Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. kapalıçarşı'da 600 dükkanın kapanması

    kapalıçarşı'nın mevcut yükü kaldırmadığı düşünüldüğü zaman, esnaflar için kötü ancak tarih ve turizm için iyi olduğunu düşündüğüm durum. keşke komple ticarete kapatılıp, halka açık müze veya kütüphane yapılsa.

    çocukluğum oralarda geçti amcamın yanında. kapalıçarşı esnafı %70-80 kayıtdışı işler üzerine kurulmuş bir gelir mekanizmasına sahipken ve gelen turisti de kazıklayıp kaçırıyorken; ülke ekonomisine ne katkısı varmış da, bir de bunlar iş yapamıyor diye üzüleceğim. sırtlan sürüsünden farkı yok alayının. kapalı çarşı esnafı ülkemizi ziyaret eden turistlerin gözündeki türkiye imajını kirleten işlere imza atmıştır yıllar boyu. çoğu yıllardan beri yaptığı çakalca işler sayesinde milyoner olmuş zaten o kirli işlerden. başka işler yapıversinler artık bir zahmet. musluk sonsuza kadar akacak değil ya.

  • 2. siz benle gelin aralara maralara dalın

    sorun çözme algoritmasını anlıyoruz buradan bir kez daha.

    sorun: bir grup gencin koltuklarından kaldırılıp dışarıya çıkarılması. muhtemelen oturdukları koltukları protokol için ayrılmış. gençlerin imam hatipli olmaları da avantaj sağlamış olabilir tabii cumhurbaşkanının olaya el atmasında. "ben de imam hatipliyim."

    ilk hareket: sorumluyu çağır. "mehmet avcı nerede? gel buraya gel gel"(azarlamaya ya da dövmeye çağırıyormuş gibi) "ya bu çocukları oturdukları yerden kaldırmışsınız." ilgili kişi gelir, bir açıklama yapar. protokolden bilmem kimler gelecek efendim gibi bir şey söylüyor sanırım. ya da davetiyeyle girilen bir yer ve çocukların davetiyeleri yok.

    ikinci hareket: sorumlu gereken cevabı verdikten sonra geliyor. "olsun, gelsinler." olayı anlamamış gibi davranıyor. kim geliyorsa gelsin beni ilgilendirmez anlayışı hakim.

    üçüncü hareket: sorunu tekrarla. "ayakta kalacağız diyorlar ya." ilk seferden farklı bir şey söylendi mi aslında? hayır. sorumlu kişinin verebileceği bir cevap var mı? yok. çünkü aynı cevabı tekrarlaması gerekiyor, bu da anlamsız olacak. o nedenle susuyor. tamam halllederiz der gibi kafa sallıyor.

    dördüncü hareket: protokolmüş davetiyeymiş dinlemeden, kuralları hiçe sayıp sıfatını kullanarak çocukları "siz içeriye benle gelin" deyip içeriye davet ediyor. plan içeriye sokana kadar ama, devamını düşünmüyor, umursamıyor. içeride ne olacak peki?

    o da videonun ana konusu zaten. "aralara maralara dalın." yani kural mural takmayın, benim memurum işini bilir hesabı, girin içeriye kafanıza göre oturun bir yere.

    yahu gerçekten sorunun ne olduğunu anlayıp çözüm getirmek niyetindeysen, sorumluyu çağır, adamın söylediği şeyi dinle, alternatif çözüm üretmeye çalış ve bunu sorumluya sor. başka boş koltuk yok mu de, ekstra koltuk atamaz mıyız de, ne bileyim sorumlu ile ortak bir çözüm önerisi getirin çocukların içeriye girmesi bu kadar önemli ise. ya da çocuklara dön ve de ki, içerisi dolu, oturduğunuz yer protokole ayrılmış vs. sorun ne ise ilet, içeriye giremeyeceklerini söyle, her isteyen girip istediği koltuğa otursa nasıl bir hengame çıkacağından bahset, oradan hukuk devletine falan bağla mesajını da ver genç dimağlara. ama yoook, onlar da imam hatipli, o nedenle içeriye girmeleri gerekiyor, bunun için de sorumlu kişiyle ortak fikir aramak da zahmetli iş, iki saat bahane mi dinleyeceğim kafası.

    ben bunu niye bu kadar uzattım. çünkü her devlet dairesi bu zihniyette insanlarla yönetiliyor ve onlardan çok çekiyorum. size devamında ne olacağını da anlatayım tecrübelerime göre. çocuklar içeri girer, yeterli koltuk olmadığı için birileri merdivenlerde oturmak zorunda kalır. çocuklar merdivene oturamaz çünkü onlar özel davetli. hatta protokole bile oturmuş olabilirler. sıkıntıyı yine sorumlu çeker. yerinden kaldırılanlar sorumluyu bulur çemkirir, içerinin düzensizliğinden, merdivenlere oturanlardan dolayı basın mensupları işlerini yapamaz, onlar gelir sorumluya çemkirir. bu şikayet dalgası biraz büyürse de çıkışta sorumlu, cumhurbaşkanından fırçayı yer. adam akıllı bir organizasyon yapamadın diye.

    benim başıma her gün gelen şey bu en azından.

    edit: imla

  • 3. kemalist vs gülenist

    yık ıslındı bırbırlırındın fırkı.

