Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 2 ağustos 2018 dolar kuru

    ulan iyisiyle kötüsüyle güzel ülkeydi ha. neydi o kurtuluş savaşı sonrası organik hoşaflar falan. kah güldük kah vay amk neymiş bu diye şaşırdık üzüldük. başka bir ülkede görüşmek üzere artık ne yapalım.

  • 2. abd malı kullanmıyoruz kampanyası

    önce cebinizdeki iphone'ları değiştirin, sonra tekrar konuşuruz.
    not: xiaomi belediyespor

  • 3. kampüsü iyi olan üniversiteler

    (bkz: boğaziçi üniversitesi)

    güney kampüs’ün güzelliği malumdur.

  • 4. yazarların 31 aralık 2018 dolar kuru tahminleri

    6.90

    (bkz: dolar 7 oldu algısı yanlış)

  • 5. 2 ağustos 2018 s. soylu'nun damada omuz atması

    iki tane vasıfsız tipin saçmasapan çekişmesi.
    normal bir ülkede en fazla apartman görevlisi olabilecek adamlar burada bakan olup saygı falan görüyor.
    inanılmaz.

  • 6. uzayda sürüklenirken dinlenecek şarkı

    uzaklara uçma kuşum

  • 7. partide olanları anlatsam insan içine çıkamazlar

    bu şekilde konuşan insanlara saygı duymuyorum.
    dedikoducu kadınlara benzetiyorum.
    ya muharrem...
    allah aşkına, muhammed, isa aşkına konuş. karnından konuşmayı bir tarafa bırak.
    söylediklerini bizim hayal gücümüze bırakma.
    dökün amk eteğinizdeki taşları.
    sizin gibi siyasetçilerin sahnede yeri olmamalı.
    ya konuş ya sus.
    yarım ağız anlatma.
    arkana bir ruzigar almışsın ama sen hala karnından konuşuyorsun.
    çıkar kardeşim ağzındaki baklayı.
    ıslanmış mı ıslanmamış mı bakalım.

  • 8. 1 ağustos 2018 abd'nin türkiye yaptırımları

    gün kenetlenme günüymüş.
    on altı yıldır benle uğraşacağına bunlarla uğraşsaydı.
    devletin bütün kademelerine yandaşlarını atayacaksın,
    bütün ihaleleri yandaşlarına verip zengin edeceksin,
    senin gibi düşünmeyenleri hapislerde çürüteceksin,
    sıkışınca da birlik beraberlik.
    cemaatle birlik ol beni ez, aran bozulunca birlik beraberlik,
    abd ile birlik ol beni ez, sıkışınca birlik beraberlik.
    umarım fazla zarar görmeden atlatırız şu günleri ama sonrasında ne olacak birader?
    yukarıdakiler olacak yine.

  • 9. türk insanında kişisel alan kavramının olmayışı

    beni inanılmaz rahatsız eden, hayattan soğutan gerçek.
    o kadar saygısız, bencil ve empati yoksunuyuz ki, "kişsiel alan" kavramından bihaberiz ya da bu kavrama saygı duymak umurumuzda değil.

