korumaya alınıp gelişmiş bir ülkeye insan gibi yaşamaları için gönderilmeliler.
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. buldukları parayı bankanın içine atan çocuklar
-
2. erdoğan dans edip içki içse onu da severlerdi
- adnan menderes rakı içerdi; sevemedik.
- süleyman demirel viski içerdi; sevemedik.
- turgut özal konyak içerdi; sevemedik. -
3. chp ve mhp'nin tek seçimliğine birleşmesi
(bkz: ekmel sen misin)
-
4. dolu depolu aracın daha fazla yakıt tüketmesi
tabii lan manyak mısın, kaç litre benzin sonuçta. ben arabada tek başıma olduğum zaman diğer koltukları söküp eve taşıyorum mesela. bildiğin bedavaya gidip geliyorum aq(:
-
5. 1 milyon kişi saray'a yürürse zorba rejim biter
ferhat gocer konserine denk gelmezse saray icin gene bir sorun teskil etmeyecektir.
-
6. ak parti tabanında çok ciddi bir rahatsızlık var
ne rahatsızlığı olduğunu çok merak ettiğim rahatsızlıktır.
ne mesela söyledikleri çaylar geç mi gelmiş?
ne bileyim survivor bu hafta yayınlanmicakmıymış?
toplu iğneleri düşmüş onu mu bulamıyorlarmış?
yalanınızı sikiyim lan ne rahatsızlıkları olacak baştakinin istediği olduğu sürece.
davutoğluymuş bilmem kimmiş sanki çokta sikinde ak parti tabanının.
ortamlarda paralel der geçeriz kim bilcek amk. -
7. we only write english to this topic
şöyle bir karikatür vardı;
a: hi i am mike i was born in england in bin dokuzyüz seksenyedi
b: oha sayıları niye türkçe söyledin lan mike?
a: sayılar zor oğlum biz de ingilterede sayıları türkçe söylüyoruz.
ekleme: hep heveslenmişimdir bunu yapmaya*
(bkz: haydi birbirimize imzalı kitap hediye edelim) -
8. komutanım o karının adı neydi
-
9. beşiktaş
az önce bir oğlum oldu arkadaşlar. adını "kartal" koydum. umarım birgün burayı okur. o sene bu sene.
-
10. meral akşener
http://d.habervaktim.com/news/640281.jpg
http://i.hizliresim.com/qbbq73.jpg
işte, bu yüzden meral abla diyoruz. sadece mhp değil türkiye cumhuriyeti tarihi açısından çok önemli bir seçime girecek ablamız. kalbimiz dualarımız kendisiyle. -
11. kilis için ne yapılabilir
son seçimde olaylar bundan pek de farklı değilken bile isteye yüzde 65,3 akp'ye oy vermişler. yani hallerinden ve hükümetten oldukça memnunlar. dokunmayın, ne halleri varsa görsünler. biz de onlar ve onlar gibilerin yüzünden 14 yıldır akp'yi çekiyoruz, biraz da onlar çeksinler.
-
12. söylemesi zevkli takım isimleri
sayıları çoktur. ama en iyisi bellidir;
(bkz: borussia mönchengladbach) -
13. erdoğan sen bu memleketin başına bela mısın
kemal kılıçdaroğlu'nun sorduğu soru.
---kaynak---
kemal kılıçdaroğlu: neyin eksik senin. kaçak saray'da oturuyorsun.
başbakanı atıyorsun. hakimi, kaymakamı atıyorsun. ama yetmez diyorsun.
ikinci adam istemem diyorsun.
sen de gelip geçeceksin.
sen bu memleketin başına bela mısın?
http://www.karsigazete.com.tr/…la-misin-h79087.html -
14. akp'ye verdiğimiz destek hukuki boyuta dönüşebilir
-
15. ağzı dolduran futbolcu isimleri
(bkz: babayaro)
-
16. akp'nin istiklal mahkemeleri kurması gerekliliği
bugün memlekete dair en önemli soru şu:
dinciler, islamcılar, kamusal alanları sünni islam doktrinleri ile diğerlerinin haklarına tecavüz etme pahasına şekillendirmek isteyen orta çağ insanları kafalarına sopa ile vurulmadan yönetilebilirler mi?
kürt meselesini hesaba katmadan bakıyorum olaya. kürt meselesi insan olma meselesinden sonra çözülebilecek bir mesele bana göre. bugün ispanya'nın bask ve katalan meselelerini çözemiyor oluşu bize bunu gösteriyor. o yüzden türkiye'de
1-kamusal alanlar sünni islam doktrinleri ile şekillendirilsin isteyenler
2-kamusal alanlar avrupa'da insan gibi yaşayanlar nasıl şekillendiriyorsa lokal problemlerimiz de göz önüne alınarak ona benzer şekillendirilsin diyen modernistler, sekülerler, aleviler, ateistler, sünni laikler, aklı başında muhafazakarlar vs
var.
birinci grup çoğunluk. ikinci grup azınlık. 2010 yılına kadar ikinci grubun borusu ötüyordu bu ülkede artık ötmüyor. çünkü ikinci grubun içinden epeyce bir kısım türkiye'nin lokal problemlerini hiç umursamadan "tam avrupa gibi" yönetilmesi gerektiğini düşündüler. artık hukuk sisteminde, orduda ve üst düzey bürokraside elinde sopa olan adamlar sopalarını bıraksın istediler. birinci gruba güvenelim ve onlarla kardeş kardeş yaşayalım yeter artık elde sopalı günler dediler. öyle mi oldu peki?
