Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. robert lewandowski

    biraz önce wolfsburg'a 1 dk içinde 2 gol atarak gerçek bir forvet nasıl olur göstermiştir.

    edit : 4 dk içinde hat-trick yaptı

    edit 2 : 7 dk içinde 4. golünü de attı, insan gibi oynamıyor adam.

    yeter la amk editi : 9 dk içinde 5. golünü de attı.

  • 2. allame'nin de facto'dan giyinenleri aşağılaması

    (bkz: allame kim amına koyim)

  • 3. haluk koç'un selahattin demirtaş'a ırkçı demesi

    türk milliyetçisi olanlara faşist damgasını yapıştıran hdp liler acaba ne zaman kendilerinin de sadece kürt faşisti olduklarını kabul edecekler? faşizm bir hastalıktır ve milliyet ayırt etmez.
    tanım: haluk koç'un göte göt dediği açıklama.

  • 4. para biriktirmek isteyenlere tavsiyeler

    kendinize herhangi bir bankadan birikim hesabı açtırın. bu hesabın internet bankacılığını kapattırın. bir adet kavanoz ayarlayın kendinize, her akşam eve geldiğinizde cebinizdeki bütün bozuklukları bu kavanoza atın. bu kavanozdan para almak kesinlikle yasak. her haftasonu ya da ay sonu buradaki paraları sayın, artık 50 lira mı eder, 300 lira mı eder, ne kadar tamlattırılabiliyorsa o kadarını alın poşete koyun, bim gibi a101 gibi markete gidip bütünlettirip bu başta açtığımız karta yatırın parayı. tümletemediğiniz küsurat parayı da kavanozda bırakıyoruz, cebe atmak yok. bu şekilde kısa sürelerde ne kadar para biriktirebileceğinize inanamazsınız. ne kadar çok parayı israf ettiğinizi farkettiğinizde alttan ufak bir sızı hissedebilirsiniz. geçecektir.

  • 5. robin van persie

    uzun zamandır yazmak istiyordum bu adamla * ile ilgili, bu saate kısmetmiş. biraz uzun yazabilirim, şimdiden özür dilerim.

    bu adam uzun zamandır eleştri yağmuruna tutuluyor. "gol makinesi diye aldık, çamaşır makinesi çıktı" diye. gelin, beraber analiz yapalım.

    şimdi, ilk olarak burada görmüş olduğunuz, manchester united'da attığı 50 golü izledim. vaktiniz varsa, lütfen izleyin.

    size sorum şu. az önce izlediğiniz 50 golün hangisinde, topa 2, yazıyla iki den fazla dokunmuş?

    ben görmedim.

    türkiye'de millet "van persie topu alsın, adam geçsin / eksiltsin, gol atsın" istiyorlar.

    bak güzel kardeşim. bu adam, yıllardır bağrına bastığın, canın kadar sevdiğin, gittiğinde üzüldüğün büyük kaptan gibi, alex gibi.

    tam bir first touch striker*

    bu adamdan kalkıp adam geçmesini, messi gibi, ronaldo gibi, ibrahimovic gibi oynamasını bekleyemezsin. bu adam defansla boğuşmaz, bu adam bunu yapar.

    ikincisi ise; transfermarkt sitesinden, rvp'nin 28 maçta 18 gol attığı 13/14 sezonuna baktım. aranızda, "iyi de o zamanlar gençti" diyenler olacaktır, eyvallah. siz bundan sonrasını okumayın.

    man utd, van persie ile oynadığı (genelde zaten bu formasyonda ama) her maçta 4-2-3-1 oynayarak, ondan maksimum verim almış. bakalım

    10 kas 2013(lig)- man utd 1 - 0 arsenal - van persie 27'
    26 eki 2013 (lig)- man utd 3 - 2 stoke city - van persie 43'
    1 şub 2014 (lig)- stoke city 2 - 1 man utd - van persie 47'
    19 mar 2014 (şl)- man utd 3 - 0 olympiakos - goller : van persie 25' 45' 51'

    yukarıda bazı örnekler verdim. hepsinin ortak özelliği; bu adam santrafor oynadı, bu adamın arkasında besleyen adamlar vardı* ve yukarıdaki linkte de gördüğünüz üzere, sadece topu ona indirmeleri yeterliydi*. fenerbahçe vs man utd yaparsam tek fark, 4-2-3-1. bu formasyon ile van persie'den gereken verim alındı.

    ki size kalkıp ilk sezonundan * örnekler vermiyorum.

    kısacası, -bu sözüm fenerbahçeli renkdaşlarıma, diğer takım oyuncuları zaten bok atıyorlar *- bu adama bok atmadan önce, biraz düşünün. acaba problem adamda mı? yoksa ondan verim alamayanda mı.

    edit : imla

  • 6. diyanet vakfı'nda kurban skandalı

    diyanet vakfı'nın topladığı kurban bedellerini türlü katakulli ile kendisine gelir yazma hadisesi. özetle kurban bedelleri ile et balık kurumu'ndan kurban alınıyor. sonra hayvanlar kağıt üzerinde kestirilip karkas et olarak et balık kurumu'na zararına geri satılıyor ve bedel gelir olarak diyanet vakfı'na kaydediliyor. imzalanan protokole göre et balık kurumu, dağıtılmak üzere vakıf tarafından et istendiğinde istenen miktarı gönderiyor. işin skandal kısmı, bugüne kadar toplanan kurban bedellerinin ederinin %2'si değerinde et dağıtılmış olması. diyanet vakfı aracılığıyla vekâleten kurban kesmek isteyen müslümanların parası nerelere gitmiş, bilmiyoruz.

    haber linki

  • 7. mackolik.com

    an itibariyle adblock tarzı reklam engelleyicilerle siteye girdiğinizde uyarı vererek içeriği görüntülemenizi engelleyen site. zaten canlıskor için giriyordum ama binlerce alternatifi var. kısacası diyor ki seni reklama boğacam bana izin ver. siteye girdiğin anda video da oynatacağım. bilgisayarının sesi açıksa evi ayağa kaldıracağım. adblock'a devam maçkolik'e elveda.

    daha iyi alternatifi için: www.futbol24.com

  • 8. ilk kez otomatik vites oto süreceklere tavsiyeler

    sol ayak yok, sol ayak yok, sol ayak yok..

  • 9. 22 eylül 2015 vogue hotel bodrum rezaleti

    dostum vogue hotel demişsin ama bu bildiğin boque hotel.

  • 10. erkeğin aşk acısı vs kadının aşk acısı

    erkek aşk acısı yaşamaz, ölüm yaşar, kendinden geçer, depresyona girer, kafasına her şeyi takar. bakımsızdır, pasaklanır, küflenir evi.
    bir kaç dk yüzünü görebilmek için günübirlik şehirlerarası yolculuğa bile çıkar. terkedilirken bile fedakarlık yapar.
    bu erkeğin çevresinde mutlaka: "sana kız mı yok" diyen bir klişeci de mevcuttur. yarasını deşer.
    erkek, aşk acısını unutmaz, unuttuğun zanneder.

    ya kızlar?

    hemen şıkır şıkır giyinip çoşmaya giderler. bir de sosyal medyadan ayrıldığını herkese duyurma merak vardır, mutlaka pusuda bekleyen bir adam da olur nedense. acılarını eğlenerek, gerdan kırarak atmaya çalısırlar. bir de bunlardan yanında "ececim sana hic yakışmıyordu zaten" diyen bir gerizekalı da mutlak bulunur.

    biri saksımızı çiğneyip gitti
    biri duvarları yıktı
    camları kırdı
    fırtına gelip aramıza serildi
    biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri
    her şeyi kötüledi
    bizi yaraladı
    biri şarabımızı döktü
    soğanımızı çaldı
    biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu
    ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor

  • 11. atatürk kuran'ın üstüne içki döküyormuş

    (bkz: -muş'lu geçmiş yalan)

  • 12. şiir seven erkek ılıktır

    yağdı yağmur çaktı şimşek
    hasiktir oradan eşşşoğlueşşek

    olarak cevap vereceğim boş başlık.

