Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. bitaksi çalışanı taksicinin dehşetli rezaleti

    twitter'da iddia edilen rezalettir.

    sonuca ulaşması için buraya da koyalım.

    "lütfen paylaşır mısınız? 19.03.2017 pazar, saat 12 sularında, #bitaksi uygulamasını kullarak, bakırköy'deki evimize taksi çağardık. uygulamadan bilgilerini görebildiğimiz 34 tje 58 plakalı, barış karakaş isimli şöför geldi. sevgilimle beraber incirli'ye doğru yola çıktık. yarı yoldayken caddede kaza yapan 2 araca rastladık. araçların birinde kadın şoför vardı ve yanlarında çocukları ile tüm hava yastıkları patlamış, korkmuş şekilde bekliyorlardı, yol kapanmıştı geçemedik. taksici, camdan sert bir şekilde "bu araç kimin" diye bağırdı, kaza yapan şoför de kibarca, "ağbicim kadın sıkıştı ve korktu şuan araçları çekemiyoruz, sen yan sokaktan dön" deyince, taksici bir anda "sizi burada 30 saniyede ezerim öldürürüm, yolu açın diye çıkıştı. kaza yapanlar da biz de hayret içerisinde kaldık, yan sokaktan dön diye uyardık, bize döndü gülerek; "bunları ezeyim mi burada" diye dalga geçti ve ağız dalaşı devam etti. hemen ilerde çevik kuvvet bekliyordu, tehdit ettiği kaza yapan şöför polislere doğru koşup bizim yanımıza çağardı ve taksiciden şikayetçiyim dedi. polisler gelince biz araçtan indik. taksici çevik kuvvete de ters konuştu, polisler tarafından araçtan indirildi ve biz de polislere taksicinin haksız olduğunu, tehdit ettiğini söyledik ve yürüyerek uzaklaştık.

    tabi ki canımız sıkıldı duruma ve sonrasında #bitaksi uygulamasına olayı anlatan uzunca bir yorum yazdık. böyle bir taksicinin olarak uygulamalarında bulunmasının doğru olmadığını söyledik. sonuçta uygulamaya güvenerek kayıt olduğumuz için bilgilerimiz vardı bizi arayacaklarını, ilgileneceklerini düşündük ama bir hafta boyunca kimse aramadı. ya yetkililer görmediler ya da görseler de önemsemediler.
    bir hafta sonra yani 26.03.2017 pazar günü saat 14 sularında, yine evimize o çok güvendiğimiz #bitaksi uygulaması ile taksi çağardık. yanımızda 4000 tl'lik dövme stüdyosu malzemesi ve makinaları vardı, zaten stüdyoya doğru çalışmak için yola çıkacaktık. gelen araç bilgilerine bakmak aklımıza bile gelmedi. çünkü #bitaksi 'nin hep güvenli olduğunu düşünüyorduk. sevgilimle elimiz kolumuz poşet dolu taksiye bindik. biner binmez hareket eden şöför "beni hatırladınız" mı dedi. gelen taksici geçen hafta ki taksici idi. sok içerisinde kaldık. ve taksici giden araç içinde tehditlerine başladı. "ben bir haftadır sizi takip ediyorum, yeniden çağırmanızı bekledim, bugün çağardınız, uygulamadan sizi gördüm ve hemen geldim, bu araçtan inemezsiniz, sizi öldürücem" dedi. ve gitmek istediğimiz yere değil ters yöne doğru bizi kaçırdı. sevgilim önde, ben arkada oturuyordum. son sürat giden aracın arka kapısını açtım ve bacağımla tutarak ve düşme tehlikesini göze alarak bağırdım, "ya sağa çek dur ya da kapını kırıcam dedim", sevgilimde polisi aradı. bu sefer yine tehditler başladı, "polisi ararsan ikinizi de öldürürüm" ler devam etti. el fenerini çekmeyi ya da direksiyonu kırmayı düşündük ama son hızla giderken takla atma ihtimalimizi düşünerek vazgeçtik. ve sonunda şöför, üst caddede bulunan #birliktaksi durağının önünde durdu. hemen indik. durakta ortalama 15 taksici dışarda bekliyordu, tabi ki olacaklardan haberleri vardı, plan yapan arkadaşlarına yardım etmek için bekliyorlardı. araçtan iner inmez arbede çıktı. taksici sevgilime küfürlerle saldırdı, kendisi sevgilimin cüssesinin yarısı kadar olduğu için önce bir şey yapamadı, ben de aralarına girdim ayırabilmek adına, sonra diğer 3 taksici daha müdahale oldu, ayırmak bahanesiyle sevgilimi tuttup düşürdüler ve kafası ile yüzüne sayısız yumruk indirdiler, diğer bir kişi de beni zorla tuttu, her türlü cinsiyetçi küfürler eşliğinde darp edildik. sonrasında da bize saldıran asıl taksici çalıştığı durağın içine koştu ve bıçakla çıkıp tekrar sevgilime doğru koştu. araya girdim ve tabi ki bıçağı gören diğer şöförler de adamı tutarak zapt etmeye çalıştılar. yine sayısız ölüm tehditi duyduk, "adresinizi biliyorum, isminizi biliyorum gelicem sizi öldürücem" ler havada uçuştu. ve bizi caddenin diğer tarafına doğru ittiler. araçta bulunan tüm malzemelerimizi caddenin ortasına attılar, beni tutan adamın elinden kurtulup sevgilime doğru koştum ve caddenin karşısına geçtik, polise telefonda adres verdik. yere fırlattıları malzemelerimizi topladım, caddeden aldım ve 5 dakika sonra da polis geldi. tabi ki adamlar kaçtı. duraktaki diğer çalışanlar önce bizimle çalışmıyor dediler, sonra polis bir daha sorunca, bizim elemanımız dediler. hemen olayı anlattık, bıçak falan yok diye inkar etmeye kalktılar. polis aracı ile karakola gittik. ayaküstü olayı anlattık ve sevgilimi hastaneye sevk ettiler, darp raporu alındı. kafasında yüzünde şişlikler, kanama ve gözünde hafif görme kaybı var. sonra tekrar karakola dönüp ifade verdik. fakat polis bize inanmadı. #bitaksi uygulamasından haberleri yokmuş gibi davrandılar. taksici bilerek plan yaparak, uygulamadan görerek bizi öldürmeye gelmiş dedik ama tesadüftür diye geçiştirdiler ve ifadelerimize yazmadılar. şikayetçi olup karakoldan ayrıldık. #bitaksi uygulamasını arayarak durumu anlattım. önce ilgileneceklerini söylediler, ben de geçen hafta şikayet yorumu yazdığım' ama kimsenin ilgilenmediğini, böyle bir taksicinin uygulamalarında yer almaması gerektiğini söyledim. üstelik yazdığım yorumu şöför de yetkililer de görüyormuş o an onu da öğrendim. uygulama baştan sona saçmalıkla dolu yani. daha sonra beni yeniden arayıp, şöförün kaydının şuan için silinemeyeceğini, uygulama içinde kalacağını ilettiler. yani saçmalık üstüne saçmalık yaşadık. güvenliymiş gibi görünürken ama hiçbir şekilde öyle olmayan #bitaksi uygulaması bizi koruyamamakla kalmadı hem de sonrasında yapması gerekeni de yapmadı. aynı şöför muhtemelen şuan bile trafikte. geçen haftaki olay, bizim olay, kim bilir başka ne vukuatları var ama aramızda geziyor. ve şimdi can güvenliğimiz yok, hem taksici hem de tüm taksi durağı #bitaksi uygulaması sayesinde ev adresimizi biliyor. şuan evimizde kalamıyoruz. maddi manevi zarara uğradık. aletlerimiz kırıldı, bir kısmı kayboldu. şikayetimizden vazgeçmeden sonuçlanmasını bekleyeceğiz. ama daha ifade verirken bile inandıramadığımız için bir ceza alacağını sanmıyoruz, en azından sosyal medyadan duyurarak bu hiçbir güvenliği olmayan uygulamayı insanların kullanmamasını sağlayabiliriz diye düşünüyoruz. destekleriniz için şimdiden teşekkürler. "

    edit : olayla ilgili şöyle bir güncelleme olduğu iddia ediliyor:

    "#bitaksi uygulamasının sahibi beni birebir arayarak özür diledi, taksiciyi ve olayla ilgilenmeyen tüm çalışanlarını işten çıkaracaklarını bildirdiler. ayrıca da maddi manevi tüm zararımızı karşılayacaklarını bildirdiler. paylaşıp duyulmasını sağlayarak yanımızda olan herkese binlerce teşekkürler. adli dava sürecek, ceza alana kadar peşini bırakmayacağız."

    umarım gaz alınmıyordur. gerçekten gerekli yaptırımlar uygulanır ve maddi zarar da yokuşa sürmeden karşılanır...

