Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 2 mayıs 2018 büyük muhalefet ittifakı

    meral abla ittifakın khaleesi'si oldu. şimdi white walker'lar düşünsün.

  • 2. ben ahmet hakan sorularınızı yanıtlıyorum

    semazen olmak dururken, neden gazetecilik?

  • 3. 1 mayıs 2018 real madrid bayern münih maçı

    ne zaman real madrid yarı final yada final maçını izlesem gözüme çarpan olay hep aynı. şu takımdan ronaldo yu çıkarsan yine kazanabilir ama ramos u çıkarsan kaybeder.

  • 4. oy kullanmayacağım

    ulan orospu çocukları 450 km gidiceğim 5.bucuk saat sırf oyumu kullanmak için konsolosluğa gideceğim. her ne kadar güvenmesemde . götünüzü kaldırıp 10-15 dk yürüyemiyorsanız geberin aq açlıktan sefillikten.her zaman bi tarafa yakınsındır. kimi destekliyorsanız verin oyunuzu . hayat kısa keşkelerle yaşamayın

  • 5. yaşadığınız şehrin nefret ettiğiniz yönleri

    metrekareye düşen 8 suriyeli olması,öküz şoförleri,sola dönüşün neredeyse yasak olması,yağmur yağınca şehrin survivora dönmesi ( geçen yüzen pideci gördüm ) vs vs.(bkz: gaziantep)

  • 6. türk kızlarının fiks kelimeleri

    bir kere evleniyorum.

  • 7. chp'nin erdoğan'ı çıldırtacak cb adayı

    emine erdoğan ; darbe beklemediği yerden gelecektir. bir başkası da bilal erdoğan

    eminim çoook şaşıracaktır.

  • 8. şeyma subaşı'nın direk dansı yapması

    elektrik direğine tırmanan tedaş personeli gibi olmuş. o nasıl bir estetiklikten uzaklıktır?

  • 9. 1.85 boyunda zeki esprili yakışıklı kültürlü erkek

    bi sikiyim de rahatlasın erkeğidir.
    bıktırdınız amınakoyim ya, sokacam zekanıza da boyunuza da tipinize de.

  • 10. 2 mayıs 2018 muhalefet ittifakına isim önerileri

    ihtiyaç duyulan önerilerdir.

    (bkz: kuvayı milliye ittifakı)

  • 11. pizzaya yakışmayan malzemeler

    kesinlikle ve kesinlikle ananas.

    pilava ketçap sıkmakla eşdeğer olduğunu düşünüyorum.

  • 12. dışarıda uyunan en ilginç mekan

    elbette en rahatı yaz ayları şezlongta uyumaktı. sabah mis gibi sahil esintisi ve dalga sesiyle uyanmak kadar huzur verici bir şey yoktu. bir de kampüsün çardaklarında uyumak vardı.

  • 13. kapatılması gereken dandik üniversite bölümleri

    tanım: yazar alımlarının daha dikkatle yapılması gerektiğini düşündüren başlıktır.

  • 14. neden türkler süper kahraman filmi yapamıyor

    iki sebebi vardır. cesaretsizlik ve liyakat problemi. türkiye'de çizgi-roman kültürü yok değildir. vardır. hasbel kader de değildir. hatrı sayılır bir çizgi-roman kültürü vardır. çok yetenekli sanatçılarımız olmuştur halen de vardır. ancak cesaretsizlik yüzünden iş bu noktalara gelmiştir. 1930'larda başlayıp 40'larda perçinlenmeye başlayan bu çizgi-roman furyasının türkiye'de ciddi olarak popülerleştiği zamanlar 1960 ve 70'ler arasındaki süreçtir. nitekim abd'de de asıl sıçramayı yaptığı yıllar o yıllardır. ilk baştaki yaratılan karakterlerin hikayelerinin boşluklarını dolduracak yeni karakterler hep bu dönemde yazılmıştır.

    o yıllarda türkiye'de sinema halkın eğlence ihtiyacını nispeten karşılamaktaydı. televizyon çok yeniydi ve pahalıydı. radyo her isteneni verememekteydi, tek kanaldı. haberler, radyo tiyatrosu, müzik. radyoyla hem nasıl eğlenilir ki? bir kitap okuma, bir roman kültürü vardı. zaten iyi yazarlarımızın halen hayatta olduğu zamanlardı. klasikleşmiş romanların bazılarının taze taze çıktığı bir dönemdi. ancak gençlerin kahir ekseriyeti romanlar kadar hatta romanlardan da çok baktıkları şey çizgi-romanlardı. resim, yazıdan daha cazipti. resimli yazı, düz yazıdan daha çekici geliyordu. algı işte. canlandırmaktansa gösterileni seyretmek daha iyiydi ama tabi çizgi-roman dünyasındaki hikâyelerin, romanlardan da farkı vardı. her yazar jules verne veya alexandre dumas değildi.

    flash gordon, mister no, fantom, tommiks, teksas, zagor, jeriko, barbar conan ve daha niceleri ülkemizdeki en popüler çizgi-romanlardı. kapitalizm vardı ama dc ve marvel yayınları ülkemize 90'lı yıllarda girecekti. bu yukardakilerin büyük bir kısmı italyan yapımıydı. italyanlar kültürel bağlamda bize yakın oldukları için mi bunlar tuttu yoksa bize mesafe en yakın çizgi-roman üreten millet onlar olduğu için mi oldu bilinmez. bakıldı ki, gençler seviyor bu çizgi romanı hatta değil gençler olgun insanlar da okuyor. bizimkiler de bu işe giriştiler. yüzbaşı volkan, tarkan, malkoçoğlu, kara murat, karaoğlan hep bu girişimin ürünleridir. "çizgi-roman filmi yapamıyoruz" diyorsunuz da aslında o cüneyt arkın ve kartal tibet filmleri birer çizgi-roman uyarlamasıdır aslında. çıkış noktası pek tabi 1970'ler değildir önceleri vardır abdülcanbaz falan. hatta mizah dergileri de vardır. karikatürlerin yanında bol bol çizgi-roman da yayınlanır. hatta oğuz aral çizgi-roman ekolünden gelme bir editördür. gırgır da aslında karikatür, siyasi hicivden çok bir dönem çizgi-romanın üzerine düşülmüşse de okurların taleplerine boyun eğerek işi karikatüre dökmüşlerdir.

