128 milyar dolar ile ne kadar alışveriş yapabileceğinizi gösteren bir internet sitesi.

şurdan buyrun

edit: ürünler arasına pudra şekerinin de eklenmesi gerektiğini söyleyenler olmuş. sonuna kadar katılıyorum.

"kimse ona oy vermez çünkü herkes şovmen olduğunu biliyor" günün en kısa fıkrası olmakla birlikte, şovmen falan olmayıp oylarına sahip çıkan, beştepe ile korkmadan kavga edebilen ekrem başkan tercihimdir.

tc sınırları içerisinde yaşayan kişilerin cahilliğinin hafife alınmaması gerektiğini birkez daha gözler önüne seren kızdır.

umarım istediği gibi hayatı boyunca allah yolunda ve bugünün 3000 tl sinin ederi kadar bir parayla yaşamak durumunda kalır :)

edit. trol potansiyeli var diyen yazarlar da mevcut ancak trol olup olmaması zihniyetin varlığını değiştirmez ki bir nevi "cep telefonun varya demek ki hökümet başarılı" diye insanlara hönküren akpli dayı videosunun bir türevi bu da. ister parodi yapsın ister yapmasın

migros'un sütünü geçmişte sek üretiyordu, şimdi torku üretiyor. neden yüzde 20-30-40 daha fazla ödesin.

neyse ki yeni kuşağın marka tutkusu yok.

(bkz: eğitim sistemi o kadar mı kötüye gitti ya)

t: eğitim sisteminin geldiği durum ortada!

düzeltme: troll bir entry için girilen troll bir cevabın bu kadar favori olması sözlüğün cılkının çıktığının en baba kanıtıdır.

(bkz: tuğçe kandemir) tahammül edemediğim bir sesi var.

lozan'a bok atıp durursunuz ülke içinde,yunan'a gelince hemen lozan'ı örnek verir işte mevlüt çavuşoğlu.buda akplilere kapak olsun.
edit:hemen bazı akplilerden küfür gelmiş.be cahil kardeşim dışişleri bakanımız iyi yaptı zaten savunarak.adam lozan'dan örnek vererek adaların silahsızlandırılmasını istedi iyide yaptı.be salak kardeşim ben hain oluyorumda dışişleri bakanı ne oluyor?
allah akıl fikir versin bu küfür eden gerizekalılara.

tanım: beyhude çabalar.

artık ağzınla kuş tutsan da fark etmez.
gidicisin...

o kadar yapmacıksın ki,
fotoğrafların çekildiği ortam plato çıksa şaşırmam.

telefona bakacağım diye önündeki araca dalmış şofördür. birilerinin canını almadan işten çıkarılması isabet olmuş. hem cana hem de devlet malına kasıt var, savunulacak bir tarafı yok, yaptığının bedelini ödemiş.

teroristtir.

hangi ülkenin yemeği burada tutuyor ki ? pahalı kardeşim nasıl tutsun suri ve balkan harici pahalı.

bildiğin sevdiğin mis gibi kebap 35 lira basit bir noodleda 35 lira hangisini tercih edeceksin.

(bkz: orospu çocuğu taksici)

korunmak için şişhane metrosu uygundur.
in in bitmiyor.

eskiden instagram'ım yok deyince şaşırırlardı. şimdi şaşıran sayısı da azaldı. çünkü bir çok kişi kapatıyor.
özellikle kızlar kafayı yemiş durumda. herkes zengin, herkes güzel, herkes moda ikonu, herkes yemek gurusu..
2000 - 3000 takipçiden aşağı olan kız kalmadı. hepsi kendini ünlü sanıyor, röportaj kıvamında 'story'ler paylaşıyorlar.
instagram paralel evrende herkesin zengin ve mutlu olduğu bir platform.
peki beylikdüzü metrobüs kuyruğunda birbirini ittirenler kim? 1 tanesi bile instagramda yok..
ben artık bu sanal dünyayı görmek istemiyorum.

sedat'ın ruhsar'la sevgili olduğu dizi.