  • 4. 8 ekim 2016 dropbox'ın engellenmesi

    "yok ya troll falandır" dedim, baktım. gerçekten engellenmiş. ben bu ülkenin internetini yönetenlere bi' şey diyemiyorum artık. yılların fotoğrafını, anısını dropbox'ta saklayan var. sırf kendi zevkinize site engelliyorsunuz ayıp be.

  • 5. 8 ekim 2016 ankara'da 2 canlı bombanın yakalanması

    ölen iki pkklı teröristin kimlikleri tespit edilemezse, bir kısım orospu çocuğu, " xxxx nerede? devlet xxxx'i öldürüp çukura attı. açıklansın" diye propaganda yapacaktır.

    anaları da oturma eylemi yapar artık, "masum çocuklarımız nerede?" diye.

    teyze senin çocuk terörist olmuş, bombaları kuşanmış milleti toplu halde katledemeden, polis yakalayacakken kendini patlatmış. ayrıca senin yetiştirdiğin çocuğun amına koyayım. hepiniz orospu çocuğusunuz.

  • 6. türbanlı şeytan

    (bkz: türban şoray)

  • 7. arda turan

    (bkz: kalitesiz insan)
    (bkz: zayıf karakter)
    (bkz: megalomani)
    (bkz: her şeyi kendi işine geldiği gibi görmek)
    (bkz: kendinden üçüncü şahıs olarak bahsetmek)
    (bkz: olayları alakasız sebeplerle meşrulaştırmak)
    (bkz: ben öyle bir adamım ki)

    içim şişti lan. türkiye'deki ahlaki çöküşün resmi gibi adam resmen. tayyip erdoğan, fatih terim, arda turan, aziz yıldırım, yıldırım demirören, ali ağaoğlu, fethullah gülen, melih gökçek, erkan petekkaya, nusret gökçe, sinan çetin, ibrahim tatlıses, şafak sezer, necati şaşmaz, yavuz bingöl, rasim ozan kütahyalı, abdurrahman dilipak, acun ılıcalı vs. gibi karakterler yok. tek bi karaktersizlik var ortada. hepsi aynı hastalıktan geliyor. hepsi aynı adam. bu hastalıktan kurtulursak belki kim bilir bu adamların hepsinden kurtuluruz.

    edit: istek isim eklenir.

  • 8. bir daha rte gibisinin gelmemesi

    (bkz: ay hadi ins)

  • 9. ertesi gün hapı

    mümkün olduğunca kullanılmaması gereken haptır. et ete değdirecek orospu çocukları bi zahmet kendilerine vazektomi yaptırsın. kimse sizin yamuk ve kıllı sikiniz için fizyolojik/psikolojik düzenini bozmak zorunda değil.

  • 10. sözlükçülerin karayolundaki hız rekorları

    iyi b.k yediniz, aferin.

  • 11. 8 ekim 2016 google drive'ın engellenmesi

    an itibarı ile kuzey kore ve çin'den dahi ulaşılabilen dünyanın en büyük depolama servisinin türkiye'de engellenmesidir.

    nedeni redhack'in berat albayrak emaillerini bu servise yüklemesiymiş.

  • 12. ilber ortaylı'nın sirtaki oynaması

  • 13. yere düşünce osmanlı gibi dağılan telefon

    telefoncu m.kemal abinin, parçalardan başka telefon yapabileceğini bilmeyen ,yazar hezeyanı.

  • 14. kuzen ile evlenmek

    ulan şu sözlüğün iyice boka battığını her gün söylüyorum da, ne survivor (560), ne 30 yaşında bekar kadının bilmemnesi (170), ne de bakire olmayan kadınla evlenmek (240) ne de başka entri patlaması yaşanan cahillik, durgun zekalılık ve avamlıklar midemi şuraya "gaylik kadar iğrenç değildir" yazılıp bunun 130 mental retarde cühela tarafından favorilenmesi kadar bulandırmamıştı. lan ben burayı çok severdim, burada böylesi bir urban decay yaşanabileceği aklımın ucundan geçmezdi 3 sene önceye kadar.
    kuzenle evlilik değil mevzu, içindeki homofobiyi her fırsatta kusma isteği. bugün kuzen evliliği olur, yarın kadına şiddet olur, ertesi gün başka bir şey olur konu, ama homofobi değişmez.
    yazarlığı bırakan bir arkadaşım "sözlük ev tutmaktan imtina edeceğim ilçelere benzedi" demişti, daha iyi bir tanım yapılamazmış.
    birkaç gün önce bir ilçenin chp belediyesi olduğunu anlamak gibi bir başlık görmüştüm, hadi kalp malp kırarım diye "beş çocuğundan en az üçü engelli ve kendileri ölümüne muhafazakar, homofobik, mizojin aileler yaşamaz pek" yazmaktan caymıştım, düşünceliliğimi sikeyim. bir sabah uyanmışım da belediyeden "ilçeniz kentsel dönüşüme girip sultanbeyli'ye dönüştürülmüştür, zaaa xd" yazan kağıt gelmiş gibiyim.
    kentleşmenin ve sosyalliğin tavan yaptığı bu çağda kimsenin bu kadar çaresiz olduğunu düşünmüyorum ama 1970'te yaşamıyorsanız kuzeninizle evlenmeyin, epidermolizis büllozanın, dil damak bozukluklarının, bacak kısalığının, sayamayacağım türlü türlü hastalığın bir çocuğun hayatını karartması ihtimaline veya zeka özrünün evladınızı homofobi hastalığına sürüklemesine izin vermeyin. ananız babanız kuzen olsun olmasın, eğer homofobikseniz siz kimseden üremeyin. homofobi hastalıktır, sadece kapitalizmin kucağına birkaç yeni köle yuvarlamayacaklar diye kadınla kadının, erkekle erkeğin aşk yaşamasını lanetleyen şeyleri gerçek zannetmek, eşcinsellerden iğrenmek hastalıktır, potansiyel katilliktir ve tedavi hatta tecrit gerektirir. ama cahillerden iğrenmek haktır ve bu hakkımın %90'ını her gün burada harcıyorum mnkyum.
    "giylik kidir iğrinç diyilll". (bkz: ses etme/@isolde)
    yazar alım kriterlerinize tüküreyim sizin be.