    cesaret eksikliğinden kastım tam olarak buydu. oğuz aral ve gırgır'dan sonra bir ton karikatür dergisi kuruldu. kurulan dergiler de hep gırgır kökenli ayrılıkçı karikatürler tarafından oluşturuldu. türk mizahı bölünerek çoğalıyordu. adeta suriye'deki silahlı fraksiyonlar gibi. çok yetenekli, hayal güçleri çok geniş, çok iyi çizgilere sahip birçok çizer çıktı 80'lerde ve 90'larda. ancak hiçbiri bu çizgi-roman hususuna eğilmedi. en fazla şu oldu, bir karikatür dizisini sürdürme. kötü kedi şerafettin, macerayı seven adam, robinson crusoe ve cuma, faruken bayraktare'nin rezili rüsvan'ı veya emrah ablak'ın tübitak'ı örnek olarak verilebilir. ilk aklıma bunlar geldi. ancak bunların dışına çıkan pek fazla olmadı. tarzları birbirine benzeyen; kenan yarar, galip tekin ve ersin karabulut farklı farklı şekillerde bu işlere giriştilerse de pek uzun ömürlü olmadı. genelde yarattıkları karakterler ve hikâyeleri çok uzun soluklu olmadan bitti hep. bir tek kenan yarar, hilal karakterinin üstüne çok gitti. ben pek sevmem gerçi ama istikrar adına tek söz edilebilecek o var.

    şimdi bir örnek. robinson crusoe ve cuma dedik. gürcan yurt'un kendini aştığı bir seriydi bu. hikâye kimin aklına gelmez di mi? robinson crusoe'u okumuş alelade bir insan aslında bunu düşünebilirdi ama bu kadar komik olur muydu? asla. alta işettirecek kadar komik hikâyeleri vardı eskiden bu serinin. öyle absürt ve saçmaydı. kemik sayılamayacak bir kitlesi de vardı. büyük de denemez. gürcan abi de bu mevzuyu bildiğinden(sanırım cilt satışlarından olsa gerek) bunun filmini yapmaya karar verdi. film çıkmadan geyiği dönüyordu "cuma'yı kompela oynayacak" diye. öyle bir teşebbüste bulunulsaydı ve gerçekten kompela cuma ortalıkta "abijim abijim" diye gezseydi film bambaşka olabilirdi ama olmadı. kötü bir cast, yönetmenliğini de gürcan yurt yapmış, en kötü hikâyeleri toplamış ve bu filmi yapmış. abi zaten karikatürist sendin maden sana aitti. nasıl bu kadar kötü bir iş yaptı ben halâ hayret ediyorum. yani akıl alır gibi değil. düşünün, bir karikatürist kendi uyarlaması olan karikatür filmini berbat çekebiliyor ki berbat etmeme imkânı sıfıra yakınken bunu yapabiliyor. sorsan ama toplumsal dengeleri gözardı etmiştir. seksistliği çok kullanmamıştır, küfrü az kullanmıştır falan filan. yalan. bu adam destere isminde son derece kötü bir filmin de senaryosunu yazmıştı. yani kendisi projeyi yönetse ve iyi bir yazara bıraksa sonuç bambaşka olmaz mıydı? olurdu. pekalâ olurdu hem de. ancak oldu mu? tabiki de hayır.

    işte burada da liyakat sorununa giriyoruz. türkiye'de yazının başında dediğim gibi çok yetenekli çizerler vardı. halen var. ama nerdeler? hep duyarız işte ünlü x şarkıcısı, kendisine rakip olabilecek genç y şarkıcısını piyasadan sildirdi. bu x yerine çok adam veya kadın koyabilirsiniz. sayıları o kadar fazla. oyuncu olarak da örnekleri vardır. belki yönetmen de. günümüz türkiyesi bir kurtlar sofrası. herkes entrika peşinde. herkes herkesin ayağını kaydırıyor. sen başarılı bir iş yapamıyorsun çünkü yaratıcılığa açık değil bu topraklar. çocuğun biri çıkıyor gerçekten kendini aşmış bir şeyler yapıyor. bu bir deney oluyor, bir icat oluyor. hiç kimse çocuğu umursamıyor. birileri haberdar oluyor bu çocuktan. ingiltere'den, almanya'dan, amerika'dan ilgileniyorlar. "gel bizde oku" diyorlar. burs veriyorlar, emeğine değer veriyorlar. onu şevklendiriyorlar ve kazanıyorlar. burada yaşasa kpss kasacak, torpil bulamazsa atanamayacak, bulursa da 9-5 çalışacak, yaratıcılığı ölecek, askerliği yapacak, anasının bulduğu kızla evlenecek geçip gidecek öyle ömrü. oralara gidiyor. bilim insanı oluyor. bir ton örneği var. bir ton. yani bir kişi değil. hatta görüyoruz işte tübitak'ın ne hallere geldiğini. bilim yoksa sanat da köreliyor maalesef. biz bilimi alan bir toplumuz üreten değiliz. amerika üretiyor. ürettiğini de tüm dünya'ya sergiliyor. uzaylı bile indi mi bizim ülkeye iner, amına koyulacaksa da biz koyarız diyor. rusya, süper güç. çin, süper güç. film endüstrilerine bakın. yarrak gibi. propagandayı abd bu yüzden her türlü en iyi yapıyor. oyun mu? amerika'da. buradaki en milliyetçi adama bile call of duty'de, battlefield'da bir abd askerinin savaş macerasını yönettiriyorlar. age of empires'ta türkleri seçerek olmuyor o iş işte. ne yapıyorlarsa onu kullanıyoruz. cep telefonları, bilgisayarlar. onların yazdığı kodlar, oyunlar. yaptıkları filmler, diziler. insana değer verdikleri için bu haldeler. he insana isveç de değer veriyor onların da bu kadar iyi sektörleri* mi tabii ki değil ama isveç tanrısı thor'u alıp, kendi dünyalarına uyarlayıp, infinity war filminde baş karakter yapıyorlar.

    bakın şöyle bir örnek vereyim. bu kevin feige diye bir abi var çok kişi bilmez. hiç değilse bizim ülkemizde. zaten yazıyı buraya kadar okuyan az sayıda insan vardır ya neyse. anca popülist laflar, salak salak espriler yapılsın da 4., 5. sayfadaki hayvani boyutlardaki entry'i 2-3 kişi okusun. neyse. bu kevin, bir prodüktörden çok bir beyin. bizde prodüktör nedir abi? "halk, lümpen ve avam karakter mi seviyor? getirin filme çekelim. 1 koyup 5 alalım. youtuberlar mı popüler, getirin ucuza film çekelim. parayı bölüşelim." budur bizde prodüktör. sen ülkedeki en bilinmeyen ve en iyi hayal gücüne sahip adam ol, git bir prodüktöre. de ki "abi bende böyle bir hikâye var ilgilenir misin?" yüzüne bakmaz senin bırak bir okumayı. güvenlikler sokturmaz seni yakınına. her neyse bu kevin, bir futbol scoutu gibi etrafı tarıyor. festivallere gidiyor böyle indie yapım filmler seyrediyor ve bir arayışı var. yazar ve yönetmen arıyor adam. az kişinin bildiği süper filmler tadında bir şey yakalamaya çalışıyor ve yakalıyor da. bir tane de değil. en basiti taika waititi'yi buluyor. "gel kardeşim" diyor ve thor ragnarok'u bu adama emanat ediyor sorgusuz sualsiz. thor, ilk filmde fena olmayan bir giriş yapmıştı ama dark world'de sıçmıştı. büyük bir baskıya rağmen sanki herif kırk yıllık ahbabıymış gibi güveniyor adama. güveninde de haklı çıkıyor. adam bambaşka bir thor yaratıp veriyor ellerine. 1 milyar dolara yakın da bir gişe cukkası kazandırdı bu adam. yeteneği bulup çıkarmak önemli. hepsinden önemlisi o yeteneğe güvenmek önemli. bizde hep piyasanın bir ivmesiyle bir şekilde iş tutmuş, çeşmenin başına geçmiş tipler var. onlardan sıra yetenekli ve gençlere sıra gelmez.

