özetle; yurtdışına gidenlere "kalın ve savaşın" demiş fakat neyle savaşılması gerektiğini söylememiş yazıdır.
mesela zorlayıcı ekonomik koşullarla mı, dış güçlerle mi, iktidarla mı, muhalefetle mi, cehaletle mi neyle savaşmalıydı da kaçtı bu insanlar?
edit: bir takım düzeltmeler.
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. türkiye'den kaçanlara altı okkalı laf
-
2. 3 ocak 2019 manchester city liverpool maçı
manchester city'nin reklam tabelasında tinder dönüp duruyor. efendilik arıyorsanız gidin japonya ligi izleyin,burada sikiş var sikiş dedikleri maç olmakta.
gönül liverpool'dan yana tabii. -
3. sokak köpeklerinin lise öğrencisini öldürmesi
he tahrik var, anasına sövmüşler köpeklerin çok ağırına gitmiş hayvanların o yüzden ısırmışlar çok pişmanlarmış.
vahim olay. -
4. twitter'da engelleyen en ünlü kişi
özge özpirinçci.
de bağlacını yanlış yazmıştı, uyardım kibar bir dille. engelledi bi de dalga geçti “bi de bunlar var twitter’ın tdkcıları” minvalinde. o gün bugündür sevmem, salak biri olduğunu düşünürüm hep. aslında bence iyi insan, eğilip bükülenlerden değil en azından; ama salak işte birazcık. hala denk geldikçe dikkat ederim mecralarda aynı tas aynı hamam.
edit: soy ismi özpirinçci imiş onu düzelttim. daha isimde “sert ünsüzlerin benzeşmesi” kuralı ihlal edilmiş, salaklık bende ki bağlaçlara takılıyorum. -
5. aselsan sagem ve tai'den mühendis göçü
ne yazik ki sadece savunma sanayi ile sinirli bir durum degil. calistigim sirkette --telekomunikasyon yazilimi yapan bir firma- son 6 ayda 20 kisi yurtdisina temelli yerlesme karari alip gittiler.
bakin bu insanlarin buyuk bolumu en az 8-10 yillik tecrubeye sahip ve sektorde soz sahibi olmus insanlar. maas vs. gibi dertleri yok cunku turkiye ortalamasinin cok cok uzerinde dolgun maas alan kisiler. sirkette belli bir yere gelmis; soz sahibi olmus, fikirlerine deger verilen; istekleri karsilanan ve buna karsilik da kaliteli calismalariyla katma deger ureten insanlar.
kimisi burada aldigi maasa gitti. kimisi kari koca birikimleriyle aldiklari evi satip; daha dusuk maasa gitti. hollanda'ya, irlanda'ya, almanya'ya gidenler yaninda; ekonomisi en az biz kadar sallantida olan portekiz/ispanya/italya/polonya/estonya gibi ulkelere gidenler oldu. bu insanlar 70'lerde almanya'ya gidip saf is gucu ile para kazanip memleketine gondersin; geride kalanlara baksin diye giden insanlar gibi degiller. donmemek uzere gidiyorlar.
evinde huzurla kitap okusun diye, sokakta kartopu oynadigi icin bir manyak bicaklamasin diye, trafikte koruma arabasi tarafindan yolun disina atilmasin diye, evladi hurafeler/safsatalarla dolu egitim anlayisinin kurbani olmasin diye, etek giydigi icin tecavuze ugramasin diye, kopegi/kedisi disarida rahatca dolasabilsin diye, durakta beklerken bomba ile havaya ucmasin diye, her gun eklenen yeni vergilerle dusen alim gucunun yaninda bir de kendi ulkesinde dusman gorulmesin diye; en azindan verdigi verginin karsiligini saglik/egitim hizmetleri ile alacagina emin olacak diye ve daha buna benzer binlerce sebep yuzunden gidiyor.
maksat insanlari yetkinliklerine gore karsilastirmak degil fakat bir ulkeyi ayakta tutan yegane sey kendi yetistirdigi katma deger uretebilen insanlaridir ve ne yazik ki yukarida saydigim nedenlerden dolayi; daha kendi insanini ulkesine yabanci eden ve terkine zorlayan zihniyet; pirinci/inegi/bugdayi/pamugu/zeytini ithal ettigi gibi bu insanlarin yerine koyacak is gucunu ithal edemez ya da yetkin bir insanin buraya gelme sebebi ayni ortadogu cografyasinda calisan expatlarda oldugu gibi; bol 0'li dolarla odenen maaslar olacaktir ki daha kendi halkina maas vermekte zorlanan ve enflasyona yenik dusuren bir ekonomi yonetiminin bu dedigimi karsilama olasiligi kirmizi kar yagma olasiligindan daha dusuktur.
yarinlar bugunden karanlik. -
6. kanser araştırmasını açıklamaya hapis cezası
bu başlığın kesinlikle gündem olması gerekiyor.
çünkü, özellikle rapordaki bölgelerde yaşan insanlar ve hepimiz, kontrollü biçimde hasta edildiğimizin ve zehirletildiğimizin bilincinde olarak yaşamamız gerektiğini tam anlamıyla kavramalıyız. -
7. selamün aleyküm ben beyza'nın yeni sevgilisi
5 yıl sonra morarmış gözüyle, soranlara “kocamdır, döver de, sever de...” diyecek olan yazıklı beyza...
-
8. hainlik edenlerin çoğu üniversite mezunu
(bkz: imam hatipler kapatilsin)
-
9. deniz çakır'ın başörtülülere hakaret etmesi
bu masum sorunun altında bir art niyet aramadım ben asdsaf. en nihayetinde gerçekten bu sorunun cevabını merak etmiş de olabilir kendisi. zira çoğu zaman ben de bu soruyu soruyorum kendime.