  • 15. başkomutan de başkomutan de

    darbe gecesi tayyip erdoğan bu konuşmayı yaparken "ben cumhurun başıyım" dedikten sonra; arkadan
    "başkomutan" de "başkomutan" de
    diyen kim acaba?

    ya "üst akıl" ya "enişte"

    https://twitter.com/…ta34/status/784748423232692225

    edit: 17 temmuz'da yüklenen video

    https://m.youtube.com/watch?v=2ki3a4h3vkg

  • 16. ucuzu pahalısından daha iyi olan şey

    (bkz: riekerink bey)

  • 17. 5 günlük kamp için 7 milyon ödeyen milli takım

    futbolunuzu sikim orospu çocukları dedirten milli takım.

  • 18. iett otobüsleriyle aşk yaşayan adam

    (bkz: hareket amiri)

    ayrıca müzelik adamdır, helal olsundur.

    her birey 1 konu hakkında bu kadar ilgili olsa, dünya bambaşka bir yer olur. adam şöför kravatı bile saklıyor.

    "kapıların açılıp-kapanması" derken anlayamazsınız diyecek sandım, otobüse binince nasıl da mutlu oldu adam yaa!!!

  • 19. lindsay lohan'ın başörtüsü takması

    doğrusu lindsay lohan'ın yerel kıyafet giymesidir. başörtüsünü cımbızlamak bir türkiye algıda seçiciliği.

    debe edit: olay neymiş diyenleri zahmetten kurtarmak için; olay bu.

    bir de imam hatipler kapatılsın.

  • 20. mahmut hocanın aslında vasat bir eğitimci olması

    "burası pek mükemmel bir okul değil. bizler de mükemmel birer eğitimci değiliz. belki de kendilerine yeterince faydalı olamadık. ama ya sizler? çocuklarınızın aldığı bu kötü sonuçta hiç mi payınız yok?"

    -mahmut hoca-

  • 21. 8 ekim 2016 suudi jetlerinin yemen'i vurması

    esad tarafından yapılmadığı ve ölenler sünni olmadığı için aktroller tarafından fazla ilgi görmemiş olaydır.

    e masumlar öldürülmüş, ambulanslar vurulmuş, hem onlar da arap, çıkıp ağlasanıza meydanlarda. doğru ya türbanlı şeytan yapma diyordu.

  • 22. 175 cm'den kısa erkeklerin yaşama nedeni

    bir insanın boyuna takık olması biraz ego ile ilgili bir durumdur...

    mesela önceki kız arkadaşlarımın bazıları benden biraz uzundu. ya da aynı boylardaydık işte... yaş olarak da genelde büyük yaşlardaki kızlar beni seçerdi... kendimden küçük de kız arkadaşım oldu tabi.. ve tabi ki bazı kızlar boyum kısa olduğu için muhtemel bir ilişkiye direk olarak duvar örmüştü.. ama zaten ilişki konusunda çok şanssız birisi olmadığım için, beni boyumdan dolayı eleyen hatunları hiçbir zaman sorun etmedim...

    ben hiç bir zaman 165 cm boyumu kompleks haline getirmedim. daha doğrusu hayatım boyunca birşeylere uzanamamak dışında pek de problem olmadı boyum...(eskiden otobüslerin durma düğmeleri tavandaydı. kim akıl ettiyse mk)

    neyse işlevi filan gibi saçma birşeyler söylemeyeceğim tabi ki.

    bilişim sektöründeyim. işimde iyi kazanıyorum. daha doğrusu kendi işimi yapıyorum. maddi olarak herhangi bir şeye ihtiyacım yok. yani normal bir insanın erişebileceği her şeye rahatça maddi olarak erişebiliyorum. evet evet 165 cm boyumla tek başıma başardım bunu...

    evliyim çocuğum var ve gayet mutlu bir evliliğim var. çok detaya girmek istemem ama her yönüyle güzel bir evlilik bendeki...

    belki benden daha uzun boylu erkeklerin geçmişte sayıca çok daha fazla ilişkisi vardır bilemiyorum... ama benim geçmişimde her anımda bir kız arkadaşım olmuştur. beni ben olduğum için seven birilerinden bahsediyorum... yani kendim istemediğim sürece çok da yalnız kaldığım söylenemez. yok yok öyle çok da yakışıklı bir adam değilimdir... milyon tane ilişkim oldu diyip kıçımdan atmayacağım. ama her anımda seven birisi oldu işte...