ikinci grup sopayı bırakmak istemedi. çünkü birinci grubun ne mal olduğunu, ciğerini biliyordu. ikinci grubun içindeki iyimserler mesela mehmet altan gibiler içinde yaşadıkları ikinci grubun karşısına geçmek pahasına hareket ettiler. şimdi ne haldeler bakın: (bkz: 1 milyon kişi saray'a yürürse zorba rejim biter)
tayyip öldüğü gün bunların çil yavrusu gibi dağılacağını davutoğlu efsanesinin çöktüğü gün net olarak anlamış bulunuyoruz. sorun şurada ki o günden sonra sopasız bir idare mümkün olacak mı yoksa yeni bir tayyip'in çıkmasını mı bekleyecek herkes?
camide siyasi parti broşürü dağıtanları sopa kullanmadan yönetmek mümkün müdür?
cami vaizlerini siyasi partilerinin borzanı yapanlarla sopa kullanmadan mücadele etmek mümkün müdür?
yolsuzlukları gün gibi ortada olanlarla sopa kullanmadan mücadele etmek mümkün müdür?
ey "kemalist zihniyet hede hödö" diyen ağzını arı sokacısalar ne zaman anlayacaksınız kemalizmin ne olduğunu? kemalizm olmasa 1923 yılında kurulan cumhuriyet 1924 yılında ilk tayyip'ini çıkarırdı bu ne zaman dank edecek kafanıza? kemalizm olmasa bu ülke 3 kez iç savaş yaşamıştı bunu ne zaman algılayacaksınız?
bakın ben libya'da yaşadım. eğer türkiye'deki seküler insanları çıkarırsanız geri kalan moloz yığınının libya'dan zerre farkı yok. libya'daki fabrika sayısı bir elin parmağını geçmiyor. 5 yıldır iç savaştalar. doktorları yok türkiye'ye tıp turizmine geliyorlar. mühendisleri yok bütün inşaatlarını türkiye yapıyordu. bu ülkeyi ayakta tutan bu insanlar. bu ülkenin akademisyenleri, aydınları, doktorları ve mühendisleri kemalistler. aydınlıklarını beğenmeyenler, yeterli bulmayanlar lütfen ama lütfen gidip de bir arap ülkesinde bir süre yaşasınlar. kemalist dediğiniz adamların tümü de bir idealist neslin çocukları. ama o idealist neslin çocuklarının çocukları "ileri demokrasi" isteyerek elde avuçta ne varsa har vurup harman savurdurlar. şimdi de "kemalist" kelimesini bir hakaret unsuru olarak kullanıyorlar.
neyse, en büyük soru bu bence: tayyip sonrası halkın islamcı kesmi ile ilişki nasıl olacak? eğer ortada sopa olmayacaksa bir tayyip'e daha hazır olun. eğer ortada sopa olacaksa 2010 yılında yapılan yanlışları tekrar yapacak mısınız?
yine yapacaksanız hiç tekrar uğraşmanın alemi yok. insan bıkıyor bir süre sonra. insanların içindeki bütün azmi ve idealizmi söndürüyorsunuz çünkü. koy götüne rahvan gitsin.
burada bazı aktrollerin yakarız, yıkarız, kovarız, s*ktir ederiz dediklerine bakmayın. ben bu islamcıların ciğerini bilirim. islamcılarda hak arama ve sokağa çıkma bilinci yok. islamcılar sokağa sadece oy kullanmak için topluca çıkarlar. islamcıları bir arada tutan tek şey tayyip ve onu kaybettikleri günden sonra türkiye'nin nasıl bir ülke olacağı geriye kalanların ne kadar birlik olabileceğine bağlı. bu nedenle bu meselenin şimdiden tartışılmasını faydalı buluyorum.
"2023'de lozan sona erecek reis işte o zaman türkiye'yi süper güç yapacak" diye bir efsane dolaşıyor. anlayabilmiş değilim çok yaygın bu, çevremde bile çok yaygın. adamla bir maden ocağının yanından geçiyoruz "lozanın gizli maddeleri vardı, madenleri çıkarmamıza izin vermiyorlar" diyor. ulan aha bu ne yanından geçiyoruz işte maden ocağı değil mi bu? mermer çıkarıyorlar? batman'da da türkiye'nin petrol ihtiyacının %7'si çıkarılıyor. bütün türkiye'de exxon'dan aladdin'e bin tane yabancı meşeili firma harıl harıl petrol arıyor. ulan karayı bırak denizde bile milyar dolarlar yatırıyorlar. al bu lisansları da hep senin akepen, özalın, demirelin dağıttı bu exxon'lara, chevron'lara, petrobaslara. aha maden değil mi oğlum bu? hem de akepelilere ait nasıl çıkaramıyorsunuz? direkt senin partinin kodamanları kendilerine çıkarıyorlar.
bu adam:
lozanı bilmiyor.
lozanın bir şehir olduğunu ve hangi ülkede bulunduğunu bilmiyor.
lozan antlaşmasının tarihini, içeriğini, katılımcılarını, maddelerini bilmiyor.
lozan niye imzalandı onu bile bilmiyor.
ama lozanın gizli maddelerinden haberdar ve %100 emin bu konuda.
işte bu adamlarla sopasız mücadele edemezsiniz. bu adamları sopasız yola getiremezsiniz. ileri demokrasi en azından yaşadığı ülkenin kuruluş antlaşmasını çoğunluğun bildiği ülkelerde mümkün. bizimki gibi ülkeler çoğunluk böyle bir seviyeye ulaşamadığı sürece seküler bir güç kontrolünde orta çağdan yeni çağa arada kötekle, sopayla terbiye edile edile geçirilmeye muhtaç. bu öncelikle bu ülkenin aklı başında insanlarının daha sonra tüm ülke insanlarının iyiliği için hayati derecede elzem. -
17. enes kanter
lise çağındaki çocukların bile cumhurbaşkanından hakaretten emniyete alındığı ülkede cumhurbaşkanının enes ile uğraşmayacağını iddia eden naif arkadaşlar görüyorum. yapmayın etmeyin, fanusta mı yaşıyorsunuz?
