böylesine insani ve acı bir olay için bile dalga geçebilen orospu çocuğu yazarlar görüyorum, sizden bir bok olmaz oğlum. yazık lan size. umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşacaktır. bekliyoruz iyi haberlerini.

edit: sahadan sedyeyle ayrılırken eli başında bir fotoğrafı yayınlandı, yırttı be kefeni. acıyı yüreğinde hisseden herkese geçmiş olsun, kuponu yatanlara da ayrıca geçmiş olsun. kuponunu siktiklerim.

edit 2: danimarka futbol federasyonu bilincinin açık olduğu yönünde bir açıklama yaptı.

edit 3: danimarka-finlandiya maçı tsi ile 21:30 da devam edecek,bu karar da christian’ın hayati tehlikeyi büyük ölçüde atlatmasıyla alınmıştır diye düşünüyorum.

adam merih için “olsun vatan için çok şey yaptı” dedi ya. bu ülkede erler şehit oluyor sevgili spiker 1.8 milyon euro maaşı olan merih değil. biraz saygınız olsun gerçek vatan evlatlarına.

negatif bir şey yazmayacaktım ama adamın bir tane isabetli pası yokken ve 3. golü de hediye etmişken yok troll yok fbliler saldırıyor diye savunulması gerçekten de iğrenç bir memleketçilik,adamcılık görüntüsü veriyor.

bu arada donnarumma'ya atılan geri pasları yok sayıyor bu fanatikler ama onu da izlemeleri lazım burak 2 metre dibinde basarken çıkardığı topları görmezden gelmesinler.

ayrıca yaptığı pas hatalarının yarısını baskı altında değilken yaptı ki bu da onun topu oyuna sokmada eksik olduğunu gösterir. altay ya da mert'ten daha iyi olmayan ama tahmin ettiğimiz malum nedenle ilk 11'de oynayan kalecimizdir.

ulan adamın kalbi durmuş yerde can çekişiyor belki de öldü gelip burda dallama dallama konuşan adamlar var. yok 2000 lira basmış da yok iddia oynamış da senin vicdanını sikeyim ben. aynı şekilde yarak kürek espri kasanların da amk.

ambulans neden girmiyor deniliyor. o iş öyle olmuyor. kalp masajıyla cevap alınmaya çalışılıyor şu an. en ufak bir harekette hastaneye götüreceklerdir. 4 sene önce babam elimde can verdi 2 saat kalp masajı yaptılar. umarım güzel haberleri alırız. anında müdahale edilmiş olması büyük avantaj.

edit: güzel haberleri aldık bilinci açık, durum stabil. başlığın en beğenilen entry'si olmuş o yüzden bir mesaj vermek istedim. gördüğünüz gibi erken müdahale hayat kurtarıyor. bu vesileyle ilk yardım eğitiminin önemini bir kez daha gördük. bu eğitimi alın arkadaşlar. ilk yardımı öğrenin. kendinize yapacağınız en büyük iyiliklerden biri bu olur.

bugün roberto mancini'den teknik direktörlük dersi almış hocamız. koskoca italya dersine çalışıp senin takımının zaafına göre kadro çıkarmış. sen turnuva öncesi yabancı sınırı diye car car konuştun. ezbere, rakibi hiç analiz etmeden moldova'ya çıkardığın kadroyla italya karşısına takım çıkarıyorsun. yusuf ve ozan'la olmayacağı 20.dakika gözükmesine rağmen gol gelene kadar izledin.

elin fransız, italyan, ingiliz teknik direktörleri oyuncularımızdan nasıl verim alıyor. bizim türk hocalar burak kariyerini bitirecek hala adamı nasıl kullanacağını çözemediler. hakan milan'ın en iyi oyuncusu seçiliyor, çağlar premier ligde en iyi 11'lere giriyor milli takımda oynayamıyorlar. türk futbolunun artık şenol güneş ve fatih terim gibi çağın gerisinde kalmış hocalardan kurtulması lazım. yazık lan şu kadronun oynadığı futbola. isviçre bizim yüzümüzden çok iyi gözüken italya'dan aşağı takım değil. yazık olacak.

tehlikeli ırk deyince bıdı bıdı yapanları akla getirmiştir.
sahibinin komutunu bile dinlemeyen bir köpek ırkı zeki ve eğitilebilir bir köpek ırkı değildir.
bu eğitilemez bir köpek ırkı, yetiştirilmemeli.

not: akıl sahibi olmayanlar için belirtmek isterim ki,
mevcut köpekleri katledelim diye bir ifadem olmadı.