    bir çok arkadaşım da var. ve evet genel olarak hemen hemen hepsi benden uzun. ama iyi çocuklardır... şimdilerde değil de 20 li yaşlarımda sık sık basketbol da oynardık. amacımız skor yapmak değil eğlenmekti sadece... zaten çok da iyi oynadığım söylenemez... hiçbir zaman kısa olduğum için olumsuz bir düşünceleri olmadı. neticesinde onlara arkadaşlığımı veriyorum...

    mesela ben kavga etmeyi seven birisi de değilimdir. ama hayatımda 4-5 kere ciddi denilebilecek şekilde kavga ettim. kavga ettiğim kişilerin hepsi benden uzundu. belki boyum kısa olmasından gerek bu kavgalarda hiç yumruk bile yemedim. fakat dövemeyeceğim adamla da kavga etmedim hiç...

    askerdeyken ilginç şekilde gardiyanlık yaptım. şans işte... gardiyanların boy ortalaması 1.80 ken ben biraz ufak kalıyordum... ama yaptık bitti işte...

    gördüğünüz üzere tavandan düğmeli otobüsler hariç boy ile ilgili problem olabilecek çok birşey çıkmadı hayatım boyunca.

    165 cm boyum var. evet bildiğin kısa işte... yani bu boyda gurur duyulacak çok birşey yok... ama ne kadar umrumda dersen s.kimde bile değil...

    keyifli bir hayatım var. benden uzun bir çok kişiden, çok daha güzel bir hayat yaşıyorum. sokmuşum boyuma diyip geçiyorum...

  • 23. the best university in turkey

  • 24. kız kankanın duşa giriyorum diye mesaj atması

  • 25. kötü günlerde kişiye güç veren sözler

    hayatta yanlış hiçbir şey yoktur. ne olduysa, olması gerektiği için olmuştur.

    aşkınız karşılıksız kaldıysa, kesin gözüyle baktığınız iş olmadıysa, beklediğiniz para gelmediyse... derin bir nefes alın ve bilin ki buradan öğreneceğiniz bir şey var.

    diyelim paranız yok ve dostlarınız bir bir gidiyor hayatınızdan; o an buna üzüldünüz haliyle. ama ya paranız olsaydı ve o insanlar dost postuyla hayatınızda kalmaya devam etseydi?

    o iş olmadı belki ama ya olsaydı ve sonraki -daha iyi- olanını kaçırmış olsaydınız?

    ya da belki daha kötü bir işe girip, hayatınızın aşkını tanımasaydınız?

    hep küçük resme bakıyoruz, içinde boğuluyoruz.

    çok basit bir şey söyleyeceğim, lütfen kalbinizin bir köşesinde dursun:

    hayata izin verin!

    bırakın napıcaksa yapsın. sonra karar verirsiniz iyi mi kötü mü diye...

    çok sevdiğim bi hikaye var bununla ilgili:

    köyün birinde bir yaşlı adam varmış. çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanırmış. öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara büyük bir servet teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “bu at, sadece bir at değil benim için; bir dost. insan dostunu satar mı?” demiş. bir sabah kalkmışlar ki, at yok. köylü ihtiyarın başına toplanmış: “seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. şimdi ne paran var, ne de atın” demişler.

    ihtiyar: “karar vermek için acele etmeyin” demiş. “sadece at kayıp” deyin, “çünkü gerçek bu. ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? bunu henüz bilmiyoruz. çünkü bu olay henüz bir başlangıç. arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”

    köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. aradan 15 gün geçmiş ve at bir gece ansızın dönmüş. meğer çalınmamış, dağlara gitmiş. dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. bunu gören köylüler toplanıp ithiyara gidip özür dilemişler. “babalık” demişler, “sen haklı çıktın. atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.”

    “karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “sadece atın geri döndüğünü söyleyin. bilinen gerçek sadece bu. ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.”

    köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ancak içlerinden “bu ihtiyar sahiden saf” diye geçirmişler. bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. evin geçimini sağlayan oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. köylüler gene gelmişler ihtiyara. “bir kez daha haklı çıktın” demişler. “bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. oysa sana bakacak başkası da yok. şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. ihtiyar “siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.

    “o kadar acele etmeyin. oğlum bacağını kırdı. gerçek bu. ötesi sizin verdiğiniz karar. ama acaba ne kadar doğru. hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağını asla bilemezsiniz”

    birkaç hafta sonra düşmanlar hanedanlığa çok büyük bir ordu ile saldırmış. kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere gönderme emrini vermiş. köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. köyü matem sarmış. çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.

    köylüler, gene ihtiyara gelmişler. “gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer…”

    “siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “oysa ne olacağını kimseler bilemez. bilinen bir tek gerçek var. benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece allah biliyor.”

    lao tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:
    “acele karar vermeyin. hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. karar; aklın durması halidir. karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. oysa gezi asla sona ermez. bir yol biterken yenisi başlar. bir kapı kapanırken, başkası açılır. bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”

  • 26. 6 kere 6 36 babanın bıyığı yolda kaldı

    "... çöpçü geldi süpürdü, baban bıyıksız kaldı" şeklinde devam eden ilkokul sloganı.

