Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. cumhurbaşkanının davetini reddeden muhtar

    "tarafsız bir muhtar olarak, partili cumhurbaşkanının davetine katılmam tarafsızlığımı tartışılır hale getirir" diyerek daveti geri çeviren; trabzon’un vakfıkebir ilçesi çarşı mahallesi muhtarı gökhan bahadır'dır..

    http://www.diken.com.tr/…skaninin-davetine-gidemem/

    cumhurbaşkanının davetini reddetmiş..
    hem de trabzon'da..
    (bkz: braveheart)

    bu haberden sonra başına bir iş gelmemesi umuduyla; tebriklerimi ve desteğimi iletiyorum kendisine..
    darısı bizim mahallenin muhtarının başına.

  • 2. havuza haşema ile gelen hanımın dışarı atılması

    istediği hakkı istediği yerde arar. fakat bulamaz. bahsi geçen ülkede önce insan güvenliği geldiğinden, havuza beden ağırlığını arttıracak kıyafetlerle girilmesi boğulma riski taşıdığından yasaktır.

  • 3. 14 temmuz 2016 zaytung rezaleti

    olm spor lan bu. dalga geçin biraz, uzatmayın. allah allah...

  • 4. çevik kuvvet polislerinin gestapoya dönüşmesi

    son zamanlarda sıklıkla gözlemlediğim olay. istanbul'da sürekli birilerini dövüyorlar grup halinde gezerek insanlara emirler yağdırıyorlar. birileri kendilerine orada olma sebeplerinin dövüp bağırdığı insanları korumak olduğunu hatırlatması gerekiyor. genelde her gördüğümde bulaşmak yerine karışmadan yoluma bakmayı tercih ettim. araya aldıkları insanlar hakkında "ne yaptı acaba" diye düşünmekten öte gitmedi yaptığım eylem. ta ki düne kadar. dün akşam saat 21 suları aksaray metro durağında inerek parkın yaya yolundan eve doğru yürüyorum. arkamdan 12-13 kişilik bir çevik kuvvet polis grubu aralarında muhabbet ederek geliyordu 4-5 kişi beni sollayarak önüme geçti. daha sonra sırtıma biri copla hafifçe vurdu. arkamı dönerek baktığımda 22-23 yaşında benden yaşça küçük 3-4 çevik kuvvet polisi gördüm aşağıda harfi harfine şöyle bir diyalog geçti.

    çevik kuvvet 1: geç lan kenardan yürü araya kaynak yapma
    ben: ne biçim konuşuyorsun sen sana mı soracağım nereden yürüyeceğimi
    çevik kuvvet 2: bana soracaksın benim olduğum yerde ne dersem onu yapacaksın
    ben: sen kimsin kardeşim burası yaya yolu istediğim yerde yürürüm hadi gel de engelle yürümemi
    çevik kuvvet 2: bela mı arıyorsun koçum sen
    (burada eli koluma doğru uzanıyor)
    ben: çek elini. bela arıyorum gel göster belayı. burası devletin yolu ben de devletin vatandaşıyım ne zamandan beri suç oldu devletin yaya yolunda yürümek?
    çevik kuvvet 2: ben de devletin polisiyim ne dersem onu yapacaksın.
    ben: benim vergimden maaş alıp da bana böyle konuşamazsın. dediğini yapmıyorum yolumda yürüyorum. bir işlem yapacaksan gel yap.

    bundan sonra önüme dönerek hiç bir şey demeden yürümeye başladım. arkadan bir ses duydum "nerde o nerde o" şeklinde. bağrışmalarımızdan etraf da olay var sanıp kalabalıklaşmıştı. dönüp bakmadım başka bir çevik kuvvetin "abi tamam boşver bırak" dediğini duydum sadece. sonrasında bir takım belli belirsiz homurdanma şeklinde hakaretler... neticede arkamdan gelen olmadı yoluma gittim. bildiğin 20 - 22 yaşında açıköğretim bitirmiş polis olmuş tipler gelmiş istanbul'un göbeğinde mafyacılık oynuyor. o kadar yazılıp çizilen polis devleti tam olarak buymuş demek ki. bildiğin nazi polis birliği gibi davranıyor çoğu. öyle ki onların yürüdüğü yoldan yürüyemezsiniz. ne deseler harfiyen yapmak zorundasınız. vatandaşa çavuşluk taslayıp kışladaki asker muamelesi çekiyorlar. elbet bu devran da döner polis kardeşim. biat ettiğiniz güç kadar adamsınız hepiniz. ötesi yok.

    edit: sözlükten bir çevik kuvvet polisi arkadaşın attığı mesajı belki aynı durumu yaşayan bir vatandaş olur işine yarar diyerek buraya kopyalıyorum.

    "ben de çevik kuvvetteyim. onların adına sizden özür dilerim. bu veletler pmyo mezunu 18 yaşında okula giren 20 sinde mezun olup polis olan bebeler. o yaşta o maaşı alıp beline tabanca takınca kendilerinden geçiyorlar. böyle bir durumla karşılaşırsanız bir daha, sicillerini isteyin, amirin komserin nerde gelsin görüşeceğim diyin, direk geri vites yaparlar zaten. hakkında rapor tutacağım sicilini ver diyin direkt. dilekçe şeklinde çevik kuvvet şb müdürlüğüne postalayın dilekçeyi veya bimere yazın, şahidiniz varsa biterler. şahit yoksa da başları ağrır. benim 2 tane soruşturmam var bu tip olaylardan ama haklıydım anlattığınız gibi bir çirkinlik yapmadım."

    polise hala duyulan bir güven varsa bu gibi iyi yürekli polis arkadaşlar sayesindedir. keşke böyle insanların teşkilatta sayıları artsa.

  • 5. camilerde pokemon go oynanması yasaklansın

    "benim türbanlı pokemonuma camilerde top fırlattılar"

  • 6. naz yapmak için reddedilen erkeğin geri dönmemesi

    ulan bu kızlar hakkatten düşük iq'lu allahtan ataerkil toplumda yaşıyoruz amk.

    ulan aynı kiz "bilmemne taciz rezaleti başlığında". "kadın hayır diyorsa bitmiştir rörörörör.... adam taciz etmiş kadın hayır demiş rörörörörör..." diye çemkiriyor.

    buraya gelince "kadının hayır demesi aslında hayır değil. peşimden koş demek. yok egomu şişir demek. yok ben senin paranı harcayım sen ses çıkarma demek" diye ahkam kesiyor.

    sonra niye taciz oluyor. aha sebebi bu.

