laik devletin ruhuna fatiha'dır o. yakında üzerine de bir yasin okuyup cenazeyi gömmeden birşeyler yapmak lazım.
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. 19 eylül 2016 okullarda fatiha okunması
-
2. öğretmen başına düşen öğrenci sayısı %100 azaldı
başbakanımız binali yıldırım'ın az önce dile getirdiği durum. hükümetimizin başarısı bu dedi. bi gülme geldi, ne diyo lan bu değişik diyoken son anda anlayabildim.
eskiden öğretmen başı 60 öğrenci düşüyomuş. akp sayesinde 30'a inmiş. o da %100 ediyomuş. adamlar matematiğe de kayyım atamış amk. -
3. binali yıldırım'ın yazıyla imtihanı
sanki solak değilmiş de "dur lan sol elimle nasıl yazıyorum ehi ehi" diye deniyormuş gibi yazmış.
-
4. bebek büyüten annelerin yalnızlığı
bir kadın belli ki bunalıp derdini paylaşma ihtiyacı hissetmiş, yaşadıkları da hemen her orta sınıf yeni doğum yapmış annenin yaşadıklarına benziyor: okumuş ve belli bir sosyal hayata sahipken bebeğe bakmak için iş hayatına ara vererek eve kapanmak, şehir merkezinden uzak yeni yapılmış sitede yaşamak, yardım etmeye gelip anneye daha da yük olan anne-kayınvalide, kocası işe gitme ve işten sonra biraz sosyalleşme imkanına sahipken kendisinin olmaması, şehirlerimizin yaşlı, engelli, çocuk, kısaca toplumun hiçbir ferdine olmadığı gibi bebekli anneler için de uygun altyapıya sahip olmaması, sosyal politikalarımızın "iyice emzir, üşütme, 3 tane doğur" demekten öte bir halta yaramaması.
sadece derdini paylaşmış, kimseye küfür yok, hakaret yok. fakat, son 5-6 yıldır hiçbir eleme mekanizması olmadan yazar ala ala kalitesi yere çakılan, tuzla şifa mahallesi gebelekler köyü yaşatma derneği üyelerinin bile yanlarında elit kaldığı ara formların meskenine dönen şu yerde yine hiç yaşamayacakları sıkıntılar üzerinden kadına hakaret edenler, yeterince iyi bir anne olmamakla suçlayanlar, kendileri çoğu zaman neden ağladığı bile anlaşılmayan bir bebekle bütün gün evde kalsalar 2 güne tası tarağı toplayıp ortadan kaybolacakken kadına "doğurmasaydın kötü anne" diye akıl verenler, "anne olunca sen diye bir şey kalmaz artık sen bir anasın!!! ne kendine vakit ayırması!!!" demeye koşan arabesk ajitasyoncular, "anadolu'da kadınlar bebeği sırtına bağlayıp tarla çapalıyor yaüvv"cü köyümüz köylümüz yapımcıları, kadın çevresinin bebekle gezmeye müsait olmadığını açıkça belirttiği halde berlin'de yaşıyormuş, çok park varmış ve temizmiş gibi "bebeklen çıkıp gez" diyen captain obviouslar, "kaynanan boklu elleriyle dokunursa çocuğun bağışıklığı gelişir" diye akıl veren dr. oz'ler, sözlük ağzına kadar durgun zekalıların 2. büyük uyuşturucusu futbol hakkında başlıklarla ve bu başlıklar altında bir top oyunu için birbirlerinin anasına küfredenlerle dolup taşarken "burası kadınlar kulübü değil git oraya yaz!!" diyenler (çünkü kadın derdini anlatamaz, memesinin götünün şortunun bekaretinin konuşulması haricinde var olamaz), hiç şaşırtmadılar.