19 yaşında yaptığı bir hata yüzünden cezalandırılıyor. yalnız burada cezalandırılan enes değil; milli takım. -
18. belçika'nın her eve bira çeşmesi projesi
-
19. kadının görevi erkekleri doğurup yetiştirmektir
"dalyaraklar kusura bakmasın, benazir bhutto'nun, florence nightingale'in, indira gandhi'nin, marie curie'nin, anne frank'ın, jeanne d'arc'ın, eva peron'un, jane austen'in, rahibe teresa'nın, hypatia'nın, rosa parks'ın, clara schumann'ın, frida kahlo'nun erkek versiyonu var mı? yok. olamaz!" şeklinde kendimce cevap verdiğim önerme.
erkeğim. cinsel uzvumu bilimsel gerçeğinize sokayım. -
20. malatya ayaktaysa türkiye ayakta demektir
(bkz: at yalanı...)
kendisi sosyo ekonomik gelişmişlik sıralamasında 42. olan bir ilden bahsediyor. kaynak malatya ticaret ve sanayi odası
şu çok kıyaslandığı, nüfusu kendisinin yarısı kadar olan elazığ, lan hatta şu beğenmediğiniz, dalga geçip durduğunuz bilecik bile listede malatya'dan sosyo ekonomik gelişmişlik'te daha iyi durumda.
ama tabi millete çıkıp bunu anlatsam, o yalan söylüyor olmaz, ben hainlik yapıyor olurum.
(bkz: 7 mayıs 2016 malatya toplu açılış töreni/@epistemofili)
not: malatyalıyım. -
21. rus kızının muhteşem ve olağanüstü vücudunun sırrı
3 rus kızıyla zamanında aynı evi paylaştım o yüzden buradan bildireyim size. yıl 2006, yer rostov diye başlayayım da tam olsun.
hiçbiri hayatında hiç pizza yememişti, mc donalds'a gitmemişti.
hiçbiri kola içmezdi, bir şey içeceklerse çay ya da domates suyu içerlerdi.
ekmek yediklerini pek görmedim ama patates püresi çok tüketirlerdi.
ota boka mayonez koyarlardı.
evde sürekli borş çorbası pişerdi.
akşam yemekleri, sote edilmiş mantar, sebze, patates püresi, biraz smetana, eğer varsa biraz et olurdu.
abur cubur yediklerini pek görmedim.
evde etine dolgun sadece bir kız vardı o da fakir olduğu için sadece soğan, patates ve yağ ile beslenirdi. babası her ay 1 çuval patates getirirdi kıza kendi bahçelerinden.
spor yapmazlardı ama sağa sola hep yürürlerdi. -
22. tarkan'ın düğün pastası
normal pasta işte. bir şeyi de abartmayın amk!
-
23. tübitak'ın yıllara göre değişen bilim algısı
liseler arası yapılan yarışmada 2002 yılından 2016 yılına kadar ilk üçe girmiş projelere bakalım. her yılın bir kaç birincisi, ikincisi ve üçüncüsü olabiliyor, sebebi her dalın ayrı olması.( matematik, biyoloji, fizik, kimya, bilgisayar) teşvik ödülü, çevre ödülü ve yılın genç araştırmacısı ödülü de cabası.
2002 yılı
projelerin kalitesinden bahsetmeye gerek yok, absürt hiçbir durum yok. hepsi birbirinden değerli ispat, sosyoloji ve araştırma projeleri. incelersiniz.
2002 yılında başvuran tüm projeler
2003 yılında ödüllere yer bilimi'de ekleniyor, yine çalışmaların her biri birbirinden değerli. ek olarak mühendislik ve sağlık ödülüde ekleniyor.
birinci olan proje kontrollü ilaç salınımıyla alakalı. daha geçen tıp fakültesindeki arkadaşlarım bu konu üzerinde akademik çalışma yapıyordu. şu anda ne durumda bilmiyorum ama liseye giden bir insanın bu nitelikte proje yapması günümüz için ütopya.
2003 yılında başvuran tüm projeler
2004 yılında biyoloji dalında teşvik ödülü alan proje, şu an için hala gündemde.
ayrıca gdo henüz insanlar tarafından bilinmezken, gündemde değilken biyoloji dalında üçüncülük ödülü almış başka bir proje var.
2004 yılında başvuran tüm projeler
2005 yılında bir meslek lisesi yer bilimi dalında deprem anında otomatik elektrik kesici projesiyle teşvik ödülü almış. kaliteyi buradan anlayabilirsiniz.
2005 yılında başvuran tüm projeler
2006 yılında bilgisayar dalında devrim niteliğinde bir proje yapılmış, adı tiroit kanserli hastaların tedavisindekullanılacak 1 - 131 dozunun yapay sinir algılarıyla belirlenmesi. bunları yapan üniversitede akademisyen değil yanlış anlaşılmasın, lise öğrencisi.
2006 yılında başvuran tüm projeler
2007 yılında bir dal daha eklenmiş, yılın genç araştırmacısı ödülü. yine saçma diye nitelendirilecek hiçbir proje yok. inceleyebilirsiniz.
2007 yılında başvuran tüm projeler
2008 yılında sosyoloji dalı eklenmiş. birinci olan yatılı ortaöğretim öğrencileri arasındaki kültürel etkileşim ve değişimler projesinde hiçbir sorun yokken ikinci ve üçüncü projeler bana garip geldi. değişim kısmende olsa başladı.
ikinci, batılılaşma sorunu ve bu sorunun günümüze yansıması olarak 15-18 yaş arası gençlerde ab imajı araştırması
üçüncü, rock'ın roll dinleyen 15--20 yaş arasındaki öğrenci gençlerin eğitim sorunlarına karşı tepkilerini ölçmek
yine sosyoloji dalındaki teşvik ödülleri de hakeza öyle.