  • 7. anneye 25 tl'ye suriyeliye beleşe format atmak

    suriyeliler sana format atınca gününü göreceksin de, çok geç olacak.

  • 8. 14 temmuz 2016 tarkan cuppa rezaleti

    rezalet falan değildir. tarkan bunu bilinçli olarak yapıyor. ilk çıkış parçası kıl oldum abiyi hatırlayın. kız hepsi senin mi yi hatırlayın. yakalarsam muck mucku hatırlayın. kuzu kuzu'yu hatırlayın. ilk başta "ne lan bu" dedirten, zamanla klasikleşen eserler hepsi. tarkan'ın olayı bu. bu onun büyüsünün bir parçası.

    şaka lan şaka. götüm gibi olmuş işte.

  • 9. cuppa

    ulan bi turk erkegine de evlilik yarasin amq

  • 10. twerk yaparken eteği patlatan kadın

    stüdyodaki adamın yerinde alişan olsaydı, zıplaya zıplaya avustralyadaki kanguru akrabalarının yanına varırdı.

  • 11. bir erkeğin en güzel yeri

    başının eti

  • 12. ido'nun osman gazi köprüsü hamlesi

    --- spoiler ---

    haydi bir kayyum koy da şöyle bir neşelenelim binali

    --- spoiler ---

  • 13. meral akşener

    "bahçeli ve savcılara sesleniyorum elinizde benim paralel devlet yapılanması ile bağlantım olduğunuza dair bilgi ve belge varsa, mahkemeye başvurun. eğer elinizde belgeler olduğu halde mahkemeye gitmiyorsanız bu suçtur."

  • 14. motosiklet sürücülerine duyulan antipatinin sebebi

    her ne kadar motosikletlilerin çoğu kabul etmese de, haklı ve geçerli sebeplerdir.

    yılın 8-9 ayı her gün işe motosikletle gidip gelen bir motosiklet kullanıcısı olarak yazıyorum. istanbul'da yaşıyorum. evim anadolu yakasında, iş yerim avrupa yakasında.

    motosiklet sürücüleri için zaten kurallar konusunda belli başlı esneklikler ve denetime tabi tutulmayan hususlar var. emniyet şeridi kullanma, hız sınırlarını aşma, şerit dışı sürüş, plakası olmayan motosikletler, kasksız kullanan motosikletçiler ve artçıları, motosikletlerin ruhsata işlenmeden şeklinin/renginin ve bütünlüğünün değiştirilmesi gibi konular zaten büyük oranda denetim dışı. ama bizim motosikletli arkadaşlarımıza bakıyoruz, bunlara rağmen yetinemiyorlar. o kadar ayrıcalıklı hissediyorlar ki kendilerini, aşağıda saydığım maddeleri sanki hakmış gibi görüyorlar.

    1-istedikleri herhangi bir yere motosikletlerini park etmek
    2-kaldırımı yol haline getirmek
    3-kaldırımda konvoy oluşturmak
    4-kaldırımda yürüyen yayalara korna çalmak
    5-trafik ışıklarına uymamak
    6-yan aynaları kullanmamak hatta o kadar gereksiz bulmak ki, aynalar içe katlanmış bir şekilde trafikte yol almak
    7-trafiğin akış yönünün tersine yol almak
    8-dünya üzerindeki herkes ve her araç kendisine yol vermek zorundaymışçasına korna çalmak
    9-sigara içerek motosiklet kullanmak
    10-bir elde telefonla konuşarak motosiklet kullanmak
    11-bir elde telefonla uğraşarak/yazarak/ekranına bakarak motosiklet kullanmak
    12- araçları aşırı yakından takip etmek

    bu listeye yazmayı unuttuğum eksikler olabilir, ama katiyen fazla ya da abartı bir madde maalesef yoktur. üstelik tüm bunlardan bir motosiklet sürücüsü olarak rahatsızlık duyuyorum. yani herhangi bir empati eksikliğinden bahsedilemez. her gün kullandığım güzergahta, yolun dar olmasından ve trafik yoğunluğundan dolayı trafiğe de takılan ender motosikletlilerden olduğumu da belirteyim. otomobillerin 1 saatte geçtiği bir yolda ben trafiğe takılıp en fazla 5 ya da 10 dakika etkilenirken, o kadar dahi beklemeye tahammülü olmayan motorlu arkadaşlar kaldırımlarda vızır vızır yol yapıyorlar.

    şunu bir kere aklınıza sokun arkadaşlar: motosikletle kaldırıma çıkıp ordan sürmek ciddi derecede saygısızlık, kabalık, hayvanlıktır. kaldırımda motosiklet sürmenin hiç bir açıklaması veya mazereti olamaz. trafik ışıklarına uymama konusunda motosiklet-otomobil ayrımı yapılamaz. belki motosikletlerin emniyet şeridini kullanmaları gibi kimseye ve hiç bir şeye -neredeyse- etkisi olmayan konularda müsamaha gösteriliyor olabilir fakat bu gibi iyi niyetli uygulamaları kendine hak gören motorcu haddini aşıyor demektir.

    show tv idi sanırım, bir haber yapmıştı, "kaldırımlarda motosikletli terörü" diye. aman allahım, sosyal medyada motosikletli arkadaşlar nasıl tepki nasıl tepki! "ben yaz kış hava şartlarına maruz kalıyorsam, o kadar da kaldırımdan giderim" diyenler mi, "sen arabanın içinde klimayla serin serin giderken ben güneşin altında motor üstündeyim" diyenler mi, "trafiğe takılmamak için motora biniyoruz" diyenler mi, "vay terörist demişsiniz, kaldırıma park eden otomobilleri görmüyorsunuz" diyenler mi, ne ararsanız var ama, "arkadaşlar kaldırımdan sürmek yanlıştır" diyen yok. sürekli tekrara düştüğümden eminim, defalarca kez yazılmıştır, söylenmiştir ama arkadaşlar, siz daha kaldırımdaki yayaya, önünüzdeki motosikletli arkadaşınıza saygı göstermiyorsunuz, kimden neyin saygısını bekleyeceksiniz?! toplumda yavaş da olsa bir motosikletli hassasiyeti gelişiyorken, inanılmaz antipatik bir topluluk olma yolunda hızla gidiyor motosikletliler.

    not: motosikletliler de toplum ortalamasının dışında değerlendirilmemelidir. toplum budur. "aralara giriyorsunuz!" diye konuşan neredeyse tüm otomobil sürücüleri, fırsat gördükleri ve araçlarının sığdığı her boşluğa, her araya zaten girmektedirler. kaldırıma çıkabilseler, en önce otomobil sürücülerinin de çıkacağından eminim. zırvalamam bu kadar.

