Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 5 ağustos 2015 suriyeli hırsız yakalamam

    bugün mahallede büyük prim yapmamı sağlayan maceradır. lâkin çok pis havalara girdim, öyle böyle değil, burnum tavana vurdu. (evet burnum, çünkü ben kibar bir insanım.)

    anlatayım.

    gece uyumamışım (bkz: sabahın erken saatleri/#53781251), sabah olmuş 7. önce uyuyayım dedim, ama bugün nüfus müdürlüğü'nde işim var, "öğleden önce gidip orada işimi halleder, eve dönünce uyurum" diye uyumaktan vazgeçtim. e ama uykum var. dışarı çıkıp biraz yürüyüş yapayım, uykumu dağıtayım diye düşündüm.

    dışarı çıktım. emek mahallesi'ndeyim bu arada. 4. cadde'ye çıkacağım, oradan 6'ya, oradan 7'ye geçeceğim, 7'nin sonuna kadar yürüyüp adnan ötüken parkı'nda biraz kuş-böcek dinleyeceğim ve aynı yoldan geri döneceğim. devamlı müşterisi olduğum marketin önünden geçerken ayşe abla'ya selam verdim. ayşe abla'nın bugün yüzü kireç gibi, gergin olduğu her halinden belli. selamımı aldı, ben de yukarı, yoluma devam ettim ama selamdan bir tat alamamıştım. oysa o selamın içimi ferahlatması gerekiyordu. geri döndüm, "ablacım bir sıkıntı mı var?" diye sordum.

    varmış. sabahları gazete dağıtıcılarının bıraktığı gazete balyalarını biri çalmış. kamera kayıtlarına bakmışlar, kağıt toplayıcının biri. ama tanıdık kağıt toplayıcılardan değil. (ayşe abla babacan bir ablamızdır, artan kağıtları, plastikleri falan ayırır, tanıdığı toplayıcılar da gelir teslim alır.) "abla," dedim, "hani ufak bir ihtimalle adama rastlarım, kayıtları gösterir misin?" dedim. gösterdi. saat 5.26'da, şapkalı, eşofman altlı bir kağıt toplayıcı gazetelere önce uzaktan bakıyor, ondan sonra etrafına bakıyor, ondan sonra sanki yapması gereken bir şeyi yapıyormuş gibi (görev aşkıyla ve rahat rahat) iki balya gazeteyi, tekerlekli çuvalına atıyor ve yoluna devam ediyor. eşofman altının yanlarında çizgiler var, hani şu tiki kızların giydiği türden. ne alakaysa o aklımda kalıyor. bir de şapkası tabii.

    ayşe abla'ya tekrar "geçmiş olsun" deyip yoluma devam edeceğim. madem işim gücüm yok, madem adam buralarda olabilir, madem saat erken olduğu için 7. cadde'de kız kesme imkânım yok, o zaman adnan ötüken parkı'na gitmek yerine ara sokaklarda dolanayım dedim. önce eve uğradım, sanki saldırı anında kullanabilecekmişim gibi yanıma bir ingiliz anahtarı aldım. (ne bileyim lan, filmlerde öyle gördüydüm.) sokaklarda yürümeye başladım.

    5. dakika olmadan adam karşıma çıktı ya la. ptt şapkası, pazarda satılan tiki kız eşofmanı falan. o yani. heyecandan titreye titreye adamın yanından geçtim, adamdan uzaklaştıktan sonra 155'i aramak için öküz gibi bir de cep telefonumu çıkardım. (adam zaten hırsız, gasp edecek olsa cebimdeki ingiliz anahtarını unuturum, altıma sıçarım.) çaktırmadan çuvalına da baktım, haliyle o yarım saniyelik aralıkta bi' bok göremedim. ama adamın o olduğundan eminim.

    155'i aradım, marketin bıraktığı kaydı sordum. kayıt bırakmışlar. "hah," dedim polis abiye, "şimdi o hırsızı takip ediyorum" dedim. bu arada 8. cadde'ye çıktık, adamı takribi 50 metre uzaktan takip ediyorum. (ilkin 10 metre uzaktaydım da adam birkaç defa beni ona bakarken yakalayınca mesafeyi artırdım, pıçaklamasın diye.) polise de yer bilgisi veriyorum, "8. cadde'nin güneyine doğru ilerliyor" dedim. (lan desene saat 6 yönünde ilerliyor diye!) adam da dediğimi tam anlamadı, apartman numarası falan sordu, sonra kapattı telefonu. 10 dakikaya kalmadan bir ekip arabası adamı durdurdu, ben de koşarak polis abilerin yanına gittim "ben ihbarda bulundum ehehe" diye.

    adam suriyeli çıktı. bu da suriyelilerden ilk defa nefret etmeme sebep oldu, çünkü emek'te suriyelilerin devlet tarafından barındırıldığı, yurt gibi bir şey var. çuvalı da belediye falan vermiştir, paralarını kazansınlar diye. herif yediği kaba sıçıyor, suç mahallinden uzaklaşmaya da tenezzül dahi etmiyor. (marketin konumu, benim adamı gördüğüm yer ve adamın yakalandığı yer izdüşümde yaklaşık 100 metre kenarlı bir eşkenar üçgen eder, o kadar yakınız.)

    adamın çuvalının içine baktık, gazete mazete yok. benim başımdan aşağı kaynar sular döküldü, yanlış adamı mı yakalattım diye. sonra hem benim aklıma adamın gazeteleri sabahın 5 buçuğunda yürüttüğü geldi, hem de polis abilerden biri "diplerdedir" dedi, sonra da "dök lan!" diye bağırdı adama. ay adam şok tabii aşsdflhjasdkfj yok lan, anlamadı hıyar. polis aldı devirdi tekerlekli çuvalı da diplere baktık, allah'tan çıktı gazeteler.

    ayşe abla'yı getirmek için yakındaki taksicilerden birinden rica ettim (100-150 metre de olsa hızlıca gidip gelelim diye), ayşe abla'yı getirdik. marketin ismi falan yazıyor zaten balyaların üstünde, ayşe abla da "şikayetçiyim memur bey" deyince karakola gittik.

    karakolda ayşe abla'nın siniri biraz daha geçer gibi oldu. polisler de uğraşmak istemiyor çünkü uğraşsalar bile bir halta yaramayacak, mahkeme bu herifi serbest bırakacak, ama ayşe abla şikayetinden vazgeçerse hem gazeteler yine ona kalacak (öbür türlü delil sayıldığı için savcıdan izin çıkana kadar poliste kalması gerekecek) ve suriyeliye tercüman bulunması, adamın pasaportunun veya geçici kimliğinin temin edilmesi, mahkemeye sevk edilmesi gibi işlemler saatler, belki günler alacak.