    * bir iş için ya da toplu taşıma beklerken sıraya girersin, gelip dibine kadar sokulurlar; 20 cm öteye gitmezler.
    * yürüyen merdivende gelip hemen bir arkanızdaki basamakta dikilirler. bir basamakcık geride beklemeyi düşünemez ya da umursamazlar.
    * asansörde sizden basmanızı rica etmek yerine, ellerini bazen size çarpacak şekilde koltuk altınızdan, göğsünüzün üstünden, ensenizden uzatıp kat düğmesine basarlar.
    * yürüyen merdivende yan bantlara tutunup, ellerini sizin önünüze doğru uzatırlar. zaten sadece bir basamak dibinizde oldukları için, belinize sarılıyormuş gibi hissedersiniz.
    * toplu taşımada size bir yerlerinden değerler. suratınıza üfler, poflarlar.
    * evinizin-ofis odanızın-kişisel bir mekanınızın kapısı açıksa merakla içeriye bakarlar.
    * kuaförde işlemlerinizi yaptırırken gözlerini üstünüze dikip seyreder, rahatsız olabileceğinizi düşünmezler.
    * gözlerini dikip bakarlar. rahatsız olduğunuzu anlasalar dahi başlarını çevirmezler.
    * bankada, hastanede, postanede vs. işlem yaptırırken gelip yanınızda dikilirler. o an özel bir işleminizin olabileceğini yahut sizi seyretmelerinden rahatsız olabileceğinizi düşünmezler.
    * atm'den para çekerken dibinize kadar girip seyrederler.
    * toplu taşımada müzik dinler, cak cak sakız çiğner, yüksek sesle dakikalarca sohbet ederler.
    * siz alışveriş yaparken gelip yanınızda dikilir, denediğiniz kıyafetin üstünüzde duruşuna bakar, ürün seçmekte olduğunuz reyona sizi iteleyerek uzanırlar.
    * cep telefonunuzun ekranına, okuduğunuz kitaba vs. bakarlar.
    * evinize misafirliğe gelir, izin istemeden diğer odalarınıza dalarlar.
    * çocuğunuz varsa zaten kamunun malı sayılır; sizin yanınızda onu azarlar ve terbiye etmeye çalışır, ona yiyecek verirler; size sormazlar dahi.
    * otobüste koltuklarını kucağınıza kadar yatırırlar,
    * toplu taşımada, sohbet ortamında, işyerinde ayaklarını burnunuzun dibine kadar uzatırlar,
    * yan yana oturduğunuz bank, koltuk gibi yerlerde bacaklarını sallayıp sizi de öne arkaya sallarlar,
    * kalabalık alanlarda çantalarını önlerine almaz, size yaslarlar,
    * denize girersin, adam gelir tam dibinde yüzer. kocaman deniz abi, bulunabileceğin en geniş ve boş alan belki, neden dibimde yüzüyorsun, neden üstüme üstüme su sıçratıyorsun?
    * açık alanlardaki kafeterya masalarının arasındaki boşluğu yol olarak kullanırlar... lan kenardan geçsen ya?
    * otobüste, metroda eşyalarını getirip sizin önünüzdeki azıcık boşluğa sıkıştırırlar, ayaklarınızı götürecek yer bulamazsınız. o eşyayı geri almak için eğilip suratlarını adeta kucağınıza gömmelerinden bahsetmiyorum bile.
    * müvekkil gelir, masamın önündeki sandalyeye oturup derdini anlatmaya başlar. daha ikinci cümlede masamın ortasına kadar uzanıp kolunu dayar, masamdaki eşyalarla oynar, masaya dirseklerini dayayıp uzanarak bilgisayar ekranına bakmaya çalışır.
    * ofise gelir, sekreter arkasından yetişmeye çalışırken sorgusuz sualsiz odanıza dalar.
    * istediği kişi ile görüşmeyi bekleme alanında değil, masanızın başında dikilerek bekler.
    * teklifsizce masanızın arkasına geçer, etrafı inceler.

    vs, vs, vs...

    "her yer çok kalabalık, ne yapalım?" demeyin, şu saydıklarımın çoğunun kalabalıkla ilgisi yok. kaldı ki insanımız bomboş bir alanda dahi olsa gerçekten kişisel alan kavramından tamamen bihaber. çok benciliz, saygı kavramından haberimiz dahi yok. insanlar birbirinden nefret ediyor ve her türlü muameleyi birbirimize hak görüyoruz.

    sinir basıyor.

    edit: çok sayıda mesaj aldım, üstüne entry çok fazla da beğenildi. demek ki insanımızın bu konuda ciddi bir şikayeti var.
    beni ruh hastası, paranoyak, anlayışsız, asosyal yahut şirret olmakla yaftalayan arkadaşlara da şunu diyebilirim ancak: olması gerekende fazlaca uzaklaştığınız için anlayamıyor olabilirsiniz; ama insanın bir kişisel alanı vardır ve bu korunmalıdır; bunun sıcakkanlılıkla yahut tam tersi asosyallikle vs. ilgisi de zerre kadar yoktur. yürüyen merdivende götüme giren adam bunu sıcakkanlılığından yapmıyor ya da ben asosyalliğim nedeniyle bundan rahatsız olmuyorum; sapla samanı ayırın rica ederim.

  • 10. 2 ağustos 2018 abd f-35 yaptırımı

    demirden korksak trene binmezdik türünden müthiş analizler ve tespitler içeren yazıları gördükçe değil abd dünyanın tüm maykılları gelse sırtımızın yere gelmeyeceğine olan inancımız kat be kat artıyor. heyyt bee f 35 neymiş, isterseniz parasını verelim de f 36 yaptırımı da uygulayın. ey abd sen kimsin yaa

  • 11. dolar artışından dolayı almaktan vazgeçilen şeyler

    cep telefonum geçen ay itibariyle 5 yaşına bastı.
    seneye ilkokula başlatmayı planlıyorum.

    dolar baba bu hızla giderse nüfusuma geçirmek zorunda kalıcam zaten...

