söz konusu entry'nin orjinali aşağıdadır. siz silin ben yazmaya devam edeceğim, sizin işiniz buysa ben de işsizim ulan. hadi yakalayın her yazdığımda silmek için:
--- spoiler ---
bir yakın arkadaşımın başına gelen rezalet gibi rezalet olayı kendi anlatımıyla paylaşıyorum. bunu paylaşmamdaki amaç haksız olanın güçlü olup insanların acısını suistimal edip sorumluluktan kaçınması ve ilgili hastanenin hala hiçbir şey yokmuş gibi davranıp iş yapıyor olmasıdır.
edit: hala canlı link varsa gönderin bana güncelleyeyim
edit 1: bebeğin ikinci mr sonucu. hızlı resim linki
edit 2: bebeğin yoğun bakımdaki fotoğrafı. 40. günün sonunda hortuma bağlanarak (emme ve yutkunma olmadığından) eve çıkarıldı. hızlı resim linki https://i.hizliresim.com/gblg2v.jpg
edit 3: bebeğin ilk mr sonucu http://imgur.com/a/daqp0 hızlı resim linki https://i.hizliresim.com/brn9jy.jpg
edit 4: epiduraller doğum paketine dahil değil ve tanesi 750 lira. aile , 2. epiduralin izin alınmadan yapılmasında bunun çok önemli bir etken olduğunu düşünüyor. edit 5: başlığa kendi hekim görüşlerini yazan doktorun açıklamalarını okudum ve bir kaç flu noktayı aydınlatmak istedim. hasta rahat odaya çıkarılıyor ama bu rahatlama meselesi bir oyalamaya dönüşüyor. aileden öğrendiğim kadarıyla, sözleşmeye göre kontrolleri yapan doktor doğumda hazır bulunmak zorunda. ara ara gelen doktor ise kaydı olmayan, muhtemelen başka hastaneden gelen bir doktor. yani siz kime emanet olduğunuzu bilmiyorsunuz. asıl doktor bir şekilde ortada yok ama yerine bıraktığı doktor da çok geç geliyor. bu süre zarfında sürekli "yan odada" diye aile kandırılıyor. 2. epidural bu noktada oyalama görevini üstleniyor. geç gelen doktor ise durumun ciddiyetini geç kavrıyor. işler daha sonra çığrından çıkıyor. sezaryen kararı alma, asansör bekleme, sedye, sezaryen vs. derken 45 - 50 dakikalık bir zaman kaybı daha yaşanıyor. daha sonrası ise hastanenin durumu örtbas etme çabaları... tıbbi malpractice editi: aile dışarıdan tanıdık bir doktor getirtti. raporlara bakan doktor olayın tamamen hastane hatası olduğunu söyledi. tabi bu yasal bir sonuç değil. sadece emin olmak adına yapılmış bir şey. bazı saçma olaylar editi : 1. epiduraller "hastanemizden ikram" denilerek kayıtlara yansıtılmadı. 2. hastane etik kurulu toplanıp hastanenin suçunun olmadığına hükmetti (!) bunun üzerine, aile etik kurulunun incelediği hasta dosyasını istedi ve "dosya hazır değil" denildi. hazır olmayan dosya üstüne karar veren bir adet etik kurul (!) 3. saat 10: 00'dan 15:00' a kadar olan belgeler eksik veya yanlış beyan içeriyor. zaten altına imza atacak bir doktor yok. 4. neden daha erken sezaryene alınmadı sorusuna karşılık doktorun verdiği cevap : "sezaryene alsaydım bu sefer de neden sezaryene aldın diyecektiniz".
--- spoiler ---
eşimin hamile olduğunu öğrendikten sonra bebeğimiz için en güvenilir hastaneyi aramaya başladık. ankara’da doğum alanında uzmanlaşmış bir hastane olarak bilinen koru hastanesi’ni olumlu tavsiyeler üzerine seçme kararı aldık. avantajlı olduğu gerekçesiyle doğum paketini almamız hastane tarafından önerildi. 9 ay boyunca tüm kontroller doğumu yaptıracak olan doktor tarafından yapıldı. kontrollerde bebekle ilgili herhangi bir sağlık sorununa rastlanmadı. bebeğin gelişimi olması gerektiği gibiydi. 9 nisan 2017 pazar günü saat 9:30’da eşimin suyunun gelmesi üzerine hastaneye doğru yola çıktık ve saat 10:00 civarında hastaneye girişimiz yapıldı. 9 ay boyunca tüm kontrolleri yapan ve doğumu yaptıracak olan doktorumuz şehir dışında olduğu için bizi hastanede sonradan kayıt dışı çalıştığını öğrendiğimiz başka bir doktor karşıladı. bunun üzerine kendi doktorumuzu aradık ve bize doğumu yaptırması için o hastanede çalışan başka bir doktoru yönlendireceğini söyledi. eşimi doğumhane yerine hasta yatış katına çıkarıp bir odaya aldılar. saat 11 -12 arası eşimin sancıları sıklaşmaya başladı. doğumun artık yaklaştığını düşünmeye başlamıştık ki, ebe odaya girerek “sen bu kadar sancıyla doğum yapamazsın, sana epidural yapmamız gerek” diyerek dayatmada bulundu. (bu arada ebe de hamileydi) eşim doktorumu arayın diyerek itiraz etti fakat ebe “doktor bey’le telefonda görüştüğünü ve epidural yapılması gerektiği konusunda anlaşmaya vardıklarını” söyleyerek eşimi ikna etti. epidural yapıldıktan sonra eşimin sancıları kesildi ve üstüne bir uyuşukluk çöktü. tüm bunlar olurken kayıt dışı çalışan doktor ara ara eşimi muayene etti fakat kimse eşimin başında durup süreci takip etmedi. eşim saat 1 gibi doğumhaneye alındı. biz artık doktorumuzun yönlendirdiği diğer doktor gelecek ve doğum başlayacak diye düşünürken doktor gelmedi. ısrarla doktorun neden gelmediğini sorduğumuzda ise ebe, “anne henüz doğuma hazır değil doktor yan oda da bekliyor” diyerek bizi yanılttı. saat 14.45’de ebe eşimin belinden açılan damar yolundan 2. doz epidurali sorgusuz sualsiz tekrar verdi. saat 15.00’da doğumu yaptıracak olan doktor acele ve panikle doğumhaneye girdi. eşimi muayene ettikten sonra bebeğin kakasını yaptığını fark etti. bunun üzerine rahimdeki kakalı suyu tamamen boşalttı. sezaryen kararı alması gerekirken doğumu hızlandırmam gerekiyor diyerek eşimin ayağa kalkmasını ve yürümesini istedi. bu arada ebeyi 2. epidurali yaptığı için azarladı ve kendisi doğumhaneden çıktı. bir süre sonra tekrar doğumhaneye geldi ve eşime biraz daha yürümesi gerektiğini söyleyip tekrar doğumhaneden çıktı. tüm bunlar olurken eşimin başında kimse durmadı, bebeğin kalp atımlarını gösteren nst cihazını kimse takip etmedi. doktor tekrar doğumhaneye geldi ve eşimi normal doğum yapmaya zorladı fakat eşimin tüm çabalarına rağmen bebek doğamadı çünkü epidurallerin