  • 13. vw ve audi'ye kesilecek olan 18 milyar dolar ceza

    işin teknik özeti şurada: http://www3.epa.gov/…uments/vw-nov-caa-09-18-15.pdf

    şimdi epa trafiğe çıkacak olan araçların gaz salınımlarını v.s. denetlemekle yükümlü, araç üreticileri de epa'dan lisans almak zorunda.

    lisansı alırken de bizim araba şu gazlardan şu kadar salınım yapıyor, şu şekilde çalışıyor gibi bir beyanda bulunuyorlar.

    vw beyanda bulunurken gerçeğinden düşük değerler vermiş ve araçlara aecd yani auxiliary emission control device koyduğunu bildirmemiş.

    nedir bu aecd? bu aecd motorun çalışma parametrelerni değiştirerek, filtreleri v.s. açıp kapayarak motorun gaz salınım değerlerini değiştirebilen herhangi bir sistem demek.

    vw ne yapmış peki?

    vw aracın bilgisayarına test edildiğinde daha düşük salınım yapmasını sağlayan bir yazılım yüklemiş.

    yazılım test edildiğini nasıl anlıyor?

    araçlar direksiyonun pozisyonuna, aracın hızına ve basını ölçerek test edilip edilmediğini anlıyor.

    anlayınca ne yapıyor?

    araç test edildiğini anladığında dyno colibration moduna geçiyor, bu modun ismi test esnasında kullanılan dinamometre cihazından almış.

    araç test edilmediğini anladığında ise road calibration modunda çalışıyor. bu modda çalışmaya başladığında katalizör daha verimsiz çalışıyor, yani daha az nox filtreliyor ve performansı daha az düşürüyor.

    epa köfteyi nasıl çakmış?

    olay ilk west virginia universitynin yayınladığı bir araştırmada ortaya çıkıyor. araştırma international council on clean transportation'ın 2012 model jetta ve 2013 model passat'ın kullanım sırasında ciddi ölçüde daha yüksek salınım yapmasını fark etmesine dayanıyor.

    batı virjinya üniversitesinin yayının ardından vw ne yapmış?

    vw sorunun muhtemelen teknik sorundan kaynaklandığını iddia edip bazı araçları geri çağırmış. ancak epa atılan bu admının ne kadar etkili olduğunu ve neden standart yöntemlerle test ederken farklı test etmezken farklı sonuçlar çıktığını ve neden aracın kendi ölçüm sisteminin bu farkı bildirmediğini araştırmaya karar vermiş.

    araştırmalar sonrasında epa vw'in durumu net bir şekilde açıklamadığı taktirde 2016 model araçlara onay vermeyeceğini söylediğinde vw sistemi kandırmak için yazılım geliştirdiğini itiraf etmiş.

    anlayacağınız abd'nin çevreyi koruma kurumu alman doladırıcıları öttürmüş, daha da öttürecek.

  • 14. 22 eylül 2015 arabama tehditli kağıt koyulması

    bence istek şarkı yapmış, sahne alıyor musunuz bir yerde?

    https://www.youtube.com/watch?v=vkn7pimk1km

  • 15. adblock'un devredışı bırakılmasını isteyen siteler

    (bkz: maçkolik)

    a.q allahın kumarhanesi bile gelmiş tek gelirimiz reklamlar :((( dilenciliği yapıyor ya sasdas

    sanki bana mehmetcik vakfı a.q

  • 16. tek elle sütyen kopçası açmak

    çilingir çağırarak açtırıyorum, so what?

  • 17. uydurma ilginç bilgiler

    türkiye bir hukuk devletidir.

  • 18. agnostisizm

    yanlış öğretilen yaratıcı ve tanrı kuramları sebebiyle yanlış anlaşılmış bir felsefi akımdır.

    tanrı'nın olmadığına dair değil, bir yaratıcının olup olmadığına dair kesin bir yargısı yoktur. şu anki bilimsel öğretilerimiz de bir yaratıcının varlığını veya yokluğunu zaten kanıtlamış değil. bu sebeple kesin bir yargıda bulunmak biraz iddialı oluyor.

    einsteinin de içinde bulunduğu felsefi fikire; ergen turnusolu demek gibi bir şey yaratıcı kesin yok demek.

  • 19. öğretim üyesi yetiştirme programı

    belki kızanlar olacak ama kaldırılması çok daha hayırlı olacak programdır. hiç bir bilimsel sınav yapılmadan (ales bilimsel diyenin kalbini kırarım), kişinin yabancısı olduğu bir bölüme bazen gerekli bilimsel donanıma sahip olmadan, tepeden inme şekilde araştırma görevlisi olması kadar saçma bir şey yok.

  • 20. okan bayülgen

    kendisini izleyeceğime gider sokakta inşaat makinelerini izlerim daha iyi dediğim herif.

  • 21. osmanlı torununun rte'yi hitler'e benzetmesi

    v. murat'ın torunu, fransa'da yaşayan torunu kenize murad'ın son yazısında yaptığı benzetmedir.

    v. murat'ın torunu, kenize murad le figaro gazetesinde yayınlanan yazısında günümüzde "türkiye'de erdoğan'a muhalif olan herkesin ustaca sindirildiğini" belirterek "1935 almanyasına" yani hitler devrine benzetmiş.

    kenize murad, erken seçim kararının erdoğan tarafından akp'yi yeniden iktidar yapmak için alındığını belirterek, seçimin amacını "legal ve devletin imkanlarının seferber edilmesi gibi illegal yöntemler de kullanarak partisinin iktidara getirilmesini sağlamak" olarak özetlemiş.

    osmanlı torunu murad, türkiye'de basına yönelik baskılara da değinmiş akp'li bir milletvekilinin hürriyet gazetesine yapılan taşlı sopalı saldırıya katılmasını ve suriye'deki terör örgütlerine giden silahların belgesini açıkladığı için cumhuriyet gazetesi'ne açılan davaları da gündeme getirmiş.

    pkk ile savaşın da yükselen milliyetçilikten seçimlerde akp lehine bir sonuç elde etmek amacıyla hortlatıldığı iddiasını dile getiren kenize murad, hdp'nin barajı aşması yeniden söz konusu olacaksa bir iç savaşa kadar giden ortamın yaratılması ve seçimlerin iptal edilmesini sağlayarak iktidardan gitmeme iddiasını da yazısına almış.

    http://www.aktifhaber.com/…na-benzetti-1233533h.htm

  • 22. 21 eylül 2015 thy istanbul ankara uçuşu rezaleti

    tarihe not düşülmesi gereken bir başka türk hava yolları rezaleti ama bu seferkininin hikayesinin üstüne hbo otursa mini bir sezon dizisi bile çıkabilir o derece değişik. ayrıca türk hava yolları da böyle böyle mağduriyet koleksiyonu yapmaya devam ededursun artık itibarları gözümde metro turizm seviyesine inmiştir.

