sayın sözlük yazarları bir öğretmen arkadaşımın başına gelen olayı sıcağı sıcağına aktarmak istiyorum.

"merhaba, urfa’da öğretmenim. 2 gün önce opel insignia model aracımı ilana koydum. biri aradı araca bakmak istediğini söyledi. kendi ustasıyla geldi baktılar ettiler. 167 bin liraya anlaştık. 500 tl kapora aldım. taşıt kredisi kullanacağını söylediler. noterde bana elde 23 bin lira verdiler. kalan 143.500 liranın bankadan hesaba geçeceğini söylediler. burası önemli. noterde ki görevli “imza atmazsan para hesaba geçmez” dedi. ben de kurum görevlisi olduğu için vardır bir bildiği deyip imzaladım. sonra para gelmedi aracı da yeğenimiz kaza yapmış acil gitmemiz lazım deyip götürdüler. o gün karakola gidip nitelikli dolandırıcılıktan şikayetçi oldum. noter katibini de aldılar. noterdeki kameralar 6 7 aydır çalışmıyormuş zaten. ifade verdik. aynı şahıslar aynı noterde aynı yöntemle 10 gün önce tanıdığım bir okul müdürünü de dolandırmış. şahısların sabıkası kabarık fotoğrafları isim soy isimleri hepsi mevcut ama bulunamıyorlar. benim aracımı da aynı gün zaten hemen başka birine devretmişler. bunları size anlatmamın sebebi hem başka insanların canının yanmaması hem de hukuki açıdan ne yapabileceğimle ilgili bilgili ve deneyimli arkadaşlardan bilgi almak. belki bir kamuoyu oluşturup süreci de hızlandırabiliriz. şimdiden herkese teşekkür ederim. "

mağduriyet boyutu çok büyük ne yazık ki çok üzücü bir olay başkasının başına gelmemesi adına üzülerek yorumlarınıza sunuyorum.

desteğinizle inşallah bir an önce öğretmen arkadaşımızın mağduriyeti giderilir.

o havuzda çıplak yüzen bebe şimdi çoluk çocuğa karışmıştır..

aşıyı henüz olmadım lakin yapılan bazı esprileri görünce bir yan etkinin de zeka geriliği olduğunu düşünüyorum.

üzerinde durulması gereken bir konu.

annesinin katili siyasal islamcılar tarafından kollanan genç bir kızın feryadı.
siyasal islamcılardan en çok bu ülkenin çocukları alacaklı.
ekşi'den çatır çatır ip isteyen adli makamlar ve polis defalarca yapılan şikayeti görmezden gelmiş.
neredesiniz her fırsatta "kadın terörü" "sjw terörü" "feministlerin uğramadığı başlıklar" yazan tayfa?

(bkz: enjoy i'm vaccinated)

tüm entryleri okumadım, şöyle bi göz attım. söyleyeceğim şu, ailenin aman düğün olsun, kına olsun, çeyiz olsun, bohça da olsun gibi ısrarları sadece kadınların ailesinde yok sevgili yazarlar. bir tanıdığımız vardı, oğlu evlenecekti. evlenecek olan kız kına gecesi yapmak istememiş, gereksiz bulmuş. damadın ailesi de kına gecesi çok seviyormuş, gelinsiz kına yaptılar. bildiğin paraya kıyıp güzel bir mekanda gelin olmadan sadece erkek tarafı toplaşıp oynayıp göbek atmışlar. valla insanlar bi acayip. aileler çok ısrarcı. gelinsiz kına gecesi bile yapıyorlar gördüğünüz gibi. o yüzden arada bir dönüp kendi ailenize de bakabilirsiniz.

--- spoiler ---

derdimiz kimsenin giyimine kuşamına karışmak elbette değil…
--- spoiler ---

bu kadar şey yazdıktan sonra içine şu yorumu katmak.

az delikanlı olun lan! ben kılık kıyafete karışıyorum yorumum bu de..

hem ayranım dökülmesin hem g**üm s**ilmesin.

muhabbetin ayse poyraz arasında döndüğünü görünce batuhan söz alıp açıkça ismail'e destek verdiğini söyledi. o zamana kadar hepsi yuvarlak konusuyordu. batuhan başlayınca art arda destek geldi ismail'e. çok güzel bir arkadaş bence.