    ayşe abla'yı ikna etmek için polis abi güzelce ballandırarak "ablacım," diye anlattı, "bu adamın tercümanı bulunacak, gölbaşı'na gidip gelinecek, mahkeme buna avukat atayacak falan, bunlar hep devletin cebinden, bizim cebimizden karşılanacak." dedi. iyice coşup "bunu yargılamak için vatandaşlık numarası bile verebilirler bak" falan deyince ayşe abla "tamam," dedi, "vazgeçtim şikayetimden."

    markete döndük, ben tabii göklerdeyim. iki bardak çay ikram etti, iki tane topkek yedim, bir de bu haftanın uykusuz'uyla penguen'ini tutuşturdu elime. (almasaydım taksi parasını verecekti zorla. uykusuz biri olarak bir uykusuz'a da hayır diyemezdim zaten.) teşekkür edip evime döndüm.

    bu da böyle bir anımdı yoldaşlar.

    durumu olmayanlar için özet: suriyeli bir mafya babasının oğlunu (arap hasan'ın oğlu abdülyov), babasının kasasını boşaltırken gördüm. 4 buçuk saatlik bir silahlı çatışmanın sonunda adamı etkisiz hale getirdim ve güvenlik güçlerine teslim edip bir tanesini saklamak, bir tanesini hapisten bedava çıkış kartı olarak kullanmak üzere iki tane liyakat nişanı aldım.

  • 2. fırat'ın batısındaki bölge türkiye'ye verilecek

    ben onların kullandığı kaçak elektrik parasını vermem baştan söyleyim de kardeş, sonra sıkıntı olmasın.

  • 3. we only write english to this topic

    overlock machine has come to your feet. corners of carpet, rug, floormat are made overlocked. it's made in 5 minutes, delivered immediately.

  • 4. 5 ağustos 2015 tarihli yılmaz özdil yazısı

    göte göt demektedir.

    "selahattin demirtaş “bu halk abdullah öcalan’ın posterini kürdistan’a asamayacak da, nereye asacak? buna alışsanız iyi olur, çünkü biz daha başkan apo’nun heykelini dikeceğiz, heykelini” dedi.
    figen yüksekdağ “biz sırtımızı ypg’ye ypj’ye pyd’ye yaslıyoruz, söylemekten de çekinmiyoruz” dedi.
    hdp milletvekili, diyarbakır belediye eski başkanı osman baydemir “devlet aklına mesajımız var, hassiktirin diyorum” dedi.
    hdp milletvekili abdullah zeydan “kürt halkının gücünü test etmeye çalışanlara çağrı yapıyoruz, pkk sizi tükürüğüyle boğar” dedi.
    hdp milletvekili burcu çelik özkan, köy korucularına seslendi, “o keleşi size çevirmesini çok iyi biliyoruz, bu memleketten defolup gideceksiniz” dedi.
    seçim öncesi hdp’nin batman mitinginde “barajı aşarsak, bizler bulutuz, güneşiz, yağmuruz, barajı aşamazsak, benim meskenim dağlardır dağlar” pankartı açıldı.
    ağrı belediye başkanı sırrı sakık “ellerinde bayraklarla mustafa kemal’in askerleriyiz diyerek saldıranlara demiştim ki, mustafa kemal’in askeri değil, generali olsanız ne yazar, it sürüleri” dedi.
    hdp milletvekili altan tan “chp yerli inek gibi, dünya kadar ot yedirirsin, sütünde artma olmaz” dedi.
    hdp milletvekili adil zozani, tbmm çatısı altında, “kemalizm dediğiniz şey, bir parça hitler, bir parça mussolini’dir” dedi.
    pkk’lılar ağrı dağında temsili mezar kazdı, mezar taşına “tc” yazdı, tc’nin gömülme töreninde konuşan hdp milletvekili hüsamettin zenderlioğlu “kürtler uyandı, hiç boşuna çırpınmayın” dedi.
    hdp milletvekili pervin buldan “pkk terör örgütü değildir” dedi.
    selahattin demirtaş “hdp, başkan apo’nun projesidir, bunu unutmadan çalışmalıyız” dedi.

    *

    kimse rahatsız olmadı.

    *

    “şerefsiz” denildi…
    ortalık ayağa kalktı!

    *

    kimse kimseye “şerefsiz” demesin.
    elbette.

    *

    peki, isteyen istediğine “hassiktirin, memleketten defolun, it sürüleri, tükürüğümüzle boğarız, size kalaşnikof çeviririz, gömeriz, burası kürdistan, chp’li inekler, atatürk hitler’dir” diyebilsin mi?"

    http://www.sozcu.com.tr/…/serefsiz-meselesi-901282/

  • 5. evrim'in kansere çare bulamaması

    insan ırkının soyunu tehlikeye atacak düzeye doğru ilerlerken
    insan ırkının soyunu tehlikeye atacak düzeye doğru
    insan ırkının soyunu tehlikeye atacak
    insan ırkının soyunu tehlikeye
    insan ırkının soyunu

    lan zaten 7,5 milyara dayanmışsın, ne soyu ne tehlikesi aq.

    evrim yasası doktor mu da çıkıp bir reçete ilaç yazdıracaksın?

  • 6. türkiye'nin en iyi futbol yorumcusu

    susturulursa;

    (bkz: rasim ozan kütahyalı)

  • 7. 5 ağustos 2015 pkk'nın dağları ateşe vermesi

    önsöz: pkk'nın asla ve kat'a orman yakmayacağını iddia eden pkk artıklarına önderleri olacak maymundan gelsin: orman yakma talimatını ben verdim

    cudi, küpeli, çırav ve besta dağları, tunceli'de kocakoç ve nusaybin'de bagok dağları'nın ateşe verilmesi olayı.

    operasyonlar sonrası iz kaybettirmek ve kaçışı kolaylaştırma amaçlı yapılan bir başka pkk şerefsizliği.

    şerefsizlik.
    siz iyi bilirsiniz.

    lafa gelince "dağlara gel", asker dağlara gelince dağları ateşe ver.
    ancak siz ve şürekanız gibi şerefsiz bir topluluk böylesi bir yol izler.

    http://www.sondakika.com/…anginlar-suruyor-7572137/

    edit: eylem olsun diye halk otobüsü ve içindeki genç kızı yakan pkk asla ve asla orman yakmaz, tamam. at kafalı tonla salak var.

    edit 2: pkk artıkları mesaj kutuma mit yapmıştır mesajları bırakıp devlete ve türklere küfür etmeye devam ediyor. bence de mit yapmıştır, he he.
    ne pkk imiş arkadaş, 86'dan beri her türlü eylemi yapıyorlar, kamuoyu tepkisi ile karşılaşınca olay "mit yapmıştır" a dönüyor.
    kaynak olarak kullandıkları da, ne olduğu belirsiz yanar döner idris naim.

    ama gönlünüz olsun, (bkz: mit yapmıştır)

    edit 3: arkadaş ne mesele oldu yahu, dağ yaktılar dedik, mesaj kutumda orjiler döndü, hayal sınırlarını zorlayan, gri'nin elli tonu'na taş çıkaracak fantezilerle dolu küfürler. pkk artığı olmanın en önemli yanlarından biri de komplike küfürler edebiliyor olmak sanırım. canım hewal kardeşlerim benim.