(bkz: burası arabistan mı?) -
10. 2019 grip salgını
önüne gelen afrikalı, orta doğulu, kuzey asyalı, ülkeye doldurulursa salgılar artarak devam edecek. gerçekten ülke içten içe sessizce feth ediliyor ve bunun sorumlularına hala inanılmaz destek var.
-
11. doğa koleji fiyat listesi
eşek gördüm, ailesi servet döktü eğitimine. özel hocalar, kolejler. eteğini kıvırıp, metal dinlemekle övünürdü. 17 yaşında şanlıurfa'dan gaziantep'e kaçtı sevgilisiyle.
pırlantalar gördüm, 6 haneli evde tek odada koyun gütmekten gelip ders çalışmaya çalıştı, doktor oldu.
y kuşağı bu kadar ezik oldukça, z kuşağı daha çok para yer. bizde yoktu onda olsun, biz 40 kişilik sınıfta okuduk o kolej falan yane.. karı koca 5 gün çocuğu görmüyor, haftasonu ayarsız eğlenceler, partilemeceler, kıyafet alışverişi, bir oyuncak, bir kitap, 1 saat oyun evleri, bir de kolej parası. al sana vicdan mastürbasyonu. "ama biz onun için çalışıyoruz", siz çocuklarınızı birer parazit ve doyumsuz ukalalara dönüştüren, çarık kokusunun armani parfümle geçeceğini sanan eziklersiniz. örme yün yakaların beyaz yaka oynamacılığının sonucu bir felaket olacak. asgari ücretle çalısan çiftlerin çocuklarının biraz da büyükbaba büyükanne desteğiyle kolejlere başladığına onlarca kez şahit oldum. herkes steril bir hayat kurma peşinde çocuklarına ve hayat steril bir yer değil. zamanla yaşayarak öğreneceksiniz. çocuklarınız kendi başına bir halt yiyemeyen robotik parçalara dönüştüğünde sizinle tekrar yüzleşeceğiz sayın ebeveynler.
çocuğunuzu ve kendinizi nelerden kaçarak uzaklaştırırsanız, o sorunları kucağınızda bulursunuz. hayatın matematiği budur. -
12. tk1760 uçağında yaşanan rezalet
deontoloji yönetmeliğine göre hekim acil bir durumda uzmanlık alanı ne olursa olsun müdahale edebilir. fakat hekim müdahale etmek zorunda değildir. hatta hekim çalıştığı hastahane de bile geçerli bir sebep sunarak hastayı reddedebilir ve cezai işlem uygulanmaz. etik mi? sorusu ise başka bir konudur çünkü tanıdığım bir çok hekim böyle bir vaka da yani hastanın öldüğü durumlarda savcılıkla uğraşmamak adına ve ailenin malpraktis dava açma ihtimalini düşünerek müdahale etmemeyi seçiyor. defansif bir tutum sergiliyor. ve orta da cezai bir durum olmadığı için sorun olmuyor. yaşam hakkı kutsal olduğu için her ne kadar hekimin tutumu etik olmasa da yapacak bir şey yok.
-
13. iphone'un soğuk havada çalışmaması
karşımda oturan iphone sahibini "e tabi, cihaz kendisini korumaya alıyor" savunmasını yapmaya itmiş olay. zannedersin, alet atmosfere giriş yapıyor, ya da ne bileyim. mars'a iniş falan yapıyor. kendini korumaya alıyormuş.
-
14. an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı
uludağ'da sucuk ekmek yiyorum.
şaka şaka... evde sucuk ekmek yiyorum. -
15. ulusal tv'de kürtçe ile dalga geçilmesi
gereksiz alınganlık olduğunu düşünüyorum. orada lazca yada rumca da yazsa aynısını söylerdi. ne var bunda ?
zaten bu bir kısım kürtler hep dizi setindeki kızlar gibi. hep bişeylere üzülüp kendisini odasına kapatan karakterin sahnesi geliyor aklıma. karadenizlilere yapılan şekilsiz espriler size yapılsa sokak eylemi yapacaksınız herhalde.
biraz rahat olun. akpden mi öğrendiniz mağdur olmayı ? -
16. erkekleri yatağa atma rehberi
rehber hazırlayıp, masraf yapmaya gerek yok. ilk madde nefes alan bir kadın, ikincisi gözlerden uzak bir yatak.
dindar erkekler pürüz gibi görünse de bir imam nikahıyla çözülür her şey. o da milyonda bir çıkar. zira türk erkeği; cuma günü ve ramazanlarda sünni, kerbela'da alevi, içerken hristiyan, yerken yahudi, yatakta ateisttir. -
17. az kişinin bildiği muhteşem kahvaltılıklar
vay amk bir ben domates ekmekle kahvaltı yapıyormuşum amkun entelleri.
-
18. mansur yavaş'ın açık ara önde olması
"hala adil bir seçim olacağını düşünenler varsa..." diyen at yaraklarını görmemize vesile olan olay.
sen bu kafayla gidersen zaten sandıkta başarı sağlayamazsın. ondan sonra adil seçim yok dersin.
tüküreyim sizin zihniyetin öğrenilmiş çaresizliğine. sen sandıkta bi kazan, ondan sonra bırak onlar vermesin.ne yapalım? sizin "adil seçim yok" iddianız yüzünden sandığa mı gitmeyelim?