  • 15. 20000 tl altı kazanan gelip de kızımı istemesin

    aklıma şu fıkrayı getiren söz:

    iki eski arkadaş yıllar sonra karşılaşmış. hal hatır sorduktan sonra biri diğerine, “senin cin gibi bir kızın vardı, ne oldu, okudu mu, şimdi ne yapıyor?” demiş.

    adam hemen anlatmaya başlamış; “yok” demiş, “okumadı ama, bir şirkette küçük bir işe girdi. şefi hemen değerini kavradı, maaşını artırdı. sonra patronunun da gözüne girmeyi başardı, öyle ki patron onu kendi bölümüne aldı; çalışmasından o kadar memnun kaldı ki, maaşını daha da artırdı, hatta araba aldı. sonra patronunun bir arkadaşı, başka bir şirket sahibi, benim kızı kendi firmasına transfer etti, daha yüksek maaşla üstelik. ev de aldı. sonra daha fazla yorulsun istemedi, artık işleri evden yürütüyor benim kız.”

    sonra dönüp aynı soruyu o diğerine sormuş: “eee, senin kızın ne yapıyor?”

    adam cevaplamış: “benim kızım da orospu oldu, ama ben senin kadar güzel anlatamıyorum”.

  • 16. 15 temmuz 2016 nice'de kamyonun kalabalığa dalması

    nice'de tüm taksiler, insanların evlerine veya yakınlarına sağlıklı bir şekilde yetişebilmesi için an itibari ile bedava yolcu taşımaya başladığı terör saldırısı.

    https://twitter.com/…ltop/status/753715343982489600

    başka sözüm yok hakim bey.

  • 17. ekşi sözlük sayesinde hayatımın değişmesi

    başlığın orjinali "girdiğim uydurma entry yüzünden hayatımın değişmesi" olacaktı, ama mâlum karaktersizim ben.
    hem karaktersiz, hem de yalancı..

    2 haftaya yakın bir zamandır sözlükten elimi ayağımı çektim, hiçbirşey yazmıyorum.. *

    merak edip mesaj atan, endişelenip sebebini soran bütün dostlara; "sözlük çok bozdu yaa" diyorum ama yalan!!
    sebebi tamamen göt korkusu..

    herşey aylar önce girilen bir entry ile başladı aslında..

    biraz eğlenmek için uydurduğum bu entry, dünün en beğenilen entry'leri arasına girince; işler iyice çığrından çıktı..

    bir de üstüne; ekşi şeylerde paylaşılınca üzerine tüy dikmiş olduk..
    (bkz: editoryal dokunuş)

    hayır senin neyine entry uydurmak, senin neyine trollük. otur oturduğun yerde amk. ama yoook!! rahat battı..

    1 temmuz 2016 günü info@eflatunfilm.com adresinden gelen bir maille nefesim kesildi..

    --- spoiler ---

    sayın *** *

    ekşi sözlük platformunda doğruluğunu temin ederek paylaşmış olduğunuz içeriklerin, şirketimizin imajını zedeleyici sonuçlar doğurabileceğini ve gerçekle alakası olmayan bu paylaşımların, şirketimize maddi ve manevi zararlar verebileceğini tarafınıza iletmek durumundayız.

    şirketimizin ticari itibarını göz önünde bulundurarak, yukarıda belirtilen sebeplerden ötürü; hukuki tüm yaptırım haklarımızı kullanmak durumunda olduğumuzu şahsınıza bildiririz..

    orkun ünlü..

    --- spoiler ---

    ilk iş girdiğim entry'i sildim. yetmedi entry'lerim ekşi şeyler'de kullanılmasın seçeneğini aktif hale getirdim ve sözlük yönetimine mesaj atarak; ilgili içeriğin ekşi şeyler'den kaldırılmasını rica ettim ama nafile..

    gelen maile cevap yazıp, sadece eğlence amaçlı girilen bir entry olduğunu ve özür dilediğimi söyledim..
    (bkz: pardon kuzenim yazmış)

    cevap gelmeyince; konuyu çaresiz babama açtım ve yardım istedim..

    - baba ben troll oldum.
    + yaşıtların müdür oluyor, patron oluyor, hiç olmazsa evlenip baba oluyor. sen gittin troll oldun. allah belanı versin. kime çektin bilmem ki..

    bu işin şakası tabii..

    olayı tüm ciddiyetiyle babama anlatıp, ne yapabileceğimizi sordum ve bu hiç kolay olmadı..
    ekşi sözlük'ü 1 saatte, ekşi şeyler'i 3 saatte ancak anlatabildim mesela. üstelik nickimi duysa; ağzıma s*çar, ne kadar zor olduğunu siz düşünün.

    - olay bundan ibaret. adamlar hukuksal yaptırım diyor, ticari itibar diyor. durum ciddi. senin çevren geniştir. ne yapabiliriz?
    +senin ben tipini s*kiyim.

    babamın yoğun telefon trafiği, amcamın tanıdıkları derken; eflatun film yetkilileri ile güç bela bir randevu ayarladık ve soluğu gayrettepe'de aldık..

    bizi onur ve orkun ünlü karşıladı..

    orkun ünlü - bu yaptığının suç olduğunu biliyorsun di mi? üstelik direkt olarak "onur ünlü'den duydum" diyerek anlatmış ve ticari bir projeyi karalamışsın.

    + inanın öyle bir amacım yoktu. ben sadece, dizinin finali böyle olsaydı daha iyi olurdu demek yerine; dizinin finali aslında böyleymiş diyerek eğlenmek istemiştim. bu kadar büyüyeceğini tahmin edemezdim. gerçekten özür dilerim. sizi anlıyorum. amatör de olsa ben de senaryo örnekleri yazıyor, kendi çapımda hikayeler kaleme alıyorum naçizane. birinin çıkıp benim yazdığım senaryo hakkında böyle birşey yapmasını istemezdim. haklısınız. kusura bakmayın orkun bey.

    onur ünlü- okuyun bakıyım şu entry'i bana. filiz bahsetmişti geçen hafta ama açıp okumadım.

    kızarmış bir surat ve titrek bir sesle çekine çekine okudum mâlum entry'i ve bitirir bitirmez yine özür dilemeye başladım.

    onur ünlü- yalnız iyiymiş haa. finali böyle yapsak olurmuş. (gülerek)
    babam - siz onun kusuruna bakmayın onur bey. gençlik işte. giriyorlar internete; ne yaptıkları, ne yazdıkları belli değil.
    onur ünlü- hayır hayır. ben çok ciddiyim. çok güzel yazmış, beğendim. senaryo mu yazıyorum demiştin sen?
    + eeeee. evet.
    onur ünlü- yazdıklarını bana getirebilir misin?
    + ııı şeeey. tabii..

    ertesi gün yazdığım senaryo örneklerini de yanıma alıp; tekrar gittim gayrettepe'ye..

    bir gün önce; hukuksal yaptırım, ticari itibar gibi terimlerle başlayan dövüşüklüğümüz, bir gün sonra yerini; "aaa bak bu da iyiymiş" tanışıklığına bıraktı ve neye uğradığımı şaşırdım..

    ve hayatımın dönüm noktası..
    3 sene önce yazdığım absürd komedi senaryosu piç ve ceza, onur ünlü tarafından çok beğenildi ve gerekli düzenlemeler yapılmak üzere, eflatun film editörlerine teslim edildi..

    piç ve ceza
    yakında sinemalarda..

