tamamen padişaha bağlı
    - çağ dışı fetvalar veriliyor

    daha ne olacaktı?

  • 23. senden harika baba olur diyen kız

    (bkz: the bomb has been planted)

  • 24. türkiye-romanya kum kavgası montajsız görüntüleri

    ratingler düşünce görüntüler sızmış.

  • 25. ekşi itiraf

    "neden yakisiklilik senin icin onemli degil, yeme bizi" diyenler cok etrafimda. artik erkeklerde neredeyse tek kriterim hakaret etmememesi, agzina geleni soylememesi, kalp kirmamasi. ben kirilir mi diye titizlenirken surekli kotu soz duymaktan yildim.

  • 26. birini son kez gördüğünü bildiğinde oluşan duygu

    bunu iki kez yaşadım, biri annemde, ikincisi babamda, doktor veda edebilirsiniz dedi ve yoğun bakıma girmemize izin verdi kardeşimle.
    o anki acıyı tarif edemiyorum. daha sonra kalbine atılan kağıt kesiği gibi, o an başlayan ve bir daha hiç dinmeyen bir sızı bırakıyor geride.

  • 27. tedavisi olmayan türk hastalıkları

    (bkz: ısrar)
    (bkz: nasihat etmek)
    (bkz: karşılaştırmak)
    bunlar ilk aklıma gelenler.

  • 28. çaylak onay listesi

    yazar olunca bir şeylerin değişeceğini düşünüyordum ancak o kadar zaman geçmişki üstünden ne düşündüğümü bile unuttum.

    yazar olana kadar üniversiteden mezun oldum, iş hayatına girdim, evlendim ve kendi işimi yapmaya başladım. ne kadar beklediğimi varın siz tahmin edin.

  • 29. kazık yenilen mekanlar listesi

    balıkçıda kazık yiyebilirsin. balığı tarttırırsın ama mezeden rakıdan kuverden kalamardan sokar. (bkz: ada balık fethinin yeri)
    gece kulübünde kazık yiyebilirsin. şişeyi fiyatını sorarak açtırırsın ama red bull dan, çerezden, valeden, vestiyerden kısacası kafan güzelken her yerden sokar. (bkz: marrakech)* *

    anlarım.

    menüde fiyatını gördüğün restoranda nasıl kazık yedim denilir işte bunu anlamam? madem pahalı yeme o zaman?

  • 30. kadın haklarını savunan erkek

    işte şöyle bir betaerkektir.

    halbuki şöyle bir alfa, hatta ve hatta şöyle bir süper alfaolmalıydı.

  • 31. 9 mart 2018 galatasaray-uefa toplantısı

    galatasaray ile uefanin anlasmasi yillik toplam maaslarin 65 milyon euroyu gecmemesi uzerineydi. galatasaray bu limiti 3 milyon euro aştı. 3 milyon euro icin men cezasi vereceklerini sanmiyorum.

    sadece 1 isimiz vardi 65 milyondan az maaş verecektik bu kadar basit. uefa da radarindan cikaricakti bizi. onu bile beceremedi dursun ozbek.

  • 32. spotify

    karşılığını sunmadan emek tüketmeyi samimice sunmayı deneyen yazarları görmemizi sağlamıştır.

    spotify'ın gelir/gider modelini bir inceleyin derim. en büyük giderleri telif hakkı sahiplerine ayrılan bütçe. bu da üyelik ve reklam gelirlerinden sağlanıyor. ikisiyle de platforma katkı sağlamadığınızda, tükettiğiniz içeriği üreten kitlenin hakkından tüketiyorsunuz.

    ne emmeye ne gömmeye gelen kullanıcılar ayda 1 paket sigara eksik alıp spotify üyeliğini alabilirler örneğin. ya da gidip radyo dinleyin.

    umarım beleşçiler de emeklerinin karşılığını alamayarak/eksik alarak denklemin diğer tarafını tadarlar.