  • 8. tavan 2. sezon

    an itibari ile izlemeye başladım. öğleden önce 1. sezonu bitirdim fena gitmiyor. akşama kadar 2. sezon biter diye tahmin ediyorum.

    --- spoiler ---

    tavan beyaz

    --- spoiler ---

    (bkz: depresyon)

  • 9. gemide seks kokusu vard

    akşama dedim party hard
    açılırız denizde 30-40 yard
    dedin indirim vardır alalım migros club card
    ulan gemide seks kokusu vard

  • 10. 5 ağustos 2015 kaybolan malezya uçağının bulunması

    (bkz: ekşi sözlük bir siki beğenmeme timi)

    ulan adam buna bile sevinemiyor. senin ben yaşama sevincini sikeyim. yitip giden canlara ne olmuşmuş. sanki 1 yıl önce bulunsa geri canlandıracaklardı amk.

    edit: bak bak bak bir de sevgilisinin askerden dönüşüne sevinir insan, buna mı sevinir denmiş. bayılıyorum bu uçlarda yaşamanıza ya. beklentinizi bu kadar yüksek tutmayın, kelimelere de bu kadar çok anlam yüklemeyin. enkaz bulundu diye ben de halay çekmiyorum evde. pozitif bir gelişme, ve ben de buna seviniyorum. gayet de normal olduğunu düşünüyorum. eleştirenlerin trakesine kafam girsin.

    ha bu arada, bunu da söyleyecektim ancak dilim dönmez diye girişmedim o konuya. büyrun, (bkz: #53798956) (bkz: #53799156)

  • 11. 5 ağustos 2015 şahtar donetsk fenerbahçe maçı

    galatasaray yerine şampiyonlar ligi'nde mücadele edecek fenerbahçe'yi tercih ettim. (2010) -miroslaw stoch

  • 12. 5 ağustos 2015 fenerbahçe açıklaması

    digiturk'e sağlı sollu girişmiş fenerbahçe.

    "bugün oynanacak uefa şampiyonlar ligi 3.ön eleme turu rövanş maçının digitürk tarafından başta fenerbahçeli taraftarlarımız olmak üzere tüm futbolseverlere 30 tl ücret karşılığı satılmasını şiddetle kınıyoruz.

    digitürk’e üye olan ve spor paketi aboneliği satın alan tüm taraftarlarımızın ve de bütün futbolseverlerin bu mağduriyeti ile ilgili olarak söz konusu kurumun bu yanlıştan döneceği umuduyla maç saatine kadar bekledik.

    ancak ilgili kurumun bu kararından taviz vermemesi üzerine işbu açıklama yapma zorunluluğu doğmuştur.

    digitürk kurumu bilmelidir ki, profesyonel futbol takımımız’ın bundan sonra oynayacağı avrupa kupası maçlarında haksız kazanç içeren bu tarz uygulamaları sürdürdüğü taktirde her türlü tedbir ve yaptırım kulübümüz tarafından uygulanacaktır.

    bu yaptırım ve tedbirlerimiz; bundan sonraki tüm karşılaşmalarımızın digitürk tarafından yayınlanmasını önlemeye yönelik yasal girişimlerimizi de kapsayacaktır.

    ilgili kuruma öneri ve tavsiyemiz en kısa süre içinde bu tarz uygulamalardan vazgeçmeleri yönündedir.

    kamuoyuna duyurulur."

    http://www.fenerbahce.org/…etay.asp?contentid=46134

  • 13. dağın tepesine camii yapmak

    yüce padişahımız recep tayyip erdoğan'ın köyüne yapılmış camii'dir. ayzingart misin be mubarek ahahasfgh.

    http://i.hizliresim.com/rv9prz.jpg

    - bugunku zaiyatimiz nedir muezzin?
    + camii'ye gelmeye calisan iki haci amcamiz sizlere omur hocam :(

  • 14. uzun süre doğruluğuna inanılan ebeveyn yalanları

    "maşallah yakışıklıma büyüyünce tüm kızlar peşinde koşacak."

  • 15. yol ayrımına 10m kala 30km'lik muhabbet açan tip

    ölçüsüz ve izansız. sıkıcı. bıyıklıysa çok daha sıkıcı. aynı konuyu bir bıyıklıyla tartış bir de bıyıksızla, bıyıklı olan daha çok sıkıyor.

    yürüye yürüye geldiğimiz ve ayrı yollara gideceğimiz belliyken, o yol ayrımına on metre kalmışken "türkiye'nin üzerinde büyük oyunlar dönüyor" diyemezsin densiz gibi.
    nereden baksan 3 km.si var bu iddianın. ben karşı iddialarımı sunacağım, sen o zavallı beyninle karşı itirazlar getireceksin böyle böyle... nereden baksan aynı hatta ait dokuz ila on dolmuş yanımızdan geçmiş gitmiş olacak.

    "evet abi ya. dönüyor bazı oyunlar" diyerek bitirebilir miyim bu mevzuyu? ya da "yok ya dönmüyordur oyun moyun. hadi görüşürüz hocam" diyerek ben orada ayrılabilir miyim? ağır siyasî geyik yapacağız ve on metre sonra herkes kendi yoluna gidecek. gidemez. ben geriye kalan yolumu tartışa tartışa giderim akli melekeler açısından problemli bir insan profili çizerek.

    daha da beter olan o ayrımda ayakta dikilip lafın sözün bitmesi için bekletiyorsun insanı. yapmayın bunu. gerekirse yolu uzat ama 10m için 8m'lik konu aç, kalan 2m'de de vedalaşma ritüeline vakit kalsın.