  • 12. oğluna tecavüz edenin kızına tecavüz eden adam

    sözlük'te yücelttiğiniz linç ve intikam mantığının en somut örneğidir.

  • 13. doların 5 tl oluşuna halkın tepkisiz kalma sebebi

    eger bir kurbagayi kaynayan bir tencereye atarsaniz, ziplayip kacarak kurtulur. ama once soguk su dolu bir tencereye koyup yavas yavas isitarak suyu kaynatirsaniz, kendi vucut isisini da arttirir ve suyun sicakligini farketmez hale gelerek patlayarak ölür. bu olay sosyal bilimlerde soyle kullanilir: az miktarda hissedilen bir olay kademeli olarak gittikce artarsa, insanlar buna sonunda alisa alisa gormezden gelmeye ya da farketmemeye, normal oymus gibi algilamaya baslarlar.

    eskiden % 20 devalüasyon olurdu, hükümet düşerdi. yılbaşından bu yana dolar %35 arttı, millet kafasına göre takılıyor. bu arada o kurbağayı uyutan yandaş medya ve o kurbağanın cehaleti yan etkiler.

  • 14. çiçeksepeti'nin yaşattığı trajikomik olay

    şanslı adammışsın vesselam. en azından sevgilinin ne kadar mal biri olduğunu erkenden fark etmişsin. düşünsene ilk çiçeği evlendikten sonra alsaydın?

  • 15. 2 ağustos 2018 beşiktaş b36 torshavn maçı

    arkadaşlar düzgün link verirmisiniz ? benim linkde lens 2 asist yaptı.

  • 16. türkiye'de sosyalist devrimin olacağı tarih

    türkiye fantastik kafaların yaşandığı bir ülke. herkes çağın nimetlerinden faydalanırken bir taraftan da nostaljik hülyalarda yüzüyor. ülkenin %90 küsürü tedavülken kalkmış özlemlerle yaşıyor. bir kısmı osmanlı, bir kısmı şeriat devleti, bi kısmı 1930’lar kemalist türkiyesi, bir kısmı da geçen yüzyılda kalmış sosyalist hülyalarda. kimse de dünya’nın nereye gittiğiyle, yeniyle ilgilenmiyor. ayfon 28 çıksa- çıkışına gram dahli olmadan- hemen tüketmeye açık fakat; kimi fesli, kimi kalpaklı, kimi misvaklı, kimi de yeşil parkalı saplantılara sahip.

  • 17. bir erkek olarak yaşanılan en büyük kız tacizi

    otobüste otururken kadının kolu koluma değmişti.
    ikimizde de tişört vardı. sıcaklığını hissettim ve çok kötü oldum.
    akşamları gizli gizli ağlarım bu yüzden.

  • 18. kandilde alkollüsün bir de sedye mi istiyorsun

    küçükçekmece kanuni sultan süleyman hastanesi’nde bir hemşirenin alkol zehirlenmesiyle gelen iki hastaya kurduğu cümle.

    listelist
    donanım haber
    google önbellek
    59saniye'deki video

  • 19. konyaspor'un la casa de papel'li forma tanıtımı

    çav bella'lı konyaspor forma tanıtımı. allah'ım sen aklıma mukayet ol.

  • 20. trafikte en temkinli yaklaşılması gereken araçlar

    serit degistirmek icin sinyal verdiginizi gorup hizlanan amcik agizli yavsaklardir.

    edit: (bkz: sinyal veren tasita yol vermemek icin hizlanmak)

  • 21. batman'da yaya kadına tekme atan motosikletli

    ya mk ülkesine havadan bişey falan mı attılar lan?

    bu insanlar neden zıvanadan çıkmış gibi davranıyorlar?

  • 22. ekşi itiraf

    merhaba, benim adım can. ben, anksiyete, depresyon ve ileri seviye ülser hastasıyım. bugün de burayı, support grup tadında kullanacağım, kusuruma bakmayın.

    oturup geçmişime baktığımda, çocukluğumdaki olayları incelediğimde yukarıda saydığım üç hastalığın da nedenlerini çok güzel yakalayabiliyorum.