(bkz: ruşen amcanın oğlu sedat)

asla ve asla gündemden düşmemesi gereken bir konu. içinde bir çok şey barındırıyor:

1. ekonominin kötü olmasını hatırlatıyor
2. akp'nin topluma hesap vermesi gerekliliğini hatırlatıyor
3. cevap veremedikleri için kararsızların da kafasında soru işareti oluşmasına yol açıyor
4. üstlerine gidildikçe ne yapacaklarını şaşırdıkları için daha fazla hata yapıyorlar.
5. beklenildiği üzere kaybedeceklerini anladıkları için daha baskıcı yöntemler denemek zorunda kalıyorlar.
6. geliri düşük seçmenlerin pastadan pay alamadığı için belki de (ufak bir kesim olsa bile önemli) akp'yi sorgulamaya, ona sırt dönmeye başlıyorlar.
7. ekonomik nedenlerden dolayı tam kapanamadığımız için insanların sağlığıyla oynanıyor, bu da yine taban seçmende tepki doğuruyor.
8. gündemi başka bir şeyle değiştirmeye çalışsalar da ellerinde patlıyor.

dolayısıyla öyle "sıktınız artık", "bayatlamadı mı bu mevzu" diyerek bu konuyu geçiştiremezsiniz. kemal kılıçdaroğlu'nun milletvekilliği hususu tbmm'de gündeme gelmişse muhalefet doğru yolda demektir. dolayısıyla bıkmadan, usanmadan baskı unsuru olarak bu parayı sormak durumundayız.

geleceğimden çalanların gelecekleri haram zıkkım olsun.

geçtiğimiz günlerde reuters'da bir haber çıktı. burada tcmb para politikası kurulu'nun (ppk) faiz kararının toplantı evvelinde saray ile paylaşıldığı ve sarayın bunu onayladığı ileri sürülüyordu.

ağbal'ın son önden yüklemeli 200 bps artırdığı toplantıda da yine aynı bildirim yapılmış, ancak bu sefer saraydan yanıt gelmemişti. nitekim birkaç gün sonra ağbal görevden alındı ve kavcıoğlu yerine geldi. piyasa çalkalandı. bir gecede top, tüfek, tank, gökdelen, avm; aklınıza ne geliyorsa her şeyimizle %10-15 fakirleştik. bir adamın bir kararı yüzünden.

saray'ın tcmb'ye müdahil olduğunu biliyorduk ama ben ağbal döneminde ve ppk öncesinde doğrudan bu şekilde "olur" alındığını bilmiyordum açıkçası. kamuda "olur" işlemi, gerçekten amirden alınan ve sıklıkla uygulanan bir işlemdir zira. örneğin en son 128 milyar dolarlık afişlerin indirilmesi valilik "olur"uyla yapılmıştı. ya da "bakan oluru" falan vardır pek bilinen. bu işin idari boyutu. savcılık kısmından verilen bir toplatma kararı ise -her ne kadar yasaya aykırı sayılsa da- işin adli boyutu. dolayısıyla üst makamın "olur"unun alınması bir devlet prosedürüdür. bizde de sarayın oluru alınıyormuş ppk faizleri için. reuters bunu haber yapmış ve tüm dünyaya duyurmuş. ne günlere kaldık.

neyse, bugün bir karar verilecek. o karar her ne olursa olsun, sarayın doğrudan "olur" dediği, yani kendi beklentisini yansıttığı bir karar olacak. hatırlar mısınız bilmem, naci ağbal görevden alınmadan hemen önceki 2 gün, borsa istanbul'da anlamsız satışlar olmuştu. sonrasında bazı ünlü ekonomistler o iki günde "kimlerin yüklü dolar aldığı araştırılmalı" diye tivit atmıştı. sonrasında da pazartesi-salı günlerinde, saray ekonomisti yiğit bulut'un açıkladığı şekilde, daha önce tarihimizde görülmediği şekilde bireylerden 7-8 milyar dolarlık satış gelmişti.

tüm bunlar değerlendirildiğinde ve son 2 gündür dolar kurunun 8.03'lere düştüğü göz önüne alındığında, tcmb'nin bugünkü kararının da önceden saray ve ilgili elit kesimin bilincinde olacağı tartışmasız. bu aslında suç. buna insider trading deniyor ve ciddi bir suç. sermaye piyasası kanunu'nda bu suçlar düzenlenmiş halde ve bu suçlara özel olarak bakan mahkemeler var.