tabii ismail'e takımındakiler destek verince poyraz'a doğru düzgün kimse bir şey söylemeyince kibri saçma sapan işler yaptırdı ajsjsjs harcadığı insanlar sonuna kadar ona destek verecek sanıyordu heralde.

bugün işyerime yakın diye kahvaltıya gidelim dedik. kurtköy'ün göbeğinde cadde ve beton manzaralı özsüt'e gittik.
menüde 70 lira yazıyor fiyat. garson geldi, orada yazan fiyatlar eski, 105 lira oldu dedi.
%50 zam.
yan tarafta da mado var. onlar daha da delirmiş. 156 lira diyor iki kişilik kahvaltıya.
sikerim böyle işi dedim çıktık kahvaltı yapmadan.
maliyetler arttı tamam da , bu kadar da değil yani.

bir yazar arkadaş artış maliyetlerden kaynaklı değil, ticareti bilmiyorsun demiş.
valla bilmek zorunda olduğumu düşünmüyorum, artışın nedenini de bilmek zorunda değilim. sonuçta %50 zammı çakmış adamlar, giren benim götüme girmiş. işin acı tarafı insanların bu zammı kanıksaması, kimse "ulan yüzde 50 zam yapmışlar daha da gelmem" demeyecek, kuzu kuzu gitmeye devam edecekler.

anadolu irfanından uzaklaşırsanız, osman büyükşen olma ihtimaliniz var. aksi halde uğur olur kalırsınız.

akepe sktirip gidecek, türkiye cumhuriyet'i payidar kalacak. ahlaksız herif! sadece gitmeyeceksiniz de, sizinle hesaplaşacağız!

#haram olsun

edit: ya kanal ya istanbul; ya tayyip ya türkiye!

sürekli 3. fazı bitmemiş aşıyı olmam yazan arkadaşlar madem dataya bu kadar önem veriyorlar bir zahmet google'a pfizer biontech phase 3 yazıp 43000 kişilik faz 3 sonuçlarını içeren ingilizce makaleleri okuyabilirler.

aşı olmayabilirsiniz herkesin iradesi kendine ama sizden daha cahil insanların türettiği yanlış bilgileri papağan gibi tekrar edip durmayın kendinizi komik duruma düşürüyorsunuz.

yaaa sayın bilim insanları şunu erteleyin. 30 yıl baya erken. yaşar maşar 30 yıl daha mazallah.

komplike insan zekası denilen ergen hırslarının, ragequit'lerin, toksik rakebetçiliğin salakça dünyasından arınıp oyunları bir dava, bir mesai veya ölüm kalım bir meselesi haline getirmeden, bir oyunu sadece bir "oyun" olarak görüp eğlenceli vakit geçirmek isteyen yetişkin, olgun, zengin ve seksi insan davranışıdır.

işin aslı, oyununa, oyunun yapısına ve oyunu oynayan kitlenin kalitesine göre değişir bu. genellemek ayıptır, günahtır, zulümdür.

hangi söylediği doğru ki bu doğru olsun.

en az haftada bir kere bunu yapan birisi olarak söylüyorum aşırı yorucu bir eylemdir.

konuşmak istersin,
konuşacak kimseyi bulamazsın.
radyoyu açmak istersin,
sadece bir cızırtı duyarsın.
uykun gelir uyumak istersin,
koltuğu yatırıp uyumak dışında başka şansın olmaz.
duş almak istersin,
salgın yüzüne tokat gibi vurur.
düzenli olarak trafik kazası görürsünüz,
yardım etmek istersiniz ama elinizden bir şey gelmez.
hayvan ölümlerine üzülürsünüz, beni en çok kirpiler üzer.

uzun yol zordur. sürekli konsantrasyon gerektiren zor bir eylemdir. bir anlık hata ile hayatınızı kaybedersiniz. yolların en tehlikeli olduğu dönem kış ayları değil yaz aylarıdır. nedeni ise hiç uzun yol tecrübesi olmayanların yollara dökülmesidir. binlerce kaza yaşanır.

tecrübeniz yoksa, lütfen toplu taşıma kullanın.