  • 33. 8 mart 2018 tahkim kurulunun q7 cezasını onaması

    bu aleni bir savaştır 17 takım ile. itmeye 3 maç ceza verilirken yumruğa 5 maç ceza nedir? maddeler açık ve net. en az 8 maç ceza yemesi gerekiyordu. bunun altında kalacaksınız!

  • 34. zeytin dalı harekatı

    cinderesi'nin de alınmasıyla, şahsım adına artık kontrolü ve icrasının başarısı hakkında kalan ufak şüphelerimin de bertaraf olduğu harekattır. taraflar küfre başlamadan önce belirtmek isterim ki, suriye iç savaşı gibi propaganda/karşı propaganda ve asparagas haberlerin aşırı yaygın olduğu bir savaşta belli bir ölçüde taraflara şüpheli yaklaşmanın doğal olduğunu düşünüyorum. bu süreçte bunları özellikle dile getirmedim, zira faydası olmadığı gibi adı üzerinde şüphe sadece şüphedir.

    vatandaşlar arasında politik görüşler ne olursa olsun, öncelikle açıkça görülüyor ki tsk halen daha bu ülkede en profesyonel işleyen kurum ve bunu yine politik görüşlerden bağımsız olarak takdir etmemek kanaatimce kafayı kuma gömmek veya omuzları kaldırıp indirerek "bana ne, bana ne" demek gibi bir şey.

    sivil savaş öncesi bile kürt nüfus yoğunluğuyla dikkat çeken, hatay/kilis bölgelerine sızmaların tamamen üzerinden yapıldığı, yine savaşın başladığı ilk anlarda ypg kontrolüne geçen ve ypg tarafından istihkamların kurulduğu, dağlık bir bölge afrin. bu bölgede yapılacak harekatın tsk ve müttefik grupları tarafından gerçekleştiren profesyonellik dışı ilk eylemde, sivil halkın ypg etrafında daha da birleşmesi sonucu ciddi bir hasar görebilme ihtimali vardı. şimdi afrin harekatını doğu guta harekatı veya diğer bölge harekatlarıyla kıyasladığımda gördüğüm şey, tsk'nın açık ve net bir şekilde kalite farkını ortaya koymasıdır.

    böyle bir bölgede gerçekleştirilen harekat sırasında, günde en az bir büyük skandal haberin veya insan hakları ihlalinin karşıt unsurlar tarafından yüksek sesle haber yapılacağını düşünmekteydim. ancak iki aya yaklaşan süreçte karşıt unsurların asparagas haberlerle rezil olması, karşı propagandanın benim türkiye'den beklemediğim bir profesyonellikte icra edilmesi, sivil unsurlar gözetilerek minimum operasyon dışı verilen zarar gibi konular karşıt unsurların sesini neredeyse tamamen kesti.

    bu tarz profesyonellik dışı hareketleri tsk'dan değil, öso'dan beklemekteydim pek çok kişi gibi. ancak anlaşılan o ki, öso unsurları ile tsk arasında eğitim ve benzer konularda efektif bir desteğe dayanan ciddi bir usul birlikteliği doğmuş. tsk desteğinin hava desteği veya topçu desteğinden ziyade eğitim anlamında çok önem kazandığını düşünüyorum. zira aynı şekilde desteğe sahip olan suriye arap ordusu veya fırat'ın doğusundaki ypg unsurlarından kesinlikle daha başarılı bir şekilde hareket ettiler bugüne kadar. bunları minimum yan hasarla yaptılar. birbirinden belli ölçüde bağımsız, irili ufaklı pek çok grubun türkiye'ye, savaş alanında bu derece koordine olabilecek kadar, güvenini kazanmış olmak çok büyük bir başarıdır. bunu bana kalırsa bu zamana kadar ne abd, ne de rusya yapabilmiş değil. özellikle bazı gruplar bu harekatta epey öne çıktı. hamza tugayı bunlardan sadece biri. bu birlik içerisinde yine türkiye tarafından organize edilen kürt şahinleri grubunun kurulması da bence çok akıllıca bir başlangıç.

