oğuzhan özyakup yanlış pas atınca bile o maçın başlığının altına gelip "oğuzhan 150 milyon amk" yazarak aklı sıra dalga geçmeye çalışan yavşaklar kendi takımlarının taşak oğlanına döndüğü maçta "tinercilere noluyor amk" yazmış.
ananın amı oluyor kardeş.
tanım: akhisar'ın şampiyonlar ligi fatihini hunharca sikerttiği maç.
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. 23 eylül 2018 akhisar belediye galatasaray maçı
-
2. en son gerçekten mutlu hissedilen an
eylül ayının başlarıydı, saat gece üç mü dört mü tam hatırlamıyorum, yakın bir aile dostumuzun düğününden dönüyoruz, havada nasıl yağmur ama, bardaktan boşanırcasına derler ya, öyle yağıyor. yokuş aşağı bir sokaktan bulunduğumuz eve doğru geçeceğiz, bizle beraber, yanımızda yürüyen birkaç kişi daha var, biz aşağıya doğru inerken, hemen benim yanımda, içlerinden birinin ayağı kayıp yere düştü, başını yere vurdu, bayıldı. saat gece üç, havada sırılsıklam yağmur. kadın yerde baygın bir şekilde yatıyor, ben ne yapacağımı bilmeden telaşlı bir şekilde hızlı hızlı düşünürken, şans mıdır bilinmez bir taksi geçti yanımızdan. durdurduk, kucakladım hemen ve doğru hastahanenin yolunu tuttuk.
biz hastahaneye geldiğimizde, kapıda bizi bir sedye bekliyordu, haber verilmişti önceden, aldılar hemen sedyeye, tomografi odasına doğru yol almaya başladık, üstüm sırılsıklam, yanımdakileri tanımıyorum bile, sadece yürüyorum. tomografi çekildi, yakınları kötü bir şey olmasın diye dua ederken içlerinden bir yandan da gözyaşlarına hakim olamıyorlardı. allah’tan kötü bir şeyi yoktu, geçici hafıza kaybı yaşamıştı sadece, düzelecekti, taburcu edildiler aynı gün.
bana etmedikleri teşekkür şekli kalmadı, bunlara gerek olmadığını, benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapacağını söyledim. helalleştik, sarıldık hatta. onlar evlerinin yolunu tutarken, ben sırılsıklam bir şekilde kantinin yolunu tuttum, içerisi soğuktu, sıcak bir şeyler o an bana iyi gelebilirdi, gelmişti de. kantinden bir bardak çayımı aldıktan sonra bulduğum ilk boş yere oturdum.
yaklaşık üç dört dakika sonra, biri geldi yanıma, üzerinde yeşil bir hırkası vardı, dağınık saçları ve uykulu gözleri. bir hastahanenin ortasında göz altları mosmor olacak şekilde uyanık kalmaya çalışmak, uyumamak, uyumak istememek, o duvarların arkasında insanın hayat damarlarından birinin olduğunu kaybetmenin korkusuyla beklemekten başka hiçbir şeyi olmadığını da bilmek demek aslında.
adını söyledi bana, bir de üzerime hırkasını bıraktı. saat sabahın beşi, ikimizin elinde de karton kutudan bir bardak çay, benimki biraz soğumuş, önce o anlattı, neden burada olduğunu, hastahane duvarlarının insanı nasıl erittiğinden bahsetti. kardeşinin onu güçlü görmeyi istediğini de. lösemi hastası bir kardeşi varmış, yaklaşık dört buçuk aydır da hastahanede bir mucizenin onu iyileştireceği anı bekliyormuş, bir kez daha beynimden vurulmuşa dönmüştüm. verilen ilaçlar yüzünden kardeşinin kan değerlerinin iyice düştüğünü, onu halsiz görmek kalbe saplanan bir bıçaktan daha çok acıttığını, bağışıklık sisteminin de neredeyse çalışmayacak şekilde çöktüğünü anlatırken soğumaya başlamış çayından bir yudum almak istedi, sonra vazgeçti, elini cebine götürdü, cebinden yarısı kırılmış sigarasını çıkardı, içmeye dermanı yoktu ancak zihnindekileri bir nebze de olsa dindirebilmenin yolu buradan geçiyordu, yaktı sigarasını. dumanını içine çekerken kapattı gözlerini, bu, vücuda enjekte edilen bir panzehirle aynıydı.