    2012-2013 yılları arasındaki 6 aylık bir süreyi saymazsak, hayatımda hiç bir zaman maddi durumu iyi olan bir ailede yaşamadım. daha öncelerinde düşük gelirli, şimdilerde ise ucundan orta gelirli bir ailede yaşıyorum. çocukluğum boyunca bunun etkilerini görmem, bugün para konusunda aşırı takıntılı biri olmama neden oldu, bunu görebiliyorum. henüz 6 yaşımdayken euro-dolar-sterlin nedir, türk lirasından farkları nelerdir biliyordum. ilkokul 4. sınıftayken babama "arkadaşıma ailesi günde lira harçlık veriyormuş, sen de bana versene" dediğimi hatırlıyorum. dolayısıyla, elinde lirası bile olmayan biri olarak, bu diğer para birimlerini bilmem o zamanlar hiç bir işime yaramadı. annemlerin anlattıklarına ve benim hatırladıklarıma göre küçükken -ilkokul-, babamın kapattırdığı kredi kartlarını ya da makromarketin vs kampanya kartlarını cırcırtlı cüzdanıma koyar, gelen misafirlere "size borç vereyim mi? bir şeyler ısmarlayayım mı?" diye sorardım. eğer olur da para ya da kredi kartını onlara verirsem ve onlar da gönlüm olsun diye kabul ederlerse, ilk beş dakika çok güzel geçerdi. sonrasında aklımda "ya benim paraya ihtiyacım olursa ve borcu geri alamazsam" "ya hiç param kalmazsa" diye düşünüp, stres yapıp gider o borç(!) olarak verdiğim kartı ya da parayı geri isterdim. ailem bunun hep komik bir şey olduğunu düşündü, düşünüyor. bense bu duruma baktığımda çok farklı psikolojik analizler yapıyorum, sonuçları iyi olmayan.

    ilkokul dörtteyken bir gün, teneffüste sınıfta oturmuş boş boş etrafı izliyordum. önümde de merve isminde, hala görüştüğüm ve çok sevdiğim bir kız oturuyordu. benim ilkokul dönemim burger king ve mcdonalds'ın türkiyede patlama yaptığı dönemdi ama hiç gidememiştim. merve gün boyu önceki gün mcdonaldstan aldığı oyuncak ile oynamıştı ve o oyuncak, bir hareketlenme sırasında mervenin çantasından yere düşmüştü. kendisi ve etrafındakiler bunu fark etmedi ama ben ettim. kalemimi yere atıp, onu almaya eğilince oyuncağı da almıştım. aslında istesem oynamama izin verirdi ama, istemek demek benim o restoranlara hiç gitmediğimi anlamaları demekti, ben öyle düşünmüştüm. o okuldan çıkana kadar hiç fark etmedi oyuncağın düştüğünü, ben de söylemedim, oynamadım da ama. biri görür diye. eve gidene kadar içim kıpır kıpırdı. bildiğin hayatımdaki ilk ve tek hırsızlığı yapmıştım, ve içim kıpır kıpırdı, çocuktum. eve gidip odamda oynamaya başladım. önce ablam gördü oyuncağı, nereden bulduğumu sordu ben de sanane diyince anneme söylemiş. o geldi, ben de okuldaki yakın arkadaşlarımdan birinin adını söyleyip oynamam için bugünlük bana verdiğini söyledim. o sıralar ailede kanser illeti olduğu için annemlerin kafasında bir sürü şey vardı, çok irdelememişlerdi. oyuncakla takribi bir-bir buçuk saat oynadıktan sonra farkına vardım yaptığımın, hırsızlığın. geri götürüp vermeye yüzüm yoktu ve ben, hayatımda ilk defa, ilkokul 4. sınıfta, düşüncelerim/korkularım ve kaygılarım yüzünden uyuyamadım. iki günlük bir uyumama, korkma serüveninden sonra oyuncağı geri götürmeye karar verdim. bir fırsatını bulup merve fark etmeden çantasına geri koydum. şu kısa hayatımda şimdiye kadar düşüncelerim/korkularım ya da kaygılarım yüzünden uyuyamadığım sayısız gece oldu. ilk defa mcdonaldsa lise 1deyken gittim, içimden çok oyuncak almak geçti, almadım, alamadım.