(bkz: isil)

sen oyle kelime kasarligi yaparsan gelir boyle dolarlar boynuna spagettiyi. eliniz ayaginiz rahat dursun artik, koskoca kurumsal firma olacaksiniz bir de.

toplum sağlığından sana ne diyor armut. 1,5 yıldır insanlar işsiz güçsüz,çocuklar okula gidemiyor. aylarca eve kapanmak zorunda kalıyoruz, hafta sonları dışarı adım bile atamıyoruz. hadi virusu siklemeyelim dersen bu sefer de hindistan gibi, brezilya gibi hepten çökme noktasına geliyorsun.

aşıdan başka çıkış yolu yok, çünkü bu pandeminin bitti biteceği yok. eğer illa aşı olmayacağım diyorsan otur evinde ne okula ne işe git ve gebermeyi bekle, kimse senin korkaklığın yüzünden tüm hayatını kısıtlamalarla çarçur etmek zorunda değil.

danny ward sen bu vatan için neler yapmadın ki

yemeksepeti'nin parayla entry girdirmesine sebep olmuştur. her şey halk için. halkın refahını, zenginlerin vicdanına bırakmamak da bir kahramanlıktır.

(bkz: tembellik) ile. başka bir şey söylemeye gerek yok.

3000 euro ile izmir. kabaca 30 bin tl yapıyor. google'a baktım euro'nun küsüratı 0,15. o bile 450 tl yapıyor. içine düştüğümüz durumu sikeyim.

gerekçesine göre mantıklı da olabilir gerizekalı da olabilir bu insan.
eğer çip, mip, hepimizi öldürecekler matmazel vs diye sayıklıyorsa bingo! o bir gerizekalıdır.

ancakkk; bu aşılar çok kısa sürede üretildi, aceleye geldi, aşı karşıtı değilim ama bu pandemi sürecinde dsö bir çok hatalı karar verdi. bilime saygım sonsuz ama; sağlık sektörü paranın köpeği olmuş, ben bu aşılara yeterince güvenemiyorum diyorsa sonuna kadar haklıdır. ben yine de normale dönebilmek için bu riski alıp aşı olacağım.

ama aşı olmayanı da yaptırımlarla, dayatmalarla cezalandırmak için önce o aşıya %100 garanti verebilmeniz lazım. aşı olmadan önce başıma geleceklerden kimse sorumlu değildir diye kağıt imzalatmanız bile yeterince ironik..

mrna aşısı. basitçe vücuda virüs girmiş gibi simülasyon yaptırıyor.
aslında bu başlığa hiç bir şey yazmayacaktım ama sözlükte dahi aşı karşıtlarını görünce dayanamadım.

öncelikle sakin olun. bu aşıyı israil, abd ve avrupa kendi vatandaşlarına uyguladı.
bakın israil diyorum.
dolayısı ile elde yan etkileri ile ilgili tüm veriler var.
kabaca 18-55 yaş arasında %83 kolda ağrı, %47 halsizlik, %42 baş ağrısı, %21 eklem ağrısı, %11 ishal ve %4 ateş yapıyor. bazı yan etkiler birlikte görülebiliyor.

ikinci dozda halsizlik, kas ağrısı ve ateş oranı daha fazla.

55 yaş üzerinde ise yan etkiler daha az görülüyor.
işte burası zurnanın zırt dediği yer. neden yaşlılarda yan etki daha az?
çünkü mrna aşısı da diğer aşılar gibi bağışıklık sistemini tetiklemeyi hedefliyor. bunu sanki vücuda virüs girmiş gibi simülasyon ile yapıyor. bu sayede vücut iltihaplı kimyasallar üretiyor ve bunlar da işte o yan etkilere sebep oluyor.
yani yan etkiler aslında aşının değil vücudun virüse karşı bağışıklık sistemini devreye sokmasının etkileri. yaşlıların bağışıklık sistemleri gençler kadar iyi tepki veremediği için aşının yan etkileri de bu nedenle daha az gözlemleniyor.
yani burada yan etki olarak yazılan her şey aslında gayet güzel etkiler.
vücudunuz antikor oluşturuyor. rahat olun.

biontech aşısından norveç huzur evindeki tam olarak ne olduğu anlaşılamayan vakalar haricinde ölüm, kalıcı sakat kalma gibi durumlar olmadı.

israil tüm halkını aşıladı yahu. sanırım, %70' i biontech aşısını yaptırdı. beklenenin dışında yan etki olmadı.

o halde neden bir kağıt imzalıyoruz? çünkü şu an bir savaş dönemi var ve normal koşullara göre daha hızlı aşı üretimi yapıldı. haliyle uzun vadeli etkiler gözlemlenemedi.

ileriye dönük olarak elbette bazı sorunlar ortaya çıkartma ihtimali var ama bu ihtimaller, covid19 hastalığında yoğun bakıma düşme ihtimali kadar yüksek değiller. bunu afaki söylüyorum tabi ama risk analizi yapınca aşının uzun vadeli riski hastalığa karşı oluşacak riskten daha az. covid19 geçirmiş kişilerde de ileride farklı sağlık sorunları çıkması riski var ayrıca. bunu da unutmayın.

biontech yapısı gereği alerjik bünyeleri tetikleyecek bir madde taşıyor. yine alerjisi olup da biontech olmak isteyenler olursa bunun bilincinde olarak bu aşıyı olduğunu devlet yazılı olarak almak istiyor.
şahsi kanaatim çok ciddi yüksek alerjisi olanlar haricindeki basit alerjisi olanlar için korkacak bir şey olmadığı yönünde. benim de toz ve polen alerjim var mesela ama aşıdan dolayı bir şey olmadı.

