Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 1000 euro bozduranı erdoğan ile buluşturacağım

    tam tarife şöyledir:
    buluşma: 1000 euro
    yemek yeme: 2000 euro
    birlikte namaz kılma: 3000 euro
    birlikte"sen kimsin ya?" diye merkel'e atarlanma: 4000 euro

  • 2. akit'e saat 9'u 5 geçeye duruşma saati verilmesi

    mahkeme heyetinin yürekleri soğutan kararıdır.

    zulüm 1938'de son buldu yazabilen atatürk düşmanlarına bu saat ders olmuş. ancak onlar böyle derslerden hep sınıfta kaldıklarından bunun da bir etkisi olmayacak.

  • 3. 15 temmuz yunan harbinden bin kat büyüktür

    herşeyi atatürk'e dayandıran birinin açıklaması. o kadar rahatsız ki atatürk'ten kazandığı savaşların bile kaybedilmesini istediğini daha önce duymuştuk. o yüzden bu adamı gündem yapmayı bırakın, zaten kimse hatırlamayacak kendisini.

  • 4. 28 kasım 2016 ufo saldırısı

    normalde böyle bir şeye ben de inanmazdım ama bi 15 dakika önce gökyüzünde grup halindadlghmjgk şaka lan şaka, olm hayatınız boyunca hiçbir olağanüstü durumla karşılaşmayacaksınız, sik gibi yaşlanıp öleceksiniz işte şu durumu kabul edin artık.

  • 5. berat albayrak'ın ekonomik kriz açıklaması

    daha bir iki gun once, ulkenin basbakani "krizi fetoculer cikardi" anlaminda konusmamis miydi? bu durumda fetoculer iyi bir sey mi yapmis oluyorlar? ben tam anlamadim...

  • 6. futbolun bug'ını bulmak

  • 7. köpeği ağaca asıp tecavüz eden çomarlar

    bu sapıklığın ve psikopatlığın cesaretini "hayvana tecavüz edene bir şans daha verelim" diyen vekilden almış olabilirler. suçlu sadece bunlar değil.

  • 8. ohal belki üç ay daha uzayacak size ne

    dikkatimi çeken beyan. ama sonra dedim bana ne aq.

  • 9. reçel yapmayı bilmeyen kadından anne olmaz

    oğlum allah belamı versin başbakan ya da cumhurbaşkanının yeni demeci zannettim. siz ordan ülkenin halini değerlendirin artık.

  • 10. dick advocaat

    bugün kazandığı maçtan sonra çıkıp "bu fisktürü yapanların amlarına koyayım ben! 3 günde 1 maç yapıyoz!" demezse adam değildir+sinsidir+yalancıdır+numaracıdır+karaktersizdir+ikiyüzlüdür. ha yok bunu derse adamdır+filozoftur+hocadır+aşmıştır+ermiştir+türkiye'ye fazladır.

  • 11. sadece f.bahçe'li olanların anlayabileceği şeyler

    son maçta şampiyonluk kaybetmek

    fenerbahçeliyim ama bunu en iyi biz biliriz..

  • 12. 27 kasım 2016 çaykur rizespor fenerbahçe maçı

    fransa liginin lile takımından gol kralı olarak gelen adamı, fransa 2. liginden geldiğini zannedip utanmadan buraya yorum yazanlara, musa sow'un kol gibi geçirdiği maç..

  • 13. evrimin kızlık zarını yaratmaktaki amacı

  • 14. kızların canım sıkılıyor eğlendir beni tavrı

    kadınların erkek arkadaşı, sevgili, koca farketmeksizin yaptığı en büyük hata.
    bencil bir kadın dünyasının yansımalarından sadece biri, sen bir erkek olarak kadının canı sıkılıyorsa sebebini bulmalısın,onu rahatlatmalısın onla konuşmalısın, senin de moralin bozuk olmamalı,

    esasen hiçbir erkek sevdiği kadını canı sıkkın, morali bozuk halde görmek istemez zaten, elinden gelenin en iyisini de yapmaya çalışır da ama bazen kadınlar sevgililerine/eşlerine erkeğin tek yaşam amacı kadının sıkıntısını geçirmek tarzında davranıyorlar ya, işte o zaman kadınlardan soğuyorsun.
    he bir de bir erkek olarak canın sıkkınsa ve sen bunu söylersen verdikleri cevap şudur:

    -uff kendine gel artık, bu ne ya hadi gül, somurtma. !?!?

  • 15. migros genç işi

    genç işinden ziyade "şişman işi" olduğunu düşündüğüm ürün.

  • 16. halep

    bir yazarın nicki ile ne kadar uyumlu entryler girebileceğini gördüğümüz başlık. bugünkü gelişmelerle birlikte tamamen kurtarılması yakındır.

  • 17. iş hayatının insana kazandırdıkları

    normalde selam bile vermeyeceğiniz insanlara tahammül etme gücü.

  • 18. home ile house arasındaki fark

    var olan ve native speaker olmayanlar arasında en çok hataya sebep olan farktır.

    home: genel olarak yaşam alanı. bu bi tren vagonu falan da olabilir.
    house: müstakil ev.
    apartment: apartman dairesi

    mesela apartman dairesine house diyemezsiniz. ama home diyebilirsiniz.
    aynışekilde house da home 'dur.

    ama home dendiği zaman neyin kastedildiğini anlamak için house mu apartment mı diye sormanız gerekebilir.