    demek istediğimi ispatlar nitelikte bir hikâye var. gerçek bir hikâye. yıldıray çınar diye bir adam var. pek çoğunuz bu adamın kim olduğunu bilmezsiniz. yermek için demiyorum. adamın adını google'a aratınca bile aynı isimle bir türkücü çıkıyor sonuç olarak. yani adamı kimse o kadar bilmiyor. ancak abd'de tanınan ve bilinen bir adam olduğu kadar, ülkemizde de az ama öz bir kitle tarafından bilinir. bu adam iron man'i çiziyor. şaka falan da değil. onunla ufak bir röportaj yapılmış. röportajın 00:01 ve 01:47 arasını izleyin. ne demek istediğimi anlayacaksınız.

    https://www.youtube.com/watch?v=oi7sm7fectm

    baştaki editör abi ne diyor. "bu çocuk 13-14 yaşındaydı. uğraşıyordu. çok yetenekli adamlar vardı, kendilerine hayranlardı ve bu çocuğa hiçbir şey öğretmediler." ve bu çocuk direniyor, sevdiği işin üzerine gidiyor. 3-5 arkadaş bir dergi yapıyorlar ki mahmud a. asrar'ı da burada anmadan geçmeyelim. o da gururumuzdur. mahmud da o ekipten, beraber ufak bir şeyler yapılıyor. haliyle türkiye'de tutmuyor ama bir şekilde amerika'dan(!) birileri görüyor ve "gel koçum" diyerek bu iki abimizi alıp, bünyelerine katıyorlar. bu topraklar yeteneğin bol olduğu ama bir o kadar yeteneğe düşman olunan bir garip diyardır. çok yetenekli insanlar vardır aranızda. kiminiz oyunculuk açısından, kiminiz müzik, kiminiz bir spor, kiminiz yazı&edebiyat, yahut başka şey. aileleriniz size "garanti bir iş bulmak" konusunda çocuk yaşta zihninize girer. baskı yapar. dikte eder. farkında olursunuz veya olmazsınız. çoğunuz bu zincire bağlı kalarak onların çizdikleri rotada ilerlerseniz. çok azımız, çok çok azımız sadece yeteneğine yöneltilir. benim ciddi anlamda belki dünya çapında ressam olabilecek bir kuzenim vardı. çocuk şimdi inegöl'de koltuk döşeme ustası. belki ben... neyse bana hiç girmeyelim, konu ben değilim. böyle adamları görünce hem çok seviniyorum, hem de üzülüyorum. seviniyorum çünkü, böylesi bir konjonktürden böyle güzel ve başarılı insanlar çıkabilmişler. kendilerini ispatlayabilmişler. üzülüyorum çünkü hayır, başarılı oldukları için değil sayıları bu denli az olduğu için.

    tekrar yıldıray çınar'a dönelim. o kel editör abinin anlattığı yıldıray'dan yaşça büyük çizerler, yıldıray'ın çizdiklerini gördüler mi? görmediler mi? gördüyseler neden "gel bir şeyler yapalım" falan demediler? diyemezler. halkın bir düsturu var çünkü. halk goygoy ve geyik istiyor. çizgi-roman değil. halk çok kaliteli çizgiler de istemiyor. ancak halk son derece de hassas bir yandan. bahadır baruter ve gırgır meseleleri mesela. bu adam yetenekli, bu adam başarılı ve bu adam farklı bir şeyler yapmak istiyor. neden yardım edilmiyor? dediğime geliyoruz işte. yeterli bir tanıdığı yok ve bu işi yapanlar da rutinlerinden taviz vermek istemiyorlar. bu. dizi sektörüne bakın. film sektörüne bakın. hatta youtube'a bakın. hep birbirinin aynısı işler. aşk ve entrika dizileri. dandirik suç dizileri. asker dizileri. film sektörü, birbirinin kopyası rezil komedi filmleri. saçma sapan dram filmleri. yani o kadar kötüler, o kadar vasatlar ve vasıfsızlar ki bu yaptıkları kötü işler bile hep "uyarlama" kötüyü kendileri dahi yaratamayacak vasatlıkta bu insanlar neden bu işleri yaparlar? kim izin verir? neden iyilere ve yenilere şans verilmez? youtube'a gel. biri oyun oynama videoları çeker. tutar. birçok kişi oyun oynama kanalı açar. biri yemek tarifleri kanalı açar. tutar. birçok kişi yemek tarifi kanalı açar. biri makyaj kanalı açar. tutar. birçok kişi o tipten bir kanal açar. biri böyle kötü ve ziyan esprilerle dolu bir röportajımsı kanal açar. yetmez. içerikleri de tıpkı konsepti esinlendiği gibi aşırırlar. o aşırandan da başka bir türk aşırır. bu böyle sonsuz bir döngüde devam eder. bu basic şeyleri bile beceremeyecek kalibrede tiplemelerin sırf ajanslarla(!) bağlantılı oldukları için işlerini hasbel kader tutturmaları, çat diye sponsor bulmaları falan hep "tanıdık" ve hep "torpil" işidir. yani işin özü dostum, türkiye'de iyi bir iş ya yapılmaz ya da 40 yılda bir yapılır.