yine ileride nrna aşısı olan insanlar hasta oldukça belki biontech'i suçlayacaklar. bu imza bunları da engelliyor.
hatta biraz beyin fırtınası yaparsak işler aşı tarafında ters giderse mrna aşısı olanlar belki daha yüksek ücretli hayat sigortası ile karşılaşabilir veya sağlık sigortası yapılmaya bilir bu kişilere. bunlar çok üç örnekler tabi.
yani bi süreç yaşıyoruz, ileriye dönük belirsizlikler var ve bu nedenle devlet de kendi açısından bir tedbir alıyor ve bu çok anlaşılabilir bir şey.

ama tekrar ediyorum biontech ile ilgili ölüm, kalıcı hasar şu bu durumları yok. türkiye'de dahi milyonlarca insan bu aşıyı oluyor kaç aydır ve olumsuz birsey yok ortada. rna'daki bir değişikliğin uzun vadede bir sorun çıkarma riski teorik olarak da mümkün değil.

son olarak alkol alımı da burada çok sorulmuş.
bununla ilgili kesin bir araştırma yok ama genel kanı aşıdan önce 48 saat, sonra 72 saat alkolün hiç alınmaması veya az tüketilmesi. alkol vücudun bağışıklığını düşürdüğü için antikor üretilmesini engelleyecegi yönünde bir endişe var. aynı 55 yaş üzerindekilerde az tepki vermesi gibi alkolun de bağışıklık sisteminin doğru tepkiler vermesini engeleyebileceği düşünülüyor.

velhasıl aşısı gelen olsun. biontech'in türkiye'de olması çok büyük bir nimet.
bunu ilerleyen süreçte herkes çok daha iyi anlayacaktır.

zorunlu not: sağlıkçı değilim, mühendisim ama analitik düşüncem iyidir, sağlam da araştırırım.

velhasıl aşı sırası gelen gözü kapalı olsun.

trt spikeri: "merih demiral, kafana takma. sen bu vatan için çok şey yaptın."
içsesim: erzurum kongresindeki cesaretin unutulmayacak merih

delikanlıysan sorarsın ali babacana,

partisinde neden ensar vakfı tecavüzü skandalı sonrası ''insanca bir davranış'' ''çocuğunuza sahip çıksaydınız'' diyen eski akp milletvekili hatice dudu özkal kurucu üye olarak yer alıyor ?

bademlemeye mi devam ? siyasal islama mı devam ? yolup yolmaya mı devam ?

bir mesajı silince kabak gibi “mesajı sildiniz” yazısı çıkmasın.

ne anladım ben mesajı sildiğimden?

son yıllarda adında yerli ve milli geçen hiç bir şeye güvenmeyin

105 galibiyet , 2 mağlubiyet..

sadece tenis sporu için değil, tüm spor türleri içinde kesinlikle en zor görev rafael nadal'ı rolland garros'ta yenmek. hiç bir sporda böylesi bir dominasyon yok.
bu gece, bu sevilmeyen sırp çocuk bunu başardı.

tebrikler novak djokovic.

not : federer.

düzenli spor yapan insanlar görmek istiyoruz, erkek kadın cinsiyet önemsiz. evimin yakınlarında bir futbol sahası ve yürüyüş pisti var. 7'den 70'e, kadın erkek, dede nine, taytlısı türbanlısı, uzun saçlısı keli, kimisi yürüyor kimisi tempolu koşuyor, esniyorlar. gördükçe o kadar memnun, mutlu oluyorum ki.

bu insanların kimisi zengin kimisi fakir ama hepsi sağlıklı bir yaşam ve hayatlarında bir şeyleri değiştirmek için çalışıyorlar.
"sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur."

birde saat yönünde dönmeseler pistin etrafında :( her şey çok güzel de...

not: neden saat yönünün tersi diye çok soru geldi. dünya atletizm birliğine göre olimpik ve standart yarışlar için kural bu şekilde belirlenmiş. eminim hepiniz televizyonda olimpiyatlara denk gelip, görmüşsünüzdür.

kendi kalesine gol atan merih icin trt spikeri tarafından sarf edilen cümle,

merih bu vatan icin ne yapti, allah aşkına bilen aydınlatsın. bu ucuz hamasetten ne zaman kurtulacagiz

totem yavaş yavaş tamamlanıyor. trt'nin ses senkronizasyonu sorunu, ilk maçta bok gibi futbolla gelen yenilgi ve şimdi de ömer üründül. yarı final için bütün şartlar oluşuyor. bu totemlerin tek kusuru var finale asla gidemiyor ama olsun yarı final de yeter.

türkiye'nin it kopuğun toplanma merkezine dönmesi başlığının açılmasını mümkün kılan it kopuktan biridir. kaynak

erdoğan'ın ülkeyi her alanda bitirme projesi kapsamında ülkeye doldurduğu neidüğübelirsiz insanlardan biridir. bugün haber olarak okurken yarın karşınıza çıkıp çıkmayacağına emin olamazsınız.

bu tipler hakkında yazarken, konuşurken ilk olarak aklıma düğün gününde araçtan verdiği zarf boş çıktığı için öldürülen damat geliyor... edit: haberini de buldum...