kendimize vakit de ayıracağız, yeri gelince şikayet de edeceğiz, bebeği 1 saat emanet edecek birini bulunca sırf havamız değişsin diye 100 metre ilerideki kahvecide kendimize kahve de ısmarlayacağız, iş hayatına geri dönünce bi kendimize de geleceğiz. çünkü sen ne kadar insansan biz de o kadar insanız, biz de senin gibiyiz, 4 çocuk ve 3 yaşlıya saçını süpürge etmesini övdüğün ama psikolojisini hiçbir zaman bilmediğin ah o cefakar annen değiliz, okuduk çalıştık, biz de kulaklıkları takıp koşuya çıktık, biz de canımız istemeyince telefonu bütün gün açmadık, biz de arkadaşlarımızla bir şey içmeyi pek severiz. çünkü insanız.
kardeş sen bence de buraya yazma, git kadınlar kulübü'ne yaz, kesinlikle kalite daha yüksektir. -
5. müşteri yorumlarına hakaretle karşılık veren otel
kullanıcı yorumu
"iyi"
otel
"işte gerçeğin yansıması. ismi halil ibrahim. gerçeği olduğu gibi göstermiş. sağolun." -
6. ilk buluşmada masaya galaxy note 7 koyan erkek
karşı tarafa patlamaya hazırım mesajı veren erkektir.
-
7. türkiye'de eşcinsel olmak
ben sevgilimin elini "lan acaba belamı sikerler mi?" kaygısı olmadan ilk defa üniversitede okurken eskişehir'de tuttum. akşamdı, sonrasında porsuk nehri kenarındaki banklarda bacağıma kafasını koyup dinlenmiştik. tek kelime eden olmamıştı. sadece genç bir çift yanımızdan geçerken kızın "olsun onlar da insan" dediğini duymuştum o kadar. sevgilinin elini tutmak ne keyifliymiş o gün anlamıştım.
geçenlerde sevgilimle evimizinin olduğu apartmana girdik. bi baktım elimi tutuyor. merdivenler boyunca elimi bırakmadı. "olsun biz de burada yaparız" dedi:) merdivenlere geldiğimizde sürekli elimi tutuyor sıkı sıkı. apartmanda biri görmesin diye de temkinli ama. bi kapı ses duyunca bırakıveriyor.
o çocuk merdivene razı. bak, türkiye'de nelere razı ettiniz eşcinselleri. el ele tutuşmanın bile nasıl bir şey olduğunu bilmeden yaşlanıyorlar. siz "normaller" kadar sevme, sevişme, insan yerine konulma hakları vardı oysa onların. zaten eskiden de yobazdı ülke. ama şimdi ne eskşiehir kaldı merhametle bakacak ne de ülke.
gidilmeli.
hele en temel hakkından faydalanamayan geyler topuklayarak gitmeli. -
8. suudi öğrencinin başörtülü emoji teklifi
-
9. gobi çölü'nü üç günde yürüyerek geçen türk gezgin
azim abidesi bir gezgin. takdir edilesi.
interrail türkiye sayfasında bu maceralı yolculuğunu, çektiği soluk kesici fotoğraflarla şöyle anlatmış gültekin mert:
''arkadaşlar gobi'nin en büyük kumdan dağlarının bulunduğu khongoryn els'in tamamını yürüyerek geçmeyi başardım!
3 gün süren bu zorlu yolculuğumda 90km yol teperek yüksekliği 300 metreye varan kumdan tepeleri aşıp gece gündüz demeden yürüdüm. sadece öğlenleri uyuyarak ilk iki günün toplamı sadece üç saat uyku ile 70km yol yaptım. çölde sadece güneş değil her şey sıcak, yürüdüğüm kumlar... ki daha başka bir şey yok zaten. termometrem 50°c'yi kaydetti ki daha da yukarısını göstermiyor. her geçen dakikada yanan derim, her adımımda daha da ağırlaşan çantam, acıyan omuzlar, şişen bir surat, artık eski halinden çıkıp toynaklaşmaya başlayan bir çift ayak... sağolsunlar bütün bunlar yolculuğum boyunca bana eşlik ettiler.
