Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. survivor 2020 ünlüler-gönüllüler

    saçma sapan hareketlerine bahane yaratmak isteyen sercan’dan savunma ;

    “bunlar hırsımdan kaynaklanıyor. kazanma hırsımı fatih hoca’ya bağlıyorum, benim hocamdı ve onu örnek alıyorum...”

    acun’dan soğuk yenen intikam yemeği ;

    “geçenlerde fatih hoca ile seni konuştuk...konular arasında kazanma hırsın yoktu...”

    kendisi hala boş bakıyor muhtemelen adada...

  • 2. playstation 4 satın alınan zaman ve fiyatı

    saat biraz daha geç olsun, 5 tl'ye aldığını iddia edenler dahi olacak...

    burası eksisözlük, kendinizi yormayın.

  • 3. bir laptop'ı beş seneden fazla kullanmak

    laptop değildir o asus‘tur.

  • 4. almanya'da 10 maskenin 113 tl olması

    türk lirasının ne kadar değer kaybettiğine dikkat çekilmiş

  • 5. türk kızı vücudu

    şu şeklidir

    görsel

  • 6. 18 nisan 2020 habertürk'ün yalan haberi

    habertürk muhabiri öznur karslı çetiner tarafından yapılan haberdir.

    genel yayın yönetmeni * yardımcısı : kürşad oğuz

    habertürk tv'nin sorumlu müdürü: kenan çelik

    izleyici temsilcisi: duygu sarıoğlu tutugan

    teknik müdür: tolgahan gülbe

    bu haberin televizyonda yayınlanması bu kişilerin eseridir. bilin istedim. normal bir ülkede kariyerleri biter, istifa etmezlerse kovulurlar ve bir daha düzgün bir medya organında iş vermezler. ama muhtemelen daha iyi yerlere geleceklerdir. nitelikli, doğru yayıncılıktan bahsederek çoluklarına ahlak nutukları atacaklardır. hiç rahatsız olmadan bunları yapabiliyorlarsa çocuklarına üzülürüm ben sadece.

  • 7. 19 nisan 2020 taksicilerin yardım feryadı

    üstedit: 1. entri ve 3. entri moderasyon tarafından silinmiş. ilk entride taksiciler odasının salgından etkilendik yardım edin açıklaması vardı. bence başlığın ilk entrileri silinmemeli.

    (bkz: su veren itfaiyenin hortumunu)

    reina’da ölümden kaçan insanlardan, atatürk havalimanında işıd katliamından canını kurtarmaya çalışanlardan, inönü’deki bombalardan uzaklaşmak isteyen insanlardan binlerce lira istemeseydiniz belki diğer rutin kalleşliklerinizi unutup bir sahip çıkan olurdu size ama yok dostum açlıktan geberseniz umurumda değilsiniz.

    edit: hatırlamak isteyenlere (bkz: reina saldirisinda 5 bin tl isteyen taksiciler)(bkz: 28 haziran 2016 taksicilerin firsatciligi)
    bi de şöyle bir şey var: #105691263

  • 8. cezaevinden yeni çıkan kişinin cinayet işlemesi

    (bkz: ya ne olacağıdı)

    yarın öbür gün öldürülen, tacize, tecavüze uğrayan kişinin biz veya bizim bir yakınımız olup olmayacağı ne malum? bu toplum kendi kendini bitirmek için elinden geleni yapıyor.

  • 9. çalışılan pozisyonlar ve maaşları

    yine asgari ücretli yazar yok maşallah maşallah.

  • 10. ailem yeterince ilgilenseydi olabilirdim denen şey

    çok şey olabilirdim.

    ilkokul birinci sınıfta taşınıp beni çocukların dörder kişi oturduğu ilkokula yazdırdılar. okumayı bilerek geldiğim için çocuklar bana uyuz oldu.

    ortaokulda eşeği bağlasan diploma alıp çıkan bir okula verdiler. müzik öğretmenim konservatuvar sınavına sokun dedi. olmaz dediler.

    turizm lisesine yazıldım. orda alkolle haşır neşir olmayayım diye vazgeçip düz liseye verdiler. aşçı olabilirdim.

    sonra düz lisede okuldan atıldım.
    açık lise bitince üniversite sınavına girdim.

    büyükşehirler dışında yer yazamazsın dediler. bu boktan bölümü okumak zorunda kaldım. başka şehirlerde öğretmenlik okuyabilirdim.

    okulun bitmesine yakın ulusal bir kanalda çalışıyordum.
    o arada kazı için hocam teklifte bulundu, yurt dışına gidecektim.
    kır dizini otur oturduğun yerde dediler.

    en sonunda işsiz güçsüz bir şey oldum.
    ziyan oldum..
    diyeceklerim bu kadar.