tabi kime ne anlatıyoruz birader.

asıl olay bundan sonra ne olacağı. bir kere enflasyon ve fiyat istikrarı kontrol halinde değil. salgın da aynı şekilde. dolayısıyla türkiye acaba emin adımlarla "ödemeler dengesi krizinin" patikasını mı oluşturuyor diye sormadan edemiyorum.

neden diye sorulacak.

birincisi ağbal kendisi bir şekilde dolarizasyonu kırıp rezervleri güçlendirmeyi hedefliyordu ve piyasada ona güven vardı. onun gidişiyle şu an hiçbir yerde güven yok. okyanusta bir o tarafa bir bu tarafa sallanan kayık gibi türkiye. bu halde dolarizasyonu kıramayacağı gibi, sert devalüasyon ise tekrar enflasyonu azdıracak, göreceksiniz. ki o da kontrollü enflasyon. gerçek enflasyonun çok daha yüksek olduğunu, tüik verilerine itibar edilemediğini artık asaf savaş akat hoca bile sıklıkla dile getirmeye başladı.

diğer yandan ise eksi rezervlerle piyasaya müdahale edilmesi mümkün değil. geçen yine biraz müdahale edilmiş ve tcmb eksi rezervleri dipte rekor tazelemiş, yine reuters bunu haber yapmıştı. öte yandan türkiye bir de kronik cari açık sorunu olan bir ülke. bunun ise finansmanı meselesi gündeme geliyor her sene doğal olarak. normalde bu açık yabancı turistin getirdiği dövizle kapatılıyordu. korona çıkınca başta turizm ve havacılık sektörleri olmak üzere hizmetler sektörü havlu attı. geçtiğimiz sene turizm çok zorlu geçti ve döviz getirisi oldukça düşük kaldı. ki aslında sırf yabancı turist gelsin diye salgın verileri "vaka" ve "hasta" olarak ikiye ayrılmış ve o ara gerçek veriler tüm dünyadan gizlenmişti. buna rağmen yine görece bir yabancı turist gelmişti.

bu sene bu gidişle öyle olmayacak. ben yabancı turistin geleceğini düşünmüyorum. birincisi aşı pasaportu meselesi, ikincisi salgın korkusunun devam edecek olması, üçüncüsü aşıların tüm dünyada yetersiz kalması, dördüncüsü ingiltere, almanya ve rusya'nın koyduğu yasaklar.

yabancı turist kılçıksız döviz demek. ve bugün bu konu hakkında alaattin aktaş'ın yazısı yayınlandı ve "turizm sezonu başlamadan bitti" çıkarımına varılıyor yazısında. bu ise cari açığın finanse edilemeyeceğini, yani dolar kuru üzerindeki baskının artacağının şimdiden ihtiyati göstergesi. diğer yandan üfe'nin %31'lere gelmesi, bunun tüfe'yi de yukarı çekecek olması, tcmb'nin faiz artırmamakta direneceği dikkate alındığında; herhalde bir kur enflasyon sarmalı üzerinden hiperenflasyonlu 90'lı yıllara dönüş manevrası yapıyoruz dersek yeridir. bu dönüş, elbette gayriihtiyari gerçekleşiyor. kötü yönetimin cezasını biz vatandaşlar fakirleşerek çekiyoruz.

serin hikaye.

*

edit: 15 nisan 2021 ppk toplantısında faizler %19'da sabit tutuldu.

*

(bkz: tarih tekerrür/@dragonlady)

(bkz: kontrollü enflasyon/@dragonlady)

(bkz: 128 milyar doları satmanın suç sayılması/@dragonlady)

(bkz: 0.64 faiz oranıyla konut kredisi çeken güruh/@dragonlady)

izmir tepecik eğitim ve araştırma hasatanesi’nde sabah saat 9.30 sularında kadın doğum polikliniğinde hastanın tedavisi sırasında muayeneye erkek hasta yakının girmek istemesi üzerine doktorlar ç.k ve t.h darp edilerek hakarete uğradı.