hayati şartları zorlayan bu 78 saatlik yolculuğum eşsiz manzaralar görmemi, bir kum tepesinin gölgesine sığınarak tatlı bir iki saatcik uyumamı, ay ışığında kum tepelerinin üzerine uzanıp keyif yapmamı, yıldızları ararken suratıma düşen bir iki damla yağmurun tadını çıkarmamı sağladı. suyun ne kadar önemli bir şey olduğunu, önümüze konup beğenmediğimiz o yemeklerin aslında ne kadar güzel olduklarını hatırlattı. daha fazlasıyla değil yeteri kadar hatta daha azıyla yaşayabilmeyi, acıya katlanmayı ve zor olan bir şeyin içindeki o kısa ve kolay yolları bulmayı öğretti. hatta bütün bunların dışında kendimi, kendime bir kez daha tanıttı.
hayallerinizin peşinden gidin. onları gerçekleştirmek için gereken tek şey kalkıp hayalinize doğru ilerlemeniz. ben öyle yaptım. beş kuruş parasız geçirdiğim günler... 3 aydır yollardayım. çöle bile otostopla geldim. aksilikler yaşadım. çöle girişte fotoğraf makinemi kaybettim ve bulan adam benden 300 dolar para istedi. adamın bulunduğu şehre yürüyerek gittim. kuş uçuşu 25km olan şehre aynı şekilde kuş uçuşu yürüyüp aradaki 12kmlik çölü iki kere geçtim. konuşup ikna edip kameramı aldım. hatta adam evinde ağırladı yemek yedirdi. otelde konaklattı. dediğim gibi tek yapmanız gereken şey yola çıkmak.
çevrenizde yapamazsın diyenler tabiki olacak. çölü geçemezsin abi diyenler oldu tabi. bunu başkaları değil siz söyleyin. kalkın yapın ve kendiniz görün. evet yapamadım ya da bak yaptım diyebilin. şuanda bütün moğolistan'ı karış karış gezmiş ve hayallerinden birini gerçekleştirerek gobi çölünü geçmiş bir arkadaşınız var. siz de yapabilirsiniz yapın!
yapın!
yol açık yola çık! diye diye dilimde tüy bitti.
bir de tek çık! :)
gobi'den sevgilerle...''
selam
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
teşekkür edit'i: sevgili @zlipknot'a gönderdiği link için çok teşekkür ederim.
http://interrailturkiye.com.tr/…-gobi-colunu-asmak/ -
10. şortlu kadın vs türbanlı kadın
biri inancı gereği kapanmayı seçmişken öbürü istediği gibi giyinmeyi seçmiştir kimseye de bir şey söyleme hakkı vermez bu seçimler.
iki tarafın da yobazları eleştiriye başlamışlar yine. -
11. 19 eylül 2016 kılıçdaroğlu tarafsız bölge yayını
aha beklenen yüzsüz geldi, yukarıda...
bir bankaya aynı anda tesadüfen 2 soyguncu giriyor. ikisi de aynı anda silahını çekip "açın kasayı bu bir soygundur" diyor.
çıkan arbedede biri diğerini vurup öldürüyor. bu sırada gelen polis sağ kalan soyguncuyu yakalıyor.
sağlam kalan soyguncu, çıkarıldığı mahkemede "beni yargılayamazsınız çünkü ben bir banka soyguncusu yüzünden yakalandım. onun yaptığı yasadışıydı, o olmasa ben yakalanmayacaktım" diyor ve beraat ediyor.
17-25 aralık muhabbeti tam olarak budur. -
12. 19 eylül 2016 kasımpaşa fenerbahçe maçı
kasımpaşalı futbolcunun hırsızlık sonucu bir penaltı kazandığı maçtır. acaba kasımpaşalı başka bir hırsız var mıdır böyle merak ettim.