  • 16. yaran inci sözlük entry'leri

    başlık: ilkokulda yaptığım salaklığı anlatıyorum toplanın

    1. ilkokul 4 yada 5. sıniftaym. hoca git öğretmenler odasından yerküreyi al dedi. ders anlatacağım. sınıftan çıktım. öğretmenler odasına giderken yerkürenin ne olduğunu düşünmeye başladım. öğretmenler odasına vardım ve şöyle bi etrafa gözattım. bilmediğim birşeyi arıyordum. nitekim bulamadım. odadan çıktım ve ağlamakli oldum. beni gören hademe yanıma geldi ve bana" neden ağlıyosun bakayım sen " dedi. bende öğretmen yerküreyi istedi ama bulamadım dedim. hademe; bunun için mi ağlıyon sen dedi ve ekledi. gel benle. takip ettim hademeyi. yangın odasına gittik ve elime " kırmızı saplı yer küreği " tutuşturdu. ben pek bi sevindim ve elimde kürekle sınıfa girdim. öğretmen hayrola o ne öyle dedi. bende yer küreği dedim.. sınıfta önce bi sessizlik oldu sonra sınıfımızdaki minik kalpler resmen taşakvari gülücükler attı. öğretmen gülme krizine girdi. ben ise yerin dibindeydim. bu da böyle bir anımdır.
    (kucuksikender, 04.08.2015 17:00)

  • 17. uefa şampiyonlar ligi

    ludogorets razgrad, maribor, bate barisov ve apoel gibi takımların bile katılabildiği bu turnuvaya katılamayan eziklerin hakkında yorum yapmaması gereken turnuva.

  • 18. teröriste gerilla demek

    çok daha sık rastlanan versiyonu, teröriste "devlet" demektir. yani kıyasa tabi tutsak, dünya üzerinde teröriste gerilla diyen insan sayısı, teröriste devlet diyen insan sayısının milyonda biri filan olur ancak.

    devlet olmanın böyle çok güzel avantajları vardır. karşınızdakinden çok daha fazla insan öldürürsünüz, çok daha fazla korku ve dehşet yaratırsınız, çok daha fazla sivil katledersiniz, karşınızdakiler istese de sizin kadar öldüremez çünkü sizin kadar güçlü değillerdir, ama kimse size terörist diyemez, çünkü devletsinizdir. hukuk da sizin elinizdedir, kimin ne olduğunu tanımlama yetkisi de sizin elinizdedir, şiddet de sizin tekelinizdedir. okullarda insanlara kimin şiddetini meşru göreceklerini öğretirsiniz, televizyonlar da hep sizin şiddetinizin ne kadar meşru olduğunu anlatır. size terörist demeye cüret edenler için hapishaneler de sizin elinizdedir. gerçekleri eğip bükebilme gücünüz karşınızdakilerle kıyaslanamaz, buna rağmen insanlar sizin haklılığınıza, meşruluğunuza iman eder, düşmanlarınızın ne kadar kötü, ne kadar şeytani şeyler olduğu konusunda sizinle hemfikir olurlar hep.

    böyle işte. devlet dediysem, abd, israil filan, öyle devletler. yoksa bizim devletimis değil tabii ki. onlar yapıyo hep öyle kötü şeyler, emperyalism filan şey yapıyolar hep, bir de kendilerini masum gösteriyolar.

  • 19. 5 ağustos 2015 istanbul'da kimyasal sızıntı

    daha kimyasal atık bırakan fabrikalarımızı doğru düzgün yönetemez, denetleyemez iken, şimdi birde tüy diker gibi, tutup nükleer santraller kuruyoruz ya, sonumuz hayrola.

  • 20. hayatın anlamı

    varoluşçuluğun güzin ablası gibi, arada sırada hayatın anlamını sorgulayanlardan mesajlar alıyorum. herhalde benim de zamanında bunları, "hiçliğin korkunçluğunu", "her şeyin geçiciliğini" düşünüp bir cevap bulduğumu, ama nedense bu buluştan sonra hala normal hayatıma, ekşide yazmaya, seks yapmaya, para kazanmaya devam ettiğimi umuyor olmalılar. evet bir cevap buldum, ama cevabı bulamadım.

    şüpheyle zehirlenmek, düşülen boşlukla mücadele etmek.... bunlar modern hayatın bir bugı değil, bir özelliği. bu soruların evrensel bir cevabı yok, ne de soru sormanın kendisinin bir "tedavisi". tabii ki bu farkındalıktan şikayetçi olmayı anlıyorum -kimse cevabı olmayan sorular sormaktan hoşlanmaz- ama en azından şikayet edebilmemizin bile ne kadar inanılmaz bir şey olduğunun farkına varmak gerek:

    dev yıldızların göbeğindeki füzyon kazanlarında yaratılan çeşit çeşit element, galaksinin tamamı kadar parlak süpernova patlamalarıyla etrafa saçılıyor, ışık yılları uzaktaki başka bir süpernovanın kustuklarıyla zaman içinde birleşiyor, bambaşka yıldızların yörüngelerinde bir gezegen olarak şekilleniyor, meteor darbelerinden fırsat olduğunda karmaşık moleküller yaratıyor, kimya biyolojiye el veriyor, ve milyarlarca yıl aralıksız süren bir mücadelenin en müthiş sonucu olan 80 kiloluk bir element yığını, bir teleskop aracılığıyla çıktığı zaman yolculuğunda doğduğu yerleri merak ederken, ve başka milyon tane şeyi merak ederken, birden neden merak ettiğini de merak etmeye başlıyor ve teleskopu da, mikroskopu da yerine bırakıp kanepesine gömülüyor.

    bu müthiş bir zincir, ve salt bu yüzden insanın hayatın anlamsızlığına surat asıp o kanepenin mahkümü olması, evrene yapılan bir haksızlık olur.

    binlerce mitolojinin ve türlü türlü izmlerin kaplarından taşan (onları tamamen aşan değil, ama onlarla yetinemediği için onlardan taşan) bu nöron ağları, bu element yığınları için geri dönüş yok. bir kere bilen, bir daha bilmemezlik edemez:

    hayatın özünde bir sır yok, varoluşu tecrübe etmenin ötesinde... ve ölümün özünde de bir sır yok, sonsuz hiçlikte yokolmanın ötesinde.

    hayatın içine saklanmış ve keşfedilmeyi bekleyen bir mana olmadığını düşünen insan, kısa varoluşuna anlam kazandıracak şeyin kendi olduğunu anlar bir süre sonra. varoluşçuluğun absürdlük dediği şey burada iyice belli olur: bu amaç arayışımız, salt varlığımız bile absürd.

    herkesi benim gibi bu absürdlüğün bir parçası olarak gördüğüm için asgari bir sempati besliyorum insanlara. fazla gelişmiş bir beynin kurbanı element yığınları. sonsuz bir okyanusun ortasındaki sal parçası üstünde, karayı gördüklerini iddia eden ve her biri kendi karasına doğru yol aldığını sanan binbir türlü insanla, kara diye bir şey olmadığını ve ilerlemediklerini düşünenlerin, kavgayla gürültüyle hep birlikte dalgalanmalarıdır bu hayat. bazısı atlamak ister, bazısı seni aşağı atmayı. bazısı süslü bir yelken yapmayı hayal eder, bazısı salı tümden batırmayı.

    madem sonunda hayal edilebilecek en siyahtan da siyah, en boş boşluktan da boş olan hiçliğe gömüleceğiz, bari hayattayken bu absürdlüğün tadını çıkaralım. yelkenden, süsten, rüzgardan da zevk almak lazım ama gelişme merakının, estetik anlayışının, ve hedonizmin ötesinde, en temeldeki bu absürdlüğün kendisini kutlamalı.

    hiçlik ortak bir düşman ve ona karşı, taa süpernovalardan başlayan bu yoldaşlığımızın getirdiği sempati, hayatıma melankolik bir anlam katıyor. her şeyden sıkılabilirim ama bundan değil.

    dün vardık, bugün varlığımızın farkındayız, acaba yarın ne olacağız?