    yok mudur bu ülkede iyi oyuncu? elbette var. yok mu hiç iyi sanat yönetmeni, iyi makyajcı, iyi görüntü yönetmeni, iyi yönetmen ve iyi müzisyenler? iyi cgicılar? varlar. ama para yok. iyi senarist? o gerçekten yok. onun için kevin feige gibi arayıp bulmak gerekir. infinity war'u da daredevil'ı yapan da o. mühim olan başarısızlığını kabullenmek, kötüye kötü demektir. bilmediğin şeye "bilmiyorum" diyebilmektir. bizde var mıdır? biri kötü bir esprisini kabullenir mi? yahut yaptığı kötü bir şeyi dillendirir mi? yeri geliyor bombok bir şey gösteriyor birisi. kalbi ve hevesi kırılmasın diye direkt "kötü" demiyorsun yapıcı konuşup "daha iyisi olabilir sanki" diyorsun. herif geliyor buna bile gönül koyuyor. herkes yaptığı şeyi en iyisi zannediyor. halbuki değil. yüzüne söyleyince de kötü sen oluyorsun. birine bir şey soruyorsun "bilmiyorum" diyemiyor. ya kulaktan dolma bilgilerini gerçekten okuyup araştırmış gibi sana satıyor. ya da bir bok bilmemesine rağmen bilmiş gibi konuşuyor. ülkemizde "aydın" ve "entelektüel" olarak sunulan, bir süredir hep tv ekranlarında boy gösteren birkaç şahıs var şu sıralar. adamların alanları; x ve y ancak bu abiler bütün alfabeden konuşuyorlar. ama öyle bir konuşma değil. hani yıllarını ona vermiş gibi abartı bir konuşma. halbuki alakası olmamasına rağmen konuşuyor üstelik yıllarını, kendisinin alakasının olmadığı o işe vermiş insanların yaptıklarını tek kalemde kötüleyip, o işin alimi ve üstadı kendisiymiş gibi "zırva" diyebiliyor. hiç utanmıyor ve hiç empati yapmıyor "bilmiyorum" diyemiyor. "fikrim yok" diyemiyor. ve bu şahıslar halka "aydın" diye dayatılan insanlar. halk da bunlardan feyiz alıyor işte. maalesef makus kaderimiz bu. bu topraklarda ne zaman kibir azalır, ukalalık azalır, torpil azalır o zaman bu tip şeylerden bahsedebiliriz. şu an için film, dizi, çizgi, edebiyat gibi hususlar hakkında "şu neden yapılamıyor, bu neden yok" tartışması son derece gereksizdir. çünkü hiçbir vasfı olmamasına rağmen egoyla dolu ve torpil bağımlısı adamlarla dolu her yer. böyle bir düzende neyin güzelini yapabilirsin? en basitinden hit diye sunulan şarkılara bak. birbirinden berbat sözler, hep aynı ritimler. dayatılan bu. sebep ne? "tutuyor abi halk bunu istiyor" e sen bu zihniyet varken, don kişot gibi tek başına yel değirmenleriyle savaşsan ne olacak? üstelik hiç kimseyi tanımıyor ve cebinde beş kuruş paran yokken.

    o yüzden boşver sen sinemayı, sanatı. hepimiz hayatlarımızı kurtarmaya çalışalım. bizden beklenen bu. zira bunu bile yapamayacağımızı düşünüyorlar. çünkü çeşmelerin başları dolu hep. hiç ayrılmayacaklar oradan...

  • 15. abdüllatif şener

    kemal kılıçdaroğlu "15 milletvekili" hamlesi ile ilk darbeyi vurdu.
    ittifak kurmayı başardı ikinci darbeyi vurdu.
    abdüllatif şener ismini açıklarsa "nakavt" darbesi olur.

    hem tüm ittifakaktan hem de kürtlerden alacağı oyla tek adam iktidarının sonunu getirir.

    düşünün ki recep tayyip erdoğan seçim sonrası resmi hiç bir unvanı olmayan, artık dokunulabilir bir insan olacak. mecliste de akp ana muhalefet partisine dönüşecek.

    bu tablo için son darbeyi bekliyoruz.

    kemal kılıçdaroğlu durdu durdu öyle bir saldırdı ki tüm yandaş yorumcular sıkıntı içinde. sıkıntıyı arttırmak artık elinde.

    akp'liler neredeyse yalvaracak durumda chp içinden aday çıkar diye. tüm söylemleri bunun üzerine. sizce neden? çünkü ilk defa korkuyorlar.

  • 16. led zeppelin vs pink floyd vs queen vs the beatles

    bazı yazarların pink floyd'u bu 3 efsanenin yanında görmesine dayanamamasina dayanamadım. pink floyd ile herhangi bir müzik grubunun karşılaştırılmasının haram olduğunu bilmiyor zaar.

    sen david'in daşşağını ye

    edit: sinirden bazı yazım hataları yapmışım.

    siktir çekenlere edit:

    (bkz: shine on you crazy diamond)(bkz: echoes)(bkz: sheep)(bkz: comfortably numb)(bkz: dogs)(bkz: wish you were here)(bkz: on the turning away)(bkz: the dark side of the moon)(bkz: high hopes)(bkz: coming back to life)(bkz: pigs)(bkz: welcome to the machine)(bkz: have a cigar)(bkz: learning to fly)(bkz: marooned)(bkz: the dogs of war)(bkz: another brick in the wall)(bkz: run like hell)(bkz: hey you)(bkz: one of my turns)(bkz: one of these days)(bkz: atom heart mother)(bkz: keep talking)(bkz: sorrow)(bkz: young lust)(bkz: obscured by clouds)(bkz: fat old sun)(bkz: careful with that axe eugene)(bkz: the gunner's dream)(bkz: two suns in the sunset)(bkz: a saucerful of secrets)(bkz: astronomy domine)(bkz: green is the colour)(bkz: waiting for the worms)(bkz: what do you want from me)

    daha niceleri, ellerim yoruldu, sadece efsaneleri yazayım derken...

  • 17. milli görüş'le ittifak yapan atatürkçü parti

    siyasette olur böyle şeyler.
    memleketin istikbali için şeytanla bile ittifak yapılsa yeridir. atatürk de ülkenin bekası için niceleriyle ittifak yaptı kurtuluş savaşında.
    teröristle kucaklaşanları, bando mızıka megri megri oynaşanları üzmüş anlaşılan.

    helal olsun dedirten parti.

  • 18. devlet bahçeli'nin akp'yi bitirmesi

    devlet bahçeli akp’yi zor yola sokup bitireceği gerçeğidir.

    1-başkanlığı getirmesi

    başkanlığı getirerek akp’nin %50 ve daha fazla oy almasını sağladı. oysaki akp %43 alsa dahi baraj nedeniye ülkeyi kafasına göre yönetiyordu. ama şimdi %50’nin üzerinde oy almak zorunda.

    2-erdoğan’a karşı yeni parti oluşturması

    kendi yediği halt yüzünden partinin tabanını kaybetti. buda yetmezmiş gibi erdoğan’a karşı halkın her kesiminden oy alabilecek bir muhalefet partisi oluşturdu. (iyi parti) erdoğan zaten küçük partileri pacman gibi yutarken durduk yere başına bir muhalefet partisi saldı. aynı zamanda oyunu %2-%3’e düşürerek kendisini akp’ye yanadı.