--- spoiler ---
dursun, temel’e “dün gece rüyamda sana tecavüz ediyordum” demiş. temel şaşırmış ve biraz da kızarıp bozarmış. temel kısa bir şaşkınlıktan sonra sormuş; “ya ben ne yapıyordum? gümüş kabzalı silahımı çekmedim mi, sana?” demiş.
dursun, “hayır, hiç tepki vermedin” deyince temel sormuş; “gözünün ortasına yumruk da mı atmadım?” dursun yine “hayır” demiş. daha da sinirlenen temel devam etmiş; “suratına tokat da mı atmadım, yüzünü gözünü de mi cırmalamadım?”
dursun yine “hayır” anlamında kafasını sağa sola sallayınca, temel başını önüne eğmiş ve “o zaman biz hakkettuk” demiş.
--- spoiler --- -
19. flört esnasında birdenbire iletişimi kesen erkek
esas kız yazmıştır.
-
20. müge anlı ile tatlı sert
şu sıralar, kan donduran hikayesine koskoca yeni yıl tatilimi harcadığım palu ailesini (aka the adams family) ve pisliklerini işleyen program. son birkaç gündür takip ediyorum, son kararım palu'ların hikayesinin en ala netflix dizine taş çıkaracağı yönünde; meriç acemi izlesin de senaryo nasıl yazılır azıcık feyz alsın.
aile ilişkilerinden dolayı olay başta karışık geliyor ama aslında basit:
bütün her şey meryem'in kocası ahmet'in öldürülüşü ile başlıyor.
bu şimdilerde cesedi aranan meryem bir gün eve gelip "kocam beni başka adamlara pazarlıyor" deyip 2 çocuğuyla beraber bunlara sığınıyor. meryem'in kocası eve gelip karısını almak istiyor ama izin verilmiyor, sonra adam tekrar geliyor, evde arbede çıkıyor ve bu defa -baba diyorlar ama bence aslında büyük erkek kardeş isa- meryem'in kocasını öldürüyor. suçu ise evin babası -yani havva'nın kocası- harun üstüne alıyor ve isa yerine hapse giriyor.
olay böyle başlıyor ama muhtemelen aslında tam hikaye böyle değil. iki ihtimal var: ya bu tuncer meryem'in kocası ahmet'i kendine rakip belliyor ya da meryem'e göz koyuyor (ya da her ikisi birden.) evin diğer üyelerini nasıl kontrolü altına aldıysa yüksek ihtimal meryem'i de aynı şekilde etki altına alıyor ve meryem de kocasını bırakıp üstelik ona "beni başkalarına pazarlıyor" diye iftira atarak çocuklarıyla bunlara geliyor. o esnada tuncer "evin en büyük oğlu" isa'yı sağ kolu bellemiş oluyor. isa, ablasının bu söylediklerine dayanarak meryem'in kocasını öldürüyor, suçu ise isa'nın babası üstleniyor ve adam hapse giriyor.
şimdi, evdeki 2 büyük erkek (2 büyük tehlike) gitti, elimizde kim var? tuncer, isa, havva, meryem, emine, fatih, ayşe melek ve 3 çocuk. tuncer evdeki damat, o sıra evde bulunanlar arasında yaşça en büyük erkek ve herkesi de ben yarı hocayım ayağına kekliyor. isa, bunun sağ kolu. fatih, o dönem yaşça küçük ve fatih'i kimse sallamıyor. geriye de zaten kadınlar kalıyor. emine, tamamen tuncer'in etkisi altında. kilitlerden biri meryem, diğeri havva. meryem için anlatılan ağaca bağlama, aç bırakma, -muhtemelen- tecavüz, odaya kapatma vs. meryem'in bir noktada tuncer'in etkisinden çıktığını gösteriyor. yani meryem tuncer'in etkisinde eve geliyor ama bir şekilde bir noktada ayıyor, o yüzden meryem'i ve çocukları ayrı ayrı odalarda tutup onları aç bırakarak -aklı sıra- "cezalandırıyor". burada meryem'in ahmet'i bırakıp da bu eve neden geldiği bence tam bir muamma. dedeye ve teyze emine'ye göre ahmet gayet düzgün bir adam... meryem ya o dönem tuncer'in etkisinde oluyor, fakat eve gelip bu manyaklığı gördükten sonra ayıyor ama iş işten geçmiş oluyor; ya da aslında hiçbir zaman tuncer'in etkisine girmiyor ama kocasına iftira atıp gelmesi için de tuncer'in çevirdiği bir ayak oyunu var. her ne sebepten olursa olsun, meryem'in bir noktada bu manyaklıktan uyandığı apaçık. tuncer de buna karşılık evdeki diğer manyaklara "meryem tahnal'larla işbirliği yapıyor" vs. deyip onu ağaca bağlıyor, aç bırakıyor vs.
ikinci kilit kadın: havva. bu anane ne ayak vallahi hala çözemedim. vites yükseltiyorum, bana göre ananenin de tuncer'le ilişkisi var. önceki girilerde biri "havva tuncer'e köpek gibi aşık" demiş, doğru. tuncer'i böyle ilah gibi görüyor, hem kendisi hem kızları hem de torunları ile ilişkiye girmesine ses etmiyor. havva her şeyi görüyor susmakla kalmıyor yardım da ediyor. ya bir akıl hastalığı var ya da tuncer'inkine benzer sadist eğilimler var... ama bütün eylemleri tuncer-havva-isa üçlüsü döndürüyor.