  • 21. ideal kadın boyu

    "benim boyum 1.94'te, ondan şeyettim.."

    olum gidin çöpçatan sitesinde takılın lan, psikolojimi bozdunuz şerefsiz herifler. benim boyum elli dört santim üstelik başında bir metre de yok, o yüzden kıskandım sizi biraz. erkeğim ayrıca mesaj atmayın. isterseniz atın tabii, tavla atarız.

    ayrıca ideal kadın boyu ne demek lan, herkesin kendine göre bir ideali vardır işte çılgınlar. şimdi bizim 1.94'lük dalyanla, çaycı hüseyin'in ideal kadın boyları aynı mı sizce? değil. bak adam 1.80 diyor. ben 1.80'e bizimle deyılsın diyorum. muhtemelen 1.80'lik kız da cevap olarak "lan bir ses geldi ama herif görünmüyor" diyordur.

    edit: elli kez ayrıca demişim, tükenmişlik sendromu yaşıyor olabilirim.

  • 22. izmir'in cinsel suçlarda ikinci sırada olması

    anadolu çomarı diye tabir edilen insanların yaşadığı yerlerde suç oranı az değildir.

    adı üzerinde; istatistik.

    yani istatistiki veri olması için suçun ya da suça dair şikayetin kayıt altına alınmış olması gerekir.

    şöyle bakalım; eğitim, gelir, sosyal statüs vs. faktörler sebebiyle, cinsel ya da herhangi başka bir suça maruz kalan kişinin gidip bunu polise şikayet edebilme oranı artış gösterebiliyor.

    yani suç kayıt altına alınıyor.

    suç, sayılabilen birşeye dönüşüyor. istatistiğin konusu oluyor.

    anadolu çomarı abisi veya amcasından hamile kalan kadın bunu şikayet haline getiremediğinden istatistiklere giremiyor.

  • 23. yeni başbakanlık logosu

    "64 kose, her biri etik degerleri simgeliyor."

    64 tane etik deger mi varmis? 0_o

    (bkz: say lan)

  • 24. fakir ve zengin insanların ortak kullandığı şeyler

    sanırım iphone başı çeker.

  • 25. koşu parkurunda yanyana 5 kişi yürümek

    türkiye'deki koşu parkurlarında gerçekleşen elim olay. adı üzerinde "koşu parkuru" sevgili vatandaşlar. tamam hadi spor yapmak istedin yürüdün diyelim. neden yolu kapatıp koşu yapan insanların temposunu bozuyorsun? bir de üstüne üstlük utanmadan yanından koşup giderken "cık cık", "tövbe tövbe" diye sitemlerde bulunuyorsun. ayıp. aynı güruh alışveriş merkezlerinin yürüyen merdivenlerinde yolu kapatır.caddede dar sokaklarda yolun ortasından yürüyüp, arkadan gelen kişileri "pardon" demek zorunda bırakırlar.

  • 26. 5 ağustos 2015 sonar seçim anketi

    7 haziran seçimlerinden 5 gün önce sonar hdp oranları'nda buna benzer manipülasyon yapmış, seçim sonuçları onları yalanlamış, ama onlar hala akp tetikçiliğine devam ediyor. demek ki, hala onu başkan yaptırmıyoruz
    (ara: utanmak)

    2 hazirandaki tahmin,
    akp : 41,0
    chp : 26,0
    mhp: 18,1
    hdp: 10,4

    7 haziran seçimlerinde gerçekleşen:
    akp yüzde 40,8
    chp yüzde 24,9
    mhp yüzde 16,3
    hdp yüzde 13,1

    kaynak, sonarın sahibi:
    https://twitter.com/…akci/status/605739276979064832

  • 27. lu-lu-lu lukas podolski

    iyiki benzeri amrabat için yapılmadı..

  • 28. bağdat caddesi'nde çiçekçiye çarpıp kaçan sürücü

    o muhtesem otesi polis teskilati bir veletle basa cikamadi. isci, ogrenci, gezici falan olsa yarim saatte bulur cikarirlardi.

  • 29. ülkede kan gövdeyi götürürken futbol izleyen insan

  • 30. van'da 250 yıllık peynir bulunması

    250 yıllık ekmek ve domates bulunmadığı sürece önemsizdir.

  • 31. cem yılmaz

    türk sinemasının dahi adamı.

    bu kadar iddialı cümleyi neden kurdum? ne gerek vardı ? çok mu komik? hiç mi değil? tartışmaları süredursun. ben bu kez bir sanatçıyı ölmeden yüceltmek istiyorum. görsün yahu. ne kadar iyi olduğunu, usta bir oyuncu olduğunu ölmeden bir duysun.

    hayatını birşeyi beğenmemeye adayıpta bir boktan anlıyormuşçasına şu yazıma dudak bükenler olabilir, saygım var. ama ben de az biraz anlıyorum bu işten geçmişim gereği ve diyorum ki cem yılmaz türk sinemasının bir başka "kemal sunal"ıdır. elbette kemal sunal değildir. o cem yılmazdır. ama yarın göreceksiniz bizim nesil nasıl kemal sunal hastasıysa binlerce kez izliyor ve sıkılmıyorsa, yarın gelen nesil bu insanın filmleri için benzer hisler taşıyacaktır.

    cem yılmaz daha bu yaşında arkasında gayet başarılı eserler bıraktı ve adım gibi eminim yapmaya da devam edecek. yurtdışında bahsederken göğsümü gere gere bahsediyorum kendisinden, gurur duyuyorum yaptığı işlerle. bunu bütün kalbimle söylüyorum. umarım uzun yıllar üretmeye devam eder ve seyretmekten bıkmadığım yeni filmler olur.

    var olsun!

    daha sonra kendini imha edecek bir edit: ulan içimden gelmiş ne hissettiğimi olduğu gibi yazmışım. ne sığırlığımız kalmış ne anlamadığımız. sebebi neymiş adamın espirilerine gülmüyormuş. sana eser beğendiricez diye maymun mu olucaz lan burda? beğenmezsen beğenme. ama sırf yazılan fikir hoşuna gitmedi diye "sığırlıktır" diye hakaret etmek bildiğin yavşaklıktır.