etkisiyle sancı ve kasılmalar azalmıştı ve doktor rahimdeki bütün suyu boşaltmıştı. bebeğin kalp atımları düşmeye başladı ve doktor bu böyle olmayacak sezaryene almamız gerekiyor dedi. doğumhane ve ameliyathane aynı katta olmadığından ve doğumhanede hazır sedye bulunmadığından sedyenin gelmesi beklendi. yaklaşık 10 dk. sonra sedye geldi. sedyenin boyu bile o anda uygun değildi ve sedye boyu ayarlamakla uğraştılar. nihayet eşim ameliyathaneye alındı ve doktor operasyonun 10 dk. süreceğini söyledi. saat 17:00 civarında başlayan operasyon, yaklaşık 25-30 dk. sonra son buldu ve bir hemşire ile bir doktor kucaklarında bebeğimiz ile çıktılar. bebeğin rengi mosmordu ve hemşire elinde pompa ile ciğerlerine hava basıyordu. apar topar yenidoğan yoğun bakımına alındı. bebek ölü doğmuş ve yenidoğan yoğun bakımda 15 dk. canlandırma işlemi yapılmış. tabi biz bunları çok sonra öğrendik. doğumdan sonra bize her şeyin normal olduğunu, bebeğin ufak bir solunum sıkıntısı olduğunu ve 10 gün kadar yoğun bakımda kalacağını söylediler. bu süreç boyunca hastane bizi bilgilendirmekten sürekli kaçındı. ben araştırdıkça ve çalışanları sıkıştırdıkça öğrendim ki bebeğimiz oksijensiz kalmış, beyninde hasar oluşmuştu. fakat derecesini öğrenmemiz için yine hastaneyi zorlayarak mr çektirilmesini istedik. 5. gün de mr çekildi ve çok odaklı 3. evre ağır “hipoksik iskemik ensefalopati” olduğunu öğrendik. yani bebeğimiz ölebilir, yaşaması halinde ağır sakat kalacak. solunumundan görmesine, duymasından hareket kabiliyetine kadar her şeyi etkilenmiş durumda. bizi bu süreçte bebeğimizin durumu yaralamışken, hastane yönetiminin hatayı kabul etmemesi, verilen epidurallerin kayıtlardan silinmesi, belgelerin değiştirilmesi, kayıt dışı çalışan doktorun ortadan kaybettirilmesi ve hasta dosyasının 40 günün sonunda yarım yamalak verilmesi gibi olaylarla çok hırpalandık. bu süreçte hastane bizden bir özür dahi dilemedi. çocuğun durumun genetik olduğunu söyleyerek bizi savuşturmaya çalıştılar fakat hiçbir genetik testte olumsuz bir bulguya rastlanmadı. hiçbir şekilde sorumluluğu kabul etmeyen başhekime, kayıt dışı doktoru sorduğumuzda “ben hastanedeki her doktoru tanımak zorunda mıyım, belki bir doktorun arkadaşıdır” şeklinde saçma bir cevap aldık. kabus gibi geçen bu 40 günün her anı ayrı bir skandaldı. daha buraya sığmayacak bir çok saçma olay yaşadık. bir özel hastanenin ne kadar iğrençleşeceğini bu süreç bize gösterdi.
--- spoiler ---
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. 9 nisan 2017 koru hastanesi rezaleti
-
2. 26 mayıs 2017 entry girmemek
üst edit: biyolojik saat tamircisi'nin önerisi ile yapacağımız protesto şu olacak; yarın protesto ile ilgili başlıklar haricindeki başlıklara kesinlikle entry girmeyeceğiz. bu eylem 00:00'dan 23:59'a kadar sürecektir.
önemli edit: koru hastanesi ınstagram adresinden sonunda bir açıklama yapmış. daha çok tehdit içerikli açıklamada ne yazık ki sağlıklı ve kanıta dair bir şey yok. ayrıca; belirtmek isteriz ki burda bulunma amacımız ekşi sözlük yönetimidir.
(bkz: 25 mayıs 2017 koru hastanesi basın açıklaması)
açıklama
--------------------------------------------------------/-/
(bkz: 9 nisan 2017 koru hastanesi rezaleti)
(bkz: 24 mayıs 2017 ekşi sözlük protestosu)
(bkz: 24 mayıs 2017 hunharca uçurulan sözlük yazarları)
protestonun en net ve fiili olarak gerçekleştirmesini sağlayacak ilk eylem ayağındandır.
koru hastanesi'nin yaptığı rezaletten daha büyük bir şey olan bir canın ve bir ailenin hayatını mahvetmiş olaylara karşı sözlük yazarlarının gösterdiği tepki bizzat ekşi sözlük yönetimi tarafından sabote edilmiştir. sanıyoruz ekşi sözlük yönetimi çıkarlarına ters düştüğü için bu haksız sansürü uygulamıştır. ve binlerce yazarın bir açıklama beklemesine rağmen tek bir ciddi açıklama yapılmamıştır. dalga geçer gibi konunun unutulması için beklemektedirler.
0zgur arkadaşımızın bir sonuç çıksın diye bunca uğraşmasına rağmen hiçbir sonuç ortaya konulmadığı için yazar arkadaşları bu duruma göz yummamaları için yarın protestomuzun ilk fiili ayaklanmasını yapmaya davet ediyorum. bu şekilde umuyoruz ki ekşi sözlük yönetimi bu olayın ciddiyetini ve bize tasma takamayacaklarını anlarlar. ve yine umuyoruz uçurularak hakları elinden alınan yazar arkadaşlarımıza destek olabiliriz. yine umuyoruz ki o ailenin hakkını bir nebze de olsa koruyabiliriz.
edit: bakın yarın birgün bu başlıkları açan kişiler teker teker uçurulabilir. her sesini çıkaran her eleştiren kişi yarın birgün uçurulabilir. tahminimizce fişlenip ileriki günlerde teker teker sessiz sedasız uçurulacağız. bugün bu haksızlığa bu sansüre dur demezsek sessiz kalırsak dün uçurulan yazarlar gibi bizde ayni muameleyi göreceğiz. o yüzden uyanın ve harekete geçin.
edit 2: yönetim tarafından uygulanan tavır devam ederse olay daha uzun süreye yayılacaktır.
önemli edit: ekşi sözlük yönetimi bu tavırları ile ensar vakfına benzetilir. dikkatlerine! -
3. odun herif'in beyin yakan esprisi
(bkz: odun herif kim amk)
-
4. yolda el ele yürüyen çifte saldıran çomar
o yumruğu yedikten sonra geri geri koşarken ki o çaresiz bakış var ya.
tam orda yumruğu ben vurmuşum gibi derin bir nefes verdim.
gücü erkeğe yetmeyince maalesef dayağı yediği arkadaşın sevgilisine saldırmış. bu saatten sonra fazlalığı kesip attırsın bence. -
5. vicdanın varsa 1 gün yazma
edit: öncelikle destekleyen herkese teşekkür ediyorum.
(bkz: 26 mayıs 2017 entry girmemek) diye bir eylem başlatan arkadaşlar olmuş. o halde bu geceyarısından itibaren entry girmeyelim. isteyenler sadece aşağıdaki başlıklara yazsın.
vicdanını kaybedenler için tepkimizi ortaya koyalım, gücümüzü sessizliğimizle gösterelim.
