Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. survivor 2020 ünlüler-gönüllüler

    geçen gün kolyesi kopan cemal "hayatım boyunca kopmamıştı burda koptuğuna göre kesin bi şey olacak" demişti. güzel kardeşim belli ki zengin aile çocuğusun bu yaşa kadar ayağına taş değmeden gelmişsindir. kolyen niye kopsun. tabii ki burdaki berbat şartlarda koparsa kopar o kolye. kısacası adam mantık yoksunu duygusal bi östrojen bombası. bugünkü seçimleriyle de yine duygusallığını konuşturdu. 5i yanyana bencte şebelek gibi gülerken çok komiklerdi. önümüzdeki bi hafta başlarına neler gelceğini henüz düşünemeyen toplam iqsu 200 etmeyecek beşli. acun size kamera arkasında yemek sağlamıyosa bu hafta açlıktan birbirinizi yersiniz artık. bundan sonra yılan sercanın takımını tutuyorum.

  • 2. uğur dündar yumruğu

    meğer uğur dündar yaptığı baskınlarda milleti konuşturmak için mikrofonuyla yumrukluyormuş*

    amel defteri has been closed

    full versiyonu da burada;

    twitter

    kişinin kim olduğu da burada açıklanmış *
    (bkz: #108329462)

    forrestgump 2008 yılında bu olayı kaleme almış
    (bkz: #13752759)

    devamını bekleyenlere müjde editi:

    “bu videonun daha geniş halinin de olduğu uğur dündar belgeseli yarın 21:00’de tele1 tv‘de yayınlanacak.”

    bulutbarr bildirdi.

  • 3. anıtkabir yıkılmak istense ikinci bir gezi olur mu

    olur ve ilki gibi yarım kalmaz.

  • 4. 3 vekilin milletvekilliğinin düşürülmesi

    kayyum ata, vekillik düşür. bi akpli milletvekilleri dürüst zaten, yarısının geçmişte fetö methiyesi mevcut oysaki...

  • 5. acun ılıcalı'nın 1.7 milyonluk kol saati

    yetmez, sms göndermeye devam.

  • 6. yazarların sucuk tercihi

    (bkz: cumhuriyet sucuk)

  • 7. atatürksüz eğitim hakkı

    joseph goebells"in taktiklerini kim uyguluyor önce etrafına bi bak, izlediğin o televizyon kanallarına bak. senin gözüne inen perdenin kornişine sokayım. chp nerde propaganda yapmış ? saray rejimini yıkıp egemenliği halkın eline vermiş,
    cumhuriyet kurmuş.
    yetmemiş çok partili hayata geçirmiş, demokrasi getirmiş.

    joseph goebbelsin taktiklerini kim uyguluyormuş beraber bakalım.

    joseph goebbels taktikleri...

    1) propaganda tek bir kaynaktan yapılmalıdır.çok seslilik propagandanın etkisini yitirmesine yol açar."
    ülkede muhalif yayın yapan bir iki televizyon ve gazete var. yarın git bir gazete bayisine bütün gazete manşetlerine bak hepsi aynıdır.

    2)propaganda esnasında yalan söyleyin,
    elbet birileri inanacak. bu yalanlar halkı bilinçlendirmeye, düşmanları sindirmeye yarayacaktır. ayrıca bir şeyi tekrarladığınız sürece insanların ona inanma oranı da artar.propagandada kullanılan yalanlar ne kadar büyük olursa insanların onlara inanması kolaylaşır, yalanın etkisi artar."

    buraya yüzlerce haber linki koyabilirim ama gerek duymuyorum. en basiti 90 yılında kurulmuş olan üniversiteleri biz yaptık biz demek mesela.

    3)halkın zihni her zaman sıcak tutulmalıdır, soğumasına ve işlerin olağan akışına dönmesine izin verilmemelidir."
    konuşmadığı, televizyonlara çıkmadığı, gündem yaratmadığı tek bir gün yok.

    4)düşmanınıza odaklanmaktan geri durmayın, ortadaki sorunların tümünü tek bir odağa yönlendirin."
    "kötü giden şeylerin sorumlusu artık o düşman halde gelmeli."

    buna zaten yıllardır alıştık. dıjj gujlerr, dıjj mihraklar, fedö, cahapee.
    hiç bir zaman sorumluluk onlarda olmadı hep başkalarındaydı.

    5)hukuk ve yargı sisteminin devletin efendisi olmasına izin vermeyin."
    hukuku devlet politikalarına hizmet ettiği ölçüde kullanın, ikinci planda tutun."

    bunu zaten anlatmaya bile gerek yok. ne yazsam azdır.

    6)aydınları hedef almayın, propagandanın hedefi her zaman kalabalık toplum kitleleri olmalıdır.

    burda da kastedilen cahil kesim. ki ben bu ülkenin geleceği için cahil kesimin ferasetine güveniyorum, eğitim seviyesi arttıkça beni hafakanlar basıyor diyen adam yök"e üye yapıldı. eğitim seviyesi arttıkça bizim oylarımız düşüyor diyen adam da dönemin enerji bakanıydı.
    şimdi bir daha bak bakalım joseph goebbels taktiklerini propagandalarını kim uyguluyormuş.

  • 8. türkiye'de siyahilere ırkçılık yapılmaması

    sayılarının az olmasından kaynaklanır. sayıları artsın, sokakta türk kızlarıyla görülsünler o zaman tekrar yazarsınız buralara.

  • 9. ingilizlerin istanbulu terk etme nedeninin belgesi

    ingilizler neden kurşun atmadan istanbul'dan gitti sorusunun cevabını sayısı 40'ı bulan ingiliz dışişleri belgeleri, ingiliz istihbarat raporları ve yabancı basın manşetleriyle gün gün ortaya koyduğumuz başlıktır. belgeleri tarayıp türkçelerini özetleyerek tarih tarih ayırdım. sizlerden ricam zaman ayırıp okumanızdır. karakter kısıtlamaları sebebiyle başlıkta ufak bir dilbilgisi hatası da bulunmaktadır.

    9 eylül 1922 ile 6 ekim 1922 arasında yaşanan bu hadise tarihe chanak affair veya çanakkale krizi şeklinde geçmiştir. sözlükte bazı defalar bahsedilse de ne yazık ki ne tarih kitaplarımızda yer alır ne de ahali tarafından bilinir. bu da istiklal harbimiz ile ilgili çeşitli iftiralara cevap verilememesine sebep olmaktadır.

    özetle izmir'e giren türk ordusu doğu trakya ve istanbul'u da kurtarmak üzere çanakkale'ye doğru harekete geçer ve ardından ingiltere türkiye'ye ultimatom çeker, ingiliz kabinesi de istanbul'da bulunan general harington'a takviye gönderme kararı alır. neticede ingilizler kanada, avustralya, yeni zelanda ve güney afrika dominyonlarına ordu için başvurur ve asker ister. dışişleri bakanı lord curzon ise romanya ve yugoslavya'ya ordu göndermesi için başvurur. neticede türk ordusu bu ultimatoma cevap vermeyerek ingilizlerin üzerine yürümeye devam ederek boğazlarda general harington'un ordularıyla karşı karşıya gelir. bu esnada ingilizler malta ve cebelitarık'tan donanma yardımı almış ancak dominyonlardan ordu çekemediği için türklerle karşı karşıya gelememişlerdir. londra'dan vur emri almasına ve malta ile cebelitarık'tan donanma yardımı almasına rağmen harrington dominyonlardan gelemeyen ordu yardımı yüzünden direneceğini düşünse de türk ordusuyla savaştan kaçınmış ve türk ordusunun ve ankara hükümeti'nin bu resti yakın tarihe her ne kadar resmi tarih kitaplarımızda yer almasa da büyük diplomasi zaferi olarak geçmiştir. akabinde mudanya konferansı için görüşmeler başlamıştır.