  • 18. düğün masrafları yüzünden evlilikten soğumak

    düğün yapmayarak çözülebilecek sorun.

    kadınlar, kadınların anneleri ve erkeklerin annelerinin bu masrafa değmeyeceğini anladıkları gün bayram ilan edilsin.

  • 19. 15 temmuz 2016 nice taksicilerinin adamlığı

    tam hali "15 temmuz 2016 nice taksicilerinin adamligi vs 28 haziran 2016 taksicilerin fırsatçılığı olmasi gereken baslik.

    15 temmuz 2016 nice'de kamyonun kalabalığa dalmasından sonra nice sehrindeki taksiler tum gece bedava hizmet vereceklerini aciklamislar etkilenen insanlara, vatandaslarina yardimci olmak amaciyla.

    50 metre otesinde birinin annesinin kollari kopmusken, birinin kanlari tavana sicramisken bizim taksicimiz nasil bundan kar edecegini dusunuyor, insanlik hak getire.

    iki ulke, iki aci olay, bambaska bir kafa yapisi.

  • 20. ansızın sokak ortasına sıçan kadın

    alttaki yorum kopartmıştır;
    (bkz: kung poo master)

  • 21. cinsel istismarda 15 yaş kuralının iptal edilmesi

    --- spoiler ---

    anayasa mahkemesi, tck'nın 103. maddesinin birinci fıkrasındaki "15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına" ilişkin hükmü iptal etti. 6'ya karşı 7 üyenin oyu ile alınan iptal kararı 6 ay sonra yürürlüğe girecek.
    --- spoiler ---

    http://www.haberturk.com/…5-yas-kuralini-iptal-etti

    ne kadar sapık, pedofili, taizci hasta ruhlu yaratık varsa önü açılmış olan karardır. yetmez ama evet...!

  • 22. ismail köybaşı

    beşiktaş gökhan gönül'ü alarak fener'in sadece sakalını kesti.

    ama fener ismail koybaşını alarak malesef beşiktaş'ın koltukaltı traşını yaptı. iyi oldu valla yaz günü feci terletiyordu.

  • 23. milkshake iç diye eşek gibi çalışıyorum

    c) ikisi de mal.

  • 24. çocuk cinsel istismarına cezaların hafifletilmesi

    ön edit: başlığı açmaktan utanç duyduğum olay. kimsenin duruma tepki koymaması ise rezillik. 550 vekilden tek bir tanesi dahi konu hakkında açıklama yapmıyor. aralarında kadın olanlar, çocuğu olanlar, belki bu durumdan mağdur olanlar dahi var.

    öncelikle istismarcıların lehine değişne bir yasa tasarısı onaylanıyor.

    sonra 15 yaş altı çocuklara karşı gerçekleşen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağı hükmü iptal ediliyor.

    ve bütün bunlar çocuk istismarcılarına karşı cezalar artıyor yaygarası içerisinde yapılıyor.

    oğlancılık geleneğinden gelen saray ulemaları için normal bir uygulama olabilir ancak kamoyu ve ülkenin vatandaşı olan insanlar neden susmakta?

    tasarıya olur veren, yasayı değiştirmekte emeği geçen herkesin 15 yaş altı çocuklarının bu konudan muzdarip olmasını dilesek çok mu acımasız oluruz?

    sezgi kırıt cinayeti için en ufak bir empati dahi kuramadınız mı?
    özgecan aslan ve diğerleri haklı bir tavırla mı tecavüze uğrayıp öldürüldü sizce?
    peki ya faili meçhuller ve ses çıkaramayan milyonlar?
    nasıl ruh hastası bir gençlik yetişiyor farkında mısınız?
    sözlükte yazar olan kadınlar, babalar, anneler durumun farkında mı?

  • 25. dolma ile sarma arasındaki fark

    orospu dolması üzerinden fark olmadığı iddia ediliyor.

    orospu dolması orospunun değil kabağın içi "doldurularak" (bakın burası çok önemli) yapılıyor.

    daha sarma ile dolmayı ayırt edemiyorsunuz gelmiş ukalalık yapıyorsunuz. zekasızların bu kadar utanmadan ortalıkta dolanması ülkem için çok kötü.

  • 26. beşşar esed

    ülkesinin bütün işe yaramaz, ayak bağı, bedavacı, asalak, cahil, yobaz, şeriatçı, görgüsüz, kültürsüz artığını savaş mavaş hikayesiyle başta türkiye sonra bütün dünyaya kilitleyen engin görüşlü devlet adamı.

    suriye bundan sonra daha seküler, daha bilgili, daha görgülü bir yer olacak.

    adam 21.yüzyılın ender liderlerinden biri olarak adını tarih sayfasına yazdırdı çoktan.

    suriyenin önü çok açılacak önümüzdeki süreçte, en başta bağırsaklarındaki boku boşalttığı için.
    hatta ülkemiz şeriat devriminde mutlu mesut bit çomaristan hilafeti iken avrupa birliğine falan girebilirler. o derece.

  • 27. bir ebeveynin çocuğuna yapacağı en büyük kötülük

    çocukluktan başlayıp evlenip çocuk sahibi olana dek tüm hayatına karışmak ve kendi istediklerini yaptırmaya zorlamak. kısacası çocuğuna hayatı zehir etmek.

  • 28. pokemon go

    arkadaşı ziyarete askeri lojmanlara gittim, bir tane pokemon çıkmadı lan karşıma. adamlar pokemonları bile içeri almamış amk.