saat sabahın sekizi olmuştu ve sanki biz birbirimizi yıllardır tanıyormuşuz gibi davranıyorduk, ya da gerçekten de öyleydi, sadece biz birbirimizi görene kadar bunun farkında değildik, bilemiyorum. saat on’da işe gitmem gerekiyordu ancak ben telefonumu kapatmayı seçtim, bu kafayla ne işe gidebilirdim, ne de başka bir şey, kapattım telefonu. o günü üzerime bırakılan bir hırkanın sıcaklığını hissettiğim kişinin yanında geçirdim. günlerdir uyumamıştı, ben buradayken uyuyabileceğini, herhangi bir aksilikte de onu direk uyandıracağımı söyledim, ilk başta istemedi, ancak o kadar yorgundu ki, kendi de dayanamadı. uyudu.
uyandığında, saat gece yarısına yaklaşıyordu, benim için gitme vaktiydi. vedalaştık, bana, vedalardan hoşlanmadığını ve beni yeniden görmek istediğini söyledi, birbirimize numaralarımızı verdik, sarıldı bana, hırkası da üzerimde kalmıştı, ayrıldım oradan.
ailesini yaklaşık iki sene önce bir trafik kazasında kaybettiği için kardeşine ondan başka bakacak hiç kimse yoktu, ben de fırsat bulduğum her an onunla ilgilenmeye başladım, boş vakitlerimde hastahanenin duvarları bizim kalemizdi artık, beni kardeşiyle tanıştırmıştı, beni görünce gülümsemişti, o kadar mutlu olmuştum ki, ona, kardan bir kar küresi almıştım, hediyesini görünce daha da mutlu olmuştu, o an o mutluluğu hiçbir şeye değişmezdim.
biz beraber vakit geçirmeye başladıktan sonra, kardeşinin tedavi süreci de iyiye gidiyordu, tedavi sonuç veriyordu şükürler olsun, bir gün kardeşinin doğum günü yaklaşıyordu, ondan habersiz bir organizasyon ayarlamıştım, doktorlar da sağ olsun çok yormamak şartıyla izin vermişlerdi. ablası onu gezdirmeye çıkardığı sırada ben doktorlarla beraber odayı süsledim, balonlar, konfetiler, palyaço, pamuk şekeri ve bir sürü jelibon! çok güzel olmuştu, işin garibi, ablasının da bu sürprizden haberi yoktu. odaya yaklaştıklarında kalbim heyecandan pır pır atmaya başlamıştı, sevmezse diye de korkmuyor değildim, kapıyı açtıklarında gözlerinin parıltısını görmeliydiniz! o kadar güzeldi ki. bu an için bir ömür feda edilebilirdi, ikisi de inanılmaz mutlu olmuştu, koşarak bana sarılmıştı, ağlamamak için zor tutmuştum kendimi, çok özel bir andı benim için.
bu böyle yaklaşık bir buçuk sene devam etti, her fırsat bulduğumda gittim, her seferinde elimde farklı bir hediye, sevebileceği farklı bir şey ile gittim, bir buçuk senenin sonunda da yendi kanseri. kanseri yendiğini öğrendiğinde gözyaşlarına hakim olamamıştı, gözyaşlarıma hakim olamadım, önce ablasına sarıldı, sonra geldi bana sarıldı, nasıl ağlıyoruz ama sevinçten ikimiz de, sonra ablası geldi üçümüz birlikte sarıldık, kazanmıştık.
hiç beklemediğiniz anda bir insana umut olabileceğinizi bilin, hiç tanımadığım bir insanın tomografisini öğrenmek için beklediğim o hastahanede bir kardeş kazanacağımı, bir insana umut olacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. gerçi o da çok güçlü bir çocuktu, o bu kadar güçlü olmasaydı belki de bunların hiç biri olmayacaktı ama siz yine de hiç beklemediğiniz anda hayatınızda gerçekleşmeyi bekleyen mucizeler olduğunu unutmayın.
hayat bir çocuğun gülümsemesinde saklı. gülümseyin ve gülümsetin. -
3. erdoğan'ın bilim insanları yurda dönsün çağrısı
burada çocuğuma düzgün eğitim veriyorlar. trafik düzgün, insanlar eğitimli. yaşam tarzıma karışmayı bırak dikkat dahi etmiyorlar. geri zekali kararlar alip bedelini bana ödetmiyorlar. benden para alıp kiliselere vermiyorlar, beni kandırmayı düşünen esnafın götünden kan aliyorlar. adalet çalışıyor. tüketici hakları olması gerektiği gibi. maaşım gün geçtikçe değerini kaybetmiyor. bana bunları sağlayabilecek misin teyyo? sağlayamadığın için buradayım.
bunlar eski turkiyede vardı. en azından umudumuz vardı. sen bunları çaldın. buraya gelince ilk lotto oynadim biliyor musun? çünkü turkiyede milli piyango önce fetoculara peşkeş çekildi sonra kendiniz çöreklendiniz. koskoca bir ulusun umutlarını çaldınız.
yazabilecegim sayfalar dolusu problem var. sen çözmek istemedin, bırak çözmeyi, büyük kısmını kendin yarattın. türk halkı senden kurtulmadıkça geri dönmeyeceğim. -
4. but you don't look turkish
harbiden bunu duyan bazı türkler yabancı tarafa teşekkür ediyor. siz nasıl ezik karakterli insanlarsınız ya.