    biz 17:40’ta tk 7248 uçuşu için uçağa gitmek üzere yer servisine alındık yaklaşık 5 dakikalık bir yolculuktan sonra uçağın dibine geldik ama kapılar açılmadı. bekliyoruz bi uçak var karşımızda gitmek istiyoruz ama gidemiyoruz. uçak da küçük embraer olanlarından hani sanki "bakın nasıl uçağımız güzel mi yeni aldık" diye böyle sergiliyorlar içerde biz ise 40-50 kişi nefes nefese güneşin vurduğu pist sıcağı ise yüzümüzde. neyse on dakika içerde bekledikten sonra yan taraftan bi vip dolmuşu geldi içinde 4-5 takım elbiseli adam ve birkaç güzel giyinimli kadın. bunların direkt uçağa alındığını gördük. hal böyle olunca yaşlıca bi amcaya fenalık geldi önce, sonra cinnet geçirdi kapıyı yumruklamaya, tokatlamaya başladı. bunun üzerine benim de süper kahramanlık dürtüm ister istemez harekete geçti. kapının acil durum çıkışına yarayan kırmızı düğmesini indirmeye başladım. -zaten hep içimde bi tuhaf ukte idi bu tür düğmelere basabilmek bir gün-. yalnız ben bu düğmeyi tam kavrayamadım ve kapı açılmadı bi türlü. yardım isteyeyim bari dedim sonra ulan süper kahraman yardım ister mi hiç diye biraz daha çektim parmağım kanadı. en son dayanamadım "pardon şunu indirebilir misiniz siz de?" dedim ve o sırada diğer kapıların da acil düğmesine bastılar, tüm kapılar açıldı. yaşlı adam ve bir kaç kişi beraber hızlıca görevlinin üstüne haklı bir şekilde kızarak yürümeye başladılar.

    “biz kümeste hayvan mıyız, kaç dakikadır bu sıcakta bekliyoruz otobüste?, neden bize kapıları açmıyorsunuz? vip'leri beklemek zorunda mıyız..niye bi açıklama yapmıyorsunuz?”

    yaşlı amca yer görevlilerine kızdıktan sonra kendinden geçip hostes ve pilotlara da kızdı. (ben bu yaşlı adamın eski ünlü hakem ve de milli hakem kurulu başkanı bülent yavuz olduğunu öğreniyorum. onu da uçaktaki 6 numaralı sivok beşiktaş formalı reyisten öğreniyorum. o da akşamki gençlerbirliği beşiktaş maçına gidiyormuş tek başına destek için. -gidemedi-)

    biz uçaktayken biraz sonra yardımcı pilot anons yaptı yüzünde anlamlandıramadığım bir gülümseme.

    “ya bizim bilgimiz dahilinde olmadan sizi uçağa davet etmişler, o yüzden sizi çıkarmak zorundayız. teknik bir sorun var sonra durumdan haberdar ederiz” dedi. herkes kabin bagajlarını geri aldı ve uçaktan çıktı. otobüse binerken artık iyice sosyal bir deneye maruz kaldığımızı düşünüyorum ve de bekleme salonuna giderken farkettik ki vip’ciler de bizimle beraber bu sefer aynı otobüste. o da ayrı bi komedi. vip dolmuşu ile dönseler daha bi komedi olurdu sanırım. bi tane aşırı zengin abla da gelip şikayet etti en sonunda.

    “biz vip’den çıktık, geri dönmemiz gereken yer de vip olması gerekirken neden burada ( bu fakirlerin arasında) bekliyoruz, anlamadım”.

    ablanın mağduriyeti elite plus mağduriyet bizimkisi basic, classic. öyle de olsa zengin de olsa ablaya ben hak verdim ve kendisinin mağduriyetini birazcık da olsa giderme adına araya mesafe koydum. orda beklerken sorunun ne olduğunu söylemediler, teknik arıza dediler, pilotun uçağı işgal(!) ettiğimizden dolayı kızdığını söylediler, birbirinden çelişkili cevaplar, birbirlerini anlamakta ve bize anlatmakta sorun çeken thy ve tgs görevlileri, atar yapan ego kasan yöneticileri olan ise gariban yolcuya. ulan ben hadi gencim az da sabırlı bi insanım yanımda 80 yasında bir dede vardı "niye buraya geldim" diye söylene söylene uzaklaştı vazgeçti uçuştan. ekranda ise periyodik olarak artan gecikme süresi. 45 dakika, 1 saat 5 dakika, 1 saat 20 dakika..vs

    asıl, 2 saate yakın bir rötardan sonra uçağa bindiğimizde ise suratımıza yedik fatality yumruğunu. "taksi sıramız 12, yaklaşık 45 dakika sonra kalkışı planlıyoruz".

    yani dünyanın bütün firmalarının bütün uçakları rötar yapabilir, bu havacılığın içinde olan bişey ancak bunu insan gibi ekrana yazarlar baştan bilgilendirirler, böyle thy gibi insana gluglu yours deyip hindi muamelesi yapmazlar. insan gibi açıklama yaparlar. yolcunun mağduriyetini giderirler bir şekilde. thy koltuklarında kıbleyi gösteren uygulamalar yapacağına biraz da elemanlarına yol yordam göstersinler. hepsi şaşırmış yönlerini. dün uçuştan 30 kişi vazgeçti umarım hepsi de hakkını arayacaktır bir şekilde. benim de elimden geleni şimdilik bu.

  • 23. ekşi sözlük ingilizce whatsapp grubu

    (bkz: güzel ama ingilicçe)

  • 24. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    güneş yanığı olduğumuzda deri dökülür ya, hah o hücereler güneşten ölmüyormuş.

    radyasyondan dnası bozulan hücre, "olm benim dna bozuldu kanser olma ihtimalim var en iyisi kendi kendimi yok edeyim" deyip kendi fişini çekiyormuş.

    kaynak : http://genetics.thetech.org/ask/ask402

    vay amına koyim.

  • 25. servis varken işe arabayla gelen insan

    arabayla gelirsem sabah ve akşam olmak üzere günlük 1.5 saat kazanıyorum.

    benzin masrafım aylık 160 lira / 26 gün = günlük 6.1 lira.
    maaşım aylık 1950 lira / 26 gün / 9.5 saat (yol dahil) = saatim 7.8 lira

    yani patrona 11.7 liradan sattığım 1.5 saatimi 6.1 lira ödeyerek geri alıyorum.

    (bkz: beyin bedava)

    edit: hesaplama.

  • 26. seks edilir mi yapılır mı

    eda eylenir...

  • 27. az yiyip yiyorum yiyorum kilo almıyorum diyen kız

    yi parantezine alınması gereken kız

  • 28. volkswagen

    volkswagen bu cezayı düşürmeye kaldırmaya vereceği uğraşı türkiye'deki ötv'yi kaldırmak için lobi faaliyetlerine kanalize etse, mesela 73bin lira yerine 50bine golf alabilsek, bu zararı milletçe 2 yılda kendileri için karşılarız.

    imza: merkel'in soldatıyız.

  • 29. sevilen kişiden vazgeçme eşiği

    "kötü günümde yanımda olmadığından vazgeçtim.
    canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söyleyemediğini anladığım an vazgeçtim..
    bana yalan söylediğini anladığım zaman, gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğim an vazgeçtim..
    her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım an vazgeçtim..
    düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
    ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinden vazgeçtim..
    sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim..
    tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden sen olduğun için vazgeçtim..
    bencil olduğun için vazgeçtim..!
    bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi.
    ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
    bu yüzden ben de senden vazgeçtim" *

    edit: sevilen kisiden vazgecmek onu sevmekten vazgecmek anlamina gelmez. sevebilmek bazi insanlar icin allahin bir lutfudur ve o kisiler sevdigi zaman hakikatli, aklibasinda severler. bu durumda sevilen sevme yolunda seveni bir yere kadar alip goturendir, eslik edendir. diyor ya nazim usta; "sen elmayi seviyorsun diye elmanin da seni sevmesi sart mi?" ya da metin erksan sevmek zamani'nda ne guzel islemisti sevmenin seven kisiyle alakali bir sey oldugunu.. midemize giren her kampi ask sanmiyorsak ancak anlariz bu doga olayini. basa geldigi zaman bazen vazgecmenin de o sevgiye dahil oldugunu gormek gerek. kotu anmamak adina, daha fazla kirilmamak ve kirmamak adina onu sevmekten degil, ondan vazgecmek gerek. hadi saglicakla..