şimdi, adam hapse girdi, kayınbirader öldü, ortam tümden tuncer'e kaldı ya, bu da iyice sapıtmaya başlıyor. bunların normalde 4 tane daireleri var. ama şimdi o kore'de savaştım diyen tontiş dede -karısı öldükten sonra- 2. bir eş alıyor kendine, fakat kızlar bu yeni kadını istemiyor. tuncer de havva'nın aklına giriyor ve diyor ki "dede öldüğünde bu daireler sana kalmayacak, bu kadına kalacak, sen gel tapuyu bana ver böylece o da mirastan hak isteyemez" (ohh ne ala memleket). havva bunu yiyor, evi tuncer'e veriyor. elde var 1.
tuncer bu sefer büyücülük yalanına başlıyor, diyor ki "sizin evde büyü var, bizim bunu satıp kurtulmamız lazım". halbuki aslında onun parasını satıp yemeye ihtiyacı var o sıra, bunları da ev büyülü diye kekliyor. o yüzden bunlar evdeki eşyayı fln dağıtıyorlar. eve girmiyorlar, dışarıda kalıyorlar, yok işte sıvaları döküyorlar, sirkeli sularla duvarları siliyorlar vs. tam bu noktada devreye -o şimdi mafya olmakla suçlanan- teyze emine giriyor. (bu arada tuncer'e muhtemelen para yetmiyor, o yüzden emine'nin elindeki evi de almak istiyor) o yüzden isa'ya teyzeyi aratıyor, diyor ki "sizin evde büyü var duvarlar fln hep simsiyah olmuş". teyze akıllı, yemiyor bu numarayı. ama içi de elvermiyor; kalkıyor gidiyor bunlara n'oldu diye bakmaya. kapıyı isa açıyor (e ne de olsa tuncer'in sağ kolu) dışarıda teyzeyi 15-20 dk bekletiyor. sonra kadın içeri giriyor ve işte o zaman şahit oluyor evdeki tüm manyaklığa, ve işte o zaman öldürülen küçük kız melike teyzeye gelip ağlıyor "beni kurtar" diye. kadın şimdi diyor ki o 15 dakikada ne yaptınız, çocuklar bağlı mıydı, benden ne sakladınız?
burada bir parantez açalım, tuncer-isa-ayşe melek-havva dörtlüsü, tıpkı teyze emine'ye yaptıkları gibi hala gülbahar'ın da evini elinden almaya çalışıyorlar. bunun tam kesin tarihini bilmiyorum ama yapabilmek için bir gün kadının evini basıyorlar, tuncer kadını yere yatırıyor, isa ağzına biber gazı sıkıyor, havva ve ayşe melek de odanın kenarından olayı izliyorlar. sonunda, gülbahar'a 10 adet boş senet imzalatılıyor fakat kadın komşusunun yardımıyla bu olayı açığa çıkarıyor ve hepsi olaydan dolayı hapse giriyor, ancak en fazla 3-5 sene yatıp çıkıyorlar.
teyze bu numaraları yemedikçe tuncer bunu kendine düşman belliyor; ev ahalisini de bu kadının organ mafyası olduğuna, onların peşinde olduğuna, adamları olduğuna fln inandırıyor. bu aralar tuncer'in tamamen kontrolden çıktığı yerler çünkü ortada tuncer'i durdurabilecek güçte kimse yok. o evde kalırken, çocuklara işkence yapıyor, cinsel istismarda bulunuyor, aç bırakıyor vs. vs. sonra işler iyice kontrolden çıkıyor ve bu defa da "arabada yaşama" manyaklığı ortaya çıkıyor. bunlar büyülü diye evi bırakıp (muhtemelen tuncer orayı birine satıyor) arabada yaşamaya başlayınca meryem bence kaçmak için fırsat kolluyor. bir şekilde bir yerde attemp'te bulunduysa da yakalanıyor. o yüzden "kayboldu" denilmesinden 2 gün önce bankadaki maaşını çekebilmesi için annesine vekalet veriyor fln... yani o ara zorla meryem'e bunlar yaptırılıyor, muhtemelen ağaca bağlanma fln da kaçmaya çalışıp yakalandıktan sonra oluyor, sonra da meryem öldürülüyor çünkü tuncer meryem'i tümden kaybettiğini anlıyor. hem tuncer, hem anne, hem isa hem de sanırım o ayşe melek denen kadın olayın içinde. fatih'ten emin değilim.
1 yıl sonra, bu defa meryem'in kızı melike'ye ispirto içirip öldürme mevzusu çıkıyor ortaya. bilerek mi melike'yi öldürmek mi istiyor, melike'ye tecavüz açığa çıkacak diye korkup ondan kurtulmak mı istiyor yoksa herkese ispirto içirme manyaklığı sırasında melike 6 yaşında olduğu için bunu dayanamayıp kendiliğinden mi ölüyor bilmiyorum; ama bir şekilde melike o evde ölüyor. bütün aile biliyor. havva'nın kendi ifadesinde de anlattığı gibi melike'yi havva yıkıyor, kefenliyor fln, sonra da götürüp gömüyorlar. bu arada meryem'in büyük oğlu 9 yaşındaki recep tayyip ise kaçmış oluyor. keza aynı sıralar emine'nin anlatıp durduğu eyüp sultan'da kendi çocuğunun kaybolması mevzusu oluyor. işte bütün çocuklarda şırınga izleri, darp, dayak, cinsel istismar fln görülüyor. hepsi birbirine yakın tarihler. (2008-2009 civarı) (buralarda aklıma v. c. andrews'ın ünlü romanı çatı serisi geldi, orada da manyak bir anneanne birkaç çocuğu çatıya kapatıyordu, hatta anne bütün olayı organize ediyordu falan.... palu ailesinin hikayesini v. c. andrews görse çatı'yı baştan yazar yemin ediyorum.)
sonraaaa, yıl oluyor 2011, bu meryem'in kocasını öldürdü diye hapse giren "baba" nihayet hapisten çıkıyor; bunlara geliyor ve olanları öğreniyor. diyor ki "ayol bu ne manyaklık" ve polise gidiyor. bunlar da polise çatır çatır o 2011 ifadelerini veriyorlar.
geldik 2019'da bu ekibin ne diye müge anlı'ya çıktığına? şimdi bunlar gerçekte olayın böyle olduğunu biliyorlar ama bir şekilde insanları kandırabileceklerini düşünüyorlar herhalde... o yüzden olayı o tuncer'in eline geçiremediği teyze emine'nin üstüne atmaya çalışıyorlar. bütün aile bir olup diyor ki "biz o zaman yalan ifade verdik, aslında böyle değildi, teyze emine bize baskı yaptı."
