Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. bbc'nin gizli milliyetiniz testi

    ben böyle testi sikerim.

    herkese japon, hırvat gibi cool milliyetler çıkmış. ben testi çözdüm bana ürdün'lü çıktı. gerçekte öyle bir ırk bile yok. böyle bbc'nin a.q ne diyelim.

    @yetis ya ucan spagetti canavari uyardı, hırvat diye de bir ırk yokmuş.

  • 2. ingilizce seviyeyi bir cümle ile belli etmek

    hahahahahaha
    biri are you cola, are you disco demiş. gülmekten karnıma kramp girdi. alemsiniz ya nereden aklınıza geliyor böyle şeyler hahahahahahhahahahahajaja

  • 3. 15 haziran 2020 pençe-kartal operasyonu

    damladı hemen klavye bordo berelileri. gece 12.20 muhtemelen yan sekmede pornhub açık buraya gelmiş dörtlük yazıyor. sanal komandalar sizi.

    operasyonla falan bi derdim yok. anasını siksinler ne kadar terörist varsa. ama sizin bu klavye mastürbasyonunuz oldukça riyakar. bedelli askerlik gelsin diye götünü yırtan adamlar burada klavyeden operasyon yapıyor.
    ----------
    edit: gece boyunca terörist, vatan hayunu, 155 i ararun şeklinde mesaj almışım. sabah 7'de kalktım ve şu an vatana millete, senin yazdığın dörtlükten, bütün gece pc başında oturup yaptığın mastürbasyondan daha faydalı olacak ve ay sonu maaşımdan bir asgari ücret tutarınca vergi ödeyeceğim işimdeyim.

    30 yaşında adamım çocukluğumdan beri böyle operasyonlar olur. 80lerden beri binlerce askerimiz şehit oldu. burada 4 lük yazan arkadaş bir tanesinin ismini biliyor mu acaba? biraz samimiyete davet ettik diye vatan haini yaptınız. siz mi vatanseversiniz? ne bu memlekete faydanız? burada 4 lük yazmak mı, ayağınıza taş değmesin demek ki. kadrolu eleman gibi her operasyonda başlıyorsunuz 10 sayfa ayağına taş değmesin, vurun aslanlarım bilmem ne. bi kere de vururken sizi görmedik. hep klavyeden maşallah.

    biri de "hdp ve chp genel merkezinde hissedilen operasyon" demiş. aynen öyle çok doğru demiş. habur sınırına devletin savcısını getirip jet mahkemelerle teröristleri serbest bıraktıran cehape ve onun genel başkanı kılışdarı hobladan operasyondur. bi de bu cehape seçim zamanı aponun kardeşini devlet kanalı trt'ye çıkartıp hdplilerin binali yıldırım'a oy vermemesi için röportaj yaptırmıştı. ayrıca kılışdarın vukuatları bununla da bitmiyor. terörist başına sayın diyecek kadar ileri gitmiş ölen askerlere kelle demiştir. askerlik yan gelip yatma yeri değildir diyen kılışdarın allah cezasını versin.

    hadi sen bir fanatik olarak 2 saniyelik balık hafızanla yaşıyorsun ve gerizekalısın diyelim. peki tüm herkesi kendin gibi sanman? yargı cehapenin elinde hdp eğer terör ile ilişkiliyse - kaldı ki ilişkili olduğu aşikar- kapatırsın olur biter. ama kapatmayıp onun üstünden prim kasmak daha kolay dimi? allah seni bildiği gibi yapsın cehape.
    ------
    edit1: hadi rencide etmeyim etmeyim diyorum ama zorla kaşınıyorsunuz. itiraz ettiğim şey şu; siz sıcacık evlerinizde taşşak kebabı yaparken, suriye'de olsun kuzey ırak'ta olsun canını ortaya koyup savaşan askere kalkıp buradan "aslanım,kaplanım" edabiyatı yapıyorsunuz. örneğin;
    şu entry ile bu entry arasında 10 saat fark var. gece klavyeden operasyon yapan adam sabah taşşak muhabbeti yapıyor. böyle 100lerce kişi bulabilirim bu başlıkta.

    hele bir tanesi de "ergenekon iyi yönetilemese de" diye başlayan bir cümle kurmuş. bu orospu çocuğu fetöcüyü almaları için savcıları göreve davet ediyorum.