    bu hadise sonrasında kanada ingiltere'ye karşı kendisinin ilk diplomatik bağımsızlık örneğini göstermiş ve kendi bağımsızlığının temellerini atmıştır. ingiltere'de ise prestiji dağılan başbakan lloyd george hükümeti diğer birtakım ülke içi dinamiklerin de etkisiyle istifa etmek zorunda kalmış ve lloyd george tarih sahnesinden çekilmiştir.

    sabırla okunması dileğiyle.

    istihbarat raporları ve dışişleri belgeleri:

    7 eylül 1922==>. general harington ingiliz yüksek komiserine padişahın korunması için alınacak önlemlerden bahsediyor. "padişah için hangi geminin ayrılması uygun görülür?"
    belge1 [belge no: 371/7889/e.9438]

    11 eylül 1922 ==> ingiliz savunma bakanlığı general harington'a çanakkale'yi boşaltabileceğini ve boşaltırken de türk toplarını yok etmesi gerektiğini söylüyor. donanmanın türklerin anadolu'dan trakya'ya geçmesini önleyeceğini yazıyor. "müttefikler işbirliği yapmazsa ingiltere bu işi tek başına halledecek"
    belge2 [belge no: 371/7872]

    13 eylül 1922 ==> ingiliz akdeniz başkomutanlığından deniz bakanlığına telgraf. "mustafa kemal ingiltere ile savaş halinde olduğunu ve ingiliz temsilcilerini tanımadığını söylüyor. tezelden talimat bekliyorum."
    belge3 [belge no: 424/254,pp. 194-195, no.341]

    14 eylül 1922==> ingiliz yüksek komiserinden dışişleri bakanı lord curzon'a telgraf. "konferans çağrısı için en uygun zamandır. yoksa mustafa kemal rahat durmaz. ordularına ilk hedef akdeniz'dir diyen mustafa kemal'in ikinci hedefi trakya'dır.
    belge4 [belge no: 424/254,pp. 210, no.379]

    14 eylül 1922==> ingiliz orduları genel karagahından ingiliz savunma bakanlığına telgraf. "harington'un aldığı tedbirler yerindedir. durum ciddidir. köşeye sıkıştırılabiliriz. mustafa kemal'e kararlı ve birleşik olduğumuzu göstermeliyiz."
    belge5 [belge no: 371/7889/e.9491]

    14 eylül 1922==> general harington'dan ingiliz savunma bakanlığına telgraf. "çanakkale ve yarımca cephelerinde elden geldiğince dayanmaya çalışacağım. mustafa kemal'in hedefi çatalca'dır. donanma türk kuvvetlerinin boğazı geçmesini önleyemez. "
    belge6 [belge no: 371/7889/e.9491 ile e.9492]

    15 eylül 1922==> ingiliz yüksek komiserinden dışişleri bakanı lord curzon'a telgraf. "müttefikler en kısa zamanda boğazlarda ve istanbul'da kuvvetlerini arttırmalıdır."
    belge7 [belge no: 424/254,pp. 214, no.390]

    16 eylül 1922==> dışişleri bakanı curzon'dan ingiliz yüksek komiserine telgraf. "mustafa kemal boğazlar ve istanbul'da yeterince kuvvet bulundurmaya kararlıdır. harington'a yeni kuvvet gönderiliyor. dominyonlara başvuruldu. ben de romanya ve yugoslavya'ya başvuruyorum. tezelden kuvvet göndermelerini istiyoruz. harington'la size güveniyoruz."
    belge8 [belge no: 371/7891]

    16 eylül 1922==>ingiliz savunma bakanlığından general harington'a gizli telgraf. "mustafa kemal müttefiklere saldıracaksa önce çanakkale boğazının anadolu kıyılarını işgal edecektir. fransa ile işbirliği yapmak istiyoruz."
    belge9 [belge no: 371/7891/e.9650]

    16 eylül 1922==> ingiliz gizli istihbarat örgütünün raporu. "fethi bey, curzon ve lloyd george'un türkiye'yi yoketmeye kararlı olduklarını söyledi."
    belge10 [belge no: 371/7889]

    17 eylül 1922==> ingiliz kabinesi sekreter vekilinden dışişleri bakanı curzon'a yazı. "boğazlar ingiliz çıkarları için çok önemlidir, kemalistlere karşı koyulacak, izmit hattından çekilebiliriz ancak mustafa kemal istanbul boğazını geçmeye kalkışırsa kendisine bütün kuvvetlerle karşı durulacak."
    belge11 [belge no: 371/7872]

    18 eylül 1922==> ingiliz kabine toplantısı tutanağı (gizli). alınan kararlardan bazıları şöyle: " hava kuvvetleri, harington'un emrine yeni bombardıman uçaklarını yetiştirme işini yürütecek. boğazdaki kuvvetlerin arttırılması konusunda ortak bir rapor hazırlanacak."
    belge12 ve belge13
    [belge no: 371/7892/e.9770/g.]

    18 eylül 1922==> ingiliz deniz bakanlığından akdeniz başkomutanına gizli telgraf. "emrinize yeni gemiler yollanıyor. donanma mustafa kemal kuvvetlerinin avrupa'ya geçmelerini önlemekle görevlendirildi."
    belge14 [belge no: 424/254,pp. 252, no.450]

    18 eylül 1922==> general harington'dan savunma bakanlığına telgraf. "çanakkale mevzilerimizi durmadan güçlendiriyoruz. malta ve cebelitarık'tan gelen takviyeler için teşekkür ediyorum. howitzer toplarına ihtiyacım var. sağlık personelim kıt. durumun üstesinden gelebileceğimize inanıyorum."
    belge15 [belge no: 371/7891/e.9654]

    19 eylül 1922==> ingiltere bükreş elçisinden lord curzon'a yazı. "romanya kendi sınırları için kaygılı. boğazların savunmasına katılmak niyetinde."
    belge16 [belge no: 424/254,pp. 322-323, no.598]

    20 eylül 1922==> fransa başbakanı ile ingiltere dışişleri bakanı curzon'ın görüşmesi. curzon diyor ki "trakya, boğazlar ve istanbul sorunlarının çözümü mustafa kemal'e bırakılamaz. tarafsız bölgeye uyması ankara'ya iletildi. ingiltere mevzilerini güçlendirme kararı aldı. fransa başbakanı mustafa kemal'in desteğinin arttığını söyleyerek curzon'a sitem ediyor. aralarında tartışıyorlar.
    belge17 [belge no: 424/254,pp. 278-285, no.523]

    20 eylül 1922==> curzon ile fransa başbakanı arasındaki ikinci görüşme. fransa başbakanı ingiltere'ye boğazlardan çekilmesi gerektiğini ve orada tutunmanın imkansız olduğunu söylüyor. curzon ise ingiltere'nin neden yalnız bırakıldığını soruyor. fransız başbakanı parlamentonun fransa'nın türklerle tekrar bir savaşa girmesine izin vermeyeceğini söylüyor. curzon ittifakı güçlendirmeye çalışıyor.
    belge18 [belge no: 424/254,pp. 293-300, no.545]

    20 eylül 1922==> curzon ingiltere hükümeti ile konuşuyor. "mustafa kemal'in frenlenmesini fransa başbakanı'ndan rica ettim. şu sırada savaşa neden olabilecek bir hareketten kaçınalım."
    belge19 ve 20 [belge no: 424/254,pp. 267-268, no.497]