  • 30. sözlükçülerin 7 haziran ve 1 kasım oy tercihleri

    7 haziran -> chp
    1 kasım -> chp

  • 31. başbakanın elini havada bırakan mütesettire bacı

    -merhaba
    +oha sksydin bari .s.s

  • 32. 22 eylül 2015 gökyüzünden gelen sesler

    sanırım şu an güzel yurdumun her köşesinde bayram temizliği yapan abla ve teyzelerimizin neden olduğu sestir.

  • 33. sütyen askısını teşhir eden kızın asıl amacı

  • 34. ypg'yi biz terör örgütü olarak görmüyoruz

    ypg terör örgütü değildir şeklinde evvelinde kılıçdaroğlu'nun da katıldığı açıklama.

    "içinde kürt geçiyorsa kesin terörörö"cü dangalaklara bakmayın. ypg teröristse tüm ulusal ordular teröristtir.
    abd ve nepal ordusu dahil. iflah olmaz bir antimilitarist-teletabi iseniz bir şey diyemem ama türk ordusunu çok acayip meşru-peygamber ocağı falan görüp kürtlerin ordu kurmasını dünyanın en ahlaksız şeyi gibi görenler komik duruma düşüyor. adam olaydın da ordunu ırkçılık temelinde değil, adalet temelinde inşa edip tüm milletleri içine dahil edebileydin.

    not:ts

  • 35. pkk'lının önünde eğilen hdp milletvekili

    abd'nin önünde domalır. arka fonda orak ve çekiç eksik olmayacaktır. işte bunlar hep kapitalist faşist rejimlere karşı halkların onurlu direnişlshfkagfkajsh siz devam edin beyler ahahahaha :)

  • 36. 22 eylül 2015 hdp'li bakanların istifası

    (temsili)

    ulan madem istifa edecektiniz levent tüzel'in günahı neydi, herif iki gün önce bakanlığı reddetti diye erken seçimde mv listesine dahi sokmadınız?

    sebep de "hükümetin uyguladığı savaş koşullarının giderek ağırlaşması" ve hdp'li iki bakanın karar mekanizmalarına dahil edilmemesiymiş.

    ahahdasd, şaka mısınız la siz?

    tayyip "pkk'ya operasyon yapacam ama bu kalkınma bakanı bizi duman etmesin?" falan mı diyecek sanıyordunuz? yoksa "ab bakanım operasyon yapacaz yalvarırım şu kırmızı düğmeye basın:((" falan diye sizden icazet alınır diye mı umuyordunuz? *

    akreple yatağa gir, girmeyeni "niye girmiyorsun" diye yanından kov, ondan sonra "ay bu durmadan sokuyo:((("

    edit: suçlusu chp ve mhp olmuş :( chp ve mhp hükümeti kursaydı, bugün pkk'ya operasyonun o'sunu bile yapamazdın güzel kardeşim. hdp anında "savaş edüyürler:(" diye desteğini çekip o hükümeti yıkar, seni ve devletini pkk karşısında rezil rüsva ederdi.

    edit2: bu dünya bi akpli bir de hdp'liye güzel moruk. kemik seçmen ve parti refleksleri birebir aynı;

    1- şartlar ne olursa olsun mağduriyetten asla taviz verme
    2- şartlar ve sonuçlar ne olursa olsun, en bariz icraatında bile asla özeleştiri yapıp sorumluluk kabul etme

  • 37. 13 eylül 2015 yds

    sonuçlarının geç yayınlanmasında gayet de sakınca bulunan sınav.
    herkes sizin gibi sikinin keyfine, kendini tatmin amaçlı, "hiç çalışmadım 98.75 aldım" demek için girmiyor bu sınava. bakanlıkların ya da diğer devlet kurumlarının sınavlarına başvurabilmek için elinizde gerekli puanın olması ve bunu belgelemeniz gerekiyor. "ben cevaplarımı kontrol ettim, puanım x" diyip başvurmaya giderseniz siktiri yersiniz.
    misal, ekonomi bakanlığının sınavı için cuma son gündü. elinde puanı olmayan birçok kişi ösym'nin sonuçları açıklamamasından dolayı sınava başvuramadı.
    ya da ne bileyim maaş gününden önce açıklanmaması birçok kişiyi 1 aylık dil tazminatından mahrum edebiliyor

    kaç puan alacağını bilmek yetmiyor yani zeka küpleri. kendini tatmin ettiğine göre al o puanı bi tarafına sok şimdi.

    *imla

  • 38. pokemon

    ne çizgi filmdir, ne animedir, ne de oyundur.
    pokemon japonyanın yerel yemeği olan yoğurtsuz iskendere verilen isimdir.
    yok yani yanlış olmasın da.

  • 39. venedik bir türkiye şehri olsaydı olacaklar

  • 40. davutoğlu'nun tüm partiye hakimim açıklaması

  • 41. sahibinden.com'da 5000 tl istenen punto

    kapı sesi toksa alırdım da kapı yok ki amk.

  • 42. sade maden suyuna limon sıkan tip

    sağlıklıdır. limon aromasını sevip, limonlu maden suyunun içindeki gereksiz şekeri vücuduna sokmak istemiyordur.

  • 43. pavel nedved

    kendisi zinedine zidane ile hiçbir zaman aynı takımda (resmi maçlarda) oynamamıştır.

  • 44. ekşi sözlük insan gibi tartışmayı öğrenme kılavuzu

    amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek yok. insanoğlu konuşma kabiliyetini edindiğinden beri tartışıyor. epey bir vakittir bir takım otoritelerce yaşayan en entelektüel insan olarak seçilen naom chomsky, insanın 100 bin yıl önce başlayan evrimsel bir süreçle konuşma kabiliyetine eriştiğini iddia ediyor. işte hala içinde bulunduğumuz bu süreçte o kadar çok tartışma döndü ki, tartışmalara bazı kurallar getirilmesi gerekliliği ortaya çıktı. bu kurallar da türkçesi safsata ya da yanılgı olan fallacy teriminin sınırlandırdığı çerçeve eşliğinde oluşturuldu. yani, hani burada birileri ile entry'ler üzerinden tartışmalara, münazaralara ve fikirsel çatışmalara giriyorsunuz da karşıdaki eleman yan yatıp, çamura batıp, konuyu değiştirip, size seri face palmlar yaşatıyor ya, işte burada vereceğim ve yüzlerce yıldır fikir çatışmalarının kısır döngülere dönüşmesini engellemiş, doğu ve batı medeniyetlerinde bilimin ve felsefenin önünü açmış fallacy (safsata) kalıplarının bilincinde cevaplar yazarak karşı tarafı düşünce gücüyle tokatlamak suretiyle tartışmalarınızı olması gereken düzleme çekerek nihai amacınız olan atomu parçalama ve dünyaya barış huzur ve refah getirme görevlerinize devam edebilirsiniz.