çöpe gitmesinden iyidir. bu tarz girişimler sadece türkiye'de değil avrupa'nın bir çok yerinde de mevcuttur. örneğin aldi, lidl gibi market zincirlerinde akşama doğru meyve ve sebze reyonlarında indirim olur. buruşan ürünler daha hesaplı satılır.

siteminiz ülkenin ekonomik durumuna farkındayım. hepimiz şikayetçiyiz ama gıda israfı ülkemizde hat safhalarda. bu kadar fakir bir ülke olup da kaynaklarını hunharca savuran başka bir ülke örneği yoktur herhalde dünyada.

edit. siteminizi indirimli fiyatlar üzerine yapmanız daha iyi olur kanaatimce. en az %60 indirimli sayılmalıdır.

edit: yeni tweet'ler geldikçe eklenecektir.

edit1: sanıyorum ki son günlerde birilerinin halkı dolandırması ve devletten birilerinin bu paralardan pay sahibi olarak halkın malına çökmesi ile ilgili iddialar ortaya atarak bu kesimlerin tepki göstermesini bekliyor. hakkınızı siz arayacaksınız ben sadece gösteriyorum hepsi sizin paralarınız ile zengin oldu diyor. ancak bu kesimlerden hala ses yok. onlarla savaşma yolu olarak böyle bir yöntem seçmesi mantıklı. intikamımı halk alacak diyor. ama unuttuğu şey türk halkı artık hiçbir konuda ses çıkarmıyor.

"1-sayın @ismailsaymaz bey, bir televizyon programınızda arnavutluk’ta bir gün bile sedat peker kalamadı demişsiniz. şimdi bu beni çok üzdü. ben resmi olarak kosova’da görünürken, tüm polisler, herkes beni kosova’da ararken, ben arnavutluk’ta kalıyordum.

2-@ismailsaymaz bey,benimle ilgili her şeyi söyleyebilirsin, ancak profesyonelliğim konusunda küçültücü bir örneği asla kabul etmem.belki kafan karışmıştır.resmi olarak kosova’da görünüp kendisi nasıl arnavutluk’ta olabilir diye.sır burada.ben magıc turk’üm,yani sihirli türk’üm."

https://twitter.com/…tatus/1403628411877220354?s=20

"1-lan pambıkören, senin oyak’a total’i fahiş fiyatla nasıl sattığını işledikten sonra milangaz dosyasına geçeceğiz.

2-pambıkören, baban meteliğe kurşun atarken milangaz’ın gerçek sahibi şevki kurtkaya’nın ona yardım edip ilk dükkanı nasıl açtığınızdan başlayıp, sonraki süreçte devletten ve mafyadan yardım alıp adamın milangaz da dahil birçok mallarına nasıl çöktüğünüzü de anlatacağım.

3- lan pambıkören kendi yalınızı yakıp, içindeki fahiş fiyatla sigortalattığınız tabloların parasını alıp, sonra sözde yanan tabloları nereye gönderdiğinizi de anlatacağım. sizi deli edeceğim.

4- pambıkören, babanın meşhur bir lafı vardı ya senetle verseler tüm istanbul’u satın alırım sözünü eskilerin hepsi bilir. çünkü baban kimseye parasını ödemezdi. hem mafya hem devlet bağlantılarıyla mallara çökerdi.

5-seninle işim bittiğinde tüm mallarını kaybedeceksin. yönetim değiştiğinde de kesin cezaevine gideceksin.

6- pambıkören, demirören medyadaki çakma gazetecilerini ve çakma tartışmacılarını da aynı akıbet bekliyor. hepiniz göreceksiniz. hepinizi deli edeceğim.

7- milangaz dosyasının tamamı bende. okumaya başladım. yüzde altmışına nasıl çöktüğünüzün evrakı da bende. göreceksiniz.

8- mehmetçiğin paraları olan oyak’a total’i fahiş fiyatla sattığınızda yeni yönetimdeki hangi üyenin bu yasadışı, bunu imzalamam dediğini dahi biliyorum. her şey çok eğlenceli olacak."

https://twitter.com/…tatus/1403647456701788160?s=20

"1-kırk yaşın altındaki kardeşlerim, ben kurtarıcı değilim. zaten kurtarıcı diye bir şey yoktur. ben sizle anlaşma yapmış olan kırk yaş üstü birisiyim. siz bana intikamımı almamda yardımcı olacaksınız, ben de size kurtarıcıya ihtiyaç olmadığını kanıtlayacağım.