    3- akp’ye kürt oylarını kaybettirdi

    mhp ile ittifak yapan akp doğu ve güneydoğu’daki muhafazakar kürt oylarının bir çoğunu kaybetti. karşılığında ise partisi bölünmüş barajı dahi geçemeyen bitik bir mhp devraldı. akp şimdi hem kendisi hem mhp için çalışmak zorunda.

    4-küçük partileri meclise sokması

    yukarıda dediğim %43 ile akp ülkeyi nasıl olsa yönetiyordu. nedeni ise küçük partilerin barajı geçememesiydi. akp yıllardır bunun için uğraştı. anap’tan erkan mumcu’yu alarak anap’ı yok etti. saddet partisi çıkıştayken numan kurtulmuş’u aldı. demokrat parti’den süleyman soylu’yu aldı.
    şimdi ise bahçeli meclise girebilmek için ittifak formülü ortaya attı bu şekilde akp’nin uyguladığı pacman formülü çöktü. artık saadet, demokrat parti, meclise girebilir. hatta tkp ödp tarzı partiler dahi hdp ile ittifak yaparsa meclise bile girebilir.

    bonus olarak erken seçim istedi ve tarihte bahçeli’nin erken seçim istediği iktidarlar hep kaybetti.

    edit: imla

    edit: numan kurtulmuş’un o dönemde has partiden geçti diye mesajlar alıyorum. ben saadet ile çıkış yaptığını belirtttim. o dönemde 2009 yerel seçiminde %7 oy almıştı ciddi çıkış yakalamıştı. daha sonra has partiyi kurdu. ama has partinin gücü belli değildi. akp daha sonra başımıza bela olmasın diye kendi bünyesine kattı. yani numan kurtuluşu akp’ye katılmasını sağlayan has parti değil saadetde yakaladığı çıkış idi onu belirttim.

    tuğrul türkeş için ise onda bahçelinin parmağı olduğunu düşünmüyorum. o kendi çıkar ve menfaati için akp’ye geçti. belirli bir vasfı ve oy potansiyeli olduğuna inanmıyorum zaten kimsede takmadı onu.

  • 19. ölmesi gereken türk gelenekleri

    (bkz: düğün)

    formatı değişmeli.

  • 20. hdp'nin milli birlik ittifakına alınmaması

    son derece isabetli karardır.
    hala ve hala "hdp niye bu ittifakta yok?" diye yazanlar gerçekten dünyayı kendi küçük çevrelerinden ibaret sayıp türkiye gerçeklerinden bihaber sanırım.
    bakın ilk araştırma gezici araştırma şirketi'ne ait.
    murat gezici'nin araştırma sonuçlarına göre chp, iyi parti veya başka herhangi bir parti hdp ile ittifak yaptığında cumhur ittifakı'nın oyları %57 civarına fırlıyor. çünkü murat gezici'nin araştırmalarına göre toplumun %51 ila %54'ü "ben asla hdp'ye oy vermem." diyor.

    gezici araştırma'ya inanmadıysanız bugün sözlükte çok konuşulan 1 mayıs 2018 piar seçim anketi'ne göre durum daha da kötü. seçmenlerin tam %68'i " ben asla hdp'ye oy vermem." demiş.

    yani sevgili hdp sempatizanları. toplumun en az yarısı acaba niye böyle düşünüyor? hdp de şapkayı önüne koyup düşünmemeli mi biraz?
    demek ki hdp türkiyelileşmemiş/ türkiyelileşememiş. kemik bir oy kitlesi dışında bırakın toplumun genelini kürtlerin en az %60'nın bile oyunu veya teveccühünü alamıyor. 7 haziran 2015 hdp açısından bir dönüm noktasıydı. ancak beceremediler.

    şimdi bu anket sonuçları ve toplumun yarısından fazlasının hdp alerjisi varken "ama ittifaka hdp de alınmalıydı" demek toplumdan kopuk olmaktır bana göre.
    kaldı ki %99 hdp bu seçimlerde barajı geçip meclisteki yerini alacaktır. ve mecliste cumhur ittifakı karşısındaki muhalefete onlar da katılacaktır.

    sözün özü demokrasi için milli birlik ittifakı son derece isabetli bir karardır. muhalefet beni çok şaşırtan adımlar atmaya devam ediyor. tebrik ediyorum. yeni sistemle beraber bu ittifak meclisin yarısını ele geçirir. recep tayyip erdoğan başkan olsa bile çıkardığı her cumhurbaşkanlığı kararnamesini bloke edecektir hdp'nin de katılmasıyla.

  • 21. cüneyt çakır

    bayern’i doğramasını eleştirirken “eyyam” kelimesini kullanan futbol cahilleri, siz yorum falan yapmayın amına koyim.

    eyyam kelimesinin anlamını bile bilmiyorsunuz. eyyam yaptığını iddia ediyorsanız cüneyt’in bayern lehine olan penaltıyı vermemesi için aynı zamanda real lehine olan kritik bir karar da vermemiş olması lazım ki eyyam yapmış olsun.

    eyyam demek taraf gözetmeksizin maçı dengede götürmek demektir. siz hakem hatasını eyyam sanıyorsunuz. cüneyt tetikçisinin yaptığı eyyam değil kayırmadır. real’i kayırdı bugün.

  • 22. deniz zeyrek'in chp cb adayı açıklaması

    (bkz: zeki müren)

  • 23. 2 mayıs 2018 roma liverpool maçı

    liverpool 'u hantal barcelona ile karşılaştıranların 25. dakikada babayı aldıkları mücadele

  • 24. turktorrent.co

    tüm ruhu fakir gerizekalıların lazım olup olmadığını, ne olduğunu bile bilmeden davetiye dileneceği internet sitesi.

    sizin dilenci ruhunuzu sikeyim.