  • 32. _0_

    iki kolunu havuzun kenarına koymuş, karı kız kesmekte olan keltoş apaçi..

  • 33. 5 ağustos 2015 istanbul'da kar yağışı

  • 34. canan karatay'ın yanıltan beyanı

  • 35. galatasaray'ın mancini'li kapak t-shirt'ü

    galatasaray'in resmi instagram hesabindan paylastigi ve #aglama hastag'i ile satisa sundugu t-shirt'tur... ozetle mancini'nin gecen hazirlik macinda 4 yildizli not kagidini tutmasi uzerine hazirlanmistir.

    ben hayatimda galatasaray'in bu kadar ezikce, bu kadar rezilce bir gsstore politikasi izledigini gormedim.

    su t-shirt'u tasarlayan, uretimine ve satisina onay veren her kimse yuzune tukureyim onun! galatasaraylilik bu degil! galatasarayli boyle sacma sapan seylerin uzerinde durmaz! hele bunu t-shirt yaptirip da giymez.

    kapak ne lan? orta okul bebesi misin sen? bunu t-shirt olarak koymak ne demek? hele bir de kosesine #aglama diye hastag koymak? belli ki iki sene once yapilan ve cevabi aninda hem de burak tarafindan son derece seviyeli bir sekilde verilen satasmaya fazlaca takilmissin. fenerbahce'nin yaptigi da, burak'in cevabi son derece orantili ve seviyeliydi. hadi uzattin, mancini geldi bir de ona yaptirdin, tamam... ama "kapak" diye t-shirt cikarmak?!

    birak etik kaygilari bir kenara, ekonomik olarak bile dusunsen kimse almaz bu kadar ezik bir t-shirt'u. maliyetine verdiginle kalirsin.

    galatasaray eleganttir. galatasaraylilik kulturu bu gibi ucuz ergen atismasinin cok otesindedir. taraftar yapar, taraftari durduramazsin, ama sen kulup olarak bu kadar bayagilasamazsin!

    bu kadar sacma sapan yonetilen bir zafer oykusu daha hatirlamiyorum. galatasaray'in su an icinde bulundugu karamsar ortamin tek ama tek sorumlusu galatasaray ilkelerinden zerre nasibini almamis yonetimidir. tez elden defolmasi dilegiyle...

    ben babamdan galatasaray'i boyle ogrenmedim.

  • 36. kızların yedekte birçok erkek tutması

    gerçek bir kadın yerine kafası lisede kalmış hatunları seçen adamların dramıdır.
    samimiyetle söyleyebilirim ki öz saygısı olan, ilişki yaşadığı adama saygı duyan, teninin kıymetini bilen hiçbir kadın bunu yapmaz. yedeklemek bir kenara durdun başka bir adamla yaşayacağı en ufak duygusal ya da fiziksel yakınlaşmaya izin dahi vermez dahası gerçekten sevdiğin ve saygı duyduğun bir adamdan sonra ilişkin bittiğinde dahi kimseyi istemiyorsun - hayatında konumlandıramıyorsun.

    kısaca kadın sevmen lazım, çocuk değil..

  • 37. 8 mart 2014 malezya hava yolları uçak kazası

    ulan dünyanın neresinden çizgi çizersen çiz mescidi aksa'ya varabilirsin. dünya haritasında hangi üç noktayı seçersen seç zaten üçgen şekli çıkar. ben de demin reunion adasından bir çizgi çektim bizim ev çıktı şansa bak. üstelik bizim ev ile aksaray ve mısır piramitleri bir üçgen oluşturuyor. vay emenike.

    (ara: akıl fikir)

    edit: ahah ayarı alıncaentry'i değiştirmek de bambaşka bir aklın ürünüymüş. hll spr dvm.

  • 38. sömürge franchise'lar karşısında yerel işletmeler

    cevap basit,
    yerel işletmelerin iç denetim mekanizmaları yok,
    kendi içlerinde güvenilir denetim mekanızmaları kurulmadıkça batmaya mahkumlar, içlerinden ancak çok azı kalitesi ile ayakta kalabilecektir
    meslek odalarının esas kurumla amaçları budur ama,
    kalitesiz üründen dolayı meslek odasının geri aldığı bir yetki belgesi var mı, yok?

    starbucks'a giderim 3 saat oturur toplantımı yaparım, kimse beni rahatsız etmez, ama bu sebep ile evet her gün kahvemi ordan alırım, sevmediğim kahveye verdiğim o paraya acımam, çünkü ne zaman işim düşşe starbucks’a sığınırım

    kanyon tıkabasa dolu ama giderim numnum’da bir bira içer 3 saat konuşurum kimse rahatsız etmez, bu sebep ilede hep yemeğimi numnum’da yerim. bu karşılıklı.. geçen gün bir çay bahçesine gittim adam beş dakikada bir masaya gelip çay isteyen diyordu, gerçekten inanılmaz rahatsız oldum adamın zırt pırt sohbetimizi bozmasına, bu sebep ile batacaklar…

  • 39. devlet bahçeli'nin rte'yi kızdırması

    yarıldığım olay.

    "bahçeli'nin 'şerefsizler' açıklaması erdoğan'ı çok kızdırmış"

    kesin kendi söyleyemediği için kızmıştır. "bu millete benden başka kimse şerefsiz diyemezz!!!"

    eskilerden şunu hatırlattı:

    "rte: tüyü bitmemiş yetimin hakkınııı kimmmseye yedirmemmm. !

    baykal: başbakan hepsini kendim yerim demek istiyor."

  • 40. hayatın boyunca kimsenin sana aşık olmaması

    dogdugum $ehir amed'de $eytan pazari diye bi yer vardi. adina $eytan pazari derlerdi ama siradan bir pazar i$te sebze meyve peynir zeytin falan satan bi yer. biz de karpuz satardik orda meyve sebze arabasinin ustunde amed'in en guzel karpuzlarini sanki bir muzede sanat eseriymi$ gibisecine sergilerdik. secmece karpuz derdik insanlar gelirdi elleriye dum taka dum taka karpuzlara vurup iyi mi degil mi diye anlamaya cali$irlardi. bi bok da anladiklari yoktu aslinda. neyse hergun karpuzlarin yarisindan fazlasini satardik ama bazi karpuzlar hep arabada kalirdi. onlar kimseler tarafindan secilmeyen karpuzlardi. arada biz kesip yerdik bazilarini tadlari enfesti ama i$te secilmemi$lerdi. hayati boyunca kimsenin a$ik olmadigi insanlar ile o karpuzlarin kaderi sanirim biraz ayni. siz yine umudunuzu kesmeyin belki birileri gelir iki uc vurur size sonra begenir alir sonra da yer sizi. siz de mutlu olursunuz.