10:00'da başlayıp 15:00'da bitmeli. artık teknoloji gelişiyor, işler daha hızlı oluyor. bilgisayar gibi, yapay zeka gibi teknolojiler var. 8 saat mesai 100 yıl öncesinde kaldı.

ahauejahaa sagdan soldidn ahehaxhjsbebs.
ya arkadaş bu nasıl bir mal nesil,nasıl bir gerizekalı nesil.
lan denyo,adamın söylediğini,aşı vurulurken hemşire söylüyor a beynini s..

adam da haklı olarak sebebini merak etmiş,sen neden birşey hakkında fikir sahibu gibi atlıyorsun tiktokcu.

chp'nin mecut politikalarının bilerek ve isteyerek chp üyesi olarak;
chp'yi ve seçmenini kullanıp tip'e geçmek, bu devrimcilik değil olsa olsa "pragmatizm", "faydacılık", "oportünizm" dir.
ayrıca, chp seçmenine de büyük bir ayıptır.

tarafsız konuşacağım. geçen yıl, virüs daha yeni yayılırken covid olduğumda, ne yapıp edip yanımda durmamayı başarmıştı. üstelik hemşireydi. bir haftaya geçecek bir hastalık olduğunu o zaman dahi biliyordum. "bi şu yataktan kalkayım, sonra tartışmalarımıza da devam ederiz" diyordum. ısrarla, ben hastanede ateşler içerisinde kıvranırken, benimle incir çekirdeğini doldurmayacak konularda tartışmaya devam ediyordu.

muhtemelen o zaman, devasa bir aşk dolu bakışlarımızın o kadar da gerçek olmadığını, birbirimize ulaşmak için sarf edilen o çetin uğraşların sadece bir heyecan sarhoşluğu olduğunu ve değersizlik hissinin en dibini sonuna kadar fark etmiştim. iki yıllık, ciddi bir ilişkiydi, gelecek adına güzel adımlar atmıştık. bir hafta sonra ayrıldık, o istedi.

şu konuda haklı olabilirsiniz: erkek, kadını kötü günde terk ettiği zaman bir karakter ve ahlak problemi, kadın kötü günde terk ettiği zaman ise "kimse durduk yere terk etmez, kim bilir öncesinde neler yaşandı" şeklinde bir iyi niyet karinesi dolaşır ortalıkta. oysa bu, gerçekte böyle değildir: ne yaşandıysa ortak yaşanmıştır ve kötü bir günde terk eden muhakkak ki yanlış yapmıştır.

fakat kendi yaşadığım ayrılık hikayesine rağmen şunları da söyleyebilirim ki, kız arkadaşı iş bulamadığı için kaç yıllık sevgilisini başka bir kızla aldatarak terk eden, külfetine katlanmaktan kaçındığı için kanser karısından ayrılan, çocuk ve evlilik stresine dayanamayıp evi terk eden, karısı kilo aldığı veya yaşlandığı için metreslere giden erkek tipi var bu ülkede.

demem o ki, yaşanan her olay kendine münhasırdır. zor durumlarda terk etmenin önüne ve sonuna bakılmaz, iki cins için de karakter ve sevgi meselesidir. yaşadığınız bu devasa kayıp size büyük bir deneyim, mutlu bir hayat katar zira koca bir ömür, zor günde terk eden biriyle asla geçmez, ziyan olur.

en büyük sebebi de, kendi yarattığı çöplüğe tahammül edemeyip kaçan bu insanlara "yallah" diyen zeka yoksunu organizmalardır.

anlattıklarının doğruluğunu (zaten şüphe duyan da yoktu) kanıtlayan engellemedir. erişim engeli haberlerine de erişim engeli gelir ise noter tasdikinden daha da geçerli bir doğrulama olacaktır.

sabire başlık sildirdi diye osurmamış mı oldu?

xiaomi marka telefon kullanmaya mecbur bırakılmaktır.

lan bırakın! bırakın şu içi boş milliyetçiliğinizi, neymiş borcumuzu böyle mi ödeyecekmişiz, ne borcu lan ? 17 yaşımda bir gencim ben genç, bıktım lan artık her markete gidince ona buna bakıp iç geçirip babamın suratının asılmasını görmekten. bıktım artık bu genç yaşımda stres ve kaygı içinde olmaktan. her yaptığımız tek adamın lafına bakıyor, genciz ama gençlerin yaptığı şeyleri yapamıyoruz.