    batı literatüründe logical fallacy olarak geçen mantıksal safsata diye çevirisini yapabileceğimiz ve hatta osmanlı devletinde de dedelerimizin kıyas-ı batıl şeklinde kullandığı mefhum "ilk bakışta doğru ve ikna edici gibi görünen bazı düşüncelerin aslında mantık kontrolü altında incelendiğinde saçmalık ve safsatadan ibaret olduğunun ifadesidir. bu kültürü ekşi sözlüğe yerleştirebilirsek buradan türkiye geneline yayılır ve ülke genelinde hala daha oldukça popüler olan "çalıyor ama çalışıyor" gibi fallacy'liğe bile secde ettirecek türde düşünceler bir nebze olsun azalır umudunu taşıyorum. (kabul, bence de azalmaz amk)

    safsataları 2400 yıl önce ilk kez listeleyen kişi aristo'dur. yani adam felsefe yapmadan önce millete bir tartışma usulü önerisi sunmuş. de sophisticis elenchis isimli eserinde mantıksal safsatalardan 13 tanesini tanımlamış ve listelemiş: petitio principii ve plurium interrogationum gibi ünlü safsata tanımları bizzat aristo'ya ait.

    batı medeniyeti dediğimiz şey bir bakıma tartışma ve münazara kültürüdür esasında. gerek siyasette gerekse bilimsel, felsefi ve hatta hukuksal fikir çatışmalarında batı medeniyetini doğu medeniyetlerinden ayıran en önemli unsurlardan biri batılıların mantıksal safsatalardan kaçınabilme becerileridir. doğu medeniyetleri mantıksal safsataların hayatın her alanına hakim olmasından mütevellit sürekli bir kargaşa içindedirler. bu kargaşa mantıksal safsataların hakikatin gizlenmesinde en önemli enstrüman olmasından kaynaklanmaktadır. batı medeniyeti ise mantıksal safsata bilincini kültürüne içselleştirmiş, kolektif kararlarını bunlardan kaçınmayı erdem sayarak almış ve halen almaya devam etmektedir.

    bu başlık altında yöntemim şu şekilde olacak: sözlükte troll olarak gördüğüm yazarların entry'lerinden, siyasilerden, peygamberlerden ve hatta tanrıların sözlerinden "ben safsatayım" diye bağıran tezleri alıp burada numune olarak kullanacağım. böylece hem ilgili safsata maddesinin tanımını yapmaya çalışacağım hem de canlı canlı, hazır yapılmış örneğini sunmuş olacağım. başlıkta "insan gibi" ifadesini kullanma sebebim tamamen kişisel. 84 yaşındaki aslan gibi dedem bu kalıbı çok kullanır (örn: otur da insan gibi bağla şu ayakkabını) , bu çalışmamı da göğ gözlü ağama* ithaf ediyorum.

    başlayalım o halde:

    1-argumentum ad hominem (adam karalama safsatası)

    karşı argüman sunarken "sen zaten puştsun, o yüzden tezin yanlış" demek.

    örnek: andolsun, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki kalbleri var, fakat onlarla anlamazlar; gözleri var, fakat onlarla görmezler; kulakları var, fakat onlarla işitmezler. işte onlar hayvanlar gibidir, hattâ daha da sapık... ve işte gâfiller onlardır! (araf/179 islamın tanrısı)

    adam cennete gitmek için elinden geleni yapmış mesela ama tanrı onu en baştan zaten cehennem için yaratmış. adam iyi biri ise ve gerçekten hakikat düzleminde cennete gitmesi gerekiyorsa bu tezini dillendirdiği zaman "sen zaten hayvan gibisin, cehennem için yaratıldın ve hatta hayvandan da aşağısın dolayısıyla cennete gitmen gerektiği konusundaki tezinde haksızsın" demek düpedüz ad hominem'dir. ya da kuran ilahi bir söz değil de peygamberin bir takım mekkelilerle tartışma enstrümanı işlevi de gören bir araçsa eğer; islam peygamberinin müşriklere karşı bağımsız bir tezle tartışmak yerine doğrudan onlara hakaret ederek tartışmayı kazanmaya çalışması durumu ortaya çıkıyor. iki durum da ad homine anlamını karşılıyor.

    2- petitio principii (begging the question) (döngüsel nedensellik safsatası)

    önermenin kendi kendini kanıtladığını iddia etmek.

    örnek: incil tanrının kitabıdır, haktır ve doğrudur çünkü içinde böyle yazıyor. (hıristiyanlar)
    örnek: kurandaki sözlerin eskiyebileceğini nasıl söylersin? ama bu allah-u tealanın sözü. (sivas'ta aziz nesin ile tartışan tgrt muhabiri)

    3-straw man fallacy (korkuluk-çöp adam safsatası)

    konuyu sansasyonal bir şekilde saptırmak, indirgemek, karşı tarafın tezine cevap veriyormuş görünüp bambaşka, uydurulmuş bir teze çoğu zaman büyük bir kararlılıkla cevap vermek.

    örnek:
    -alevilerin vergileri ile camii yapılırken devlet cemevine maddi destek vermiyor, bu haksızlık.
    +alevilik hz. aliyi sevmekse ben de aleviyim. (yani: e ben de aleviyim işte, aynı haklara sahibiz her birimize düşen birim cami m2'si eşit, ilave hak istemeyin benden) (recep tayyip erdoğan)

    4- fallacy of the cake ("you can't have your cake and eat it too" fallacy) (kek safsatası)

    elindeki keki hem şimdi yiyip hem de sonraya saklayamazsın, ya şimdi yiyeceksin ya sonraya saklayacaksın, ikisini birden yapamazsın.

    örnek: "komünistlerin acil hedefleri proleteryanın bir sınıf olarak oluşması, burjuva egemenliğinin yıkılması, siyasal gücün proleterya tarafından ele geçririlmesidir." ( sf. 35, komünist manifesto, k. marx, f. engels)

    bütün bir sınıf iktidarı elinde tutamaz, onun yerine temsilcilerinin tutmasına izin verebilir. yani teoride iktidarın işçi sınıfının elinde olacağı var sayılsa da iktidar aslında her zaman gerçekte ufak bir azınlığın elinde olmuş olacaktır. bu komünizmde de kapitalizmde de aynıdır. bu noktada gücün ne kadarının devlette ne kadarının kitlelerde olduğu sorusuna odaklanmak lazım ve komünist manifesto devlete yani yönetici zümrelere uçsuz bucaksız güç isnat etmektedir. ancak marx bunu söylerken bir yandan daha güçlü olanın proleterya yani işçi kitleleri olacağını iddia etmektedir. bu net olarak bir fallacy of the cake'dir. hem devlete hem de kitlelere aynı anda "daha fazla" iktidar hakkı veremezsiniz. birine daha fazla veriyorsanız diğerine daha az verdiğiniz anlamına gelir.

    5-ignoratio elenchi (irrelevant conclusion) (alakasız sonuç safsatası)

    iddia ile alakası olmayan bir sonuç çıkarmak.

    örnek: "ya hadi osmanlı devletini başıymış, sahibiymiş gibi savundun. şimdi de türk devletinin başında mısın da devletin sorumluluğu olan şeyleri üzerine alınıp savunmaya kalkıyorsun? tazminat da toprak da, bütün bunlar türk devletinin ve muhteşem sıfır sorun diplomasisinin derdi. "ama bizim vergilerimiz" falan deme. sen verginin hesabını sormaya niyetin olmadığını son seçimlerde net olarak belirttin." (ssg, #45404457)

    şunu diyor ssg efendi: sen ödediğin verginin hesabını sormuyorsun o halde ermenilerin soykırım tezlerini kabul etmen ve vergilerin üzerinden onlara tazminat ödenmesine ses çıkarmaman lazım. ne alaka? ödediğim verginin hesabını sormadım diye meseleyi soykırım olarak neden kabul etmek zorundayım? bir de neden ödüyorum?