2-kırk yaşın altındaki kardeşlerim, kurtarıcı olmak doğru soruyu sorabilmektir. doğru soruyu sorabilirsen ve sorunun cevabını almak için ısrarcı olursan, toplum kurtulmuş olur.

3-kırk yaşından küçük kardeşlerim, çiftlikbankın kurucusu olan mehmet aydın isimli şahıs bolivya’da falan değil, belarus’ta. belarus’tan trafik kazası yapmış bir şahsı ınterpol kararıyla alıp türkiye’ye getiren yüce devletimiz, bu şahsı acaba neden getirmiyor?

4-kırk yaşından küçük kardeşlerim, belarus’tan bu şahsı getirmeyen devletimizin içinde görevli olan bazı insanların bu paradan pay aldığı ortadadır. bu şahsın yanına belarus’a gidip onu ziyaret eden kişiler, aracı olan kişiler bellidir.

5- ben örnek alınacak kişi değilim. kurtarıcı değilim. bazılarından kendi intikamımı alabilmek için size doğru soru sormayı ve onu takip etmeyi öğretecek kişiyim."

https://twitter.com/…tatus/1403662966608719884?s=20

"40 yaşından genç kardeşlerim(40 yaşından büyükler misafir)güvenli bir ortam henüz oluşturamadım.bu yüzden videoyu yayınlayamayacağım.ancak hemen bozulmayın.aperitiften daha güçlü ara sıcaklar mutlaka yayınlayıp bunları deli edeceğim(yayın instagram / twitter hesaplarımdan olacak)"

https://twitter.com/…tatus/1403757995914412042?s=20

"1-bazı insan müsveddesi çifte dilimlenmiş kaşarlar, benim için anlaşma yaptı diyorlar. şükürler olsun biz kahpe kursağında büyümedik. bu sözleri söyleyenler cahilliğinden söylüyorsa sözüm yok. ancak kahpeliğine söylüyorlarsa, onlar kesin kahpe kursağında büyümüşlerdir.

2-yarın yayınlayacağımı söylediğim ana yemek öncesi ara sıcağımı gördüklerinde benim onlar gibi olmadığımı anlayacaklar.

3-ben bu yola çıktığımda aracı olarak beni arayanlara, merkez bankasının anahtarını verseler de vazgeçmem demiştim. ben eminim ki bunları söyleyen kahpelere 1 milyon dolar verseler, bunlar onurlarını, şereflerini, namuslarını da satarlar.

4-ben size anlatılan sedat peker değilim. sizin tanıdığınız sedat peker başkası. ben başka bir adamım. siz avcıların anlattığı hikayeye inanmayı tercih ettiniz. ilk defa hikayenin gerçeğini aslandan dinlemektesiniz.

5-beni kurban etmek istediler. daha önce söylediğim gibi, kurban öküzden olur, koyundan olur, deveden olur. aslandan kurban olmaz. biz aslanız aslan."

https://twitter.com/…tatus/1403788721409904640?s=20

adam cumhurbaskaniydi ve o da halk secimiyle olmuyordu, meclis seciyordu.

gerizekali gibi korktu parti kapatti yazanlar var. kapatilan partiler cumhuriyet düsmanlariydi. padisah ingiliz gemisiyle gitmesine ragmen padisah özlemi ceken ve hilafet isteyenler vardi.

sirf padisah soyundan geliyor diye vasifsiz insanlarin ülke yönetmesini isteyenler de sizin kafanizdan farksizdi.

atatürk’ün yaptiklari ortadadir. savasin ortasinda bile kac tane secim yaptirmistir. meclisin kurulmasi, milletvekili secimleri, meclis baskani olmasi, baskomutan secilmesi, bütün bunlar o kaosun icinde oldu.

atatürk meşruiyetini her zaman halktan aldi ve halkina güvendi.

cumhuriyet düsmanlarinin da basini ezdi.

edit: savaşın ortasında bile tek düşüncesi halkıydı adamın. halktan mı korkacakmış? artık bu savaşlar bitsin, sanatla, sporla uğraşılsın diyen, insan gibi yaşamak benim milletimin de hakkı diyen adam mı korkacakmış milletinden?

neden korkacak arkadaş? ölüme giden adam mı konumunu kaybetmekten korkacak? bu adam osmanlı'ya isyan etmiş, asi ilan edilmiş. başarısız olsa kellesi gidecekti. kaldı ki sadece osmanlı değil, yunanlılara savaşı kaybetse ne olacaktı bilmiyor muyuz?

bu adam korkacakmış. siz ne konuştuğunuzu bile bilmiyorsunuz.