  • 25. otellerde evlilik cüzdanı sorulması

    istanbul'da taksim, talimhane, şişhane, tepebaşı civarlarındaki otellerde olmayan uygulama. daha muhafazakar ama çevresi daha pis olan, fatih ve civarı yerlerde bu istenir. amaç otelin bu şekilde anılması ve bu işi yapmak için sürekli o otele gelinmesinin önünü kesmektir.

    aslında böyle bir yazılı kural yoktur olamaz da. şeriat ülkesi değiliz çok şükür ama dediğim gibi amaç otele sürekli bunun için gelinmesini ve adının çıkmasını engellemektir.

    başka bir amacı da, resepsiyon sizin tipinizi beğenmez ve sizi almayabilir. evlilik cüzdanını bahane eder. burada da esas olan sizin otele girerken ki hal ve hareketleriniz, resepsiyona olan konuşma şekliniz keko olup olmadığınız 2 dakika da çözülür ve ona göre karar verilir. zira sizi otele alıp parasını almak değil, asıl sorun sizin otele gelip diğer kalanları rahatsız etmemeniz de önemlidir. ya da sürekli gürültü ve sorun yaşatan bir tip olmamanıza dikkat edilir.

    burada yazılan hiç bir olumsuzluk sizde olmamasına rağmen yine de size evlilik cüzdanı soruluyorsa eğer, o zaman o otelin sahibinin talimatıdır. tüm kadroya kesinlikle almayacaksınız denmiştir. zaten o otelde de muhtemelen alkol de satılmıyordur. sahibi muhafazakardır. kendisini bir yere yalakalık yapmak ve göstermek için otelini kullanıyordur...

    8 yıldır deneyimi olan 5 yıldızlı bir otelde orta düzey yöneticiyim.

    edit: hiç bir 4 yıldızlı ve 5 yıldızlı otel (kapısında yıldız olan resmiyette olan yani) bunu istemez. istiyorsa da, nasıl istersin diyemezsiniz. bu otelin kuralı olabilir. oteller devlet yeri değildir. müşteri seçebilir. ama imkansız istemez. hiç görmedim. genelde 3 yıldız ya da butikler bu yola başvurur.

    edit 2: evet booking ve expedia, hotels.com dan rezervasyon yaparsanız özellikle booking sizden bunu isteyemezler. istese bile siz rezervasyonu iade edilemez olarak yaptıysanız otele eksi puan verebilirsiniz.

    bu konu hakkında neden bu kadar soru ve mesaj aldım anlamadım. 5 yıldızlı otelde genel müdür olanınız varsa iş konuşalım. *

  • 26. 24 haziran 2018 seçimlerinde hdp'nin oy oranı

    muhalefet ittifakının başarılı olması yani mecliste akp’nin 300 millet vekilinin altında kalması için her ne kadar muhalefet ittifakını desteklesem de milletvekili seçimlerinde hdp’ye oy vereceğim. artık işin kürtçülüğü milliyetçiliği sağcılığı solculuğu kalmadı. baraj altı kalırsa o kadar ittifakın çalışmanın emeğin çöpe gitmesini kaldıramam. bir daha bu heriflerin seçim sonrası o pişmiş kelle gibi sırıtmalarını görmemek için taktik neyi gerektiriyorsa onu yapmak lazım, ben kendi payıma düşeni yapacağım.

  • 27. iyi parti'nin hdp'den bile daha tehlikeli olması

    lord da bok attığına göre demek ki iyi yoldalar.

    (bkz: tenk yu may lord)

  • 28. 2 mayıs 2018 dolar kuru

    piyasalar seçimi olumlu karşıladığı için 4.04'ten 4.11'e düşenkurdur.

    ekonomi basınımızdan kesitler kuşağımız burada son buluyor. esen kalın..

  • 29. en güzel erkek parfümü

    wd-40

  • 30. dominos'un beyin yakan fiyat politikası

    bugün öğlen iş yerinden arkadaşlarla pizza yemeye karar verdik. dominos’a gidip sipariş verir, pizzalar hazırlanırken de çarşıdaki diğer işlerimi hallederim diye düşünüp yola çıktım.

    kasadaki elemana 3 adet pizza siparişi vermek istediğimi ve kampanyalı ürünlerinin olup olmadığını sordum. kasadaki arkadaş da üç al bir öde kampanyamız var dedi. iyimiş, bir pizza fiyatına üç pizza diye düşünerek siparişi verdim ve kasadaki eleman 49.90 lira ödemem gerektiğini söyledi. bir tane pizza nasıl olur 49.90 lira olur, roma’da bile bu kadar pahalı pizza yok dediğimde kasadaki eleman “3 tane pizza beyefendi, fiyat normal” dedi. 1 tane orta boy pizza ne kadar diye sordum ve 21 lira diye cevapladı kasadaki eleman. ben de madem 3 al 1 öde kampanyanız var, ödemem gereken 21 lira dedim. bir süre birbirimize baktıktan sonra eleman haklısınız ama yapacak bişey yok dedi.

    sırf bu yüzden dominos yerine köşedeki dönerciden dürüm siparişi verdim. en azından dönerci hikmet böyle ağız oyunları yapmıyor.

    edit:yazım

  • 31. taksicilerin yeni havalimanına yolcu götürmemesi

    taksiciyi memnun etme kısmının, zamanında yaşadığım bir olayı hatırlattığı yolcu götürmeme.

    günün birinde yağmurlu bir havada nişantaşı'ndan taksi çevirmeye çalışıyorum. malum, yağmur yağınca taksiciler eriyor biliyorsunuz. neyse efendim bir tanesi durdu ve şöyle bir diyalog gerçekleşti;

    -nereye?
    -kadıköy.
    -ben gitmem oraya, köprüde nasıl trafik var biliyor musun?
    -tamam o zaman, kadıköy iskelesine götür?
    -kısa mesafe o, olmaz.

    sonra bastı gitti arkadaş. merak ediyorum, nereye götürmek isterdi beni acaba? uzun mesafe için trafik var, kısa mesafe için de prensiplerime uygun değil diyerek reddeden bir taksici.

    edit: efendim mesaj atanlar oluyor, karaköy müydü beşiktaş iskelesi olmasın o vs diye. önerim, beşiktaş'taki kadıköy iskelesiydi. beşiktaş iskelesi kadıköy'de yer almakta bildiğim kadarıyla.

  • 32. kyk borçlarının silinmesi teklifi tbmm'ye sunuldu

    teklif chp’den gelmiş... chp allah bir diye teklif verse akp reddeder... umutlanmayın

  • 33. akp meclis çoğunluğunu alamazsa erken seçim

    "akp seçilene kadar seçimi yenileriz, ülkenin anası sikilmiş sikimizde olmaz" anlamına gelen söz.

    ulan kendi getirdiğiniz sistemi bile sikip atıp delik deşik yapmakta sakınca görmüyorsunuz, hangi allaha tapıyorsunuz anlamıyorum ki.