(bkz: 9 nisan 2017 koru hastanesi rezaleti)
(bkz: 24 mayıs 2017 hunharca uçurulan sözlük yazarları)
(bkz: 24 mayıs 2017 ekşi sözlük protestosu)
konuyu artık hepimiz çok iyi biliyoruz. madem sözlük yönetimi bizi susturmaya çalışıyor, o zaman 1 gün susalım.
sonuçta sözlük biz yazarsak var, biz yazmazsak hiçbir değeri yok!
gücümüzün farkına varalım!
belirleyeceğimiz 1 gün 24 saat boyunca sözlüğe yazmayalım. kimler vicdan sahibi, kimler sözlük yönetiminin yandaşı görelim.
bu insanlık suçuna karşı birlik olalım!
ne dersiniz? -
6. tanışmak istenilen ekşi sözlük yazarları
bundan beş yıl önceydi sanırım o zamanın dbe sinden düşmeyen bir yazar vardı. dünyanın en abartı entrylerini yazdığı halde epey populer biriydi. öyle ki hem onunki dbe ye girerdi hem de ona giydiren herhangi bir yazarınki. nick vermeyeceğim ama kendini öyle bir anlatıyor ki binde biri bile gerçekse ne halt etmeye tanıştım der insan. ama istiyordum. yazdıklarının gerçek olmadığına inanıyor ve hayal gücüne günden güne hayran oluyordum.
neyse yeni yazar olmuşum, entry girmekten nefret ediyorum haliyle sözlükten tek beklentim o yazarla tanışmak. bari diyorum bir işe yarasın yazarlık. gidip tanışalım dersem yanlış anlar ya da hayır falan der ben de gurur yaparım kavga etmeyelim durduk yere diye soramıyorum. baktım zamanla geçmiyor bu istek, tüm cesaretimi topladım ve mesaj attım. iki çift laf etsem yeter diye düşünüyorum mallığa bak. sanki bana johnny depp. biraz konuştuk gayet yazdıkları gibi falan. gülüyoruz eğleniyoruz. bu bir ara göreyim seni dedi, tamam dedim attım foto, bu da attı adil olsun diye. o an kendisine bir kez daha saygı duydum, bir insan kendini ancak bu derece bilebilir. hakkında yazdığı her satır doğruydu, hayatımda gördüğüm en tipsiz insanlardan biriydi. üstelik o derece net ki durum, güzellik-yakışıklılık görecelidir savunucuları diz çöküp tövbe ister. tabi ilk anlık şaşkınlık geçince dedim yemişim tipini önemli olan frekans, böyle kafa uyumunu hiçbir yaşamımda, hiçbir canlıda bulamam. orada şekilcilikten arındığım bir anda nirvaya çıktım evet. ben bunları düşünürken çat mesaj geldi ya ben seni farklı hayal etmiştim yalan yok tip benim için önemli, malum iş ciddileşirse çocuklarım insana benzesin diye yazan..
o zamandan beri edebimle şukumu verir geçerim çılgınlığa gerek yok. -
7. aşk filmi denilince akla ilk gelen film
(bkz: before sunrise)
(bkz: before sunset)
(bkz: before midnight) -
8. evlenememiş kız instagram'ı
bir türkiye gerçeğidir. aşağı yukarı şu özellikleri taşır.
1) her gün fotoğraf atılır. genelde bu fotolar %80 selfie, %20 tam vücut şeklinde ağırlıklı olarak kendi fotosudur.
2) fotoğraflarda aile üyeleri yer almaz. kızkardeşin görünmesi kendisi için tehdittir, abi/erkek kardeş/babanın görünmesi adaylar için tehdittir.
3) kız arkadaşlarla fotoğraflar yer almaz. çünkü her kız arkadaş potansiyel bir rakiptir. erkek arkadaşlarla fotoğraf hiç koyulmaz, koyulanlar da bir süre sonra silinir.
4) takipçi sayısı takip edilen sayısının 3-4 katı civarıdır.
5) yorumlar sık sık silinir. özellikle beğenilmeyen erkeklerden gelen "çok güzelsin", "bu ne tatlılık" vb klasik türk abazanlığı içeren yorumlar itinayla imha edilir. ama bu kişiler engellenmez. bunun amacı profili inceleyen olası talipler için nezih bir ortam görüntüsü vermektir.
6) ara ara akrabaların, komşuların vb bebeklerini kucaklayıp sevdiği fotoğraflar atarak "yetişkin bir kadınım ve anne olmaya hazırım" mesajı verir.
7) görüşüne bağlı olarak bayram, kandil vb şeyler için de bir gönderi çakarak hayat görüşünü ve siyasi eğilimini çaktırmadan belli eder.
8) arada ne iş yaptığını ve ne kadar para kazandığını belli eden gönderiler koyarak taliplerinde gelir alt sınırını belli eder.
9) daha fazla görülmek ve fark edilmek için her kelimenin başına itinayla # koyar. #erkek#arıyorum#belli#etmiyorum gibi. -
9. prag denince akla gelenler
ümit özat
sparta prag'ı sparta'da yenmek -
10. düğünde eşinin pastasını da kendisi yiyen oluşum
işte böyle hanımlar.
efendi adamlar dururken ev ve arabası var diye evlenmenin ilk sonucudur bu.
bundan sonrası ise basit bir akıl yürütme ile tahmin edilebilir olaylar silsilesi...
birinci ayın sonunda artık herif hevesini almış ve sağa sola bakmaya başlamıştır.
üçüncü ayın sonunda kadın aslında sevilmediğini ve yetmezmiş gibi aslında kendisinin de erkeği sevmediğin anlar...
beşinci ayın sonunda ilk kavga çıkar...
kadın annesi ile konuşmaya durumu anlatmaya başlar.
annesi çok zekidir ve eğer bir çocuk yaparlarsa adamın onu seveceğini, kıymet vereceğini söyler ve çocuk yapmak için bastırılır....
hamile kalınır. erkek bir iki ay değişiklik gösterir ve kadın bu palının işe yaramış olduğunun yanılgısı ile bir geçici mutluluğa ve bu esnada türlü türlü kezbanlıklara kapılır...
çocuk doğar.
biraz iyi giden günler yine bozulmaya başlar. zira erkek o hevesini de almıştır.
artık iş çığırından çıkmış kadın boşanmayı kafasına koymuş, erkek "çok da fifi bana karı mı yok lan, param var, arabam var, işim var, evim var..." havasındadır.
erkeğin daha erkek olan babası
"la bırak getsin la... karı didiğin irkeğının yanında gonuşmaz susar accuk la.
şuna bah hele sanırsın avukat vıdı vıdı vıdı..." deyip oğlunun ne kadar da haklı olduğunu söyler ve malak yavrusuna cesaret verir...
sıkıldım lan. bütün bunlar kurgu değil. sağda solda şahit olduğumuz olaylardır.
tanım: kadının yanılmasıdır.
not:
bir arkadaş mesaj atmış eksik oldu bunu da söyle diye.
@bilemiyorumkibazen
eksik olmuş, daha o kadın "evim var arabam var" dediği kısımdaki ev ve arabayı alacak. entrikalar, ihanetler, hepsi bu ağustosta!! -
11. 2017 ramazan ilk dayak piyangosu
geçen sene erzurumdan aldığım hisseler elimde kalmıştı. istanbuldan sonra bu sene tekrar pik yapmasını bekliyorum. en kötü ihtimalle 2. dayak olmasını direnç noktası bir 5. gün öncesini de psikolojik sınır olarak belirledim.
ramazanın ilk günü olmasına rağmen ilk dayağı olmasa da denenmeye değer bir test ediş olacaktır.
kademeli olarak (iç) anadolu illerinden birinden de alış yapmak mümkün. örnek olarak çorum karaman ya da sivas olabilir. karadeniz illerindeki homojen dağılımdan uzak durmak lazım.
ytd. -
12. 24 mayıs 2017 ekşi sözlük protestosu
en doğru olanı çok önemli olmadıkça yazmamak arkadaşlar .
üniversitenizi bir cümleyle anlatmasanız da olur -
13. 9 haziran 2017 öğretmenlerin 3 ay tatil keyfi
bugün hazırladığım tiyatronun sunumu vardı. üç skeçten oluşan tiyatro eserinin iki skecini ben yazdım. birini de aziz nesin'in bir öyküsünden uyarladım.