dostoyevski bir toplantıda yüksek sesle okuduğu bir şiir nedeniyle çar tarafından sibirya’da hapse mahkum edilir. hapis cezasını bitirdikten sonra anılarını kaleme aldığı “ölüler evinden anılar” adlı kitabı yazar. kitapta, hapishanedeki hayatından önce insanları tanıdığını sandığını ama yanıldığını burada anladığını belirtir. yazar, “kara halk” olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra insanları çözümlemeye ve kendi iç dünyasının derinliklerine inmeye başlar. dostoyevski hapishanedeki bir köpeğin yanından geçen her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler. köpek mahkumlardan kaçmadığı gibi yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekmelenme pozisyonu almaktadır. dostoyevski bir gün köpeğin yanına yaklaşıp başını okşar. köpek şaşkın şaşkın ona bakarak hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlamaya başlar. o günden sonra köpek dostoyevski’yi her gördüğünde ondan kaçar. ruhu köleleştirilmiş bu köpek bir sevgi açıdır. bu durum insanlar için de geçerlidir. hayatları boyunca haksızlığa ve kötü davranışlara uğramış sevgi açları iyi bir davranışla karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını bilemezler. bazen kötü davrandığınız insanlar size tapar, bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder. böyle insanların gözünde onları aşağılamanız onlar için bir beklentidir. sizi gözlerinde yüceltirler. eşit ve iyi davrandığınızda ise onların gözündeki değeriniz birdenbire düşer…

dostoyevski / ölüler evinden anılar

saçma sapan rakamlar çarpılıp 1/448.282.533.600 olasılıktır denmiş ve 48 kişi favorilemiş.

hiç mi ilkokul seviyesi istatistik bileniniz yok?

ayrıntılara girmeden 90 olasılıktan 6lı bir kombinasyonu tutturma olasılığı 1/622,614,630.

136 denemede 136/622,614,630 = 1/4,578,048 olur.

bu hesaplamada her çekilişte 1 kolon oynandığını varsaymış olduk. gerçek rakama ulaşmak için oynanan toplam kolon sayısını hesaba katmamız gerekiyor. milli piyango sitesindeki bilgilere göre en son haftanın kazanlarının aldığı miktar: 3,637,878. kolon oynamanın ücretinin 3 tl ve vergi/operasyon kayıplarını 50% olarak hesaplarsak oynanan kolon sayısı 2,425,252. devreden 165 milyon tl için aynı oranlarla 110,000,000 kolon oynandığını buluyoruz. devreden paradan haftada 808,823 kolon oynanmış.

yani her çekiliş 3,234,075 kolon oynanıyor. herhangi bir haftada birinin kazanma olasılığı 3,234,075/622,614,630 = 0.5194% olur. tek denemede 0.5194% olasılıkla gerçekleşecek olayın (birinin büyük ikramiyeyi kazanması), 136 denemede en az bir sefer gerçekleşmesinin hesaplaması bayes teoremi ile yapılır, bunun sonunda elde ettiğimiz rakam: 50.748%, 136 çekilişin hiçbirinde kazanan olmaması olasılığı 49.252% olarak bulunur.

yazı tura attığınızda tura gelmesi kadar normal. veya yazı gelmesi kadar.

not: bu hesaplamalarda son hafta oynanan kolon sayısının tüm haftalarda aynı olacağı varsayılmıştır. ikramiye büyüklüğü ile oynanan kolon sayısı muhtemelen doğru orantılıdır, bu yüzden kazanan biri olması olasılığı sonucu fazla çıkmış olabilir. vergi/operasyonel kayıp olarak varsayımsal 50% kullanılmıştır, 3 tl'lik oynanan bir kolon için 1.5 tl ikramiye dağıtılacağı veya devredileceği anlamına gelir.

bu entry milli piyango idaresini savunma amacı taşımamaktadır. bildiğimiz her şeyi göz önüne alınca bunlara güvenen veya loto oynayan bence enayinin önde gidenidir, ama olasılıklar hesaba katıldığında 136 hafta devretmesi matematiksel olarak gayet olağan bir durum.

acı yemek tabii ki. asla anlam veremeyeceğim mide ve bağırsaklarımda yarattığı yanmaya ve çektiğim işkenceye rağmen ısrarla yemeye devam edişime.

yavşak yavşak konuşup sonrasında "kusura bakmayın ben dobra insanım" demeleri. yoo dostum sen dobra değilsin!! sen yavşağın en önde gidenisin..
(bkz: patavatsız)

korona salgınının neden olduğu eğitim eksiklerini gidermek için rehber olarak açtıkları sitenin doğrudan ana başlığında bu hataya yer vermeleri sitenin ve meb'in ne kadar donanımlı bireyler tarafından kontrol edildiği konusunda bendenizi ikna etti.

https://telafidebendevarim.meb.gov.tr/…iyet/harita/

görsel

(bkz: ne oldu paşinyan yol çekiyordun cebrayıl'a)

edit: paylaşımı görmeyenler varmış. buyursunlar: görsel

oglum o adamin kafasi neydi oyle? mma'de kafa boyle sismiyor. lanet olasi kuzeyliler birbirini oldurmeden bu geceyi bitirmeyecekler anlasilan. yasasin yuzde 25 topa sahip olup faul bile yapmayan turk futbolu!

dardanel tonun "makarnaya koyuyoruz" reklamından daha kötü değil.

poyraz: doranın hakkettiğini düşünmüyorum.

batuhan: doranın hakkettiğini düşünmüyorum.

poyraz: buna sen mi karar veriyorsun

mobbing yapılan yerde mutlu olunmaz. o yüzden 6000 alıp yoluma bakarım.

ilk kez yurtdışına gittiğimde 1 usd 1.93 try idi. [temmuz 2013]

3 hafta dışarıda kalıp türkiye'ye geri döndükten sonra 2,06 oldu ve önünü alamadık. o dönem euro da 2.50 idi.

o zamanlar bile bu rakamlar çok fazla gelirken, şimdi nasıl oldu da alışabildik hiç anlayamıyorum.