  • 4. yazarların şimdiye dek gördükleri ülke sayısı

    2 tane.
    - gürcistan.
    - sultanbeyli

  • 5. 14 haziran 2020 çaykur rizespor galatasaray maçı

    galatasaraylılar olarak duygusal bir gece yaşıyoruz. bu ruh hali sebebiyle etrafta suçlu arayan pek çok renktaş var ama bu doğru değil. maçta hakemlik pek bir şey yok. muslera'nın pozisyonda ofsayt varsa bile o pozisyon orada kesilmez, sonuna kadar oynatacaksın. futbolun içinde kırılan ayaklar var, ilk değil. ayağı kırılan muslera olunca duygusal bir patlama yaşadı herkes. andone de keza öyle. futbolun içinde olan bir pozisyon. kaleci yandan gelen ortaya plonjon yapıyor ve oyuncunun üstüne düşüyor. büyük talihsizlik ama öyle penaltı olmaz. hepsi üst üste gelince yine bu pozisyon için de duygusal patlama yaşandı. morozyuk diyenler olacaktır. atılabilir miydi, atılabilirdi. o da benim için üzerinde durulacak bir konu değil. durmak isteyen varsa dursun.

    asıl konu galatasaray çok uzun zamandır ligin açılış maçlarında inanılmaz kötü oynuyor, biliyorsunuz. bugün için de tek korkum oydu. 3 aylık ara. tam yapılamamış idmanlar. oyuncuların kafasında bitmiş bir lig. hem mevsim, hem de psikolojik durum tam ağustos ayı lig açılış maçı gibiydi. korkulan da başa geldi. lakayt oyunla birlikte felaket bir maç başlangıcı ve üstüne rize'nin mordor karanlığındaki kabus atmosferi birleşince sonuç bu oldu.

    böyle anlarda bir suçlu bulmak, bahanelerin ardına sığınmak işin en kolayı. fatih terim'in maç sonu kötü oyunu ve kötü performansı öne çıkarmasını bu yönden çok olumlu buldum. galatasaray bu anlarda yaptığı öz eleştiri ve bunun sonucunda bulduğu çözümlerle galatasaray oldu.

    onun içindir ki şapkayı öne koyacaz ve çözüm bulacaz. şampiyonluk zora girdi, kabul. ama hem trabzon'la hem de başakşehir'le maçımız var. karalar bağlayacak değiliz. bu takım korona dönemine girmeden ligin en iyi top oynayan takımıydı, unutmayın. şampiyon olamasak bile şampiyonlar ligi'ne gitmek için elimizden geleni yapmamız gerekir. elimizden gelen bu değil.

  • 6. diyarbakır'da 10 çocuklu annenin yardım çığlığı

    bakın asıl dikkat edilmesi gereken konu 10 çocuktan 6'sının zihinsel engelli olması.

    yani yüksek ihtimalle bir akraba evliliği söz konusu, zihinsel engelli bir çocuk dünyaya getirmelerine rağmen inatla çocuk yapmaya devam etmişler zihinsel engelli çocuklarının sayısı 2-3-4-5-6 olmuş hala pes etmemişler, bile bile o çocukları dünyaya getirmeye onların kaderleriyle bile isteye oynamaya devam etmişler. bu nasıl bir vicdansızlıktır nasıl bir bilinçsizliktir yarabbim.

    insanı derin düşüncere gark eden çığlık.

  • 7. türkiye'nin libya'ya müdahalesi kabul edilemez

    amk, sahra afrikasının yarısını arka bahçeniz yaptınız orospu çocukları.

    avrupa siyaseti = yüzsüzlükte nirvana
    fransa siyaseti = avrupa x 2

  • 8. 15 haziran 2020 galatasaray açıklaması

    geçen sene aynı deplasmanda hakemle kazanıp şampiyon olduğunda hakemlerde sıkıntı olmuyor ama dün oynanan ve oyun olarak haklı şekilde kaybettiğin maçın hakemi ''cellat başı'' oluyor. ne güzel dünya vallahi.

  • 9. önce kartı sonra parayı veren atm

    para amaç olduğu için normal bir insan parayı unutmaz diye düşünülmüş sistem. kart araç, para amaçtır. insanlar kartı unutuyor diye böyle uygun görmüşler ama parayı unutmayı nasıl becerir insan akıl sır ermez.

  • 10. 2019-2020 sezonu galatasaray aleyhine operasyon

    ne istediniz de vermediler.

  • 11. açlıktan ölünse de yenmeyecek yiyecekler

    sallamayınız efendim, açlıktan geberecek olsanız ağacı bile kemirirdiniz, ne demişler
    (bkz: aç ne yemez, tok ne demez)

  • 12. survivor 2020 ünlüler-gönüllüler

    --- spoiler ---

    evrim: kaybedecek hiçbir şeyi olmayandan daha tehlikeli bir şey var mıdır?

    yasin: vardır
    evrim: ne?