kadın doğum polikliniğine tedavi olmak için gelen suriye uyruklu kadının, erkek hasta yakını muayene odasına sokulmadığı gerekçesiyle ç.k ve t.h’ye darp uygulayıp hakaret etti.

kaynak

hükümetimizin politikaları neticesinde artık yerli çomar bitti birde hükümetimizin hediyesi suriyeli çomarlardan dayak yicez anlaşılan.allah topunuzun belasını versin.
olayın kadın doğum da olması zaten olayın ne olduğunu anlamamıza yetiyor.

efendim kesinlikle burada güvenilir olarak bahsedilen marka değildir.

neden mi?

arıcılık ile uğraşan bir yakınımız var. trakya'da kovanlardan bal almakta. bir dönem mahsülünü çok bilinen bir marka satın almak istemiş. yakınımız diyor ki: "kilosunu benden x liraya aldığı balı markette x liraya satıyor. ya benim balın içine bir şey katıyor ya da bu işten karı olmadan hayrına yapıyor."

açılın mekanın sahibi geldi :)
bir yığın saçma entry nin ardından aydınlanmanızın zamanı geldi de geçiyor.
bir gıda mühendisi, onaoo dan sertifikalı bir zeytinyağı tadımcısı ve 40 yıldır zeytinyağı üreten bir ailenin üçüncü kuşağı olarak herkesi bilgilendireyim ve konu kapansın.
1) çiftçiden alınan markasız ambalajsız yağların çoğu kötüdür. çoğu iyi yağı ve kötü yağı ayıramaz bile. tek derdi yağım çok çıksındır. o yuzden yere düşen zeytin de girer o kasaya küflü zeytin de. üstelik istisnalar hariç çoğu sıcak sıkımdır. hele pet şişede pazarda falan satılanlara hiç girmiyorum.
2) bir marka furyası dönmüş. öncelikle standart marketlerde satılan büyük markaların özel seri olmayan yağlarının çoğu 80 ton ve üzeri tanklarda paçal yapılmış yağlardır. birbirlerinden çok farkı yoktur serbest asit değeri 0,8 asit olacak şekilde az asitliler çok asitlilerle karıştırılır. çoğunlukla belirgin bir lezzet profilleri yoktur. o yüzden kem küm etmeyiniz ucuz olani alınız.
butik üreticilerin yağlarına gelecek olursak çok azı gerçekten fiyatini hakediyor. çok azı gerçekten soğuk sıkım. iyi yağın peşindeyseniz biraz kafa yormalısınız. yuzlerce entry ye soyle bir göz attım. gerçekten iyi 3-5 tane marka gördüm. sektördeki oyunculardan biri oldugum için marka zikretmeyi etik bulmuyorum. biraz araştırmayla kolaylıkla bulunabileceklerini düşünüyorum.
3)eğer iyi yağlar ligine geldiysek burda iş biraz şarap gibi damak tadına göre değişir. en iyisi yok birçok iyi var. siz içinden damak zevkinize uygun olanı seçmelisiniz. genelde sektörün tercihi daha meyvemsi yağlar. ama siz bunu sevmiyor daha olgun zeytinden elde edilen yağlardan hoşlanıyor olabilirsiniz. bu tercihtir. eğer siz de sektörün geneli gibi erken hasat meyvemsi yağların peşindeyseniz başkasının yorumuna ihtiyacınız yok. bir ılık fincana biraz yağ dökün. koklayın, için, ağzınızda çalkalayın, sonra dişlerinizin arasından içinize hava çekerek yağın ağzınızda aerosol hale gelmesini sağlayın. ağzınıza taze çimen, taze badem, domates, enginar, elma gibi meyvemsi (fruttato) tatlar geliyorsa doğru yoldasınız. yok toprak tadı, metal tadı, küf, peynir, maya tadi geliyorsa kaçın. bu kadar basit. yağın bu aşamada tadımı şarap kadar zor değil.
4)iyi yağ ucuz olamaz ama çok pahalı olmasına da gerek yok. ne etiketsiz yağ satan amcaya devrilin ne de benim yağım 30 yarışmada ödül aldı diyen kurnaza. ( birçok yarışma her numune gönderene
altın madalya veriyor 100 katılımcının 97si altın 3 ü gümüş falan olabiliyor. her yarışma böyle değil tabi)
5)afiyet olsun

lise mezunu 13 sene hemşirenin maaşı geçen ay döner dahil hepsi 4900 tl ödeme yapıldı. bunların dediği gibi ek ödeme 3 defa ödendi ve toplam 1200 tl ödeme yapıldı. 2 sene önce belediyede ihaleli çalışan park bahçelerdeki arkadaşım kadroya geçerek maaşı 6200 tl olmuş. bekçiler 5 bin tl alıyor. benim anlamadığım sorumluluğu yüksek çalışma gurubu neden daha az ücret alıyor.