    21 eylül 1922==> ingiliz istanbul yüksek komiserinden curzon'a gizli telgraf. "mustafa kemal avrupa yakasına asker taşımak için gemi arıyor. kendisi sorunu kış basmadan önce kuvvet kullanarak çözmek niyetindeymiş."
    belge21 [belge no: 424/254,pp. 287-288, no.531]

    21 eylül 1922==> romanya genelkurmay başkanı türklere karşı asker gönderme konusunda kararsız. fransızların çekinik olması romanya'nın fransa'yı karşısına almak istememesine sebep oluyor. romanya ingiltere'yi destekliyor ancak eli kolu bağlı.
    belge22 [belge no: 371/7894/e.9890]

    22 eylül 1922==> lord curzon'dan paris, roma ve washington büyükelçilerine telgraf. "mustafa kemal izmir'deki göçmenleri açlıktan ölüme mahkum ediyor. bulunduğunuz ülke hükümetlerince protesto edilsin ve göçmenlerin taşınması için baskı yapılsın"
    belge23 [belge no: 424/254,pp. 292, no.544]

    22 eylül 1922==> ingiltere'nin paris büyükelçisinden lord curzon'a telgraf. "harington pek kaygılı. bir yanardağı üstünde oturuyoruz. kuvvetlerimiz yetersiz. fransa ve italya'nın tutumlarını öğrenmemiz gerekiyor."
    belge24 [belge no: 371/7892/e.9763]

    22 eylül 1922==> fransa başbakanı, ingiltere dışişleri bakanı ve italya paris büyükelçisi arasında oturum. curzon 1918 zaferinin meyvelerini yitirmek istemiyor. ama savaş da istemiyor. fransa başbakanı çatışmayı önlemenin tek yolunun mudanya konferansı olduğunu söylüyor.
    belge25 [belge no: 424/254,pp. 335-346, no.621]

    22 eylül 1922==> ingiliz gizli istihbarat örgütü raporu. "mustafa kemal istanbul ve boğazlar üzerine yürümek istiyor. savaş çıkarsa ankara fransa'nın ingiltere'ye yardım etmeyeceğini biliyor. türklere yardım amacıyla kafkas rus ordusu güçlendirilmiş. ankara, romanya'ya harekat konusunda ukrayna ile temasa geçmiş."
    belge26 [belge no: 371/7893]

    23 eylül 1922==> başbakanlar arasında yeni bir oturum. curzon amacın müttefiklerin birliğini göstermek olduğunu ve bunun mustafa kemal'i etkileyeceğini iddia ediyor. fransa başbakanı mustafa kemal'i yatıştırmaya çalışacaklarını söylüyor.
    belge27 [belge no: 424/254,pp. 355-360, no.637]

    23 eylül 1922==> koloniler bakanı churchill'den ingiliz kabinesine gizli rapor. churchill avrupa'ya yapılacak türk saldırısına karşı koymak için kanada, avustralya, yeni zelanda ve güney afrika birliği valilerinden ordu istiyor. olası bir yenilginin hindistan'da ve öteki müslümanlar arasında vahim sonuçlar yaratacağını söylüyor. boğazları savunmak için yunan, romen ve sırp hükümetlerinden de yardım istediklerini de dile getiriyor. dominyonlar haklı olmayan bir savaşa girmek istemediklerini söylüyorlar. ingiltere'yi dinlemiyorlar! "haklı bir dava uğruna hepimiz can vermeye hazırız, haksız bir dava için ise tek bir insan harcamayız"
    belge28 [belge no: 371/7892/e.9774]

    23 eylül 1922==> ingiltere washington büyükelçisinden lord curzon'a telgraf. "kammuoyu bizden yana dönmektedir. bizi en çok eleştiren "new york world" dahi mustafa kemal'i durdurmanın önemini vurguluyor"
    belge29 [belge no: 424/254,p. 308, no.566]

    25 eylül 1922==> ingiliz gizli istihbarat örgütü raporu. "sovyet hükümeti ankara'yı desteklemek üzere askeri ve diplomatik önlemler düşünüyor. henüz kesin karar verilmiş değil. kemalistler motorlarla zonguldak'tan trakya'ya asker taşıyor."
    belge30 [belge no: 371/7896]

    15 eylül 1922 (25 eylül tarihli belgenin eki) ==> hükümete muhalif hırvat köylü partisi diyor ki: "türk sorunu şimdi yunanistan'dan ziyade ingiltere için daha önemli. ingiltere çanakkale'den çekilirse prestij kaybedecek, çekilmezse savaşa neden olacak ve bu da asya kolonilerini sarsacak"
    belge31 [belge no: 371/7898]

    27 eylül 1922==> ingiliz bakanları ile koloniler bakanları arasındaki toplantı tutanağı(gizli). ingiltere genelkurmay başkanı diyor ki "mustafa kemal saldıracak. 2-3 hafta dayanabiliriz. mustafa kemal toplar getirip takviye kuvveti çıkartmamızı engelleyebilir. ingiliz ve türk kuvvetlerinin tarafsız bölgeden çekilmeleri için anlaşmaya varılırsa lehimize olur." deniz bakanı ise hemen çekilmemeleri gerektiğini, prestijlerinin sarsılacağını, donanmanın takviye kuvvet için yardımcı olacağını söylüyor.
    belge32 [belge no: 371/7896/e.10223]

    27 eylül 1922==> ingiliz bakanlar kurulu toplantı tutanağı(gizli). ingiliz bakan chamberlain diyor ki "çanakkale'de bizim 3500 türklerin ise 23000 askeri var. 3-4 hafta tutunabiliriz."
    belge33 [belge no: 371/7896/e.10224]

    26/27 eylül 1922==> general harington'dan savunma bakanlığına telgraf. "mustafa kemal'den süvarisini lapseki ve erenköy'den çekmesini istedim. albay shuttleworth da bir ultimatom verdi. yarın sabah silah kullanmak zorunda kalacağız. mustafa kemal'e 48 saatlik süre tanıyacağım. kendisine çetin bir direniş gösterebilirim. ciddi olarak kapışmadan önce bana takviye gönderilip gönderilemeyeceğini bilmek istiyorum. mustafa kemal beni ilk ateşi etmeye zorlamakta. bundan kaçınıyorum ama boğazlara toplar yerleştirmesine göz yumamam."
    belge34 [belge no: 371/7896/e.10191]

    28 eylül 1922==> ingiliz istanbul yüksek komiserinden lord curzon'a telgraf. "türkler tarafsız bölgeye aldırmıyorlar. ingiliz askeri makamları kendilerini zor tutuyor."
    belge35 [belge no: 424/254,p. 375, no.680]

    28 eylül 1922==> general harington'dan ingiliz savunma bakanlığına telgraf. harington mustafa kemal'e hala neden ilerlediğini soruyor, mustafa kemal ise oyalamak için yunan kuvvetlerini kovaladığını söylüyor:) harington bunun üzerine bölgede yunan kuvveti olmadığını, ayrıca mustafa kemal'in ingiltere'ye yaptığı suçlamaları soruşturduğunu iletiyor. kendisinin emri olmadan türklere ateş edilmeyeceğini, mustafa kemal arzu ederse onunla görüşebileceğini iletiyor.
    belge36 [belge no: 371/7896/e.10196]

    29 eylül 1922==> lord curzon'un evinde yapılan toplantı tutanağı. chamberlain süre uzatılırsa türklerin siper kazacağını söylüyor. zaaf göstermekle savaş savuşturulamayacağını iletiyor. ingiliz maliye bakanı ise mustafa kemal'in tarafsız bölgeyi çiğnediğini ve ingiliz kuvvetlerini kuşattığını söylüyor. mustafa kemal'e ultimatom verilmesi emrini harington'a iletiyorlar. koloniler bakanı mustafa kemal'in kendileriyle savaş isteğine inanamadığını söylüyor.
    belge37 ve belge38 [belge no: 371/7898/e.10399]