    6- anecdotal fallacy (anekdot temelli safsata)

    görümcemin kaynı elma yiyince basur olmuştu elma basure neden olur gibi anekdot temelli, delillerin tümü incelenmeden oluşturulmuş tez.

    örnek: yönetime geldiğimden beri bir grup yazarın görüşlerini beğenmediği her türlü yazarı giderek artan bir yoğunlukta baskılama çabasına şahit oluyorum. ekşi sözlük her görüşten insanın kendini baskı altında hissetmeden dilediği gibi kendini ifade edebildiği bir yer. hukuk çerçevesinde buna sadık kalmaya çalışıyoruz zira sözlük'ün dinamizmi böyle sağlanabiliyor. ekşi sözlük hiçbir zaman, hiçbir şekilde -hangi görüşten olduğundan bağımsız olarak- sadece bir görüşün yer aldığı bir ortam olmamalı. (kanzuk, #54500821)

    adam kendi anekdotundan, kendi gözleminden sözlüğe anayasa yapıyor. başka bir delil var mı ortada? yok. ne var elimizde, kanzuk efendi son zamanlarda bazı şeyler gözlemlemiş. bu kadar. top benim oynatmıyorum de samimi ol bari.

    7- fallacy of slanting (sümen altı safsatası)

    bir tez ortaya koyarken hesaba mutlaka katılması gereken belirli noktaları bilinçli olarak dillendirmemek.

    örnek: "yüksekova'da gerginlik yok,katliam var. halka karşı doğrulttuğunuz her silah ters tepecek ve başlattığınız savaşınızın altında kalacaksınız." ( selahaddin demirtaş )

    yüksekova'da pkk ve ydg-h türkiye cumhuriyeti anayasasını yok sayar bir tavrıla özerklik ilan ederek 80 milyonu temsil eden ve 80 milyonun evlatlarının askeri olduğu bir devletle silahlı mücadeleye girişiyor. bu mutlaka hesaba katılması gereken bir nokta iken demirtaş tarafından sümen altı edilerek tek taraflı bir saldırı durumu olduğu iddia edilmiş.

    8- appeal to probability (ihtimal temelli safsata)

    ihtimalden yola çıkarak somut bir tez öne sürmek.

    örnek: (botu batan suriyelileri izlerken) yoga yapanların tamamına yakını gezi eylemlerine katılmıştır. orantısız zeka sadece kendi kırmızı çizgileri için sokağa iner. (samatya, #53957937)

    9- argumentum ad misericordiam (acındırma safsatası)

    örnek: "nerede en çok emek isteyen iş var, en çok sömürülmeye açık bodrum katı iş var bir sürü kürt görüyoruz (sadece kürt değil elbette ama özellikle kürt). yani adım adım kürtler hem sokaklardan 'temizleniyor', mesela kürtçe konuşan döverek öldürülüyor ve bu diğer kürtlere de korku salıyor. biraz daha iyi bir iş sahibi olsalar, mesela bir minibüsleri olsa şöförlük yapsalar, polis sürekli ceza yazıyor. şimdi bir toplumda tüm boktan işleri bir ırk yapıyorsa, diğer ırk da (bak devlet demiyorum bu sefer) o ötekini sokaklardan siliyor, politik partilerini yakıyorsa, 6 kişi paylaştıkları karanlık evlere, en görünmez köşelere, en güvencesiz ve en illegal işlere itiyorsa, bu ilişkiye hala sömürgeci bir ilişki mi diyeceğiz?" (kivircik salata, #54743677)

    kürt minibüsçülerden kaç tanesine ceza yazıldığı ya da yazılıp yazılmadığı bilgilerinin kaynağı muallak, kürtlerin diğer etnik unsurlara oranla daha kötü işlerde çalıştığı iddiası da gözlemsel bir söylemden ibaret. iddia edilen şeyin sömürge-emperyalist ilişkisinin bilimsel tanımına uygun olması için daha fazla data lazımken bunun da ötesinde köle-efendi ilişkisi olduğu iddia edilmiş. ancak burada sadece ajitasyon ve duygu sömürüsü üzerinden ve kısmen anecdotal fallacy üzerinden haklılık iddia edilmeye çalışılmış.

    10-tu quoque fallacy (sen de ... safsatası)

    "tamam naziler olarak biz insan öldürdük, ama müttefik ülkeler olarak siz de öldürdünüz. demek ki müttefik ülkeler de en az naziler kadar suçlu" gibi bir tür ad hominem'dir, tartışma eksenini ana konudan uzaklaştırıp "sen de ..." veya "onlar da..." diye başlayan kalıplarla tartışan kişinin ya da 3. bir şahsın, grubun eylemlerinin ya da tezlerinin meşruiyetine kaydırmaya çalışmaktır.

    örnek: nevşehir'de japon turiste tecavüz edildikten sonra orataya çıkan türkiye'de taciz ve tecavüzün çok yaygın olması tartışmalarında karşı tez olarak "böyle olması türklerde din ve kültür sebepli cinsel bastırılmışlık olduğunu göstermez çünkü bak aşağıya koyduğum 30 tane linki açıp incelersen isveç'ten peru'ya kadar bütün hıristiyan devletlerde de tecavüz vakaları var" demek. (chainard)

    rahmetlinin bütün sözlük kariyeri quoque fallacy'den oluşuyordu.

    11- false analogy (weak analogy, appeal to analogy) (hatalı teşbih)

    iki ayrı vaka arasında hatalı bir benzerlik ilişkisi kurmak.

    örnek: "elinde türk bayrağı bulunan eylemciye istanbul'un ortasında acımadan saldırabilen bir polisin, doğu ve güneydoğu'da neler yapabileceğini hiç düşündün mü? düşünmemişsindir eminim. çünkü yıllarca penguen belgeselleriyle doldurulan beynin, düşünme yeteneğini kaybedeli çok oldu." (cassey jones, #43371526)

    gezi silahsız demokratik bir eylemdi, pkk'nın yaptığı ise silahlı terör eylemleridir. ikisinin tek ortak yanı aynı devlete karşı olmalarıdır, bundan başka ortak noktaları yoktur. bu durumda gezinin pkk'ya empati yapmasını beklemek safsatadır. ayrıca burada sümen altı safsatası da var: yazının tamamı okunduğunda empati yapılması gereken grubun doğuda yaşayanlar olduğu iddia edilirken aslında devletle mücadele içinde olan pkk'nın silahlı terör içeren mücadelesi sümen altı edilerek ve pkk ile halk aynı tanıma indirgenerek gezi ile yanlış bir analoji kurularak terör örgütünü da empati yapılması gerktiği tezi öne sürülmüş.

    12- bandwagon fallacy, (peer pressure) (grup baskısı safsatası)

    bir öneriyi kabul ettirmek için deliller öne sürmek yerine bir grubun veya grupların baskısını, nefretini veya beğenisini öne sürmek.