-
5. 23 eylül 2018 tavuğa gelen büyük güncelleme
ne yani kriz mi var demek istiyorsunuz?
-
6. itü'lülerden çok konuşulacak dans videosu
sikimsonik entel bir video. fazla duyardan zehirlendim, kusuyorum şuan.
-
7. güvenilir erkek bulmanın çok zor olması
güvenilirden ziyade sen şuna paralı+arabalı+tek yaşayan+her istediğimde yanımda olcak ama ben istemediğimde darlamayacak+bana ilgi alaka gösterip hediyelere boğacak+benim ve ailemin sorunlarıyla ilgilencek, kendi sorunlarını bana yansıtmayacak+giyimime kuşamıma karışmayacak bana salyalarla bakanları sineye çekip o başka kimseye yan gözle bakmayacak+ben istediğim an tek mesajla ayrılma hakkına sahipken o asla kafasına göre basıp gidemeyecek vs vs. de. anlayalım. aynen kardeşim güvenilir erkek yok, aynen.
-
8. pazar sabahı erken kalkmak için bir neden
bahçeşehir'den sarıyer'e arkadaşın evine, kahvaltıya gitmek. gitmeden evvel duş almak, kahve içmek.
araba yok,
1,5 saatlik otobüs
25 dakikalık metro
30 dakikalık otobüs yolculuğu var önümde.
yanıma ekmek ve su alayım. -
9. üretim ekonomisine geçmeliyiz goygoyu
bu başlığı açan zihniyetin benzerleri 1950’lerde ülkeyi nato’nun kucağına oturtmuş, yayınladıkları raporlarla da türkiye’nin atatürk döneminde tüm alt yapıları bitirilerek temelleri atılan ve programlaması yapılan ağır sanayi hamlelerinden vazgeçmesini, zaten bunları sam amcanın ürettiğini ve bize uygun fiyatla vereceğini, sadece tarım yapmamızı “tavsiye” etmiş, uçak, kamyonet gibi ağır sanayi fabrikalarımızı dönemin iktidarına rüşvetler vererek kapattırmışlar hatta bununla da yetinmeyip eğitim sistemimizi de “dinsiz, komunist nesiller yetiştiriyor” gerekçesiyle de kafalarına göre değiştirmişlerdi. kuracağın fabrikayı illa klasik memuriyet mantığıyla işleteceksin diye allah’ın yazılı emri mi var. başına bir tane deneyimli ceo ata, siyaseti bulaştırma, tıkır tıkır işlesin. dışarıdan ithal ettiğimiz katma değeri yüksek tüm ürünleri üretecek mühendisimiz de var teknolojimiz de var sadece bunu yapacak siyasi irademiz yok!
-
10. abdi ibrahim personelinin nezih barut videosu
adamcağızın orgy konseptli pornosu çıksaydı bu kadar rezil olmazdı. düşünsene senin yüz milyonlarca lira ciro yapan şirketin var. eleman seçerken kılı kırk yarıp en iyi okullarda okuyanını, en az 2 dil bilen, şu kadar yıl deneyimli falan fıstık diye işe alıyorsun. bi gün bi bakıyorsun hepsi salak.
-
11. babayla telefonda konuşma süresi
1 dakikanın asla üstüne çıkamadık. söyleyeceğini söyler ve kapatır. türk ataerkil aile yapısı sanırım bunu gelenekselleştirdi.
özür editi: ister istemez babası vefat etmiş olanları üzdüğüm için özür dilerim. -
12. acaba kaç tanemiz at biniyor
bilal erdoğan açıklamasıdır
kaynak "biz at üzerinde destanlar yazmış bir ecdadın torunlarıyız, acaba kaç tanemiz at biniyor" ahahaha
yahu evladım bilerek mi yapıyorsun bunu, yoksa gerçekten sende bir sıkıntı mı var anlamak mümkün değil. erdoğanın bu haberi izlerkenki yüz ifadesini hayal bile edemiyorum adsfsfsadasd -
13. matematiğim kötü çünkü öğretmenlerim berbattı
kesinlikle katıldığım önerme.
-
14. başını örtmeyen kadının mezarda domuza dönüşmesi
insanın mezara koyulunca domuza dönüşmesine onay verip de, milyonlarca yılda meydana gelen * evrime rerörö diyen din adamlarınca anlatılan korkunçlu masal.
-
15. bir paket prezervatifin 50 lira olması
son 10 yildir sevismedigim icin beni ilgilendirmeyen hadise.