olay sadece ekonomik değil, mutlu olmak için ekonomik sebepler etken olmuyor sadece, ayrıca mutlu olmak vardır bide mutluluğunun elinden alınması vardır, türkiye'de hangisi sizce ? adalet, hukuk, kafa yapısı, düzen, intizam, hiçbir bok kalmadı artık, ben bişeyler yazarken hep yazdığım şeylerin bazılarını silerek yazıyorum, gidip sorguya çekilmekten korkuyorum, 18 olduğumda polislerle kapısmaktan korkuyorum çünkü. bırakın bu vatanımızı böyle mi edicez medicez muhabbetlerini, vatan matan yok kardeşim yok, kusura bakmayın ama ben mi kurtaracağım vatanı ? dünya denilen yere bir kere geliyoruz, ben hayatımı bu stres kaygı içerisinde mi yaşayacağım ? her gün yeni bir zam haberine mi uyanacağım, yok öyle!

benim için artık doğduğum yer değil doyduğum yer önemlidir, umrumda değil, boş türk milliyetçiliği kasmaya gerek yok, elin almanı, elin isveçlisi, elin belçikalısı bana daha iyi haklar daha iyi özgürlükler sunacaksa kimse kusura bakmasın oraya giderim gitmek için çabalarım.

20 yıldır her sene aynı tatava, yok vatan borcu yok bu topraklarda yatan askerler falan filan, derdim bu mu aq ?

yok pozitif bir sebep, ne coğrafi konumu ne doğal güzellikleri, emin olun avrupa'nın doğası ve coğrafyası daha güzel, 2 3 deniz var diye buraya aşık olacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz, ne doğası, kaldı mı doğa ? sıfır estetiklik, ne bir doğa düzeni ne bir şehir düzeni ne bir kentleşme, çarpıklık!!

hükümete çok güzel sallayan reis, konuşmasını da güzel noktaladı : “atatürk’le sorunu olanları bu kulübe üye yapmayın, gitsinler mekke medinespor’u tutsunlar veya panathinaikos’a üye olsunlar”.

yeni akit yarın bunu manşet yapar ^*

f1 ile alakasi olmayan sosyal medya maymunlarinin ve siyasi yandaslarin bilet alip gidecegi yaris..
yine de hayirli olsun tabi..

5 şehir hastanesini işleten rönesans şirketini danimarkalı ıss facilities şirketine sattı. rekabet kurumu, danimarkalı ıss facilities'e hisselerin devrini bugün onayladı. adana, yozgat, elazığ, bursa ile istanbul başakşehir çam ve sakura şehir hastanelerini işleten rönesans holding bu alandan çekilme kararı almıştı.

büyük ihtimalle 2023 'de iktidarın değişeceğini düşündükleri için böyle bir karar almışlar. ancak unutursak içimiz kurur rönesancığım.

https://www.sozcu.com.tr/…sirket-isletecek-6504273/

not: hastaneler sağlık bakanlığı kontrolünde ancak işletme hakkı 25 yıllığına %70 hasta garantisi ile kiralanmıştır. yani alan firma en kötü %70 doluluk üzerinden gelir elde edecek.

girecek arkadaşlara tek tavsiyem var, ben 2018 ve 2019'da girmiştim. o zaman da durum aynıydı.

sınavdan sonra sakın sosyal medyaya girmeyin. hele hele ekşi sözlüğe asla girmeyin.

neden mi ? çünkü şöyle embesillerin yazılarını göreceksiniz " keyfine girdim ve aşırı kolaydı bu ne ya ? 1 gün çalıştım fulledim hahaha " veya " çok basit bir sınavdı, bunu yapamadıysanız zaten üniversite okumayın siz " gibi gibi.

unutmayın ki bu embesiller sizi sinirlendirmekten keyif alıyorlar, onlara kanmayın. bırakın kendileri çalsın kendileri oynasın.

covid hastaları sayısında zamanında göz göre göre milyonlarca insana yanlış rakamlar vererek yalan söylemiş birinin beyanı. sinovac alma ısrarı yüzünden binlerce insanın ölümüne ve sayısız işletmenin iflasına neden olan zihniyetin sözleridir bunlar aynı zamanda. yapması gerekeni yaptıkları için alkış bekleyen pişkin siyasilerin bu kadar çok olduğu başka bir ülke var mıdır acaba.

bizim bi baş komiser abi vardı, kızını kaybetmişti o zamanlar. masa altında vodka ile vişne suyu karıştırıp gençlerbirliği kupasıyla içerdi. ne yapıyor acaba şimdi özledim kendisini.