    ...sessizlik...

    yasin: sen

    --- spoiler ---

    kahkaha attırdı piç*

  • 13. kişinin cenazesinde dağıtılmasını istediği yemek

    ölmüşüm elalemin ne yediğini mi düşüneceğim. ne bok yerseniz yiyin.

  • 14. fernando muslera

    adam sakatlanırken bile yüzde yüzlük gol kurtarıyor. şu adamdan daha iyi bir kaleci gelmedi bu ülkeye.

    not: bjk

  • 15. yaşar kemal uğurlu

    tokat atan adam lehine faul çalmış, burada gelmiş şöyle iyi yönetti böyle iyi yönetti diyorlar. ilk defa mı futbol maçı izliyorsunuz?

  • 16. devlet memurlarının kendini geliştirmemesi

    a grubu kariyer memurlar kendini gayet de gelistiriyor. ozellikle dil konusunda. bugun bir cok uzman ya da mufettis ingilizce konusamasa da okuma ve yazma becerisi ust duzey. catir catir ingilizce konusan bir ton memur var. ikinci hatta ucuncu dil bilen memurlar dahi var. ayrica cogu kurumda bu kisilere yuksek lisans ve doktora yapmalari konusunda tavsiye vardir.

    b grubu memurlar icin kendini gelistirme gibi bir sey zaten soz konusu degil. mevzuat ve temel bilgisayar bilsin yeter zaten. buro sorumlusu doktora yapinca ne olacak?

  • 17. ismail küçükkaya

    aklıma johnny depp - amber heard olayını getirmiş sunucu. başta herkes johnny depp'i eşine şiddet uyguladığı için o kadar linç etmişti ki , sonra olayın tam tersi olduğu ortaya çıkınca ne yapacaklarını şaşırmışlardı. bir tarafı savunmak için demiyorum fakat kişi beyanlarının aksine, bu gibi durumlarda haklı ve haksız tarafa yargı karar verir. hemen kesin yapmıştır gibi bir algıyı doğru bulmuyorum.

  • 18. almanya'da 10 maskenin 113 tl olması

    hamdolsun ülkemizde bedava dağıtılmış maskelerdir. bana gelmedi hiç, çevreme de. ama olsun. bedava dağıtıldı hamdolsun.

  • 19. cengizhan kolata

    böyle tipler doktor, polis vs yapılmamalı. bunun fanatik bir gs veya fb taraftarını ameliyat ettiğini hayal bile edemiyorum. böyle hastalıklı fikirlere sahip insanlar çok basit işlerde çalışmalı, ayakçı falan olabilir belki.

  • 20. 15 haziran 2020 covid-19 vakasının 179831 olması

    oğlum ne salak, ne boş adamlarsınız siz.

    millet bilgi veya dört başı mamur biçimde yazılmış yorumlar için bakıyor.

    yok geliyor gelmekte olan yok kemerleri bağlayın veya he man tarzı iki üç kelimelik saçma sapan entry'ler.

    ekşisözlük sizin hiçbir sike yaramayan twitter trend kelimelerinizi yazacağınız yer değil.

    oğlum siz bunları yazmazsanız kimse bir şey kaybetmeyecek. o yüzden sadece bu başlıkta değil her başlıkta birikim sağlamayacak sözleriniz siz de kalsın ki çöpler kendiliğinden ayıklansın

  • 21. karantinanın kazandırdıkları

    ‘boş vaktim olsa kesin yaparım’ denip yapılmayan şeylerin, boş vakit edinilince yine yapılmadığı farkındalığıdır.

  • 22. yks 2020

    yıl 2020 ve her yıl yaşanan çökme sorununu hala çözemediniz. o verdiğimiz paraları cebe indirmek yerine keşke biraz altyapınıza harcasanız da biz de her yıl size sövmek zorunda kalmasak.

  • 23. sinema tarihinin en iyi yemek sahnesi

    matrix 1 'de ki biftek sahnesi
    matrix

  • 24. ekşi itiraf

    bu entry öfkeliyken girilmiştir.
    yer londra.
    geçtiğimiz hafta evdeki odanın birini kiraya vermek için bir siteye ilan verdim. siteye ödeme yapanlar telefon numaramı görebiliyorlar.
    hiç tanımadığım bir adam whatsapp’tan türkçe mesaj göndermiş. genellikle oda arayanlar numaramı direkt aradıkları için biraz şaşırdım ama önyargılı olmak istemedim.
    adam bir kadın akrabasına oda aradığını, akrabasının londra dışında olduğunu, iki hafta sonra geleceğini, gelip odayı kendisinin görmesinde bir mahsur olup olmadığını sormuş.