  • 2. rte'nin hayır çadırını ziyaret etmesi

    demek ki onun da kafası karışık.

  • 3. nişanlandım diye iş yerinde çikolata dağıtan kadın

    sevincini paylaşmış kadın, kimi niye geriyor anlamadım. ilk işe girişte, evlenince ve nişanlanınca dağıtılır bu tarz şeyler. sevinç paylaşmaktır, gelenektir.

  • 4. rte anamın üstünde yakalansa o.....luk anamdadır

    ne çocuğu olduğunun ilanıdır.

  • 5. ygs 2017

    yüksek puan alamayıp kazanamazsanız üzülmeyin. bu ülkenin cumhurbaşkanlarına da ihtiyacı var.

  • 6. 28 mart 2017 halkbank ceosunun abd'de tutuklanması

    (bkz: deliğe süpürmeyin kullanın)
    (bkz: bir abd projesi olarak akp)
    (bkz: bop eşbaşkanı)
    (bkz: yahudi cesaret madalyası)

    aktroller yine salyalarına hakim olamayarak, içinde bol bol 'siyonistler, illumünati, karper üçgen peyniri, koduk mu rockefeller'e, kahrolsun amerika, kalleş vatan hainleri, pis fetöcüler, adi pkk'lılar, cehape, üçüncü köprü, bizi çekemiyorlar ayol' tabirleri geçen cümleler kurmuşlar.

    amına koyduğumun salakları sizi. daha kime, 15 senedir neye oy verdiğinizi bilmiyorsunuz. kör cehaletiniz, mide bulandıran biat hevesiniz ve allahın belası çomar zihniyetinizle 15 senedir ülkenin ebesini siktiniz ebesini. bir kere dönüp düşünmüyorsun. acaba bende de hata var mı diye? acaba ben de milyon dolarlık kol saati takmak isteyen, paracıkları sıfırlayan, ayakkabı kutularında saklayan adamları savunuyorum, bir yerde yanlış yapmış olabilir miyim diye bir kere düşünmüyorsun. varsa yoksa tek derdiniz bir adam. sırf kendi çıkarı için pkk ile masaya oturmuş, sikik suriye politikası yüzünden sınırlarında kürdistan kurulmuş, amdan götten uydurulmuş fetö davaları ile dünyanın en güçlü ordularından birisini teröristlere teslim etmiş, akrabaları zengin olsun diye ışid'e göz yummuş, bizzat türkiye sınırları içinde palazlanmasına neden olmuş bir adama toz kondurmuyorsunuz. herkes ama herkes suçlu. herkes ama herkes vatan haini. oysa siz sütten çıkmış ak kaşıksınız!

    delikten süpürülmeyip kullanılan bir partinin artık üzerine sifon çekilmesi olayıdır. abd sizi başa getirirken, times dergisine kapak yaparken iyi. abd yediğiniz bokların hesabını sorarken, kötü. pezevenkle yatağa girersen, kevaşe olup çıkarsın. bunu bacaklarını açmadan önce düşünecektin. para çok tatlıydı tabi, düşünemedin.

  • 7. 28 mart 2017 kemal kılıçdaroğlu cnntürk yayını

    hakan çelik ve hande fırat adlı 2 adet çok iyi gazeteci ile yapılmaktadır. bir gazetecinin yapması gerektigi gibi konuklarını çok iyi darlıyorlar.

    ancak bu sektörde yeni sanırım bu ikili. ilk defa göruyorum böyle gazetecilik yaptıklarını. işlerinde bu kadar iyi olan insanları tayyip erdogan karşısına da çıkartmalılar aslında. geçen hafta hakan çelik' in tıpatıp benzeri vardı mesela, hep yalaklık peşindeydi.

  • 8. rte'nin diktatör olmadığı gerçeği

    “cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. sadece seçim yaptığını zanneder. cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır.”

    nietzsche

  • 9. 3 aydır geçmeyen baş dönmesi ve kusma

    (bkz: up)

    sıçtığın boku söylemeden anlat gibi başlıkların açıldığı böyle bir ortamda bu başlık formata uyup uymamış çok mu dert? gayet formata uygundur.

    evet sözlüğün sevgili doktorları. konuyla ilgili yardımlarınız bekleniyor.

  • 10. survivor 2017

    anıl garip garip cümleler kuruyo sorular soruyo. kafası orda değil gibi. hem de aşırı sakin. adada kenevir mi buldu acaba

  • 11. danla bilic'in şişman olması

    (bkz: danla bilic kim amk)

  • 12. kokusu yaşam sevincini arttıran şeyler

    pudra kokusu! nedeni annem.

    kendisini küçük yaşımda kaybettim, beni canım üvey annem yetiştirdi. bu yüzden annemle ilgili anılarım olağan ölçüde acı esintisi taşıyan anılardan çok farklıdır. o anneliğin en kolay safhasını yaşadı; bir ergenle uğraşma zorluğu ile yüzleşmediği için hep güler yüzlü, verici ve pozitif olarak hatırlandı. azgınlık dönemimin ahmaklıklarını üvey annem çekti/taşıdı.

    annemi hatırladığım zamanlarda pudralar “taş pudra” değildi. böyle bir icat çıkmamıştı henüz. pudra, tıpkı un gibi bir şeydi ve kocaman bir ponponla sürülürdü. annem haftanın bazı geceleri süslenip püslenir ve babamla bir yerlere “gezmeye” giderdi. ancak o gitmeden önce her anından büyük zevk aldığım uzunca bir “hazırlanma ritüeli” yaşanırdı.

    o büyülü süreci çok net hatırlıyorum: gözlerini biraz şakacı, biraz işveli bir halde süzerek gülüşler içinde "bütün sütyenlerim notrağnaaa" (nasıl yazıldığını ve hala olup olmadığını bilmediğim bir marka) derken, diğer yandan saçlarımı karıştırarak taktığı sütyen... yere konduğunda dimdik duran belenli (balinalı) korse (ki, bu acayip şeyin böbrek katili olduğu sonradan ortaya çıktı)... tellere geçen bir plastik ile düşmesi engellenen gerçek anlamı ile ipek (naylon çorap yoktu belki de daha o zamanlar) çoraplar... bu ters yönlü strip-tease’in her ayrı safhasına hayat veren kadınsı ünite, annem yokken gizlice koklayacağım farklı arkadaşlardı.

    annemin hazırlanma sürecinin üzerimde erotik duygular yarattığını ise yıllar sonra çözdüm.

    anaerkide anneye ve babaya duyulan erotik duygular (tıpkı psikoloji biliminde olağan karşılanması gibi) -tabii ki yaygın moral değerler sınırında- doğal addedilir. ben de o minik yaşımda, benzersiz bir iyi niyet ve saflıkla, riyasız, hesapsız, çıkarsız, saldırganlıktan, elde etme itkisinden uzak, ama coşku dolu, belki de erkek meleklere özgü bir uyarı içinde, ona doymazcasına bakar dururdum.

    bu yarı çıplak dönemi ise makyaj süreci izlerdi. tuvalet masasının önünde yeşil göz farını (o devirde eye shadow denilen toz göz boyası icat edilmemişti; gözler, tıpkı ruj gibi dibinden çevirince yükselen renkli batonlar olan "farlarla" boyanırdı) göz kapaklarına sürer, sonra da kocaman pudriyerini açar ve yine kocaman bir ponponla sadece yüzüne değil, tüm dekoltesine pudra sürerdi... demem hatalı olacak... pudra üfürürüdü... çünkü onun pudralanması ardından her taraf incecik, ten rengi bir toz örtüsü altında kalırdı. bu “püfürtme” sonrası pudranın hoş kokusu odanın her yanına dağılır; bu kokuya eşlik eden annemin bedeninden yayılan feromonlara karışır, beynimde erişkinliğimde nadiren yaşayacağım -salt mutluluğa endeksli- bir balo tertip ederdi.

    annem “süslenirken” yere bağdaş kurar oturur, hiç bıkmadan onu izlerdim. belki de o gizli uyarılmışlığın dürtmesi ile, kadınların güzelleşme merasimine her zaman büyük saygı duydum.