1-hysteria
2-time is running out
3-plug in baby

bugün de anketimizi doldurduk şükür.
her defasında kendime yemin ediyorum ama her anket başlığında aynı şey oluyor. bunun adı aşk mı dersin.

(bkz: anket görünce dayanamamak)

kız değilim ama ben gelirim lan.

kız gibi giyinirim nolcak

az önce halk tv'de yayınlanan, sokak röportajında isyan eden aslan gibi bir genç. babasından 20 tl haftalık alıyor, babasının gücü buna yetiyor çünkü. bu genç kendini ikinci sınıf vatandaş hissediyor, yaşının keyfini çıkaramıyor, bu kirli düzenden kurtulmak içinyurtdışına gitme hayali kuruyor. güzel kardeşim, bu başlığı seninle bir araya gelebilmek için açıyorum.

almanya'ya gitmek umuduyla almanca kursuna gidiyormuşsun, yanlış algılamadıysam antalya'da yaşıyorsun. ben seni yurtdışına göndereceğim. sigortan yoksa 3 ay sigortanı yapacağım, vizeni alacağım, almanya'da kimsen yoksa davetiyene kadar getirteceğim. hakettiğin gibi yaşamana elimden geldiğince yardımcı olacağım.

yeşilini bekliyorum

not: arkadaşın videosunu bulunca ekleyeceğim.

edit: ülkeyi yönetenler bu videoyu tekrar tekrar izlesin.

edit2: birçok kişi bu şartlardaki birine vize çıkmaz, boşa hayal kurdurma çocuğa diye mesaj atmış. arkadaşlar, benim işim bu. vize işlemleri yapan bir seyahat acentam var. yani kime istersem, hangi ülkeye istersem vizesini alırım. o yüzden siz bunlara kafa yormayın.

edit3 : yüzlerce mesaj geldi. büyük çoğunluğu iyi dileklerini iletip teşekkür eden arkadaşlar, ben de onlara çok teşekkür ediyorum.

bir de buna reklam diyen içi çürümüş zavallılar var. videoda genç arkadaşın bahsettiği siyasetten demlenen tabaka bunlar muhtemelen. çünkü anca bu demin sonu bu çürümüşlüğü yaratır. bırakın,bir kişinin bu adamı yurtdışına göndermeye sponsor oluyorum demesine takılmayın, bu gencin ve aynı şeyi yaşayan milyonlarcasının geleceği için kaygılanın, bu düzeni demoktatik yollarla değiştirmek için çalışın, anlatın, anlamayanın bu gibi videoları yüzüne vurun.

"üniversite mezunuyum, babamdan harçlık almaya utanıyorum ama ne yapabilirim ki" diye mesaj atan gençler var. memnun musunuz bundan? bu muydu yaşamak istediğiniz ülke? bu mu çocuklarınıza torunlarınıza miras bırakacağınız zihniyet?

artık silkinmek gerekiyor. bu ülkede ne oluyor diye sorgulamak gerekiyor.nasıl bu hale geldik diye biraz araştırmak gerekiyor. nasıl düzelirizi konuşmak, tartışmak gerekiyor. liseden sonra bu ülkeden gitmek isteyen bir gençlik değil hayatının sonuna kadar ülkesinde keyif ve refah içerisinde yaşamak isteyecek bir toplum yaratmamız gerekiyor.

böyle bir gazeteci varmış, ben ahmet hamdi çamlı tweet attı sandım.

merhaba sözlük. uzun süredir sözlüğü takip eden ama kısa süredir yazar olan biriyim. bunun yerinin burası olmadığını biliyorum. fakat elimden gelen her şeyi denemeden içim rahat etmiyor.