  • 34. 1 mayıs 2018 toronto raptors cleveland cavs maçı

    tyronn lue biliyorum buraları okuyorsun, allahını kitabını seviyorsan şu amınakoduğumun oğlu kevin love'ı çıkar

  • 35. hdpliler ikinci turda kimi destekleyecek sorunu

    (bkz: stockholm sendromu)

    hala reyize oy veririm diyor.
    partisinin iki eski başkanı da hapiste, birisinin aday olmaması için herşey yapılıyor..yenileri için de muhtemel açık aranıyor.
    bu gelmiş hala oyum reyize diyor. neden? çünkü "muhalefetin tutumu". çünkü muhalefet yapıyor hepsini.
    çünkü reyizinin değil de kılıçdaroğlunun ağzından çıkan her cümleyi yargı emir telakki ediyor.

    allah akıl fikir versin

    edit. silmiş, kaçmış. "muhalafetin tutumu yüzünden ikinci turda rte'ye oy vericem" diyordu..

    edit. mesajlar geliyor... hevesimiz kalmadı, rte değişse de çekeceğimiz aynı, siz de ırkçsınız, demirtaş içerde diye sevinçlisiniz, bizi çok aşağılıyorlar vs diyen....özelden cevap yazdım burdan da sesleneyim:
    'mağdur'u oynayan ve önyargılı bir milliyetçisiniz. dolayısıyla herkese aynı hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlük ile önyargılı bakıyorsunuz. tek kürtler çekiyormuş algısı yapıyorsunuz.. bakın, bana da "vatan haini, terörist" diyorlar. mücadelemiz aynı; bu ülke kurtulsun, hukuk egemen olsun, din istismarı bitsin, diktatörya gitsin, cehalet yerine eğitim gelsin, ekonomi düzelsin, çağdaş bi ülke olsun vs... sen sanıyor musun ki, 24 hazirandan sonra rte iktidarda olursa daha iyiye gidecek bunlar? önceden "hasktir ordan" diyebilen adamlarınız vardı, şimdi yiyorsa desinler. o adamlarınız 25 haziran'da mecliste olsa kaç yazar artık? bir dudak arasına bakar, içeri atılmaları! istediğiniz bu düzen mi? gelin meclise, sesinizi duyurun, sesinizi dinleyen bir başkan olsun. mevcut cumhurbaşkanı sesinizi dinliyor mu?

  • 36. kıbrıs'ta türkiye'nin garantörlüğünü sona erdirmek

    he amk üçlü garantör taraflardan bir ülke sikik bir politikacı istedi diye garantörlüğünü sonlandıracak.
    siktir lan göt lalesi derler adama.
    bunu diplomatik bir dille değil, direkt böyle söylerler.

  • 37. instagram'ın tamamen kapanması gerektiği

    akabinde intihar edenler olacaktır.
    hatunun gerçekte yüzüne bakan yok, instagram’da yüzlerce beğeni alıyor. şimdi kim içtiği kahveyi ve eve dönüş yolunu boomerang ile paylaşıp ego kasacak? bu çöküntüyü her bünye kaldıramaz.

  • 38. temel karamollaoğlu'na imza veriyoruz kampanyası

    madımak da ölenlerin kemiklerinin sızlamayacağı imzadır. o görüntülerdeki kişi temel bey değil, belediye meclis üyesi olan başka bir adamdır.

    bilip bilmeden sikko yorumlar yapılmamalıdır.

  • 39. oyumu akp'ye vermiyorum çünkü

    siyasal islam istemiyorum.
    insanları ayrıştıran bir siyaset istemiyorum.

  • 40. ekşi itiraf

    saat 00:00'da yapıştırdığınız şiirden bozma bokumsu düz yazılarınız midemi bulandırıyor. az kullanılan birkaç kelimeyi yan yana getirip aralarına da gereksiz noktalama işareti koyunca mutlu mu oluyorsunuz lan? bi de çok matah bir şeymiş gibi 12'yi beklemiş haspam. hay gözyaşlarınızı zikeyim ya.

  • 41. öğrenci döven öğretmen

    şaka gibi adamlarsınız vesselam. öğrenci döven öğretmen mi kaldı. artık okul basıp silahla öğretmen vuran orospu çocuklarını devri yaşanıyor. yukarıda ki tipten anlayın türkiye deki veli profili nasıl diye.

  • 42. cem yılmaz defne samyeli aşkı

    "eski sevgilimin boyu senden daha uzundu ama seninki daha büyük"

    mit, gel beni al.

  • 43. ufak tefek cinayetler

    serhan'cığım,

    bu dizinin bu kadar kadın başrol oyuncusuna rağmen bechdel testini geçemiyor oluşuna hiç ama hiç girmek istemiyorum ki her bölümünü kendi cinsime büyük bir ayıp ettiğimi bile bile izliyorum o ayrı.

    ancak şunu söylemeden geçemeyeceğim, her ne kadar doktorların "biz hayat kurtarıyoruz" egosunu rahatsız edici bulsam da (bir kısım cerrahların ve bazı uzmanlıkların bunu demesini anlayışla karşılıyorum. hak veriyorum. o da ayrı) oya bir doktor. yıllarını vermiş, okumuş ve insanlığa, insanlara yardımı dokunmuş. anası babası zengin, kendi ayrı zengin. peki sen ne yapıyorsun? zenginleri daha çok zengin etmek gibi vasıfsız bir meslek. insanlığa zerre faydan olmadığı gibi, yine insanların icat ettiği ve tüm eşitsizliklerin, yozlaşmaların başlıca nedeni olan parayı, yine insanları daha az eşit yapmak için kullanıyorsun. peki tüm bunlara rağmen oya seni neden bir statü olarak kullansın? zaten statü olarak senin katbekat üzerinde biri. bunu hiç düşündün mü?

  • 44. bedelli askerlik

    hakkında netleştirelmesi gereken konular olan askerlik yapma şeysi;

    1- konunun akp içerisinde konuşulduğu açık. başbakanın şahsi görüşü falan değil. öyle olsa twitter'daki tweet silinirdi. bu adam başbakan boş bulunup konuşmaz. bu adama rastgele soru sorulmuyor. sorulacak sorular bile hazır. zamanlama konusunda bir sıkıntı yaşıyor olabilirler.

    2- iktidar tarafından önce piyasaya sunulup sonra yalanlaması çıkmayacağı anlamına gelmez. daha önceki örneklere bakabilirsiniz, ne kadar red edilse hükümet kanadından daha sonra çıkmıştır.

    3- bedelli askerlik uygulamasına geçilmesi için aylar ve yıllar süren bir program veya planlamaya ihtiyaç yok. hükümet bugün isterse, gelecek hafta kredi için bankaya başvurabiliriz.

    4- herkesin anlaması gereken bir diğer konu; hükümet zorunlu olarak askere gidenlerin bi boka yaramadığının farkında. bunların bir operasyona gittiği de yok. burada oturup "yeeea senin vergilelerinle mi bu çark dönüyor" muhabbetine bakmayın. zorunlu erin orduya maliyeti az buz değil.