-
16. 22 eylül 2018 uber rezaleti
taksici oraya gidemem diyince --> orospu çocuğu taksici
uber oraya gidemem diyince --> adam zorunlu değil tabi ki ne rezaleti
ilkeli ekşicilerin beğenmediği rezalet. lan olm anlamadığım sizin taksicilerden nefret etmenizin sebebi kısa mesafe götürmemesi, trafik sebebiyle gitmemesi, iyi hizmet vermemesi değil mi hepsi var işte. rezalet gibi rezalet. -
17. kadın pilotla uçmayı red hakkı
bugün kadınlar biraz eksik insanlar diyen insanımsı yarın öbür gün...
neyse devam edip yoksun köpeklere daha fazla prim kazandıramayacağım. engelle geç -
18. rize'de kesilen iki asırlık ağaç
rizeden adam mı çıkar diyerek normal karşıladığım olay
-
19. sözlükçülerin instagram sayfaları
sozlukte dalga gecilen kisi tiplerinin aciga ciktigi baslik.
begenilmek isteyen kezban- check
seri köz getir karşim- check
gitarli poz veren keko- check
bmw paylasan kiro- check -
20. ekşi itiraf
baba oluyorum sözlük. benim bir kızım olacak. acayip birşey. ne hissettiğimi bile kelimelere dökemiyorum. içim bir garip.
:) -
21. psikiyatrik hastalıkların esas sebebi
"medeniyetin bedeli nevrozdur."
-sigmund freud -
22. çirkin erkeklere tavsiyeler
çirkin bir erkek olarak karakter önemli diyen yazar canlılara kocaman bir hassiktir diyorum. kaç kişinin karakterini analiz ettiniz de bir ilişkiye başladınız? o çok iyisin ama seninle olmaz dediklerinizden biri de benim bu arada. bu nedenle kimseyi kandırmayın. çirkinlerin bu dünyada sevilmeye hakkı yok.
-
23. sevgiliyle ortak kitap okuyup tartışmak
ben buldum, sadece kitap değil film, müzik, politika...
baktım muhabbetin sonu gelmeyecek evlenmeye karar verdik, şimdi nice geceleri bu güzel paylaşımlarla sabah ediyoruz. -
24. baban ne iş yapıyor diye soran ilkokul öğretmeni
8000 nüfuslu bir kasabada doğdum ve ilkokulu orada okudum. o zamanlar ilkokul 5'te anadolu lisesi sınavlarına giriliyordu.
sınava girdim ve bağlı oldığumuz ilin anadolu lisesini iyi bir dereceyle kazandım. hazırlığı burada okuduktan sonra babam, daha iyi şartlarda okuyalım ve vizyonumuz gelişsin diye büyük bir şehire taşınma kararı aldı. devlet memuru olduğu için tayin istedi ve ankara'ya taşındık.
benim puanım ankara'nın o dönem en iyi anadolu lisesine yetiyordu ve nakilimi yaptılar.
okulun ilk günüydü, orta 1.
sınıftakiler zaten geçen sene tanışıp kaynaşmış, çoğu maddi yönden iyi aile çocukları. ben ve benim gibi iki şehir dışından gelen çocuk, afallamış ve utangaç şekilde arkalarda oturuyoruz. biraz sohbet ettik. ikisi de benim gibi uzak diyarların ilçelerinden gelmiş.
ilk ders ingilizce.
sınıfa kısa saçlı, şık giyimli, ismi deniz olan çok hoş bir kadın öğretmen geldi.
"good morning" dedi ve nerden bizim haberimizi aldıysa direk şu soruyu sordu;
"sınıfa yeni gelenler kimler?"
biz arkadaki üç tırsak çocuk el kaldırdık. öğretmen bizi yanına çağırdı ve aynen şunları söyledi fısıldayarak masasının başında;
"çocuklar burası çok zor bir okul. nasıl girdiniz bu okula, tanıdığınız mı vardı bilemem ama taşradan gelenler için çok zor bir eğitim veriyoruz biz. özellikle ben, kolay bir öğretmen değilim. zorlanırsanız ailenize söyleyin okulunuzu değiştirsinler."
bu sözleri asla unutamam. hayatımda hiç bu kadar aşağılanmış hissetmemiştim. aileme bunları söylemedim bile. o kadar utamıştım.
zaman geçti. başka bir gün konu nasıl geldiyse aynı öğretmen babamın mesleğini sordu alaycı bir tavırla.
"doktor" dedim.
3 saniye önceki aşağılayıcı tavrı kaybolmuştu. sesi daha incelerek tekrar sordu;
- ne doktoru?
- genel cerrah !