  • 19. donanımhaber'deki otuzbircinin hüzünlü mağduriyeti

    (bkz: ağlaya ağlaya çektim)

  • 20. türk otomobil sürücülerinin en çok yaptığı hata

    her şey. türk şoförünün o kontağı çalıştırması hata. çünkü vizyon sıfır çakallık sınırsız. otoparktan yola çıkarken yoldan araba geliyor mu diye kontrol etmeden atlayan mı dersiniz,
    ana yolla ara yolun birleştiği yerde ara yoldan çıkacak adam yolu göremesin diye ana yola park edilen arabalar mı dersiniz,
    ilerideki sıkışık trafiği görüp, sıkışıklığın en sonundan karşı şeride geçerek sıkışıklığın en başına gelerek her iki yönde de sıkışıklık yaratmak mı dersiniz,
    yine sıkışık trafikte ve ışıklı kavşakta yeşilin 1 saniyesi kalmasına rağmen o ışıktan geçmeye çalışıp, diğer taraftan gelen araçların arasında, yolun ortasında mal gibi kalmak mı dersiniz,
    hız sınırının 90 olduğu yollarda en sol şeritte 90la giderken gelip arkadan selektör yapanlar varlığı ve ona yol verip sol şeride geçince 30la giden minibüsün arkasına denk gelmek mi dersiniz?
    yol kenarına park edeceğim diye ana caddede 10la gidip park yeri arayan mı dersiniz?
    2 arabanın sığacağı boşluğa hıyar gibi park edip başka arabaya yer bırakmamak mı dersiniz? -kaldırıma park edenleri söylemiyorum bile-
    .
    .
    .
    bu daha uzar gider bak, tamamı çakallık bunların. herkes kendi çıkarını düşünüyor. ben şuradan geçeyim de, trafik ne durumda olursa olsun deniliyor.
    zaten türkiyedeki son yıllarda oluşan kalitesiz toplumun en büyük sorunu bu değil mi? ben ben ben... ben işimi halledeyim de, ben paramı kazanayım da, ben yoluma gideyim de....

  • 21. 27 kasım 2016 numan kurtulmuş'un ab açıklaması

    yine kandırılmışlar. yine aldatılmışlar.

    10 tane koyun versen güdemeyecek adamlar ülke yönetiyor. halkın %50'si de bunlara tamah ediyor. daha iyi bir çoban bulmanız lazım.

  • 22. beşiktaş'ın kadıköy'de puan alma hayali

    fabricio kırmızı görürse o zaman hayaldi gerçek oldu dersiniz. olmamış şey değil ne de olsa.

    kalecisiz 10 kişi.

  • 23. türkiye'de hiç kasaba olmaması

    ülkenin dev bir köy olduğunu göz önüne alırsak doğru beyan, ülkede yerleşim birimleri köy, iri köy, büyük köy ve mega köy diye gidiyor, mega amir başmuhtar tarafından yönetiliyoruz, en büyük derdi para yığmak, beton dikmek ve tabiki tuttuğunu sikmek olan neo osmanlıcı muhafazakar zihniyet kimsenin yaşam tarzına karışmadan ebemiz dahil her yerimizi öpüp kucaklayarak tepemize oturmuş durumda, dolar olmuş "valla artık bakmaya korkuyorum". ne olacaktı.

  • 24. skolyoz ameliyatı olmazsa felç kalacak

    bugün gazetede haberini gördüğüm 16 yaşındaki genç arkadaşımız emirhan avşar'a ekşi sözlüğün gücü adına nasıl yardımcı olabiliriz bulabilmek için açtığım başlıktır.

    özet:
    işsiz baba avşar şunları anlattı:

    "oğlum 8’nci sınıfta okurken, niğde devlet hastanesi’nde skolyoz teşhisi konuldu. doğuştan kaynaklanan bir rahatsızlık olduğu söylendi. kayseri ve adana’daki devlet hastanelerine götürdüm. bu süre içinde oğlum bacağından da rahatsızlandı, ameliyat kararı verildi. ancak bu ameliyat için gerekli tıbbi cihazlar özel hastanede var. bu ameliyatın da 30 bin liraya mal olduğu söylendi. bu ameliyatı olmazsa bir süre sonra felç olacağı söylendi. bu parayı ödeyecek gücüm yok. yetkililerden ve hayırseverlerden yardım istiyorum."

    haberde 30bin liralık meblağdan bahsediliyor ama bir nakdi yardım hesap nosu falan yok (açılmamış olabilir). çok anladığım bir iş değil ama hesap nosu olursa hepimiz üstesinden geliriz biliyorum. ya da başlığı yukarda tutabilirsek belki maddi gücü yerinde olan bir hayırseverin dikkatini çekebilir.

    haber linki:
    http://mobil.hurriyet.com.tr/…felc-kalacak-40289626

    edit: aileye ulaşabilmek için muhabire ulaşmaya çalışıyorum. dha'dan dönen olursa güncelleyeceğim. başka fikir bulamadım.

  • 25. her 10 kadından 7'sinin kaslı erkek tercih etmesi

    sergen yalçın'a sormuşlar:
    "sergen türkiye'nin en iyi futbolcususun ama niye koşmuyorsun, mücadele etmiyorsun?"
    sergen de durur mu? yapıştırmış cevabı:
    "koşsam real madrid'de oynardım"

    bizimkisi de o hesap, okulları bitir, kariyer yap, eşşek yüküyle para kazan, altına araba çek, ev al, sonra kız bul, kızı evinden al evine bırak, en kral restoranlara götür, en güzel hediyeleri al, ona küçük sürprizler yap. sonra kız sana desin ki;
    "ne bu göbek, biraz koşsana..."

    kızım ben koşsam real madrid'de oynardım.

  • 26. ismail köybaşı

    oha. o nasıl kavis lan? yeminle baraja çarptı sandım.