    ben de olur, gelip bakabilirsiniz dedim.
    adam geldi, odanın videosunu çekip akrabasına gönderdi, akrabası ok dedi vs.
    ayak üstü beş-on dakika muhabbet ettikten sonra adam gitti.

    ertesi sabah hiç beklemediğim bir şey oldu. adam bana “günaydın” mesajı gönderdi.
    ben bir yerlerde hata yaptığımı anladım ve günaydın mesajına cevap bile vermeden direkt “odayı akrabanıza veremeyeceğim maalesef...” diyerek birkaç da yalan uydurmak zorunda kaldım.
    “sizi zor durumda bıraktığım için kusura bakmayın, iyi günler” diyerek resmi olduğunu düşündüğüm bir dille adamı başımdan attım, daha doğrusu attığımı düşündüm.

    adam sabah akşam mesaj göndermeye başladı, hatta cuma akşamı için bir planımın olup olmadığını yazmış!
    cevap vermiyorum.
    ertesi sabah kalktım, adam beni görüntülü aramış!
    inatla engellemiyorum, hiç tanımadığım bir adamın, lanet olası numarasını engelliler kaydında görmek istemiyorum.
    ısrarla sabah, öğle, akşam mesaj gönderiyor ama girip bakmıyorum bile.
    arkadaşımı aramak için online olduğum dakika adam yine aramaya başlıyor, yüzüne kapatıyorum.
    ismimin son harfini uzatarak yazıyor.
    cevap vermiyorum.
    bu akşam hiç tanımadığım bir numaradan arama geldi, oda için aramışlardır diyerek açtım telefonu.
    adam ingilizce birkaç soru sordu, cevap verdim, ben birkaç bi şey sordum, ingilizcesi yeterli gelmeyince türkçe’ye geçti.

    ben x deyince tüm sinir hücrelerim yerinden zıpladı. meğerse adam benimle konuşmak için farklı numaradan arayıp, kendisini yabancı gibi tanıtmış.
    telefonda bağırmaya başladım.
    “bu ne cüret, bu ne hadsizlik! sizi tanımıyorum bile, size nezaket gösterip, odaya bakmanıza izin verdim ne hakla beni bir haftadır rahatsız ediyorsunuz. yeter artık haddinizi bilin ve beni bir daha rahatsız etmeyin” diyerek yüzüne kapattım!

    hayır arkadaş, yalnız yaşayan her kadın “başımda bir erkek olsun” diye karşısına çıkan her adama yüz vermiyor. bizim de hislerimiz, beğenilerimiz, göz zevkimiz var, sırf yalnız yaşayan bir kadın olduğum için bu cesareti kendinizde nasıl buluyorsunuz!
    mesajlarınızdan bir tanesine bile cevap vermiyorsa karşınızdaki kişi size ilgi duymuyordur.
    bunun illa ki yüzünüze mi haykırılması gerekiyor!

    bir de türkiye’ye gidip, ege’nin bir köyünde kendime hayat kurma hayalleri kuruyorum - “kadın başıma” beni rahat bırakacaklarmış gibi!

    edit: tekrar rahatsız edip, etmediğini sormuşlar. hayır tekrar aramadı, yukarıda yazmadığım çok sert sözler sarfettim ve tekrar cesaret edeceğini sanmıyorum -ki öyle bir şey olursa polisi ararım.

  • 25. rakının yurt dışında tutmamasının sebebi

    linçlenme ihtimaline rağmen söylemek istediğim sebep.

    rakı öyle abarttıldığı gibi güzel bir içki değildir. ağzının tadını bilen biri de içmez. gider zevk alacağın bir şey içersin. rakı edebiyatı falan da anlamaz yabancılar, bu yüzden tutmaz, tutamaz, tutmayacak.

  • 26. kedi köpek olan eve girmem diyen insan

    iyi güzel hoş diyorsunuz da geçen hafta kedisi olan bir arkadaşıma misafirliğe gittik. abi bu nasıl bir şeydir heryerde tüyler uçuşuyordu. kızın üstü başı zaten komple tüy, koltuklar, yerler, heryer tüy, bir de çok hafif olduğundan mıdır nedir havada uçuşuyor tüyler.

    biraz fazla geldi yani bilemiyorum sorry

  • 27. aydın'ın pidesiyle meşhur olma nedeni

    pideyi güzel yapıyor olabilirler.