- neden daha önce söylemedin oğlum..
ulan seni orospu..
seni kalitesiz fahişe..!!!
niye söyliyim ulan?
babamın mesleğinden sana ne mahalle dilberi..
taşraymış.. taşra senin götüne girsin dalyarak!
keşke şu anki aklım olsaydı o gün.. bu karıya hakettiği cevabı vermemiş olmak en büyük pişmanlıklarımdandır. -
25. 2018'de memura toplam %20.8 zam yapılacak olması
temmuz 2018 de maaşıma almış olduğum zam 720 tl.
bu ay vergi dilimiyle kesilen para temmuz 2018 maaşıma göre 750 tl.
yani devlet temmuzda aldığın zammı bir ay sonra vergi dilimi adı altında senden geri alıyor.
bu demektir ki sadece ocak zammına bakın.
ikinci altı ay zammı diye bir şey yok.! -
26. türkiye'nin en büyük takımının beşiktaş olması
(bkz: tamam siktir git)
-
27. 2018 ekonomik krizi
fiyat karşılaştırmalarında alım gücünü baz alarak yapılan tartışmalar kabak tadı vermeye başladı. ekmeğin, sütün geçmişini bugünle karşılaştırarak birbirimize giriyoruz. asıl konudan uzaklaşıyoruz.
sorulması gereken sorular şu; muhalifler ya da hükümet yanlıları bunu anlamalı.
1: şu an doların düşmesi için bir sebep var mı?
2: bu ülkenin 2002 senesinden başlayarak bir üretim ekonomisine dönüşmesi için uzun vadeli plan yapıldı mı? yapıldıysa neden başarısız olduk? yapılmadı ise sebebi ne idi?
3: bir dönem herkesin ballandıra ballandıra televizyonlarda anlattığı, hükümetin icraatı olarak görülen "sıcak para"nın ülkeye girmesi, ülkeye uzun vadede kazandırdı mı, kaybettirdi mi? bu sıcak para bizim kara kaşımıza mı geldi? araplar bize hayran mı?
4: ülkenin bu kadar imama mı ihtiyacı vardı da imam hatip okulları inanılmaz arttı? imamların ülkeye getirisi nedir? muhafazakarlık konusuna bir şey diyemem ama islam dininde bir köye 2 cami yapmak israftan sayılmaz mı?
5: ülkede bu kadar müslüman ve muhafazakar varken, neden avrupa kilisesinin uyguladığı bağış sistemine geçilmiyor? ibadethanelerin %100 masrafını devlet karşılamak zorunda mı?
6: beyin göçünün nedenleri nedir? beyin göçü ile ülkesinden gidenler gerçekten vatan haini mi? yoksa ülkemizde liyakat rafa mı kalktı? çalışanlara siyasal ve dini baskı yok mu? yolsuzluk yok mu?
7: "kar etmediği" için kapatılan ya da özelleştirilen devlet fabrikaları, bağımsızlığımız için önemli değil miydi? kağıt fabrikasını özelleştirmek kısa vadede kar getirse bile uzun vadede batırıldığında bizi dışa bağımlı hale getirmedi mi?
8: devlet, bazı durumlarda ve bazı ürünlerde halkın menfaatini ve kendi bağımsızlığını düşünerek, zararına da olsa önemli fabrikalarını yabancılara satmama yoluna gidemez mi?
9: "devlet kurumlarında bir işi on kişi yapıyordu, devlet zarar ediyordu" demek, devletin denetim zayıflığının göstergesi değil midir?
10: devlet büyüklerimizin ve hükümetin "bazı" giderleri, muhafazakarlık çizgisindeki bir parti liderliğine yakışıyor mu? gösteriş ve savurganlık ne zaman bizim kültürümüz oldu?
11: vatanını gerçekten seven insanlar, devleti bedava para dağıtan yer olarak mı görürler?
12: mültecilere yönelik bir yol haritası yapıldı mı?
13: matematik ile savaşamazsınız. ülkenin ekonomisi dallı budaklıdır. marketteki ücretler krizin nedeni değil sonucudur. ülke sadece ithalat-ihracat ile bütçesini ayarlamıyor. tahvilleri alanlara ödenen her faiz, yabancı bankalara olan her borç, borsamıza (kara kaşımıza kara gözümüze girmiyorlar) giren her yabancı şirketin yaptığı kâr, yabancıların aldığı her toprak - gayrimenkul, kaçan her beyin, eğitilemeyen her potansiyel mühendis, yapılan tüm fuzuli harcamalar, basılan her ekstra banknot, yabancılara yaptırılan tüm ihaleler ve bu ihalelerin sonunda imzalanan dolar cinsinden kâr garanti sözleşmeleri bu ülkeye uzun vadede inanılmaz zarar ettiriyor.