2008 yılında başvuran tüm projeler
2009 yılında tarih dalıda ödüller arasına eklenmiş.
sosyolojik çalışmaların bazıları yine garip.
2009 yılında başvuran tüm projeler
2010 yılı da öyle.
2010 yılında başvuran tüm projeler
2011 yılında fizik ödülleri uygulamalı fizik ve temel fizik olarak ikiye ayrılmış. pozitif bilimlerin çalışmaları isim seçimi dışında gayet başarılı. tarih ve sosyoloji yine garip.
2011 yılında başvuran tüm projeler
2012 yılının dikkat çeken projelerinden birisi bir kent merkezinin soylu(suz)laştırılması:beyoğlu asmalımescit örneği, sosyoloji dalında ikinciliğe layık görülmüş. üçüncülük ödülü alan proje ise ocakların vs. birey üzerine baskısı.
pozitif bilimlerde dereceye giren projeler ise 2002-2008 yılları arasındaki kaliteden bir hayli uzak.
2012 yılında başvuran tüm projeler
2013 yılında psikoloji dalı da ekleniyor ödüller arasına. sosyoloji dalında birinci olan proje ise ortaöğretim öğrencilerinin okul türlerine göre kadın
algılarının belirlenmesi.
coğrafya dalında ikincilik alan proje fındık kabuğunu kıracak.
yine başka bir sosyoloji projesi lise düzeyindeki öğrencilerin terör algısı ve bu algıyı
etkileyen unsurlar (ankara örneği).
projelerin isimlerinden kalite düzeyinin nerede olduğunu anlayabilirsiniz.
2013 yılında başvuran tüm projeler
2014 yılında genç girişimci ödülünü milli imkanlarla bir şeyler yapmaya çalışan arkadaşımız kazanmış ve aynı zamanda ikinci olmuş bu milli imkanları kullanan arkadaş.
gerisi hak getire buraya yazmaya çalışsam çok uzun sürer. coğrafya ve sosyoloji dallarında ödül kazanan projelerin önceki yıllarda dereceye bile giremeyeceğini belirtmek istiyorum sadece.
fizik dalında tanksavar yapan liseli arkadaşlarımız var.
sosyoloji dalında birinci olan suriyeli mültecilerin osmaniye tarım çalışanlarına etkisi proje.
tarih kitabının değişmesine karar çıkartan proje, 11. sınıf tarih ders kitabının öğretmen görüşleri doğrultusunda
değerlendirilmesi ( erzurum örneği).
yine teşvik kazanmış, tayland'da osmanlı izleri. ecdadına bağlı bir nesil bütün ödülleri toplamış neredeyse.
tarih dalında üçüncü olmuş iki proje, ı milli birlik ve beraberliği çanakkale ruhu ile yakalamak ve tarih sahnesinin bilinmeyen yüzleri: kubbetü'l islam'da babalar.
demokratikleşme paketinin ahlat'taki sosyo-ekonomik yapıdaki
yansımaları ise sosyoloji dalında üçüncü.
2014 yılında başvuran tüm projeler
geçelim 2015 yılına, edebiyat dalı eklenmiş. annelerin gözüyle çözüm süreci - ahlat ilçesi örneği, sadaka taşları ve günümüze yansımaları, barışın 40.yılında; merzifonlu kıbrıs gazilerinin hatıratının
oluşturulması ödül alan bazı projeler.
2015 yılında başvuran tüm projeler
2016 yılında ise sunum yapacak projeler listelenmiş. değerler eğitimi diye bir dal eklemişler.
3. sayfanın hemen başından sonuna kadar, akıl sağlığınız için bakmayın.
cuma namazının sosyalleşmeye ve toplumsallaşmaya etkisi
(şarkikaraağaç ilçesi örneği), tebessüm ve selamın temiz dünyalara etkisinin araştırılması, insanı hor gören iyiliği zor görür, ekg önlüğü ile mahremiyeti korumak, savaş sokağı değil oyun sokağı istiyoruz, milli karakterlerin çocuk ve gençlerin oyun ve kırtasiye objelerine yerleştirilmesi ile rol model alınmasını sağlamak sunulmaya değer projeler olarak finale kalmış.
coğrafya dalında, donmak yok üretime devam, tarih dalında diriliş ertuğrul dizisinin analiz edilerek tarih öğretimi ve öğrenciler
üzerindeki etkilerinin incelenmesi, nijer'deki osmanlı soyu projesi, günümüzde ingiltere, fransa, almanya, rusya, italya, avusturya,
macaristan ve bulgaristan'da okutulan tarih ders kitaplarında
osmanlı imajı, osmanlı geleneği ışığında yeni bir maarif sistemi ve osmanlıca mezar taşlarının okunması ve günümüz türkçesine
çevrilmesi ile ilgili bir tekno tarih çalışması, sosyoloji dalında, medyada gerçeklik algısı: güçlü devlet, güçlü istihbarat dikkat çeken finalistler arasında.
yıllar boyunca bilim algısının nasıl değiştiğini gördük. nereye gidiyoruz, ne yapıyoruz bilinmez.
yarışmaya gösterilen ilgiyi görmeniz açısından tüm projeleri karşılaştırabilirsiniz. içerik ve kalitenin nasıl düştüğüne şahit olun. -
24. evlenip çocuk doğurduktan sonra çirkinleşen kadın
evdeki davar kılını kıpırdatıp karısına yardım etmez eşek ölüsü gibi yatarsa, kadın uykusuz yorgun bitik bir hale gelir. ne biçim insanlar var allah böyle adamlarla evlenip yuva kurmaktan korusun kadınları.
tanım: her şeyiyle güzel kadın -
25. dış mihrakların albayrak'a oynadıkları oyun
-
26. survivor 2016
ibrahimin babası tam bir baba klasiği
- oğlum napıyon iyimisin nasılsın baban.
nasıl gidiyor allaha emanet ol baban -
27. bir erkek bir kadının elini neden sıkar
(bkz: ya neresini sıksaydım?)