  • 27. dünya güneş'e 1 mm daha yakın olsaydı yanardık

    edit: daha öncee belki on kez yazılmıştır bu alıntılar ama işte.

    hiçbir şey olmuyor.
    http://www.evrimagaci.org/fotograf/56/5065
    "
    mit: “dünya, güneş’e 1 santim/metre/kilometre bile daha yakın olsa sıcaktan kavrulur, 1 santim/metre/kilometre uzak olsa soğuktan donardı."

    gerçek: dünya güneş'e şu anda olduğundan biraz daha yakın veya daha uzak olsa, dikkate değer herhangi bir değişim yaşanmazdı. zaten dünya, güneş etrafındaki yörüngesi boyunca güneş'e milyonlarca kilometre yaklaşıp uzaklaşmaktadır. iddia tamamen hatalıdır.

    bilgi-1: yaygın kanının aksine, dünya ile güneş arasındaki mesafe sabit değildir. bırakın 1 metre yakınlaşmayı, eliptik yörüngesi nedeniyle yıl içinde dünya güneş’e birkaç milyon kilometre yakınlaşır ve tekrar uzaklaşır. her yıl kış mevsiminin başlangıcında güneş’e uzaklığımız 147.500.000 kilometre iken, yaz başlarken 152.500.000 kilometredir. aradaki fark 5 milyon kilometredir. bu uzaklık iddia edilen 1 metrelik değişimin tam 5.000.000.000 (5 milyar) katıdır!

    bilgi-2: dahası, dünya'nın yörüngesi güneş etrafında kusursuz bir elips de değildir. dünya, eliptik olarak çizilen yörüngesi üzerinde bir o tarafa, bir bu tarafa durmaksızın yalpalar. bu yalpalama hareketi, buradaki yazımızda sunduğumuz hareketli görsellerde net olarak gösterilmektedir. birkaç metreyi bulabilen bu yalpalama, kısa süreli yakınlaşma ve uzaklaşmaların da herhangi bir etkisi olmadığını doğrulamaktadır.

    bilgi-3: bu miti birçok diğer mitten ayıran özellik, aslında kısmen "deneysel" olarak iddianın saçmalığını ispatlayabiliyor olmamızdır. mart 2011'de meydana gelen 9.0 büyüklüğündeki deprem öylesine güçlüydü ki dünya'nın dönüş hızını arttırarak günleri 1.8 mikrosaniye kısaltmakla kalmadı, gezegenimizin kendi etrafında dönerken eksen eğikliği nedeniyle yalpalama miktarına tam 17 santimetre ekleme yaptı! bu da, dünya'nın güneş etrafındaki hareketi sırasında kendi etrafındaki her bir dönüşünde güneş'e fazladan 8.5 santimetre yaklaşıp, fazladan 8.5 santimetre uzaklaşması demektir. hepimiz halen burada olduğumuza göre, iddia uydurmadır. bu kadar basit. üstelik bu, ilk defa da olmuyor. 2004'te hint okyanusu ve sumatra bölgesinde meydana gelen 9.1 büyüklüğündeki deprem gibi diğer birçok deprem dünya'nın yalpalamasına değişen miktarlarda eklemeler yapar (örneğin bu sözünü ettiğimiz son deprem 9 santimetre kadar ekleme yapmıştır).

    bilgi-4: mitin, yukarıda verilen bilgiler ışığında güncellenerek yayılan halinde, dünya'nın genel yörüngesindeki değişimlerin söz konusu yıkıcı etkilere sahip olacağı iddia edilmektedir. yani dünya güneş'e 5 milyon kilometre yaklaşıp uzaklaşabilir. ancak 5 milyon kilometre değil de, 5.000.001 kilometre yaklaşacak olsa yanacağı, benzer şekilde 1 kilometre fazladan uzaklaşacak olsa donacağı iddia edilmektedir. bu da tamamen hatalıdır. her yıldızın kütlesine ve parlaklığına göre değişen, suyun yüzeyde sıvı halde kalmasının mümkün olduğu bir “yaşam kuşağı” bulunur. buna goldilocks bölgeleri adı verilir.

    .........."

    sezar da paylaşmış: http://www.kozmikanafor.com/…sak-olurduk-safsatasi/

  • 28. ekmeleddin ihsanoğlu'nun çatı aday olması

    şimdi düşündüm de bu ne malca bir hamleydi ya asşkjd.

  • 29. moussa sow

    normal golü röveşata olan futbolcu.

  • 30. kadınların birden yok olması durumunda olacaklar

  • 31. araştırma görevlisi

    basit bir araştırmayı yapıp aradıkları cevaba ulaşmaktan aciz insanların hakkında bilgi istediği akademik pozisyon.

  • 32. 2. akpli değilim ama dönemi

    1. akpli değilim ama dönemi yaklaşık 4 -5 sene evvel sona ermişti biliyorsunuz. ekonomi düzelince, her şey güzel olunca akpli olduğunu açık açık beyan edenler tarafından tekrar hortlamış akımdır.

    yeniden çıktılar bunlar, eskinin azılı akplisi, her durumda, her şartta, her koşulda çılgınlar gibi savunucusu olan adam dün bana akpli değilim ama... ile başlayan bir cümle kurdu.

    sözlükte de görülüyor artık bu, akitlerin çoğu bir anda akpli değilim ama'cı olmuş.

    hadi bakalım hayırlısı.

  • 33. bursa belediye başkanının twit açıklaması

    adamların sosyal medya danışmanlığı dediği mevzu fake hesaplardan başkana övgü twitleri atmakmış. bunu da öğrenmiş olduk.