  • 28. muslera'nın ayağının kırılmasına sevinen doktor

    göt korkusundan yazdığı özür kesinlikle samimi değildir. bunu iki kuruşluk aklıyla o gs’yi küçük harfle yazmasından anlayabilirsiniz. yanlış anlamayın imla takıntım yok; ama özellikle yapılan bir durum olduğu belli. zira türkiye yazarken ilk harfi büyük yazmış ve gs’nin g’si noktadan sonra geldiği için kullandığı cihazda otomatik olarak büyük olması gerekirken bu dallama özellikle küçük harf ile yazmış. böyle de yavşak bir doktordur anlayacağınız.

  • 29. yusuf yerkel'in oğlunun yoğun bakımda olması

    yusuf yerkel'in iyileşmiş çocuğuna acil sifalar dileyen embesillerin sözlükten uçurulmasının en az aktrollerin uçurulması kadar elzem olduğunu gördüğümüz başlık. yalnızca başlığı okuyup hiçbir yere bakmadan, bir üsteki entryi bile okumadan gelip buraya acil sifalar dileyenlerin iq'su 80 civarında olmalı.
    birkaç kişi yazmış iyileşti eski başlık diye ama okuyan kim.
    burası forum değil, facebook durum bildirimi değil diyeceğim ama bir gülme tutuyor beni öyle böyle değil.

  • 30. annesiyle beraber ölümle tehdit edilen liseli kız

    hayret, türkiye'de hiç olmaz böyle şeyler ama...17 yaşında bir lise öğrencisiyle annesinin, babası ve dayıları tarafından sistematik olarak şiddete uğraması ve sonunda ölüm tehdidi alması hadisesi. türkiye'de sıradan bir gün daha. sosyal medya mahkemesi bütün kurumlardan daha düzgün işlediği için başlığı buraya açmak istedim, entry girin de üstte kalsın arkadaşlar. bütün sülale bir olmuş ana kızın üstüne cokmusler, pes. kimsesizlik ne zor şey. çocuk sara hastası bir de.

    ilgili zincir:

    https://mobile.twitter.com/…tus/1272273785622867970

  • 31. pişman olmak istemeyenlere tavsiyeler

    olmayacak birini oldurmaya kalkışmayın. olmayınca olmuyor. kavun değil bir tarafını koklayıp alalım. ama kelek çıkan karpuzu yemeye diretmeye de gerek yok değil mi?

  • 32. d614g

    20 entry'den 15'i espiri. makyajlı kasa covid miş. çok komiksin kardeş, inşallah sana da bi makyaj yaparlar kısa zamanda.

  • 33. hiç mutlu evli olmaması

    mutlu bekar da yoktur, evli de. mutlu sarışın, esmer, oduncu ya da mühendis yok.
    mutluluk anlik bi olay, genele yayilmaz zaten. gelir, gider...
    hadise temelde mutluluk değil, bu hep atlaniyor.
    olay; genel memnuniyet hali, huzur, tamlık hissi filan gibi şeyler...

    "genel memnuniyet hali yüksek degil" diyebiliriz bu toplumdaki evliliklerle ilgili. ki doğrudur.
    çünkü önceki nesil de evlilikte memnuniyet bilmemiş. kimi model alacak da, memnun olacağımız aile birlikleri kuracaktık?
    oxford vardı da biz mi gitmedik?

    evliligin kurum olarak sorunlu yanlarını bi tarafa koyarsak, aile olmak filan çok güzel bisey aslında. arada sorunlar tabii ki olur ama o sıcaklık, güven hissi, hayat arkadaşlığı hali, düzenli ve randımanlı bir seks hayati filan aslında önemli bir konfor. o küme oluşabilirse...
    ama daha önceki bi yazımda belirttiğim gibi, eşlik halleri hep teklik hallerine bağlıdır göbekten.
    bireyligini, tekilligini kucaklayamamış, doyasiya yasayamamış; kendini tam anlamıyla çözememiş, kendine saygı ve sevgisini muhafaza edemeyen, bunun için hep "oteki" tarafindan onay ve takdir gormeye ihtiyac duyan insanlardan, huzurlu memnun sakin bir çift çıkmıyor bence. temel sorunu ben burada görüyorum.

    daha detayını şurada yazmistim
    (bkz: çift olmak/@delfina)

  • 34. türkiye'nin ne ortadoğu ne de avrupa ülkesi olması

    doğrudur.

    türkiye eğer orta doğu ülkesi olsaydı ülkeye giren suriyelilerle çok iyi anlaşmanız lazımdı. ısrarla ısrarla türkiye'yi orta doğu ülkesi olarak görenler gitsinler suriyeliler içinde yaşasınlar 5 gün. eğer sorunsuz yaşayabiliyorsa hep birlikte kabul edelim, yok yaşayamıyorsalar kültürünün en ufak benzeşmediği orta doğu ülkeleri ile kendini bir tutamazsın.