  • 41. mafia 3

    bu oyunun olayı grafik değil. birisi bunu o lanet olası yapımcılara anlatsın.

    biz bu oyundan the city of lost heaven gibi ağlatan bir hikaye bekliyoruz. bak 15 sene olmuş hala ilk oyunun atmosferinde yaşayan bünyeler var..

    anlıyor musunuz lan hıyar ağaları?

  • 42. robin van persie

  • 43. ismi su olan kıza akrostiş şiir yazmak

    seviyorum ama kimi?
    ulan ilk harflerine baksana!

  • 44. çanta askısını meme arasına sokan kadının amacı

    troll falan ama ciddiye alıp açıklıycam, canım istedi;

    amacı yoktur.
    yaptığı tek şey çapraz askılı çantasını çapraz asmaktır.
    vücut yapısı nedeniyle askı, yerini kendi bulur.

  • 45. beşiktaş

    yorumları okuyorum da neredeyse tüm beşiktaş taratarı ille de şampiyon olalım diyor.

    keyif almadın mı ne işe yarar futbol maçı seyretmek? tigana döneminde lig tv aboneliğim vardı. sezon başladı, gençlerbirliği ile oynuyoruz. bir gündüz maçı. arkadaş bir maç ki ne pozisyon var ne aksiyon. ikinci yarıda 46. dakikaydı. sonra bir baktım dakika 80 olmuş. ulan! evet maçı izlerken 30 dakika uyumuşum resmen. sonra baktım bjk maçı değil de kayserispor maçlarını filan seyreder oldum, zira daha zevkliydi izlemesi dedim lig tv yi kapatmanın vakti geldi. o zamandan sonra ilk defa lig tv aldım bu sene. neden? dedim ki quaresma gelmiş, mario gomez gelmiş, töre iyi, sosa var, takımda güzel maçlar oynama potansiyeli var. velhasılı ben rasim kara'nın teknik direktör olduğu sezondaki beşiktaş gibi bir beşiktaş izlemek istiyorum arkadaş. basan, koşan, atan, kaçıran, gol yiyen. gerekirse 5-3 maç kaybeden ama her dakikası zevkli her dakikası ayrı pozisyonlu. icap ederse şampiyon olmayalım.

    tabii şampiyon olmak güzel birşey. ancak hepimizin göz ardı ettiği birşey var. futbol, ya da spor dalları, esasen sosyal olgulardır. sosyal olması nedeniyle asıl önemli olan spesifik bir sporu yaparken ya da izlerken keyif almaktır.

  • 46. 4 ağustos 2015 bodrum dedeman aquapark kazası

    www.hurriyet.com.tr/gundem/29728457.asp?nomobile=true#mobil

    bu olay dün malesef bizim gözümüzün önünde oldu ve habere eklenecek çok fazla şey var.

    öncelikle bu tip olaylarda ezbere bir şekilde hemen aileye suç bulunur, ben de öyle yapmak istemiyorum, fakat annenin atlayıp çocuğu havuzdan çıkardığı falan doğru değil. olay bir anda bir adamın "ilk yardım!" diye bağırmasıyla ortaya çıktı, çocuk havuzun kenarında, adamın önünde yatıyordu. oraya nasıl geldi, ne oldu bilmiyorum, arkam dönüktü, ama annesi olabilecek biri ortalarda yoktu. annesi olduğunu tahmin ettiğimiz kişi en az 5 dakika sonra koşarak geldi.

    aquapark'ın ilkyardım müdahalesi ise berbattı. tüm kaydırakların başında ve sonunda bir görevli bekliyor, fakat olay büyük kaydıraklardan birinde olmadı, ortadaki yüzme havuzunda oldu, o yüzden orada bekleyen bir görevli yoktu. o havuza açılan 2-3 metre uzunluğunda basit çocuk kaydırakları var, "başını vurmuş olabilir" şeklinde bahsi geçen kaydıraklar onlar. yardım çağrısına gelen görevliler diğer kaydırakların başından geldiler, bizim gördüğümüz görevli hafif tempo bir koşuyla geliyordu, hatta yanımdaki arkadaşım bu rahatlığa delirip "koşsana lan" diye bağırdı adama. bu görevli olay alanına geldiğinde çocuğa ulaşması için en hızlı ve kesin yöntem havuza atlayıp birkaç kulaç atarak karşıya geçmesiydi. fakat o önce havuzun etrafını dönmeye kalktı, insanlar tepki gösterince havuza atladı ama bu sefer suyun içinde yürüyerek havuzu geçti. açıkçası yüzme bildiğinden bile şüpheliyim. sonuç olarak hiç soğukkanlı bir görüntü sergilemedi ve o varana kadar başka taraftan gelen bir görevli çocuğa ulaştı.

    doktorun gelmesi ise birkaç dakika sürdü. doktorun müdahalesi daha sonra büyük tartışmalara yol açtı, çünkü hastanın hala nabzı varken kalp masajına başladığı iddia edildi. ben olan biteni daha uzaktan izlediğim için bu konuda tanıklık edemem, fakat araştırılırsa doktor aleyhinde tanıklık yapacak birçok insanın gönüllü olacağından eminim.

    bir diğer konu da ambulanstı, aquapark'ın kendi ambulansı yoktu. normal şartlarda bunun gerekliliği belki tartışılabilir, fakat parka gelen ambulans taa bodrum merkez'den geldi, bu yüzden parka ulaşması 20-25 dakika kadar sürdü. en yakın sağlık kuruluşuna bu kadar uzaktaki bir tesisin kendi ambulansını hazır tutması gerekirdi diye düşünüyorum. ayrıca ambulans haberde belirtildiği gibi aquapark yetkilileri tarafından falan çağrılmadı, vatandaş kendisi ambulansı aramıştı zaten, sık sık arayarak da yola çıkıp çıkmadığı gibi bilgileri kontrol ettiler.

    son olarak bazı linklerde (örnek: http://www.milliyet.com.tr/…ugla-yerelhaber-912380/) olaydan sonra aquapark'ın boşaltıldığı yazıyor. ben şahsen kesinlikle böyle bir anons duymadım, böyle bir çalışma da görmedim. olayın şokuyla bizim gibi birçok kişi kendi rızasıyla tesisi terk etti, fakat parkın boşaltılması gibi bir çalışma yoktu. aksine şunu söyleyebilirim, ambulans geldiğinde bile parkın birçok yerinde müzik yayını devam ediyordu, onu kesme inceliğini bile göstermediler.

    sonuç olarak bir çocukcağız hiç yok yere hayatını kaybetti, basında çıkan haberlerde ise sanki kimsenin ihmali yokmuş gibi bir hava veriliyor. fakat malesef konu "şanssızlık" diye kolayca kapatılacak bir konu değil.