harika bir kare. bu kareyi götünde donu olmayan fakir fukara kardeşlerime armağan ediyorum. siz patates soğan yiyin amk.

vatan haini ifadesinin tam olarak karşılığıdır.

ekleme: çok fazla mesaj geldi, benim gibi güzel beyaz peynir arayışında olan çok fazla insan olduğunu farkettim.

öncelikle şunu belirteyim; türk gıda kodeksi peynir tebliğine göre ezine ya da kırklareli ya da trakya peyniri diye ayrı bir sınıflandırma yok aslında, hepsi beyaz peynir ya da olgunlaştırılmış peynir olarak geçiyor:
https://www.resmigazete.gov.tr/…/02/20150208-16.htm
işte kimisi çanakkale'de, kimisi trakya'da, kimisi de balıkesir'de ya da başka yerlerde üretiliyor ve o yörenin adını alıyor, halbuki hepsi de beyaz peynir olarak geçmekte, ben de kısaca bu leziz beyaz peynirlerimizden bahsetmiş oldum, kızdırdığım çanakkaleli arkadaşlar kusuruma bakmasın.

edirne akgünler peynircilik (tam yağlı koyun peyniri buram buram lezzet kokar), kırklareli gürkaşlar peynircilik, süzülmüş kardeşler (paçal peyniri), kırklareli dokuzhöyük kooperatifi, gündüzler mandıracılık, kırklareli özyıkılmaz süt ürünleri (eski kaşarı en iyisi); bunlardan herhangi birini deneyin pişman olmazsınız, beyaz peyniri, eski kaşarı, koyun-keçi peynirleri farketmez, damağınıza uyanı bulun kafi. internette farklı mecralardan herbirinin satışları da mevcut, deneyin sonra da gelin bana teşekkür edin.

marketten alınanlarda ise ünal'ı öneririm.

"eğer 1 nazi ile aynı masada oturup ona karşı tek laf etmeyen 10 alman varsa, masada 11 nazi var demektir."

aklıma her nedense bu sözü getiren saray çalgıcısı.

böcek fobim azdı gece gece nerden okudum amk

işte bu yüzden yıllarca titizlik hastası kadınlardan uzak durdum.

çevirmeli hatla 56 kbps bağlanmış biri olarak bana çok hızlı gelen internet türüdür. bir fotoğraf altı yedi dakikada açılıyor, bazen tam ortasında yarım kalıyor geri kalanını hayal ediyorduk. bu nesil 146yı da çok iyi bilir.

her dönem o kadar kötü oluyorlar ki.
ben bekir bozdağ üstüne biri gelmez sanırdım.

ama kesinlikle bu dönem üç kişiden fazlası var.

bu grupta mor ve ötesi kalitesi açık ara öndedir.

saat 18:00 civarı işten çıkan insanları 1 saatlik bir sürede marketlere, toplu taşımaya tıkmaya yaramaktan başka bir işe yaramayacak olan, ancak beyinsiz birinin mantıklı olduğunu savunabileceği karar.

500 tl'lik coin yatırımı için günde 12 saat grafik izler.