çocuklar çok istediği için yaptığım bu etkinlikten devletin bana ödediği miktar toplam 800 lira falan. yani haftada 6 ek ders saati diyelim. ben ise haftada 10 saatten az çalıştığımı hiç hatırlamıyorum. harcadığım para da bunun yarısı falandır.
burada derdim para ağlaklığı yapmak falan değil. çocuklardan üçü tiyatroya çok yetenekli olduklarını keşfettiler. belki de hayat planlarını bunun üzerine oturtacaklar. her bir zerre emeğim devlete ve öğrencilerime helal olsun, lakin tembellikle itham edilmek cidden zoruma gidiyor.
bunları neden yazdım biliyor musunuz? yukarıdaki arkadaşın biri bizi yalnızca çomar yetiştirmekle itham etmiş. bütün sorunların kaynağı bizmişiz... bakın yiğitler. bu toplumdaki meslek gruplarının hangisini tutsak liyakatsizlik ve kokuşmuşluk akar. sadece öğretmenler böyleymiş gibi davranmayın.
biz fakir insanlarız. fakir insanların rol model olabildiği bir devirde değiliz. siyasî yönelimi ailesinden farklılık gösteren insan oranı ülkemizde iddia ediyorum ki %10 dahi değildir. ben atatürkçü bir öğretmenim ancak okulda siyaset yapacak kalitesizlikte bir insan değilim. duruşum ve tavırlarım dışında bir öğrenciye bunları gösterme şansım ve arzum da yok.
asgari ücretin gelişmiş bir ülkedeki asgari ücrete oranıyla, öğretmen maaşının gelişmiş ülkedeki öğretmen maaşına oranı aşağı yukarı aynı. çoğu ülkeden daha fazla derse giriyoruz ve tatillerimiz de çoğu oecd ülkesine göre daha kısa. öğretmenlik böyle bir meslek velhasıl. bunu seçenler de tercih etmeyenler de çalışma şartlarını baştan biliyorlardı. oyunun kuralları sonradan bizim tarafımızdan değiştirilmedi ki hep böyleydi.
enerjinizi kendi hayatlarınızın kalitesini artırmaya yöneltmenizi tavsiye ederim çünkü devlet bizden kıstığı tatili size aktarmayacak. benden kestiği parayı da sana vermeyecek.
tanım: faydasız bir itham. -
14. milliyet gazetesinin sedat peker'e ödül vermesi
(bkz: yılın en iyi mafyası)
-
15. roma denince akla gelenler
totti amk, ne olacak.
-
16. şafak sezer yeni kemal sunal'dır
(bkz: ha siktir ulan)
-
17. lütfen tıraş olun artık
sakal bırakan insanlar için terörist, leş, pis, mağara adamı, geri zekalı, orta doğulu gibi aşağılayıcı, suçlayıcı, ayrımcılık, kin ve nefret söylemleri sarf eden bir hadsiz zırvası. şahsın girmiş olduğu entry terbiyesizlik olduğu kadar tck ya göre de suçtur. (bkz: 5237 sayılı kanunun 125,216. md.)
halbuki insanları aşağılamadan, hakaret etmeden, terörle/teröristle eşleştirmeden sakaldan hoşlanmadığını dile getirse sorun olmayacak. -
18. motosikletleri fark edin
motosiklet derken, kendini trafik kurallarından muaf zanneden çomarlar değil tabi.
kırmızı ışıkta yaya geçidini kapatmadan duran, kasklı, elinde telefon ağzında sigara olmayan, kaldırımları yol olarak kullanmayan, motosiklet kültürünün hakkını veren insanlar. -
19. vatanım sensin
ali kemal evin içinde de takım giyiyor. acep uyurken de mi ?
-
20. mathieu valbuena
-
21. ekşi itiraf
az önce öğle yemeğine giderken dolmabahçe taraflarında, ağaçlı yola bakan büyük kapının az ilerisinde, asfaltı delip de geçmiş, bir de hiç boyuna posuna bakmadan rengarenk açmış bir çiçek gördüm.
iradeye bak, mücadeleye bak, başarıya bak. çok pis gaza geldim. bence ben de yaparım. -
22. kadın şoförlerin yayalara yol vermemesi
çok doğru fakat eksik bir önermedir. sadece yayalara değil diğer araçlarada yol vermiyorlar. "ben geçeçeğim" egosu ile otobüsün bile önüne kıran, önündeki arabaya vurmamak için zor frene basan kadınlar var. işte orada inip saçını başını yolmak istiyorsun. bir kadın olarak ben bu tezi çürüttüğümü düşünüyorum.
hemcinslerim ama şu kadınların %80'i mümkünse araba kullanmasın. bir de yolda giderken rimel sürmeyin çok komik oluyorsunuz. -
23. 24 mayıs 2017 ikinci ekşi sözlük direnişi
güncelleme: (serinletici.com'un ekşi sözlük direnişi yazısı)
an itibarı ile başlatılmış ve hepimizin destek olması gerektiği direniştir.
önemli not: lütfen sonuna kadar okuyun, anlamadığınız her noktada gerek e-mail ile gerek özel mesaj yolu ile sormaktan asla çekinmeyin!
--- basın bildirisi ---
değerli ekşi sözlük okurları,
sayın ilgililer; birkaç gün önce ekşi sözlük'te 9 nisan 2017 koru hastanesi rezaleti şeklinde bir başlık açılmış ve bir yazar şahit olduğu vahim hadiseyi bu başlıkta paylaşmıştır. ancak dün gece yarısı, bu saatlerde ilgili başlıkta, olayı içeren ve herhangi bir suç unsuru bulunmayan başlığın ilk entry'si silinerek, entry'i yazan sözlük yazarı haksız sebeplerle sözlükten uçurulmuştur.
sonrasında, ansızın bir gece operasyonu yapılmış ve malum başlık altındaki eleştiri içeren tüm entry'ler sansürlenerek tek tek silinmiş, şu ana kadar tespit edebildiğimiz 40 küsür yazarın da hesabı hiçbir haklı açıklama yapılmadan kapatılmıştır.
bu sansür uygulamasının üzerine, sözlük yazarları tarafından 24 mayıs 2017 ekşi sözlük protestosu başlatılarak pasif direniş'e geçilmiş ve ekşi sözlük yönetimi'ne talepler net bir şekilde iletilmiştir. bu taleplerden sadece biri yerine getirelerek, tamamen geçiştirmek üzere hazırlanan bir açıklama entry'i yetkililer tarafından önümüze koyulmuş ancak hiçbirimizi tatmin etmemiştir.
ayrıca, şu ana kadar tespit edebildiğimiz 40'a yakın yazarın hesabının açılması hususu 24 mayıs 2017 hunharca uçurulan sözlük yazarları başlığında dile getirilmiş, bu talebimize de herhangi bir yanıt gelmemiş ve ekşi sözlük denetimi ekibi sessizliğini korumaya çalışmış, bir yöntem olarak farklı hesaplar ile başlık açıp entry girerek gündemi değiştirmeye ve de olayı unutturmaya çalışmışlardır.
bu gelişmeler üzerine, an itibarı ile sürdürdüğümüz pasif direniş, ekşi sözlük 24 mayıs katılımcıları adı ile aktif direniş'e dönüşmüş sonucunda 24 mayıs 2017 ikinci ekşi sözlük direnişi resmen başlatılmıştır.
kamuoyuna arz olunur.