  • 11. corona hastasının şişli memorial'da yaşadığı olay

    arkadaşımın çalıştığı hastanede yaşadığı durumu sizlerle paylaşıyorum. kurumların dersini almadığını anlatan olaydır.

    edit4: değerli destekleriniz için teşekkür ederim. hastane yönetimi iletişimsizliklerinden dolayı özür dileyerek hemşire arkadaşımız ve ailesinin sağlık kontrollerinde destekte bulunacaklarını belirttiler.

    ben şişli memorial hastanesinde hemşire olarak görev yapıyorum.
    10.04.2020 tarihinde hastanede çalışırken hafif öksürüğüm başladı. 12.04.2020 tarihinde ateşim yükseldi. 13.04.2020 07:30'da zaten çalışacağım için gittiğim hastanemin aciline ateş, öksürük ve boğaz ağrısı şikayeti ile başvurdum. hastanenin çalışanı olmama ve korona şüphesi ile başvurmama rağmen 750 tl karşılığı crp, hemogram alındı ve bt çekildi. crp 15 civarı çıktı ve bt temiz olduğu söylendi. 2 gün rapor ile eve gönderildim.

    2 gün sonunda listemde 2 gün iznim olmasına, listede kimse zor durumda kalmamasına, icaplanan arkadaşlarım olmasına rağmen, izinli olduğum gün için arayarak "*canan* seni gündüze yazdık" dediler. benim rapor süresinde şikayetlerim artmıştı, bu sebeple iyi olmadığımı ve gelemeyecegimi söyledim.

    15.04.2020 tarihinde öksürük, ishal, kusma, tat ve koku kaybı, baş ağrısı ve bel ağrısı şikayetleri ile 112'ye başvurdum. gelen ekiplerin ölçümünde ateşim 38.5 çıkınca ambulans ile bağcılar eğitim ve araştırma hastanesi'ne getirildim. burada doktor muayenelerimden sonra sürüntüm alındı. 17.04.2020 tarihinde covid19 testim pozitif çıktı.

    bilgilendirme amacı ile çalıştığım hastanemi aradım. karantina durumumu belirtmeme ve pozitif sonucumu söylememe rağmen bana rapor için iş yeri hekimine gelmemi söylediler. sonrasında 184 ile görüşmemde bana evden çıkmamam söylendi. sorumlu hemşirem tekrar aradığında "geleceksin herhalde" dedi ve ben gelemeyeceğimi söyledim. bu sırada güngören ilçe sağlık merkezi ve 112 ile görüşmelerim devam etti. saat 14:00 gibi iş yeri hemşiresi arayıp 20 nisan pazartesi günü belirtilerim azalınca gidip orada test yaptırmamı istedi ve tekrar arayacağını söyledi. bu sırada ilçe sağlık müdürlüğü'nden bir yetkili gelip 14 gün evden çıkamayacağımı, eğer dışarı çıkarsam cezasının olduğunu belirtti.

    bana bu süreçte hem bir çalışanı hem de korona şüphesi ile başvurmuş bir hastası olarak destek olması gereken hastanem hiçbir şekilde destek olmadı, belirtilerim olmasına rağmen hem test için yönlendirmeyip hem de hiç kimsenin hayatını düşünmeden benim sürekli çalışmamı veya dışarı çıkmamı istediler. ve temas ettiğim kimseden yani çalışma arkadaşlarımdan örnek almayacaklarını söylediler. ben vicdan azabı çekerken, sağlık çalışanlarını sadece 'gösteriş' olarak koruduğunu iddia eden memorial hastanesinden şikayetçiyim.

    edit2: cimer'e yukarıdaki metin ile şikayet yapıldı.
    edit3: memorial hastanesi corona19 testi yapmadı. ücretsiz korona testi yerine ücretli çalışan paketi testi yapıldı.
    edit4: twitter paylaşımını da ekliyorum.
    (bkz: https://twitter.com/…ral/status/1251919830241992707)https://twitter.com/…ral/status/1251919830241992707

  • 12. ya kedin ya ben diyen eş

    arkadaslar mesele kedi degil. x diye herhangi birsey koyun oraya. ya ben ya gozlugun, ya ben ya armut, ya ben ya tirnagin, ya ben ya su kalem.

    bunlarin hepsinde tabii ki bir insanin degeri armuttan, gozlukten fazladir. mesele x’in ne oldugu degil. mesele bu cumlenin, bu tehditin kurulabilmesi. mesela sevdigim insan bana, ya ben ya gozlugun dese evet belki o insani secerim, ama sonra ben nasil bi iliski icindeyim, ben burada napiyorum diye mutsuz olurum.

    hangi yonetmendi hatirlamiyorum, belki fatih akin. bi roportajda, “bir gun esiniz meslegi birakacaksin derse ne yaparsiniz” diye sormustu gazeteci. “birakirim, ama olene kadar her gun cok mutsuz olurum” demisti cevaben. “zaten beni seven kisi de bunu yapmaz” diye eklemisti.

    siz nasil insanlarsiniz? nasil ezilmislikleriniz, hinclariniz, yillar icinde incinmis egolariniz var ki, “ya ben ya kedin/annen/meslegin/ailen/sacin” falan diye konusabiliyorsunuz?