1. bu ifadelerin polise verilmesini sağlayan baba harun nerede, öldü mü? (yazar minesota ve cansiperane uyardı, baba şizofreni teşhisiyle evde, cezai ehliyeti ise fatih'te)
2. eğer öldüyse, tuncer bunlara yine musallat olup adam da aradan çekilince "ifadeleri çekip teyzeyi suçlayacaksınız" diye sataşıp korkutuyor olabilir.
3. bunlar da artık kendilerini koruyacak hiç kimse olmadığı için tuncer ne derse aynen yapıyorlar.
4. son kilit adamsa bunların avukatı. avukat öneriyor palu ailesine müge anlı'ya başvurmasını zira bence avukat çözüyor meseleyi ama tuncer'in kendisine de bir şey yapmasından korkup (zira tuncer çocuğunu elinden alan psikologa sataşıyor, avukat da bunu biliyor) akıllıca bir hamleyle meseleyi bütün türkiye'ye duyuruyor. eğer öyleyse, avukatı yürekten tebrik ediyorum.
özetin özeti, 2011 ifadeleri doğru, cinayeti isa-tuncer-havva-ayşe melek biliyor; fatih belki hissediyor ama tam çözemiyor. ötesinde, müge anlı'yı bundan yılllaaaaaar yıllar önce çatalca cinayeti'nde takip ederdim, o da karışıktı ama bunlar hakikaten bambaşkaymış. anladım ki memlekette olaylar hepten kopmuş, ne diyeyim kadına allah sabır versin. -
21. ceren damar
son siniftaki bir sinavinda hocaya sinirlendi diye iskenceye varacak sekilde kizin canina kiyan serefsizin, bu dort sene icinde kim bilir ne taskinliklari, anormallikleri olmustur da gormezden gelinmistir. okullarda zorunlu din kulturu dersi verilecegine, zorunlu psikoloji dersi verilsin ki bu manyaklar daha cocukken farkedilip duzeltilmeye calisilsin. ha duzelmiyor mu, o zaman da toplumdan izole olacagi bir yere tikilsin. yetti artik kadinlarin, cocuklarin bu ruh hastasi manyaklardan cektigi.
-
22. ekşi itiraf
hayat çok garip ve bu sevdiğim türde bir gariplik değil.
bazen sanki tam hesabı ödeyecekken biri "2 tl farkla cenabetliğinizi xxl boy almak ister misiniz?" diye sormuş da ben fok gibi ellerimi çırparak "evet eveeeeet lütfeeeeen" demişim gibi tüm aksilikler üst üste geliyor.
bazen de sanki filmin en heyecanlı yerinde ttnet yüzünden internet gittiği halde ben anlamamışım da, boş yere ekranda hareket bekliyorum gibi... her şey kıpırtısız, donuk, aşırı sakin. öldüm mü acaba diye kontrol etme gereği duyuyorum.
arada bir markette cips alırken seneler önceki sevgilim sımsıkı götü ve çılgın kaslarıyla bir anda karşıma çıkıp bana trans yağ muamelesi yapıyor gibi.
nadiren de olsa, saçma sapan bir günde dinlenmek için oturduğum banka gelip kafasını dizime koyan köpek ya da laps diye kucağıma atlayıp "beni sevmek zorundasın" diye bakan mürebbiye kılıklı kedi gibi.
bazen "sanırım bir şey yapmayı unuttum ama neydi yaaa, bulamıyorum, umarım önemli değildir" gibi. (genelde önemlidir.) biraz b12 gibi. arada bir de "dilimin ucunda, şimdi söyleyeceğim" sanki.
en çok da birine, bir yere, bir şeye geç kalmışım gibi. evet evet, en çok bu geç kalmışlık hissini yaşıyorum. neye geç kaldığıma dair zerre fikrim yok ama umarım dünyaca ünlü bir piyanist ya da yazar olacakken zaman çizgisinin üstüne oturup her şeyi bok etmemişimdir. yaparım çünkü, tam benlik hareket. (ışınlanma ve zaman yolculuğu keşfedilse ilk denememde kendimi 3000 yılında değil bir anadolu köyünde, tezeğin içinde bulurdum çünkü neden olmasın?) -
23. burak yılmaz'ın beşiktaş'a transferi
hoşgeldin orospu çocuğu.
-
24. şeyma subaşı'nın ülkenin en güzel kadını olması
-
25. 600 lira doğal gaz faturası
kombiyi kökledim 150 lira ödedimcileri toplayan fatura. kardeş ya kümese kombi taktırmışsın, ya da ocağın en büyük gözünü açıp ailece etrafında oturuyorsunuz akşamları. 150 lira nedir 2007'den mi gönderiyorsun entryi?
-
26. apple vs huawei
huawei ön yargılı olunacak bir marka zaten değildi, adamlar yıllardır network işinde tekel gibi bir şey. 7 aydır huawei kullanıyorum bir iphone üründen daha kaliteli ve parasının hakkını daha fazla verdiği kesin, türkiye'de 7000tl'ye satılan x ile aynı hızlara sahip ve daha fazla özelliği olan p20 lite, mate 20 lite gibi cihazlar neredeyse 3'de 1 fiyatına satılıyor, ama altında 100-150.000tl'lik arabası bile olmayan her fakir gösteriş için apple fanatikliği yapıyor.