ekşi sözlük 24 mayıs katılımcıları
--- basın bildirisi ---
sevgili yazarlar, malum hepiniz konuyu biliyorsunuz. ben de dünden beri bu gelişmeleri takip ediyor ve elimden geleni yapmaya çalışıyorum. bu süreç içerisinde yaklaşık 2000'e yakın e-mail okudum ve nerede ise bunun tamamını cevapladım. aynı zamanda twitter ve diğer sosyal ağlar üzerinden nerede ise tüm mesajlara cevap vermeye çalıştım (atladığım var ise affola).
bu süreç içerisinde gerek mesajları ile olsun gerekse başlıkları güncel tutmakla ilgili olsun, hepiniz ama hepiniz büyük bir özveri ve emek gösterdiniz. şunu çok net belirtmem gerekir ki ilk taşı ben atmış olsam da direnişin mimarları ve sahipleri saygı ile sizlersiniz.
taleblerimizi ilettiğimiz 24 saatlik süre zarfında, pasif direnişte iken inanılmaz şeyler öğrendim. genel özet olarak, tüm sözlük yazarlarının durumdan rahatsız olduğunu fakat harekete geçemediğini gözlemledim.
aldığım mesajlar içerisinde "farklı bir sözlüğe geçelim" "entry girmeyelim" veya buna benzer öneriler de vardı. bu bir pasif direniş olduğu için sadece talepleri iletmek ve sürece beklemek makul geldi. şimdi zaman doldu ve umuyorum ki daha büyük bir destek ile ikinci direniş'i sonuçlandıracağız.
bugün yaşananlar, yarın sizin başınıza gelmesin, bir başkası mağdur olmasın ve sözlük yönetimi net olarak tavrımızı hissetsin diye sizlerin kutsal yardımına ihtiyaç var.
belirtmeliyim ki bu direniş, başta koru hastanesi mağduru aile ve küçük yavrumuz olmak üzere sebepsiz yere sözlük'ten uçurulmuş yazarlar ve tüm ekşi sözlük yazarları'na adanmıştır.
ne yapıyoruz?
kıymetli arkadaşlar, entry girmeyelim ve entry'lerimizi silelim çok kolay bir yöntem olurdu ve birinci direnişte zaten denendi.
(bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)
şimdi bunun tam tersini yapıyoruz fakat küçük bir farkla:
1. açacağımız her başlığın sonuna "rezaleti" ekliyoruz.
2. ilk entry'de, tanım olarak "x y z gibi rezalet" tanımı yapıyor ve entry'imizi devam ettiriyoruz.
3. her entry'in altına #ekşirezalet tag'ını ekliyoruz.
örnek:
yanlış başlık örneği: elma
yanlış entry örneği: bir meyve.
doğru başlık örneği: elma rezaleti
doğru entry örneği: ısırılmayacak kadar berbat bir rezalet. bu bir meyvedir. #ekşirezalet
4. kendi fikirlerin vardır, eyleme geçirir ve direnişe destek olursun. (bize de haber ver ki destek olalım)
sözlük yazarı değilsem?
sözlük yazarı değilsen yapman gerekenler:
1. bugünlerde attığın her tweet'in sonuna #ekşirezalet tag'ını eklemeni rica ediyoruz.
2. ayrıca sosyal medyada ve diğer üye olduğun sitelerde direnişimizi anlatabilmeni ümit ediyoruz.
3. başlıkları okurken "rezaleti" kısmı ile ilk entry'in zorunlu tanım kısmı olan ve "rezaleti" ile biten satırı es geçmeni diliyoruz.
4. bu başlığın url'sini, sonuna #ekşirezalet ekleyerek paylaşabilirsin:
url: https://goo.gl/gfdw5x
5. kendi fikrin vardır ve eyleme geçirir direnişe katkı sağlarsın. (bize de bildir ki destek olalım)
okuyucular ne yapmalı?
1. başlıkları okurken yine aynı şekilde başlığın sonundaki "rezaleti" kısmını görmezden gelmeliler. o aktif direnişin bir sembolüdür.
2. entry'lerin ilk satırı olan ve "rezaleti" ile biten cümleyi okumadan geçmeliler.
3. bizlere kızmamalı, anlayış ve hoşgörü ile karşılayıp direnişimize ortak olmalılar.
genel olarak ne yapmalı?
ekşi sözlük facebook ve twitter hesaplarını takip ediyorsak takibi bırakıyoruz. (dilerseniz engelleyebilirsiniz)
ekşi şeyler facebook ve twitter hesaplarını takip eiyorsak kesinlikle takibi bırakıyoruz. (engelleyiniz)
tl;dr: aktif direniş başlamıştır. desteğinizi esirgememeniz dileği ile. bu entry'im silinebilir veya uçurulabilirim siz beni boşverin, direnişe odaklanın.
şimdiden iletişim için: ozgur.root@gmail.com
slogan: susma, sustukça sıra sana gelecek! -
24. bitcoin
dolar ve altında az biraz tecrübesi olan biri olarak küçük bi yüzde almıştım geçen aylarda. dolar ve altının verdiği hantal anlayışla bekleyelim bakalım ileride belki değerlenir, olmassa da zaten kaybedeceğim çok değil diye öküz gibi beklemeye başladım. ancak sonra anladım ki asıl büyük seks alt coin borsasında dönüyor.
arkadaş bu borsa öyle bir borsaki yatırımdan orta derece anlayan bi adam servetini katlar. kurlardaki aşırı volatiliteyi görünce şaka sanmıştım ama al sat yapınca şaka olmadığını anladım. piyasayı bi kaç gün takip ederseniz yaklaşık 40 milyar dolarlık bu piyasada oyuncuların çoğunun acemi olduğunu anlarsınız. bu da işi bilen azınlığa epey kazandırmakta. taaki tecrübeli kurtlar yavaş yavaş ortamlara akana kadar.. o zaman dalga boyları daha küçük olacak.
örneğin orta ve yüksek hacimli coinlerde grafiklerin hepsinde sinüzoidal dalga görürsünüz. yani alım ve satım noktaları bu kadar net aslında. tabi her coinin kendine has bi karakteristiği ve davranış modeli var ancak bu dolar ya da altın kadar sonsuz parametreye bağlı değil, daha sade. normalde işi bilen yatırımcı dip noktasında alım yapar, yükselirken belli direnç noktalarında kademeli satış yapar. burada ise atıyorum bokcoin yüzde on artmış olsun, herkes hurraa diye bokcoine yükleniyor bakıyorsun yüzde 50 oluyor. yuhh lan millet nasıl alıyor hala diye şaşırırken yüzde 70.. aradan üç saat geçiyor çakılmış bu sefer. ne oluyor sonra? abi bokcoin aldım battım yaa:(( diyen acemi çoğunluk ortamı ağlama duvarına çevirirken, işini bilen ve açgözlü davranmayan yatırımcı her gün yüzde on kar etmesinin mutluluğunu yaşıyor. çoğu kurda günlük, hatta saatlik dev gibi boğa bayrağı dalgalanırken,* iş bilmez yatırımcıyla ortam afedersin boğa siken piyasasına dönüşüyor. yine acemi yatırımcı kısa vadeli yatırım yaparken tek boyutlu ve anlamsız referanslarla hareket ediyor. örneğin ripple iki ayda 10 kat artmış vay aliminyum hemen alayım! sonra gidiyor o gün yüzde 60 artışta olan ripple dan gömüyor tüm parayı. sonrası.. 'abi ne biçim borsa bu ya bulaşılmaz bu işe yaa:( tabi uzun vade düşünenler için söylemiyorum.
sonuçta burada hayatında hiç borsa, döviz, forex aşinalığı olmayan, grafik yorumlamayı bilmeyen, bitcoini sosyal medyada duyup almış epey insan var. bu acemilik de atlatılacaktır bir süre sonra. ve bence asıl trenin kaçması bu olacak, bitcoinin düşmesi değil. -
25. bisiklet alacaklara tavsiyeler
öncelikle bu iş ile yıllarca uğraşmış bir kişi olarak bende kendi deneyimlerimi paylaşayım. bir kere bisiklet alınacak ise sizi yarı yolda bırakmayacak bir marka tercih edin. benim giriş seviyesi için önerilerdiğim markalar mosso, kron ve carraro şeklindedir. param çok ikinci el şahin parası veririm diyorsanız canondale, giant, scott gibi markalara da para verilebilirsiniz.