  • 13. 19 nisan 2020 mahir ünal'ın attığı tweet

    ekmek dağıtan chp'li belediyeleri devlet içinde devlet olmakla itham ettiği tweettir , gülsem mi ağlasam mı bilemedim. umarım bu süreç tava ekmeğin tutuklanması ile son bulmaz, ne diyeyim, allah akıl fikir versin.

    mesaj atan suserlar üzerine edit: bu da ak parti kahramanmaraş belediyesinin ücretsiz dağıttığı ekmeklere ilişkin tweet :)

  • 14. 19 nisan 2020 covid-19 vakasının 86306'ya çıkması

    "rez" yazan yazarın ilmi yorumlarını dikkatle bekliyoruz. görsel

    kimileri önceden entry yazıp bekliyor, sonra çat diye giriyor başlığa, üstte gözüsün diye galiba. görsel

    hangi ara yazdın iki paragraf entry'i birader. başlık açılalı 1 dakika olmuş. bu yetenekle harcanıyorsun. hadi iyisiniz fav'lar gelmeye başlamış.

    (bkz: covid-19 vaka sayıları için hazırda bekleyen yazar)

    tanım: vaka sayımızın bu hafta içinde maalesef 100 bini bulacağını gösteren sayıdır.

  • 15. neşeliymiş gibi görünen hüzünlü şarkılar

    ankara'nın bağları
    "ben sevdim eller aldı" denilen bir şarkıda, yıllardır anlamsızca göbek atıyor hatta millet.

  • 16. coronasız alan belgeli turistik işletmeler müjdesi

    (bkz: etstur)(bkz: club voyage)(bkz: didim tur)(bkz: jetset)(bkz: ucuzabilet.com)(bkz: maxx royal)(bkz: odamax.com)

    anladin sen onu :)

    ya ne olacagiydi? tas mi yesin adamlar?

  • 17. içinin pisliği yüzüne yansıyan insanlar

    her konuşmasında ağzından tükürükler çıkan, bizi bize kırdıran ve gitgide çirkinleşen biri var.

    heh işte o.

  • 18. kanada'da bakım evinde açlıktan ölen insanlar

    https://www.nytimes.com/…da/canada-coronavirus.html

    kaynak begenmeyenler icin baska kaynaklarin da oldugu haber.

  • 19. celal şengör'ün ahirette vereceği hesap

    hala öldükten sonra hesaba çekileceğini inananlar olduğunu göstermiştir.

  • 20. ekşi itiraf

    bazen karga olmak istiyorum. aslinda bir at oldugumu saniyordum; ama sanirim ozumde bir kargayim.

    ya da belki de bir atim; ama karga olmak istiyorum. karga olmak isteyen bir at. bu da bir olasilik. kafanızdaki size ne kadar uzaksınız diye baslik dolaniyor ya su siralar sol cercevede, bir at ile bir karga birbirine ne kadar uzaksa ben de kafamdaki bene o kadar uzagim. uzak olabilirim. belki de degilim. emin degilim. bazen hicbir seyden emin olamiyorum. aslinda hicbir zaman hicbir seyden emin olamiyorum da iste "amaaan, yap gitsin!" diye yapiveriyorum. zaten oleceksek bu kadar dusunmeye gerek yok.

    ...dedi eyleme gecmeden once 4875847 kere dusunen at.

    vardigim sonucu acikliyorum: sakin atın çiftesi pek olur'daki o sakin at benim ve karga olmak istiyorum. eglendim. bugun hava cok guzel. balkondaki bitkilerim mutlular. ben de neseliyim.

  • 21. evlenmelik kadın mesleği

    öğretmenliğe başlarken 1 ay boyunca verilen seminerler olurdu ve kapı önünde teyzeler birikirdi. pazardan meyve seçer gibi oğullarına kız seçiyorlardı.

    şube müdürü kapıda " 3 tanesi beş lira! gel abla geel!" diye bağırsa, yeminle 3 tane öğretmen kız almak için birbirlerini ezerlerdi. fazla "mal" göz çıkarmaz. ilazım olurdu belkim.

    değişik bir türdür bu teyzeler. yürürken popomuzu, mememizi inceliyorlardı. valla. bazen herkes gidene kadar seminer salonunda otururduk. eee popoyu kollamak lazımdı.

    işin ilginci seminer verenler de çöpçatanlık derdindeydi. "yarın kuş uçmaz kervan geçmez köylerde eş bulamayacaksınız. merkeze gelmeniz 10 yılı bulur. tanışın kaynaşın." diyorlardı. herkes birbirine potansiyel eş olarak bakıyordu. evli olan erkekler bile fıldır fıldır gözlerle ortamın havasına ayak uyduruyordu.

    bu durum kızların hayli canını sıkıyordu tabii. birinin tutup dişlerimizi kontrol edeceği günden korkuyorduk. sürekli kayınvalide defediyorduk. bir gün teyzenin biri geldi kolumdan tutuverdi, bakakaldım.

    - gızım gelive hele... benim oğlum toktor. onla bi tanıştırıveren sizi?
    - olur teyzecim tanışırız. ama ben hamileyim sorun olmaz inşallah.
    - ayyy gusura galma gızıım. evli olduğunu bilmeyodun. barnagında yüzük yoktu.
    - yok teyzecim ben evli degilim. sadece hamileyim. ne zaman tanışalım. bu gün uygun mu?*
    - tövbeee! yoook kızım yoook. hadi... hadiii...

    tek kriter öğretmen olmak değil miydi? niye böyle yaptı hiç anlamadım.*

    o günden sonra bi daha bana bulaşmadılar. çıkışta dik dik bakmalarını saymazsak. neyseki seminerin sonu gelmişti de bir daha görüşemedik kendileriyle. yoksa o dedikodu batağında halim ne olurdu bilinmez. başlığı okuyunca öyle birden aklıma geldi.