-
13. beyaz yakalı dramı
beyaz yakalı dramı
fenadır bu beyaz yakalı ya.
anlat anlat bitmez bu. dramdır dram. trajedidir…
beyaz yakalının en iyi yapabildiği şey nedir biliyor musun? hemen hemen hepsi yapar. tatil birleştirme, tatil bağlama.
mesela salı günü 30 ağustostur, cuma öğleden sonra “ arabayı yıllık bakıma vermiştim onu alacağım “ diyerek bir kaçar, pazartesini de izin alarak bir günlük resmi tatil ile haftasonunu birleştirir, cuma öğleden sonra çıktığı şirkete çarşamba sabahı dönerek tam 5 gecelik kemiksiz bir yakın yer tatili yapar. bak bu yalnız 8 ay önceden falan yapılır. departman içi kavgalar çıkar, ben bayramı birleştirdim, bayramdan önceki perşembe cuma yokum, arefede sen gel, ben yılbaşını da bağladım, kurbanı birleştirdim, şeker bayramını bağladım, 19 mayısı cebe attım, 23 nisanı tut sende. “ 19 mayısta sen geldiydin ben kurbanda gittiydim banu da arefe de aldıydı atilla da şeker bayramının arasını bağlamıştı “ bilmemne diye öyle bir kavgalar çıkar ki aga. odtü iktisat mezunu melis bir anda tatil bağlama kaygısı ile dolapdereli naciyeye döner, elinde böyle bir merdane oluşur şok olursun.
bu beyaz yaka bağlaması var ya. yani öyle bir voltran oluşur ki böyle türkiye’nin tüm beyaz yakaları el ele verip gökyüzüne bakarak “ ommmm “ diye ses çıkartıp gözleri kapatsa yemin ederim sana perşembe günü olan 23 nisan cumaya kayar, otomatik birleşir, cuma cumartesi pazar üç günü tatili perşembe akşamından bağlayıp ağvaya falan kaçarsın, mangala akarsın ne bileyim, kuzeni ziyarete eskişehire gidersin, beylikdüzünde oturan arkadaşlara gidersin ( gidiş dönüş 4 gün zaten ) . yapacak plan çok. bence bir denemeliler beyaz yakalılar bunu böyle el ele verip. perşembe günkü resmi tatilin kendiliğinden cumaya geçeceğini göreceksiniz. o enerjiyle atatürk kalkar gelir ya, “ beyler kusura bakmayın 23 yanlış oldu 24 olacaktı o, yani cumaya geliyor bu sene “ der sonra geri döner anıtkabire. bu seneyi bağlamış, kurtarmış olursun, seneye allah kerim.
tatil bağlama bağımlılığı.
şimdi bu beyaz yakalıların bir de şöyle bir hastalığı var az çok bilirsin, “ organik gıda “
ve “ sağlıklı yaşam” . organik gıda ve sağlıklı yaşam hastası olmayan bir beyaz yakalı tanıdınız mı ? ben tanımıyorum. tamam herkes uzun ve kaliteli yaşamak ister, sağlığına dikkat eder, düzgün beslenmeye çalışır ama. beyaz yakalı yürüyen posta gazetesi 5.sayfa sağlıklı yaşam köşesi gibi. “ yok işte bergamut çayını alıp bal ile karıştır oradan ceviz kabuğunun içine dök sonra onu orta türk kahvesiyle güzel bir yıka tüm bunları yaparken de koltuğunun altına bezelyesini parmakladığın bir enginar koy ve denizden soğutularak çıkartılmış karpuzun üzerinde dur. karaciğerde hiç bir şey kalmıyormuş. “aman tanrım. böyle bunun gibi şeyler. yok tarçınlı çubuğu çaya at, yok ıhlamurları g.tüne sok, kavun çekirdeklerini saç diplerine yerleştir, yeşil soğanı burundan sok kulaktan çıkar falan… inanılmaz ya. sonu gelmiyor, duru durağı yok yani. hele bu organik gıda. son zamanlarda popüler kültür ile beraber öyle bir arttı ki bu organik gıda hastalığı, bildiğin gibi değil. “ organik elma emrecan yer misin ? “ “ ama derinsu ondan kurt çıkıyor görmüyor musun?” “ ohh olsun kurtlu olması daha organik olduğunu gösteriyor emrecan ohh kurtlu kurtlu, topraklı, organik, hıdırlar köyünün ilaçsız katkısız ağacından şloookkk şlaap şluupp”