    fırat kalkanı da başarılı bir harekattı. ancak yine de fırat kalkanı ile zeytin dalı harekatları arasındaki kalite farkı çok bariz. üstelik fırat kalkanı, sünni arap çoğunlukta olan ve düz bir alanda icra edilmişti. şimdi buradaki farklar ismail metin temel ile zekai aksakallı arasında olan bir askeri zeka farkı mıdır, fırat kalkanı sonrası elde edinilen tecrübe farkı mıdır, yoksa ypg'nin ışid'e kıyasla aslında savaş motivasyonu daha düşük bir örgüt olmasından kaynaklanan bir fark mıdır bilemiyorum. daha pek çok değişken olabilir elbette, örneğin verilen zırhlı araç zaiyatı arasında da ciddi farklar var. bu doktrin uygulamasından mı kaynaklanıyor, yoksa araçların teçhizat farklarından mı bilemiyorum. yine türkiye bu operasyonda ciddi bir şekilde, milli, yarı-milli ekipmanları efektif bir şekilde kullanmaya başladı. muhtemelen iki harekat arasındaki fark, saydıklarımın ve unuttuklarımın toplamından gelen bir farklılıktır.

    harekat, takip ettiğim kadarıyla hava koşulları dışında sebeplerle hiç ivmesini kaybetmedi. yavaş icra edilmedi. son derece kontrollü gidildi, bu süreçte iç unsurlar da baskı oluşturmadı. karşı propagandalar karşısında şüpheye düşmedi. halen daha "operasyon uzun sürdü" diyen insanlara veya ypg'nin tüm mühimmat ve mevzilerini terk ederek içerilere çekilmesinin kontrollü ricat olabileceği şüphesini taşıyanlara katılmam mümkün değil. tsk raco'yu da cinderesi'ni de, tüm askeri otoritelerin beklediğinden çok daha hızlı bir şekilde aldı. bu yüzden, bu otoritelerde bir sessizlik var. tek ses çıkaranlar ypg ve ypg'yi açıkça, objektiflikten uzak bir şekilde desteklemeye devam eden unsurlar.

    şu an aklı çalışan, bölgedeki büyük aktörlerin komuta kademelerinin tamamının türkiye'nin bölgedeki diğer unsurlarla arasında birkaç lig olduğunu gördüğüne ve aslında bu duruma şaşırdıklarına eminim. bu büyük unsurlar, yaptıkları seçimler ve demeçleriyle türkiye'yi incittikleri anlardan muhtemelen pişmanlar ve türkiye'nin aktif müdahaleci bir düşünce tarzıyla hareket ettiğinde tüm oyunu değiştirebilecek bir aktör olduğunu gördüler. hava sahası açıldığı veya açılmadığı halde bunu yok sayma kararı alındığı takdirde, tsk varlığıyla bölgedeki kader belirleyici tek unsur. yine tsk, bana kalırsa pek çok bölgede bulunan yerli halklar arasında ortalama olarak en kolay kabul edilecek unsur.

    mümkün mertebe objektif yazmaya çalıştım. özetle, tüm dünya'nın beklediğinden çok daha başarılı ve süratli işleyen bir harekattır. ypg'nin direniş romansı kırılmakta, yerini dostları tarafından hissedilen acıma duygusuna bırakmaktadır. bu ypg için iyi bir şey değil. selefilerin meydana gelmesine sebep olduğu islam karşıtı kamuoyundan beslenen bir destekleri vardı ancak bu desteğin en az yarısı kendilerinin güvenilir ve sağlam savaşçılar olduğu düşüncesinden besleniyordu. zamanla ortaya çıkan yeni görüntüler, sakinliğini koruyan açıklamalar ve türkiye'nin biraz daha fabrika ayarlarına yakın, seküler bir görüntü çizmeye çalışması kendilerini efektif olabilecek her türlü destekten yoksun bırakabilir. zira kendileri istediği kadar aksine inanmak isteseler de, hint-avrupa dili konuşuyor olmak avrupa'nın veya batı'nın gözünde onları temelde aşağı görülen bir orta doğulu olmaktan çıkarmadı hiçbir zaman. umarım ordunun gösterdiği profesyonellik, siyasi irade tarafından da gösterilir.