    30 eylül 1922=> ingiliz istanbul yüksek komiserinden lord curzon'a telgraf. "mustafa kemal sabrımızı taşırıyor".
    belge39 [belge no: 424/254,pp. 386, no.708]

    1 ekim 1922==> ingiliz yüksek komiserinden lord curzon'a ivedi telgraf. "harington mustafa kemal'in 50.000 kişilik kuvvetle izmit yarımadasındaki tarafsız bölgeye saldırı hazırlığında olduğunu söyledi."
    belge40 [belge no: 3711/7897/e.10296 ve 4241/255, pp. 9-10, no.9]

    2 ekim 1922==> fransa'nın londra büyükelçisinden lord curzon'a nota. "23 eylül'de verilen müttefik notasına ankara hükümeti 29 eylül'de şu cevabı veriyor. "askeri harekatımızı durdurduk. meriç'e kadar trakya'nın hemen boşaltılması ve t.b.m.m hükümetine devredilmesi gerekir. 3 ekim'de mudanya'ya gidilecektir. bu tarih uygun görülürse konferansa katılacak müttefik generallerin adlarının bildirilmesi için rica."

    belge41 [belge no: 371/7889/e.9438]

    ------------------------------------------------------------
    gazete arşiv kaynakları:

    5 ekim 1922 norveç gazetesi diyor ki "kemalistler ingiltere'yi istanbul üzerine yürümekle tehdit ediyor. kemalist hükümetin temsilcileri doğu trakyanin ve istanbul'un boşaltılmaması durumunda mustafa kemal'in ordunun başında istanbul üzerine yürüyeceğini deklare etti.
    istanbul'daki ingiliz ordusu şehri savunma hazırlığı yapıyor."

    26 eylül 1922 danimarka gazetesi diyor ki "türkler istanbul'u istiyor"

    23 eylül 1922 danimarka gazetesi diyor ki "müttefiklere türk ultimatomu, kemal paşa cevap için 24 saat süre verdi, açık açık ingiltere'yi tehdit ediyor"

    eylül 1922 the morning press gazetesi diyor ki "ingilizler kemalistlerin taarruzunu bekliyor"

    eylül 1922 modera tribune gazetesi diyor ki "kemalistler saldırıya hazırlanıyor"

    22 eylül 1922 norveç gazetesi diyor ki"kemalistler ingiltere'yi savaşla tehdit ediyor. türkler, boğazlardan geçip trakya'ya girmelerinin engellenmesi durumunda ingiltere ile savaşacaklarini ilan ettiler. ankara hükümeti istanbul ve trakya'yı almak gibi kabul edilemez şartlar ileri sürerek barış ümitlerini zora sokuyor"

    ve son olarak kanada'nın kaderini değiştiren türk hadisesi isimli makalenin ilk sayfası.

    devlet belgeleri için kaynak: (bkz: british documents on ataturk) gazete arşivlerinin bazıları için kaynak: erdal alıcı isimli yurtdışında yaşayan bir beyefendi.

  • 10. kocam yatakta terörist diyor bana

    ona küçük bubi tuzakları kurun.

  • 11. bir ayrılık şarkısı seç

    bir ayrılık şarkısı seç
    sessizce çal benim için

  • 12. evli çiftlere bebek sorusu sormuyoruz

    2014 yılında evlenmiş ve hiçbir zaman hemen bebek sahibi olmayı hemen düşünmemiş biri olarak, zamanla eşimle birlikte bir bebeğimiz olsun istemiştik, sonraları da bir şekilde bebeğimiz olmamıştı.

    o dönemde; bina görevlimizden, arkadaşlara, mesai arkadaşlarımız, uzaktan akrabalar ya da yeni tanıştığımız insanlar bir şekilde konuyu çoluk çocuğa getiriyordu.

    zamanla kısır olduğumu öğrendim, eşim hiçbir zaman anne olamayacaktı. sağolsun güçlü bir kadındı ve bunu asla sorun yapmadı ya da bana asla yansıtmadı sağolsun.

    ancak, bazen alakalı alakasız o kadar insan ona ve bana bebek hakkında sorular sormaya başladı ki farkında bile olmadan bu sistematik bir mobbinge dönüştü.

    özetle uzun yıllar evli kalmış bir çift görürseniz lütfen onlara bebek ile ilgili bir soru sormayın, hatta hiçbir yeni çitte, nişanlıya, sevgiliye sormayın.

    onlar sizin samimiyetinize inanır ve güvenirse zaten o konuyu size açacaktır.

    edit:

    1) (bkz: kısır bir ekşi sözlük yazarının baba adayı olması) 4 yıl boyunca yaşadığımız güçlükler, 4 tüp bebek tedavisi, 2 biyokimyasal gebelik, kısırlık sebebiyle alakalı 2 tane geçirdiğim varikosel ve micro tese ameliyatlarım.

    2) #98381925 yaşadığımız zorlu süreçlerin bir kısmı.

    3) (bkz: çocuk sahibi olamayan ailelerin sorunları) burda da yaşadığımız güçlüklerin bir kısmına dair entry'im.

  • 13. ibb'nin 1 tl'lik maskeyi 2.89 tl'ye alması

    akp'nin son çırpınışları ..farkında mısınız artık can çekişmeye başladılar... ne yapsalar olmuyor..ona bok at, buna bok at politikası da işe yaramıyor artık..
    camilerden şarkı çaldılar dediler olmadı, pkk ile iş tutuyorlar dediler yine olmadı, şimdi yolsuzluktan girmeye çalışıyorlar ama yine olmuyor, olmayacak... (bkz: yolun sonu görünüyor)

  • 14. biz burada aile gibiyiz diyen şirket sahibi

    size ailenin en küçüğü muamelesi yapılacaktır.
    tüm angarya işleri size iteleyeceklerdir.
    uzaklaşın oradan.

  • 15. orhan pamuk'un evinin manzarası

    filmcilere kiraya verse 10 lira gelse rahat eder.

  • 16. türkçe rap'in üçüncü ismi

    rap'i türkiyeye cartel getirdi diye neden onlar en iyisi oluyor anlamadım amına koyim.
    barcelona kurulduğunda orada olan ilk topçu mu en iyiydi yoksa sonradan gelen messi mi.

    yaptığım denkleminde amına koyayım.

  • 17. ekrem imamoğlu'na lakap buluyoruz kampanyası

    ak-trol kudurtan

  • 18. ahmet davutoğlu'nun etnik parlamento projesi

    ulan bu adam imralıdan inden daha tehlikeli biri benim gözümde.

    not: asla bir ırkçı değilim. her ırk'a, milliyete saygım vardır. ama ülkeyi mikro milletlere bölmek ileride büyük sorunlara açacaktır.

  • 19. ateizmin sonu satanizmdir

    müslümanlar, hristiyanlar ve yahudiler ateistlere laf sokmakla uğraşacaklarına dönüp kendi inançlarını incelesinler. bir insanın sırf başka bir insana inanmadığı için sonsuza kadar yakılması gerektiğini söyleyen bir düşünceyi kabul etmek ve bunda hiç bir terslik görmemek onları nasıl bir insan yapıyor acaba?

  • 20. seda sayan'ın instagramda takipçisine küfür etmesi

    küfürden çok “allah bu vatanı sizin gibilerden korusun” lafı dikkatimi çekti. vatanı sahiplenmiş, beğenmediklerini de istemiyor vatanında. artık nerde görüyorsa kendini..

  • 21. futbolda tekrarının yaşanması çok zor olan olaylar

    ev sahibi olduğun dünya kupasında,yarı finalde 7 gol yemek.