organiiiik organiiiiik.beyaz yakalı bunu biraz şey olarak görüyor, sınıf atlama anladın mı ? biraz şey var. şimdi türkiye sınıfların çok belirgin olduğu ve sosyo ekonomik, sosyo kültürel sınıfsal farklılıkların ciddi aralıklarla açıldığı bir ülke. e doğal olarak da insanlar bu şekilde görüp bu şekilde yaşadıklarından bu hamur ile hareket edip, kendilerini her ortamda hem sosyal statü hem de sosyo ekonomik konum olarak üstlerde göstermeye gayret ediyorlar. doğal bir reaksiyonu bu durum bu işin. e ne yapıyor mesela beyaz yaka ? organik gıda. onun için bir sınıf atlama bu organik gıda aslında. nasıl biliyor musun “ offff ben de mi a101 domatesi zeytini alacağım ? been ? geçen sene roma’dan aldığım pesto sosuyla yemek yaparken a101 domatesi mi kullanacağım salatada ? offf. tabii ki köyden geliyor, organikurunum.com’dan sipariş ediyorum ataşehir my world’e getiriyorlar offf “
anladın ? sınıf atladı.
cümle şu;
organik bezelye bulun arkadaşlar. sonra kulağınıza sokun o bezelyeyi. beş dakika çömelip bekleyin, şeker, tansiyon falan hepsi bir anda gider.
zaten işe alım esnasında da “ ufffss marketlerde hep ilaçlı ürünler satılıyor, biz tercih etmiyoruz katkı maddeli ürünleri, genelde organik pazardan alıyoruz, zaten kendi zeytincimiz, kendi zeytinyağcımız ve kendi peynircimiz, kendi yoğurtçumuz var. adamlar direkt kendileri yapıyor, ezineden, edremitten geliyor kendi zeytincimizden, kendi peynircimizden,balcımız da rizede” demezsen seni işe almazlar. toefl’lar ıelts’ler, kişilik testleri, mesleki yeterlilik testleri, cv incelemeler, beş farklı kişiyle birebir mülakatlar “ 5 yıl sonra kendini nerede görüyorsun?” sorusuna verilen abuk cevaplar tüm emeklerin boşa gider aga. organik yiyoruz diyeceksin. hatta mümkünse şöyle de. şimdi biz geçen mıhmanlar köyüne gittik, orada köy kahvesinde muhtar ve ihtiyar heyeti ile tanıştık. sağolsun ihtiyar heyetinden ragıp dayı’nın yol parasını ve ücretini veriyoruz iki haftadabir bizim eve geliyor, masaya yatırıyoruz onu böyle iki haftadabir ihtiyar heyetinden ragıp dayıyı emiyoruz böyle “ curk curk curk “ diye ohh mis gibi sağlıklı oluyoruz. ragıp dayı organik yumurtayla besleniyor, biz de onun besinlerini onu emerek kendi vücudumuza transfer edip sınıf atlıyoruz. zaten gıdalar full organik, böcekli, kurtlu. ıyy pis pis marketin ilaçlı, hormonlu, gdo’lu ürününü mü yiyeceğiz. zaten akşamları full salata. haftasonu sadece işte kebap rakı falan. sitede zaten gym var. ohooo. dünyanın en sağlıklı adamıyım.
tamam “dınnnnn” işe alındınız. size bir teklif mektubu gönderdik.
bir de bu organik gıda manyaklığından dolayı ofisten biri atıyorum assosa, küçükkuyu tarafına gidecek. of sıçtı o adam. bagajı yarıya kadar doldurması lazım. yemin ederim saldırı olur bu adama.