  • 34. uzun yıllar sonra tv ekranında meme görmek

    yazarın derdini anlamayan salakolar yine mal mal şeyler saçmalamış. anlayamayacak kadar salak olanlar için:

    trt 2'de cradle of filth yayınlanması gibi bir his bu. 2002'de olan olay şu anda imkan dahilinde değil sanırım. ve bugün de açmış bakmış trt 2'de şansa cradle of filth var, şaşırmış ve paylaşmış. adam 31ci olsa niye fil tv izlesin amk koca internet var.

    gerçekten sizdeki beyni kuşa takmayı bile düşünmek büyük hata.

  • 35. 2.5+2.5=5 eşitliğinin insanı mutlu etmesi

  • 36. dokunmamak lazım kendi dengesini bulacak

    bunu söyleyen o ülkenin ekonomi bakanı. ulan ne günlere kaldık be. siyasette bunlara düşük profilli deniyor, özel sektörde ise vasıfsız eleman.

  • 37. deniz harp okulu kışlasının imara açılması

    pazar gününün keyfini kaçıran bir başka gelişme.

    önce milli savunma bakanlığı'nın, ardından istanbul büyükşehir belediyesi'nin onayıyla istanbul'da, olması gerektiği gibi deniz kenarında olan deniz harp okulu kışlasının imara açılması olayıdır.

    ekonomi çöktü, para suyunu çekti tabii, yeni kaynaklar lazım. satalım, satalım ki, para gelsin; oldu canım.

    şu 15 temmuz, gerçekten bunlar için "allahın bir lütfuymuş," bunu anladık.

    bilmeyenler için o kışla

    okul şartsız boşaltılacak, diye karar almışlar bir de...

    işte haberin tüm detayları

    bik bik bik ötenlere not: neymiş, okul yapılacakmış. biz okuduğumuzu anlamıyormuşuz. okul yapacak başka yer mi bulamıyorsun it!

    hayır, söz konusu alan, harp akademisi lan amino avradino asitlediğimin mahsülü; harp akademisi.

    harp a-ka-de-mi-si!

    akademi lan akademi.

    neyse.

    sanki eğitim sistemimiz cillop gibi de okullar kötü.

    sanki okullar hapishane gibi değil de eğitim çok iyi.

    sanki, ne sankisi kanki, oraya dünyanın en büyük imam-hatip akademisi açılsın da görün.

  • 38. derbiyi cuma günü oynasaydık daha iyi olmaz mıydı

    lig fikstürü 18 temmuz 2016 günü belli oldu.

    şampiyonlar ligi fikstürü 25 ağustos 2016 günü belli oldu.

    şenol güneş'in 3 ay sonra zırıl zırıl zırlaması, paha biçilemez...

  • 39. berlin'in ortasında muazzam büyüklükteki boş arsa

    boşuna tespit kasmaya laf anlatmaya çalışmayın. gezi olayları henüz başlamamışken bir ak gencimiz ile özelden tartışmaya girmiştim. park yerine yapılacak binaların ve bu tarz şeylerin ekonomimize katkısı olacağından vs. bahsetmişti. ben de tam olarak berlin'deki bu parkın fotoğraflarını atıp ''almanya dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri ve bunu parkları yıkarak yapmadılar'' demiştim. o da bana direkt ''ama onlar da gurbetçilerimize zulüm ediyor vs.'' diye başlamıştı. konumuz o değil dedim ama tahmin edeceğiniz üzere sürekli tartışmayı başka bir yere çekerek en sonunda ''çok biliyorsun, benim almanya'da akrabalarım var her sene giderim senden daha fazla gördüm orayı'' ya getirdi. kısacası herşeye bir cevapları var ve bundan tatmin oluyorlar. siz gidin hayatınızı yaşayın.

  • 40. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    bazı "eski" videolar var -- eğitim filmleri, propaganda filmleri, belgeseller, newsreel'lar -- mücevher değerinde görüntüler, bilgiler barındırıyor. internetten video izleyebilmeye başladık başlayalı onları izliyorum ben. çok seviyorum. abartmıyorum, işim yoksa gecelerce, sabahlara kadar çoğu insan için sıkıcı gelecek o videoları izliyorum. şu on beş küsur yılda ufkumu kaç kez iki katına çıkarttı o videolar, haddi hesabı yoktur.

    aklımda hep, "ne müthiş video, keşke bir ara oturup türkçeye çevirsem; seslendirip türkçe olarak yüklesem," fikri vardı. gel gör ki, bu telif olayları hep çok karmaşık geldi, hep gözümü korkuttu. sadece hukuki açıdan değil, "ya birinin emeğini çalıyorsam," düşüncesi de engelledi beni.

    sonra bir gün, hastası olduğum bu tür filmlerin çoğunun telifsiz olduğunu öğrendim. "halka mâl olmuş" çoğu... işte o gün, ilk video çevirime başladım - ki bundan sadece yirmi gün önceye denk gelir. yirmi günde - biri çeviri değil, orijinal olmak üzere - altı videoya ulaştım ve bu videoları açtığım youtube kanalına yükledim. yenilerini yapmaya da devam ediyorum.

    bu arada, çeviri derken altyazıyı kast etmiyorum, oturup hepsine bizzat ses veriyorum. ben veriyorum, çünkü tam profesyonel bir seslendirmeci para ister. video sayısı 100 olduğunda belki ayda 2 dolar kazandıracak bir kanal için de sabit bir gider kalemi yaratacak kadar zengin değilim maalesef :)

    her neyse, işte o videolar:

    1. araçlardaki diferansiyel mekanizması nasıl çalışır?
    biliyorum, daha önce teknoseyir konuyla ilgili bir video yapmış, hatta ağırlıklı olarak, çevirdiğim videodan görüntüler kullanmış. hatta bu başlıkta da var teknoseyir videosunun linki. ama bu, o videonun orijinal halinin türkçeleştirilmişi. kısa, öz ve güzel. iddiam şu: bu mekanizma bundan daha iyi anlatılamaz:
    https://www.youtube.com/watch?v=zrbfnvls0sg

    2. uçaktan ne zaman atlamalı?
    iflah olmaz bir havacılık tutkunu olduğum için, ilk izlediğim videolar bu tür videolar olmuştu. örneğin amerikan hava kuvvetleri yapımı bu eğitim videosu, pilotların uçak hangi konumda, hangi irtifa ve süratteyken atlarsa hayatta kalma ihtimallerinin en yüksek olacağını anlatıyor. aslında bir yandan da şahane bir "vektörler" dersi:
    https://www.youtube.com/watch?v=ociu6d8_tza

    3. 1962 türkiyesi - amerikalıların gözünden
    bu belgesel, '60'ların yeşilçam filmlerinde gördüğümüzden tamamen farklı bir türkiyeyi anlatıyor. atatürk'ün ölümünden o yıllara dek türkiyenin neredeyse hiç ilerlemediğini ortaya koyuyor (araya ikinci dünya savaşı girdi tabii, o dönemi saymıyorum). amerikan yardımlarının en hararetli dönemine denk gelen belgesel, hedef kitlesi olan amerikalılara türkiyeyi anlatmaktan ziyade, alttan alta "bakın, türkiye'de böyle böyle yatırım imkanları var; kimse kapmadan koşun," diyor gibi.
    https://www.youtube.com/watch?v=0gprhaqywhw&t=550s

    4. abd'li ilkokul çocuklarına yönelik "atom bombası patlarsa ne yapmalıyız" filmi
    "duck and cover!" (yat ve kapan!) olarak bilinen bu ürkütücü video, bence çocukları bir nükleer tehlikeye karşı bilinçlendirmekten çok, bir sovyet paranoyasına itmeyi amaçlıyor. 1951'den 1991'e kadar ilkokullarda gösterilen film, bana göre açık bir psikolojik operasyon aracı. bilhassa "atom bombası korkunç, berbat, şeytani, ölümcül, cehennemî bir şey, ama korkmayın; yatın ve kapanın" diyen içeriği ilginç:
    https://www.youtube.com/watch?v=zwbefnrwzlq

    5. "türkiye nazi almanyasıyla ipleri koparttı" - newsreel
    1944 yılında türkiye'nin nazi almanyasıyla ipleri kopartması müttefik basınında nasıl yer aldı, bilmek istemez misin? inönü ve churchill'in adana'da bir tren vagonunda yaptığı görüşmeden de görüntüler içeriyor:
    https://www.youtube.com/watch?v=iuxeol7t8kw

    6. pilotu paraşütle atladıktan sonra kendi kendine ve sağ salim yere inen savaş uçağının hikayesi:
    bir f-106 bir eğitim görevi sırasında virile giriyor. pilot uçağı kurtaramayacağını anlayınca uçaktan atlıyor, fakat pilot gittikten sonra uçak düzelip çok başarılı bir iniş gerçekleştiriyor. bu hadise sonradan "cornfield bomber" adıyla efsaneleşiyor. çeviri değil bu mini belgesel, bizzat ben yaptım.
    https://www.youtube.com/watch?v=ezpum__5mny

    işte böyle. dediğim gibi, şimdilik altı videom var ama mümkün mertebe (boş vaktim oldukça) her hafta bir yenisini ekleyeceğim.

    kanalımın adı, yaratıcılıktan çok uzak - ismimin baş harflerinden oluşuyor: zea. işte adresi:
    https://www.youtube.com/…l/ucjvkx2ni0jylvfftsbwm2lq

  • 41. kışın istanbul'da yapılabilecek güzel aktiviteler

    evde oturup kombi ses çıkardıkça ay sonunu düşünmek.

  • 42. benzinin 5 tl olmasından kimsenin bahsetmemesi

    (bkz: yol yabdilar)

  • 43. 2017 ekonomik krizi

    kübler-ross modeline göre üzüntünün 5 aşaması vardır;

    1. inkar (denial)
    2. kızgınlık (anger)
    3. pazarlık (bargaining)
    4. depresyon (depression)
    5. kabullenme (acceptance)

    her ne kadar sıradan halk henüz inkar aşamasında gibi gözükse de 2013'te başlayan ve 2017'de en tepeye ulaşması kaçınılmaz olan bu ekonomik kriz boyunca yukarıdaki aşamaların bir çoğunu yaşadık.