  • 47. 5 ağustos 2015 ak-saray maceram

    bürokraside bir işimi halletmek için ankara’ya gittim. muhatabım, işi takip eden kişinin ofisinin yeni yapılan bir binada olduğunu söyledi ve kıkırdadı. “gülecek bir şey varsa bize de söyle, hep beraber gülelim” dedim, çünkü muhatabım milli eğitim bakanlığı kökenliydi. sonra ağzındaki baklayı çıkardı; iğrenç herif çiğnemiş çiğnemiş paramparça etmiş baklayı.

    “toparlan, ak-saray’a gidiyoruz” dedi. heyecanlandım. döpiyesim yanımda değildi, hemen ramsey’e uğradık ve bana takım elbise aldık. ramsey’de ısrarcı olmamı anlamayan muhatabıma “belki koridorda şakalaşırken tayyip bey’e rastlarız, takımı ramsey’den aldığımı görürse hoşuna gider” dedim, “gerizekalı mısın?” dedi.

    toparlanıp giyinip ak-saray’a geldik. girişi, beklediğim kadar ihtişamlı değildi. iki tane yeniçeri kıyafetli adam, kimliklerimizi istedi, arabanın camından verdik. bir tanesi bagajı açtırıp arama yaparken, diğeri elindeki kılıçlı aynayla arabanın altında bomba araması yaptı.

    otoparka girdik ve arabadan çıktık. binaya girerken tekrar bir arama yapıldı. dedektörden ben geçerken öttü. polis memuru “abi, kuş ötüyor sende eheh” diye salakça bir espri yaptı. “terbiyeni takın, sen bu devletin bir memurusun, ağır ol” diye içimden geçirdim.

    işimizin düştüğü kişinin odası, uzun bir koridorun sonundaydı. sağa sola, selçuklu askerlerine falan baka baka yürüyüp, odaya girdik.

    adam bizi ayakta karşıladı, oturduk çay kahve lokum faslından sonra derdimizi anlattık, bize yol gösterdi sağolsun.

    lokum midemi bozmuştu. izin isteyip wc’ye geçtim. aslında midem bahaneydi, tuvalet kapakları gerçekten altından mı yapılmıştı, merak ediyordum.

    tuvalet boş gibiydi. en sondaki kabine girdim, wc’lerin altın falan değil, bildiğin koçtaş klozeti olduğunu tespit ettim, küçük abdestimi yapıp çıktım. ellerimi yıkarken, yanımdaki kabinin kapısı açıldı.

    yüzümü çevirdim, şok.

    bu, o’ydu….

    -hoş geldin, dedi.

    hala şoktaydım. kamera şakası mı diye sağa sola bakarken, elini uzattı. ellerim ıslaktı. o da wc’den yeni çıkmış, kimbilir taharet almıştı. yine de nazik olmaya çalıştım:

    -hoşbulduk… şimdi o taharetli elinizi mi sıkayım yani, diye gülümsedim.

    gülümsememe mahçupça karşılık verdi. yanımdaki lavaboda ellerini sabunlarken, sohbete devam ettik:

    -nasıl buldun sarayı?
    +gayet güzel, beklediğimden daha mütevazi

    bunu dediğimde, kafasını kaldırdı:

    -nee? nasıl ya? olm milyar dolar harcadık buraya, nereye mütevazi? aklını alırım senin!! nöbetçiler, yakalayın!!

    panik olmuştum. elimdeki kağıt havluyu ağzına tıkadım, tuvalet fırçasıyla sertçe başına vurdum.

    bayılmıştı!

    aklımı toparlamaya çalışıyordum. müthiş bir plan yaptım 12 saniyede.

    cebimde traş bıçağı taşırım hep, rahmetli ninem “bir erkeğin yanında her zaman 3 şey olmalı, traş bıçağı, çakmak, üçüncüyü unuttum” derdi. (alzheimer)

    traş bıçağım yanımdaydı. hala baygınken, yüzünü sabunladım ve bıyıklarını traş ettim. saçlarının yanlarını da sıfıra vurdum. hayko cepkin’e benzemişti.

    kravatını ve ceketini çıkartıp, gömleğinin kollarını kıvırdım ve ayağa kaldırdım. hipster gibi oldu.

    sarhoş birini taşır gibi, yanımda yürütmeye başladım. allah’tan tam baygın gibi değildi, ayaklarını oynatabiliyordu.

    koridora çıktım; yürümeye başladım. karşıdan gelenler garip garip bakıyor, kolumdakinin kim olduğunu anlamıyorlardı. “eh eh biraz fazla kaçırdı ayranı” diyerek yanlarından geçiyordum, gülüyorlardı.

    otoparka indim, arabanın bagajına attım.

    hızla çıktım ak-saray’dan. arkadaşımı yoldan arayıp acilen çıkmam gerektiğini, akşama görüşeceğimizi söyledim.

    şu anda oteldeyiz. ellerini ayaklarını ve ağzını bağladım. bana bakıyor, arada su falan istiyor, veriyorum.

    napıcam bilmiyorum: ((((

  • 48. videostream.dn.ua

    uganda sırıksız sırıkla atlama müsabakalarına kadar yayınlamadığı şey yok bu şerefsizin. beddua ediyorum sana beddua. eminim bu akşamki şahtar-fener maçını da cam gibi spikersiz yayınlar. temizlenmeli bunlar ya. ibret olsun herkes bilsin bu hayvanları.

    http://videostream.dn.ua/…c=en&i=ewl1yxrodwr1ca№f№f

  • 49. vitor pereira

    hikmet karaman'ın portekizlisi.

    artist artist hareketler, çok özgüvenliymiş gibi ego sıçmığı tavırlar. bir dur amk, cin olmadan şeytan çarpıyor. son 15 senede 14 kere şampiyon olan olympiakos'u ve here 2 senenin birinde şampiyon olan porto'yu birer kere şampiyon yapmış, bir de arada arabistan'da takım çalıştırmış. adamın tüm kariyeri bundan ibaret, ama görsen brian clough gibi kasılıyor.

    "ben sağlıklı bir insanım, yarın elenirsek de gülerim" diyordun, çık şimdi gül bakalım.

    basın toplantısındaki özgüveninin, ilk yarıda golü yedikten sonra nasıl yerle bir olduğunu ve gözündeki korkuyu yedi düvel gördü. üstüne takım iyi oynarken anasını belledi saçma sapan hareketiyle, 3 tane takarlar böyle işte. karşısındaki lucescu'nun kariyerinin zekatı bu adamı donunda sallar, ama bu adamın 5'te biri kadar kasılmıyor.

  • 50. alparslan'ın savaşta verdiği efsane cevap

    sonra çinli de demiş ki allahım ne kadar da telaşsız bir alparslan.