  • 27. bir gün ekşi sözlük'ün de engellenecek olması

    hali hazırda ekşi sözlükte sansür uygulanmasından ötürü gerçekleşmeyecek durum. benim kanzuk'um işini bilir.

  • 28. lahmacunu eliyle yiyen insan

    aynı zamanda,af buyrun da siz nerenizle yiyorsunuz diye sorup parmağında kalan kıyma zerresini yalayıp temzileyerek, ayranından bir yudum alan insandır. (bkz: sikimsonik başlıklar)

  • 29. hurşit külter

    kürt faşoların türk solcusunu davar güder gibi gütmesidir.

  • 30. öğrenciyi bedava bindirdi diye açığa alınan şoför

    konuyu yakın takibe aldım. doğru çıkması durumunda ankara'da gerekli temasları sağlayarak incelenmesi için şikayetçi olacağım.

  • 31. platoniğin aşırı umut veren sıradan davranışları

    çöpçüler kralı'nda, cam silmekte olan ayşen gruda'nın bir kova suyu yanlışlıkla kemal sunal'ın üstüne dökmesi.

    kemal sunal bunu bir işve ifadesi olarak anlar ve efsane bir cevap verir:

    "cilve yapıyor hanfendi."

  • 32. rothschild ailesine söylemek istenen şeyler

  • 33. yaş ilerledikçe katlanılması zor şeyler

    bunu yazacak yaşa geleceğimi hayal etmezdim ama ergenler.
    bazı ergenlere katlanamıyorum amk.
    tecrübe yok, bilgi yok, yok oğlu yok ama facebook, twitter gibi mecralardan öğrendikleri kıçı kırık bir bilgiyle çok zeki olduklarını düşünüyorlar.
    dil desen pabuç gibi amk sanki biz laf sokmayı bilmiyoruz ilk defa sen keşfettin.

  • 34. donanımhaber ölücüleri

    türkiye'nin gerçek girişimcileri. her biri ayrı ayrı kısa yoldan voleyi vuracak banker bilo zekasına sahip kutsal terminatörler. kız istemeye bunlarla gidin, yanında ekstra olarak kızın amcasını ve ilerde promosyon olarak kullanılmak üzere babasını da alırsınız.

  • 35. fatih terim

    şu arda turan'ı milli takıma almadığı için kendisinden nefret eden biri olarak helal olsun diyorum.

    belki de adam, kafa sikiyor diye almamıştır bunu.

  • 36. giovanni scognamillo

    yüksek lisans tezim için röportaj teklifimi geri çevirmemiş ve beni evinde ağırlamış istanbul beyefendisi, sinema tarihçisi, insan gibi insan. yaklaşık bir saatlik görüşmemizde asistanıyla birlikte o yaşına rağmen beni kapıda karşılamış ve uğurlamıştı. kayıt cihazını açtım ve başladı konuşmaya, o konuşurken ben beyoğlu'ndaki ilk sinema gösterimini onunla birlikte izliyor, büyük yangında yanan ve kopyaları olmayan binlerce türk filmi için onunla birlikte üzülüyordum. cihangir'de bir apartman katında az biraz denizi gören odasında o konuşurken bir yandan da odasını hafızama kazımaya çalıyordum; alelade bir oda değil türk sinema tarihi müzesiydi; afişler, kitaplar, plaketler, film setlerinden fotoğraflar, türkan şoray, fatma girik, tarık akan, ayhan ışık ve daha niceleri odanın her tarafındaydılar. zaman dursun da şurada biraz daha kalayım diye iç geçiriyordum. röportaj bittiğinde teşekkürlerimi sunup müsaade istedim, "müsaade sizin, ben teşekkür ederim" dedi, bunun diyen insan giovanni'ydi, sevdiklerinin demesiyle co. duyduğum saygı ve sevginin sessizliğiyle kapıya doğru yönelirken odanın bir köşesine yığılmış çoğu siyah beyaz binlerce fotoğraf gözüme çarptı; hepsi tarih niteliğinde film setlerinden fotoğraflardı. eğilip bir tanesini aldım elime; türkan şoray'ın bir filminden kamera arkası fotoğrafı, dedim hocam bunlar çok kıymetli fotoğraflar, düzenlenip müzede sergilense keşke, o kapının önünde hayatım boyunca unutmayacağım sözüyle uğurladı beni: hayatta böyle şeylere önem vermedim ben, çünkü hayat dediğin şey o kadar da önemli değil.

    uğurlar olsun giovanni.

  • 37. tv 8.5

    acun'a izleyici olarak bir kaç öneride bulunmak istiyorum.