(bkz: süleyman demirel) -
28. acele edin ölüyoruz
kimse oy verdi diye birileri ölsün istemiyor. yarin olsa yine oy "verecek" diye çok da sikimizde diyoruz. aynı soma gibi ayni reyhanlı gibi.
bugün isciler yine madende ölse uzulecek insan mazojisttir. chp onerge veriyor maden katliamindan önce reddediliyor. katliam geeceklesiyor. siradan bir kaza değil, yaşam odası yapilmayan, kâr icin vardiya sistemi göz ardi edilen bir felaket. yetmiyor tüm sol geliyor. tkp sinden chpsine. ısciler ve halk dinleniyor. akp gelip protesto edilince dayak atıyor. yetmiyor katliamdan sonraki chp onergesine maden denetimi, yasam odası kanunu... yine reddediliyor. sonra bir bakiyorsun pıttttt %52 erdoğan cumhurbaskanligi için oy almış. e kardesim sana su veren itfaiyenin anasini sikeyim. hortumunu da değil.
geliyorsun reyhanliya. cehape alevi partisidir nusayri allahsizlarin partisidir diye sikik bir suriye politikasi yaratip 50 kişiyi katlediyolar. bombalar patliyor. bir bakiyosun reyhanlida akp oy arttırıyor. e sen ööölll... bana ne? bana ne yani? 520 kişi ölsün.
bu pazar kiliste seçim olsun 100 de 60 üstü çıkacak yine malum politikayi yaratan malum parti. e geberin be kardesim. nijerya ic savasi izler gibi izlerim. bu beni kötü biri yapmaz. akıllı biri yapar. sonucta devamli intihar etmek icin orasini burasini kesmek isteyen biri var. 1 2 sefer tutmaya calistik elini, o bizi de dogradi. e biraktik izliyoruz işte. -
29. ben olmasam da başkanlık sistemi gerekli
sistematik sikinti nedense kendisi basbakan iken hic de dert olmamis eski basbakan yeni cumhurbaskani'nin simdiki derdi.
-
30. çanakkale'ye düşen meteoritte aminoasit bulunması
1964 yılında çanakkale'ye düşmüş olan meteorit üzerinde 2012 de başlayannasa ve istanbul üniversitesi'nin ortaklaşa yaptığı araştırma sonucunda 10 un üstünde aminasit bulgusuna rastlanmış. bunların bir kısmı insan bünyesinde bulunan aminoasitler olup barkaç tane de dünya dışı olduğu düşünülen aminoasite rastlanmış. dünya dışı olan aminoasitler üzerindeki araştırmalar devam etmekteymiş.
linkler:
nasa
haber linki
türkiye göktaşı ağı -
31. 2016 turizm krizi
herkes bir şeyler konuşmuş. ben de sektörün içinden bir iki kelam edeyim;
ama öncelikle itfaiye ve hortum diyerek en içten duygularımı belirteyim. yalnız bazı arkadaşlara da sinir oldum.
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunur ancak bu iyi bi bok değildir sayın amına koduklarım.
yurtdışından gelen misafirlerlerle türkiye'den gelen misafirler için fiyat farkı var mı?
var. bunun neden olduğuna bakalım. burda çok uygun olmasa da;
bakkal & süpermarket ilişkisi oturuyor.
sene başında alman acentasındanhans geliyor;
'mein bruder biz sana bu sene şu kadar misafir getirecez diyor. - atıyorum -
aylık 500 odadan sezonluk 5000 oda. bana güzel bi fiyat ver diyor. para peşin diyor.'
'iyi' diyoruz. normalde gecelik 100 euro'dan olan 'kapı fiyatımız'ı 50 euro'ya çekiyoruz. 5000 oda ortalama 10 gecelemeden adam bana 50000 geceleme yapar. her gün bir odanın gecelemesi için biz bu adamdan 50 euro alıyoruz.
50000 geceleme x 50 euro'dan adam 2.500.000 (iki buçuk milyon) euro'yu elimize sayıyor. hem de peşin. peşin aldığım için kredilerim olumlu yönde gidiyor. bütçe planlaması yapabiliyorum ve işime geliyor.
türk acentası da geliyor. 'kardeşim ben sana türkiye'den günlük 1-2 oda getiririm' diyor. bu adama da olsun olsun en fazla 75-80 euro'dan kontrat yapıyoruz. yılda adamın potansiyeline göre 3 kere kontrat yapabiliyoruz. (tatil,bayramın 9 güne bağlanması gibi vs.)
bunun en önemli sebebi;
avrupa'daki gelişmiş ülkelerde (belçika, hollanda, almanya, isviçre, ingiltere) çalışma, iş ve işçi hakları, sosyal güvenlik gibi medeniyet göstergesi olan zımbırtılarla insanların ertesi sene hangi günler arasında tatil yapacaklarının belirlenebilmesidir.
ayrıca kendi çalıştığım otelin misafirlerinin %60'ı avrupalı emeklilerden oluşuyor. yani adam çalışmadığı ve türkiye'de tatil de yapabilecek bir parayı emekliliklerinde kazandıkları için planlamasını çok önceden yapabiliyor. o adam erken planlayabildiği sürece rezervasyonunu acentadan yaptıklarında parayı acentaya şakk diye verebiliyor. acenta da aslında parayı erken almış oluyor. biz de ise maalesef insanların genel oalrak tatile karar verebilmeleri sadece en fazla 1 ay öncesine dayanıyor.