    çok bakımlı bir hanımdı annem; öyle ki vefat ettiğinde -uzun süre hastahanede yatsa da- ayaklarının pedikürlü ve tırnaklarının boyalı olduğunu hatırlıyorum. onun yanına giren yakın arkadaşları aseton istemişlerdi ojeyi silmek için. ölüme bile güler yüzle, tıpkı bir yolculuğa gider gibi gitti. zaten yıllar önce doktorlar yapılacak bir şeyin kalmadığını, “gönlünün hoş tutulmasının gerektiğini” söylediklerinde onun gönlünü hoş tutacak aile efradı karşısında şakır şakır ağlarken annemin “a, a; ne ağlıyorsunuz, ölecek ben değil miyim? ölmeyeceğim diyorum size!” diye kahkaha attığını herkes anlatırdı. haklı çıkmış, hatta birkaç yıl sonra bir çocuğu olmuştu... o da bendim.

    ek süresi bittiğinde hala neşeliydi. acılarla başa çıkmaya uğraşırken “ben bir söylerim, bin gülerim, aldırmam” diye babama cesaret vermeye çalıştığını hatırlıyorum. hasta yatağında, önüne gelen tatsız yemekleri yemeye çalışırken üzerindeki dantellerle dolu -ölümcül hastalıktan dolayı hastahanede yatmakta olan bir hastaya- hiç de uygun olmayan geceliği içinde tam bir madonnaya benzerdi... madonna gibi uyudu ve gidiverdi.

    kadınların güzelleşmeleri için bunca emek vermelerine saygı duymayı ve en önemlisi bu çabayı desteklemeyi annem o şen-şatır hali ile öğretti bana. bu yüzden çok, ama çok sevdiğim ilk eşime onun aşkını en derinden hissettiğim anlarda “pudra ponponum” derdim.

    güzellik... şenlik... annelik... pudra kokusu bana göre bu kutsal üçleme.

  • 13. seksten zevkli aşktan güzel sevgiden değerli şey

    - uyku varken dalınan uyku.
    - susamışken içilen su.
    - açken yenilen yemek.
    - üşümüşken ısınmak.
    - sıcaktan bunalmışken serinlemek.
    - özlemişken kavuşmak.
    - yorulmuşken dinlenmek.

    çünkü hayatımızdaki şeylerin değerini olmadığı zaman anlarız. ihtiyacımız olduğunda değeri artar. üstte yazdıklarımın sadece fiilini ele aldığınızda o kadar da anlamlı olmadığını görürsünüz. aç değilken tıka basa dünyanın en kaliteli restoranında yemek yesen bile asla günlerce belki de haftalarca -mesela bir adada- aç kaldıktan sonra bulup yediğim her hangi bir yemek kadar haz vermez. o an bayat bir ekmek parçası bulsan bile aşırı değerlidir.

    2 litre su içtikten sonra içtiğin bir bardak su sadece seni şişirir. ama 12 saat hiç su içmedikten sonra içtiğin ilk bardak su sana dünyaları verir.

    edit: imla

  • 14. 28 mart 2017 jet fadıl'ın tahliye edilmesi

    yine geldi projelerin efendisi.

    icerdeki gunlerini iyi degerlendirdigini ve yeni projeleri kafasinda sekillendirdigini tahmin etmek zor degil. almanyadaki gurbetcileriminizin de hesaplari dolmustur herhalde son iki yilda. bu dev projeleri finanse etmeye can atiyorlardir.

  • 15. referanduma katılım az olursa erdoğan istifa eder

    hahahaahhaahha.

    tanım: olmayan olay. milletin aklıyla da dalga geçmeyin.

  • 16. bana hayır demem için bir sebep söyleyin

    "ulan" diye konuşan imam-hatipli laz kırosundan başkan olamayacağı için hayır. yeterli mi ?

  • 17. et yemekle tecavüz etmek arasında bir fark yok

    merhaba. bu konuda kendimle bir röportaj yaptım. evet. kendimle. çünkü olayın mantıklı ve mantıksız yanlarını ancak kendimle çelişe çelişe bulabileceğimi düşündüm. başlıyoruz.

    -merhaba sefer bey. ömür gedik'in "etçilim her canlıyı yerim demekle erkeğim istediğime tecavüz ederim arasında bir fark görmüyorum" sözü hakkında ne düşünüyorsunuz?

    + merhabalar. ilk olarak mantıken çok hatalı bir söz. denklem olarak iyi kurulamamış.
    tecavüz "karşılıklı rıza olmadan cinsel ilişki" demek. bunun pozitif hali ise malumunuz "karşılıklı rıza ile cinsel ilişkiye girmek"tir. et yeme konusunun ise pozitif bir karşılığı olmadığı için karşılıklı rıza arayamazsınız. hiçbir danaya "abi biz seni biftek yapmayı düşünüyoruz, rızan var mı" diyemezsiniz.

    -biraz açabilir misiniz?

    + bu sözünüz çok yanlış anlaşılabilir (kahkaha atar) (benden yüz bulamayınca toparlanıp devam eder) yani birinci durum çok basit bir denklem ile pozitif hale dönüşebilir. ikinci durum, yani et yemek ise tamamen biyolojik bir durum. bir iyi ve bir kötü yok denklemde. yani sırf ceylan yiyor diye bir kaplana "orospu çocuğu kaplan, senin ben tiyniyetini sikeyim" deme durumunuz yok.

    -peki, insan nasıl tecavüz etmemeyi tercih edebiliyorsa, et yememeyi de tercih edebilir. buna ne dersiniz?

    +eyvallah derim. ama biyolojisine sadık kalarak et yemeye devam etmesi onu kötü yapmaz.

    -e peki tecavüz de aslında bir biyolojik durum değil mi? insanın tek yaşam amacı genini devam ettirmek sonuçta. ve tecavüz de bu amaca hizmet ediyor. yani bu durumda tecavüzü ve et yemeyi biyolojik anlamda benzer temellere oturtabiliriz. yani ikisi de fizyolojik olarak benzer eylemler haline geliyor.

    +bu sefer siz açın biraz (güler).

    -şöyle ki: birinci konu gen aktarımı. bunun bir pozitif bir de negatif yöntemi var. pozitif yöntemi karşılıklı rıza ile. negatifi ise malumunuz rızasız şekilde. ikinci konu ise kendi yaşamını devam ettirmek için yemek yemek. bunun da bir pozitif bir de negatif yöntemi var. et yemek ve et yememek. sonuçta nasıl ki tecavüz etmeden de gen aktarımı yapabiliyorsak, et yemeden de hayatta kalabiliyoruz.

    +bir saniye (sigara sarar). (sigarasından derin bir nefes alır) siz diyorsunuz ki et yemek negatif ve rızasız bir hayatta kalma, yaşama yöntemi. yanıldığınız nokta da burası işte. aynı analoji ile başka herhangi bir canlıyı yemenin de size negatif olduğunu söyleyebilirim. sonuçta dereotunu yerken de onun rızasını almıyorsunuz. bu bağlamda tüm hayatta kalma yöntemlerini rızasız bir hale getiriyorsunuz.

    -eh bir nevi. bana kalırsa ot yemek et yemeye göre kötünün iyisi. her iki durum da bana aslında kötü geliyor. her iki durumda da kendi hayatımın devamı için başka bir hayatı sonlandırmam gerekiyor.

    +ve işte en büyük hatanız. hatanız şu: hayatın bir döngü olduğunu anlayamamış olmanız. evrendeki her enerji bir şekilde ve sürekli başka bir enerjiye dönüşüyor. hiçbir hayat sonlanmıyor. sadece dönüşüyor. hiçbir enerji kaybolmuyor. sadece dönüşüyor. bunu anladığını zaman aslında çoğu şeyin anlamsız olduğunu da anlayacaksınız. ben, sen, dereotu, dana, küçük oğlak, dağdaki nine, kerim abdül cabbar... hepimiz bir yerden sonra zaten başka canlıların besin ve enerji kaynağı olacağız zaten. bizler bu döngünün sadece küçük parçalarıyız. önemsiziz.

    -e peki o zaman tecavüz de mi önemsiz?

    +öyle bir şey demedim. tecavüzdeki faydalanma ile yemek yemedeki faydalanma gerçekten çok farklı konular. tecavüz zannettiğiniz gibi "tamamen" bir gen aktarımı değil. bir cinsel faydalanma. insanlar her cinsel davranışını genini devam ettirmek için gerçekleştirmez. öyle olsaydı mastürbasyon diye bir şey olmazdı.

    -e ama yemek yemede de her davranış hayatta kalmak için değil. hatta artık çoğu zevk için. zevk için olmasaydı nusret diye bir adam bu kadar popüler olabilir miydi?