    ortaokul sondayken bütün ailem hatta sülaledeki herkesin benden beklentisi çok büyüktü. benim için çok zeki bir çocuk diyorlardı, kesin ankara fen kazanır diyorlardı. onlar büyüklerimdi, öyle düşünüyorlarsa, öyle olmalıydım. tam sekiz sene boyunca bana sen çok zekisin, sen en iyisisin dediler, ben de öyle olduğuma inandırdım kendimi. sonra sbs denen sınava girdim, ve kelimenin tam anlamıyla, başarısız oldum. puanım çok kötü gelmişti ve 20 tercihten sonuncusuna girmiştim. tercihler açıklandığında bütün sülale kahvaltı masasındaydık, babam bakıp bana söylediğinde , onun ve masadaki herkesin surat ifadelerini gördüğümde olduğum yerde ağlamaya başlayıp saatler boyunca, odalardan birine kendimi kitleyerek ağlamaya devam etmiştim. çünkü ben başarısız olmuştum. olmamam gerekiyordu, ben en zekisi, en iyisiydim. halbuki kızlarla konuşmaya çekinen, odaklanma sorunu yaşayan, matematik dışındaki derslerde doğru düzgün bir şeyi beceremeyen ve orta 1. sınıfta resim dersinden kalarak okul tarihine geçen bir çocuktum. ama zekiydim ben, başarılı olmalıydım. üniversite sınavının açıklandığı gün tekrar orta sona, o kahvaltı masasına döndüm. babamla en büyük kavgalarımızdan birini ettik ve tam iki hafta benimle konuşmadı.

    çocukluğumdan itibaren pratik zeka denen illetin en üst seviyesine ve inanılmaz bir yalan söyleme yeteneğine sahiptim. ben de bunu kullandım. bana istediğiniz kadar yalancı, üçkağıtçı diyebilirsiniz.
    ben bunları kullandım çünkü başka türlü hayatta kalamazdım.
    üzerime yapılan ve yıllar boyu süren baskılar beni, onları en iyi şekilde savurmak için bu kadar iyi yalancı olmaya itti.
    en saf halimle yaklaşıp hiç yalan söylemediğim için yıllar boyu hiç bir arkadaş ortamına alınmadım, ilgi çeken biri değildim çünkü. ne tipim, ne param ne de ekstrem bir özelliğim yoktu. öyle ki ilkokul-ortaokul hayatım boyunca toplam 47 defa (evet saydım ve kaydettim o zamanlar) arkadaşlarım mcdonalds ya da burger kingde doğum günlerini kutladılar ve ben bir defa bile çağırılmadım. bu kişiler sanki görünmezmişim gibi yanımdaki kişiyi çağırdılar ve bana baktıklarında o bakışları gördüm. benimle sohbet etmek ilgilerini çekmiyordu.
    ortaokuldayken okulun en sert çocuklarından biri bizim sınıftan bir kızla çıkıyordu. benim ilkokul 1den beri aşık olduğum kız ile. ben de bir gün sahte msn açıp bu çocuğa sövmüştüm baya. ertesi gün okulda bütün sınıfları gezip aramıştı bu msn kimin diye. meğer kız anlamış benim olduğumu, ertesi gün söylemiş çocuğa. benim bunu öğrenmem ise kızlar konusunda belli bir yaşa kadar bu kadar özgüvensiz olmamın nedeni olan olayla oldu. çocuk bir arkadaşıyla konuşurken arkadaşı "sen bir msn adresini arıyordun, bulabildin mi o lavuğu çok sinirliydin" diye sorunca çocuk da "hee, can'mış ya, zararsız, sıkıntı yok" dedi. bütün bunlar konuşulurken ben sadece 25 cm uzaklarındaydım.

    ben, başarısız olmaktan ve belirsizlikten ölesiye korkan biriyim. anksiyete ve depresyon hastalıklarım için 3 sene antidepresan kullandım, bütün duygularımı ve metabolizmamı piç etti. yalan söylemeyi seneler önce bıraktım ama zamanında stres yaptığım her şey bana duvar yumruklatan, halı ısırtan karın ağrılarına, o ağrılar da ileri seviye ülsere dönüştü. 3 sene önceki endoskopi ve patoloji sonuçlarımdan sonra doktorum 19-20 yaşındaki birinde ilk defa bu kadar ilerlemiş bir ülseri gördüğünü söyledi ve ekledi "eğer dikkat etmezsen bir kaç sene içinde kansere çeviricek". ben ise dikkat etmedim çoğu şeye. tekrar kontrole gitmeye de korkuyorum. çünkü ben kanseri yenecek kadar güçlü biri değilim, çünkü ben onlarca ölümü gözlerimle görüp çevremdekilerden "çok güçlü bir insansın" cümlesini duyduğum halde o kadar güçlü biri değilim, çünkü ben baskılar ve yalanların altında kendi kabuğuna çekilmiş üstüne basılmayı bekleyen biriyim. korkuyorum, çünkü o cümle doktorun ağzından çıkarsa, başarısız olacağım, bu sefer en ağırından.

    merhaba, benim adım can. ve ben, tekrar o kahvaltı sofrasına dönmek istemiyorum.