    1) m. kosova - k. kural - m. murathanoğlu'lu nba stüdyo ekibini yeniden topla, nba sende zaten.
    2) yayın hakkı meselesini bilmiyorum ama şampiyonlar ligi özel programının aynısından yap.
    3)real football factories'in türkiye versiyonunu çek. sen seversin yurt dışından apartmayı.
    4) sporla ilgili filmler yayınla. örn: invictus, we are marshall, any given sunday vs.
    5) snooker maçları yayınla. tamam izlenmez biliyorum ama izlenme oranının en düşük olduğu saatlere koy bari (02.00 - 04.00 mesela), o saatlere kalite katsın en azından.
    6) ligtv'deki quiz tarzı bir program yap. sadece futbolcularla değil ama.

    daha da çoğaltılabilir. 1 ve 2 numara gerçekleşirse çok büyük bir kitle sadece kaliteli programlar izlemekle kalmayacak, "eskiden ne güzeldi be" diye iç geçirmeleri de son bulacak ve dolayısıyla çok mutlu olacak. a spor dediğin kanal kahvehane, ntvspor iyiydi ama kalite çok düştü, lig tv herkeste yok, şu önerdiklerimi yapan bir kanal olsa evde olduğum her an açık olur.

  • 38. galatasaray'ın uefa kupası'nın müzeden çalınması

    yeter amk yeter be. sizin trollük denemelerinizj sikeyim. amk trolü. sözlüğün ağzını yüzünü siktiniz işsiz güçsüz boş beleş herifler.

  • 39. galatasaray ölümü alırdı kupayı alamazdı

    galatasaray çanakkale savaşlarında ölümün allahını aldı. tüm galatasaray lisesi öğrencileri şehit düştü o savaşta. o sene galatasaray lisesi hiç mezun veremedi şehitleri yüzünden. o zaman öldük tekrar dirildik. senin sikindirik stadında ölse ne olur ki!!?

  • 40. ekşi sözlük iş ağı

    iş ağından daire satmaya çalışanları göstermiştir. nasıl, iyi çalışıyor mu daire, esnek mesai saatlerini sorun ediyor mu, ingiliççesi nasıl!!?

  • 41. çalışan kadını en çok mutlu eden şeyler

    (bkz: yumurtalı patates)
    valla oyle cook uzun bi calisma gecmisim yok. sunun surasinda 1 ay olcak nerdeyse. eve gelip, kizimin ben gelmeden hazir olsun da birlikte yiyelim diye hazirladigi pattizli yumurtanin tadini hicbir seyden almadim. yoksa yogurda ekmek dograyip geceyi tamamlamayi dusunuyordum.
    hep derim; kiz cocuk iyidir. hele pattizli yumurta yapip sizi bekleyen kiz cocugu; baldir, borektir, tantunidir, kuzu sistir.

    hee bir de mayış ^^
    1/3 aldim kicim tavana vurdu. tamamini alinca nolacak bilemiyorum aytuğ bilemiyorum*

  • 42. hakan çalhanoğlu

    arkadaşlar selçük'ünüz 32 yaşında, bu adam 22 yaşında. *

    bu adam bayern leverkusen'de oynuyor ve her sene şampiyonlar liginde goller, asistler yapıyor. milli takımımızın oynadığı son 2 maçtada golü var... gidipte selçük'le kıyaslamayan bu adamı bana şimdi.

    not: musleraspor.

  • 43. antalyada eşcinsel olduğu için okuldan atılan genç

    antalya'da saime konca anadolu lisesi'nde okuyan deniz adlı çocuk eşcinsel olduğu için önce okulda şiddet görüyor. daha sonra okul müdürünün baskısı nedeni ile başka okula yollanıyor. çocuğun okuma hakk,ı sırf doğuştan gelen, aslında 'tercih' dedikleri ama insanın kendi tercih etmediği bir durumdan dolayı elinden alınıyor. bu cocuğun sesine kulak verelim . çocuk bir de mektup yazmış;

    merhaba benim adım deniz a. antalya saime konca anadolu lisesinde okumaktayım. okuduğum okulda sürekli bir baskı altındayım, geçtiğimiz dönem mert a adlı öğrenci bana saldırıp, burnumu kırmıştır, daha sonra okul idaresi hiç bir şey yapmadı, ben babam ile yaşayan genç bir lise öğrencisi olarak hakkımı aramak için dava açtım, daha sonra okul bu dava nedeniyle, bu şahsı okuldan attı. fakat benim için kabus dolu günler devam etmektedir. okuldaki idareciler giydiğim cekete kadar karışır durumdalar, müdür hüseyin yurdakul cinsel yönelimim farklı olduğu için, ilçe emniyet müdürlüğüne ‘bu çocuk gay’ diye bir yazı göndermiştir, ardından babam antalya çocuk şube tarafından aranıp, taciz edilmiştir. ‘oğlunuz eşcinsel bu gelip geçici bir heves olabilir, biz takibe alacağız’ denmiş, tüm kişisel haklarıma saldırılmıştır. daha sonrasında müdür ile konuşmaya, odasına gittiğimde, ve kendisine ben bir öğrenciyim ve okumak istiyorum, burası benim okulum, bu benim özel hayatım dediğimde, kendisi, ‘gerizekalı senin özel hayatın olamaz, senin özel hayatını ben çizerim’ deyip, babamı okula çağırıp, okuldan gitmem için nakil kağıdını imzalattırtmıştır. amaçları okulda eşcinsel kimlikli öğrencileri, lgbt’li öğrencileri barındırmamak. bu olaylardan sonra psikolojim çok bozuldu, babamla çok büyük kavgalar ettik, annem seneler önce vefat etti, kendimi çok yanlız ve çaresiz hissediyorum. konuyu sadece gmag ile paylaşabildim, kendimi güçlü biri olarak görüyorum, okuma hakkım için savaşacağım, çünkü bu benim hakkım. defalarca kimliğim nedeni ile rehber öğretmene gönderildim, okulda her şekilde psikolojik ve fiziksel tacize uğradım yeter artık yeter! ben sadece okumak istiyorum, türkiye cumhuriyeti vatandaşıyım. benim yerimde başka biri olsaydı belki canına kıyabilirdi, veya babam başka türlü bir adam olsaydı beni öldürebilirdi.