-
27. sadık çiftpınar
tam bir ptt 1. lig ad soyad kombinasyonuna sahip topcu. fener icin bicilmis kaftan.
-
28. breaking bad'in tek cümlelik özeti
"you either die a hero or you live long enough to see yourself become the villain." **
- harvey dent, gotham city, 2008. -
29. ankara'nın efsane olmuş mekanları
limon
ssk işhanı
baraka bar
gölge bar
shadow
kıtır
karum -
30. burak yılmaz
ülkeyi seviyorum diye bana terörist diyen hükumeti nasıl sevmek zorunda değilsem, beşiktaş'ı seviyorum diye de bana müşteri diyen yönetimi sevmek zorunda değilim. ne olduğunu bildiğimiz reza zarrab bayraklar önünde kurtarıcı gibi tv'de canlı yayına çıkınca tepkimi gösterdiysem, başka bir hırsızı armayı öpüp "şeref, alın teri" yazdı diye sevecek değilim. onlardan gelecek hayır, gelmesin. bu kadar net.
“bir oyuncu için takım mı bırakılır?”mış. bak bak, kibre bak. adamlar başımıza değerleri ayarlama enstitüsü kesiliyor bir de. lan tanıdığım en atatürk hayranı insanım, doğup büyüdüğüm ülkeden soğudum, arsızlar ve hırsızlar yüzünden. bana müşteri diyen, üyelik başvurumu 18 ay bekletip reddeden, quaresmalı canerli buraklı takımı gözümü kırpmadan unuturum ben. -
31. edirne'yi adrianopolis yapan belediye başkanı
yunanistan'dan turist akını alacağını zanneden değil, yunan-bulgar turist sayesinde hayatta kalan şehrin belediye başkanıdır. edirne'den haberiniz yok, atıp tutuyorsunuz. şehrin ekonomisi çökmüş durumda. kurun artmasıyla edirne'ye akın eden yunan - bulgar turistler döndürüyor ekonomiyi. çarşısı da, avm'leri de turist kaynıyor.
buna itiraz etmek, "bodrum'da niye english breakfast veriliyo yeaea" demekten farksız. -
32. izmirli kızların evlilik düşünmemesi
abimiz kendini övme tiradında arşa ulaşmış.
zeki ve muhabbeti narkoz etkisi yapan biri olduğuna istisnasız kanaat getirmiş.
tam da yeri geldi hee (bkz: düşüyor mu böyle ?) -
33. apple'ın üç ayda 452 milyar dolar kaybetmesi
altı ayda bir telefon modeli güncelleyip binlerce lira verdiğin telefonu çöpe çeviren ve böylece salak alıcılarını daha da salak yerine koyan bir şirketin zarar etme hadisesi. umarım batarlar.
-
34. müge anlı programındaki esrarengiz aile
yeğenine tecavüz eden enişte, bunu bilip ses çıkarmayan aileler, kızını teyzesinin ve dayısının oğluyla evlendirenler, çocuğuna recep tayyip ismini koyanlar, muskalar, bayat gofretlerin ambalajını değiştirip satanlar, din, allah, kitap barındıran olaydır.
ahlaksızlık diz boyu, şaşırmıyoruz. -
35. half life abartısı
o oyunun ikincisinin fizik motoru ile oyun dünyasına yön verdiğini bilmeyen yazar beyanatıdır.
-
36. 4 ocak 2019 diyarbakır'daki elektrik hırsızlığı
bölgede ilk kez olan bir olay. gerçekten çok şaşırtıcı.
-
37. james harden
bugun itibariyle sonsuz saygimi kazanmis muh-te-sem herif. hele hele hakemlerin nba tarihinin en skandal no-call'larindan biri uzerine , takiminin yarisi yokken oracle'a gidip warriors'u yenmek.. 44 sayi 10 rib 15 assist.
bu ne laaaaa -
38. palu ailesi
bu aileye bakıp herhangi bir dini unsur göremiyorum diyen yazarın tersine ben bu ailede bir sürü dini unsur görüyorum
1. havva denen kadın 2011 yılındaki ifadesinde demiş ki ; ‘’oğlum isa ve damadım tumcer evdekilerin camiye namaza gitmesini fırsat bilip meryemin cesedini tütünçiftlik te bir yere gömdü.’’
bir düşünün bu ne demek? bu kadın evde o günlerde aç susuzdu çocuklar da öyle.hatta tecavüze uğramıştı. ki bunun akabinde vefat etti.düşünün ki evdeki büyük ablanız böyle bir halde ve camiye gidiyorsunuz neden? açıklayım neden olduğunu
muhtemelen bu gerzekler ablalarının içine cin girdiğine eniştenin de onu tedavi ettiğine inanıyorlardı.öyle ki namazı cemaatle kılmanın sevabını kaçıracak anormal bir durum yok ortada.çünkü bazen insanların içine cin girer.dinimizde cin yok mu yani.yok diyen bok yer.tr deki müslümanların yüzde kaçı cine büyüye inanıyor biliyor musunuz.%100ü.sizin yüzüne karşı dinimizde yok böyle şeyler deseler de içten içe ödleri kopuyor.
neyse eve dönüyorlar ki abla evde yok.ablanın cin çıkarırken ufak bir kazaya kurban gittiğine ya da cinlerin onu öldürdüğüne ablalarını kurtaramadıklarına inanıyorlardı belki de
ama ilginçtir ki kız ölmeden kredi çektirip almışlar üzerlerine.bunun için de kendilerince mantıklı bir açıklamaları vardır elbet.