  • 23. abdülkadir geylani'nin azrail'i pataklaması

    bunu doktora anlattığında ağır şizofreni tanısı alırken, eğitimsiz çomarlarına anlattığında huşu içinde tekbir sesleri yükseliyor.

    böyle ülkenin taaaa...

  • 24. arabasının kaç kuruş yaktığını bilmeyen erkek

    çünkü artık lira yakiyordur.

  • 25. ___o/___

    boğulmak üzere olan türk lirası.

  • 26. ingilizlerin en iyi olduğu konu

    demokrasi ve insan hakları. 200 sene önceki yaptıkları şeylerle gelmeyin bana. adamların ülkesinde 70 çeşit millet birlikte sorunsuz yaşıyor. bizim ülkede insanın kendi insanına tahammülü yok.

    ingiltere gerçekten insan haklarında dünyanın en iyi ülkesidir. abim royal mail (ingiltere'nin ptt'si) postacılıkla başlayıp genel merkezinde müdür oldu. 25 senelik kariyeri var. orada insanın nereden geldiğine bakmıyorlar işine bakıyorlar. almanlar ırkçıdır alman değilsen öyle yükselmene izin vermezler ama ingilizler aşmış o konuda.

  • 27. muhabbet kuşu öldü diye ağlayan erkek

    o muhabbet kuşu dediğin adamdır, arkadaştır, ağzından ekmek yer, samimidir, omzuna konunca sevindirir, kendi küçük ruhu kocamandır. ardından ağlayan adama demek ki çok şey öğretmiştir.

  • 28. nvidia geforce gtx 1180

    türkiye'ye özel köpüklü edition ismiyle piyasaya çıkacakmış.

  • 29. rahip brunson neden bu kadar önemli

    iki sebepten dolayı;

    1-sıradan bir rahip değil
    2-en yakın müttefikleri değiliz

  • 30. motosiklet yakıt tüketimi veritabanı

    beyler/bayanlar ciddi ciddi buraya mı yazacaksınzı tek tek? bir haftasonu projesi ile bu bilgilerin tutulup ortalamaların alınabileceği grafiksel gösterileceği vs. bir proje yapabilirim. aslında iyi olur bana da uğraş ben yapayım bu işi, tşk.

  • 31. abd'ye karşı yerli malı ürün kullanıyoruz

    kardeş ona 1950'de direnecektin. bir 70 sene kadar geç kaldın.

  • 32. necmettin batırel

    kendisine iade-i itibar borçlu olduğumuz duayen ekonomist.

    “eğer bir gün benim sözlerim şakkadanak satmakla ters düşerse, şakkadanak satmayı seçin.”

    büyük üstad necmettin batırel ile dost sohbetleri, ankara, 2016.

  • 33. hayatında hiç playstation satın almamış erkek

    internet alemi sağolsun erkekliğimiz sürekli sallantıda.

  • 34. para karşılığı seks yapan üniversiteli kız

    benim o.

    enflasyonun yüksekliğinden, paramızın değersizliğinden, ekonominin ne halde olduğundan haberiniz yok mu sizin? hepiniz çok mükemmel insanlarsınız da, benim alın terimle kazandığım paraya mı dil uzatma cüretinde bulunabiliyorsunuz? hadsizler! ben sadece hayatta kalmaya çalışan biriyim. hırsızlık yapmıyorum, insan öldürmüyorum. sadece paramı kazanıp hayatımı idame ettirmeye çalışıyorum. hadi şimdi gidin de o çok ahlaklı hayatlarınızda çükünüzle oynayın!

    edit: sosyal deneyime olan ilginize çok teşekkür ederim: https://eksiup.com/3da39691c69
    aslında daha fazla var da, bu kadar gösteriyor adfsdfd eğlendim.

    edit (1): hala erkek olduğumu anlamayıp ücret soran var. arkadaşlar aradığınız kişi ben değilim.

  • 35. türkiye'nin abd'ye uygulayacağı karşı yaptırım

    donut pıçaklayacaz.