    türkiye'yi orta doğu ülkesi olarak görenlerin ekseriyetle orta doğu hakkında zerre bilgisi olmadığını, oradan buradan duyduklarıyla "orta doğu çok kötü ya" diye konuştuklarını düşünüyorum. biliyor olsalar türkiye'yle orta doğu ülkelerini bir tutmazlardı.

    türkiye sadece konum olarak orta doğu'dadır. kültür olarak orta doğu ile en ufak alakası yoktur. ortada din bağı olmasa, tamamen zıt kutup bile denilebilir. tek ortak nokta dindir.

    avrupalı da değiliz, hiç olmadık.

    biz oralı buralı değiliz, kendine has kültürü olan; kimseyle benzeşmeyecek bir ülkeyiz. herhangi bir kalıba sığmayacak kadar farklıyız.

  • 35. patates kızartmasını üst noktaya taşıyan detaylar

    başkası tarafından hazırlanıp önünüze getirilmesi.

  • 36. özel mesajda yazarlara hitap şekli

    hocam diyorum herkese. sanırım biraz barzoyum, evet.

  • 37. istanbul'da yaşamak

    istanbul'un bende çağrıştırdıkları:

    keşmekeş, çile, kalabalık, pislik, mutsuz insanlar, trafik, kaybedilen zaman, bıkkınlık vb.

    antalya'ya geldim ve geldiğimden beri daha mutlu ve huzurlu bir insanım. kafamı kaldırdığım an dağları görüyorum. masmavi gökyüzünün koca şehri kapladığı yerdeyim. en uzak mesafe 1 saat. insanlar daha huzurlu, dolayısıyla bu huzur bana da yansıyor. mahalle kültürü hâlâ yaşanıyor burada. bir hastaneye gidip muayene olmak daha kolay ve daha düzenli. her yerde halk plajları var. istediğim yerde denize girebilme lüksüne sahibim. olimpos, adrasan gibi yerlere gitmek hayal değil. çok seviyorum bu şehri. o yüzden istanbul denince tüylerim diken diken oluyor. arada bir gidip kalmak sıkıntı değil de, orada tekrar yaşama fikri çok itici.

  • 38. en iyi alkol ve yemek ikilisi

    buz gibi bira ile yağda kızartılmış herhangi bir şey. hem ferahlatır hem de kafayı güzelleştirir.

  • 39. evli kadınla birlikte olmak

    (bkz: entrye beyler diye başlamak)

  • 40. 1+1+1+1+1+1+1+1+1+1-1+1+1+1+1+1+1x0

    sabah sabah tek gözle saydırdın helal olsun üstad.
    14 son kararım, eminim ...

  • 41. trabzonspor'un 8. şampiyonluğu

    koyu bir fenerli olarak tebrik ederim. zamanında allem kallem edip şampiyonluğu çaldık bunlardan. boğazımiza takıldı. yıllardır sürüm sürüm sürünüyoruz
    versek de kalksa üstümüzden.

  • 42. türkiye'de gençlerin aşırı boş olması

    yaşlılardan iyi oldukları kesin. bu ülkenin yaşlıları o kadar boş o kadar dünya'nın gerisinde ki, ben yetiştirdikleri gençlerin bu kadar olabilmesine bile şaşırıyorum.

  • 43. qr kod ile atmden para çekmek

    kendimi seksi hissettiğim anlardan biri .

  • 44. ihalelerde neler döndüğünü gördüm

    madem gördün ve sustun demek ki suça ortaksın.

  • 45. erkeklerin aldatıldıklarını fark edememeleri

    bir de sebep falan yazmış o kadar insan, siktirin gidin ayrılın hangi durum aldatmayı meşru kılar ki?

  • 46. didem soydan

    yaşının getirisiyle, sexual market value olarak hızla düşüşe geçti. bu sebeple sataşacak yer arıyor. buradaki amipler de sanıyor ki “kendi bildiklerini korkusuzca savunuyor” he amına koyayım heeeee.
    https://twitter.com/…tatus/1272448942735790080?s=21

    vakıfbank muhabbetine gayet güzel ironi yapmış bi adamı hemen tacizci diye yaftalamaya kalkan küçük kafalı. kimsin ki sen? vasfın nedir? adam gayet tutarlı ve efendi cevaplar vermiş. hala ımı bı hıssıs bı kını diye kıvırıyor. zeki dediğiniz insan buysa ülkenin babannesi makber okuyor a.q