14: hedefini karşılayamayan yurtiçi-yurtdışı ihale şirketlerine ödenen dolar cinsinden para neden hala revizyona gitmedi?
daha yazacaktım uykum geldi. bunların cevabını oturup rasyonel olarak konuşmamız gerekli. kemer sıkmak bir devletin acizliğini göstermez, disiplinini gösterir. bu iş birbirimize bok atarak kendimizi aklamakla alakalı değil artık. sorgulamayan insanlar için kriz yok zaten. bu dediklerimi es geçebilirler. ama eminim, vatan sevgisi, aileden gelen muhafazakarlık, adına ne derseniz artık, ak parti'ye oy veren ve hala sorgulayabilen insanlar mevcut. lütfen sorgulayalım. analiz edelim. tek bir haber kanalına ya da birinin yorumuna bakmakla yetinmeyelim. objektif veriler artık internet sayesinde elimizin altında.
"dış mihrak" olayı kısmen doğru, fakat atlanılan nokta şu: amerika'yı seven ülke sayısı bir elin parmağı kadardır fakat adamları sevmeyen 100 küsür ülke olsa bile amerika'nın umrunda değil. suçu onlara atmasını gerektirecek bir ekonomileri de yok. özetle ekonomist ve eğitimci özgür demirtaş'ın da dediği gibi bu dünyada "dış mihrak" tükenmez.
güney kore'nin hiç iç ekonomik dengelerinin ya da üretim ekonomisine geçememe (!) nin sorumlusu olarak kuzey kore'yi suçladığını gördünüz mü?
norveç'in rusya'yı suçladığını duydunuz mu? bu insanların en büyük korkuları devasa büyüklükte ve son derece tehlikeli komşuları.
o halde suçu ona buna atıp vakit kaybedeceğimiz yerde kazmamızı küreğimizi alıp sağlam bir ekonomi yaratmamız için şu saniyeden itibaren toprağı işlemeye başlamalıyız.
o dış mihrak dediğiniz insanlar şu an dışarıdan ülkenin iki kutbunun birbirini yemelerini zevkle izliyorlardır.
edit: @usulca uyardi devlet cami yaptirmiyormus. restoresinde bile ucret odemiyormus, ogrenmis oldum bilmiyordum. ama diyanetin butcesi yine de diger kalemlere gore cok fazla. -
28. çavuşoğlu'nun venezüella'yı kardeş ilan etmesi
"bugünkü toplantılarda gördüm ki iki ülke arasında kardeşlik ilişkileri var ve içinden geçtiğimiz zor günlerde dayanışmamızı daha da artıracağız. biz her şartta venezuela devletinin ve halkının yanında olacağız." diye konuştu.
haber
kendi halkına fare yedirten, kan kusturan bir diktatör ile kardeşlik mi kurdu türkiye cumhuriyeti?
hiç mi vicdanınız sızlamıyor? venezüela halkı fare yiyor ulan fare. açlıktan kırılmış. bu maduro denen adam halkı bu haldeyken nusret'e gelip lüks yiyeceklerle besleniyor.
bu açıkça bir katili, bir teröristi desteklemektir. yazıklar olsun halkını düşünmeyip kendi midesini düşünenlere. kimleri destek, kimleri kardeş yapıyoruz kendimize? diyecek tüm sözler burada tıkanıyor. -
29. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı
oha 12yi beklemişler yalnız
-
30. tavuk yiyip içki içerken hancının kızıyla oynaşmak
sonra içeri köpekli bir adam gelip götümüzden kan alıyor.
-
31. 24 eylül 2018 fenerbahçe beşiktaş maçı
gene amigo mesajları. yok tiner, yok cocu. boş. adam gibi yorumlayan yok. şu maç vodafone’da oynansa bjk beş atar. (fb liyim) ama kadıköy olunca işler değişiyor malumunuz. fb yenilirse ki hiç sanmıyorum; cocu gider. bjk de forvet sorunu var. oğuzhan derbilerde yokları oynuyor. orta saha 6 aydır maç yapmayan atiba ve tolga’ya emanet. medel de yok. bu maçı orta sahayı basan alacak. ki topal jailson kapatır orayı. q7 kırmızı yiyebilir. fener ilk 20 dakika şok presle boğabilir. farklı bir fener galibiyeti çıkarsa kimse şaşırmasın.
edit 1 : gs şayet yenseydi fb yi daha şanslı görürdüm. çünkü fark 9 olacaktı. ama şimdi yenilse de fark 6 olur ama bjk yle 7. yani kopma olmaz ama yenilirse psikolojik olarak havlu atacak takım. o yüzden fb kaybetmeyecek. -
32. beyaz show'dan akılda kalanlar
tarkan bu programa hiç çıkmamıştır.
-
33. 1999'da çekilen lord of the rings ekibi fotoğrafı
çarşıya çıkmış er gibi duran legolas içeren fotoğraf.