üst edit: olay çanakkale’de olmuş. insanları yanlış yönlendirme diyen arkadaş, başlıkta istanbul mu yazıyor? ya da istanbul’da aynı şeyin olmayacağının garantisi mi var?

bir sözüm de #121994255 entrysini giren arkadaşa. ben mi düzenledim kongreleri, ben mi getirtemedim aşıları? sorumsuz insanlar var elbet ancak bu görüntülerin baş sorumlusu devlettir, akp hükümetidir.

bugün twitter'da görmüş olduğum hadise.

yahu gerçekten anlam veremiyorum bu yasakların saçmalığına. açık havada hastalık bulaşma riski zaten oldukça az, zaten saat 7'den sonra çıkılmıyor, haftasonu çıkılmıyor. açık havada maske zorunluluğu gibi garabet bir uygulama da mevcut.

gitmişler bir de barikat çekmişler sahillere. hiç mi güneş yüzü görmesin insanlar? bu kadar mı düşmansınız sağlığımıza? keyifle yürüyüş, koşu bile yapamaz olduk. üstü kapalı avm'ye gitmek istersek gidebiliyoruz ama. süper mantıklıymış cidden ya.

açık havada maske zorunluluğu, haftasonu alkol yasağı gibi saçma uygulamalarla birlikte derhal kaldırılmalıdır bu barikatlar.

ülke işgal edilse izmir’in işgalinde göbek atan rumlar gibi mutluluktan çıldıracak adamları, bu ülkeyi kuran hareketin partisinin genel başkanı arıyor. böyle bir rezillik olamaz.

ek olarak, ismail beşikçi denen garip şahsiyeti de aramış kendisi.

ciddi ilişki kurmayı zorlaştıran şeyler çok fazla ve farklı açılardan değerlendirmeye muhtaç. öncelikle ama kadın ama erkek olsun insanların çoğunun orta noktası yok. fazlaca cıvık, seviyesiz, kontrolsüz, ne istediğimizi bilmeyen insanlarız. bizim en temel problemimiz çok fazla duygusal olmak. bu arkadaşlık ilişkilerimizde de sevgililik ilişkilerimizde de böyle. ilk tanıştığımız kişilerle aşırı samimi başlıyoruz. böyle başlayınca da gerisini getirmek zorlaşıyor. misal kendi adıma fazlaca yazmayı ve gün içinde aşırı iletişim kurmayı sevmem. çünkü bunu yaptığınız zaman işin doğallığı kaçıyor. bir yerden sonra da karşınızdaki kişinin samimi olmadığını anlıyorsunuz.

ikincisi hemen herkes kendini ağırdan satma peşinde. özellikle kadınlarda bu durumu oldukça fazla görüyoruz. toplumca olgun değiliz ve yaşımıza göre hareket etmiyoruz. misal karşınızdaki kadına iltifat ediyorsunuz ama otuz yaşını geçmiş kadın bunun üstüne "söyleme öyle şeyler utanıyorum." diye karşılık veriyor. sanki hiç sevgilisi olmamış, sanki hiçbir erkekle özel bir zaman paylaşımı yapmamış gibi rol yapıyor. işte bu beni karşımdakinden uzaklaştırır. sonra da buluşmaya, yazışmaya devam edeceğimizi düşünüyor. bu noktadan sonra araya set çekmeniz şart yoksa karşınızdakinin günlüğü, ağlama duvarı haline gelirsiniz.

bir başka konu kimse kabul etmese de maddiyatı seven bir toplumuz. bunu da yadırgamıyorum çünkü bizim gibi ekonomik açıdan insanların çoğunun zayıf olduğu toplumlarda evlenilecek kişi kolay yoldan rahat yaşama geçiş olarak görülüyor. "ben maddiyatı hiç sevmem." diyen ve sizi yeni tanıyan kadın bile satır aralarında mal varlığı sorgusu yapıyor. çaktırmadığını da düşünüyor ama çok net anlaşılıyor. şimdi bana bunu yapana ben de aynısını yapıyorum. kimse kusura bakmasın.

işin bir de sosyal medya boyutu var. burada aşırı ilgi gören kadınlar bu ilgiden kendini şaşırıyor ve hep daha fazlasını arıyor. bu da bir yerden sonra bu tip kadınlarla ciddi bir ilişki kurmayı imkansız hale getiriyor. erkekler için de aynısı geçerli durumda. özellikle maddi durumu iyi olan ve bir de üstüne tipi düzgün olan erkeğin ilgi görmeme ihtimali yok. bu noktada da bu tip erkekler ciddi bir ilişkinin çok da peşinde koşmuyor.