5 gün önce muğla açıklarında deprem olduğu sırada kedimiz kedullah evden kaçtı ve bir daha dönmedi.

burda 20 küsür gündür gümüşlük hera apartta kalmaktayız. 20 gün boyunca bahçemizden dışarıya adım atmayan kedi o akşam gitti. bilenler bilir burası ufak bir tatil beldesi. aramadığımız yer, altına bakmadığımız taş kalmadı. ilan bastırdım gümüşlüğün her yerinde asılı. burdaki insanlar artık bizi tanıdılar. her gün sağolsunlar bulunup bulunmadığını soruyorlar. ama ne hikmetse kediyi gören 1 kişiye bile rastlamadık. bu durum bizim aklımıza çalındığı ihtimalini getiriyor. eğer böyle bir durum varsa çalan arkadaş getirip lütfen bana satsın. sorgusuz sualsiz parasını verip alacağım.

kedim 5 yaşında aşağıya fotoğraflarını bırakacağım. kendisi siyah bir çinçila. sokakta pek rastlanmayacak cinsten. ayrıca yaz olduğu için tüyleri traşlı ve kuyruğunun ucu pon pon gibi. görüldüğünde dikkat çeken sevimli bir kedi. üst sivri dişlerinden birisi kırık. ben ve eşimden başkasına acıkmadıkça gitmez. o yüzden görürseniz hemen bize haber vermeniz oraya uçarak gelmemize sebep olacaktır.

sevgili sözlük sizden ricam sosyal mecralarda rt etmeniz. bodrum çevresindeki yakınlarınıza haber vermeniz. ayrıca varsa bildiğiniz başka bir yöntem benimle paylaşmanız.

şuana kadar denediğim yöntemler şunlar:
-kumunu evinin etrafına dökmek.
-bodrumdaki tüm veterinerlere haber vermek.
-ilan bastırıp her yere asmak.
-twitter , instagram ve facebookta tüm kayıp hayvan sayfalarına paylaştırmak.
-hayvansever olarak bildiğim çok takipçili hesaplardan paylaşmasını rica etmek.
-hayvan satılan/sahiplendirilen her türlü siteyi sürekli taramak
-bodrum ve ilçelerinde paylaşılan bütün fotoğrafları takip etmek.
-sokak sokak otel otel elimizde mama kutusuyla aramak.

sevgili sözlük aklıma daha ne yapabilirim gelmiyor. 5 gündür gözümüze uyku girmiyor. belki abartı gibi gelebilir ama bizim oğlumuz bizim canımız evimizden cenaze çıkmış gibi bu 5 gündür. lütfen yardımcı olun.

görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
twitter paylaşım linki
https://twitter.com/…tatus/1407771341705650176?s=21

edit: yazar arkadaşlarımızın uyarısı üzerine kedimin kısırlaştırılmış olduğunu yazmadığımı farkettim. kedimiz zaten doğuştan kısır bir kedi. testisleri 1 yaşına geldiğinde hala karnının içerisindeydi o yüzden genede tekrardan kısırlaştırıldı. yani bu cocugun bir çocugu olması ihtimali yok.

edit2: bir yazar arkadaş sorun yok parasını verir 1 tane daha alırsın yazmış. ona yazdığım mesajı buraya kopyalıyorum.
"kedullahı daha ufacıkken sokakta buldum. parasını verip satın almadım. ayrıca alsam bile bu hayvan benim 5 senelik yoldaşım. bu tarz bi cevap vermek vicdansızca"

edit3: arkadaşlar yazdığınız her entry i dikkatlice okuyorum. mesaj kutum destek mesajlarınızla doldu taştı. arada birkaç can sıkmayı seven arkadaşlar çıksa da büyük çoğunluğu destek mesajlarınızla dolu. bizim bilmediğimiz birkaç hayvan sayfası da sayenizde bize ulaştı ve paylaştılar. desteğiniz için hepinize çok teşekkür ederim. bu başlığı buraya açarken hiç bu kadar dikkat çekeceğinden umutlu değildim. hepinize tekrar tekrar teşekkür ederim. umarım burayı bulundu diye de editleyeceğim.