  • 29. pokemon go ile yeni gezi organize edilebilir

    her ne kadar hukumet propoganda makinasinin bir parcasindan ciksa da haber, genel islamci anlayisinin cok guzel bir aynasidir bu olay (bir de camilerde pokemon yasaklansin basligi vardi buralarda).

    adamlar cidden hayattan zevk alan, eglenen, mutlu olan herkese son derece karsi. herifin kafasinda cunku cenneti bir tek acilar cekip kendini kisitlayarak hak edebiliyorsun ve o kisitlarken senin eglenmene tahammul bile edemiyor.

    herifler resmen kiskancligi baz alarak hayat yasayip herseyi yasaklamanin pesinde. pokemon go dedigimiz olaya ben bulasmasam da 30 yildir tanidigim ve asla evinden disari 1 adim atmamis ne kadar arkadasim varsa hepsini sokaga dokmus, 1 haftada kilo verdirmis bir seydir.

    yasakci islamci zihniyeti iste.

  • 30. sağlık bakanlığı'nın pokemon go uyarısı

    şöyle

    ***********

    güneş ışınlarının dik geldiği 11.00-16.00 saatleri arasında pokemon aramanızı tavsiye etmiyoruz. yolda yürürken, özellikle karşıdan karşıya geçerken, telefon ekranına değil, yola bakmanızı öneriyoruz. sağlıklı günler diliyoruz.

    ************

    lan, şerefsizim iskandinavya'da gibi hissettim.

  • 31. metro turizm muavinine 6 yıl 3 ay ceza verilmesi

    eğer tek kişilik hücreye konmazsa her sabah yüzünde yumurta akıyla uyanabilir.

  • 32. kpss 2016

    görüldüğü üzere 75 üzeri alanların bile memur olmak için umudunu kestiği sınav. türk devletinin (akp hükümetinin) türk gençliğine attığı en büyük kazıklardan biridir. oysa dünyanın her yerinde bir sınavdan 75 puan almak başarısız bir sonuç değildir. sen, yaptığın sınavdan 75 alan gencine istihdam sağlayamıyorsan, onu hayal kırıklığına, umutsuzluğa itiyorsan; ama bunun yerine savaş çıkardığın suriye'den kaçan mültecilere ev, istihdam, bedava sağlık ve eğitim hizmetleri sunuyorsan, hem sana hem de sana oy veren gerizekalılara lanet olsun. beter olun.

  • 33. emmanuel emenike

    ulan herşeyi deyin de "van persie'den kalite olarak en az 2-3 gömlek üstün" demeyin be!

  • 34. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    bunlar bazen, başganlık sisteminin, kuvvetler ayrılığına gurban olduğumun amarigasında nasıl doğduğu ile ilgili şöylesi leziz makalelerin* de bünyesinde bulunduğu ortamlardır.

    bak ne diyor.

    bizim maybaş bi elaman t zamanında x bi amerikalıya, ‘’biz türklerin devleti kaç bin yıllık tarihe sahip, sizinki hepi topu 200 yıllık bir devlet’’ diye övünmeye kalkınca, amerikalı şu düşündürücü soruyu sormuş; ‘’bizim anayasamız 200 küsur yaşında. sizinki kaç yaşında?’’

    vay efradını sikeyim diye mıhlanmış kalmış ulu orta bizimki.

    dünyada halen yürürlükteki yazılı anayasaların en eskisi olan abd anayasası, yeni devletin çerçevesini belirledikleri için framers diye anılan 55 delegenin, philadelphia’da 25 mayıs 1787 gününden 17 eylül 1787 gününe kadar 3 ay 23 gün süren toplantısı sonrası ortaya çıktı.

    amerikan anayasası toplam 7 ana maddesi ve sonraki birkaç yılda eklenen 27 değişik maddesi* ile dünyanın en kısa anayasası aynı zamanda. 7 maddenin ilk üç maddesi, kuvvetler ayrılığı doktrinini kesin ve net hatlarla garanti altına alıyor. anayasa yapıcıların, philadelphia anayasa kongresi’nde en fazla tartıştığı konulardan biri de, ‘yürütme erkinin’ tepesinde yer alacak makamın, ismi ve yetkileri idi. çünkü farklı arka planlardan gelen bu 55 adamın da en ortak korkusu yeni bir ‘monarşi’ye zemin hazırlamaktı. hepsi, ingiliz kralı 3. george’tan da onun keyfi icraatlar yapan valilerinden de çok çekmişlerdi. bu nedenle de devletin 3 erkini düzenlerken devletin merkezine, yürütme organını değil, yasama organını yerleştirdiler. kongre’yi, yürütmenin başı olacak makama öncelediler. amerikan anayasası’nın birinci maddesinin yasamayı ve ikinci maddesinin yürütmeyi düzenlemesinin nedeni budur.

    connecticut delegelerinden roger sherman, yürütmenin başını oluşturacak makamın tek bir kişiye emanet edilmemesi gerektiğini savunanlardandı. ‘kaç kişiyi bu göreve atayacağına kongre karar versin’ teklifinde bulundu. new jersey delegesi william paterson da ‘yönetici’nin bir kaç kişiden oluşması gerektiğini savunuyordu. virginia delegesi edmund randolph, yürütmenin başının tek kişiden oluşmasının kaçınılmaz şekilde monarşiye yol açacağını söyleyerek, farklı kolonilerden seçilecek 3 kişilik konsey önerdi. north carolina delegesi hugh williamson da yürütmenin başının tek kişide toplanması halinde ‘seçilmiş kral’ gibi olacağını veya en azından kendini böyle hissetmemesinin mümkün olmadığını dile getirecek ve şöyle konuşacaktı:

    ‘’bir kere seçildikten sonra kendisini ömür boyu devlet başında tutmanın yolunu araştırmaktan ve bunu sağladıktan sonra da halefinin, oğlu olmasını garantiye almaya çalışmaktan geri durmayacaktır.”