1 euro 10 küsür lira lan.

alanya - anamur arasında bi yolculuk yapmanızı tavsiye ederim.

bunu bile savunan ahlaksizlar var. piyasasi buymus. yarragimi piyasasi bu.

bu da eleştirilmez ama artık yaa, türk kültüründe adettir, mutlu olunan bişey olduğu zaman hayırlı olsun anlamında tatlı dağıtılır. ev alınca, araba alınca, işe girince vs, hiç kimse sizi önemseyip size tatlı getirmemiş sanırım. gerçi bu negatiflikle onların da heveslerini kursaklarında bırakırsınız onlar da haklı.

eşimle nişanlandığımızda eşimin annesi de nişan çikolatalardan bi sürü ingiltere'ye getirmişti arkadaşlarıma dağıtmak istiyorum diye. demek ki bi çok kültürde var tatlı dağıtma geleneği.

bir de ben bakayim dedim ama hala asi yapmaya degecek bi sahsiyet olmadigimi ogrendim.

fuckboyların üstüne tanımam. tipine bakmadan ilgi orospusu, bi sıcak bi soğuk, dönüp dönüp mesaj atan, cevap verince okunduda bırakan, ilgi göstermeyince ilgi çekmek için elinden geleni yapan, ilgi gösterince cepte görüp hemen geri çekilen, immature, bi sike derman olmayan, enerji emici erkek tipi. bi dakikanızı bile harcamayın bunlara.

bak 2 gecedir bu basligi diriltip duruyorsunuz, sizi var ya allah yaratti demem yemin ederim yumruklaya yumruklaya bayiltirim.

bazı akşamlar yalnızlığı öylesine derinden hissederim ki içimde, o anlarda beynimde kazan kaldıran varoluşsal düşüncelerin sinir bozucu çığlıklarını bastırmakta zorlanırım. bu sinsi seslerin beyin yiyen uğultusunu zaptetmek için çaresizce "aklını oyalayacak başka bir şey bul, düşünme bunları sakın!" derim kendi kendime.
kimi geceler bu tehlikeli sesleri susturup zapturapt altına alabilsem de, kimisinde aklımı eyleyebilecek başka bir düşünce, farklı bir hayâl, yeni bir umut bulamam ve deli etmeden bırakmayacak olan bu huzursuz tiz sesi bir türlü susturamam... "kimsin sen, yaşam nedir, ölümden sonra ne oluyor" diye sıralı sorular sorar bana içimdeki bu paslı ve yankılı ses. hiç susmaz, arsız bir tekerrürle peş peşe sıralar cümlelerini; "hiçliği düşün, sonsuzluğu anla, gerçekliği bul..."

işte o zaman, aklım bu çınıltılar içinde boğulup delirmesin diye kendimi hemen dışarıya atarım.
karanlık şehrin dar ve sessiz sokaklarında saatlerce gezersem, taşımaktan bezdiğim bu bedenin üzerine karanlıklar bulaştırarak hiç durmadan yürürsem, içimde durup durup kazan kaldıran cinlerin, şeytanların seslerini işte o zaman bastırabilirim diye düşünürüm.

amaçsızca ve hedefsizce yaptığım bu uzun yürüyüşler umumiyetle işe yarar da...

gecenin içinde çöp konteynerlerinden kedi atlar, dönüp bana bakar, ben sessizce yürürüm; sokak ışıkları kâh büyütüp kâh küçülterek gölgemle deve cüce oyunu oynar, ben yine yürürüm; öte mahallelerden sokak köpeklerinin etkisiz uzak sesleri duyulur, ben hep yürürüm; ışıksız zifiri karanlıklara girer, gölgemi kaybeder, gölgesiz ve kimsesiz kalırım da, ben hiç durmadan yürürüm...

ben yürüdükçe karanlık sokaklar ve karanlık düşünceler açılır, ben yürüdükçe ruhumdan boncuk boncuk anlamsızlıklar dökülür.

sonra bedenimin yürümeye, zihnimin düşünmeye mecali kalmadığını anladığımda eve dönerim. ılık suyla duş alıp arınır, hasretle beni bekleyen yumuşak yatağa girer; yorgun bedenle ve dingin zihinle, mezarlık sakinleri gibi huzurla uyurum...