edit4: bazı entry ve mesajlarda kedinin tüylerinin kesilmesiyle ilgili iyi kötü yorumlar var. arkadaşlar kedinin tüylerini sırf güzel gözüksün diye kesmiyoruz. aşağıya kedullahın tüyleri kesilmemiş halinin fotoğrafını bırakacağım. asıl tüyleri kesilince tipsiz olduğunu anlayacaksınız. tüylerini kestirmemin sebebi veteriner tavsiyesi üzerinedir. aşırı tüylü bir hayvan olduğu için havalar ısındığında hayvanın rahatsız oldugu her halinden belli oluyor. nerde taş var mermer var oraya gidip sere serpe dil dışarda bütün gün yatıyor. ayrıca tüyleri çok uzadığında özellikle karnındaki tüyler rasta gibi birbirine giriyor ve tenine egzama yapıyor hava almadığı için. bunun çözümü taramak ama her kedi bilirsiniz ki taranmaktan hoşlanmıyor. yoksa kozmetik kaygısı veya kıl tüy kaygısı değil. bi tek yaz girişinde kestiririz o da 2-3 ayda uzar. bütün yıl aslında ayı gibi tüylü tüylü gezer.

şu hayvanı niye bu hale getireyim yoksa
görsel

beklentileri minimumda tutmak, gereksiz kaygılarda boğulmamak ve yetinmeyi bilmek.

(bkz: fifa'nın sonu çok acıklı)

bu aralar deli gibi sardığım domates soslu biber kızartması.

bir diş sarımsakla beraber istenilen miktarda biberleri spagetti makarna şeklinde ince ve uzun doğruyoruz, kıl biberse hiç gerek yok,

tavaya zeytinyağını koyup kavuruyoruz,

kabuklarını soyduğumuz 4-5 adet domatesi küp şeklinde içine ekleyip kavurmaya devam ediyoruz.

domatesileri eziyoruz ve en son tuz, kekik, nane ekleyip 75 adet taze ekmekle götürüyoruz. neden 75 çünkü o kadar lezzetli ki anca yeter diye düşünüyorum.

peynirle çok güzel gider.

acıya karşı hassas bünyeniz varsa gümrük çıkışı cayır cayır yanabilirsiniz.

yaklaşık 10 yıldır aktif araç kullanıyorum (öncesinde de eş-dost aracı kullanırdım) yılda bir defa görürüm bu sürücüleri. her sene farklı dönemlerde denk gelir. bazen kış, bazen yaz, bazen de rüyamda görürüm.

5 yıldır aralıksız fitness yapan 38 yaşında bir öğretmen olarak kendimi örnek verebilirim arkadaşlar. 33 yaşında bu merete başladığımda boyum 180 cm, kilom ise 59’du. ondan önce sporla uzaktan yakından alakam yoktu ki vücudumun berbat görüntüsü yüzünden sinirle spor salonuna gidip oradakilere “abicim ben kilo alıp fit görünmek istiyorum. bu olabilir mi?” dediğimi hatırlıyorum. salondaki yetkili kardeşimiz sıkı çalışma, sıkı diyet ve sıkı dinlenmeyle her şeyin mümkün olabileceğini söylediği anda ben bu işe inandım arkadaşlar.

neyse kısa kesicem, 30 yaş üstü bu işi yapan arkadaşlara naçizane önerilerim:
*spordan önce mutlaka ısının
*beyaz un, rafine şeker ve bitkisel olmayan yağlardan uzak durun.
*asla ağırlık arttırmak gibi bir derdiniz olmasın çünkü sakatlık riskiniz biraz daha fazla.
*ilk yıl günde 2 bölge çalıştırıp 3 gün spor 1 gün off geçin.
*ağırlık antrenmanından sonra mutlaka 6.0 hızında en az 10 dakika kardiyo yapın.
*kesinlikle ve kesinlikle 3 ayda bir kan değerlerinizi kontrol ettirip bir kardiyologa görünün.
*supplement konusunu mutlaka konunun uzmanı bir doktora danışın.

benim yıllardır değişmeyen diyetim:

*sabah kalkınca bir bardak limonlu ılık su.
*uyandıktan yarım saat sonra 100 gram lifalif, 1 muz, 3 yumurta ve biraz tarçın tozu karışımından yapılmış pankek yanında 2 yemek kaşığı saf fıstık ezmesi.
*öğlen sebzeli bulgur veya pirinç pilavı ve 100 gram migros light ton balığı.
*antrenmandan yarım saat önce şekersiz türk kahvesi eşliğinde 50 gram çiğ badem ve 2 gram kreatin monohidrat.
*antrenman esnasında yarım litre su içine 8 gram bcaa.
*antrenmandan hemen sonra bir ekşi yeşil elma.
*antrenman bitiminden sonra 2 saat içinde 400 gram tavuk göğsü veya biftek.
*yatmadan önce bir kase doğal yoğurt

şu an 93 kiloyum ve yağ oranım %7 civarında. hiçbir sağlık problemim yok çok şükür. bu sporu yapacaksanız mutlaka çok araştırın arkadaşlar ve sakın gaza gelmeyin. sağlıklı günler diliyorum

taşşşşşş gibidir.

https://www.youtube.com/watch?v=imhdkmusmqi

ağır görgüsüzdür.

bitince üzerine bir de oje süren versiyonları ağır görgüsüz + orta doğuludur.