    (bkz: 8 temmuz 2014 brezilya almanya maçı)

  • 22. ekşi itiraf

    iyileşmeyi herkesten çok istedim.

    7-8 yaşlarındaydım. o yaştaki her çocuk gibiydim. okula git gel, okuldan kalan zamanlarda sokağa çık arkadaşlarınla oyun oyna. güzel günlerdi. herkesin olduğu kadar. bir arkadaşım vardı adı erkan. severdim de, iyi anlaşırdık. yan apartmanımızda otururlardı. iki de abisi vardı bizden baya büyük. büyüdüğüm yer küçük ve mütevazi bir ilin yine derece küçük bir ilçesinde birbirinin aynısı onlarca binanın olduğu bir site. apartmanların bodrum katlarında her dairenin kendisine ait kömürlükleri( o zamanlar henüz doğalgaz gelmemişti bulunduğumuz yere) ve beşerden on daire olan apartman sakinlerinin yine beş beş ortak kullandıkları iki tane sığınak vardı. fazlalık eşyalar, odun kömür vs. sürekli kullanılmayan ama atmaya da kıyılamayan bir sürü daha eşyanın koyulduğu bir yer. tabi bu sığınaklar saklambaç oynayan bizler için bulunmaz nimetti. karanlık, izbe, pislik içinde yerlerdi ama umurumuzda değilki. saklanacak bir sürü yer var. bu sebeple çok kez azar işitmişimdir annemden, ne işin var orada, pisletmişsin yine üstünü vs.

    yine bir gün saklambaç oynuyoruz, kalabalığız ama. yaşıtlarım haricinde bizden büyük abiler falan da oynuyor bu sefer. arada bir oynarlardı bizle. neyse saklanmak için koşuşturmaya başladık tabi. sınır da iki binaydı. diğer binaların sığınakları sayılmıyordu. herkes koşuştu yine sığınaklara kömürlüklere. bazıları dışarda bir yerlere saklandı. nasıl denk geldi bilmiyorum, çoğu arkadaşım yan binaya doluşmuş. ben, o erkanın abilerinden birisi, ve galiba yanlış hatırlamıyorsam bir iki çocuk daha bizim binanın sığınağına saklandık. bir müddet sonra dışarıdan sesler gülüşmeler gelmeye başladı. sonra o bir iki çocuk dediklerim galiba sobelenmemek için çıkıp gittiler. ben karanlıkta duruyorum. yanımda o var. arada konuşuyoruz falan ama benim aklım oyunda. gitmeye yeltendim bir kaç kez, izin vermedi. gitme, görür seni ebelenirsin falan. e tabi bizden büyük, abi, sözü bizim için dünyanın en güvenilir sözü. gitmedim. burada araya giriyorum, her insanın hayatında büyük pişmanlıkları olur, herkesin vardır. irili ufaklı. benim de bu andı işte. çok kızdım sonraları kendime. çok. sırf bu sebeple kendime zarar vermek istedim, verdim de. hala tam anlamıyla suçlu muyum değil miyim kendime itiraf edemem.

    nerede kalmıştık? gitmedim. gitmediğim her an, sohbet değişmeye başladı. bir yerden sonra sarılmaya falan başladı. ama en ufak bir kötü düşüncem ya da korkum yok. e abim o benim neden olsun? aralarda gitmeye çalışıyorum, izin vermiyor tutuyor. abinim ben senin bana güvenmiyor musun? bekle beraber çıkarız falan diyor. tamam diyorum ben de. haklı. çok detaya girmek istemiyorum, ne kadar da burada anonim bir şekilde içimi döküyor olsam da fazla gelebiliyor. keşke en başta girmeseydim buraya dediğim anı hatırlıyorum. o an mesela şimdi gözümün önünde yazarken. aradan geçmiş yirmi küsür sene. çok net. ağladım. fiziksel acı neyse de psikolojik acıyı elimle tuttum neredeyse...

    sonra bir şekilde çıktım dışarıya, güneş vurdu yüzüme. ama ağlıyorum. suçluyum çünkü ben. saklanmam lazım herkesten. koşarak eve gittim. tabiki her çocuk gibi, günün henüz o saatinde eve gitmemden dolayı annem şüphelendi. kavga mı ettin ne oldu neden geldin oğlum tarzı soru bombardımanı. yok anne dedim geldim işte. üstüme gelmedi, çocuktur kavga etmiştir diye herhalde. takip eden üç beş gün anlatamadım. arada ağlıyorum evde. belirli aralıklarla soruyor annem babam, oğlum anlat ne oldu? anlatamadım. sonra bir gün annem zorla dışarı çıkarttı beni, yaz tatili bu, evde mi geçireceksin, hadi çık arkadaşlarınla oyna diye. dayanamadım baskısına, çıktım. gittim bir köşede oturdum yalnız başıma. uzak duruyorum herkesten. sonra ağlamaya başladım yine. içli içli. yan binamızda oturan bir deniz abla vardı, o gördü beni ağlarken. burada yine ara veriyorum, çünkü deniz abladan bahsetmem lazım. o zamanlar sanırım üniversite okuyordu deniz abla. mahallenin güler yüzlü, okumuş, kendisini geliştirmiş, çocuklarla arası ultra iyi, herkes tarafından sevilen biri. çok severdim. neyse, o gördü beni yanıma geldi. ne oldu ablacım dedi. bir anda bir boşaldı sinirler, ne var ne yok döküldüm. sımsıkı sarıldı bana hiç unutamam o anı. sonra tabi aileme gidip anlattı doğal olarak. buraları hızlı geçiyorum. çünkü büyük travma. ev basmalar, kavgalar kıyametler, o’nu ve babasını dağa kaldırmalar, kalabalık bir baba ve arkadaşları grubu içerisine benim de o ortama getirilmem, dayak, çekilip kafaya dayanılan silahlar, yalvarmalar yakarmalar. o günlere dair tek iyikim, babamın ‘abi bunlar buradan sağ çıkmayacaklar, ya sen vur biz üstleneceğiz ya da al çocuğu git biz yaparız’ tekliflerine hayır, öldürmek yok diyebilmesiydi. neden dedi, nasıl dedi bilmiyorum. kendimi şimdi onun yerine koyuyorum, ben yapabilir miydim? zor karar. ama doğru karar.

    neyse, türlü tehdit sonucunda hemen ertesi gün apar topar mahalleden taşındılar. bir kamyon geldi kapının önüne, yüklediler eşyaları, çektiler gittiler. öyle bir gidişti ki o, bir daha yirmi küsür yıl daha konusu dahi geçmedi bizim evde. muhtemelen benim iyiliğim için. tekrar üzülmesin, konuşmayalım bile dendi muhtemelen. aileme kızdığım tek konu bu. bir psikoloğa bari getirin dime. ama cahillik, çok da bir şey diyemedim.

    aradan geçti yirmi küsür yıl. artık kaderin oyunu mu yoksa evrenin bana kötü bir şakası mı bilmem, normalde yıllardır orada yaşamamama rağmen iş için tekrar o büyüdüğüm ilçeye yolum düştü. yeni iş yerim oradaydı. e tabi aklımda bu kötü hatıralar yok. geçti gitti diyorum çoğu zaman. hatırlamıyorum bile. öyle böyle 5-6 ay kadar gittim geldim işe. hiç bir sorun olmadı. hayatım da güzeldi o günler bakma sen. mutluydum az da olsa. bir gün o orospu çocuğu karşıma çıktı. işte o gün benim hayatımın ellerimden kayıp gitmesinin başlangıcıydı. buraları yine hızlı geçeceğim, kaldıramıyorum tekrar yaşamayı. takip eden günlerde o da beni gördü. çalıştığım yere gidip geliyordu şans eseri. sonra iş çıkışı takip edip karşıma çıktı bir gün. tehdit etti beni, bana dedi para vereceksin dedi. yoksa yayarım herkese rezil olursun, benim kaybedecek bir şeyim yok nasılsa dedi. şimdi her aklı başında , mantıklı insan bu tehdide pabuç bırakmaz doğal olarak. ama ben bıraktım. bana bir köle gibiymişim gibi konuşup tehditlerde bulunurken bırak vurmayı, küfür etmeyi, suratına tükürmeyi sesimi bile yükseltemedim. kimse duymasın istedim. tamam dedim.