şimdi ''e biz de erken rezervasyon yapıyoz amuğğa goyim'' dediğinizi duyar gibiyim.
kardeşim ne olursa olsun; tatil yapan insan sayısı az ve çok dağınık. en azından 5 yıldızlı mavi bayraklı tesisler için. yani bu olay; otel sahiplerinin kişisel ülke tercihlerinden ya da turizm ırkçısı olduklarından kaynaklanmıyor. otel sahiplerinin çoğu dingo adamlardır sevmem ama durum böyle.
türkiye'den de o kadar misafir gelse, acentalar bu potansiyeli görüp otellere erken para vermeye başlayabilirler. ancak türk tatilciler için henüz böyle bir potansiyel yok. acenta otelciye o kadar oda garantisi verse, otelci de ona ucuza verecek.
avrupa'da (medeniyetin geliştiği yerde) turist (tatil yapan ve yolculuk eden insan) taşımak isteyen acentalar devlete teminat vermek zorundadırlar. çünkü bu sektör paranın önce alınıp hizmetin sonra (hatta çok çok sonra) verildiği ve büyük paraların dönebildiği bir sektördür. misal; almanya ve ingilitere'deki tur acentaları taşıdıkları yolcu kapasitesine göre devlete belirli bir oranda teminat (mesela yüce rahip thomas cook'un ingiltere'deki teminatı 50 milyon sterlin'dir) verirler ki; adamlar önce paraları alıp;
'jet fadıl'ın bamtur'u gibi' uçmasınlar diye. türkiye'de bu henüz kanun seviyesinde tam olarak yerleşmedi. paraları tokatlayıp kaçan acentalar yüzünden binlerce insanın mağdur olduğunu herkes gördü. çoğu insan acenta olayına şüpheli gözle baktı. ancak her ne kadar o orospu çocuklarını sevmesem de; acentalar ve emlakçılar bu konuda aynı kefededir.
gelelim ruslaraaa;
rusya'nın halkı ekonomik olarak türkiye'den çok farkı olmasa da; insanlar tatil yapacak parayı buluyor. nasıl buluyor?
ruslar; senin bir sene içerisinde elektrik, su ve doğalgaz için devlete verdiğin paranın belki de yarısını veriyor. (bu sosyal devletle alakalı birşey, çomarlar pek anlamaz) bu da senede bir tatil parası çıkarıyor adama. ancak ancak ve ancak;
rusya'da da avrupadaki gibi bir çalışma sistemi mevcut değil. acenta sistemi gelişmiş olsa da; erken rezervasyon yaptırmıyorlar. sadece uçaklarını ucuza getirebiliyorlar.
ruslar erken rezervasyon yapmıyor. tekrar söylüyorum: bu da iş ve işçi sistemi ile alakalı.
bu yüzden ruslar her zaman avrupalı'dan daha fazla ödüyor.
ancak yine de 'otelci adam' için türklerden daha dezavantajlı durumda değiller.
geçen gün bizim otelin sitesine baktım lan harbiden durumlar ne ayak diye;
14 günlük aynı şartlarda aynı tatil için;
alman'a 3000 lira.
rus'a 4000 lira.
norveç'e 4500 lira.
türk'e 5000 lira. (bu fiyatlar sadece bahsettiğim otel içindir, bazıları farklı milletlere farklı fiyat verebilir. örneğin adamın ağırlıklı müşterisi iskandinavsa haliye oraya ucuz fiyat verecektir)
açıkçası kısa vadede bunun çözümü yok.
fiyat konusundaki farkın nedenini açıkladık. şimdi gelelim;
2016 turizm krizi'ne;
su veren itfaiyenin hortumunu...
sonumuz hayrolsun. -
32. recep tayyip erdoğan
ilkokulda uzun süre sınıf başkanlığı yapmıştım. her sene, sene başında verilen oylarla başkan olur, sonra da mutlak bir otoritesi olan despot öğretmenimizin isteği üzerine, konuşanlara tahtaya yazmak, sınıfta ne olup bitiyor, tenefüste kim kavga ediyor, hatta mahallede top oynarken kim kime küfür ediyor bunları öğretmene iletmek gibi görevleri olan bir başkanlık yürütüyordum. ancak 4. sınıfa gelip biraz da büyümenin getirdiği itaatsizlik ve daha da önemlisi arkadaşlık olgusunun, öğretmene yaranma duygusundan daha ağar basmasıyla, eskisi gibi arkadaşlarımı öğretmene satmamaya, bir çok şeyi kendi aramızda çözmeye çalışmaya başladım. öğretmen bunu fark edip 1-2 defa uyarsa da çok sallamadım ve sonunda 4. sınıfın ikinci döneminde öğretmen yeni bir sınıf başkanı seçeceğimizi söyleyip bana da "sen zaten bu sene başkanlık yaptın başka arkadaşların da yapsın" diyerek, adaylığımı engelledi. bu yeni bir uygulamaydı daha önceki senelerde sene başında bir kez seçim yapılır ve seçilen isim sene sonuna kadar başkan olurdu. çok da umursamadım ve sınıfın bir başka başarılı öğrencisi levent başkan seçildi.
ilk bir iki ay, o da öğretmene yaranmak için, öğretmenin her dediğini yaptı, her sorduğunu cevapladı ancak özellikle bahar gelip sınıf iyice azıtınca, o da arkadaşlarının yanında yer alıp öğretmenin istediği profilden uzak bir görüntü çizmeye başladı. o seneyi bu şekilde bitirip 5. sınıfa başladığımız eylül ayında, öğretmen sınıf başkanlığı görevini daha fazla kişinin üstlenip sorumluluk sahibi olmanın ne demek olduğunu öğrenmesi adına "bu sene seçim sonuçlarına göre en yüksek oyu alan 7 kişi birer aylık dönemlerle, dönüşümlü olarak başkanlık yapacak" diye bir kural koydu. daha önce başkanlık yapan beni ve levent'i de yine bizim zaten bu sorumluluğu aldığımız gerekçesiyle aday listesine almayarak kendi belirlediği 10 kişilik listeyi oylamaya sundu ve 7 kişiyi sıraya koyarak başkanlık yaptırdı. sınıfın en başarılı ve bir o kadar da egosu yüksek 2 öğrencisi olan levent ve benim yanımda bu 7 kişi nispeten daha sessiz sakin ve ezik tiplerdi. haliyle, bu baskanlar da kendi 1 aylık dönemlerinde öğretmene yaranmak adına öğretmenin her istediğini yaptı ve öğretmen de bu anlamda rahat bir yıl geçirip bizi mezun etti.