şöyle bir diyalog;
beyaz yaka 1 : tatile gidioruuum, bayramı birleştirdim bilionus
beyaz yaka 2 : aaa nereyeee?
beyaz yaka 1: assos küçükkuyu taraf……………….
tüm ofisteki beyaz yaka: saldırın arkadaşlar
ben 5 litre zeytinyağı üç kilo çizik zeytin 8 kalıp zeytinyağı sabunu 7 paket dağ kekiği 6 zeytin sapı 5 kilo ağaç domatesi ( yol kenarında teyzelerin sattığı ) bir de köy muhtarı istiyorum. sardır ama evde yiyeceğim.
beyaz yakalının uzmanlık alanları ; mekanlar… pazar kahvaltısı mekanı, rakı balık mekanı, fix menü mekanı, bira ve bira tabağı mekanı, kahve mekanı. pazar kahvaltısı, iki çift üç çift böyle, eşofmanları falan çekip.nerede hangi serpme kahvaltıyı yapsak, orası açık büfe, burası tanıdık, şurası serpme, polonezköyde romeo ağaç ev var, manyak kahvaltısı var, organik reçeller falan serpme. bilmemnerede rakı balık, orada italyan restaurant, burada meksika, her yere böyle 2 çift 3 çift birlikte hareket etmeler. bak çift çift ama. sonra deli gibi gıybetler, üç çiftlik dört çiftlik gruplarda birbirinin arkasından konuşmalar, iş çevirmeler, grup içinde gruplaşıp ayrılmalar, arkadan kurulan whatsapp grupları, bizi geçen kahvaltıya çağırmamışınızlar, yol muhabbetleri “ kanka gemliğe osmangazi köprüsü üzerinden geçsen oradan ayvalığa daha rahat akarsın, ama çanakkale üzerinden gideceksen altınoluğa bilemem yani “ falanlar.erkeklerin araba muhabbeti, yok kızıltoprak’a metroyla gidip arabayı parkedip oradan beş dakika yürüyerek gitmek daha rahatlar, oradan buraya nasıl gidilir, haftaiçi ofis kahvaltılarında hangi sağlıklı ekmek kullanılmalı ? öğle yemeğinde sadece çorba ve bir dilim alman çavdarı yiyorumlar, bizim arkadaşlar geçen airbnb’de kaldılar milanoya gittiler, çok memnun kaldılarlar, grupfoni, markafoni bilimum promosyon ve indirimi ürünleri kovalama, o siteden parfümü yarı fiyatına aldımlar, yılbaşı için fix menulu mekan ayarlama çabaları, mekan eksperliği, herkesin gurme olması, herkesin her şeyden çok iyi anlaması, hangi semtte hangi ev kaç yıllık kredi ile alınır, kira ve emlak piyasasının son hali… evde handmade burger yaptığında tabakta mı servis ediyorsun tahta üzerinde steak bıçağı ile ve küçük küçük dilimlenmiş salatalık turşusu ile mi ? ne diyosun bu işe ? bıçak olmadan olmaz. bıçaksız yemek yemez beyaz yakalı. tavuk kanadını bile bıçaklan kesmek lazım. sen kurumsalsın çünkü. daha önce hiç köfteyi çatalının kenarıyla kesip, elindeki yarım dilim ekmekle çatala doğru ittirip çatala takarak yemedin di mi ?
yoga yapar beyaz yakalı. yoga merakı, budizm falan. anti maddecilik. olum agi alıyosun lan. asgari geçim indirimi diye bir şey ödüyor sana devlet. hangi anti maddecilikten bahsediyorsun ? excelde cash flow yapıyosun seneye enflasyon böyle olsa, zam bu kadar olsa, şu krediye gitti, bu spor salonuna, bu yogaya, bu yeme içme, ev masrafları, ulan yine bir şey kalmıyor beee.
bakma bu beyaz yakalının böyle dünya eliti takıldığına. ilk zamanlar simitçiden, limoncudan az kazanıyor bu.