sonuç olarak bu durumun değişmesi için bizim kendimizi iyi tanıyıp, durumu açık biçimde kabul etmemiz gerekiyor. toplum olarak cinsiyet ayrımı yapmadan kendimizle barışmazsak bu durum değişmez. ideallerimizde hepimiz iyi, sadık, hakkaniyetli, paraya önem vermeyen, samimi, sevecen, eşitlikçi, yalan söylemeyen insanlarız ama gerçekteki davranışlar bu ideale uymuyor. hatta yanından bile geçmiyor.

başım belada,
128 milyar doları unutmuşum helada...

sevgili kadınların anlamadığı şey şu: hayatınızın en güzel yıllarından bir tanesini veya en son dönemde yarısını bir koğuşta bomboş geçiriyorsunuz. orada da hep iyi ve rahat bir ortam yok. yeri geliyor yerde sürünüyorsun, yeri geliyor tuvalet temizliyorsun, yeri geliyor çöp topluyorsun, yeri geliyor elinde silah nöbet tutuyorsun. yan ranzanda yatma ihtimali olan adam hırsız mı, it mi kopuk mu? bilmene imkan yok. kolay mı bir insanın bunu kaldırması?maaşmış da aynı şartlarmış da... geçeceksiniz bunları. insanların hayatından aldığınız 1 dakikayı bile geri veremezsiniz. benim dedemin 2.5 senesini geri verebilir misiniz mesela siz? 2.5 sene önce nerdeydiniz? kiminle sevgiliydiniz veya kimden hoşlanıyordunuz? bugün hayatınızda önemli yeri olan insanların kaçı hayatınızdaydı? bu soruları sorun kendinize. 25 yaşında gidip 28 yaşında dönen insanlar var bu ülkede. dönemeyenlerden bahsetmiyorum bile. bütün bunları görüp de hala burada ama biz de eziliyoruz alt metinli entryler girmeyin. köstek olmaktan başka bir şeye yaramıyorsunuz.

önümüzdeki temmuzda askere gidecek birisi olarak söylüyorum. okulumu bitirdim ama işe giremiyorum ve düzen kuramıyorum. vatana vermek için uğruna onca sene çalıştığım esas hizmeti veremiyorum.

yormayın arkadaşlar bizi. erkeklerin de ne çektiğini anlayın biraz. birisi size derdiniz anlattığında kendi derdinizi anlatmaktan farkı yok bu yaklaşımın. biz de kadınlar ayrımcılığa uğrasın istemiyoruz. bununla beraber erkeklerin de bu ayrımcılığa uğramaması gerektiğine inanıyoruz. birçok feminist arkadaş ikinci kısmı kaçırıyor. eşitlikçiyseniz gerçekten eşit olun.

edit: erkekler öldürmeye odaklıymış, kadın da yaşatmaya. ulan ne boktan varlıklarız biz. yürüyün marsa yerleşip ölmeyi bekleyelim. bu argümana çok sinirlendim. yarın iznik ovasında savaş düzenliyorum katılmak isteyen "erkekler" mesaj atsın.

edit 2: burada "kadınlar da askerlik yapsın" demek istediğimi düşünecek kadar objektiflikten uzak beyinsizlere kocaman bir siktir çekiyorum. eğer tanıma uyuyorsanız mesajlarda buluşalım.

buraya gelip gözden kaçırdığınız, ben de bi bakayım dediğiniz coinleri kontrol için geliyorsanız tamam ama baktığınızda az da olsa bir kaç teknik analiz verisi yorumlayamıyorsanız okumayın bile.

adamlar gelip son 6 ayın zirvesini yapmış coini fiyat vererek giriş seviyesi diyorlar. trene binin diyorlar. o tren götünüze girer.

7/24 televizyon ve radyolarda duyduğum uzun boylu bir hayvanın sesi.

evet bildiniz zürafa.