    "evlenmelik meslek" ne değişik bir tamlama...

    haa bu arada çocuğum şimdi 56 yaşında ellerinizden öper.*

  • 22. mutlu bir çiftin çocuk yapma nedeni

    bugün eşimle birbirimize sorduğumuz soru.
    üç yıl önce gayet sade, sakin ve mutlu bir yaşantımız varken neden böyle bir sorumluluk aldık, onu sorduk.. neden?
    birilerine tavsiye eder miydik ebeveyn olmayı?
    “asla etmezdim” demiyorum ama “ederdim tabii ki, bu dünyanın en güzel şeyi” falan da demezdim.
    özellikle 30+ yaş, çocuğu olmayan bazı kadınlarda gözlemlediğim bir “özlem”, bir “gıpta” var sanki anne olmaya. geç kaldıklarını falan düşünenler..
    sevgili hemcinslerim, lütfen böyle düşünmeyin. sizin hayatınız da başka güzel. buna emin olun. anne olmak çok ama çok zor. gerek var mı bu zorluğa? bilmiyorum. çalışan bir anne olarak, dördüncü dilini öğrenmek isteyen, eskrime devam edip, saksafon çalmaya devam etmek isteyen ancak kreşlerin kapalı olması dolayısıyla çalışmayıp, tüm gün şirin ama bir o kadar da cazgır iki buçuk yaşındaki kızının nazını çekmek zorunda olan bir anne olarak samimiyetle söylüyorum: bilmiyorum.

  • 23. koronavirüs bize neler öğretti

    ayakkabı, çanta, tişört, gömlek vs. kısaca aklınıza gelebilecek bütün giyim ürünlerini, aslında diğer insanlar görsün diye alıp giyiyormuşuz. kimse görmeyecekse hiçbir anlamları yokmuş. yani örnek veriyorum 1 gününü tamamen evde geçirecek olan kişi "bugün de tuvalete şu gömleğimle gideyim" demiyor.

  • 24. chp iktidarının başarılı olacağını sanmak

    akp iktidarının başarısız olduğu örneği elimizdeyken şans tanınması gerektiği için doğru olanı yapmaktır.

    en fazla ne olabilir ki? akp gibi başarısız olur ancak asla akp kadar başarısız olamaz zira o kadarını yapmak için bu halka, bu ülkeye düşman olmak gerekir. chp basiretsiz de olsa asla halka düşman değildir.

    büdüt: ak troll başlığı beslemiş olduk ancak gözden kaçmış. engelleyip geçtim. siz de yormayın parmaklarınızı.

  • 25. emlak balonu

    ben ahmet'in, mehmet'in ne söylediğine bakmam, açın bakın döviz bazlı istanbul konut fiyat endeksi 2016 yılından beri nereden nereye gelmiş. geçen de yazdım döviz bazlı köpüğün yarısı gitti, ama en az bu kadar daha köpük var.

    haspam 4 yıl önce 150 bin dolar bayıldığı evi bugün 90 bin dolara bile satamıyor, ama balon patlamadı ki diye kendini avutuyor. balon içinde patladı, geçmiş olsun.

  • 26. en yakındaki kitabın 107. sayfasının 1. cümlesi

    moğollar şaman dinine mensup olmakla beraber, siyasî kazanımları önceleyerek neredeyse sınırsız bir dinî tolerans politikası izlemektedirler.

  • 27. 5 dakikalık tıraşa 30 tl alırken mutlu muydunuz

    iki tutam saçım var. hangi berbere gitsem 50 tl alıyordu. gerçekten 5 dakika bile sürmeyen traşa bu parayı alıyorlardı. en son bir berber keşfetmiştim. 30 tl aldı. dedim tamam çok iyi traş etmiyor ama sonuçta çıkıyor bir şeyler ortaya. bir daha ki gidişimde 40 aldı. sesimi çıkardım. 15 gün sonra bir daha gidince 50 tl dedi. tepem attı. verdim parayı çıktım. traş makinesi aldım.

  • 28. türk erkeklerinin aşırı kıllı olması

    insanı hayattan bezdirir.

    gerçekten aşırı kıllıyız. bana özel genetik bir durum olabilir diyeceğim ama çoğunluk olarak türk erkeklerinin neredeyse tamamı kıllı oluyor. sabah yataktan kalktıktan sonra çarşaftaki kılları toplayıp çelik yelek yapımında kullanılmak üzere tesislere göndersem bir allah'ın kulu da aga bu nedir demez. yadırgamaz yani. bir zaman sonra gerçekten işkenceye dönüşüyor.

    lazer gibi tedavi unsurları var ama bunları da belirli periyotta sürekli yapmak gerekiyor. tuhaf bir şekilde kendimi bu zamana kadar ari ırktan görüyordum. yine tuhaf bir şekilde bu iddiamı kendi vücudum çürüttü. ne olurdu sanki şöyle temiz bir vücudumuz olsaydı? her şeyin fazlası zarar bunu anlıyoruz. az ve öz olsaydı çok daha güzel hissederdik.