    +işte burada size biraz hak verebilirim. yemek yemenin veya et yemenin bu kadar pornografik hale getirilmesine ben de karşıyım. ki zaten food-porn denilen akım da tamamen bunu temsil ediyor. ki içinde et olmasa bile her yönüyle bence rahatsız edici. yemek yemenin bu kadar estetize edilmesi ya da pornografi haline dönüştürülmesi tamamen hatalı. ama işte bu da bizim estetik kaygılarımızdan ileri geliyor. ki bu da bizi sanatın aslında kötü bir şey olduğuna getiriyor.

    -oraya nasıl geldiniz yahu?

    +dünyadaki hemen her kötü şeyin müsebbibi aslında sanattır. bizim estetik kaygılarımızdır. estetik kaygı denilen şey aslında yaşamı farkında olmadan daha az yaşanabilir hale getirmeye çalışmamızdan başka bir şey değildir. sonuçta kutu şeklinde bir araçla da hayatımızı kolaylaştırabilecekken 1.000 beygirli 350 km yapabilen araçlar yapmamızın sebebi budur. 10.000 insanı tek binaya toplayıp kalan kısımları tarım ya da hayvancılık için kullanabilecekken doğaya bu kadar düzensiz yayılmamızın sebebi de budur.

    -ayn rand - the fountainhead'ten bahsediyorsunuz sanki biraz.

    +biraz.

    -bence hem konu çok dağılıyor hem de geç oldu. ki bence ömür gedik bile bu sözü söylerken bu kadar geniş düşünmeye çalışmamıştır. çok dağıldık. yatalım isterseniz.

    +beraber mi (kahkaha atar)?

  • 18. bitaksi

    hakkında yazılan doğruysa bir daha kullanılmaması gereken uygulamaymış. oysa ki sırf tüm bilgilerini görüyorum da puan veriyorum da güvenli de o bu diyerek durağa 50 mt ötede durarak buradan çağırıyordum taksiyi.

    ----
    19.03.2017 pazar, saat 12 sularında, #bitaksi uygulamasını kullarak, bakırköy’deki evimize taksi çağardık. uygulamadan bilgilerini görebildiğimiz 34 tje 58 plakalı, barış karakaş isimli şöför geldi. sevgilimle beraber incirli’ye doğru yola çıktık. yarı yoldayken caddede kaza yapan 2 araca rastladık. araçların birinde kadın şoför vardı ve yanlarında çocukları ile tüm hava yastıkları patlamış, korkmuş şekilde bekliyorlardı, yol kapanmıştı geçemedik. taksici, camdan sert bir şekilde “bu araç kimin” diye bağırdı, kaza yapan şoför de kibarca, “ağbicim kadın sıkıştı ve korktu şuan araçları çekemiyoruz, sen yan sokaktan dön” deyince, taksici bir anda “sizi burada 30 saniyede ezerim öldürürüm, yolu açın diye çıkıştı. kaza yapanlar da biz de hayret içerisinde kaldık, yan sokaktan dön diye uyardık, bize döndü gülerek; “bunları ezeyim mi burada” diye dalga geçti ve ağız dalaşı devam etti. hemen ilerde çevik kuvvet bekliyordu, tehdit ettiği kaza yapan şöför polislere doğru koşup bizim yanımıza çağardı ve taksiciden şikayetçiyim dedi. polisler gelince biz araçtan indik. taksici çevik kuvvete de ters konuştu, polisler tarafından araçtan indirildi ve biz de polislere taksicinin haksız olduğunu, tehdit ettiğini söyledik ve yürüyerek uzaklaştık. tabi ki canımız sıkıldı duruma ve sonrasında #bitaksi uygulamasına olayı anlatan uzunca bir yorum yazdık. böyle bir taksicinin olarak uygulamalarında bulunmasının doğru olmadığını söyledik. sonuçta uygulamaya güvenerek kayıt olduğumuz için bilgilerimiz vardı bizi arayacaklarını ilgileneceklerini düşündük ama bir hafta boyunca kimse aramadı. ya yetkililer görmediler ya da görseler de önemsemediler.
    bir hafta sonra yani 26.03.2017 pazar günü saat 14 sularında, yine evimize o çok güvendiğimiz #bitaksi uygulaması ile taksi çağardık. yanımızda 4000 tl’lik dövme stüdyosu malzemesi ve makinaları vardı, zaten stüdyoya doğru çalışmak için yola çıkacaktık. gelen araç bilgilerine bakmak aklımıza bile gelmedi. çünkü #bitaksi ‘nin hep güvenli olduğunu düşünüyorduk. sevgilimle elimiz kolumuz poşet dolu taksiye bindik. biner binmez hareket eden şöför “beni hatırladınız” mı dedi. gelen taksici geçen hafta ki taksici idi. şok içerisinde kaldık. ve taksici giden araç içinde tehditlerine başladı. “ben bir haftadır sizi takip ediyorum, yeniden çağırmanızı bekledim, bugün çağardınız, uygulamadan sizi gördüm ve hemen geldim, bu araçtan inemezsiniz, sizi öldürücem” dedi. ve gitmek istediğimiz yere değil ters yöne doğru bizi kaçırdı. sevgilim önde, ben arkada oturuyordum. son sürat giden aracın arka kapısını açtım ve bacağımla tutarak ve düşme tehlikesini göze alarak bağırdım, “ya sağa çek dur ya da kapını kırıcam dedim”, sevgilimde polisi aradı. bu sefer yine tehditler başladı, “polisi ararsan ikinizi de öldürürüm” ler devam etti. el fenerini çekmeyi ya da direksiyonu kırmayı düşündük ama son hızla giderken takla atma ihtimalimizi düşünerek vazgeçtik. ve sonunda şöför, üst caddede bulunan #birliktaksi durağının önünde durdu. hemen indik. durakta ortalama 15 taksici dışarda bekliyordu, tabi ki olacaklardan haberleri vardı, plan yapan arkadaşlarına yardım etmek için bekliyorlardı. araçtan iner inmez arbede çıktı. taksici sevgilime küfürlerle saldırdı, kendisi sevgilimin cüssesinin yarısı kadar olduğu için önce bir şey yapamadı, ben de aralarına girdim ayırabilmek adına, sonra diğer 3 taksici daha müdahale oldu, ayırmak bahanesiyle sevgilimi tuttup düşürdüler ve kafası ile yüzüne sayısız yumruk indirdiler, diğer bir kişi de beni zorla tuttu, her türlü cinsiyetçi küfürler eşliğinde darp edildik. sonrasında da bize saldıran asıl taksici çalıştığı durağın içine koştu ve bıçakla çıkıp tekrar sevgilime doğru koştu. araya girdim ve tabi ki bıçağı gören diğer şöförler de adamı tutarak zapt etmeye çalıştılar. yine sayısız ölüm tehditi duyduk, “adresinizi biliyorum, isminizi biliyorum gelicem sizi öldürücem” ler havada uçuştu. ve bizi caddenin diğer tarafına doğru ittiler. araçta bulunan tüm malzemelerimizi caddenin ortasına attılar, beni tutan adamın elinden kurtulup sevgilime doğru koştum ve caddenin karşısına geçtik, polise telefonda adres verdik. yere fırlattıları malzemelerimizi topladım, caddeden aldım ve 5 dakika sonra da polis geldi. tabi ki adamlar kaçtı. duraktaki diğer çalışanlar önce bizimle çalışmıyor dediler, sonra polis bir daha sorunca, bizim elemanımız dediler. hemen olayı anlattık, bıçak falan yok diye inkar etmeye kalktılar. polis aracı ile karakola gittik. ayaküstü olayı anlattık ve sevgilimi hastaneye sevk ettiler, darp raporu alındı. kafasında yüzünde şişlikler, kanama ve gözünde hafif görme kaybı var. sonra tekrar karakola dönüp ifade verdik. fakat polis bize inanmadı. #bitaksi uygulamasından haberleri yokmuş gibi davrandılar. taksici bilerek plan yaparak, uygulamadan görerek bizi öldürmeye gelmiş dedik ama tesadüftür diye geçiştirdiler ve ifadelerimize yazmadılar. şikayetçi olup karakoldan ayrıldık. #bitaksi uygulamasını arayarak durumu anlattım. önce ilgileneceklerini söylediler, ben de geçen hafta şikayet yorumu yazdığımı ama kimsenin ilgilenmediğini, böyle bir taksicinin uygulamalarında yer almaması gerektiğini söyledim. üstelik yazdığım yorumu şöför de yetkililer de görüyormuş o an onu da öğrendim. uygulama baştan sona saçmalıkla dolu yani. daha sonra beni yeniden arayıp, şöförün kaydının şuan için silinemeyeceğini, uygulama içinde kalacağını ilettiler. yani saçmalık üstüne saçmalık yaşadık. güvenliymiş gibi görünürken ama hiçbir şekilde öyle olmayan #bitaksi uygulaması bizi koruyamamakla kalmadı hem de sonrasında yapması gerekeni de yapmadı. aynı şöför muhtemelen şuan bile trafikte. geçen haftaki olay, bizim olay, kim bilir başka ne vukuatları var ama aramızda geziyor. ve şimdi can güvenliğimiz yok, hem taksici hem de tüm taksi durağı #bitaksi uygulaması sayesinde ev adresimizi biliyor. şuan evimizde kalamıyoruz. maddi manevi zarara uğradık. aletlerimiz kırıldı, bir kısmı kayboldu. şikayetimizden vazgeçmeden sonuçlanmasını bekleyeceğiz. ama daha ifade verirken bile inandıramadığımız için bir ceza alacağını sanmıyoruz, en azından sosyal medyadan duyurarak bu hiçbir güvenliği olmayan uygulamayı insanların kullanmamasını sağlayabiliriz diye düşünüyoruz. destekleriniz için şimdiden teşekkürler.
    ----