-
34. türkiye'deki ağaçlarda sincap gezmemesi
şehir içinde gördüm yazanlar var. sanırım hepimiz aynı şehirde olduğumuz için belirtmiyor şehrin adını. siz de mi bayburt'tasınız bizim gibi len?
-
35. ciddi ciddi aşure seven insan
ben :(
aşırı seviyorum hem de.
nebahat teyze yapardı her sene ama bu sene henüz bi koku gelmedi maalesef :(
umudumu yitirmek üzereyim :( -
36. 22 eylül 2018 joshua povetkin maçı
adam kazandı *
-
37. söylenmesi zevk veren ingilizce kelimeler
(bkz: congratulations) söyleyebildiğim zamanlar çok keyif alıyorum
-
38. öğrenci evinde kesinlikle olan 3 item
-kullanılmayan gitar
-kapıyı tutsun diye konulan dambıl
-okunmayan olasılıksız kitabı
edit: tepkileri görünce stun yedim, alayınıza fireball hadi yallah.
edit2:item yazdığım için tdk çöktü ve ingilizce bildiğimi belli etmek istedim. bilirsiniz böyle biriyimdir, yaparım.
@oluzaman isimli arkadaştan mevzuyu kanıtlayan başarılı bir çalışma
1
2
3
(bkz: buda mı gol değil hakim bey) -
39. fatih terim
kendisinin güncel futbolu takip etmediği gibi saçma yorumların hedefi olan teknik direktör. bir hoca, türkiye ligi bile olsa 1996-2018 (22 yılda futbol, bizim ligde bile, oldukça değişti) yılları arasında 9 sezon takım çalıştırıp 7 kere şampiyon oluyorsa kendisi hakkında böyle iddialarda bulunamazsınız. mourinho ve wenger gibi elit hocalar bile günümüz futbol trendlerini yakalayamadıkları için eleştirildiler/eleştiriliyorlar.
bunu hocanın onay verdiği transferlere bakarak bile anlayabiliriz, nagatomo, onyekuru, ndiaye, emre akbaba, ömer bayram, bazılarının teknik kapasitesi sınırlı olsa bile hepsi çabuk oyuncular. aralarında hantal adam yok. zaten maicon, feghouli ve zaman zaman mariano'nun kesik yemesinden hocanın kafasında nasıl bir takım olduğunu anlayabilirsiniz. küçük çaplı bir liverpool yaratma peşinde, fizik kapasitesi yüksek önde basabilen bir takım, atletik bekler, ayağı düzgün ve önde oynayabilen savunma tandemi, hem topla hem pasla ileri taşıyan orta saha, skorer ve adam eksiltebilen kanatlar ve hücum presi başlatan ve top servis edebilen bir merkez santrafor. galatasaray geleneklerine ve bütçesine en uygun model de bu zira bu imkanlarla man. city veya barça gibi oynamak mümkün değil. -
40. yolcuyu kaldırıp yerine oturan thy müdürü
thy müdürü değildir, yönetim kurulu başkanıdır; yönetim kurulu üyeleri genel müdürün üstüdür, bu adam da hepsinin başkanıdır.
olay ise tam anlamıyla rezalettir, skandaldır, yazıktır...
thy’ye yazıktır, türkiye insanına yazıktır...
be allah’ın cahili; bin o uçağa neşeli neşeli, herkese tek tek meraba de, kendini tanıt, memnun musunuz de, yaşlıların elini öp, al bi bebek kucağına ailesiyle fotoğraf çekil, insanlarla sohbet et, herkes sana hayran hayran baksın, sonra git kokpitte uç, git kabin amirinin yanında takıl onların da dertlerini dinle... ondan sonra dünyanın en mutlu insanı ol, hatta cemi cümle senin bu hareketlerini çekip onları sosyal medyada paylaşsın, ismin duyulsun ulan say say bitmiyor adamın yapabileceği iyilikler güzellikler...
işte böyle bir adam olmak var, bi de yeni türkiye torpillisi olup böyle rezil rüsva olmak var.
sen koskoca thy’nin en yetkili kişisisin. thy demek, dünyanın en büyük ve en iyi havayolları listelerinin hemen hemen tümünde en üst sıralarda olan, her anlamda dünyanın en iyi havayollarından biri demek.
vizyonsuzluğa, kokuşmuşluğa, köylülüğe bakar mısınız... böylesini muhtar yapsa rezalet olur, thy yönetim kurulu başkanı yapıyor.
torpille mi geldin, yalakalıkla mı geldin nasıl geldin bilmiyorum, bu beyinde bir insanın bu makamlara gelmesi gözümde pek mümkün görünmüyor, seni o koltuğa getiren allah’ından bulsun.
belki de şu tipte bi adamın bunu yaptığına şaşırmak hata: fotoğrafı
şu tipe bakkal emanet etmezsin, adama thy’yi
vermişler... -
41. erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular
ne diyor bu dalyaraklar?