pwc diye şirkete giriyor mesela, dünyanın dört büyük denetim firmasından birisi. price water house coopers’ta asistan tamam mı ? ulan nizam pide salonunda pideye yumurta kıran abiden daha az para alıyor. ama nerede çalışıyorsun ? price water house coopers. muhasebe firması bu da he. denetim falan o ayaklara takılıyor burada bilgi ekonomi mezunu abla giriyor buraya, ne iş yapıyosun ? denetim. audit. bildiğin stok sayıp amortisman hesaplıyor, trt aöf dersini anlatan bıyıklı amcanın anlattıklarını yapıyor. sırf hava aga. beyaz yakalının hayatı sırf hava.
yoga diyor, budizm diyor mesela, veganlık falan. maddeden, maddecilikten kendini soyutlama, et yememe olayları falan .sonra antalyaya ( aile antalyada olduğu için orada oluyor düğün ) şirketten antalyalı arkadaşının düğüne 4 arkadaş arabayla gidiyolar afyondan geçerken yarım sucuk döner + ayran yiyor o yoga falan diyen abla. dudağının kenarında böyle sucuk yağı falan. ne oldu az önce anlatıyodun yoga, veganlık, et yememek, budizm, maddecilikten uzak bir yaşam tarzı falan.
diyorum aga sırf hava yani.
mesela bir de kilo ve rejim manyaklığı vardır bu beyaz yakalının. baktığın zaman cv iyi mesela, saint joseph bitirilmiş sonra marmara fransızca kamu yönetimi okunmuş, ingilizce iyi, fransızca iyi hr specıalıst ( insan kaynakları uzmanı ) olarak çalışıyor ama tek konusu kilo. böyle zayıfladım da diyetisyenim bunu verdi de bu ekmeği yedim günde üç tane üzüm iki kuru kayısı beş de cevizle azıcık yoğurtla 7 ay yaşadım. ulan bir sanat tarihinden, ne bileyim rock tarihinden falan bir konu açsan, felsefeden, politikadan bir muhabbet açsan, dimitrov desen, ikinci dünya savaşı falan desen uffff hitler de bak ne güzel zayıfmış falan der sana. bir tarih, mitoloji, müzik, sosyoloji, felsefe, sanat falan konuşamazsın. fransız okulu mezunu ama fransız ihtilalinin dünyaya yaydığı milliyetçi akımların osmanlı imparatorluğuna etkisi falan de ölür böyleee… “ ayyyyy italyan dondurmacısı var şurada baileysli dondurma yapıyolar hadi gel oraya gidelim de pazarlamadaki seda’nın kimle çıktığını anlatacağım sana “ falan der. anladın ? donanım ve eğitim sadece sistem sömürüsünün devamı konusunda gayet iyi ve yeterli. o da alıyor maaşı gidip tektekçide vuruyor shotları, bozcaadada yiyor balığını, zara’dan,mangodan,bershka’dan,polo garage’dan jack jones’dan zaman zaman indirim denk getirirse gucci’den, guess’den, tommy’den, lacoste’dan, micheal kors’dan alışverişini yapıyor yatıyor aşağı. gezdikten sonra da bulur bir “ kocish “ şöyle beyaz yaka onun gibi. departman müdür yardımcısı falan. bir bakmışsın nişanda el kartlarıyla tüm şirketten arkadaşlar fotoğrafta, kartların üzerinde “ nişan var dediler geldik “ “ en güzel kızı verdik “ “ kıskananlar haklılar “ “just engaged “ “ sırada düğün var “ “ kaptı cillop gibi çocuğu / kızı “ “ çok mutluyuz ki “ “ ne çektin be enişte “ yazılı el kartları ile fotoğraflar falan. şirketteki bekar kız arkadaşların nişanlananın yüzüğüne bakmalar, kaç karat diye sormalar. gidip yapmacığını gerçeğinden ayırt edemediğin “ cnmmm ayyhh ckk mtluu oldmmmm “ muck “ allah devamını getirsin inşşş ckk mtluu olunnn “ muck demeler. yapmacık dedim diye kızmayın bana şimdi yok mu böyle bir şey ? bekar yani eski tabirle “ evde kalan “ kız böyle öpüyor “ cnmmm muck çok muckkk mutlu oldummmm “ diyip arkasını dönünce “ ııııooorrrspppuuu nasıl paketledi mis gibi çocuğu azzznnaa sçiiym çocuk da yeni terfiii etmiş, geleceği parlakmış “ falan diye böyle . yok mu böyle ? he bir tek ben gördüm. konfeksiyon atölyesinde çalışıyordum ben. pardon.