    paylaşımın linki

  • 19. bitaksi uygulamasını siliyoruz kampanyası

  • 20. ali ağaoğlu'nun bbc röportajı

    ali ağaoğlu kimdir,

    itü inşaat mühendisliği'nden mezun olup, ikinci üniversitesi olan boğaziçi mimarlık'tan fakülte birincisi olarak 2. lisansını yapmış,

    yetmemiş,

    cambridge'de üzerine master yapmış,

    yetinmemiş baba mesleği olan müteahhitliği fahrileştirmiş ve yüksek inşaat mühendisi sıfatıyla türkiye'de sektöre ilişkin dünyaya örnek olacak proje ve çalışmaları ile bbc'de bu röportajı layıkıyla vermiş ve göğsümüzü kabartm....

    ..şaka lan şaka, yüzüm kızardı izlerken..adam bildiğin lise terk.

    şimdi özeleştiri yapalım ve bu adamın (!) bbc'ye röportaj vermesinin sorumlusunu bulalım,

    sen olabilir misin kardeşim?

    3+1 bir daireye 2.000.000,00 tl veren sende kabahat var mıdır! (bkz: maslak 1453).

    emlakçı, müteahhit gibi komprador ve komisyoncuların servetine servet katanlar kim kardeşim? bu aracılar kuveyt kralicesinin değil konut piyasanın anasını s.kmekle kalmadı, kendi işçisini, çalışanını malları da yaptılar nihayet..

    ..kabahat senin demeye dilim varmıyor ama,
    ..kabahatin çoğu sende be güzel kardeşim!

  • 21. diyanetin 6.5 milyarlık bütçeyi az bulması

  • 22. ingilizcedeki en tahrik edici kelime

    kesinlikle succubus.

    okunuşu

    zaten kelime anlamı olarak erkekleri rüyada tahrik eden dişi iblis, daha ne olsun *

    succubus

    edit: başrolünde bir succubus'un olduğu "lost girl" dizisi.

    chuckal teşekkürler.

    gil estel ekleme yaptı, kökeni latince.

    bir ankete daha ne kadar bilgi koyabilirim onu da bilmiyorum.

  • 23. ekşici kadınların ekseriyetle çirkin olması

    (bkz: başlık açıp müstesnaya yürümek)

    ekşici kadınlarla buluşmadım, ekşici erkeklerle de buluşmadım, çöpçatan şeysi olarak görmediysem sözlüğü demek ki. yazanların çirkin, güzel, yakışıklı, tipli, tipsiz olması neden ilgilendirir insanları anlamam.

  • 24. suriyelilere 25 milyar dolar harcadık

    evlenmeden önce öğrenci evlerimizi boşaltmak istedik. eşim birileri aracılığı ile suriye'li birilerine eşyaları verebiliriz dedi. iki ev dolusu eşya var düşünün. gelen adamlar ne yaptı dersiniz? sadece beğendiklerini aldılar. o eski, bundan bizde var, şu baya kullanılamaz hale gelmiş vs. sinirlendik tabi. ertesi gün bazı eşyaları çöpe atarken eski toros kullanan bir abiyi plastik şişeleri toplarken gördüm. dedim ki abi evi boşaltıyorum gel bak ihtiyacın olan var ise al. o torosa ne kadar eşya sığdırdık anlatamam. adam da binlerce kere dua ve teşekkür etti.

    bunu neden anlattım ona geleyim. senin vatandaşın çöpten şişe topluyor ve sorgusuz sualsiz kendisine önerilen bütün eşyalara muhtaç. ama suriye'liler seçip beğenip öyle alır hale gelmiş ve üstüne üstlük milyarlarca dolar harcadık diye övünüyoruz. keşke önce kendi vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını giderebilsek de sonra diğerlerine de yardım etsek.

  • 25. evi arabası olmadığı halde evlenmeyi düşünen erkek

    evlendikten 9 sene sonra araba, 17 sene sonra da ev sahibi oldum. bunlara sahip olma mutluluğunu eşimle, çocuklarımla birlikte yaşadım. 3 yaşındaki kızımın "kırmıjı arabamış" diyerek arabaya koşması hala aklımdadır. ev sahibi olduktan iki ay sonra diğer çocuğumun "babacığım kira vermeden bir evde oturmak nasıl bir duygu" diyen sevinç dolu sorusu hala kulaklarımda...

    çok dangalak insanlarsınız, bazılarınızın hayata dair fikirlerinizin bok kadar değeri yok...

  • 26. gavura vurur gibi evet mührü basan gurbetçi

    "ekşici sürünün rahatsız olacağı adamdır."

    lan mal! gavurun ekmeğini yiyip* suyunu içip bokunu temizleyen çomarların "gavura vurur gibi" benzetmelerinden elbette rahatsız olacağım. amk beyinsizi orda gavura vurdurur, sonra reyiz sayfalarında şov yapar. işte bu yüzden çomar diyoruz ya size.

  • 27. ekşi itiraf

    pazartesi günü doğum günüm.
    aynı gün çok yakın bir arkadaşımın da doğum günü.
    yaklaşık 9 gün sonra da başka bir yakın arkadaşımın doğum günü ve
    geçen hafta pazar da bir başka arkadaşımın doğum günüsüydü.

    geçen haftaki arkadaşın doğum günü için taa istanbuldan sevgilisi kalktı geldi. müthiş bir sürpriz hazırladı falan kız nasıl mutlu oldu. biz de güldük eğlendik mutlu olsunlar, ne tatlılar dedik falan.

    sonra birkaç gün önce aynı gün doğduğumuz arkadaşın sevgilisi parti düzenlemekten bahsetti. birkaç ortak arkadaşımıza demiş benimle sevgilisine beraber kutlama yapıp ortak arkadaşları toplama şeklinde. kesinlikle kabul etmeyeceğimi ısrar ederse o gece gelmeyeceğimi falan da söyledim ama ısrar ediliyor.

    ve benim doğum günümden sonra doğum günü olan arkadaşın erkek arkadaşı da çok hoş bir hediye ve kutlama için yardım istedi falan filan.

    ben hayatımda kendimi bu kadar silik hissetmemiştim. bu kadar yalnız hissetmemiştim. kıskanmak değil de içim burkuluyor. benim için bir şeyler yapmaya uğraşan kimse yok ya. üzülüyorum ister istemez.

    yalnızlık zor. hele ki etrafındaki herkes çiftken yalnız olmak daha bir zor.

    uyku da tutmadı zaten. sabah 9.00'da vizem yokmuş gibi kendimi üzdüğüm şeyler bunlar. ***

  • 28. almanya'da mit'in casusluğunun ortaya çıkması

    olaylar su sekilde gelisiyor:

    - mit, fetoculeri izliyor videoya aliyor ve almanyadaki adreslerini tespit ediyor.
    - elde edilen bilgiler alman istihbarati ile paylasiliyor.
    - almanlar, elde edilen bilgi/kanitlari inceleyip yorum yapacaklarina mit'i sucluyor nasil almanya'da bizden izinsiz istihbaratcilik yaparsin.
    - almanlar, bilgileri elde edilmis fetoculeri uyarip, mit sizi izliyor turkiyeye giderseniz tehlikeli olabilir diyor.
    - hala daha mit'in bu bilgileri nasil elde ettiklerini arastiriyorlar. supheli imamlar.