    kendimi gerçekten bazen alfa kurt gibi hissediyorum. pencereyi açıp, dolunay'a karşı kafamı 180 derece çevirip kurt gibi uluyorum.

    yerlere çekpas yapmaktan sırtım ağrıyor. koca ömür kılları toplamakla geçti.

    evet insan bazen enetik durumlara isyan edebiliyor. ne yapalım bizi seven de böyle sever artık.

    edit: kıllı olmak ayıp bir şey değildir. buradan türk düşmanlığı anlamını nasıl çıkarıyorsunuz gerçekten hayretler içerisinde kalıyorum. ben de bir türk genciyim ve kıllıyım. ne var bunda? harbiden insanlar artık kafayı yemiş.

  • 29. geceye ücretsiz ama değerli bir şey bırak

    birçok derginin eski yayınları no thank you

  • 30. erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular

    yazar engelleme başlığı olarak kullanılabilir. sorulara bak aq

  • 31. ikinci el otomobil piyasası

    sifirini 199bine aldigim araci,9000 km de 215bine ilana koymuslar..
    sordum" abi sifir araclar marta kadar yok"

    ee,yoksa yok.sen bayi misin,sana ne?

    3 liraya alip 3.5 liradan sattigim maske icin beni 3 kez denetleyen maliye,bunlara " ne oluyor la" demiyor malesef.

  • 32. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    tam sohbet edeceğim, "veritabanı" kelimesini okuyorum, vazgeçiyorum.

    bir sohbet niyeti, talebi, arzusu ancak bu kadar duygusuz bir kelimeyle bok edilebilirdi.

    soğuduğum tabandır!

    veridir.

  • 33. dostoyevski'nin türk düşmanı olması

    dostoyevski tanrının slav ve rus olduğunu iddia edecek kadar aşırı rus milliyetçisidir.
    türklerden nefret eder.
    hatta karamazov kardeşler'in orjinalinde yer alan şu kısım neredeyse tüm çevirilerde sansürlenmiştir;
    '...bu arada, geçenlerde moskova’da karşılaştığım bir bulgar, genel bir slav ayaklanmasından korkan türkler’in tüm bulgaristan boyunca yaptıkları zalimlikleri anlattı. köyleri yakıyor, öldürüyor, kadın ve çocuklara tecavüz ediyor, esirlerini kulaklarından siper kazıklarına çiviliyor, sabaha kadar öylece bırakıp sonra da asıyorlar, akıl almaz her türlü zalimlik. insanlar bazen insan vahşetini ‘hayvani’ diye tarif eder, ama bu hayvanlara karşı büyük bir haksızlık ve hakaret; bir hayvan asla bir türk kadar vahşi olamaz, o kadar maharetle, o kadar sanatkarane bir şekilde vahşi olamaz. kaplan sadece ısırıp parçalar, bütün yapabileceği budur. insanları kulaklarından çivilemek, yapabilseydi bile, asla aklına düşmezdi. bu türkler ise çocuklara zulmetmekten zevk alıyorlar, ana rahmindeki bebekleri hançerle kesip almaktan, kundaktaki bebekleri havaya atıp annelerinin gözü önünde süngü ucuyla yakalamaya kadar her şeyi yapıyorlar. bunu annelerinin gözü önünde yapmak asıl zevk aldıkları şey. ama bulgar’ın bana anlattıkları arasında şu sahne özellikle ilgimi çekti. kollarında bebeğiyle, türkler arasında çembere alınmış, titreyen bir anneyi gözünün önüne getir. türkler eğlenceli bir oyun icat ediyorlar; bebeği okşuyor, gülsün diye kendileri gülüyorlar. sonunda istedikleri oluyor ve bebek gülüyor. tam o anda türkler’den biri silahını bebeğe doğrultup, yüzünden on santim mesafede tutuyor. bebek sevinçle kıkırdayıp parlayan silahı minik elleriyle yakalamaya çalışıyor ve sanatkar aniden silahı dosdoğru bebeğin yüzüne sıkıp minik başını paramparça ediyor. sanatkarane, değil mi? bu arada, türkler’in tatlı şeyleri çok sevdiklerini söylerler...'

    bir yazarın günlüğü adlı eserinde ise şu ifadeleri kullanır;
    'haliç ve istanbul, tümü de bizim olacak.ama bu fetih için, baskı yaratmak için değil.kendiliğinden gerçekleşecek bu.nedeni de şu ki, zamanı gelip çattı...'
    'avrupa'da şimdi sürdürülen diplomatik görüşmeler ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın, önümüzdeki yüzyılda da olsa, istanbul eninde sonunda biz rusların olacaktır. yolumuzdan sapmadan, kararlılıkla yürümeli ve aklımızdan hiç çıkarmamalıyız...'

    dostoyevski avrupa'yı düzeltmek ve içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmak amacındayken türklere, tatarlara ve çerkeslere ise boyun eğdirmek ister.