-
42. ajda pekkan'ın bikinili pozu
ulan photoshop olsa nolur? kadın 72 yaşında. anneannize bikini giydirip photoshop'layın bakalım ne çıkacak ortaya.
tanım: yaşına göre muhteşem bir vücuda sahip teyzenin pozudur. -
43. türklerin ermenilerin önünde diz çökeceği gün
bahse konu ülke konya'dan küçük
-
44. beşiktaşlıyım demenin alternatif yolları
biz bu formayla uefa’da ceyrek final oynadik.
aklima geldikce guluyorum ya ne buyuk basari * -
45. erkeklerin çok güzel kıza yaklaşamaması
istanbul üniversitesi'ne başladığım senenin başlarında mecidiyeköy'den okula gitmek için metroya biner, o zamanlar arka kapıyı bilmediğim için okula büyük kapıdan girer çıkardım, dolayısıyla metrodan indikten sonra okula gitmek için beyazıt meydanı'ndan geçmem gerekirdi.
bir gün yine okula gitmek için metroya bindim ve metroda gerçekten ama gerçekten güzel bir kız gördüm. metrodan indikten sonra kız yanıma gelip "pardon beyazıt meydanı'na nasıl gidebilirim?" diye sordu. ben de kıza bakıp dedim ki
"bilmiyorum." -
46. 1.70'lik kocasına dağ gibi kocam gitti diyen kadın
dul kadın peşinde koşan piçlere dert olmuştur.
(bkz: allah bir boy vermiş gerisini koyvermiş)
(bkz: boy dediğin kavakta da var ama en değersiz ağaç)
dağ, insanoğlunun sel, deprem, savaş gibi acil durumlarda sığındığı, muharebede sırtını yasladığı olgudur.
hayat arkadaşını kaybetmiş kadınları "sikilecek kadın" olarak gören sapık şerefsizler anlamazlar.
yahu bu tiplere nefes alma hakkı bile fazla. bunlar cenaze evinde kimi siksem diye düşünen tipler. ne diyeyim. seninle aynı gezegende yaşadığım için utanıyorum.
inşallah baban ölür ne diyim
edit: senin yapacağın ironinin a.ına koyayım -
47. volkswagen golf
c sınıfını vw yaratmış, öncesinde mercedes bemeve falan sadece sedan üretim yapıyormuş c sınıfı üretmiyormuş ama vw iyi ki varmış da sedanı bırakıp c sınıfı üretmişler asdggfsdgd
şunu yazan adamın arabalar hakkında üstelik gayet kendinden emin ve keskin bir dille yorum yapabildiği bir yer burası. ölene kadar burdayım -
48. sözlükte güzel kız olmaması
çok eski zamanlarda ayna ilk icat olduğunda; şehre inen bir erzurumlu aynayı şaşkınlıkla incelemiş. aynadaki yansımasını vakitsizce kaybettiği kardeşine benzetmiş... hiç düşünmeden bir ayna alıp eve getirmiş. evine döndüğünde yatağına oturmuş; "vay benim gardaşım. kaderde seni tekrar görmek de varmış." deyip, aynaya sarılıp uyumuş.
adam uyurken karısı gelmiş. "hele benim herif neye sarıliir?" deyip aynaya bakmış. kadın da aynada kendini görmüş. doğru kaynanasının yanına koşmuş. "ana bak, oğlun şeerde başka bir karı bulmuş! resmine sarılıp da uyiir." kaynana demiş; "ne diirsin gelin? ver bakiim şunu!" kaynana almış, aynaya bakmış...
"vış! bu ne?" demiş, "bulduğu karı da anam yaşında var. bi şeye de benzemiir. sen gel bakiim benle...".
gelini de kaptığı gibi... doğruca muhtarın yanına gitmişler.
"muhtar efendi benim oğlan şeerden bi karı bulmuş. karısına da resmini getirmiş. karı desen, bi şeye de benzemiir"
muhtar demiş; "ne karısıymış verin bakiim resmini?" kaynana aynayı vermiş muhtara. muhtar aynaya bakmış bakmış:
"e bu resimdeki karıya hiç benzemiir. benzese benzese hıyara benziiir!!!"
işin özü herkese bir ayna lazım! -
49. 100 milyon tl ile kaçan banka müdürü
aklıma sülün osman'ı getiren olay.
"benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. on tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. kuyumcunun kapısındayız. ve dükkân kapalı. karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın... adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. o arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri, ben de kayboluyorum ortalıktan. adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım diye karakola gidiyor. ben aranıyorum. demiyorlar ki ona be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı diye. gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım." -
50. emre akbaba
şöyle yıldız böyle yıldız yürüyedur çocuk diyordunuz erken başladınız saydırmaya puaagha