öncelikle mümkünse ön amartisörleri kilitlemeli modellerden alınız. asla bisikletin göbeğinde amartisör olan modellerden almayınız. görsel olarak iyi dursa da sizi hem çok yorar hem de yavaşlatır.
görselliğe bakıp gidip disk frenli model almayınız. bilin ki bu disk frenlerde iki çeşit var. bir tanesi sadece görüntüden ibaret olup mekanik disk fren diye geçer. bu modeller tam bir eziyet olup sizi çok üzer. bu disk frenin hidrolik olan versiyonu vardır. bu çok iş görür ama bakımı çok zordur. yağ eksiltme vs durumu söz konusudur. o yüzden amatör kullanıcı iseniz vfren sizin için en idealidir. pabuçlar eridiğinde değiştirin yeterli. üstelik erimez pabuçlar falan piyasada çok rahat bulunabiliyor.
vites konusunda zaten düzgün markalar schimano'dan şaşmıyor. schimano'nun 20 tane farklı çeşiti var. ancak amatör kullanıcı iseniz mevcut markaların giriş seviyesi modeli sizi hiç üzmez. üstelik bu markaların kadroları oldukça hafif ve kalitelidir.
benim size önerim yerli üretici diye geçen geroni, salcano, bianchi gibi markalardan uzak durarak seçim yaparsanız bisiklet sürme alışkanlıklarınız daha sonraki zamana taşınır. bu markaların ürünlerinden ne zaman kullansam beni bisikletten nefret ettirmiştir.
170 ve civarı iseniz bisikletinizi 26" olan modellerden seçin. 29" modelleri ise 1.80 ve üzeri kişilerin seçmesi daha uygun olur. dağ bisikleti ile asfaltta kullanım yapacaksanız sadece lastiklerinizi yol lastiği ile değiştirebilirsiniz. bu seçenek hem bisikletinizin hafiflemesini hem de sürüş keyfini artıracaktır.
yağmurlu havalarda frenleriniz ne kadar iyi olursa olsun lastikleriniz dağ bisikleti lastiği ise asfaltta istediğiniz yerde durmanızı engeller. mutlaka bu konuda dikkat ediniz.
bisiklet sürer iken mutlaka dizlik kask ve dirseklik kullanın. bunlar sadece görüntü amaçlı değil gerçekten koruduğu için kullanılıyor. -
26. stuttgart denince akla gelenler
(bkz: roberto hilbert)
(bkz: andreas beck)
(bkz: mario gomez) -
27. ekşi sözlük'ün köpek gibi cahil kaynaması
(bkz: ekşi sözlük'ün türcü kaynaması)
ne demek ulan köpek gibi? pis insan. -
28. 24 mayıs 2017 afc ajax manchester united maçı
bugun bu kupaya "cok sikko ya valla zorla izliyoruz" diyen adamla, gecen ay seri penalti atislarinda kalp krizi gecirdigini iddia eden adam, ayni adam.
yazik lan, kuruldugu gunden beri hic alamadiyda demek ki.. -
29. türkiye'deki sevgisizliğin ve nefretin nedeni
güzelliğin yok denecek kadar az olmasının sonuçlarından biridir.
sevgisizlik ve nefret, çirkinliklerden beslenir. türkiye, pek çok bakımdan çirkinlik içinde. istanbul, ankara, izmir gibi büyük şehirler başta olmak üzere genel olarak şehirler düzgün, estetik değeri yüksek yapılara sahip değil. genel olarak bozuk şehirleşme, estetikten yoksun ve yayılmacı eğilimli gecekondulaşma, yol ağlarının kullanışsızlığı ve bozukluğu, son yeni nesil 'bilmem ne şehirlerin', 'bilmem ne evlerinin' dahi zevksizlik anıtı gibi yükselmesi, insanların hayatından güzelliği alıp götürmekte.
sanatın ilk izleri, mö. yaklaşık 40.000-35.000 yıl öncesine dayanıyor. yani yontma taş devrine. bu da homosapiens'in ortaya çıkmasıyla ilgili. mağara yazıları homosapiens'in sanattaki ustalığını kanıtlıyor. homosapiens ortaya çıktığında, az gelişmiş neandertal insanlar da var; ancak homosapiens'in sanattaki ustalığına karşın neandertal insan, varlığını sürdüremiyor ve kesin olarak soyu tükeniyor; çünkü sanatın varlığı, aynı zamanda daha yüksek zekâ anlamına geliyor. homosapiens sanatla uğraşıyor. dünyanın pek çok yerindeki mağaralarda, yontma taş devri'nden kalma sanat eseri değeri taşıyan kalıntılar bulunuyor. homosapiens, neandertal insanları gibi yok olmamıştı; çünkü o güzelliği yorumlama araçlarından biri olarak sanatı keşfemişti. mağaralarda - ki insanlık buzul çağını mağaralara sığınarak atlatmıştı - hayvan tasvirleri, erkek yüzleri ve kadın görüntüleri vb. çiziliyor ki resimlerin yanında soyut işaretler de bulunuyor. uzmanlar, bu soyut işaretlerin "imza" olduğuna karar veriyor. yalnızca mağara duvarı resimleri değil, kemikten veya taştan ev süslemek amacıyla yapılmış küçük eşyalar da bulunuyor ve kadın süsü olduğu düşünülen takı değerinde eserler de.
homosapiens, başarıyor. küçük eşyalar ve duvar resimleri yerini, zamanla görkemli yapılara, gösterişli şehirlere bırakıyor ve birbirinden ilham alınarak mimari harikası eserler veriliyor. örneğin: venedik'teki san marco bazilikası, bizanslı mimarlar tarafından havariyyun kilisesinden(on iki havari kilisesi) esinlenerek tasarlanmış. bizanslı mimarlara ilham veren havariyyun kilisesi, ne yazık ki istanbul'un fethi ile korunmuyor ve harap durumda olduğu gerekçesiyle yıkılıp yerine fatih camisi ve külliyesi yapılıyor.
san marco'da kendini belli eden gotik mimari ise sonrasında daha da gelişerek güzelliği kavranabilir kıldı. o zaman avrupa'da krallar, papa, kent halkı, rahipler sınıfı kısaca hemen herkes, kendi olanakları dahilinde adeta "güzelliği keşfettik, koşun gelin." diyerek inşaat coşkusuna katıldı. yaratıcı atılım durdulamıyor ve bu bir yükselme. böylece güzelliğin doruk noktası olan rönesansın da temelleri atılıyor.