    osmanlı döneminde dostoyevski'ye yönelik ilk eleştiri ziya gökalp'den gelmiştir.
    kaya alp mahlasıyla 1909 yılında genç kalemler derhisine yazdığı yazı şöyledir;
    on dokuzuncu asrın rus mütefekkirleri, edipleri arasında mütelevvin şahsiyetiyle dostoyevski’ye de tesadüf olunur. rus edebiyatına canlı ve feyizli bir şekil veren gogoller, turgenyevler sırasında sayılmak istenen dostoyevski hayatının ikinci kısmında tutmuş olduğu meslekle bu mümtaz mütefekkirlerden pek çok ayrılmıştır. dostoyevski’nin mesleğini değiştirmiş olması sebepleri pek de malûm değildir. edebî hayatıyla siyasî hayatını karıştırdığı günden itibaren dostoyevski bütün gündelikçi muharrirler gibi siyasiyyatın ihtiraslı cereyanlarına kapılmış ve nezih edebî simasını kaybetmiştir.
    dostoyevski ruslar için fakat bir kısım ruslar için sevilebilir; hürmet olunabilir; fakat biz türkler için nefrete yakın bir hisle düşünülmelidir; çünkü dehşetli bir slâvcı, bir türk düşmanıdır. ve ben burada onu edebî şahsiyetiyle değil siyasî, türk düşmanlığı sıfatıyla karilerime tanıtacağım.

    dostoyevski 1822’de moskova’da doğdu. 1837’de on beş yaşında iken sen petersburg’da istihkâm mektebine dahil oldu. beş sene sonra mülâzim-ı sanî rütbesiyle orduya girdi; fakat o zaman başka bir mefkûre yaşattığından orduda, askerlikte duramadı. istifa etti. edebiyat âlemine atıldı.

    umumiyetle rus ediplerinin fârık bir alâmeti olan köylülerin sefil, sert hayatlarını tasvir etmek dostoyevski için de kabule şayan bir minhac oldu. 1846’da insancıklar romanını neşretti. bu romanda rus memurlarının ve orta halli kimselerin hayatlarını, maişetlerini bütün hakikat-ı renkleriyle gösterdi. bu romanıyla hükûmetin kendi üzerine şüphesini davet etmiş ve o da diğer mütefekkirler, edipler gibi tehlikeli adamlar sırasına girmişti. nihayet 1849’da hükûmet aleyhinde çalışan gizli bir cemiyette bulunduğu ittihamını mucib olarak idam cezasına mahkûm oldu. idam olunacağı sırada cezasının on sene “hidemât-ı şâkka”ya tahvil olunduğunu öğrendi. sibirya’yı boyladı. 1854’te adî bir nefer gibi orduya idhal edildi. bütün bu meşakkatleri, felâketleri on sene çekti.

    tekrar hürriyetini, hayatını kazandıktan sonra 1861’de vramya isminde bir gazete tesis etti. 1863’de polonya hadisesi dolayısıyla yazmış olduğu bir makale gazetenin tatiline sebep oldu. 1867’de kendisinin iştiharına bais olan suç ve ceza romanını neşretti. dostoyevski’nin en güzel eseri bu romanıdır. aynı zamanda yine bu romanı edebî hayatının mezarıdır; çünkü bundan sonra dostoyevski siyasiyata kapılmış ve müthiş bir slâvcı olmuştur. hürriyetçi fırkalar dostoyevski’yi reddetti. zaten o da bir mürteci, bir mutaassıp, bir incilci olmuştur.

    şimdi dostoyevski’nin türk düşmanlığını, müthiş islâvcılığını bir yazarın günlüğü namıyla teflik edilen eserinde göreceğiz. siyasiyyata atıldıktan sonra muhtelif tarihlerde yazmış olduğu meşhur makaleler bu kitapta mündericdir.

    “bir yaz” unvanlı makalenin hamiş kısmında şöyle diyor: “islâvcı diye tefrik ettiğimiz islâv fikri nedir. siyasî, tarihi tefsir ve tercümesinden evvel kardeşlerimiz için bir fedakârlık ihtiyacı islâvları en zayıflara yardım etmeye sevk eden vazife hissiyatı bütün islâv ırkını müstakbelin en büyük devleti, en büyük müttehid kitlesi yapmak için vicdanî bir vazife temayülleridir. islavcılık, hristiyanlığın bütün hakikatlerini neşr ve tamimdir…” muharrir burada kendi taassup fikrini, islâvcılık ruhunu pek güzel tasvir ediyor.

    “bir defa daha, istanbul er geç bizim olmalıdır” makalesinde şu satırları okuyoruz: “geçen sene haziran’da istanbul er geç bizim olmalıdır diye yazmıştım. o zaman fedakârlık, kahramanlık ve heyecan devri idi. bütün rusya samimî arzusuyla kâfir türkler'e karşı hristiyanlığı, ortodoksluğu müdafaaya, din ve kan kardeşlerimiz islavlara yardıma giden ordusunun, ahalisini takip ediyordu…

    o zaman istanbul için şöyle demiştim: “evet haliç ve istanbul, bütün bizim olmalıdır. zaten tabiatıyla olacaktır. ve şimdi artık zamanı yaklaşmıştır.

    rusya istanbul’u zaptetmek için ne gibi manevî hak ve rüchanını gösterecek? nasıl âlî bir prensip namına avrupa’daki bu şehri işgal edebilecek?