    bizim okumaya, yaşamaya hakkımız yok mu?

    deniz a.4

    haberin linki http://gmag.com.tr/…nizin-cigliklarina-kulak-verin/

  • 44. şeyma subaşı

    şeyma subaşı hakkında kin dolu yorumlarımı bir kenara bırakarak; bu kadının hayatını yaşam tarzını hayranlıkla takip eden özenen, bu kadını sempatik bulan, altına sayfalarca sevgi dolu yorumlar yapan adına fan sayfaları açan kitle daha itici bence gerçekten.

    tanım: acun'un gözde cariyesi.

  • 45. tübitak-kacst işbirliği protokolü imzalanması

    artık boku çıktı ama hee. cegevera nadir yapiyodu iyi de yapiyodu. bu çakma cegevera hiç olmamış bırak artık sunu yapmayi.

  • 46. mustafa kapı

    2002 doğumluymuş. 2002 doğumlu insan mı olur lan? hasan şaş'ın brezilya'ya attığı golü 200 kişiyle beraber okul kantinindeki 37 ekran televizyondan izlememiş adam mı olur?

  • 47. yaran facebook durum güncellemeleri

    "kadınların bir seylere inanma oranı;
    duyduklarına %1
    gördüklerine %2
    duyup görmemelerine rağmen kafalarına kurduklarına %97 "

  • 48. 7 ekim 2016 donald trump tapesi

    grinin elli tonunu best seller yapan kadınların eleştirdiği tape.

  • 49. hepsiburada.com

    bir ürün hakkında düşük puan verdiğinizde ya da kötü yorum yazdığınızda o yorumu yayınlamayan site. o yüzden ürün puan ve yorumlarına fazla inanmayın.

  • 50. honda civic

    öncelikle turbocharger hakkında detaylı bilgi almak isteyenler için (bkz: #58368029).

    tanım: honda tarafından üretilmiş bir model.

    bunları geçtikten sonra, gelelim turbo-atmosferik davasına. radyal kompresörler ve turbochargerlar üzerine yurtdışında master yapmış, türkiye'de birkaç sene ağır görev dizel güç grubu soğutma sistemleri tasarlamış bir mühendis olarak benim yapacağım karşılaştırma daha çok turbo ve atmosferik motorlar üzerine olacak. önceden uyarayım ansiklopedik bir entry olacak.

    basitçe anlatmak gerekirse gazları yüksek sıcaklıkta genleştirerek sağlayacağınız enerji, düşük sıcaklıkta sıkıştırmak için harcayacağınız enerjiden fazladır. bütün motor ve gaz türbinleri bu basit termodinamik olgu üzerine geliştirilmiştir. fakat içten yanmalı motorlarda gaz türbinlerinden farklı olarak, hacimsel sıkıştırma oranı hacimsel genleşme oranına eşit olmak zorundadır (bunun aksini sağlayan bir motor geliştirildiğini bir yerlerde okudum geçenlerde).

    başka bir deyişle krank mili alt ve üst ölü noktalar arasında sabit bir rota izler. ama öte yandan gazı yaktığınızda aynı hacimsel genleşme oranından sonra bile gazın hala kullanılabilecek kinetik enerjisi vardır. o zaman bu enerjisi olan gazı atmosfere salmak yerine motordan daha çok güç almanızı sağlayacak hale getirerek kullanmak mümkün olabilir.

    işte turbocharger bu basit gerçek üzerine kullanılmaktadır. yani hala kinetik enerjisi olan egzoz gazını bir türbinden geçirip o türbini de tıpkı jet motorlarında olduğu gibi motorun emiş tarafındaki kompresöre bağlayarak silindirlere giren emiş havasının basıncını atmosfer basıncının üzerine çıkarmak mümkün olur. başka bir deyişle egzoz gazındaki kullanılamadan atmosfere atılan kinetik enerji, motor emişindeki yanmamış havaya aktarılarak motor verimi yükseltilir.

    turbochargerlar, dizel motorlarda benzinli motorlara nazaran daha fazla güç artışı sağlar. bunun nedeni dizel motorlardaki sıkıştırma oranının daha yüksek olmasıdır.