  • 47. kılıçdaroğlu'nu lider yapan özelliği

    aktrollerin yaptığı algı çalışmasına bizim ultra zeki muhalif sazanlar yine oltaya takılmış. kılışdaroğlu'nu tartışırız ederiz de entrylere şöyle bir bakın kimi arkadaşlar iyi/kötü ciddi bir şekilde yazmış ama geri kalan alayı aklınca dalga geçmeye çalışmışlar. aktrollerin de istediği buydu zaten.

    liderlik falan bilmem ama mevcut siyasiler arasında devletin bütçesini en iyi kullanabilecek kişi yerine kendine hanlar, saraylar yapan birine emanet eden ülkede tartışılan konu. evet liderlik vasfı yok. liderlik vasıflı biri gelsin de eşşek gibi sömürmeye devam etsin. akıllanmaz bu ülke.

  • 48. hayat hakkında yapılmış muhteşem tespitler

    say ki bir pazar yeri dolaştım.
    üç metre bez aldım, gidiyorum.

    aşık veysel.

  • 49. biz böyleyiz

    netflix'te izlediğim türk filmi.

    buradaki yazar arkadaşların önemli bir kısmının sınıf kininin tetiklendiğini ve/veya filmin yaratıcı ekibinden hoşlanmadığını görüyorum. ben görüşlerimi önceden işin içine katmadan, elimden geldiğince objektif izlemeye çalıştım. biraz bile diğerlerinden farklı görünen bir türk filmi en azından objektif seyredilmeyi hak ediyor, diye düşünüyorum.

    filmin mensubu olmasını istedikleri alt türün ne olduğu yüz metreden belli; 'hayatı çok da takmayan karakterler bir yazlık evde buluşurlar ve sırları ortaya dökülür' hikayelerinin alıcısı hep var. özellikle fransızlar çok sever bunları, konu olarak fazlasıyla benzeştiği les petits mouchoirs gibi, le premier jour du reste de ta vie gibi. amerikan sinemasından ucundan kıyısından a bigger splash veya belki margot at the wedding gibi. bu tarz filmleri başarılı kılan şey, anında tanıyıp sempati veya antipati gibi birtakım duygular beslediğimiz karakterlerin dünyasına, çatışmalarına, acılarına bizi ikna edebilmeleridir. bunlara sıkça yakıştırılan 'samimiyet'in ağırlığı da karakterleri ne kadar umursayabildiğimizle doğru orantılıdır. dolayısıyla samimiyeti ortaya çıkaran başlıca etken senaryo yazarının/yönetmenin maharetidir, hepsi 'a sınıfı' da olsa oyuncuları bir yere doldurup başsız sonsuz muhabbetlerle o duyguyu yaratmayı bekleyemezsin.

    kim olduğunu, nereden geldiğini, nerede tanıştığını bilmediğimiz bir grup insanın tanımadığımız bir insandan gelen bir telefonla neresi olduğunu bilmediğimiz bir yazlığa gitmesi ve çeşitli konularda doluluğu tartışılır muhabbetler etmeye başlaması bu türde bir film için ideal başlangıç noktası değil. filmin hikaye credit'inde adı geçen post-modern kanaat önderi 'sinema yazarı değilim ama' diye takılan arkadaşın iddia ettiği gibi 'birçok filmin aksine başı sonu belli bir hikaye, çoğu filmden daha düzgün bir karakterizasyon' görmek için biraz iyi niyetle, biraz da zorlama bir pozitif önyargıyla bakmak gerekiyor kısacası. ve türk sinema sektöründeki üreticilerin bu 'evet çok iyi değiliz ama şunun kadar kötü de değiliz/en azından yeni bir şey yaptık' gibi cümlelerin arkasına saklanma merakını da anlamakta güçlük çekiyorum, özellikle filmlere 'iyi/kötü' diyerek hayatını kazanan biri bunu yapıyorsa.