  • 36. türkiye'nin en kötü günde bile birlik olamaması

    rahip ajanlık yapıyorsa eve niye gönderiyorsun? ağırlığın olsun çıkartmam de. pkk bebek katlediyorsa çık ez. ekonomi battıysa benim yüzümden değil. devlet hiçbir işe yaramasın laf da söylemeyelim oh ne ala. muz cumhuriyeti mi lan burası terörü bitiremiyorsan ekonomiyi duzeltemiyorsan çek git dıjjj guşlerrr demekle devlet yönetilmez

  • 37. türk kadınının erkek standardının düşük olması

    (bkz: kendi kendini örnekleyen başlıklar)

    bir sözlük yazarı, arkadaşları, flört ettiği kadınlar arasından 4 kişinin özel hayatına dair detayları, sırf kendisini haklı göstermek için ulu orta sözlükte paylaşabiliyor.

    başkalarının özel hayatını ağzına sakız etmekten ve milyonlarca kişiyle paylaşmaktan imtina bile etmediğine göre sormak isterim: bu senin standardını nereye konumlandırıyor?
    çok açık konuşacağım: bebeyim, sen de o örnek olarak verdiğin kadınlar ve erkeklerin skalasındasın. ve bu sebeple de ancak kendi skalandaki insanlarla takılabiliyorsun.

    bir insan olarak sende herhangi bir standart dahi göremiyorum. ucuz ve basitsin. karşına böyle insanlar çıkması da çok normal elbette.
    sevgiler,

  • 38. 2 ağustos dünya yakışıklılar günü

  • 39. abdulhamit gül'ün abd'nin yaptırımına cevabı

    bu adama yapılmış her şey kimliğimize yapılmış bir hakaretmiş. allah allah kimliğimiz mi kalmış bizim ya. 16 yıldır kimliğimizi yerle bir etmek için yapmadıkları şey kalmadı ulan bu adamların ne kimliğinden bahsediyorsun sen. dolar olmuş beş lira ekonomik kriz almış başını gidiyor. tek adamın seçmeni gazlamak için verdiği her karar tr'yi daha da geri götürüyor. abd ne yazık ki haklı. türkiye artık bir devlet değil organizasyondur ve bu organizasyonu yürütenlerden birisi de abdülhamit gül denen bakan müsveddesidir.

    edit: imla

  • 40. 2 ağustos 2018 istanbul'a eyyam'ı bahur'un gelmesi

    eskiden balkanlar'dan soğuk hava dalgası gelirdi. şimdi gelene bak, tam yeni türkiyelik.

  • 41. 1 ağustos 2018 dolar kuru

    artık dayanmak zorlaştı. annem felçli yatalak hasta. bakımı için yatılı bir bayan ile 5 ay önce 800 usd olarak anlaştım. o zamanlar yaklaşık 3150 tl para ödüyordum. bu sabah ise 4000tl havale yaptım. orta ölçekli bir iş yeri sahibiyim. 20 personelim var toplam. 2009 krizinde ihracatçı olarak batmıştım. 2012de toparlandım. bu ay 6 sene sonra bugün maaşları öderken zorlandım. kendi cüzdanıma 300tl para kaldı. hayırlı olsun.

  • 42. madem bira içiyorsun neden domuz eti yemiyorsun

    madem müslümansın neden 9 yaşında bir çocukla evlenmiyorsun?

  • 43. sinyal vermenin kadınsı bir eylem olduğu gerçeği

    sinyal vermeyen delikanlının dibi arkadaşların alayının dibini sikeyim. öyle de netim bu konuda.

  • 44. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    varsa dertleri alayım keyfim yerinde bugün.

    not : erkeğim ve amacım kız düşürmek falan değil herkes yazabilir her türlü derdi dinlerim farklı bir amacım yok

  • 45. abd'ye karşı devletimin yanındayım

    utangac reisci beyani

    yahu ben niye surekli sosyal medyada devletimin yaninda oldugunu belirtmek mecburiyetindeyim. bir kere de devlet "filanca hadisede madonnanin yagli zencisi'nin yanindayiz" diye tweet atsin

    arti bunun ne faydasi var..pentagon'da "madonnanin yagli zencsi devletinin yanindaymis, simdi bittik beyler" mi deniyor?

    aslinda bu "devletimizin yaninda olalim" tayfasi sunu diyor.. "biz bir halt yedik ancak bunun faturasini bize kesmeyin". ya da baska bir siyasi saik var.

    zaten farkindaysaniz "devlet hepimizin devleti" kriz durumlarinda soyleniyor. normal zamanda akp ya da mhp'ye oy vermeyen herkes hain, serefsiz,darbeci, terorist, devlet dusmani, orospu cocugu falan.

    ulan devlet dedigin sey senin benim bazi ihtiyaclarimizi gidermek icin kurdugumuz bir tuzel kisilik, apartman yonetimi gibi birsey. sahibimiz degil.