  • 29. fadıl akgündüz

    bir adam aynı tip insanları 3-5 kere silkeleyip, her seferinde en fazla 3-5 ay içeride yatıp çıkabiliyorsa; o adam dahidir. haydi büyük üstat! yeni helal projelerini bekliyoruz. *

  • 30. müteferrika e-kitap ağı

    farkı, resim sergisinde ressamın eserinin fotoğrafını çekip eve götürmektir.

  • 31. fesih yetkisinin neresi yanlış

    bugün başbakanın meclisi feshedebilmesi ne kadar doğrudur? binali yıldırım bugün akşam yattı, gece bir rüya gördü, canı sıkıldı seçimi yenilemeye karar verdi, doğru olur mu?

    böyle şey olmaz diyemezsin işte, olabilir çünkü sen bu açığı bırakıyorsun anayasada. eklenen madde bir kere fail. istikrardan bahsedip, bir cumhurbaşkanına istediği her an, her dakika meclisi feshetme yetkisi veriyorsun ve bu yetkiyi verirken, kısıt koymuyorsun. şu şu durumlarda seçim yenilenebilir denilmez mi lan? cb isterse seçimi yeniler yazmışlar, olay bitti, ne güzel.

    mesela bugün cb genel seçimi nasıl yeniler? hükümet kurulamamış olabilir, 7 haziran'da yaşadık. cb şu anda seçimi yenileyebilir mi? hayır. çünkü hükümet kurulmuş durumda. eğer bakanlar kurulu istifa etmezse veya gensoru vs. olmazsa, cb seçimi yenileyemez. çünkü katı kısıtlar var bu konuda ve bu yetki cb'ye, hükümet kurulamazsa, ülke hükümetsiz kalmasın diye verilmiştir.

    ama sen hem yeni sistemde hükümet kurulmama gibi bir şey olmayacak diyorsun, hem de cb'ye istediği her an mecliis feshetme yetkisi veriyorsun. yetmiyor o cb'yi parti genel başkanı yapıyorsun. bugün 16 nisan'da oylayacağımız bu hiçbir şeye benzemeyen sistemi meclisten geçiren mv'ler, cb 3. dönem aday olsun diye meclisi bir çırpıda feshedecekler. çünkü cb partinin genel başkanı olacak, mv listelerini o hazırlayacak. sıkıysa karşı gel.

    ayrıca az evvel de yazdığım gibi, cb artık bir partinin genel başkanı olabilecek. bugün akp genel başkanı gelip meclisi feshetse, gayet normal mi diyeceksiniz?

    daha evvel de yazılmış, hiçbir cb, meclisteki kadar temsil edilemeyecek yeni sistemde. 2014 cb seçiminde %74 katılım oranıyla %51 oy almış cb var mesela. hemen 10 ay sonraki genel seçimde ise, mecliste temsil oranı %95'ti yanılmıyorsam. milli iradeden bahsediyorsan, cb'nin meclisi feshetmesi milli irade gaspıdır.

    sonuç olarak toparlarsak:

    *) cb artık bir partinin genel başkanı olabileceği için, bir parti genel başkanının meclisi feshetmesi, fecaattır.
    *) cb meclisten daha az temsil edildiği için, daha az temsil edilenin meclisi feshetmesi felakettir.
    *) yeni sistemde her halükarda hükümet kurulacak deyip, fesih yetkisini desteklemek saçmalıktır.
    *) istikrardan bahsedip, cb'ye meclisi feshetme yetkisi vermek, mantıksızdır.

    sonuç olarak getirilmek istenen sistemin oldukça büyük açıkları olduğu ortadadır. madde madde baksan, pek çok maddede çok büyük açıklar var. suistimale açık pek çok madde var ve eğer 16 nisan'da evet çıkarsa, maddeler gözümüzün içine bakıla bakıla suistimal edilecekler. anayasaya aykırı bu abi de diyemeyeceksin.

    ayrıca şu maddeyi bir gündeme getirin artık yav: (bkz: milli güvenlik politikalarını belirler)

  • 32. erkek tavlamanın yolları

    erkeklerin %70'i için nefes alıyor olmak yeterlidir. sosyal medyada ne varlıklara yürüyorlar. bakın varlık diyorum kadın demiyorum.

  • 33. statik elektrik çarpmasından korkmak

    bundan 10 yil kadar once bu kadar fazla olmayan sorun. o zaman bu kadar statik elektrik carpmasi olmazdi da. arabaya binerken, kapi tokmagi tutarken tedirgin olmazdik. anca kazak falan giyerken hafiften carpilirdik ki o da normal. sonra noldu anlamadim, dunyanin statik elektrik dengesini mi bozdu insanlik 10 senede nedir, simdi her taraftan carpiliyoruz.

  • 34. mardinli marilyn monroe'nun evet çalışması

  • 35. türk telekom arena'nın galatasaray'a hibe edilmesi

    karar verin fetö müyüz devlet içinde devlet miyiz?

  • 36. pkk'nın hayır dediği gerçeği

    pkk hayır diye bütün hayırcılar pkk lı sayılıyorsa, teröristler müslüman olduğu için bütün müslümanlar terörist sayılsın.

    aynı mantık değil mi?

  • 37. öğretmenden dayak yiyen efsane nesil

    idealist öğretmen oğlu kontenjanından dahil olduğum grup. oğlunu kayırıyor demesinler diye 5 yıl boyunca ilk tokatı yiyen hep ben oldum.

  • 38. alaybey karşıyaka mavişehir tramvay hattı

    doğma büyüme karşıyakalı 36 yaşında 10 dan fazla avrupa ülkesi görmüş bir abiniz olarak konuşuyorum. son derece yararlı ve bittiği zaman herkesin rahatça kullanacağı, trafiği rahatlatacak, çevreci ve medeni bir ulaşım yatırımıdır. mavişehir ve civarında oturup karşıyaka sahilde durock da yada yanındaki adını hatırlayamadığım mekanda içmeye gitsen arabayı park edecek yer bulamıyordun, şimdi istediğin kadar iç bin tramvaya evinin önünde in. aynı şekilde yeni açılan tuzu biberi ve diğer mekanlar için de durum aynı. ha sen diyorsan ki benim götüm arabama yapışık çıkmıyor, her eleştirimde avrupayı örnek veriyorum ama kendim avrupalı gibi toplu taşıma kullanmak istemiyorum o zaman eleştirmeye devam et.

  • 39. 28 mart 2017 orc referandum anketi

    orc araştırmanın duyurduğu referandum anketidir.

    evet - %55.4
    hayır - %44.6

    buldukları sonuçların kendisine de söyleyeceklerim olabilirdi ama şimdilik bunu bir kenara bırakıyorum. esas söylemek istediğim şey vatan'ın bu sonuçları duyurma şekli.

    linkteki haberin başlığında şöyle bir ibare var:

    "referanduma sayılı günler kala anket sonuçları merakla bekleniyor. son anket bugün orc'den geldi. orc'nin anketinde evet diyenler farkı açmaya başladı."

    biraz daha yakından bakalım:

    "evet diyenler farkı açmaya başladı."

    aradaki fark %11 olmuş orc'nin anketine göre. peki, doğru kabul edelim. ama doğru kabul etsek bile bu gerçekten aradaki farkın açılmaya başladığını mı gösteriyor?

    şuradan orc'nin açıkladığı bir önceki anket sonuçlarına bakalım. 1-7 mart tarihleri arasında yaptıkları anketteki sonuçlar ilginç.

    o ankete göre bundan 3 hafta önce evet %57.2, hayır ise %42.8 görünüyor. yani evet oyları 3 hafta önce 14.5 puan öndeymiş. aradan geçen 3 haftada sadece orc'nin rakamları bile hayır cephesinin 2 puan yükseldiğini, aranın 3.5 puan kapandığını gösteriyor.

    peki o zaman vatan neden bu anketi fark açılıyor diye yayınlıyor?

    bu soruya cevap vermeye gerek duymuyorum.