    önce inkarla başladık. cumhurbaşkanının malum açıklaması:

    http://www.dunya.com/…-yaya-kalabilir-haberi-273149

    dolara yatırım yapan yaya kalabilir. açıkça bir inkar vardı hatırlayın 2015 senesini. ekonomik kriz diyenin dayak yediği istikrarın süreceği türkiyenin büyüyeceği, seçimlerden sonra doların yeniden eski seviyesine döneceği beklentisinin olduğu açık bir inkar aşaması.

    bunu kızgınlık takip etti. zaten geçmişten beri kızgındı ama bu seferki başkaydı. hep birilerine parmak sallıyordu ancak bu sefer parmak çok tehlikeli bir yere dönmüştü. hele de türkiye ekonomisinin kırılganlığının arttığı bir dönemde birden bire merkez bankası hedefe konuldu. faizler düşürülmeliydi. doların yükselişinin, ekonominin durganlaşmasının faturası merkez bankasına çıkıyor ve tüm kızgınlık fazilerin yüksek olmasına bağlanıyordu:

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…liligin_mi_var_.html#

    bunlara paralel olarak merkez bankası -mecburen- faiz arttıramadı. ve ana görevi türk lirasının değerini korumak olan merkez bankası -mecburen- türk lirasının çok yüksek seviyelere varan değer kaybını elinde çekirdekle birlikte izlemek zorunda kaldı.

    vakitler ilerledi 2015 haziranında seçimler yapıldı. ve malum sonuçlar çıktı. kızgınlık artık tamamen artmış ve kendini pazarlık aşamasına bırakmıştı. öyle ya ekonomik krizin sebebi belliydi, akp'nin tek başına iktidara gelememesi nedeniyle oluşan sistem sorunu. artık pazarlık süreci başlayacaktı, 400'ü verin bu iş huzur içinde çözülsün...

    diyelim 400 olmadı 335 oldu o da olumlu diyerek pazarlığı bir üst seviyeye de çıkaracaktı hatta cumhurbaşkanı. öyle ya türkiye'de yaşanan ekonomik sorunun nedeni belliydi ve eğer bu pazarlığa girişirse ve istediğine alırsa her şey güllük gülistanlık olacak o mutlu huzurlu günlere geri dönecektik.

    tarihler 1 kasım 2015'i gösterdiğinde akp çok büyük bir oy oranıyla yeniden tek başına iktidar oldu. halkımız istediği, beklediği, arzuladığı istikrara yeniden kavuşmanın sevinciyle sokaklara döküldü ve bu zaferi çılgınlar gibi kutladılar.

    2 kasım 2015'te sonunda beklenen olmuştu, gelen yüksek seviyede istikrar sonucu dolar 2.75'e kadar düşmüş borsa ise tavan yapmıştı. sonunda herkes o özlenen güzel günlerin geri geldiğini düşünmüştü.

    2 kasımdan sonra geçen günlerde ne dolar bir daha 2.75 seviyesini görebildi, ne de borsa 2 kasım 2015 seviyesine yeniden ulaşabildi. beklenenlerin hiç biri gerçekleşmediği gibi her şey daha da kötüye gitmeye devam etti.

    geçtiğimiz sene 2016 ekonomik krizi başlığına tam da seçimlerin ardından şu entry'yi girmiştim:

    (bkz: #56583981)

    çok basit bir cümleyle özetleyerek başlamıştım entry'ye;

    "trendleri kolay kolay değiştiremezsiniz."

    trend hala değişmedi. aksine biz pazarlık aşamasından çıkıp ülkecek depresyon aşamasına girmiş bulunuyoruz 2016 yılı boyunca. bakın başbakan ne diyor:

    http://www.gercekgundem.com/…manin-yoluna-bakacagiz

    "ayakta kalmanın yoluna bakacağız"

    ne kadar acı bir cümle değil mi? ayakta kalmak. hani ağır depresyondasındır yatağından kalkamazsın, hiç bir şey yapasın gelmez, sadece uyumak istersin, uyumak ve seni o depresyona sokan her şeyi unutmak. gözlerini yeniden açtığında her şeyin bitmiş olacağını yepyeni bir hayata başlayacağını, eski mutlu günlerinin geri geleceğini düşünürsün ama öyle olmaz. depresyonun seni yer bitirir. ilaçlarla ayakta durmaya çalışırsın ama onlar seni daha da kötü yapar bünyeni dağıtır geçer.

    2016 ekonomik krizinde ekonomik krizin şiddetini arttırabilecek 3 faktörden bahsetmiştim; rte faktörü, rusya faktörü ve fed faiz arttışları.

    2017 yılı için uzun uzun analiz yapmaya gerek yok, krizin etkisini azaltabilecek/ arttırabilecek tek bir faktör var; rte faktörü.

    malum artık ülke olarak depresyondayız ve artık en son aşamaya geçiyoruz: kabullenme.

    2017 senesinde önümüzde 2 seçenek var. ilk seçeneğimiz başta cumhurbaşkanı olmak üzere hükümetin ve halkın ekonomide ciddi problemler olduğunu ve bunların büyük oranda mevcut poitikalar sebebiyle ortaya çıktığını kabul etmesi, ve ülkeyi 2009 öncesi ayarlarına geri götürmesi. adaletin yeniden tahsis edilmesi, avrupa birliği yoluna yeniden girilmesi, yapısal reformlara gidilmesi, ekonomide ciddi önlemler alınması ve merkez bankasının yeniden ehil kişilerin eline bırakılarak bağımsızlığının güvence altına alınması ve hiç bir şekilde kendilerine müdahale edilmeyeceğinin garantisinin verilmesi. evet yazarken beni bir gülme aldı maalesef ama işte sonuçta objektif bir değerlendirme yapmak için yazmak zorundayım. maalesef geldiğimiz noktada bu yola geri dönüş olmayacağı/ olamayacağı çok açık. keşke olsa keşke bu ülkede her şeye rağmen nispeten huzurlu yaşayabildiğimiz günlere geri dönebilsek ama...

    bu durumda geriye ikinci seçeneğimiz kalıyor. sorunun nedeninin halk tarafından kabullenilmesi. bu ne demek? 2016 entry'sinde yazdığımı aynen yazacağım:

    "toplum bu trendin sonunda 7.5-8 tl olan benzin fiyatları nedeniyle kullanamadığı arabasını satışa çıkarıp alacak başka bir gerizekalıyı bulamadığında, enflasyonu iliklerine kadar hissedip ithal ettiği malların fiyatı sürekli yükselirken, ihraç edebildiği az sayıda ürünü de ihraç edebileceği bir pazar kalmadığını, kalsa bile eline geçen paranın sürekli değer kaybettiğini gördüğünde, akp'nin aslında o kadar da iyi bir ekonomi yönetimi çıkarmadığını sadece ama sadece fazlasıyla şanslı bir dönemde iktidar olduğunu anlayacak ve bu sefer 2002'de akp'yi doğuran dip dalga önümüzdeki 10 seneye damgasını vuracak yeni bir dip dalgaya yol açacak. ve bizde hep beraber 1 kasımda iyi ki akp tek başına iktidar olmuş keşke %60 filan alsaymış diyeceğiz."

    bu dediklerimle hala aynı düşüncedeyim. türkiye'de çok ciddi bir dip dalga gelmekte. bu dip dalgayı daha iyi anlayabilmek için şu başlığı incelemenizi ve takipte kalmanızı tavsiye ederim:

    (bkz: ak parti-recep tayyip erdoğan savaşı)

    özellikle de şu entry 2017'de yaşanacakların bana göre bir trailer'i durumunda:

    (bkz: #64319611)

    açıklamalara bakılırsa hükümet üyeleri yavaş yavaş sorunun kaynağını "kabulleniyor".

    peki halk da bunu gerçekten kabullenecek mi? eninde sonunda, öyle ya da böyle kabullenecek, kabullenmek durumunda kalacak. kangrenin ilk bulgusu damar tıkanıklığıdır. başlarda müdahale edip önlem alınması kolaydır. ancak önlemini almazsanız o sorun büyür organa tamamen yayılır ve kolunuzu/bacağınızı vs. kaybetmek durumunda kalırsınız. türkiye olarak soruna ilk başta müdahale etme şansını maalesef kaçırdık. ancak hala kolumuzu, bacağımızı kaybetmeden önlem alabiliriz. bunun yolu da kabullenmeden geçiyor. peki kabullenmezsek ne olacak? hastaysanız ve hastalığınızın sebebini kabul etmiyorsanız, örneğin akciğer kanseriyseniz ve sigara içmeye devam ediyorsanız hatta üstüne bir de hayır canım sigara akciğer kanserine çok iyi geliyor yakında iyileşirim hiç bişeyciğim kalmaz diyorsanız ve bu durumda ne oluyorsa o olacak, ya öleceğiz, ya yatalak kalacağız, ya komaya gireceğiz, ya uzunca bir süre hasta kalarak iş göremez duruma geleceğiz. bu süreçte önlem alınana kadar o hastalık daha da yayılacak. eninde sonunda ise hastalığı kabul edeceğiz ve gerekli bedelleri ödemek zorunda kalacağız. tek soru ise bunu ne zaman kabul edeceğimizdir. ekonomi aslında basit bir bilimdir, neden-sonuçları çok basittir. önceden yaşanmış olaylara bakarak ne olacağını az çok kestirebilirsiniz. mesela arjantinin para birimi olan arjantin pesosu'nun dolar karşısındaki grafiğine bakabiliriz:

    http://tr.investing.com/currencies/usd-ars

    zaman aralığı olarak 1m(1 ay)'yi seçersek 4 senedir doların arjantin pesosu karşısında "istikrarlı bir şekilde yükselerek" 4 seviyesinden 16 seviyesine geldiğini görüyoruz. dolar-tl için ise orta vadeli dibini 1.5 tl alırsak ülkenin kangren olacağı ve kolunu bacağını kaybedeceği geri dönüşü olmayan nokta 1.5 * 4= 6 tl seviyesidir. olmaz diyebilenimiz var mı? bence yok 1.5'tan 3.5'a nasıl gelebildiyse, hangi faktörler bu seviyeye getirdiyse, aynı faktörler sürdüğü sürece hastalık daha da ilerleyecek ve çok ciddi bir devalüasyonla karşı karşıya kalacağız ve eninde sonunda bu seviyelere geleceğiz. o seviyeye geldiğimizde ise trend -çok acı bir biçimde- bitmiş olacak. en iyi ihtimalle türkiye yeniden imf kapısına düşerek gelecek 10-15 senesini yitirmiş olacak. bunun bedelini ise hep beraber ödemek zorunda kalacağız. umuyorum o bedelleri ödemek zorunda kalmadan uyanabiliriz. ancak her manada 2017 ekonomik krizi bu serinin final dalgasıdır. ya önüne çıkan her şeyi darma duman edecek, ya da ekonomi bilimine riayet ederek, gerekli önlemleri alarak, demokrasinin, insan haklarının, adaletin hakkını vererek ve ülkeyi fabrika ayarlarına geri döndürerek zor da olsa bu krizin üstesinden geleceğiz...

  • 44. bekareti önemsemeyen erkek

    şu yazılanları okuyorum da "belki bir kerelik hata yapmıştır, belki bakire olan da bir sürü erkekle birlikte olmuştur" gibi şeyler yazılmış.

    sevişmek ancak bir müslüman ülkesinde "hata" olarak görülür zaten. bu yüzdendir bu cinsel açlık.

    böyle bir ülkede de çocuk istismarı çok normal. adam, el değmemiş çocuk istiyor. hakkı bu(!) karısı olduğuna göre zina da yapmıyor. hiç bir sorun yok işte bu iğrenç zihniyet için.

    tanım: toplumun dayattığı şeyleri reddedip mantıklı düşünebilen erkek.