şehirler güzelleştiğinde yalnızca şehirler güzelleşmez. kadınlar da erkekler de çocuklar da hayvanlar da güzelleşir. herkes ve her şey güzelleşir. güzellik ise ilham verir. bütün o gotik yapılar inşa edilirken eminim, kadınlar daha güzel giyinmeye ve güzelleşmeye başlamıştı. erkekler de belirli bir stil sahibi olmuştu. evler ve insanın uğradığı her yer de güzelliğe adanmıştı. güzel kıyafetler, güzel parfümler, güzel evler, güzel ev eşyaları... insanlar, sanatla birlikte güzelliğin değmediği bir tek yer kalsın istememiştir. sonunda ise güzel müzikler, güzel edebiyat eserleri, güzel tablolar, anıtlar ve hepsinin birbiriyle ahenkli etkileşimi gerçekleşmiştir. tabi bütün bu güzelliklerin içinde insan da güzel olacaktır. sevgi dolu, kendini seven insanlar.
sanat ve güzellik bir taşın üzerinde de kavranabilmeli. bir kaldırım taşında bile ifade edilebilmeli. türkiye'de insanlar, baktığı her yerde, en kalitesizinden yapılar görüyor ve göz okşayıcı yapılardan mahrum. çirkin apartmanlar, daracık ve pek de temiz tutulmayan sokaklar her yerde. ağaçlar ise vahşileşmiş şekilde kesiliyor ve kimsenin sesi çıkmıyor. istiklâl caddesi'nin eski halini beğeniyorduk; çünkü hem tarihi yapılar ve binalar hem de ağaçlar vardı. bunlar gözlerimizden beynimize ve sonra kalbimize uzanıyordu ve bu da aslında bir ruhtu, ruhu olanlar için.
güzellik, homosapiens'in neandertal insana karşı kazanmasını sağlamıştı. biri, var olmuş ve bugüne kadar gelmiş; diğeri ise tamamen ortadan kalkmıştı.
özellikle büyük şehirlere bakmak gerekir. insanlar bir yerden başlamalı. mimari yoksa hiç olmazsa kendinden ve kendi evinden başlamalı.
çoğu kadın ve erkek, güzelliği istiyor; ancak güzellikte 'hazıra konmak' da istiyor, yani güzelliğin zenginlikle mümkün olabileceğini ya da doğuştan geldiğini düşünüyor. güzellik, evet, doğuştan geliyorsa da sonradan da kısmen elde edilebilir. güzel giyinmek ve stil sahibi olmak için ille de çok para gerekmez. oysa insanlar, güzel ve stil sahibi olarak giyinmenin çok para gerektirdiğini düşünür. aslında bu yalnızca tüketmeye adanmışlıktan kaynaklanan bir başka zevksizlik örneği. yaşadığımız şehirler görsel bakımdan çirkin olunca insanlar neredeyse pijamayla sokağa çıkacak hale geliyor. hemen herkes, özel bir kıyafet aramaksızın mağazalarda bulabildiklerini üzerine geçiriveriyor. bir stil oluşturulamamış; çünkü sanat yok, güzellik yok ve ilham yok. insanların yaşadığı evler daha da içler acısı. ev mobilyaları, o sene hangi mobilyalar modaysa o. sanat zevki ise koltuğun kolluğuna dantel bir örtü sermek ya da kütüphane olarak kullanılacak alanı biblolarla dolduracak kadar. deli s.ki gibi evler... bu devirde hâlâ balkona asılan çamaşırları saymıyorum bile.
insanların hayatında güzellik olmadığı için, elde edilebilecek güzellik paranın varlığına bağlandığı için sevgisizlik de nefret de giderek artmakta. hemen her gün, spor yaparken piknik veya mangal yakmak için deniz kenarına koşan insanlar görüyorum. kadınların da erkeklerin de ellerinde bim veya bakkal poşetleri. gerekli malzemeler, hazırlanan yiyecek-içecekler bu poşetlere doldurulmuş. poşetin içinden belli olan veya görünen küçük tüpler. bu insanlar, güzel bir piknik çantası almayı akıl edemiyorsa güzellik yok demektir. o zaman piknik niye var? onu da anlamak zor. anlıyorum da yazmayayım şimdi.
skinny jeansleri ve pantolonları ise herkes giyiyor. evet, moda ve çok da çirkin bir moda; ancak kimse ilk gördüğü mağazaya girmek zorunda değil. güzel ve özgün kıyafetler arayınca bulunuyor. herkes birbirine baksa, aynı pantolonları görür. yani siyah skinny pantolonlar. güzellik paranın varlığına bağlanınca kadınlar ancak daha çok parayla daha güzel olacağını düşünüyor, bu nedenle zengin koca avına çıkıyor; erkekler de ancak zengin olunca güzel kadınları elde edebileceğini düşünüyor ve o zaman da içi kadınlara karşı nefretle doluyor. emek vermeden "hazıra konmak" da böyle bir şey. sonuç ise kaos, sevgisizlik ve nefret.
bütün bunların nedeni de güzellik ve sanatın olmaması. aksine türkiye'de yükselen arap hayranlığı eğilimi ve islam dininin de pek çok bakımdan yetersizliği ile her türlü güzellikten de estetikten de hatta ve hatta zekâdan da giderek uzaklaşılması. e, tabi sakalı, cübbeli, kokan adamlara bakıp mı ilham alacaksınız yoksa pardösülü ve tesettürlü kadınlara mı? ya da kilim desenli bilmem ne oğulları apartmanı? yerlerdeki çöpler ve ağızdan, burundan çıkmış şeyler? sokak ağzıyla konuşan siyasetçiler? piknikçilerin, mangalcıların taşıdıkları bakkal poşetleri? sahillere her türlü estetikten yoksun olarak yayılmış insanlar? estetikten yoksun arabalar ve akıllı telefonlar? sosyal medya ağlarında küfürler? birbirinin aynısı giyinen ve aynısı yaşayan insanlar? davul - zurnalı düğünler? bele kırmızı kurdele bağlanarak içine edilmiş gelinlikler? arabesk müzik? kalitesiz televizyon programları? zevksiz ve tıpkı insanların giyimi gibi stilden yoksun evler?
insanlar yüzlerinde daha fazlasını isteyen mutsuzlukla dolaşıyor. bu arada o "daha fazla" her şey olabilir. en iyisinden en kötüsüne. -
30. aksaray'da bedava halı izdihamı
sondaki gencin magaza sahibi ile ibretlik savaşı?
serengeti düzlükleri aklıma geldi.
"afrika'da her sabah bir ceylan uyanır,
en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa öleceğini bilir.
afrikada her sabah bir aslan uyanır,
en yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa aç kalacağını bilir"
aslan ya da ceylan olmanızın bir önemi yoktur.
yeter ki güneş doğduğunda koşmak zorunda olduğunuzu bilin. -
31. eskilerin öldü kelimesi yerine kullandıkları
eski ingiliz şairlerince yaygın olan bir deyim * vardır, cease to be* şeklinde. var olmayı bırakmak, sona erdirmek şeklinde karşılanabilir türkçesi. ölümü karşılayan birçok kelime yanında oldukça edebi ve hoştur.
hoş, ölümü daha güzel bir dille anlatmaya çalışmak bile gerçeklikten kaçıp, mutlak sonumuzu kabullenememek sanki. -
32. koru hastanesi
bugün işim yoktu. bu hastane civarındaydım. hastanenin kapısının önünde bekleşen on yirmi kadar kişiye ekşi sözlük'teki rezalet iddialarını okuttum. gözleri faltaşı gibi açılıp direkt içeri hastasını kurtarmaya giden de olur mu canım yalandır diyenlerin bile gözlerindeki korkuyu gördüm.
o civardan geçen yazarlarda böyle bir şey yapabilir. entry sildirirseniz biz de sorunu kaynağında çözeriz.
birileri ekran görüntüsü alsın uçurulacağım gibi bir his var içimde. -
33. penisini siyaha boyatan adam
(bkz: komple boyalı)
(bkz: boya takıntısı olan aramasın) -
34. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı
bir sahte psikolog olarak ücretsiz danışmanlık verebilirim.
yeşillendirin. -
35. nihat hatipoğlu
programındaki klasikleri yazayım:
- milyonuncu kez, sakız orucu bozar mı sorusuna cevap verecek.