  • 40. 16 nisan 2017 anayasa değişikliği referandumu

    bitik haldeler bitik.

    bugun tarafsız bölge'de aşırı komik bir şekilde programı ikiye böldüler önce hayırcılar sonra evetçiler çıktı anlatmaya.

    hayırın karşısına çıkamayacak kadar bitiksiniz.

    liseli bir kızı hatay'da hayır standında durduğu için okulundan atacak kadar bitiksiniz.

    nutuk'u yasaklayacak, izmir marşı'nı yasaklayacak kadar bitiksiniz.

    hayır diyen taşeron işcileri, onların fotoğrafını çekeni dahi işten atacak, çocuklarının rızıklarıyla oynayacak kadar bitiksiniz.

    hayır diyenlere vatan haini diyecek kadar bitiksiniz.

    senelerce küfrettikleri atatürk de evet derdi diyecek kadar bitiksiniz.

    her gün en az bir mhp'li muhalife fiziki saldıracak kadar bitiksiniz.

    chp'li milletvekillerinin fotoşoplu fotoğraflarıyla yalan yanlış bilgiler yaymaya çalışacak kadar bitiksiniz.

    ikinci kabataş yalanını söyleyecek kadar bitiksiniz.

    hayır videosu çeken herkesin hayatını bir şey bulana kadar incik cıncık ederek tutuklayacak kadar bitiksiniz.

    el kadar çocukların eline çocuğun donunu indirmesi ile ilgili döviz verecek ve arkasında iğrenç iğrenç sırıtacak kadar bitiksiniz.

    chp'nin bir dönem önce açtığı huzurevini üçüncü kere açacak kadar bitiksiniz.

    hepimizin polisine ''eveti dağıtıyorsanız dağıtın, hayırı dağıtamazsınız'' dedirtecek kadar bitiksiniz.

    haftada en az üç kere yalandan kemalist darbe yaygarası yapacak kadar bitiksiniz.

    hakem hayır dedi diye elinden mesleğini, çocuklarının boğazından geçen yemeği alacak kadar bitiksiniz.

    90 sene öncesinin fetosu vatan haini şeyh sait'e dualar edecek kadar bitiksiniz.

    yurdun her tarafındaki binlerce liseli/ortaokullu çocuğu anasına babasına sormadan kafanıza göre o mitingden bu mitinge sürükleyecek, gitmeyenler hakkında disiplin cezası verecek kadar bitiksiniz.

    günde 5 vakit yavudi /vatan haini/ kalleş dediğiniz/ gazetecilerini darp ettiğiniz/ merkez binasını taşladığınız doğan medyasına hemen hemen her gün çıkacak kadar bitiksiniz.

    hayır diyen muhtarlara dahi kayyum atayacak kadar bitiksiniz.

    bütün avrupa ülkeleriyle kavga eip bütün partiler programları iptal ettikten sonra pişkin pişkin 51 milletvekilini avrupa'ya gönderip propaganda yaptıracak kadar bitiksiniz.

    propaganda minübüslerinizle geceleri şehirlerde dolaşarak hayır yazılı pankartları tahrip edecek kadar bitiksiniz.

    ulu önderimize, ayyaş, dinsiz, yavudi, en en en en iyi ihtimalle mustafa kemal derken, bir anda atatürk demeye başlayacak kadar bitiksiniz.

    15 senede yök ve seçim barajı ile ilgili tek bir harf dememişken, birden bunları kaldırırız demeye başlıyacak kadar bitiksiniz.

    şu anki muhaliflere yaşattıkları mağduriyetin milyonda birini yaşayarak bunca sene tonla oy topladığınızı unutucak kadar bitiksiniz.

    bu yaşattıklarınızız bizi değil hayırı değil, kendinizi bitireceğini göremeyecek kadar bitiksiniz.

    daha da kontrolü kaybedeceksiniz, daha da biteceksiniz. gücünüzü kaybettikçe daha da zulmedecek daha da yoksunluk krizlerine gireceksiniz. daha da insanların gözünden düşeceksiniz.

    devamı gelecek.

  • 41. yeni arabaların ruhunun olmaması

    üreticiler önce iç mekandaki orjinal derileri, ahşap trimleri, muhteşem dokulu göğüsü almak için geldiler sesimizi çıkarmadık çünkü maliyetler düşecekti artık daha ucuza araba alacaktık.

    daha sonra kelebeğe telle emir veren gaz pedalını almak için geldiler. sesimizi çıkarmadık çünkü elektronik komutla çalışan pedallar ecu üzerinden en doğru yanmayı ayarlayıp yüklenmelerin gereksiz tüketimlerinin önüne geçecekti.

    daha sonra dengesi uğruna aylarca çalışılmış şasileri almak için geldiler. sesimizi çıkarmadık. çünkü zira esp diye bir şey çıkmıştı. nasıl olsa götümüzü toplardı.

    daha sonra hidrolik direksiyonu almak için geldiler sesimizi çıkarmadık. çünkü elektrikli direksiyonlarla hem arızalar hem de tüketim azalacaktı,

    daha sonra atmosferik motoru bizden almak için geldiler. sesimizi çıkarmadık çünkü turbo ile aynı hacimden daha yüksek güç alınacaktı,

    daha sonra manuel el frenini almak için geldiler. sesimizi çıkarmadık çünkü hem orta konsolda saklama alanı artacaktı hem de otomatik devreye girip çıkan el freni olacaktı.

    daha sonra gece uçak kokpiti gibi olan aracımızın iç düğmelerini almak için geldiler. sesimizi çıkarmadık çünkü tablet gibi sikik bir ekrandan her şeyi ayarlayacaktık.

    daha sonra analog göstergeleri almak için geldiler. sesimizi çıkarmadık çünkü zaten lcd ekranda gecikmeli olarak analog tipi animasyonu marifet saydık.

    daha sonra arkadan çekişi almak için geldiler. sesimi çıkarmadık çünkü maliyetler de ağırlık da düşecekti.

    sonunda içimizdeki otomobil sürme heyecanını almak için geldiler. artık arabalarda bizim için sesini çıkaracak bir özellik kalmamıştı.

  • 42. babanın aldığı harika hediyeler

    çok küçüktüm. annem pazardan dandik, plastikten, kendinden saçı olan bebeklerden alırdı bana. hep bir barbie ya da cindy im olsun isterdim. olan kendini kraliçe gibi hissederdi. biraz pahalıydı 80 lerin sonu 90 ların başında.o kadar ağlıyordum ki o bebeklerden bir tanesine sahip olmak için. bir gün babama " annem bana hiç saçlı bebek almıyor" demiştim.

    canım babacım bir akşam elinde poşetlerle gelmişti. abimle beni yanına çağırdı. abime benim gözlerimi kapamamı söyledi. gözlerimi kapattıktan sonra kollarımı açmamı söyledi. kucağıma kocaman bir kutu koydu. gözümü açınca sevinçten zıpladığımı hatırlıyorum. saçları çok güzel kocaman bir bebekti kucağımdaki.

    daha sonra aynı şekilde abimin gözlerini kapatmamı istemişti benden. abime de kıyamamış, beni sevindirirken onu da es geçmemişti. ben de aynı şekilde abimin gözlerini kapattım. onun da kucağına koca bir kovboy seti koymuştum. kovboylar, silahlar, şarap bardakları ve kepçesi ile çok sevimli bir oyuncak setiydi.

    o gece deli gibi oynayıp mutluluktan uçmuştuk. 90 lı yıllar öyle ha deyince oyuncak alınan, tonlarca oyuncağınızın olabileceği yıllar değildi. ama çok güzeldi.

    kendi adıma benim aldığım en harika oyuncak, bu bebekti.

  • 43. sayısal ve süper loto'yla on numaranın ankara aşkı

    bununla ilgili bir teori var ve gerçekliğine çoğu insan gitgide inanıyor; özellikle bu tip bahis ve loto-toto oyunlarında üst üste devirler yaşandığı ve ikramiye büyüdüğü zaman bir alengir yapılıp ikramiyenin özellikle ankara yenimahalle'deki bürokratlara isabet ettirildiği şeklinde. dediğim gibi bir komplo teorisi, ama mantıklı.

    bu konuya, atakent'in kent filozofu alp abimizin bi vecizesiyle son vermek istiyorum: "bir ülke düşün ki, senden lotoyla para kazanma umudunu bile çalıyor."

  • 44. erkek sohbetlerinde en çok kullanılan kelime

    a.q.

  • 45. sultanbeyli halkının inanılmaz referandum cevabı

    burası afganistan olsa beğenirsiniz ama burası sultanbeyli.