  • 35. ailesinin yedi yıldır saçını kesmediği mehmet ali

    sevgili babannemi hatırlatmış çocuktur.

    ben annemle babam evlendikten 10 sene sonra doğmuşum. en büyük oğullarının bir evladı, mümkünse oğlu olsun diye dedem ve babannem adak adamışlar.

    bir gün, ziyarete gittiğim, dedemle babannemin mütevazı tanrılar olarak yaşadıkları köyde hastalandım. şehir çocuğuyuz tabii, soğuk vurdu. babannem yanıma oturdu gözleri yaşlı. oğlum dedi, benim yüzümden hep. nasıl senin yüzünden diye sordum.

    "ben adak adamıştım oğlum" dedi. "allah oğluma bir oğul verirse, müjdeciye beşi bir yerde veririm. bir tosun keser, obada aç koymam doyururum. köyün meydanına çıkar köpek gibi ulurum. kapı kapı gezer dilenirim demiştim. müjden gelince müjdeciye bir toklu, bir de beşi bir yerde verdim. deden bir tosun kesti, obada aç koymadık doyurduk. köyün meydanına çıktım köpek gibi uludum. ama oğlum ar ettim kapı kapı dilenemedim. ben öyle ar edip gurur yapınca allah da böyle zayıf kıldı seni. nefsimi yenip kapı kapı dilenseydim hasta da olmazdın."

    tesadüfen ve sıradan bir hastalık geçirmemden bile hem kendine suçluluk, hem de ilahi bir hikmet çıkaran o kadının torunu olarak, nasıl böyle fizikalist oldum, şayan-ı hayret.

  • 36. pancar üreticisinin isyan etmesi

    https://twitter.com/…status/971748011054456833?s=21

    herkesi çıldırttılar...

    sincanlı bir çiftçi, pancar yetiştiricisi olan nihat babaözlü nün bu günkü toplantıda söz isteyip doğaçlama bir şekilde isyan etmesi olayıdır...
    adam ne yapsın?

    lanet olsun diyor huzurlu bir uyku uyamıyorum ben çiftçi adamım 10da yatmam lazım, açıkoturum izleyip halimiz ne olacak diye düşünmekten uyku uyuyamıyorum.
    5 de kalkmam lazım kalkamıyorum..

    bir tane hükümet yetkilisi gelmemiş bizi dinlemeye az insan yerine koyun bizi kime anlatıyoruz derdimizi? sesimizi kim duyuyor?

    1 liraya aldığın mazotu bana 1,5 tl’yle ver, ben o pancarın kilosunu 10 kuruştan da satarım.

    bana 15 kuruşa malettipiniz elektriğin kw sını 35 kuruştan satma arkadaş!

    burada konuşulanlardan hiç birşey anlamadım laf salatası yapılıyor 2 sene önce yapacağınız toplantıyı şimdi yapıyorsunuz. herkes bişeyler anlatıyor ama hep keller körler birbirini ağırlar... lafın harmanı olmaz laf salatası yapmayın icraat yapın

    bu satış ile çoluk çocuğumuz 10 seneye hep kanser olacak, şuruptan...
    ağdalı laflar söylemeye gerek yok hepimiz geberip gideceğiz mısır şurubu yüzünden...

    eylem zamanıdır konuşma değil eylem!

    15 yılda batırdığın ülkeyi 50 yılda toplayaman artık!

    dana getirecekmiş, hayvan getirecekmiş yurtdışından hadi ordan!

    herif resmen değme muhalefetten güzel konuşmuş...

    edit: eğer bir gariban çiftçiyi de, sesimizi duyuralım diye dışarı çıkalım, böyle otel köşelerinde olmaz, çoluğumuz çocuğumuz zehirlenecek dedi diye içeri atacaklarsa, vay bu memleketin haline, bırakın atsınlar...

    adam hayatımda ilk defa ötele geldim diyor. bu adama farklı misyonlar yüklemek kadar aşağılık bir olay olamaz.
    konuşmasına üstüne başına heyecanına bi bakın yaa, şu konuşmadan az ibret almak yerine yalakalık olsun diye bi yerlere şikayet edecek olan varsa gitsin etsin zaten. utanmayın edin...

    haa, bu arada chp nin cumhurbaşkanı adayı kim olmalı diye sabahtan beri arıyordunuz ya, aha da bu emmiyi yapsınlar. allah belamı versin chp’nin getirebileceği bütün adaylardan iyidir en azından halktır, köylüdür çiftçidir. halkın dilinden anlar, halkla iç içedir.
    en azından samimidir...