özetle, kendisine ilkokul öğretmenimi danışman olarak önerdiğim insandır, iletişim bilgileri bende mevcut, zaten facebook'tan takip ettiğim kadarıyla, kendini iyice dine imana da vermiş, umreye falan gitmiş. daha iyisini bulamaz bence kaçırmasın. -
33. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
buzdolabi kapilarinin miknatisli olarak kapanmasinin sebebi, buzdolabi ilk ciktigi zamanlarda disardan bi mandal ile kapaniyormus, ancak insanlar buzdolaplarini attigi zaman, etrafinda saklambac oynayan cocuklar bunlarin icine girince kapi icerden acilamadigi icin bogularak oluyolarmis. boyle boyle baya bi cocuk olunce kapinin icerden de acilabilmesini saglamak icin miknatisli kapiya gecilmis.
https://en.wikipedia.org/wiki/refrigerator_death -
34. hoşlanılan kızın iphone 4 kullanması
kız kucuk seylerden mutlu oluyor ıste sevın o gun gelıp cattıgında karsısında egılıp bukulmezsın.
-
35. battlefield 1
çanakkale champaign'in olduğunu düşündüğüm oyun. şu fotoğrafa bakıldığında çok net olmasa da askerin giydiği kıyafet anzak askerlerinin kıyafetleriyle (şapkası olsun, şortu olsun) birebir örtüşüyor. yanındaki sırtlar, bildiğimiz conk bayırı sırtları olabilir. karşıdaki zırhlı gemi detayı da önemli.
şarkı tercihi olarak "seven nation army"i seçmeleri büyük ustalık. birinci dünya savaşı çok uluslu devletlerin savaşıydı. örneğin osmanlı, arap coğrafyasında ingiliz üniformalı hindistanlı askerlerle de savaşmıştır.
oyunun türkçe olması, ea'nin büyük jesti olduğunu düşünüyorum. ancak son dönemlere baktığımızda türkçe oyun sayısında bariz bir artış var. bunun temelinde yatan neden türklerin orijinal oyun pazarına ilgisi olduğunu düşünüyorum. steam stats'a baktığınızda ispanya ve italya'dan daha çok indirme yapılmış türkiye'den. kaldı ki, rusya üzerinden yapılan satın almalar bu sayının dışında. işte bu yüzden, mümkün olduğunca yasal içerikten yana kullanmaluyız tercihimizi. burada hem türkçe dil desteği bekleyip hem "oyun torrent'e düşse de oynasak" diyen arkadaşlar büyük haksızlık yapıyorlar. tabi ben "her oyuna 80 euro bayılın" demiyorum, ancak bu arkadaşlar en azından indirim dönemlerini bekleseler, ileride çok daha fazla oyun türkçe dil desteğine sahip olarak çıkar. -
36. hoşlandığı erkeğe açılan türk kızı olmaması
(bkz: entry nick uyumu)
-
37. tübitak harcırahlı salavat projesi
adam gelmiş kemalist dezenformasyon yazmış ya. utanmaz şerefsiz. video ortada lan karakter yoksunu.
biz mi çektik videoyu? bunlar oyuncu mu? cast ajansı falan mı?
değil.
o zaman soruyorum; nasıl bir yaratıksın sen?
bu ülkeden artık midem bulanıyor. nefret ediyorum. her şeyden. -
38. senin paran burada geçmez'in ingilizcesi
-
39. gerdek gecesi gelinin meme ucunda piercing görmek
sen merak etme, memesine piercing yaptıracak kadın zaten senin gibi bekaret takıntılı adamla takılmaz.
aynılar aynı yere. -
40. 8 mayıs 2016 ales
soru sayısı ve süreyi bilmeyen salakların girip lisansüstü eğitim yapmak için puan toplamaya çalışacakları sınav.
-
41. ateşini yolla bana diyen 55 yaşındaki şarkıcı
kor alevler içindedir bilmesen de...
-
42. 8 mayıs 2016 galatasaray beşiktaş maçı
bazı gs'lılar bu maç için bjk'ye yatmak istemeyen gs'lilerin gs'lılığından utanıyormuş...
bizim şikeyle şukayla işimiz olmaz arkadaş. çıkıp aslanlar gibi oynayacağız. elimizden geleni yapacağız. gerisi bizi ilgilendirmez.
sizin fener nefretiniz gs sevginizin önüne geçmiş... -
43. ışid'in kendi mobil uygulamasını yapması
(bkz: ışid inc. konum bilgilerinize ulaşmak istiyor)
-laan!? -
44. pelikaninyalisi.wordpress.com
korkakların savaşından kahraman çıkmaz
gelsin patlamış mısır -
45. vizesiz avrupa hayal oldu
bir suser "avrupa seni ne yapsin, 3. dunya ulkesisin, cahilsin, seni niye alsin avrupa" demis.