  • 45. evde yapılabilecek en basit tatlı

    muzu dilimleyin. dilimleri kakaoya bulayın iyice. yiyin. gördüğünüz gibi tatlı isteğiniz köreldi ve poponuz da büyümedi. bu kıyağımı unutmayın.

  • 46. beşiktaş

    4-5 hafta öncesine kadar "aziz siktirip gidene kadar futbolla ilgilenmiyorum" diye mesajlar atan, basketbolda o haftaki rakiplerinin bench'lerini analiz eden adamların başlığına uğramaya başladığı takımım.

    önündeki 2 lig maçından 4 puan alıp şampiyonlar ligi maçını galibiyetle bitirirse, çok güzel bir devre arası tatilini hakedecek. maç temposunun azaldığı 2. yarıda da şampiyonluğa yürüyecek.

    cl'de çok yıpratıcı ve duygu yoğunluğu yüksek maçlar oynuyoruz. deplasmandaki benfica ve napoli maçları duygu yoğunluğunun tavan yaptığı maçlardı, ama son benfica maçı gibisini görmemiştik. fikstür şanssızlığının da etkisiyle akabinde çok ters bir takımla da oynadık ve en az hasarla geçtik bunları. pek kimse farkında değil, ama şu anda cl'den elenmiş ve ligde liderin 5 puan gerisine düşmüş olabilirdik.

    şu anki durumumuz iyi, 11 aralık'taki bursaspor sınavına kadarki kritik dönemeçten alnımızın akıyla dönersek, hem moral hem de motivasyon olarak şampiyonluğa kilitlenebiliriz.

    renklilerin korkusunun esas sebebi de bu. beşiktaş şu 15 günü hasarsız atlatırsa, yine cska moskova'nın bench'ini analiz etmeye başlayacaklarının farkındalar.

  • 47. türk insanının yürüme yetisinin olmaması

    millet olarak yürümeyi bile beceremiyoruz.avm de çalışıyorsanız haftasonunda sinir krizleri geçirmenize sebep olurlar.

    maddeler halinde sıralarsak

    -yürüyen merdivenlerin giriş çıkışlarında dikilme
    -yürüyen merdivende toplu birşekilde dikilme ve herkesi mal gibi dikilmeye zorlama
    -4 lü 5 li gruplar halinde yanyana kağnı hızında yürümece
    -mağaza girişlerinde çıkışlarında dikilme ve yanlarından zorla geçilmesine rağmen kılını kıpırdatmama
    -bebek arabasıyla ani duruş ve dönüşler yaparak arkadan gelen ve yandan geçenlere engel olma
    -wc giriş çıkışlarında dikilme insanların bunların etrafından dolanıp wc ye girmesi

    daha çok var ama aklıma şimdilik bunlar geldi

  • 48. türkiye'de zenginin esmer fakirin sarı kız sevmesi

    şöyle kabaca düşünce aklıma ilk cem uzan, hakan uzan ve mustafa koç'un eşleri geldi. hepsi sarışın. patlar bu tespit.

  • 49. recep tayyip erdoğan

    esas mesleği nedir diye sorulduğunda "iett şoförü" deniyor. hayır değildir. iett şoförlüğü de bir meslektir ama tayyip erdoğan iett şoförü dahi değildir. iett'de topçudur.

    erdoğan'ın futbol kariyerini anlatırken ağzındaki pek çok baklayı çıkaran aman babam görmesin kitabı bunu açıkça ortaya koyar.

    erdoğan'ın ta lise yıllarından beri tek meşgalesi politikadır. okulu, işi vs. sadece yaşamını idame ettireceği kadar ağırlık verdiği hususlardır.

    tayyip erdoğan futbol kabiliyeti sayesinde iett'ye girmiş ve oynamıştır. o takımda oynayabilmesi için kadroda gösterilmiştir. bu net. kitap da bunu ikrar ediyor.

    iett'den çıkarılmasını erdoğan şöyle anlatıyor: 12 eylül'de bir subay gelmiş. sakalı var diye erdoğan'ı işten çıkarmış.

    gerçekçi olarak bakınca; 12 eylül'de kadroları denetleyen bir subay, futbol takımında oynayıp maaş alan ama iett'de şoförlük vs. hiçbir iş yapmayan bu genci tespit edip kovmuştur. 12 eylül'de sayılamayacak kadar insan hakkı ihlali olmuştur ama herkes bilir ki sivil yolsuzluklara da hemen hiç göz yumulmamıştır.

    erdoğan'ın sakalı var idiyse bile o ancak erdoğan'ın kovulmasının cilası, bilemedin avuntusu olmuştur.

    doğru dürüst liseye gittiğini de sanmıyorum. üniversite durumu zaten malum. fakat dediğim gibi tüm bunları "çok boş beleş bir adamdı, bedavadan geçinirdi" edebiyatı paralamak için yapmıyorum. erdoğan tam anlamıyla çekirdekten yetişme bir politikacıydı ve tüm zamanını kahve kahve, cami cami, kapı kapı, dükkan dükkan gezip politika yapmaya harcamaktaydı. halk ağzına vakıf olmakta, hangi söylemin halk nezdinde prim yapacağını anlamakta, toplumun, en azından kendi seçmen kitlesinin nabzını tutmakta çok başarılı olmasının sebebi bu.

    bu da bir sosyal deney olsun. tüm ömrünü politikaya adayan bir insan barajı aşamayan bir siyasi ekolü bile ülkeye hakim kılabilir. fakat bu siyasi başarı ciddi bir eğitim, gerçek bir tahsille desteklenmezse gelen kandırır, giden kandırır. her ikisi de ayrı ayrı gerçek.