    bu rusya’nın müdahelesini icbar eden ortodoks dininin mevcudiyyeti şartlarından başka bir şey değildir…”

    dostoyevski gözlerindeki islâvlık, ortodoksluk gözlüğüyle, o siyah adeseleriyle istanbul’u rusların elinde görmek için yalnız kendisine mahsus mantıklar serd ediyor. yine şark meselelerine dair yazdığı bir makalede türkler hakkında bütün gayızını, bütün kinlerini, isnadlarla, iftiralarla döküyor: “bu yalancı, rezil millet irtikap ettiği canavarlıkları inkâr edyor. padişahın vükelâsı askerlerinin esir ve yaralılara işkence etmediklerini iddia ediyor. çünkü kur’an bu gibi hareketi men’ edermiş. ve biz hâlâ bu müfteriz hayvanlara insanca muamele ediyoruz. artık zavallı çocukların gözlerini oymalarına devam etmelerini bırakmamalı. denâetlerine tekrar başlayabilmek arzusunu onlardan tamamiyle ref’ etmeli, türklerle bir an evvel işi bitirmelidir. mağlûp oldukları, ellerinden kuvvet ve silâhları alındığı zaman türkler de kazan tatarları gibi elbiselerini satmaya başlayacaklardır.”

    dostoyevski’yi tanıtmak için makalelerinden başka parçalar almağa lüzum kalmamıştır, sanırım. 1881’de bütün ihtirasları, taassupları, tecavüzleri nihayet bulmuştur; vakıa islâv âlemi ortodoksluk muhiti kuvvetli bir uzvunu kaybetmiştir. fakat insaniyet, aynı zamanda türklükte muannit bir düşmanından kurtulmuştur...

    dostoyevski dünyada saadet ve refahın husulünü ancak hristiyanlıkta ve bilhassa ortodokslukta görüyordu ve bunu için kalemiyle çalışıyor, çalışıyordu. ne faide ki hakikaten mefkûresinden pek çok uzak idi…'

    ---

    dostoyevski büyük romancıdır.
    şahsi görüşüm gelmiş, geçmiş en iyi romancılardandır.
    ama dostoyevski, bukowski, lord byron gibi örneklerde de göreceğimiz üzere 'iyi yazarlar kötü karakterli insanlar olabilirler'

    hoşgörmek ise okuyuculara kalmıştır.

    edit: çok soru geliyor.
    diğer büyük yazarların anormallikleri, tuhaflıkları ve hatta manyaklıkları için şuna göz atınız;
    #78719233

  • 34. 19 nisan 2020 ekrem imamoğlu'nun özür tweet'i

    hata yaptığını kabul ettiği ve hatasını düzelttiği tweettir. para karşılığı her türlü ahlaksızlığı yapmayı meslek edinmiş kişileri şaşırtabilir.

  • 35. istanbul'un beton yığınına dönmesinin sebebi

    1 sene kalmaz sorumlusu ekrem imamoğlu ve cehape olur. birazda ssk'yı batıran gılışdar.

  • 36. 18 yaşında evlenip 19 yaşında ebeveyn olmak

    eskiden bu normaldi çünkü olgunlaşma yaşı düşüktü. şimdiye bakıyon 30 yaşına gelmiş halen gram akıl yok.

  • 37. ekşi sözlük 140 iq üstü yazarlar kulübü

    180 üzerini kurarsanız haber verin.

  • 38. behzat ç. denince akla gelenler

    "evet, biz arada eda ile zina yapıyoruz"

    (bkz: harun sinanoğlu)

  • 39. 19 nisan 2020 ekrem imamoğlu'nun attığı tweet

    siz bir tane orman yapamadan, 2.000.000.000 fidan (!) dikince oooooo,

    biz yapınca lolo.

    bak ne güzel matematiğiniz de gelişiyor. akıl falan da kullanıyorsunuz. sorguluyorsunuz.

    bunun adı bilim. çok güzel gelsenize.

  • 40. ankara'nın en avrupai semti

    kavaklıdere. yarısı avrupa toprağı zaten.

  • 41. 20 nisan 2020 84 ton ekipman yardımı yapılması

    bir ingiliz sözünü akla getiren hadise..

    --- spoiler ---

    "we don't have ayran to drink but we are going to the toilet with palanquin for doing shit.."
    --- spoiler ---

  • 42. türkiye'nin en güzel kızlarının trabzonlu olması

    güzelliği bilmem ama türkiyenin en itici kızları trabzonludur. bezdum yazan tişört giyen kızdan daha itici ne var bu hayatta?

  • 43. 19 nisan 2020 ercan taner'in attığı tweet'ler

    haziran sonuna doğru başlayıp en erken temmuz sonunda tamamlanacak bir ligin alanya ve antalya gibi lokasyonlarda oynanacağını iddia eden tweetler. amaç herhalde covid-19'dan ölmeyi beceremeyen sporcuları sıcaktan öldürebilmek.

  • 44. lc waikiki'nin 40 milyon maske üretmesi

    avrupa'ya ve amerika'ya hayırlı olsun, güle güle kullansınlar dediğim maskelerdir.