    13 koloniden seçilen birer üyeden müteşekkil bir konseyin devleti yönetmesini de tartıştılar. ancak anayasa kongresi’nin en aktif üyelerinden james madison ve arkadaşları, yürütmenin başında bir komitenin olmasının işlevsiz olacağını, başarısızlıkta sorumluluğu kimsenin üstlenmeyeceği, komite üyelerinin farklı çıkarlar için mücadelesinin, yürütmenin başının her hangi bir icrai karar almasını engelleyeceği v.b gerekçelerle, yürütmenin başında ‘tek bir kişi’ olması fikrini kabul ettirmeyi başardılar. bunu oradaki 55 kişiye kabul ettirebilmelerinde hiç şüphesiz en etkili neden, kendisi de anayasa kongresi’ne virginia delegesi olarak katılan george washington’du. çünkü eğer yürütmenin başı tek kişiden oluşacak olursa herkesin aklındaki tek isim oydu ve herkesin washington’un o makama tiranlıktan uzak bir şekil vereceğine güveni tamdı.

    anayasa yapıcıların, başkanın en az 35 yaşında olması gerek şartını getirmelerinin nedeni de ‘hanedanlık’ oluşmasını engellemekti. o günün ortalama yaşam süresinde, çok az kişi oğlunun 35 yaşına geldiğini görecek kadar yaşıyordu. yani devletin başına seçilecek kişi, bu anayasal engel nedeniyle yerine oğlunu getiremeyecekti.

    yürütmenin başında yer alacak tek kişinin nasıl seçileceği de uzun uzun tartışıldı. ”halkın eğitimsiz olduğunu ve kolayca manipüle edilebileceğini” savunan delegeler kongre’nin başkanı belirlemesi gerektiğini savunuyordu. devletin başının doğrudan halk oyu ile belirlenmesi gerektiğini savunanlar da vardı. bir ‘çoğunluk diktatörlüğü’ oluşması endişesi de tartışmalarda önemli yer tuttu. çoğunluğun her zaman, evrensel hukuktan, herkesin hakkının gözetilmesinden veya farklı inançlardan olanların korunmasından yana olmayabileceği görüşü ağırlıktaydı. sonuçta orta yol benimsendi ve abd başkanının bugün artık sembolik hale gelen iki dereceli seçim yöntemi benimsendi. yani, halk, tek görevi abd başkanını seçmek olan meclisin (bkz: electoral college) üyelerini seçecek ve bu meclis de toplanıp abd başkanını seçtikten sonra dağılacaktı.

    yürütmenin başı olacak kişinin ünvanı da günlerce tartışıldı. new york delegesi alexander hamilton, (bkz: governour of the united states) ünvanını önerdi. south carolina delegesi john rutledge, (bkz: his excellency) ünvanını önerdi. ancak krallığı hatırlatan bu ünvanlar itibar görmedi.

    sonunda, 18’nci yüzyıl amerikasında yaygın şekilde kullanılan (bkz: president) kelimesinde karar kılındı. president sözcüğünün temeli olan latince praesidere kelimesi, ‘pre -ön- ve sedere -oturma- köklerinden geliyor. ancak ‘önde oturan’ anlamına gelen 18’nci yüzyılın dünyasına göre mütevazı bu ünvan herkesi memnun etmedi. anayasa kongresi sırasında yurt dışı görevinde olduğu için bulunmayan john adams, 1789’da yeni teşekkül eden kongre’ye, ‘’kriket kulüplerinin, itfaiye kurumlarının bile bir ‘president’i var’’ diye yakınarak, devletin başındaki insana, ‘’devletin haşmetine yakışacak onurlu bir ünvan verilmesi gerektiği’’ önerisini getirecekti. james madison yine sahneye çıkacak ve ‘’yönetici makamı ne kadar fazla mütevazı ne kadar daha fazla cumhuriyetçi olursa ulusal saygınlığımız o kadar büyük olur’’ diye karşı çıkacaktı bu öneriye. thomas jefferson’a yakın senatör william maclay ise adams’ın devlet başkanına yüklediği anlamı, ‘putperestçe ve aptalca’ olarak nitelendirecekti. adams’ın önerisi kimseden kabul görmedi. adams, washington’dan sonra, ‘haşmetmeab’ olmak yerine abd’nin ikinci ‘president’i olabildi ancak.

    philadelphia anayasa kongresi’nden bir buçuk yıl sonra 14 nisan 1789 günü, yeni federal kongre’nin genel sekreteri charles thomson, washington’un mount vernon’daki evinin kapısını çaldı ve ona, 69 seçici delegenin her birinin oyunu alarak amerika birleşik devletlerinin ilk başkanı seçildiğini tebliğ etti. washington, yemin töreni için abd’nin geçici ve aynı zamanda ilk başkenti olan new york’a davet edildi.

    washington, 8 yıllık başkanlığının ardından yeniden mount vernon’daki evine döndü ve iki yıl sıradan vatandaş olarak yaşadı. kişisel tek hırsı, 19’ncu yüzyılı görmek içindi. ancak 1799 yılının 14 aralık günü, yeni yüzyıla sadece 17 gün kala hayatını kaybetti.

    peki birleşik devletler başkanı ne kadar güçlüdür?

    abd başkanının yetkilerinin sınırı, george washington’dan obama’ya kadar tartışılan bir konu olageldi. bununla beraber kuvvetler ayrılığı veya ‘check and balance (denge ve kontrol)’ prensibi 200 küsur yıl sonra hala uygulanmakta. başkan halkın iradesiyle belirleniyor ama kongre de öyle… senato ve temsilciler meclisi üyelerini de halk seçiyor. sisteme rota çizen yüksek mahkeme’nin (bkz: supreme court) üyeleri ise başkanın aday göstermesi ve senato’nun onay vermesiyle belirleniyor. kendi istekleriyle emekli olmazlarsa ‘ömür boyu’ için seçildiklerinden, kongre’nin de başkan’ın da etkisinden bağımsız karar alıyorlar. yani abd başkanı’nın karşısında her şeyden önce kongre ve yüksek mahkeme gibi iki önemli kontrol mekanizması var. ifade özgürlüğünün anayasal teminatıyla (bkz: first amendment), medyasının ve üniversitelerinin dünyanın geri kalanına göre görece özgürlüğü de ayrı bir denetim mekanizması getiriyor…özetle, abd başkanının istediğini yapabilecek gücü yok.

    ikinci dünya savaşı’nın kudretli orgenerali dwight eisenhower halefi olarak abd başkanı seçildiğinde harry truman’ın, ‘zavallı ıke, oval ofis’e oturacak ve ordudaki alışkanlığıyla emirler yağdıracak ama emirlerinin hiçbiri yerine gelmeyecek. ordudaki gücünü özleyecek’ diye takılması bundandı. ‘başkanken bütün yaptığım, etrafımdaki insanlara, ben söylemesem bile kanunen yapmak zorunda oldukları şeyleri yapmalarını söylemekten ibaretti’ diye yakınacaktı truman. bill clinton da bir keresinde, ‘’başkan olmak mezarlık bekçiliği gibi. altınızda epey adam var ama kimse sizi dinlemiyor’’ şeklinde bir şakayla yakınacaktı.

    elbette ki abd başkanlığı truman’ın veya clinton’ın karikatürize ettiği kadar sembolik bir makam değil. güçlü başkanlar veya kriz zamanlarında bu makamın gücünü anayasal sınırları zorlayacak derecede artırdığı da vaki. ancak, bugün, dünyanın en güçlü devletini yöneten ‘başkan’ obama’nın kendi devleti üzerindeki otoritesi, parlamenter sistemle yönetildiğini düşündüğümüz türkiye cumhuriyeti’nin başbakanının devlet üzerindeki otoritesinin yanına bile yaklaşamaz.