- abi kama sutra resmen türkiye yaa!
- nası yani
- 20 yıldır her pozisyonda siktiler bizi
- haa.. o bakımdan diyosun

az evvel, bir arkadaşımla eller omuza atılarak yan yana çektirdiğimiz ilkokul fotoğrafıma hüzünle baktım:

doksanlı yıllarda henüz kanka, panpa, kardo, bro gibi yılış yılış tabirler türememiş olmasına rağmen; ayaklarımı yana açıp, vücudumu bir elim omuzunda olan arkadaşıma eğerek ve tatlı bir çocuk saflığıyla gülümseyerek o an o fotoğrafı çeken kişiye adeta şu cümleyi kurar gibi poz vermişim:

yaklaşık yirmibeş yıl sonra bu fotoğrafa hüzünle bakacakmışım, gözlerim nemlenerek geçmişi ve çocukluk dönemini deli gibi özleyecekmişim gibi çek panpa!

ben var ya takdir ediyorum böyle insanları, büyük yetenek amk bu. normal hayatta da var bunlardan. adamın sorduğu sorulardan hiçbirine cevap vermemiş. nasıl yapıyorlar bunu ya, sorulandan tamamen farklı birşey nasıl söylüyorsunuz? adam aşıları neden başkalarına gönderiyorsunuz, neden bizi aşılamıyorsunuz demiş, bunu cevabı bu mu ya?

şimdiki aklım olsa böylesini tercih ederdim. aile yapısı, akademik potansiyel gibi zıbık nedenlerle bu önüme bir seçenek olarak bile sunulmadı açıkçası.

eskiden üniversitede mesleki anlamda bir şey öğrenmiyorsun ama sosyal ve entellektüel kimliğini kazanmanda kapsamlı bir etki de göz aradı edilemez diye düşünüyordum. artık bunun da saçma bir avuntu olduğu fikrindeyim.

üniversite okumasaydım şu an durduğum noktadan 4-5 yıl daha ileride olurdum muhtemelen.

aysun kayacı artık bir ikondur ve pişman olması söylediği sözün doğruluğunu gram etkilemez.

kosova kurtuluş ordusu'nu bu sebeple tebrik ederiz. (bkz: uçk)

bu sene atv'den gelen parayı kriptoya yatırdığını gösterir.

hayatımda şu türk aile yapısı kadar insanı yoran saçma birşey görmedim arkadaş. oldum olası sevmedim. ne menem birşeyse bu her halttan nem kapıp bozuluyor. ulan bu kadar mı temelsiz altyapısız bu aile yapınız? sorsak binlerce yıllık tarihin var. ama 2 bölüm dizi izleyince bozuluyor.bilgisayar oyunu oynarsın bozuluyor.elalem tek başına yaşıyor sevgilisiyle yaşıyor hemcinsiyle yaşıyor senin aile yapın bozuluyor. niye senin aile yapın hep bozuluyor? ulan bu amerikalıların aile yapısı yok mu? breaking bad izleyince bağımlı mı oluyor aileler? shameless izleyince birbirlerine mi giriyorlar? dizi lan bu. sanal oğlum senaryo lan. saçma aile yapını bozuyorsa bozulsun zaten boşver. onun bozulacağı varmış.ya da izleme yani çok basit. otur kanal 7 izle sen de. bu arada diziyi 2 saniye bile izlemedim. dizini iyidir kötüdür orasında değilim işin. ama arkadaş her herşeyi yasakla, herşey türk aile yapısını bozuyor. bu ne lan. nedir oğlum bu türk aile yapısı ota foga bozuluyor?

evli kadınlar bekar kadınlara acıyarak, evli erkekler bekar erkeklere imrenerek bakıyor.

-bekarım ben
+ah canım, allah iyilerle karşılaştırsın, bir an önce yuvanı kurarsın umarım.

-bekarım ben
+oh valla hayat sana güzel.

25 ağustos 1998 tarihinde avni aker'deki trabzonspor wisla krakow karşılaşması. 2-1 yenilmiştik. tribünler lebaleb olduğu için tuvalete gidemeyip mecburen pet şişeye işemek zorunda kalmıştım. zaman zaman babamın beni omuzlarına alıp maçı izlediğimi hatırlıyorum.

(bkz: peynirli tombi)

asker ayağı gibi kokardı ama çok hoş bir tadı vardı.

(bkz: siyah çekirdek)

insanın ağzını yüzünü kapkara yapardı böyle, 10 dakika içinde tesisatçı çırağına çevirirdi ama onun tadı da bir başkaydı.