    sonrasında benim için yorucu bir süreç başladı. sürekli maddi talepler, elimden geldiğince karşıladım. yetmedi borca girdim, yetmedi kredi çektim, bir yerde tıkandım, tefeciye bulaştım. korku insana her şeyi yaptırır derlerdi, bana mantıklı gelmezdi. o kadar da değil derdim. o kadarmış. aileme anlatamadım, korktum, çekindim. ama en çok utandım sanırım. öğle tatillerinde iş yerinden çıkamadım bir ay, karşılaşırım korkusuyla. akşam iş çıkışı otobüse binmeye giderken koşar adım yürüdüm. çok yorucu bir süreçti. neyse, bir gün artık vücut dayanmadı. bayıldım. yığıldım kaldım işteyken. sonrasında bir iki kez daha oldu. dedim artık söyleyeyim evdekilere. anlattım. ağlamalar, sızlanmalar, neden bize anlatmadınlar. neyse hızlı geçiyorum, bir şekilde olayı da tam anlatmadan, bir polis tanıdığım vasıtasıyla gayri resmi tehditler sonucu peşimi bıraktı. uzun zaman oldu hala bulaşmadı. yine bulaşır mı? belki.

    bu süreçte iş yerimde tamamen bu yaşadıklarımla alakalı sorunlar yaşadım, işten çıkartıldım. sağlığımı kaybettim, ruh ve sinir hastalıkları hastahanesine yattım. avuç avuç ilaçlar kullandım. bir sürü psikoloğa ve psikiyatriste gittim. intihara kalkıştım. belki 60-70 tane antidepresanı, kana hızlı karışır diye birayla beraber içtim. mucize eseri hayattayım. yetmedi, şu hayatta en çok sevdiğim, istese şu an dahi canımı vereceğim insanla aram bozuldu, yaklaşık bir yıldır görüşmüyoruz. kendimi siktir ettim, ailemi maddi yönden resmen uçuruma sürükledim. bir gün olsun bana bunu hissettirmediler belki ama biliyorum. bir dünya boktan durum yani. öyle zor bir süreç ki ben burada sayfalarca yazayım anlatayım, yine eksik kalır. üzerinden aylar geçti, hala toparlanamadım. çabalıyorum ama. valla bak.

    bazen dönüp bakıyorum son bir yılıma, diyorum ki ulan nasıl dayandın bu kadar şeye? bilmiyorum. he arada bir iki tökezledim belki ama hala ayaktayım, hayattayım. çabalıyorum. hayat şu saatten sonra benim için çok ama çok zor biliyorum, ama iyileşmeyi herkesten çok istiyorum. yemin ederim istiyorum.

    he bir de unutmadan, otuz yaşında, -şu son yaşadıklarıma kadar- hayat dolu, komik, eğlenceli bir adamdım. en garibi de bu değil mi?

  • 23. 1 haziran 2020 msi ve servispoint rezaleti

    şimdi size neredeyse birebir aynı olayı farklı bir konumdan aktarıyorum!

    neredeyse herşeyi ile birebir, arada çok az bir fark var, çok şaşırdım ben de başlığı okurken!

    bir süredir avrupa'da bir ülkedeyim. korona nedeniyle de geri dönemiyorum. uzun zamandır da bilgisayar alma niyetim vardı.

    msi bu yeni modelleri çıkarttı. benim de hoşuma gitti ve burda yetkili satıcısından sipariş verdim. msi ge75 10sgs modeli. yani arkadaşın modelinin bir farklısı sadece.

    ürün 27 mayıs 2020'de elime ulaştı. eve geçtim açtım kutuyu kurdum ürünü biraz kurcaladım falan, lan dedim dur bakayım ölü piksel var mı.

    tam da arkadaşın dediği gibi ekranın sağ üst tarafına doğru bir ölü piksel gördüm.

    thy yakinda uçuşları açıyor olduğu için ne yapacağımı düşünmeye başladım.

    burdaki servisini aradım ve durumu anlattım. 7 haziranda ülkeme döneceğim dedim. yetiştirebilir miyiz?

    adamlar durumu mail atmamı söylediler. ekranın fotoğraflarını çekip durumumu özetleyen bir mail attım.

    aynı durumu msı global'de mail attım.

    burdaki servis benim mailime döndü ve cihazı servise teslim edip takip numaramı da mail atmamı istedi.

    cihazı götürmeden bir oyun yükledim azıcık hevesimi alayım dedim oynadım ve servise yola koyuldum.

    aynı gün saat 17:30 gibi jelatini bile çıkmamış bilgisayarı servise verdim.

    servisin asıl mühendislerinin olduğu yer başka bir şehirdeydi ve ürünün orada inceleneceği söylendi. durumu oraya da anlattım ve ilk kargo ile gönderileceğini söylediler.

    neyse çıktım binadan, takip numarasını mail attım ama muhtemelen benimle ilgilenen arkadaşın mesaisi bitmişti cevap gelmedi.

    sabah bir uyandım sabahın 07:03'ünde "1 hafta içinde değişim işlemini tamamlamaya çalışacaklarını" söyleyen bir mail.

    bu arada devam etmeden şunu belirtmeliyim; değişim işleminin işleyişi bana servise gittiğimde anlatıldı. değişime uygun bulunursa doa formu adı verilen bir form verilir size dendi, aldığınız yere gidip ya değiştirir ya da para iadesi alırsınız dendi.
    ben ürünü siparişle getirttiğim için aldığım yeri aradım ve başka ürünün ellerinde olmadığını öğrendim. bu biraz canımı sıktı ama yetişmezse de para iadesi alırım artık ne yapalım deyip ürünü servise verdim.

    devam ediyorum...

    aynı sabah 08:43'de bir mail daha. "durumunuzun aciliyetinden dolayı size form ile zaman kaybettirmek istemiyoruz, cihazınız direkt olarak msı tarafından değiştirilecek, birebir aynı modeli kabul ediyor musunuz? aynısı olursa değişim işlemini daha hızlı sonuçlandırabiliriz" yazıyor. yani adamlar istesem daha üst modeli de verecekler de gerek görmedim hızlı olsun istedim.

    bu arada cidden şaşkınlık içinde kaldım. çünkü az önce belirttiğim gibi bilgisayarın başka bir şehre gitmesi gerekiyordu ve akşam o saatte teslim edilmiş bir bilgisayarın sabahın o saatinde mühendisler tarafından incelenmesini bırakın, ellerine ulaşmış olması bile imkansızdı! yani adamlar sadece benim gönderdiğim fotoğraflarla işlem yapmışlardı! çünkü teslim ettiğim yerde de herhangi bir kontrol yapılmadı direkt bantlanıp bir köşeye kondu!

    29 mayıs tarihinde 16:23'de ise "msi'in değişim cihazını gönderdiğini, korona nedeniyle kargo sürecinin biraz uzayabileceğini" bildiren bir mail daha aldım.

    bu arada küçük bir avrupa ülkesindeyim ve türkiye'de olduğu gibi "tr" kodlu msi ürünü yok burda. buraya özel bir üretim yok anlayacağınız. dolayısıyla ürün "nl" kodu ile hollanda için üretilen ürünlerden ve hollanda'dan geliyor. haftasonu vs. girdi araya, muhtemelen de yarın cihaz elimde olacak.

    arada çok az bir fark var demiştim ya, aslında o sadece model farkıydı. arada uçurum var!