    örnek:
    başlık: "sana özerklik vermeyeceğiz"
    tez: "özerklik kardeşliğimizin bölünmesine neden olur."
    bandwagon safsatası barındıran anti tez: "özerklik kardeşliğimizin bölünmesine neden olmaz çünkü zaten kardeş değiliz gerekçeleri de şunlar: nevşehir'de kitabevi yakıldı, beypazarı karıştı, konya'da chp binasına saldırıldı, tuzluçayır vs." (dopermen, #54715528)

    burada iki adet bandwagon var:
    1- şu olaylardaki grupların nefreti ile biz kürtler tek bir grubuz, ey yazımı okuyan kürtler tarafıma geçin ve tezimi destekleyin.
    2- konya'da chp binasına saldırıldı ise chp de kürtlerin tarafındadır. (olmak zorundadır baskısı)

    13-false dilemma (black-or-white fallacy) (ya siyah ya beyaz safsatası)

    iki alternatif durumu yegane seçeneklermiş, üçüncü bir yol yokmuş gibi sunmaya çalışmak.

    örnek: "doktor arkadaş bir cizre yazısı yazmış, nedense siyasal olaylarda aklıma hep şu doktor modeli gelir
    işkencede öldürülen engin ceber'in doktoru da bu kafadaydı. bir de bu doktor var. canını zor kurtarıp kaçıyor cizre'den
    "doksanlı yılları yaşadım ,böyle zulüm görmedim " diyor. yukarıdaki doktorla , dr.azad ikilisinden birinin diplomasını yırtması lazım." (ilkellectuel, #54785591)

    14-post hoc ergo propter hoc ("bundan sonra, demek ki bundan dolayı" safsatası)

    peşpeşe gerçekleşen iki olaydan daha önce gelen daha sonra gelenin sebebi olmak zorundadır şeklinde önerme sunmak.

    örnek: "fark şu; muhafazakar kesim seçimle, yani parlamenter sistem tiyatrosunun asgari dekoruyla iktidarı ele geçirdi ve elinde tutmaya devam ediyor, kemalizm ve onu temsil eden askeri-sivil bürokrasi ise hiçbir zaman bu tiyatronun dekoruyla muhatap olmadı, hiçbir zaman bir seçim kazanmadı, kazanmasına imkan olmadığını da biliyordu, ve bu yüzden perdenin arkasındaki mekanizmalarla sürekli iktidarını kaim kılmaya çalıştı, 10 yılda bir darbelerle, parlamento üstü kurumlarla, kendine has harp teknikleriyle gücünü tahkim etti. ancak eninde sonunda kaçınılmaz duvara tosladı, o zamana kadarki yaptıklarıyla da, muhafazakar kesimin eline bitmek tükenmek bilmeyen bir mağduriyet kozu verdi, bu kozu oynayarak sürekli bir meşruiyet ve haklılık illüzyonu inşa etmelerine, tiyatronun dekorunu kutsayıp "milli irade, mukaddes sandık" edebiyatıyla yeri göğü inletmelerine imkan tanıdı." (maarri, #54787493)

    burada akepenin oy oranın her seçimde yüksek olmasının gerekçesini kemalistlerin/ulusalcıların vaktinde onları mağdur etmiş olmaları ve onlara "bitmek tükenmek bilmeyen bir mağduriyet kozu vermiş olmaları" şeklinde açıklamak net olarak "post hoc ergo propter hoc" dur. oysa bambaşka sebepleri olabilir önce onları elimine etmek zorundasınız. mesela tayyip tarzı bir liderin eksikliği, demirel, özal ya da ecevit gibi liderlerin muhafazakar liderlerin parlamasının önünde engel olması, erbakan'ın dar siyasi görüşü ile o yolu tıkamış olması, ordunun müsaade etmemiş olması (müsaade etse belki 1970'lerde erbakan aynı oyları alacaktı türkiye daha mutaassıp olacaktı mesela; ordu kaçınılmaz son olan muhafazakar tahakkümünü 80 yıl geciktirdi veya) vs.

    15- plurium ınterrogationum (fallacy of many questions) (çok soru- tek cevap safsatası)

    detaylı ve açıklamalı cevap gerektiren soruları evet-hayır sorusu şeklinde tek cevap isteyerek sormak.

    örnek: (bkz: 2010 anayasa değişikliği referandumu)

    hem kenan evren'i yargılayacağız hem de yargıyı ele geçireceğiz evet diyor musunuz?
    oley, yetmez ama evet!

    16- non causa pro causa (yanlış sebep safsatası)

    delil göstermeksizin ya da yeterli delil olmadan bir olayın diğerinin sebebi olduğunu iddia etmek.

    örnek: binlerce gencin ''diğer insanlar ne yapıyorsa ben de onu yapmalıyım'' mantığında düşünerek aslında neyi savunduğunu, neden savunduğunu bile bilmeden sokaklara dökülmesine neden olan olaydır. bu olay benim nezdimde sadece uluslararası kamuoyuna türk gençlerinin koyunlara ne denli benzediğini kanıtlamıştır. türkiye ile çıkarları çatışan herhangi bir ülke veya kurumun sosyal medya aracılığıyla gençlerimizi yani aslında geleceğin türkiye'sini herhangi bir amaç için kullanması o kadar kolay ki... insan gerçekten üzülüyor, umarım bizi güneşli günler bekliyordur. (ceymininberesi, #51822830)

    28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi başlığını şükela modunda sıralayınca en son sırada bu entry çıktı. safsatanın ötesinde iddialar var, "non causa pro causa"'nin nerede olduğunu açıklamaya da gerek yok zaten.

    17- argumentum ad populum (genel kanı safsatası)

    hakikatin ne olduğunu, bağımsız ve tarafsız, dürüst tezlerle değil de populum'un yani birilerinin genel kanısına bakarak belirleme girişimi.

    örnek: "17 aralık'ta darbe yapmak istediler. darbe heveslilerine gereken cevabı milletim sandıkta verdi." (r. tayyip erdoğan)

    yolsuzlukların meclis tarafından bağımsız ve tarafsız bir komisyonca soruşturulması yerine genel kanıya dayanarak yolsuzluk olmadığını ve bunun bir darbe girişimi olduğunu iddia eden bu siyasi hareket memleketin başına bela olmuş tarihin belki de en büyük argumentum ad populum icracısıdır.

    18- slippery slope (kaygan zemin safsatası)

    elinde hiç delil olmadan bir veya bir kaç olayın gerçekleşmesi sonucu alakasız bazı olayların da gerçekleşeceğini iddia etmek. sigara fiyatlarını düşürürsek herkes sigara içer gibi.

    örnek: bugün eşcinselleri normal gören zındıklar yarın ensesti de normal görür.
    bu minvalde geçenlerde epeyce bir tartışılan bir başlık vardı bulamdım. pek benzemiyor da şu muydu acaba: (bkz: ateistler arasındaki ensest yaygınlığı)

    19- reductio ad absurdum (abese irca)

    bir önermeyi içine kendi ifadelerini de katarak farklı ve saçma bir cümleye indirgeyip kulağa saçma gelen bir hal oluştuktan sonra yanlışlamaya çalışmak.

    örnek: "bakın işte cinsiyetçi üslubu ile yazdıkları bunlar. hangi düzeyde yazıyor? tabiki de liseli ülkülerden duyduğumuz düzeyde. madem kürtsün, niye türkçe konuşuyorsun, niye kürtçe öğrenmiyorsun diye dalga geçiyor." (anti duhring, #54820921)

    20-loaded question (çamur at izi kalsın sorusu safsatası)

    bu safsatanın memlekette sinkaflı meşhur bir örneği var, genelde erkekler birbirine sorar hatta: "seni benden başka s*ken oldu mu?"

    21- the fallacy fallacy (safsata safsatası)

    bir iddia kötü bir şekilde sunuldu ya da içinde bazı safsatalar var diye iddianın komple yanlış olduğunu savunmak.