  • 37. senin kadınlar günün kutlu olmasın

    (bkz: hülya avşar)

  • 38. 8 mart 2018 ac milan arsenal maçı

    fifa 2005 deki en güçlü iki takımın bu hallere geleceği kimin aklına gelirdi.

  • 39. filli boya 8 mart 2018 dünya kadınlar günü reklamı

    pınar süt içeceğime filli boya içerim dedirten reklam filmidir.

  • 40. internete ilk defa bağlanıldığında girilen site

    (bkz: kudurdum.com)

  • 41. hyundai i30 vs volkswagen golf

    ikisini de sıfır alırsanız, golf ile i30 arasında çok muazzam fark göremezsiniz. i30’a daha az ödediğiniz için, i30 golf’ü ezer, çok daha iyi falan falan falan işte

    ikisini de 3 yaşında alırsanız, golf, i30’un yanında, altın gibi parlar. bariz daha iyidir.

    ikisini de 7 yaşında alırsanız, i30’a her bindiğinizde, fakir hayatınıza söversiniz. i30 o yaşta, golf’ün karşısında diz çöker tövbe diler.

    yani i30 rus kadını gibidir. gençken güzel, 35’ten sonra inanılmayacak kadar çirkinleşir.

    golf, iskandinav kadını gibidir. gençken güzel, orta yaşlıyken hala güzel, yaşlandığında ise tarz sahibi.

  • 42. bayern münih'ten daha iyiyiz psg'den geri değiliz

    http://www.fanatik.com.tr/…n-geride-degiliz-1356023

    bahsedilen haber bu olsa gerek.

    adam ne demiş?
    “paris saint-germain de real madrid gibi devlerin yolundan ilerlemeye çalışıyor. arkalarında da güçlü bir sermayeleri var. ancak bizdeki motivasyon, heyecan ve atmosfer bambaşka. biz, bu açıdan onlardan geride değiliz. bir global türk takımı olarak o seviyelere gelmek için planlama yapıyoruz”

    bizim üstünzekalar ne anlamış?
    "sen jermeni sahada ters yatırır düz sikeriz."

    bunu gören renkliler ne yapmış?
    elinde tuzlukla koşmuş.

    hadi şimdi siktirin gidin her türlü tiner esprilerinizi dökün buraya, baya yaratıcısınız zira.

  • 43. ejderha bakmanın zorlukları

    (bkz: kanatlı taşıtlar vergisi)

  • 44. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    başlığa bakıyorsun "dertleşecek insan veri tabanı" diyor ama bazı suserlara bakıyorsun, resmen kız ayarlamaya gelmişler! okuma yazmanız mı sorunlu yoksa beyniniz mi çalışmıyor hangisi?

  • 45. 8 mart 2018 pkk'nın afrin'de sivilleri öldürmesi

    iha'larımız tarafından görüntülenen olaydır. it sürüsü, mayın ile tuzak kurarak sivillerin bulunduğu kamyoneti havaya uçuruyor.

    bu videoda olayı gerçekleşme anını net olarak görebilirsiniz. geldiğimiz teknoloji açısından beni memnun eden ancak "barış" diye bağıran maymun sürüsünün katliamı nedeniyle oldukça üzen görüntülerdir.

    edit: anadolu ajansı, videonun ingilizcesini de hazırlamış.

    edit 2: başlıktaki bazı arkadaşların belirttiği gibi bize düşen, bu videoyu sosyal medyada olabildiğince yaymak. anadolu ajansı videonun bir çok dilde çevirisini yapmış. twitter, reddit, facebook, instagram... kim ne kullanıyorsa o mecrada bu videoları yaymalı. yaymalı ki, o iha'yı üretenlere, uçağı kullananlara, gece gündüz demeden bu leş sürüsü ile savaşanlara ufacık da olsa bir desteğimiz olsun.