(bkz: #125013114)
görsel

isteyen istediğini giysin buna laf söylemek kimsenin haddi değil. ama bu konuyla ilgili benim başka bir derdim var. moda akımı bu yönde olduğundan kıyafet bulamıyorum. bir elbise almaya kalksam ya bacağında kıçına kadar yırtmaç ya da göğsünde göbeğe kadar dekolte oluyor. ya da bi tişört bluz baksam boyu dört parmağı anca buluyor. az usturuplu olsun rahat giyeyim diyince kalan modeller ya babaanne ya da türbanlı tarzı oluyor. yok mu bunun arası?

malum yanlış okuma, bir kere olur, iki kere olur tamam da üçtür aynı şekilde okuyorum.

vardır bir nedeni herhalde…

nüfus azaltımı için küresel bir oyun varsa bile bu aşı olanlar için değil, aşı olmayanlar için diye düşündüğüm aşıdır. aşı olmayı reddeden kitlenin cehaletini ben biliyorsam üst akıl dedikleri insanlar da biliyordur. ortaya bir hastalık çıkar, ardından aşısını çıkar. aşı olanlar über zeki olmasa da ortalama zekaya sahip insanlardır, onlar neslini devam ettirebilir. aşı olmayanlar ise ortalama zekanın altında insanlardır. bunların kaybı çok da önemli değil. hem dünya nüfusunun zeka düzeyi artar hem de nüfus azalıp kaynaklar yeterli hale gelir. aşı olmayanlar bu planın aşı vurularak yapılacağını sanadursun.

(bkz: bizim köyde göte göt denir)

yabancı cansu dere nasıl oluyormuş diye düşündüren bir kız. johansson deere falan herhalde.

half life a döndürdünüz memleketi

kuzenim (ev arkadaşım) ile birbirimize "annesi" diye hitap etme sebebimiz. ikimiz de erkeğiz. kedimiz yavruyken kucağımızda kollarımızı emiyordu, gerçi hala ara sıra yapıyor ama önceden daha fazlaydı. o zamandan kaldı.

burada en çok boklanan işletim sistemi win 10'di ve benim de en çok verim aldığım işletim sistemi win 10 olduğuna göre, daha çıkmadan, kullanılmadan boklanan win 11'in de iyi olacağını ekşi ye bakarak anlayabiliyoruz.

benim beklediğim, olmasını istediğim en önemli değişiklik yapılmış. (size saçma gelebilir ama ) windows 8 ile hayatımıza giren başlatta kenarları 90 derece keskin kutular artık yok, keza pencerelerin kenarları da yumuşatılmış. zaten sunumu yapan adamın duygusal konuşması bu yüzden, çünkü yeni işletim sisteminin (en azından görünüm olarak) daha insancıl olacağının mesajını verdi. tema seçeneklerinin genişletilmesi, özelleştirme imkanının artması da iyi olmuş.

simgelerin görev çubuğunda ortada toplanması zaten özel yazılımlarla yapılıyordu, ama başlat simgesi yine en solda kalıyordu, bu özellik artık gömülü olmuş ve başlat da ortada, bence en mantıklısı ortada toplanmasıydı. bu da olumlu.

diğer olumlu iş; android uygulamaların emülatörsüz win11'de çalışması, buna kimse itiraz bile edemez. yeni bir dönem başlıyor.

windows mağazasındaki sıkıntı, hantallığı, görünümü, falan değildi, uygulamalar yedeklenemiyor, nereye indireceğini bile seçemiyorsun, indirme hızını ayarlayamıyorsun v.b. bunlar düzeltildi mi bilmiyorum, sadece görünüm değişmişse win mağazası yine çöp diyebiliriz. bakalım göreceğiz.