hem toksik düşüncelerin aklı işgal ederek ruhu ele geçirmemesi için hem bedeni varlık amacına göre kullanarak dirliği temin etmek için hem de huzurlu derin bir uykuya ulaşmak için, vücudun ışıldayan demir misali işlemesi, bir güzel yorulması elzemdir. işte bu yorgunluk, varoluş sancısıyla başa çıkmanın en etkili yollarından birisidir de.

ankara'da çalışmış olduğum holdinge bağlı firmalarından birinin yeni bir bölge müdürlüğünü oluşturmak için bulunduğum günlerden birinde bir arkadaşımla buluşmak için sözleştik. arkadaşım yanında bir tanıdığının oğlunu da getirmek istediğini, çocuğun yeni evli olduğunu bir de bebekleri olduğunu ancak işsizlikten kira bile ödeyemediklerini, ne iş olsa yapacağını söyledi. peki dedim, gerekirse iş icad eder yine bir hal çaresine bakarız.

her neyse arkadaşım ve çocuk geldiler yemek çay vb. derken konuştuk 19 yaşında standart gariban anadolu çocuğu hoş biri. hafızam çok iyi değildir hangi seçim olduğunu hatırlamıyorum ama çalkantılı bir seçim dönemiydi mhp-chp'nin ortaklaştığı dönem, kılıçtaroğlu'nun eliyle bozkurt işareti yaptığı seçim işte. her yerde bayraklar seçim afişleri vb. olduğundan konu siyasete geldi. arkadaşım çocuğa 'baban koyu mhp'li, verecek misiniz kılıçtara oy?' diye sordu. çocuktan gelen 'yok abi adam hem kürt, hem alevi! vermeyiz' cümlesiyle masa bir anda dondu. ben diyarbakırlı kürt, onu getiren arkadaş amasyalı alevi.

konuyla ilgili anlatacaklarım sadece bu kadar.

tanım: beşikten mezara bu topraklardaki herkese bulaşmış ve asla düzelemeyecek psikolojik hastalık.

şezlongda uzanırken kumun içinde de birkenstock giymem için beni beklerken denk geliyorum ya bazı entrylere, şu zamanlamanın komikliğine şaşıyorum. bazılarımızın kendisini iyi hissetmek için bir film karesinden nicole kidman gibi görünmeye ihtiyacı vardır, bazılarının hiçbir tavsiyeye ihtiyacı yoktur. canının istediğini yerine göre giymeye ihtiyacı vardır. şu başlıkta yetmedi mi artık şu kişisel zevklerinizi tavsiye diye paylaştığınız.

'saçınızı açık renk boyamayın'tavsiyesine ne demeli. belki koyu kahve tonlara saçını boyarsa porno sektöründe çalışanlara dönecek kişiler vardır, her kadının ten rengi aynı mı bu tavsiye veriliyor? oje tercihlerine ne diyeyim ki.. sabah bikinime uygun olsun diye hello summer 284 sürdüm, akşama da arkadaşlarım geliyor bordolardan birini süreceğim... sabaha uyuyamaz cozutursam kalkıp siyah ojeler sürerim. kime ne yahu benim zevkimden?

ekonomi sınıfı bilet aldı diye adamdan ayrılma nedir? para kazanmayı bilmeyen ya da parasının kıymetini bilmeyen erkekler terk edilmeli.

dün mağazanın önünden geçerken hogwarts tshirtü aldım, üstüme giyip bir şeyler içmeye gidiyorum. şu tavsiyeleri de unutmak istiyorum.

şimdi sizinle çok önemli bir sır paylaşacağım muhtemelen çoğunuz buna hazır değilsiniz, ancak hiçbir zaman doğru zaman olmayacak bunu bildiğimden geciktirmekte de fayda görmüyorum.

avukat dava kaybetmez ya da kazanmaz. davanın tarafları kazanır ya da kaybeder. oldu olacak hapse düşerseniz sizinle birlikte hapse girsin. hatta başlık açın.
(bkz: avukatın mahkum olan sanıkla birlikte hapse girmemesi)

benim yazar kardeşlerimi rezil etmiş adam. kıyamam ya, sen rezil mi oldun miniğim benim? sana deveni mi soracaklar, orta doğulu mu diyecekler sana?

bu kadar aciz, ezik olmayın lan. roma'yı fethetsen bile sana avrupalı demeyecekler zaten neyin derdindesin? kaldı ki maske üzerine pos bıyık ile gayet eğlenceli bir adamdı, tribünlerde orjinallik güzeldir.

yüzü güzel gönlü güzel bir ağabeyimizdir. galatasaray taraftarıyla kısa zamanda çok şey yaşadı. ardından kötü konuşanına da denk gelmedim. hele giderken yaptığı kıyağı unutmak mümkün değil.

gözü tok adam başka oluyor tabi. her zaman söylerim delikanlı adam beraberlikte değil ayrılık zamanı kendini belli eder. birlikteyken herkes kendini farklı tanıtır lakin ayrılınca insan en kötü yüzü hangisiyse onu gösterir. bu akşam (sanırım artık dün oldu) ekranda görünce duygulandım başlığı altına bir şeyler karalamak istedim. umarım herşey gönlünce olur.