  • 46. sadece bass gitarı için dinlenebilecek şarkılar

    tabii ki yes - roundabout. rickenbacker’ın kendine has tonunu duyduktan sonra “acaba hangi gruplarda kullanıldı” diye aratacaksınız. o vakit rush’tan başlayın.

  • 47. christoph daum

    şu anda işsiz olan teknik adam.

    daum, 90'lı yılların ortalarında ilk defa beşiktaş'a gelmişti. o güne kadar türkiye'de çok fazla karşılaşılmayan, maça özel taktiksel detaylar konusunda neredeyse çığır açmıştır. bu yüzden, medyada 'dahi', 'sihirbaz' gibi sıfatlara nail olmuştur. ayrıca, saha kenarındaki aşırı heyecanlı halleri, türkiye'ye ilk geldiği günlerden itibaren türkçe öğrenme isteği, istiklal marşı'nı okumaya çalışması gibi tribünlere oynama kokan bir çok hareketle taraflı-tarafsız herkesin takdirini kazanmıştı.

    beşiktaş'ı 1 defa şampiyon yaptıktan sonra, şampiyonlar ligi ön elemesinde o zamanlar çok da adı bilinmeyen rosenborg'a, hakemin de negatif desteğiyle elenmiş, tekrar lige dönmüştü. beşiktaş'taki 2,5 yıllık döneminde özellikle alpay ve ertuğrul'u iyice parlatmış, ancak son senesinde takım istenen noktalara gelemeyince kendisiyle yollar ayrılmıştı. zira, bu ayrılık daum'un da işine gelmiş, almanya'nın yükselen takımı leverkusen'e gitmişti. almanya'da, leverkusen'de 4 sezon, bayern munich hanedanlığına kafa tutma, son maçta şampiyonluğu kaçırma ve başarılarının ödülü olan almanya milli takım teknik direktörlüğü. sonra, meşhur kokain davası, ilk önce kokain kullandığını inkar etme, hatta gönüllü olarak teste girme, sonra testin pozitif çıkması, bayern munich tayfasının hoeness önderliğinde ona kumpas kurması (iddia tabi ki, daum'un doğu alman kökenli olması, batı alman kökenli alman futbol camiasının 'köylü' dedikleri adamı burada görmeye tahammül edememesi vs. vs.) ve almanya'dan aforoz edilmesi. ondan sonra tekrar beşiktaş günleri, nihat'ı satan şampiyonluğu satar söylemi ve ilhan mansız'ın parlaması, gol kralı olması. yıllar 2001 'i gösteriyor.

    ondan sonra beşiktaş'tan ayrılan daum, austria wien'e gider, avusturya bundesliga'da şampiyonluk yaşar. bu almanlara bir mesajdır, ama bu kapı çoktan kapanmıştır.