2. havva kadının başındaki başörtüsü öyle ciddi biçimde örtülmüş ki ..neredeyse yüzü gözükmüyor.çünkü biliyorsunuz saçınız bir teli dahi gözükse cehennemde yanacaksınız.çok dindarlar hem de sofular..cinlerden büyüden deli gibi korkuyorlar.kızını verdiği adam hoca.herhangi birine değil kızını değerli bir hocaya vermiş kadın yani büyü bozuyor adam .el falan da almıştır birinden .adam hoca ..
kızı hakeza güzelce örtünmüş.muhafazakar çevrede yaşıyorsanız bilirsiniz ; kapalılar bile kendi içinde kısım kısım ayrılır bazıları şal takar bazıları daha uzun eşarp takar bazıları çarşafa girer her birisi bir öncekini (eşarp takan şal takanı mesela )kendinden daha hafif /münafık olarak görür.yeterince örtünmüyordur çünkü.işte burda din unsuru var.entry e konu olan ailemiz bal gibi dindar .üstelik anadolu dindarlığı dediğimizden daha öte bildiğin siyasal islamcılık kıvamında.
3- ailedeki isimler isa, havva, fatih, meryem ve evet recep tayyip..
dindar oğlu dindar
şimdi kimse çıkıp bana dinle ne alakası var demesin.bu palu ailesini benim gözümde ilginç yapan şey onları bu hale dini inançlarının getirmiş olması.yani işledikleri suçlar dini inanlarıyla öyle bir harmoni oluşturmuş ki bunların hepsini yaparken yanlış bir şey yaptıklarını düşünmemişler.tez konusu tam yani. -
39. sıla'nın ameliyat olması
sıla mağduriyet konusunda a.k. partisiyle yarışmaya karar vermiş.
2 gün sonra rapor almayagiden birinin 2 ay sonra iç kanamadan ameliyat olması da garipsenmemeli. -
40. metro müzisyenlerinin günlük 500 tl kazanması
helali hoş olsun dediğim durumdur. türkiye; insanların kazandığı paraya göz koyan ama cebinden çalana eyvallah edenlerin ülkesi.
-
41. en güzel kitap adları
-
42. dejan lovren
ali ece maç böyle biterse elinde sopa ile ilk ingiltere uçağına atlayıp bunu dövmeye gider.
-
43. görmemişlerin yurt dışını bir halt zannetmesi
“defalarca pasaportunda kaşe basılacak yer kalmadığı için yeni pasaport almış biri olarak” mis mis ta mis mis
bsg -
44. borsanın kumar olması
borsaya hiçbir araştırma yapmadan, sadece amca oğlu veya kuzenden aldığın bilgiler ile para yatırıp 3 dakika içinde zengin olamayı bekleyen, 3 kuruş düşünce paniğe kapılıp acilen satan, 500 tl zarar ettikten sonra gelip buraya başlık açıp kumar olduğunu iddaa etmenle bu iş kumar olmuyor. açta bir hisse senedinin ne olduğunu oku. şirkete bir nevi ortak oluyorsun.
şirket hisse senedi arz talebe göre inip çıkıyor, şirketin mali durumundan gelecek yatırımlarına kadar her şey etkiliyor.
her kahvede vardır bunlardan. ilk zengin olacam diye aldığı hissedi yüzünden 1000 tl kaybetmiştir sonra kahvede sanki bana 50 yıllık borsa simsarı gibi konuşma yapar, borsa kumar der. aynen aynen kumar, apple’da blackjack masasında %8 değer kaybetmiş. -
45. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı
dertlesmeye ihtiyaci olanlari ozellikle bira esliginde hikayesini anlatacaklari besiktasa bekliyorum
tekilalar da bendenmis -
46. içlik giymişken mini etekle gezen kadınları görmek
ten rengi çorap giydiklerinde de hep argümanları da şudur: "ama o çorap sıcak tutuyor.." sanki mordor ateşi yanıyor aq.
kışın nöbette iken üzerimde içten dışa doğru sırası ile, atlet-atlet-içlik-içlik-kazak-kamuflajın üstü-içine yeleği harici olarak iliklenmiş kalın parka; altımda ise dar boxer-bol boxer-içlik-içlik-kamuflaj altı ile donma noktasına geliyordum, kadın bi ten rengi çorap giyince "aaa oha mini etekle bu havada nasıl geziyorlar yea?" dediğimizde ama o çorap sıcak tutuyor.. ne çorapmış la, bilsem nöbette ten rengi çorap giyerdim aq yerinde. şaka mısınız?
edit: ya arkadaş cidden hasta falan mısınız? ciddi ciddi hala "o çorap sıcak tutuyor" diye mesaj atıyorlar. kardeşim, canım, kadın, o çorap sözünü ettiğiniz kadar sıcak tutsa idi, asker çarşısında haki veya kamuflaj yeşili ince çorap satarlardı biz de onları giyerdik. sonrasında ise "devrem sanırım benim çorabım kaçtı, sen iki dakika yerime bak ben bi değişip geleyim" tarzı muhabbet ederdik, di mi? bu bi sektör falan olurdu, kışın patnos'ta, yüksekova'da falan askerler için çığır açardı vs? değil mi? hiç oluyor mu üstte g3 altta parizyen? olmuyor.
edit 2: lanet olsun tamam o çorap sıcak tutuyor pekala. yarın işe giderken ten rengi çorap giyeceğim. kabul ettim lütfen bana artık bu mesajı atmayın, yalvarıyorum. ayrıca güzel güzel mesaj atan güzel insanlara da buradan ayrıca teşekkür ederim, sağ olsun var olsunlar. hep gülüp hep kahkaha atsınlar.. ve kusura bakmasınlar lütfen, tek tek yetişemiyorum cevap vermeye.
hadi bakalım, buraya konuşun ve artık bunu da bir karara bağlayalım: https://www.strawpoll.me/17167140 -
47. geçmem için kopya çekmem gerekiyordu
"çekemeyince de önce dövüp sonra 2 mermi sıktım, susmayınca da 10 yerinden bıçakladım." hmmm, çok mantıklı kansız piç seni.
ikinci kez tutanak tutulduğunda okuldan atılacaksan daha ne kaşınıyorsun aq tek hücrelisi? seni yetiştiren, namusu olan o silahını orta yerde bırakan babanın da allah belasını versin. -
48. 27 yaşındaki mide kanseri anneye destek oluyoruz
başlık sığmadı tam hali 27 yaşındaki mide kanseri anneye ilaçlarını alabilmesi için destek oluyoruz kampanyası olacaktı.