  • 24. uğur dündar'ın yumruklaşma olayının uzun hali

    halil bezmenin adamı değil bu. sanırım başka kacacakcı,,
    şu yaşıma geldim. hayatımda hiç bu kadar kibar ibne orosbu cocuğu diyen birini görmemiştim.
    ulan hepsini gectim hayatımda bu kadar kibarca adam dövenide ilk defa gördüm.

  • 25. 3 haziran 2020 norveç'te toprak kayması

    adamların toprak kayması bile nizami lan.

  • 26. trabzonspor'un avrupa kupalarından men edilmesi

    hem salak yerine koy dunyayi hem de arsizca zaten ulkeyi karadeniz mafyasi yonetiyor, vergilerinizi zamaninda verin ki biz de ortulu odenekten paralari calalim de.

    utanmaz ol ama bu kadar olma bari. hirsizligin bu kadar aleni yapildigi bir duzen hic olmamisti bu ulkede. hayir hem hirsizlik yapiyorlar hem de soyduklari insanlarla vergilerinizi zamaninda verin ehe ehe diye alay ediyor serefsizler.

  • 27. kemer'de inanılmaz türk ve rus kavgası

    altindaki rusca yorumlarda ruslarin kendi taraflarini elestirip sovdugu kavga. hepsi bunun gibilerin otellerde ses yapip eglence adi altinda herkesi rahatsiz ettiginden yakiniyor. yorumlara bakilirsa karma yerini buldugu icin cok mutlular.

  • 28. 80 doğumluların 20 sene sonra 60 olması

    inanılması güç bir gerçek.
    sadece 20 sene sonra yasli sinifinda olacagiz.
    sadece 20, yani universiteden sonra simdiye kadar gecen sure o 20 sene dedigimiz.
    60 amk. yuh! o da yasarsak tabi.

  • 29. herkesin devlet memuru olmak istemesi

    kisa sure ozel sektor tecrubem oldu. normalde istanbul’da calisiyordum ama ankara’ya kuruluma gitmemiz gerekti otel ayarlandi gittik. santiyeden donduk sabah 6 da kalkmisim aksam 8 de donmusum santiyeden patron dedi ki aksama yemek var rakili falan. gitmesen olmuyor gitsen gonlun razi degil kopek gibi uykusuz ve yorgunum ama neyse gittik mecbur ictik ickileri gece 12-1 arasi otele donduk tam odama gidip uyuyacagim patron dedi ki yarin saat 11 de yurtdisi toplantin var ofise git ona yetis. ofis istanbul’da lan gece saat 1 lanet olsun 3 saat falan anca uyuyup yollara dustum arabayla o gun dedim ben ozelde calismak istemiyorum arkadas. ıstifa ettim kpss kastim atanmayi basardim simdi standart bir isim var, maasim cok daha fazla ve normal ve sakin bir hayat yasiyorum. ıste bu yuzden isteniyor.

  • 30. acun ılıcalı'nın parayla mutlu olunmaz demesi

    ben zenginliğin de icra memurları ile muhattap olmanın da sınırlarını zorladım. kalkıp bununla alakalı şu sevimsiz herife katılmakla beraber şunu diyebilirim ki; para mutluluk getirmez ama parasızlık mutsuzluğun içinden geçer.

  • 31. evliyken aldatır mısın anketi

    aldatamayacağını anlayınca evlenirsin.

  • 32. 60 bin tl bulan taksiciye 31 tl bahşiş vermek

    insan olmanın aptal karşılandığı başlık.

    insanlığınız para karşılığıysa hiç uğraşmayın.

  • 33. rte'nin en sevilen özelliği

    70'ine yaklaşması.

  • 34. 1993 doğumluların 27 yaşına girmesi

    iyi olmuş şerefsizlere dediğim durum..
    bir 83'lü olarak ben bu 93'lülere gıcığım arkadaş..

    lan ben hep yaşlanıyom bu itler hep genç kalıyordu.. ben cefa çekerken bu zındıklar hep sefa içinde yaşıyordu..
    şimdi biraz da bunlar görsünler ebesinin profil fotosunu..

    biz eşşşşekkk gibi üniversite sınavına hazırlanırken, bunlaaağğğğrrrr daha okuma yazmayı yeni öğrenmiş, ilkokulda teneffüslerde birdir bir oynuyorlardı...

    biz üniversiteyi kazanıp, beş parasız okuyup bir de vizesiydi, finaliydi, bütüydü diye yardırırken, bunlaaağğğğrrrrr beslenme çantalarına hangi meyvesuyunu koyacaklarını düşünüyordu..

    biz okulu bitirdik, iş bulma derdine düştük, bunlaaaağğğğğrrrr liseye daha yeni geçip ergenliğin en güzel günlerine başladılar...

    biiizzz 30 yaş bunalımına girdiğimizde üniversite hayatını özlerken bunlaaağğğğrrrr ellerinde çikolatalar püskevitler kampüs kafelerinde kırıştırdılar..

    biz 35 yaş olup saçlarımıza aklar düşmeye başladığında, bunlaaağğğğrrrrrrr ellerinde deri eldiven ve ceketleriyle sahil kenarlarında fentezi yaptılar...

    şimdiiiii biz 37 olduk çoluğa çocuğa karıştık ve bakın inanabiliyor musunuz, bunlarr halâ genç..
    27 yaşındalar 30 dahi olmadılar...
    lan yeter lan ben dede olacak yaşa geldim, bu vatan hayinleri, bu zındıklar halâ genç daha 30 olmadılar..
    zaman bi bunlara geçmiyo amk

    yeter lan yaşlanmıcanız mı olm? bıktım sizden..
    vallahi ararun 155i...
    haayyinn.

    not: şaka bir yana hep genç kalın çocuklar :)

  • 35. akp gidince ülke isviçre'ye dönüşecek sanmak

    isviçre'ye değil ama tekrar türkiye'ye döneceğini düşünüyorum. arabistan'a alışamadık :/

  • 36. ojeli abinin tavsiyeleri

  • 37. antidepresan kullanan kişiye kullanma diyen kişi

    son yıllarda depresyon ve anksiyete bozuklukları tedavisinde sıklıkla kullanılan selektif serotonin geri alım inhibitörlerinin (ssrı) neden olduğu cinsel yan etkilerin ilaç bırakıldıktan sonra gerilemediği ve hastalarda kalıcı olarak cinsel fonksiyon bozukluğuna neden olabildiği ortaya konmuştur.