- soru sormayı beceremeyen bir çocuğun saçma sapan cümlelerini tevil edecek.
- pardesülü bir iç anadolu teyzesinin büyü yapmak haram mı? görümcem bana büyü yaptı ne yapayım? sorusuna cevap verecek.
- sahabeden bir zat-ı muhteremin hayatını anlatacak.
- konuklardan ilahi seçkisi
- reklamlar
- namlı bir hafızdan kur'an ziyafeti
- ramazan ayı boyunca 1 ya da 2 gayrimüslim canlı yayında hoca eşliğinde müslüman olacak.
- istiklal marşı
- kapanış -
36. norveç denince akla gelenler
-
37. 25 mayıs 2017 devlet bahçeli açıklamaları
hala bu meczup adamcağızı sallayan birilerinin olduğunu göstermiştir. emin olun artık mhp içinde bu zavallıyı adam yerine koyan kimse kalmadı. o nedenle rte nin bahçeliyi sallayacağını hiç sanmam.
-
38. ibrahimoviç'in uefa kupasına ayağını sokması
o kupa için yıldönümünde 17 senedir kutlama yapanlar var.
-
39. türkiye'de hiç kimsenin tadının tuzunun kalmaması
yüzde elli mutsuz, geri kalan yüzde elli havuz medyasını izleyip zevkle makarnasını kemiriyor. yani en azından benim çevremdekiler öyle. adamlara ülke batmış kriz var diyoruz. verdikleri cevap bütün dünya bizimle uğraşıyor ondandır diye gururlanıyorlar. siz gerçeği anlatmaya çalıştıkça havuz medyasının diliyle sizi yalanlamaya çalışıyorlar. kendilerine sahte bir dünya yaratmışlar ve kendilerini orada avutuyorlar. özellikle cahil kesim eğitimli kesimi zor durumda gördükçe ağızlarını suyu akarak zevke geliyorlar. kendilerinin asla ulaşamayacakları bir konumda oldukları için insanların düşkün hale gelmesi onları mutlu ediyor. özellikle akademisyen ve öğretmenlerin ihracında bu kesim zevkin doruğunu yaşadı. bundan dolayıdır ki yüzde elli muhalif kesimin tadı tuzu yok desek daha doğru olur.
-
40. jose mourinho
kariyerine bir avrupa kupası daha eklemiş efsane. büyük adam. çok büyük.
http://fs5.directupload.net/…es/170525/9x5c75ft.jpg -
41. insanların gizli gizli para biriktirmesi
benim lan bu, gizli gizli degil ama biriktiriyorum rakami da soylemiyorum.
deliriyor bazilari meraktan. cogu zamanda param yok diye yakiniyorum.
sebepler,
1) borc istiyor ibneler, hayvan gibi harcayip sonra borc istersen vermem tabi. herif keyfi 20bin km araba surmus bu sene. az gezseydin amk.
2) hic arayip sormayan kari kiz, erkek aramaya basliyor. borc istemese bile rahatsiz oluyorum riyakarliktan.
2) cok lafini ediyorlar,
- o kadar paran var sunu almiyorsun
- oo sendeki para bende olsa vs.
- o parayla bu arabaya mi biniyorsun
ulan ben keyif icin biriktirmiyorum ki, siktigimin ozel sektorune guvenemedigim icin kovulursam diye ya da mudure kafam atarsa siktirip gideyim diye kenara para koyuyorum. saglik sorunum olursa sgk'ya muhtac kalmayim diye biriktiriyorum.
yoksa bizde biliyoruz mercedes araba alip bodruma gitmeyi, tatillerde avrupa gezmeyi.
bir de cok harcayanlarin daha cok parasi oluyor genelde. gidip hayvanlar gibi kredi cekip sifir arabaya ya da eve giriyorlar. taksidi bitince benden 10 kat daha zengin oluyorlar. ben ne kredi cekerim ne de sifir araba alirim. 6 ayda odeyemeyecegim araba falan almam, alamiyorsam demekki o arabayi hak etmiyorum der bir alt modele yonelirim.
tek luksum borsaydi onu da biraktim.
ha bak hayatta indirim falan da kovalamam, donanimhaber ölücülük sayfasi uyeligim yok, puanlariyla birlikte kart yakmisligim cok vardir hic takip etmem. benzin istasyonuna girerken fiyata bakmam.
bir sey lazimsa alirim ama hizmet sektorunden saglam kacarim, gidip valeye 30 lira verecegime 30 lira yakar beles yer bulurum. -
42. heval kelimesini hakaret olarak kullanan faşist
abov çukura gel. bu kadar rafine, kompakt sıçmık silsilesine denk gelmemiştim daha önceden sözlükte. adam oraya "en iyi kürt ölü kürttür" yazmış açık açık, herifler de en beğenilen yapmış. anam bu kadarını en ücra forumlarda bile görmedik.
1-2 sene evvel "pkk ayrı kürt ayrı" lakırdısı üzerinden 90ların devlet kafasıyla çok derin ekonomik / kültürel temelli analizler yaptıklarını sanan tırtoları görüyorduk, onlar kaybolmuş onların çocukları meydanlara çıkmış, açık açık yazıyorlar gönüllerindekini artık. nasıl diyorlardı bu yavrular? bam bam bam.
işin komiği, anladığım kadarıyla sesi daha gür çıkmaya başlayan bu has bülbüllerin bazıları bahsi geçen kelimenin anlamını gerçekten bilmiyormuş, eheh. bi tanesi de, "terörist kürtlerin kullandığı kelime" diye bi şeyler yumurtlamış, hahah.
tımarhane yeminlen -
43. zenginlerin fakirsiz bir çevrede yaşama hakkı
etiler,ulus,gokturk,arnavutkoy gibi yerler bu yuzden var. belediye otobusu bile gitmiyor buralara, maksat fakirler gelmesin.
uskudar'dan beykoz'a giden kiyi kesimleri bu sekilde. deniz taksi disinda bir seye binerseniz 2 saatte 10dk yol gidemezsiniz. fakirler buraya koyden gelip yerlesemez, sadece eskiden beri oturanlar var. -
44. solid state drive
boyutu küçülen diskleri biraz okşayınca boyutu yine büyümektedir. bu da teknolojinin geldiği son noktayı gösteriyor.
-
45. trump'ın nato zirvesindeki komik hareketleri
(bkz: burhan altıntrump)
-
46. 28 mayıs 2017 gaziantepspor beşiktaş maçı
sikeyim merkezini, merkez de merkez... gören de napoli'ye gidiyoruz zannedecek amk. ulan şampiyon olup kebap yiyeceğiz hepsi bu.
sen de merkeze gidip kebap ye de rahatla amk. -
47. koç ve sabancı gruplarının hisse satışları
2 seçenek var
1- ekonomi ve borsa bozulacak, belki de ülkede çok daha kötü şeyler olacak elimizde nakit olsun
2-biraz keriz silkeleyelim borsa tavan yaptı üst fiyattan satalım dip fiyattan toplarız.
(bkz: bilemiyorum altan) -
48. milliyetçi ülkelerin gelişememesinin nedenleri
temelsiz,ezberden gelen bir önerme.
milliyetçilik engel değil aksine daha da ateşleyici bir unsurdur. ha sen bunu iyi yönlendiremiyorsundur, bu o ülkenin hıyarlığıdır. -
49. galatasaray'ın üzerinde haç olan yeni forması
sanki mona lisa gülüyor gibi.