önemli düzeltme: aile tarafından hesap numarasının değiştiği bilgisi iletildi.
seda hanım'ın eşinin ablasından gelen yazıyı editliyorum. yazıda eksik ve hatalı kısımlar olduğundan bahsetti kendisi, bu sebeple değiştiriyorum.
seda 27 yaşında bir anne.
bundan 8 ay önce; göbek deliğinden dışarıya taşan bir kitleyle, gittiği bir hastahanede “mide kanseri” tanısı aldı. ve ne yazık ki seda son evredeydi. onlarca doktor gezdik, türkiye’nin 4 bir yanında onkoloji adına isim yapmış doktorlara sonuçlarını gönderdik. seda mide kanseriydi ve en fazla 1 yıllık bir ömrü kalmıştı. vakit kaybetmemek adına doktoru hemen kemoterapiye başlamak istedi. 2 gün içinde kemoterapiye başladık. ilk kemoterapisinden sonra yaklaşık 1 haftalık kardiyoloji yoğun bakım sürecinden geçtik. yoğun bakım aşamasında, sürekli tedaviye devam etmek istemediğini söyleyen bir seda vardı karşımızda. o esnada gittiğimiz başka bir onkoloji profesörü “ne olursa olsun bir insanın yaşama ümidini elinden alamazsınız.” demiştii. öyle de oldu. seda tedavisine kaldığı yerden devam etmek istedi. ilacı, seda üzerinde yarattığı olumsuz yan etkilerden dolayı; değiştirildi. bünyesinin zayıflığı göz önüne alınarak, normalde tek seferde verilen kür 4’e bölünüp haftalık olarak verildi. 2. ilaç ile bir gerileme, durma yakalayamadık. 3. ilaca geçiş yapıldı. ve yine olmadı. yine yayılımının önüne geçilemedi. bu süreçte seda’ya 3 farklı ışın tedavisi programı verildi; kemiklerinde oluşan tümörlerin sebep oldukları ağrıları ortadan kaldırabilmek için. ve nihayet kemoterapi adına alternatifimiz kalmadı.
hikayenin en başından şu güne kadar altenatif tıp adına duyduğumuz her şeyi, doktorunun da bilgisi dahilinde denedik.
immünoterapi seda’nın tek ve son çaresi. seda ne olursa olsun, doktorlardan ne duyarsa duysun, fiziki ve ruhsal durumuna rağmen biran olsun pes etmedi. en dayanılmaz ağrı nöbetlerinde bile “ölmek istemiyorum” diye feryat eden bir kadın seda. çünkü seda bir anne. tanıdığınız bir diğer anneden farklı yada uçuk hayalleri yok; kızını büyütmek istiyor, kızıyla güzel anıları olsun istiyor sadece...
3 haftada bir 23.784 lira tutarında, keytruda isimli ilaç seda’nın son ümidi. ilaç sgk ödeme listesinde yok. bu ilaca ulaşabilecek maddi gücümüz yok, valilik onaylı yardım kampanyası başlattık.
hayatta her şeyin bir sebebi olduğuna, iyilik yapmanın da bir nasip işi olduğuna inanıyorum. biz bu güne kadar kendi imkanlarımızla, “allah’tan ümit kesilmez.” deyip, elimizden gelen her şeyi yaptık. bundan sonrası iyi yürekli insanların elinde...
valilik izni: https://eksiup.com/51793a7b8507
hesap no: tr72 0001 5001 5800 7308 3367 70 tuğba şahin özyılmaz
vakıfbank
aile vekili/hesap sahibi: tuğba şahin özyılmaz
0544 464 83 68 -
49. titanic'in batma sebebi
gemiyi işleten firmanın seyahat süresini kısaltmak için kaptana baskı yapması. gemi bu baskı yüzünden olması gerekenden hızlı gidiyordu. bu hız yüzünden buzdağı gemiye ölümcül yarayı açtı. geminin yola çıkması planlamanın gerisinde kalmıştır. başka bir etken geminin kömür depolarının birinde kömürün içten içe yanmaya başlaması ki bunu fark ettikleri halde müdahale edememişler: o şartlar altında yangına müdahale etmek imkansız gibiymiş. kömür yangını, geminin batmasına engel olmak için yapılan bölmenin zayıflamasına neden oluyor. gemi su almaya başlayınca yanan bölme basınca dayanamayıp patlıyor ve gemi kritik bölmenin kaybına dayamayıp (gemiye dolan su kritik düzeyi geçmiştir) ikiye bölünüyor.
yukarıda yazdığım ana nedenler, diğer nedenler tali nedenler onlar da yazılmış zaten. -
50. volkan demirel'in basın toplantısındaki masa
volkan " benim annem de türk'tu , devletime hizmete hazırım." dese kimseyi sasirtmayacak bir atmosferdeki masadır.
bilinçli yapıldıysa adicedir.
galatasaray'liyim. volkan'a kızdık ettik ama soma işçilerine sessiz sedasız yaptığı yardımlardan sonra sempati duydum adama.
kanıma dokundu lan durduk yere.