    “post-ssrı cinsel işlev bozukluğu” (post-ssrı sexual dysfunction – pssd) adı verilen bu sendrom henüz tıp literatürüne girmiştir ve bu bozukluğun ne şekilde ortaya çıktığı konusundaki bilgilerimiz sınırlıdır. ssrı kullanımı sonrası beynin cinsel fonksiyonlardan sorumlu olan bölgelerinde artan serotonin aktivitesinin cinsel yanıtı baskılayabileceği ve testosteron düzeylerini düşürebileceği kaydedilmiştir. ancak ilaç kullanımı sonrası ortaya çıkan bu cinsel sorunların ssrı tipi veya dozu ile ilişkili olmadığı saptanmıştır.
    post-ssrı cinsel işlev bozukluğunun tedavisi konusunda fikir birliği yoktur ancak herhangi bir tedaviye başlamadan önce hastanın depresyon veya anksiyete sorununun tamamen geçtiğinden emin olmak gerekir. testosteron gibi cinsellik hormonlarının düzeylerinin değerlendirilmesi ve düzensizlik saptanması durumunda hormon tedavisi uygulanması gerekebilir. zayıflama, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve sigarayı bırakma gibi yaşam tarzı değişiklikleri de dikkate alınmalıdır. bu tedavilerin fayda etmemesi durumunda sertleşme problemleri için ereksiyon güçlendirici ilaçlar kullanılabilir.

    post-ssrı cinsel işlev bozukluğu ve ssrı tedavisinin olası diğer yan etkileri konusunda hastaların tedavi öncesi bilgilendirilmesi ve psikiyatristlerin takipleri sırasında bu sendroma ilişkin değerlendirme yapmaları önem arz eder. unutulmamalıdır ki, post-ssrı cinsel işlev bozukluğu oldukça karmaşık bir sağlık sorunudur ve bu alanda ileri araştırmalara ihtiyaç vardır.

    (bkz: post-ssri persistan seksüel disfonksiyon)

  • 38. 10 gençten 6'sı yurtdışında yaşamak istiyor

    diğer dördü suriyeli.

  • 39. başlangıç motosikleti

    kesinlikle bir scooter değildir! 125 cc, 150 cc ya da maksimum 250 cc boy ve kilo orantılı ve bütçeye uygun herhangi bir vitesli motosiklet ilk tercih olmalıdır. scooter ile başlayanların trafikte birçok kez ölümlü kazalar dahil şahit olmuşluğum vardır. motosiklet kesinlikle scooter üzerinde öğrenilmez.

  • 40. 4 haziran 2020 eskişehir'de erkek cinayeti

    (bkz: feministlerin uğramadığı başlıklar)
    (bkz: feministler nerede)

    bu bakınızlar verilmeden geldim. gerçi belli olmaz, ben entry'yi bitirene kadar damlarsınız siz.

    işte erkekler böyle kadınlarla birlikte oluyor, sonuç ortada. halbuki hanımefendi kadınları tercih etseler böyle olmayacak. nerede piç var onun peşinden koşuyorlar böyle kadınlar kendilerini sahipleniyor sanıyorlar erkekler. dayak yedikleri zaman bunu bir sevgi göstergesi olarak görüyorlar. dışarıda kavga etseler, ayırmaya kalksanız o adam "sevgilim sever de döver de, sen karışma" der. işte böylelerine müstahak. hem olayın iç yüzünü de bilmiyoruz bi kere. belki adam aldattı?

    vs. vs.

    tanıdık geldi mi? bütün kadın cinayeti başlıklarını bunların tersi ile dolduruyorsunuz utanmadan. sonra böyle bir örnek üzerinden feministlere sallıyorsunuz. dün gördük kezzap atma olayında, başlık açılır açılmaz "ama feministler" diye zırlamaya başlıyorsunuz. halbuki hiçbir feminist kadını ve yaptığını savunmuyor ama olsun önemli değil. siz yine de içinizdeki zehri döküyorsunuz.

    ciddili yorum: cani bir kadının sevgilisini öldürmesidir. kabul edilebilecek, kadını aklayabilecek hiçbir yanı yoktur. kadın en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

  • 41. en iyi metal müzik introsu

  • 42. 3 aydır geliri olmayan ailenin evden atılması

    evet pandemi döneminde kesinlikle hoş olmamış. ancak kiracının da çok masum olmadığını düşünüyorum. öncelikle ev sahibi mesajında "kiraları" istemektedir. yani birden fazla ödenmemiş kira var. ikincisi twitterda ev sahibi elektriğimi kapattırdı diyor, oysa elektriğin öden(e)meyen borçtan dolayı kapatıldığı anlaşılıyor. hatta ev sahibi arayıp haber vermiş. ev sahiplerinin ne yapmasını istiyorsunuz. "tamam kardeşim bedava otur hatta elektriğinde ben ödeyim" demesini mi? iyi de bu durumda da ev sahibi zor durumda kalmayacak mı? ayrıca ev sahibi mesajında "evimi basma" diyor. belki de bir tehdit vardı öncesinde.
    edit: imla

  • 43. astronotların dünyaya paraşütle dönmesi

    son derece mantıklı düşüncedir.

    astronotların atmosfere yeniden giriş esnasında sürtünmeden dolayı alev alıp tutuşmalarını önlemek için de ellerine pilli usb vantilatör verdik mi yuvarla gelsin. bunu bu saate kadar düşünememiş olmaları çok ilginç.

    düzeltme: lan usb varsa vantilatör niye pilli? pilliyse neden usb var? aklımda deli sorular ...

  • 44. türkiye euroya geçse ne olur

    valla ben de yıllardır bunu düşünüyorum. kime sorsam "oooo çok kötü olur" diyor ve "maaşlar direkt kurdan çevrilir, mesela asgari ücret 300 euro olur ama 1 liralık su 1 euro olur" diye ekliyorlar. "almanya'da mark'tan euro'ya geçerken öyle oldu, millet süründü" diyorlar. ulan 1 liralık su neden 1 euro olsun? maliyeti mi artacak suyun? ikea'dan alacağın mobilya 2000 liradan, 2000 euro'ya mı çevrilecek?

    yıllardır fakirleşmekten götümüz düşmüş zaten, bence euro'ya geçip bu işkenceden kurtulmalıyız. bu gidişle mesela yıllar sonra asgari ücret 10 bin lira olsa, yine 300 euro civarı edecek. ee ben ne anladım bu işten amk? ama para birimimiz euro olsa ve asgari ücrete her sene 20 euro zam yapsan, 10 sene sonra 300 euro'luk asgari ücret olur sana 500 euro.

    gerçi biz euro'ya geçersek onu da batırırız, 1 dolar 7 euro olur.*

  • 45. yeni tanışılan insanlara kendini anlatmak

    20lerde hevesle yapılan, 30larda mecbur kaldıkça yapılan davranıştır.

  • 46. erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular

    biyoloji defteriniz kareli miydi çizgili mi?

  • 47. ayakkabı için annesini merdivenden iten kız

    olayın aslını bilmiyoruz. annenin iyi bir anne olup olmadığını bilmiyoruz. kız ile annenin ilişkisini bilmiyoruz.

    ben kızın abisiyim eniştesiyim diye insanlar çıkıyor bir şeyler söylüyorlar, onların kimler olduğunu bilmiyoruz. bilmiyoruz... bu kadar şeyi bilmezken nasıl bu kadar gaza gelebiliyorsunuz arkadaşlar?

  • 48. tantuni siparişinde 1 ile 2 arasında kalınan an

    1.'yi bitirdikten sonra 2. sipariş verilirse aradaki bekleme süresi mideyi kötü yapar, doygunluk hissi verir 2.'den keyif alamazsın.
    fakat 1. tantuninin yarısında 2. sipariş verilirse peş peşe ikisi de gömülür, mükemmel bir haz alınır.

  • 49. galatasaray'ın trabzonspor'u uefa'ya gammazlaması

    trabzonspor her işini doğru ve düzgün yaparken, uefa gibi saf bir oluşumun hiçbir şeyden haberi yokken galatasaray'ın araya girmesiyle patlak veren hadise.

    galatasaray diye diye kafayı yediler.

  • 50. ekrem imamoğlu

    istanbul'u hizmetle tanıştırmış chp'li büyükşehir belediye başkanı. abudik gubidik akp dizilerinin, yandaş anılan terör medyasının ve islami vakıfların belediye üzerinden milleti söğüşleme oyunlarına son vermesiyle ayrıca gönüllerde taht kurmuştur. bütün gün buradan iftira başlığı açan akp troll'leri ne yapsalar boş.