    örnek: "cumhuriyetin ilk adalet bakanlarından mahmut esat bozkurt'un şu sözüne ne demeli: "türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. saf türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları, vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler." ha demek ki türk ırkından olmayanların hizmetçi, köle olması, ayrım (!) olmaksızın birlikte yaşama ülküsüne hizmet ediyor, değil mi?
    .......
    neyse daha fazla uzatmayayım. özetle türk milliyetçiliği, türk kavmiyetçiliği olduğu için bu ülkede sorunlara neden olmuştur, başarılı olamamıştır. onun için türk milliyetçiliğinin, ırkçılıkla, faşizmle bir görülmesi de normaldir." (arame, #54615189)

    türkiye cumhuriyeti resmi devlet ideolojisi diye bir iddia var ve bu türk ulusçuluğunu/milliyetçiliğini de kapsıyor. bu iddiayı mahmut esat bozkurt isminde bir bakan yanlış savunmuş, savunduktan sonra da söylemindeki gibi türk ırkından olmayanları köle ya da hizmetli yapmak gibi faşist hareketlere kimse girişmemiş. herkes ne olabiliyorsa olmuş memlekette ırkına diline, dinine bakılmaksızın. tc'nin bir bakanının sadece söylemde kalmış bir safsatası cumhuriyetin resmi ideolojisinin bütünüyle yanlış olduğu ve yıkılması gerektiği gibi bir sonuç ortaya çıkarmaz.

    22- burden of proof fallacy (ispat yükümlülüğü safsatası)

    nasreddin hocaya sormuşlar, dünyanın merkezi nere hocam? aha bu ayağımı bastığım yerdir demiş. aman hocam olur mu demişler. inanmıyorsan ölç de bak demiş. kişi kendi tezini ispatla mükellefken, tezi öne sürüp karşı taraftan yanlışlama bekleme kolaylığı ile tartışmayı kazanmaya çalışmak.
    (bu arada hoca üç aşağı beş yukarı doğru söylemiş zira dünyanın merkezi son yapılan bilimsel hesaplara göre gerçekten türkiye'de ve hatta iç anadolu'da: https://en.wikipedia.org/…graphical_centre_of_earth)
    harita: https://tools.wmflabs.org/…es on earth (woods 1973)

    bu safsata tanımlarından şurada daha fazlası var: https://en.wikipedia.org/wiki/list_of_fallacies
    okuyun, okutun, öğrenin safsatalardan uzak şekilde mantıklı tartışın. mantıklı bir insan olmanın yolu bunlardan kaçınmakla başlıyor.
    şimdilik yeter sanıyorum, çok uzun oldu kimse okumaz zaten bu kadar yazıyı, olsun ben yine de daha sonra devam edebilirim belki..

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    gelişme, ilerleme ve aydınlanma ancak düşüncelerin dürüst ve özgür çatışması ile mümkün olabilir. clair cameron patterson isminde amerikalı bir jeokimya profesörü var. dünyanın yaşını 1950'li yıllarda 4.55 milyar yıl olarak doğru hesaplayan ilk insan. ancak bu adam çok daha büyük ve kutsal bir iş daha yaptı. bugün vücudumuzda daha az kurşunla daha uzun süre, daha sağlıklı yaşayabiliyorsak; bu adamın bütün bir kapitalist dünyaya tek başına verdiği onurlu mücadelesi sayesindedir. cosmos a space-time odyssey belgeselinin 7. bölümünde çok güzel anlatmışlar o mücadeleyi, izlemenizi tavsiye ederim. o dönem dünya genelinde kuruşunun sağlığa bir zararı olmadığı biliniyor. kurşunsuz benzin ve kurşunsuz sanayi maliyetli olduğu için büyük akaryakıt firmaları ve sanayi kuruluşları kurşunu yaygın olarak kullanıyorlardı. hatta kendilerine dünyaca ünlü bilim adamları da tuttular kurşunu savunsun diye. tartışmalar yıllarca sürdü ve 1970 yılında temiz hava yasası altında amerika'da resmileşti, daha sonra bütün dünya geneline yayıldı bu bilimsel gelişme zaten. ilginç olan ise bilimsel tartışmalar süresince kimse amerikan devletinin bağımsız yargısını satın alamadı. ve bağımsız yargı tarafların fikirlerinin dürüstçe ve özgürce, safsatalardan uzak bir biçimde çatışabilmesi için hakem konumunda oldu hep. sonunda da insanlık kazandı.

    dünyada bir bu safsatalardan arınmış ülkeler var bir de hala bu safsatalarla içiçe yaşayan ülkeler var. ve biz hala bu safsatalarla yaşayan ülkelerden biriyiz. umarım bunu değiştirebiliriz bir gün.

    son olarak:
    tersten the fallacy fallacy : komünist manifestoda bir noktada safsata olduğu iddiası komünist manifestonun, -buraya alıntıladıysam- entry'nizde bir noktada safsata yapmış olmanız da bütün enty'nizin komple çürütüldüğü anlamına gelmez.

  • 45. i am penis 20 cm

    her zaman olduğu gibi "ay em penis yirmi santim" diye okunmaya mahkumdur.

  • 46. ara sıra gelen eski sevgili özlemi

    sonra yaşattığı acıları hatırlayınca kaybolup gidiyor.

  • 47. boşanmış bir kadınla evlenmek

    kuzenimin yapmak isteyip yapamadığı. bonus olarak çocuğu da var kadının. "yeniden evlenmek ve anne olmak" istemiyorum demiş. kuzenim de dünya hali, bana bir şey olursa hukuken hiçbir şeyimde hak iddia edemez deyip, evini onun üstüne yapmış. ailesi hop oturup hop kalktı "ayrılırsan dıpdızlak kalacaksın, delirdin mi" diye. "ben yamuk yapmazsam ayrılmayız ki" demiş. "ya onun yamuk yapacağı tutarsa?" deyince cevap "ben onu kaybettikten sonra ev gitmiş çok mu?!"

    yüzyıllar nadiren romeo yetiştirir o da bizim sülaleye denk geldi.

  • 48. bir kadının temizlikte kontrolü kaybettiği an

    sabah namazından biraz önceydi sanırsam. üç saatlik günlük uykumdan uyandım ve yarı uyur vaziyyet de odadan dışarıya çıktım. susuz kaldığımı farkettim, mutfağa doğru ilerledim. zaten ritmi bozuk olan kalbimi bozguna uğratacak bir manzarayla karşılaştım... filmlerdeki gibi gözlerimi ovalayıp defâlarca aynı yere baktım. ama değişen bir şey yok. vâlide hanımı duvara tırmanmış bir şekilde duvarı çitilerken gördüm. saat sabaha karşı beş. 5!

    uyuyamamış. orada yağ lekesi varmış. herhangi bir yerden destek almamasına rağmen havada duruyor. şâhidi benim. ''anne kurban oluyum in ordan, zaten belin yeni iyileşti. n'apıyorsun allah aşkına?!'' dedim. ''bayram temizliği'' dedi. konuşurken yüzüme de bakmıyor(hadi lekeyi kaybederse!). ''neydi o duvarlara, binalara tırmanan bi' manyak vardı ya aynı ona benziyorum değil mi?'' diyor. ''batman mi?'' diyorum, ''yok ağ atan'' diyor.

    (bkz: ağ atan manyak)

  • 49. büyük un imparatorluğu

    anlar, amamlar inşaa etmiş, büyük bir ükümdarlıktır.

  • 50. 22 eylül 2015 temizlikçi amca rezaleti

    (bkz: yarmayan hikayeler)