  • 45. 13 yıllık nişanlının yüzüğü atması

    bence çok fevri verilmiş bir karardır. birkaç sene daha bekleyip öyle karar verilmesi lazım.

    13 sene ne amk. o sürede isteğe bağlı sigorta yatırsan emekli olacak yaşa gelirdin.

  • 46. almanya'da asgari ücretin 11 bin 737 tl olması

    sevgili trollerin buradan almanya kıyaslarına devam etmelerini dilediğim başlık.
    acı gerçeklerden birisi dahadır.

    senin en kalifiye elemanlarından birçoğunun almanya’da en anlamsız iş yapandan daha az kazandığının göstergelerindendir aynı zamanda.

    not:teşekkürler sözlük kırk yıllık “asgari” ücrete “asgeri” diyen yazarların başka yazarları cehaletle suçlamasını sağladığın için.

    işbu entry ve başlık tek bir kriterden yola çıkarak ülke kıyaslaması yapabilen tabiri caiz ise hafif noron yoksunu arkadaşlar için hazırlanmıştır. çünkü almanyadaki domates, maske fiyatlarını burasıyla kıyaslayan ve algı yaratmaya çalışan şeref yoksunlarından gına geldi. eğer almanya ve türkiye kıyaslamasına gireceksek, satın alabildiğiniz teknolojiden girip, eğitim sistemimden çıkıp sonrasında madencilikten girip, enerji sektöründen belki ağır sanayisinden belki de işçi hakları ve çalışma saatlerinden çıkmamız gerekecektir. bu konuların hepsi de neredeyse ayrı bir tez konusu. ancak şunu kısaca görmelisiniz ki bunların hepsi refahın konusudur ve almanya bu konuların hepsinde olmasa da bir çoğunda bizden fersah fersah ileridedir. bu sebeple 4 milyona yakın türk göçmeni almanya’dan dönmemektedir. dönmeyecektir de. ancak burada domates pahalı, maske pahalı diyip yeni göçlerin önüne geçmeye çalışıyorlar sanırım.(bkz: swh)

    son olarak moderasyondan bu iki başlığın tek bir başlık altında birleştirilmesini rica ederim. diğer başlığın asgari ücret hesaplaması daha güncel verilerden yapılmıştır.

    (bkz: almanya’da asgari ucretin 12206 lira olmasi)

  • 47. 30 yaşındaki adamın 20 yaşındaki kızla çıkması

    30 yaşında bekar kadınların sinirlerini bozar çünkü bu genç orospu onların hakkını yiyor; kendilerine de kala kala 40+ boşanmış çocuklular kalıyor.

  • 48. karl marx sigmund freud ve weber'e şarlatan demek

    (#105661493)

    deniyor ki "sirf bu insanlar 1700 yilinda yasadi ve unluler diye bunlari elestirilemez, yanlislanamaz diye dusunme."

    marx (d. 5 mayıs 1818, trier - ö. 14 mart 1883, londra) ve frued (d. 6 mayıs 1856, príbor, moravya, avusturya-macaristan imparatorluğu (bugün çekya) - ö. 23 eylül 1939, londra, birleşik krallık), 18. yüzyılda yaşamamıştır.

    komün kültür? bireyselci kültür? bunların neticesi olarak toplumsal örgütlenmeleri? 1790'da ölen adam smith marx'ı "sikinde oynatır"?

    bakın bu cehalet 19.04.2020 tarihinde, varsayımsal olarak herkesin hemen hemen her bilgiye ulaşabileceği bir tarihte vuku buluyor. sorun bilmemekte değil, bilmediği halde biliyormuş gibi konuşmakta bir beis görmemekte. adam smith'in marx tarafından aşılmadığını iddia etmek, bilginin organize bir şekilde tasnif edilip biriktilemeyeceğine götürür bizi ki el insaf: 2020'deyiz be adam.

    weber'e dil uzatamamış, çünkü kendisine ilişkin ülkemizde sağcısı henüz yeterince saçmalayacak bilgi birikimine ulaşamamıştır.

    atilla yayla kadar izansızları barındıran başlık.

    küfürler sonrası edit: araya atlantik okyanusunu alıp küfür etmek kolay, türkiye sınırları içine geldiğinde haber ver de sabıka kaydını bir güncelleyelim. delikanlıysan (baktım çok delikanlı bir kardeşsin, kedisi olan vurduruyordur falan yazmışsın) türkiye'ye geldiğinde adresinle birlikte ismini falan da yazarsın özelden, mahkemede tanışırız.

  • 49. devletin 2020 2. mtv taksidini almaması ihtimali

    gerçekleşmeyecektir. olmamış şeyler için olmuş gibi başlık açanlar uçurulsun.

    devlet otomobil, tekne gibi araçları lüks sayıyor. bunların vergisini her zaman alır.

  • 50. izmirli kızların dünyanın en güzel kızları olması

    izmirli kızlar bu genellemeyi kendileri çıkartmadı. kulaktan kulağa biz çok güzeliz diyip bunu yaymadı. biz doğduğumuzda bu önerme zaten vardı. neden öfkenizi izmirli kızlara kustuğunuzu anlayamıyorum gidin kim güzel dediyse ilk ona kızın ona abarttığını söyleyin..