  • 46. recep tayyip erdoğan

    ben tarih bilgisi kocaman bir sıfır olan bu adamın menderes'in asılmasında başta ismet inönü olmak üzere chp'yi suçlamasından çok sıkıldım. adnan menderes'in idamının engellenmesi için adnan menderes'in eşi berin menderes ve oğlu aydın menderes ismet inönü'nün kapısını çalmış ve inönü de idamları engellemek için elinden geleni yapmıştı. tam bu noktada ismet paşa'nın milli birlik komitesi başkanı cemal gürsel'e idamların engellenmesi için gönderdiği mektubu buraya bırakıyorum;

    yassıada kararları tebliğ ve ilan edilmek üzeredir. kararlar arasında ölüm cezaları bulunursa bunların infazı anayasaya göre milli birlik komitesinin tasdikine bağlı olacaktır.

    kararların tebliğinden iki gün evvel yüksek makamınıza müracaat ederek ölüm cezalarının infazı hususundaki ciddi endişelerimin milli birlik komitesine duyurulmasına tavassut buyurulmasını –aracılık-istirham ediyorum.

    memleketin siyasi hayatında mesuliyet sahibi olarak idam cezalarının tasdikindeki büyük zararları arz etmek için başka bir vasıtamız ve çaremiz olmadığından, müracaatımın zaruri görülmesini saygılarımla rica ederim.

    mahkemenin her tesirden uzak olarak tam bağımsızlıkla karar vereceğine ve mahkemenin vereceği kararların adil olacağına şüphe yoktur. ancak, milli birlik komitesi üyeleri, ölüm cezalarının infazı için son söz sahibi olmak salahiyetiyle teçhiz edilmişlerdir. bu hususta milli birlik komitesi üyeleri, hükümlerin kararlarına mesnet teşkil eden hukuki ve kanuni unsurlar dışındaki bazı gerçekleri ve zaruretleri göz önünde bulundurmak mevkiindedirler.

    ben bu müracaatımla, memleketin selameti bakımından hayati ehemmiyette saydığım bu gerçekleri ve zaruretleri ortaya koymak istiyorum.

    sayın orgeneralim,

    memleketimizin bugünkü halinde ne kadar az sayıda olursa olsun, ölüm kararlarının tasdik ve infazı yüksek milli menfaatlere her suretle aykırıdır. kansız bir ihtilal yapıldı. böyle bir ihtilalden bir buçuk sene sonra, geçmiş bir iktidar erkânının siyasi suçlarından dolayı idam edilmeleri, siyasi idamların bünyesinde zaten mevcut olan hak tereddüdünü azami ölçüde arttırmış olacaktır. suçluların en ziyade kahrını çekmiş vatandaşlar bile bu infazı aşırı bulacak ve müteessir olacaklardır. ihtilalden bir buçuk sene sonra seçimlere gidiyoruz. eski, yeni siyasi parti mensupları arasında yaklaşma ve anlaşma çareleri arıyoruz. bu çabalama içinde artık eskimiş olan siyasi suçlardan dolayı idam cezası tatbik etmek, siyasi partiler arasında ve memlekette manen huzur teessüsünü imkânsız kılacaktır. unutmamalı ki, yarın seçime gidecek ve seçimlerden sonra idareye katılacak siyasi partilerin çoğu, geçmiş iktidar partisinin mensuplarına büyük mikyasta istinat etmektedir. bunlar yalnız seçim esnasında değil, seçimden sonra da ruhlardaki daimi yarayı işletmekten geri kalmayacaklardır. ceza tatbikinin bünyesinde taşıdığı ibret ve tenbih hususları, şimdiye kadar infaz yapılmamasında daha ziyade mevcuttur. memleket huzurunun ve vatandaş münasebetlerinin iyi yola girmesi için ümitlerin bağlanabileceği tek çare bundan ibarettir. suçluların idam olunmaması, ayaklanma teşebbüsünde olacakların cüretini arttıracağı endişesi mübalağa edilmemelidir. ayaklanma teşebbüsünün maddi kuvveti, hiçbir zaman devlet ve hükümetin kuvveti ile başa çıkamaz. bu teşebbüslerin dikkate alınacak tarafları daha ziyade ruhi ve manevi kuvvetleridir. bu kuvvetler ise, idam cezasının infaz olunması ile artmak ve infaz olunmaması ile zayıflamak istidadındadırlar. insanların tecrübesinin bir değeri varsa, bizim her yerde gördüğümüz sonuç budur.

    sayın orgeneral,

    biraz da infaz meselesinin bir diğer önemli tarafına temas etmek isterim.

    mahkemenin vereceği kararlara tesir edilmemesi ve mahkemece verilen kararların tatbik edilmesinin, ordunun isteği olduğundan bahsedilmektedir. mahkeme kararlarına tesir edilmemesi arzusu ordu için tabii bir ihtiyaçtır. en büyük milli müessesemiz olan ordumuzun adalet bağımsızlığı fikri ile dolu olmasını, millet anlayışının bir yankısı saymak lazımdır. bu arzu takdire ve saygıya layıktır. yalnız, ölüm cezasının infazı ayrı bir meseledir. nitekim anayasa bunu, milli birlik komitesinin hususi kararına bağlayarak kayıt ve şart altına almıştır.

    eğer varit ise, ordu adına milli birlik komitesinin idam kararının tasdikine icbar edilmesi-zorlanması-haksız ve kanunsuzdur. ordu adının böyle bir mevzuda kullanılması, türk ordusunun edebi şerefine karşı saygı duygusu ile telif olunamaz. ordu tesiri ile bir infaz muamelesi millette orduya karşı deva bulmaz bir kızgınlık yaratacaktır. milletle ordu arasına girecek böyle bir hatıranın tepkisini düşünmek, insana dehşet veriyor.

    bilhassa, infaz kararında ordunun tesirini milli birlik komitesince yerine getirmek, akla gelebilecek mahsurların en büyüğünü taşır ve tarih önünde karar verenlere de verdirenlere de hesapsız vebal yükler. ordunun böyle bir tesir yaptığına ve yapacağına asla inanmıyorum. milli birlik komitesinin, ağır ve şerefli vazifesini tamamlarken, memleketin selameti bakımından duyduğum endişelerin üzerinde duracağına ümit ediyorum.

    sayın orgeneral,

    türkiye bugün bir ittifak manzumesi –topluluğu-içindedir. her meselenin önünde, milli savunma için müttefikler arasında haysiyetli ve itibarlı bir mevkide bulunmamızın büyük ehemmiyeti vardır. bu, bizim için öyle bir ihtiyaçtır ki, bunda kusurlu olmak, hatta ittifak manzumesi içinde bizden daha kusurlu üyelerin bulunması ihtimalinde bile bizim için mazeret teşkil edemez.

    siyasi suçlardan dolayı ölüm cezası, bugün yeryüzünde hemen hiçbir medeni ülkede kalmamış gibidir. türlü tehlike karşısında bulunan memleketimizin bekçileri ve koruyucuları olan milli birlik komitesi üyelerinin, ellerindeki aziz emaneti, vehim bir itibar buhranına maruz bırakmayacaklarını hulus ve ümit ediyorum.

    sayın orgeneral,

    infaz meselesinde düşündüklerimi şimdiye kadar muhtelif vesilelerle size ve temas edebileceğim milli birlik komitesi üyelerine tam bir açıklık ve kesinlikle söylemekte kusur etmedim. şimdi resmi vazife olarak, son kararı vereceğiniz anda milli birlik komitesine bu konudaki düşüncelerimin resmen bildirilmesini sizden niyaz ediyorum.

    üstün saygılarımın kabulünü istihdam ederim sayın orgeneralim.

    http://tahayyul.net/…gellemek-icin-mektup-yazmisti/

  • 47. gürcistan'ın vize serbestisi alması

    türkiye son 15 yıldır islamcılar tarafından yönetilmese biz de elli kere almıştık vize serbestisini.

    artık şu olaylardan sonra siksen alamayız.

    ulan paris'de saldırı oluyor, ülkende kutlanıyor. bizim gördüğümüzü avrupalı görmüyor mu? bu kutlayanların çoğu da türk. bu adamların avrupaya vizesiz girmesine izin verirler mi.

  • 48. okuduğun üniversiteyi söylemeden anlat

    türkiye'de en fazla eşcinsel öğrenciyi barındıran devlet okulu.

  • 49. marketlerde poşetin parayla satılması

    lan biz onları evde çöp poşeti niyetine kullanıyorduk.

  • 50. evlenip boşanmış erkeklerin değerinin düşmesi

    bir arkadaşım iki sene arayla aynı otelde, iki farklı kadınla düğün yaptı.

    kadın buna sesini dahi çıkarmadı, hatta gayet mutluydu. ikisine de gittim, yedim, içtim eğlendim. benim için de sıkıntı yok.

    şu an çok mutlular, zaten niye olmasınlar ki? normal olan bu. anormal olan dul kadınlar için düşünülenler.

    bir kadın olarak üzülerek söylüyorum ki; toplumun dul kadınlara bakışı ile dul erkeklere bakışı arasında dağlar kadar fark var. evlenip boşanmış bir erkeğin değeri zerre kadar düşmüyor. bence kadınlarınki de düşmemeli ama açılan başlıklara bakılacak olursa; zaten boşanmadan da pek bir değeri olduğu söylenemez. çok yazık.

    bir gün bunları aşabilecek miyiz acaba?