    (bkz: aynı gemideyiz diyerek hitler'i destekleyen alman)

  • 46. temmuz ayında araba satışlarının %36 düşmesi

    birader, sen ne uretiyorsun, nasil bir katma deger sagliyorsun ki parani son model araclara harcayabiliyorsun? kendi urettigin hangi mal uluslararasi pazarlarda rekabet edebiliyor? dunyada hangi urunun ile markalasabildin? abd’nin gm’i, almanya’nin mercedes’i, fransa’nin renault’u var. peki senin neyin var?

    dunyada likiditenin nehirler gibi aktigi donemde 3 para faize aldigin krediler ile bilime, teknolojiye, uretime, ar-ge’ye yatirim yapmak yerine insaata yatirim yaptin. tasarruflarini uzun donemde katma deger uretecek, istihdam saglayacak sektorlere yonlendirmek yerine betona yatirdin. 300’e aldigim evi 500’e satarim, olmadi 2’den kiraya veririm diyerek gotunu yaya yaya para kazanmanin derdine dustun.

    peki ne oldu? ruzgar tersine dondu. artik oyle bindelik oranlarda aldigin faizler kalmadi. elindeki parayi, uretime hicbir katkisi olmayan, kolay yoldan para kazanma enstrumanlarina yatirdigin icin, ucuza para bulanlarin ragbet edecegi yatirimlarin dinamit misali gotunde patlamaya basladi.

    birader sen kimsin, biz kimiz? su ulkeye, ekonomiye, istihdama katkimiz ne ki 300 bin liralik mercedes’e, 150 bin liralik volkswagen’e biniyoruz? ne uretiyoruz da karsiliginda bunlara sahip oluyoruz? zamaninin yarisini goygoy ile gecirdigimiz masa basi islerimiz mi hak etmemizi sagliyor bunlari? ayda 5000 euro maas alan bir alman ayni arabayi 10 yil kullanirken, sen hangi boksun da 2 yilda bir, yillik gelirinin tamamina denk gelen parayi, insani x noktasindan y noktasina goturmekten baska hicbir islevi olmayan bir alete yatirabiliyorsun?

    her turlu tuketimde oldugu gibi, otomobil satislari da olmasi gereken noktaya geri donuyor. cukoglu rezidanslarini 3’e mal edip 30’a satan dalyaraklar icin de devran donuyor. yok oyle 3 tane beton parcasi dikip 1 milyonluk arabayla piyasa yapmak. yakin zamanda bu tip luks arabalarin icradan 3 kurusa satildigini siklikla duymaya baslayacagiz.

    ulan asgari ucretin 1600 lira oldugu ulkede, kici kirik teneke b segmenti aracin fiyati minimum 80 bin lira olmus. hala otomobil satislarinin dusmesi sanki enteresan bir olaymis gibi haber degeri tasiyor. bi siktirin gidin allah askina ya.

  • 47. en yakışıklı rakam

    böyle 7 rakamında üzerine yüklenen misyondan mı nedir hem yakışıklı hem de zengin bir piç imajı var gibi. sanki boş zamanlarında 8'e çakıyor ve dünyayı da siklemiyor gibi.

    edi ile büdü : bence en yakışıklı harf de "j"dir hatta 7 ve j bir araya gelirse evrenin amına bile koyabilir. o derece kozmik bir güç oluşturabilirler.

  • 48. işe gitmeden önce spor duş kahvaltı yapan tip

    sabah saat 8 de iş başı yapmak için 6:30 da uyananan ben için imkansızdır. hadi spor yapayım duş alayım dedim 5:30 da hava aydınlanmıyor bile benim yaptığım ramazan davulculuğu olur.

  • 49. alişan'ın doğacak çocuğuna koyacağı isim

    (bkz: alison)
    (bkz: bu entryi giren elimi sikiyim)

  • 50. 2 ağustos 2018 dört partinin ortak açıklaması

    memleketteki kadına şiddet için, ekonomik zorluklar için, vergilerin düşürülmesi için, teröre karşı birlikte hareket etmek için, avrupa standartlarına sahip vatandaşlar olarak yaşayabilmemiz için bir araya gelemeyen kıytırıkların ortak açıklamasıdır.

    sizin hepiniz bir araya gelseniz neye yarar be?
    neye yarıyorsunuz siz ki hala ortak açıklama yapıp "tehditler kabul edilemez" diyorsunuz?

    600 tane vekil, sıfır icraat.
    boyunlarınız altınızda kalsın.