    dahası, senaryonun en büyük sıkıntısı bu 'samimiyet eksikliği' de değil. hikaye belli başlı önemli noktalar arasında bir türlü ilerleyemiyor, sanki o 'noktalar' tesadüfen, biraz da zorlamayla o 'anlara' denk geliyor. örneğin herkesin birbirine girdiği bir climax (bu adını koyamadığım alt türe mensup filmlerin ortak özelliklerinden biri) oluşturabilmek için karakterler arasında zorlama çatışmalar yaratılıyor, herkes duygularını 'o an'da yaşıyor, tek bir ağızdan konuşuyor; kaynağı belirsiz, karşılığı olduğunu söyleyemeyeceğim tuhaf bir ütopyanın içinde yaşıyor adeta. hal böyle olunca ben bu ekibin çatışmalarını, aşklarını neden umursayayım ki, diye düşünüyor izleyici. film seyredeni dışlamak konusunda o kadar iddialı ki, yukarılarda bir arkadaşın da yazdığı gibi, yan masaya oturan bir arkadaş grubunu dinlemişsiniz hissi veriyor bittiğinde. şunu da izledikten sonra fark ettim; filmin ekibin duruşundan ileri gelen 'biz kimseyi takmıyoruz' tavrını en iyi gösteren şeylerden biri de adı. 'biz böyleyiz'. tamam siz böylesiniz de, bizi unuttunuz, izleyici olarak umursayamıyoruz sizi.

    iyi yönleri yok mu? hümeyra, yolculuğu son derece özensizce noktalanmış bir karaktere hayat verebilmek için elinden geleni yapıyor; performansıyla kalite katıyor filme. onun yanında kadronun performansları başarılı, içlerinde bir ruh taşımasalar da, almamız gereken duyguyu bize verebilmek için ellerinden geleni yapmışlar. senaryo ise seyirci ile oyuncu arasına kalınca bir duvar örmüş, potansiyeli öldürmüş.

    yönetmen caner özyurtlu'yu beğeniyorum; yani en azından avam biri olmadığını, sinemayı gerçekten sevdiğini biliyorum. bence önünün açılması için kankacılıktan vazgeçmesi gerekiyor. kimse ekşiden okuduğu entry ile hayata bakışını değiştirecek değil de, bunu da son bir not olarak ileteyim eğer buraları okuyorsa.

  • 50. çocuk yapmanın anlamsızlığı

    nedense hala insanlarin inanamadigi durum. kadinsan ve bu cografyadaysan cocuk istemek zorundasin.

    2.5, 3 yil once tanistigim, yakin arkadasim olan, sevdigim ve saygi duydugum biri vardi. daha once bosanmis, bir de kizi vardi. her seyi konusabiliyorduk. tanistigimiz sure boyunca hayatimiza giren insanlarin dedikodularini bile yaptik. bolca ictik. cok gulduk. birbirimizi anlamaya calistik.

    sonra ne oldugunu anlamadan flort etmeye basladik. konu ciddilesti. plan falan yapmaya basladik. 6 ay kadar once bi gece yine icerken mevzu cocuga geldi. cocuk istemedigimi soyledim. cok sasirdi. benden iyi anne olacagini falan anlatmaya calisti. karsima birisi cikip beni cok sevdigini ve benden cocuk istedigini soylerse ne diyecegimi sordu. "kopek alalim derim sanirim." dedim. neden cocuk istemedigimi sordu. ozgurlugumu kisitlamak istemedigimi, cocuk yapacak kadar sabirli, zengin, dayanikli olmadigimi, 9 ay karnimda bir bebek tasimak istemedigimi, hamilelikte kilo alacagim icin depresyona girecegimi ve mutsuz olacagimi, hayatimin en az 2 yilini araliksiz 6 saat uyuyamayacak uzerine de kalan yillarimi bir cocugun iyiligi icin adamak istemedigimi, hayatimda cocugun yukunu benimle paylasacak bi adamla hic tanismadigimi, ortalama bir erkek olsaydim muhtemelen cocugu cok isteyecegimi zira bir kere bile alt degistirmeden / odevlerine yardim etmeden / gunde sadece 15 dakika agu agu diyerek cocuk buyutmenin kolay oldugunu, kendisinin ortalamanin cok ustunde olmasina karsin kiziyla ilgilenmedigini; benim neye dayanarak kendinden cocuk yapacagimi anlamadigimi, ayrica cocuk istegi omrumde hic tasimadigimi anlattim. anlattim da kendisi pek inanmadi. daha dogrusu inanmak istemedi sanirim. zira kadindim, saglikliydim, akilliydim, ahlakliydim ve cocuk istemeliydim.

    o gece mevzuya bir kac sey daha eklendi. (ickiyi tamamen birakacagim, daha duzenli hayat istedigim gibi mevzular -ki sonrasinda ickiyi biraktim. bazi konularda cidden daha duzenli yasamaya basladim.)

    o geceden sonra bir daha gorusmedik. daha once cok daha agir konular hakkinda konusup sorun yasamayan biz, dogmamis ve dogmasini istemedigim bir cocuk icin gorusmedik.

    ilginc olansa ortaya sundugum hicbir tezle ilgili haksiz oldugumu soyleyemedi. ne anladim ben bu isten.