    obama’nın 6 yıldır süren başkanlığının en önemli yasal düzenlemesi olan sağlık sigortası reformunu (bkz: obamacare), abd kongresi’nden geçirmesi 1,5 yılını aldı. o da kongre’deki muhalefet ile uzlaşma antlaşmalarına uygun olarak reformun ilk halinden büyük tavizler vererek… diğer önemli seçim vaadi olan göçmenlik reformu ise ilk denemesinde başarısız oldu. ikinci girişimi ise yıllardır kongre’den kabul görebilmiş değil. anayasa gereği, obama’nın büyükelçiliklerden bakanlıklara, federal kurumların yöneticilerinden federal yargıçlara kadar aday gösterdiği her isim ancak 100 sandalyeli senato’dan onay alırsa ‘atanmış’ sayılıyor. senato onaylamazsa, başkanın atadığı kişi görevine başlayamıyor.

    obama, kongre, bütçeyi onaylamakta direndiği için 2013 yılında devletin kapısına kepenk vurmak zorunda kaldığında, ‘’abd başkanının kongre’ye doğru olanı yaptırma gücü yok. amerikan halkının var’’ diye çaresizliğini itiraf edecekti. kongre üyeleri ise milletvekili seçilmelerinde, ne abd başkanına ne de parti yönetimlerine muhtaç olmadıklarından ikisinden de özgür tavırlar alabiliyor. örneğin obama’nın desteklediği bir yasal düzenlemeye karşı kongre’de mücadele edenler arasında kendi partisinden milletvekili veya senatörler de olabiliyor.

    anayasa kongresi çalışmalarını bitirdiği gün benjamin franklin, philadelphia kongre binasından çıkarken elizabeth powel adlı kadın yolunu keser. konuşmaya tanık olan maryland delegesi james mchenry’nin aktardığına göre kadın sorar:

    ”doktor franklin, bu kongreden sonra neyimiz var artık, monarşi mi cumhuriyet mi?’‘

    ”cumhuriyet” der benjamin franklin ve ekler, ”tabii eğer sahip çıkabilirseniz”

    edit : kimi eklentiler yapıldı ve ilgili ekran görüntüleri * verildi

  • 35. gökhan bahadır

    "tarafsız bir muhtar olarak, partili cumhurbaşkanının davetine katılmam tarafsızlığımı tartışılır hale getirir" diyerek cumhurbaşkanının daveti geri çeviren; trabzon’un vakfıkebir ilçesi çarşı mahallesi muhtarıdır..

    avrasya üniversitesi kamu yönetimi bölümü’nde yüksek lisans yapan 39 yaşındaki muhtar ayrıca kararı nedeniyle görebileceği baskıdan korkmadığını da belirterek; “neden korkayım? bana diyorlar ki ‘cumhurbaşkanı erdoğan başbakanı bile azlediyor, kimse bir şey diyemiyor. muhtar mührünü alırlar senden’. alırlarsa alsınlar. beni de halk seçti. onları temsil ediyorum. uysal koyun olmayacağım. erdoğan deyince aklıma stalin geliyor. tamamen onun yolunda ilerliyor. saray, lüks yatırımlar, yolsuzluk, halkın kaynaklarının başkalarına aktarılması.. cumhurbaşkanı öyle bir yapı yarattı ki, kamu çalışanları demokratik yönetim adına hiçbir şey yapamıyor.” demiştir..

    http://www.diken.com.tr/…skaninin-davetine-gidemem/

    helal olsun diyorum sadece.. cesaretinden dolayı tebrik ediyorum.

    (bkz: cumhurbaşkanının davetini reddeden muhtar)

  • 36. reis denince akla gelen ilk şey

    (bkz: pirinç)

  • 37. yaran facebook durum güncellemeleri

    osmanlıda evlenmek isteyenler annelerinin suyuna tuz koyarlarmış.tuzlu suyu içen anne tansiyonu yükselir acile gidip kız bakarmış. ecdat be.

  • 38. supernatural'da tanrının evrimi açıklaması

  • 39. mucizelerin şimdi gerçekleşmeme sebebi

  • 40. ekşi sözlük iş ağı

    ingilizce bilen çay çorbacı arandığını görmem sonrasında beni benden alan ağ.

    yuh lan. adam bir miktar da olsa ingilizce bilecek, sonra gelip birden fazla çalışma yürütecek, sonra bir de ofisin çatını kahvesini servis edip gündelik temizlik falan yapacak. sonra da asgari ücrete talim.

    ulan inşallah iflas eder de aynı pozisyonda işe başlarsınız at kafaları. bu kapitalist düzenin de ta amk ben.

  • 41. tarkan'ın megastarlığının biteceği gün

    konserine kimsenin gitmediği gün olacaktır.
    zira tarkan konserine 1 kere giden bu dediklerinin hepsini yutar. en azılı metalcisi bile...

    kıskançlık doğal bir içgüdü, sizi de yargılamıyorum.

  • 42. bi-git kedi köpek savar

    (bkz: panter emel)

    benzerleri çok uzun süredir piyasada olan ve kedi köpek sever olarak kedi kovan muadilini kullandığım ürün. şu an kullanmıyorum, gerek yok.

    ben neden kullandım; üstü açık arabam vardı. kediler üstü açık arabanın tentesine bayılırlar. çıkarlar üstünde tepişirler, tırnaklarını geçirirler, yırtarlar, üzerine işerler.

    araba tentesi pahalı bi nanedir. tentenin kendisi en az 2-3 kağıt, taktırması da neredeyse 1-2 kağıttır.

    bunun yanı sıra bu ürün kedi-köpek sahipleri tarafından hayvanın girmesinin istenmediği yerlere sıkılır. veya hayvandan korkanlar tarafından kullanılır.

    bilgisizsin; ürünün nasıl kullanıldığını bilmiyorsun
    ilgisizsin; araştırmaya gerek duymuyorsun
    fevrisin; hayvan kovan herşeye aşırı tepki veriyorsun

    bakalım "kusura bakmayın ben aşırı tepki verdim, zararlı bir ürün değilmiş, kullanım amacını ve kullanım şeklini bilmeden saçma bir açıklamada bulundum" deme olgunluğun var mı?

  • 43. 14 temmuz 2016 ch47 chinook helikopterinin gelişi

    (bkz: generals zero hour)

    oynayanlar bilir...