bu arkadas sanirim kolombiya'nin avrupa ulkelerine vizesiz girdigini bilmiyor. ha brezilya da vizesiz giriyor. brezilya ve kolombiya 3. dunya ulkesi degil. onlar cok cici insanlar zaten. brezilya'da hic cinayet olmuyormus hatta degil mi? ulan bir kere de lutfen bir kere de herseyi bilmeyin lan. -
46. porno yıldızlarının haddinden fazla güzel olması
(bkz: bu kadar güzel kız nasıl porno yıldızı olur)
sizin bu boktan zihniyetiniz yüzünden memlekette endüstri gelişemedi. -
47. 7 mayıs 2016 almanya'nın erdoğan'a verdiği ayar
erdoğan, ab’ye, “biz yolumuza gidiyoruz, siz de yolunuza gidin” demişti. erdoğan'ın bu açıklamasına almanya cevap vermiş: biz anlaşmaları devletlerle yaparız, şahıslarla değil.
istediğiniz kadar (türkiye cumhuriyeti = ak parti =rte) zırvalarını paylaşıp durun. bugün varsınız, yarın yoksunuz.
http://t24.com.tr/…-yapariz-sahislarla-degil,339397 -
48. 7 mayıs 2016 habertürk cübbeli ahmet hoca yayını
izlemeyin şu gereksiz insanı ne olur.
reytingleri yerin dibine batsın, bir daha ekranlara çıkamasın insallah.
nedir bu din tüccarlardından çektiği bu milletin allahım... -
49. fridanin parcalanmis omurgasi
(bkz: #60375587) cevab veriyorum.
1. ekşi sözlük akademik bir ortam değildir. bir çöplüktür. çöplükte intihal olmaz diye bir şey olmaz. götünüzden element uydurmayın.
2. intihal = entelektüel hırsızlıktır, yalnızca akademiye özgü bir kural değildir. kendi yapmadığı bir şeyi aynen, ya da paraphrase ederek kendisi yapmış gibi göstermektir, etik değildir. "çalıyor ama çalışıyor" denen kamu görevlileriyle arasında kurulan bağ, sevdiği bir yazarı savunacak diye kendini paralayan müritlerinin "çalmışsa çalmış ben yazdıklarından çok bilgileniyorum yea" tarzı gerzekliklerinden kaynaklı.
3. entry'lerini sildiği için şimdi üfürmek biraz daha kolay elbette, turing efendi de silmiş ama larker'ın entry'leri duruyor. alıntı dediğin şey belirgin kılmak için tırnak içine alınır(sözlükteki spoiler kullanımı gibi). başka bir sayfadaki içeriği link vermek yerine alıntılamak ne kadar etik onu ayrıca tartışalım. (bkz: madde 10)
4. internette telif hakları tartışmalı bir konu değildir. bütün hakları mj'e devretmeden önce copyright nedir copyleft nedir bunları bir öğrenelim. kaldı ki intihal mevzusuyla fikri mülkiyet mevzusu bambaşka şeyler. fikri mülkiyet özünde cebinizden ne kadar para çıkacağıyla ilgili bir mevzudur. intihal ise ahlaki bir meseledir.
5. internet üzerinde açık kaynaklardaki yazıları/resimleri vs. kullanarak yeni bir eser oluşturamazsınız. bunların bazılarının telif koşulları bellidir, önemli bir kısmının belli değildir. belli olmayanları doğrudan veya değiştirerek alıp kullanamazsınız. senin twitter'da ekşi'de falan komikli caps yapmandan bahsetmiyorum elbette. konuyla alakalı olarak (bkz: ekşi şeyler/#60314380)
6. o yüksek standarttaki dil dediğin şeyin yazarı efsunladığı, yüce bir bilim insanı gibi kodladığı ortada. ekmeğini buradan kazanan bir vatandaştan bahsediyoruz. arakladığı yazılarda biraz daha gündelik bir dil kullansaydı (ki denk geldiğim siyasi gündeme dair entry'lerinde ortalama sözlükçüden bir farkı yoktu) ve yine başkasının emeğine çöreklendiği halde tepki çekmeseydi o zaman bir çifte standarttan söz edebilirdik belki.
7. fpo'nın kabahati alıntı olan kısımları anlaşılır yapmamak. evet. tam da bu. intihalin tanımını yapmışsın farkında olmadan. yüzde kaçı alıntı yüzde kaçı orijinal diye bakmak kolay urkund var. amma ve lakin urkund intihalin etik boyutuyla ilgilenmez.
8. saf goygoy. geçiniz.
9. goygoy über alles. akademik ortam sırf laf olsun diye saçma sapan kurallarla işleyen bir fanus değil, işleyiş mekanizmasını içselleştiremiyorsan o senin sorunun.
10. alıntı açıkça belirtilse muhtemelen debeye girmeyecekti. işte altın cümle bu. teşekkür ederim ben daha iyi ifade edemezdim. gerisi goygoy.
11. fpo'nın paylaştığı konuların ülkemizde hala tartışılan konular olması onun kendisinin olmayan çalışmaları kendisininmiş gibi sunmasını haklı çıkartmıyor.
12. (bkz: ekşi sözlük scholar/@kryptos)
evet, sözlükte içerik bakımından moderasyon kalktıktan sonra bu gibi üçkağıtçılıklar daha yaygın oldu, doğrudur ve sen de bunu onaylıyorsun öyle mi?
13. valla hiç açık uç bırakmamaya çalışman cansiperane bir savunma çabası değilse nedir merak ediyorum? sözlükteki linç kültürüyle ilgilenmiyorum. linç edenlerin ekserisinin kıskanç fenolar, yahut muhafazakar göt kılları olması da ilgimi çekmiyor. ortada bir yanlış var, yanlışı yapan hatasını kabul etmeden sıvışmış, yaptığı yanlışı savunmaya çalışan dalkavuklar ise hala burada. benim de en çok bu canımı sıkıyor. -
50. ekşi sözlük yakıt tüketimi veritabanı
vw passat 1.4 tsi dsg
şehir içi : 12-13 litre
şehirdışı :7-5 litre
forumlarda bu alete ortalama 6.5 litre yaktırdığını iddaa eden hayvanları tek tek bulup sikeceğim