    artık içimizden biri olan daum, sürpriz sayılabilecek şekilde fenerbahçe'ye gelmiştir. her şeyi eleştirmeyi bir marifet sanan fenerbahçe medyası, onun yaptığı her değişikliği, her kadro tercihini hunharca eleştiriyor, onu adam yerine bile koymuyordu. 2003-2004 senesinin devre arasında beşiktaş'ın 8 puan gerisinde kalan daum, devre arası kampında yapılan basın toplantısında, beşiktaş'ın çok iyi olduğunu, bu sene gençlere yatırım yapıldığını, bu sene alınacak bir 2.'liğin başarı olduğunu söylemiş, yer yerinden oynamıştı. bunun üzerine, yaklaşık 1 hafta sonra aziz yıldırım fenerbahçe divan toplantısında, bu takım kesinlikle şampiyon olacak, demiş, daum'a da mesaj göndermişti. bundan sonra, beşiktaş'ın meşhur samsun maçı, tepe taklak düşmesi, fener'in aradan sıyrılarak şampiyon olması, bir sonraki sezon tekrar şampiyon olması, anelka transferi, alex'in yıldızlaşması, türkiye ligi'nde her rakibini gole boğması, belki de bu toprakların gördüğü en iyi 'duran top' kullanan takımı ünvanına erişmesi, şampiyonlar ligi'nde gösterilen vasat altı performans ve denizli maçı. tarihinde ilk defa üstüste 3 defa şampiyon olma şansını son maçta dramatik bir şekilde kaybederek fenerbahçe'den apar topar gönderilen daum, bir şekilde kapağı bir şekilde almanya'ya atmıştı. tabi öyle kolay değil, köklü tarihiyle köln ona kucak açmıştı ama bir sorun vardı, köln ekonomik olarak çok iyi değildi ve takım 2. ligdeydi. ilk sene, 9.'luk, ertesi sene 3.'lükle bundesliga yolu tekrar daum'a açılmış, 3. senesinde ligi 12. tamamlayarak köln'e veda edip, tekrar türkiye'nin, fenerbahçe'nin yolunu tutmuştu. bu sefer durum farklıydı, takım kaliteliydi, tecrübeliydi, bir sene önce rahmetli aragones takıma neredeyse hiç top oynatmamıştı. daum, alışıldık haliyle, ekstra hücum takımı yaratmış, trabzon'u son maçta yenemeyip, bursaspor'a şampiyonluğu kaybeden daum, yine dramatik bir şekilde takımdan ayrılıyordu. ardından frankfurt'a mart ayında imza atıp, takımı kümede tutamayan, brügge'de 2. olan ve ardından bursa'ya gelen daum, kulüp tarihinin en iyi futbolcularından biri olan batalla'yı takımdan gönderip, kendisi de neredeyse hiç iz bırakamadan ayrılmıştı bursa'dan. sonra romanya milli takımı.

    artık 64 yaşında olan daum, aynı zamanda beşiktaş'ın başındayken,takıma aynı dönem 2 yabancı kaleci transfer ettirmiş, daha vasat olan mhyre ne kadar hata yaparsa yapsın, asper'e kaleyi vermemişti. bunu mhyre transferinde komisyon aldığı için yaptığı ise kısık sesle çoğu defa tekrarlanmıştı.

    muhtemelen bundan sonra ya maceraperest bir anadolu takımına veyahut bir arap takımına gidip sessiz sedasız kariyerini bitirecek bir adamdır daum..

    edit : @acmayin dedeler var 'a teşekkürler, uyardı, 2. fener döneminde şampiyonluk yaşamamıştı, yazının ilk halinde şampiyonluk yaşamıştı yazmıştım, düzelttim..

  • 48. ulus musevi lisesi'nin yaptığı drone icadı

    ulan sonra aktroll deyince alınıyorlar.

    artık ayrımcılık o kadar doğal gelmiş ki bunlara, musevi türk vatandaşlarının başarısının üstü kapatılıyor. bunun eleştirisi yapılıyor.

    burada gelen cevaplar ne, "ayrımcılığa mı maruz kalmışlar :(", "müslüman değiller, ondan översiniz:("

    yuh be kardeşim.

  • 49. schengen vizesi

    örnek olması açısından kendi schengen çizelgemi aşağıda paylaşıyorum;

    2013 6 ay multi
    2014 4 ay multi
    2018 1 ay tek giriş

    giderek azalıyor, bir daha başvurursam siksinler.

  • 50. baharın geldiğinin anlaşıldığı an

    tarifleyemediğim ama çocukluğumdan beri oldukça iyi bildiğim bir rüzgar çeşidi var. iki üç gün önce gece arkadaşla dışarıda turlanırken birden bir rüzgar çıktı ve birden çocukluğuma gittim, "ben bu rüzgarı çok iyi biliyorum, ağaçlar çiçek açacağı vakit bu rüzgar eser" dedim arkadaşa. sonraki gün mahallenin arka taraflarından geçerken birkaç bahçede çiçek açmış erik ağaçlarını gördüm.