    örnek1: sıkıştırma oranı 15:1 olan bir dizel motorda, sıkıştırma işleminin tamamen izentropik olduğunu varsayarsak, basınç üst ölü noktada 44 bara yükselir. eğer basınç oranı 2 olan bir turbocharger varsa, ki standart otomobillerde aşağı yukarı 1.4-2 arası değişir, basınç 88 bara yükselir ki bu da verimi benzinli motora göre çok daha fazla artırır. sıkıştırma oranı 10:1 olan benzinli bir motorda aynı basınç değeri yakalansa bile 25 bar olan basınç 50 bara yükselebilir. bu da verimi yükseltir elbet ama dizeldeki kadar değil tabii ki.

    gelelim turbocharger sisteminin sorunlarına ve bu sorunları çözmek için geliştirilen tekniklere,

    1) turbocharger kompresörünün verimi kompresöre giren havanın hızına, dolayısıyla debisine bağlıdır. tahmin edilebileceği gibi havanın hızı da motor devrine bağlıdır. motor devri düşükken havanın debisi dolayısıyla hızı düşer, düşük hızlı hava kompresör bıçaklarına düşük bir hücum açısıyla girer ve kompresör stall'a girer. hülasası, turbo boşluğu dediğiniz bok meydana gelir. bunu engellemek için kompresör ağzına preswirl edecek bıçaklar veya değişken geometrili kompresör bıçakları eklenir. motor devrine göre bıçakların açısıyla oynayarak turbonun etkinliği artırılabilir. takdir edersiniz ki bu kadar ayrıntılı bir sistem de maliyeti artırır.

    2) düşük motor devrindeki hızı düşünerek, daha küçük çapı olan ve düşük devirlerde de efektif olacak bir turbocharger tasarlayabilirsiniz ama bu sefer de yüksek devirlerde mach sayısı 1'e dayanacak ve akış boğulacaktır. ayrıntılı bilgi için (bkz: #60026573)

    bunu da engellemek için çift turbo, twin scroll turbo gibi daha önce detaylıca anlattığım* teknikler geliştirilmiştir ama takdir edersiniz ki bunlar da maliyeti artırıcı etki yapmaktadır.

    turbocharger üzerine kısa bir özetten sonra gelelim atmosferik motorla karşılaştırmasına saygıdeğer sözlük yazarları.

    öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu zamanda atmosferik motorlu otomobil satmak için deli olmak lazım. bunun nedeni, standart türk tüketici gibi sadece yakıt masrafı için değil aynı zamanda kafayı emisyonla yemiş olan avrupa ülkeleri. turbocharger takarak bir motorun verimini yükseltebilirsiniz ama aynı zamanda eğer isterseniz downsizing yaparak emisyonu da düşürebilirsiniz ki, birçok üretici için esas amaç bu aslında.

    gelelim atmosferik motorun avantajlarına,

    1) sistem daha basittir. tipik kullanıcı için bunun anlamı motorun daha az sorun çıkarması demek olsa da, üretici için esas faydası motoru ucuza üretmek ve tasarlayabilmektir.

    2) daha önce anlattığım gibi turbocharger düşük hızda compressor stall, yüksek hızda ise choked flow sorunu yaşatmaktadır. bunun önüne geçmek için farklı farklı birçok sistem geliştirilse de ve ciddi anlamda başarı sağlansa da, bir atmosferik motor kadar devir esnekliği sunmaz. mesela akış turbo kompresöründe boğulduktan sonra gaza bassanız bile motor devri yükselmeyecektir. atmosferik motorun ise devir çevirme becerisi daha fazladır. orada deviri limitleyen parametre sadece ve sadece enjektörden püskürtülen yakıtın basıncıdır. zira devir arttıkça yanma reaksiyonu için gereken süre kısalmaktadır ve bu süre sadece yakıt basıncını artırarak kısaltılabilir.

    özetleyecek olursam, atmosferik motorun sürüş zevki daha iyidir ama sadece yeteri kadar gücü olan bir motor varsa. 100-150 beygirlik bir motoru günümüzde ağırlığı 1.5 tona ulaşan otomobillerde kullanarak elde edeceğiniz bir sürüş zevki yok arkadaşlar. ayrıca turbocharger maliyet artırıcı etki yapsa da, emisyon kısıtlamaları nedeniyle birçok üretici zaten atmosferik motorları tamamen terk etmiştir. olur şöyle 4-5 litre hacimli 250-300 beygirlik bir motor, tadını çıkarırsın atmosferik motorun çünkü eşek gibi devir çevirecektir, devri 10000'e dayarsın.

    ekonomiyi düşünüyorsanız atmosferik motordan uzak durun, lpg bile taktırsanız turbolu bir lpg kadar verimli olmayacaktır. ayrıca yıllardır yapılan arge sonucunda turbochargerlı motorlarda da, geçmişteki kadar çok sıkıntı yaşanmamaktadır ve maksimum tork devirleri günbegün düşerken, üst devir limitleri de yükselmektedir.

    ayrıca yorumlarda oldukça yanlış bir bilgi olarak verilen lpg'nin en verimli olduğu iddiası vardır. verim başka bir şeydir, para başka bir şeydir. dizel motordan daha verimli bir içten yanmalı motor yoktur. lpg mazottan daha ucuz olduğu için daha az yakıt masrafınız olabilir ama bu dizelin daha verimli olduğu gerçeğini değiştirmez.

    bu nedenle dizel motorun karbondioksit emisyonu da daha düşüktür. ama blok içinde benzinli motora göre daha yüksek sıcaklıklara ulaşıldığı için no2 emisyonları dizel motorun cazibesini düşürmektedir. yoksa mantıklı düşünecek olursanız, termal verimi daha yüksek olan bir çevrimden daha yüksek co2 emisyonu çıkması eşyanın tabiatına aykırı olurdu.