    5- para tarafına gelecek olursak.bedelli askerlikin 20 bin tl tutarında bir rakam karşılığında yapıldığı ve 500bin kişinin faydalandiğı planlanırsa; 10milyar tl yapar. 7 tane şeker fabrikası satıldı 2 milyar tl etmedi. 2018 yılının bütçe tutarı 762 milyar tl. bedelli askerlik bunun yüzde 1.31'sını oluşturuyor. 2017 yılında bütçe açığı 47,4milyar tl. bedelli askerlik ile bu açığın yüzde 20'si kapatılabilir. içeriden başka bir kaynak oluşturabilecek olan varsa, buyursun. boş konuşmamak lazım.

    edit: bir sözelci ağlıyor gözleri yaşlı

    teşekkürler kureseltikinma

  • 45. sokak köpeğini kurtarmak için canını veren çocuk

    çok zengin olsaydım özel bir barınak yaptırırdım. senin adını verirdim oraya çocuk.
    ama şimdilik tek yapabileceğim bir sokak köpeğinin başını okşarken "rahmi'nin selamı var" demek olacak.

  • 46. moda yerine kuantum fiziğini tartışmak isteyen kız

    evde kalmamıştır; sığırları elemiştir.

  • 47. dar paça pantolon diye tayt giyen erkek

    ya gerçekten bıktım, usandım artık ya.

    kabul ediyorum, herkesin hayatına kimse karışamaz. ancak sokağa çıktığım zaman da, daha 100 metre yürümeden gözlerimin kanamasından hiç hoşnut değilim artık. bir bina dikiyorsun mesela, ruhsatı alırken bile belediyeden geliyorlar, bakıyorlar görsel olarak uygun mu değil mi diye. niye? bunlar hep göz sağlığından ötürü.

    hep bu avrupalı markaların bok yemesi aslında. özellikle de sen yok musun inditex! zara'sı olsun, bershka'sı olsun, pull and bear'ı olsun, yemin ettiniz değil mi lan türk erkeklerini lubunya gibi giydirmeye? asıl dış mihrak, asıl ülkemizin psikolojik sınırlarını darmaduman ederek yıkmaya çalışanlar bu şerefsizlerdir. adeta illüminati gibi, içimiz dışımız subliminal oldu lan!

    gavat paça zaten yeterince çirkin bir icat. babet çorabı ile kombine edilmiş kıllı ayak bileği görmekten zaten içimiz dışımıza çıkmış durumda. peki o götünüzden bir an olsun çıkarmadığınız tayt gibi dar paça pantolonlarız ve sanki yıllardır spor salonlarında kas yapmışsınız gibi fütursuzca sergilemekten çekinmediğiniz vücut hatlarınız ne olacak?

    bak, demiyorum ki boru paçayı rugan ayakkabı ile kombine edip, ayakkabının sadece ucu görünecek şekilde piyasada dolaşın. ama o ekstra slim pantolonları da giymeyin arkadaşım ya. kabul etsek de etmesek de, türk erkeğinin vücudu oldukça biçimsiz. şekilsiz bacaklar, yağlı bir göbek, tıknaz bir vücut yapısı, ışid'e selam çakan sakallar ile zaten oldukça başarısız bir görüntüye sahibiz. ben anlamıyorum nereden geliyor lan bu öz güven? kardeşim, ağzından feminen küfürleri düşürmeyen, hem cinsine hakaret etmek için "karı gibi" şeklindeki avam bir tabiri her dakika kullanan, sikko adamlarsınız en nihayetinde. peki, "karı gibi" olmayı bir aşağılama sıfatı olarak kullanıp, götüne, bacaklarına adeta vakum gibi yapışan, kot niyetine giydiğin, aslında tayttan hiçbir farkı olmayan kıyafet ile dolaşmak niye? sorsan ülkeyi boka batıran faiz lobisi. peki, seni maymuna çeviren, seve seve de alet olduğun, kot pantolon diye kıçına tayt giyidiren kıyafet lobisi ne olacak?

    ya her şeyi geçtim. olm, hiç mi seveniniz, sayanınız, sizi düşüneniniz yok lan? bu kadar tiksiniyor etrafınız sizden? bir allah'ın kulu çıkıp da "o altındaki ne koduğum, çıkar lan şunu" demiyor mu? bu dar paça pantolonlar adeta bir arkadaşlık turnusolü değil mi? gerçek dostunu tanımak istiyorsan 1 hafta o pantolon ile dolaşacaksın. her kim ki yanına yaklaşıp "ulan senin tipini sikeyim, bu ne biçim kıyafet, siktir git altına düzgün bir şey giy" demiyor, o adam ile dostluğu keserim ben. o pezevenk ki beni maymun edip, piyasadan en büyük parsayı kapmaya çalışan bir çakaldır benim gözümde.

    daha geçen gün, tişörtüne, küpesine, saçına bakıp sokakta adam dövenler, bugün götüne kot niyetine giydiği tayt ile babet çoraplarını kombin edip, elinde tesbih ile nargile kafelerde piyasa yapar olmuşlar. e o kadar adamı neden "ibne lan bu" diye hırpaladınız, ya yavşaklar? o götündeki tayttan bozma pantolonu orijin ülkesinde kimler giyiyor, git bak bakalım.

    çok çirkinsiniz lan. aşırı çirkinsiniz hem de. o aşırı çirkin giyim tarzınız, o gereksiz öz güveniniz ile birleşince iyice tiksindirici bir hal alıyor. altınızdaki premium sınıf araçlar bile kurtarmıyor artık sizi, o kadar fena çirkinsiniz.

    bu moda böyle devam etsin, aha buraya yazıyorum, 3-5 yıla bir dağ köyüne yerleşip, bütün medeniyet ile alakamı kesip yabancılara bizzat kendim hırlayacak kadar yabanileşmeyi planlıyorum. yaklaşmayın, dar paçayla beraber kaparım bileğinizden parçayı.

  • 48. kolomb'un amerika'yı keşfettiğinde dediği ilk söz

    yalnız beyler o barış çubuğu neden takıldı, dönmüyor hala?

  • 49. öğretmenden dayak yemiş yazarlar

    tam dayak değil ama orijinal bir ceza olduğu için bir arkadaş ekolünden bir tane anlatayım.

    bizim arkadaşlar, yaramazlık yapıyor. hoca artık dayanamıyor. tahtanın üst kısmına bir tebeşir koyuyor. suç işleyenleri tahtaya kaldırıyor:

    "ellerinizi kullanmadan, tahtaya kafa atarak bu tebeşiri düşürmeye çalışacaksınız. düşüren dayaktan kurtulacak, düşüremeden vazgeçen dayak yiyecek."

    diyor.

    sonrası beyin sarsıntıları...

  • 50. apple'ın üreteceği bisiklet

    lastiklerine hava basmak için apple marka pompa almanın zorunlu olacağı bisiklettir