  • 44. osman gazi köprüsü

    oresund koprusu daha pahaliymis.

    osman gazi: 2,7 km - 88 tl

    oresundbron: kopru kismi 7,8 km + adacik yolu + kopenhag çikisina dogru tunel: toplam mesafe yanlis hatirlamiyorsam son çikistan giseye 22 km - 176 tl.

    insan tabi gitmeyince iki tikla oresundbron 8 kilometrecik bir sey saniyor, adamlar oraya bir de deniz alti tunel kazmislar ve ucret tumunu kapsiyor.

    abi kiminle dalga geçiyorsunuz siz yahu ?

  • 45. ışid saldırısına sevinen insanlar

    başlığı açan arkadaş entry'ler çoğalınca sanırım ürküp gitmiş. şahsen kimseden korkmuyorum ve o yazıları buraya çakıyorum. http://i.hizliresim.com/qmowyk.jpg - http://i.hizliresim.com/2zznxd.png böyle binlerce örnek var. bunları numunelik koydum.

    aslında bu kişilerin partisi ve neye inandığı önemli değil. belki hiçbiri o "malum" partiden değildir. bunları bilmiyoruz. bildiğimiz tek bir şey var. aralarında bebeklerin ve çocukların da olduğu 100'e yakın masum insan öldürüldü bu gece. ve kimliğinde t.c yazan bir takım yaratıkların verdiği ilk tepkiler "oohhh olsun" şeklinde gerçekleşti. inanabiliyor musunuz? bu insanlarla aynı sokaklarda, aynı caddelerde yürüyoruz. onların kullandığı araçlara biniyoruz. onların sattıkları yiyecekleri alıyoruz. onlara çocuklarımızı emanet ediyoruz. esas korkunç olan bu.

  • 46. 15 temmuz 2016 taksim patlaması

    gecenin 00:30'unda terorist taksim'de bomba patlatsa neyi hedeflecekmis

    taksim orasi dingil, yozgatin nahiyesi degil.

  • 47. en güzel kızların bulunduğu üniversite

  • 48. suriyeli sığınmacılar

    "huzurumuz bozuluyor diye suriyeli göçmenleri ülkelerine gönderip ölmelerine göz yummayı kendimize nasıl kabul ettireceğiz?" diyerek savunulan insan topluluğu.

    • senin vatandaşın sefaletten bir tık ötede yaşarken
    • senin vatandaşın hastaneye gidebilmek için devletin her ay düzenli olarak dayattığı haracı ödemek zorundayken
    • senin vatandaşın bir ev alabilmek için minimum 15 yıl köpek gibi çalışıp yarı aç yarı tok yaşarken
    • senin vatandaşın memur olabilmek için yıllarca köpek gibi kpss'ye çalışıp, dershanelerde sürünürken
    • yine senin gençlerin üniversitelere girebilmek köpek gibi çalışıp, dershanelerde sürünürken
    • senin vatandaşın aldığı nefes hariç her şeye fahiş vergiler öderken
    • bunların hepsi suriyelilere peşkeş çekilirken
    senin vicdanın nerede?

    neymiş öleceklermiş, kimse ölsünler demiyor ama 10 sene sonra bunların biti kanlandığında ölen sen olacaksın. daha götümüzde donumuz yok, nefesimiz açlıktan kokuyor, hırsızların osmanlıcılık hayallerine figüranlık yapıyoruz.
    ülkenin her türlü kaynağı hırsız siyasiler tarafından yağmalanırken, vatandaşı sürünürken, suriyelilerin refahı da eksik kalsın.
    ha çok üzülüyorsan al evine besle kardeş, hatta maaşının hepsini bunlara bağışla. eğer evde senden ekmek bekleyen çocuğun varsa siktir et açlıktan gebersin sübyan.

    ülke için şehit olmuş garibanların ailelerine tahsis edilen evler "para" bahane edilerek ellerinden alınıyor, siz ne sayıklıyorsunuz lan?
    burada onlarca kişi mültecilerin hangi şartlarda kabul edilip, ne şekilde barındırılacakları konusunda sayfalarca yazı yazdı. hala utanmadan ilgilenmeyelim de ölsünler diye duygu sömürüsü yapılıyor.

  • 49. beşiktaş

    takıma acilen sol bek (kolarov, mas), orta saha (scarione) ve forvet (gomez) almalı. yoksa bu iş bu sezon yürümez. çok sıkıntılı mıyız hayır ama sezon başından hemen bitsin de şampiyonluk kutlayalım demek için bunları almamız şart.

    ayrıca bunları almak yetmeyecek. takımı yukarıda tutmak için motivasyon kaynağı olarak cl kullanılmalı. artık bu takıma gelen adam cl oyuncusu olabilmek için geleceğini bilmeli. ona göre kendini yukarıda tutup, sezon sonu şampiyonluğu almak zorunda olduğunu bilmeli. beşiktaş futbol takımı önümüzdeki sezon ffp'nin elinden kurtulduğunda yine cl'de olmalı ve başarı için yanan bir ekip olmalı.

    bu sezon cl belki sıkıntı ama takım birkaç başarılı maç çıkardığında oranın süksesi için yine orada olmak ister. bunun için şampiyon olmak zorunda olduğunu bilir ve lig için motivasyon olur bu. ilerleyen haftalarda ortaya çıkabilecek sorunları önceden tespit edebilir şenol hoca. bunlara şimdiden hazırlıklı olursa yine başarırız.

    bu sezon son geçiş sezonu olacak. hem ffp'den kurtuluyoruz hem cl'de biraz tecrübe sahibi olmuş olacağız. daha önce de söyledik bu sezon cl ilk hedef olamaz, ancak 2018'de olabilir diye. bunlar uzak tarihler değil.

    yine de bir şenol güneş ve onun dinmek bilmeyen bir cl tutkusu var. orada başarılı olmak eminim ki şampiyon olmaktan çok daha önemli. yine de tam bir başarı için bir yıl daha beklemeli bence.

    tabii sonuçta o şenol hoca, ben ise sadece ben. o şenol hoca olduğu için bütün hepsini aynı anda da başarabilir. ben sadece ben olduğum için seçim yapmak zorunda olduğumuzu düşünebilirim.

    özlemekten ziyade, heyecan duyuyorum. sezon bitse de şampiyon olsak diyorum. 17-18 için cl kadrosu kurmak için oyuncu araştırsak bütün beşiktaşlılar olarak.

    biliyorum hepiniz aynı şeyleri hissediyorsunuz. o yüzden bu yazıyı sonuna kadar okudunuz.

  • 50. ikizinin yerine sınava girmek