neyse geri dönelim bu beyaz yakalının kilo hastalığına. ofis içinde bir de şey kuralı vardır. başına iyi bir iş geldiyse baklava falan alırsın ne bileyim böyle ekler ikram edersin. misal ev aldın, ( tekrar yapılandırılmak üzere çekilmiş 10 yıl kredili ) sınav kazandın, nişanlandın falan. alırsın baklavayı. gidersin dağıtmaya. çat oradan kurumsal iş sürekliliği departmanı müdürü sana “ ayyyyyhhh ckkk kötüsüüüüüüüüüün “ der. ne kötüsü lan ? baklava getirdim amınakoyim ya. o demek istiyor ki o tepkiyle şimdi, ben rejim yapıyorum, rejimimi bozdun , ben de bunu herkese duyurdum bak rejim yapıyorum, dikkatliyim, sağlığım, kilom, organiğim anladığın mı ? sen de kötüsün çünkü bana fıstıklı baklava uzatıyosun, dayanamıyorum ama rejim yapıyorum. gördüm mü bunu dayanamam ama iradem de çelik gibi bak. şimdi git hadi buradan. lan ne kötüsü ya ? ne kötüsü ? adam sana baklava getirmiş götür işte ye. yemiyosan da “ istemem teşekkürler “ de sus.
diyorum aga sırf show temelli ya. akşam eve gidince çaya biskrem banıp arkasından pringles paprika atıyor ağzına game of thrones’u üç bölüm arka arkaya izlerken allasen ya. havası sana onun. “ ayyy ckk kötüsün” müş !
yurt dışında tatil yapmayan beyaz yakalıların yakalarının da yavaş yavaş griye döndüğü kanıtlanmıştır.
beyaz yakalının aradaki iş gününü bağlamalı kurban bayramı tatili programı ve internet ;
bayramın birinci günü: kızın ailesi ile kahvaltı. fonda yarısı yenilmiş sucuklu yumurta ile “ benim büyük ve güzel ailem “ yazılı fotoğraf paylaşımı. üç gün önce kocaman tabaktan steak parmesan ile blush şarap tüketirken, bugün kurban bayramı nedeniyle girilmiş dananın löp etini leğenle kayınpedere taşıma. arkasından hep birlikte kavurma yeme.
bayramın ikinci günü: erkeğin ailesi ile akşam yemeği. fonda ısırılmış baklava ve çay ile çoluk çocuk torun torba aile selfiesi. açıklama olarak “ herkese iyi byrraamlarr :d:d:d “ falan olabilir.
bayramın üçüncü günü: ailelere “ senede bir tatilimiz var zaten “ diyerek yalvarlar koyu, bagbahçe plajı, kıçıkırık şelalesi, tipikayık körfezi gibi yerlere kaçmak. anında oralardan çılgınlarca paylaşımlar ve check in’ler yapmak. insanları şelale, koy,kanyon, sahil ve deniz manzarası manyağı yapma. “ biz de tatildeyiz lan, fakir değiliz yani, valla yeminle rakı da içiyorum, al sana yarısı yenilmiş karides güveç fonlu fotoğraf “ kaygısının vermiş olduğu ölümüne paylaşım. birbirleriyle yarışma. bak onlar kelebek vadisinde, biz de tırtıolar koyundayız hemen yapıştır görsünler. “ beni neden likelamadı ? “ diye sorulması.
bayramın dördüncü günü: fonda rakılı, yarısı yenilmiş kalamalarlı, mezeli, sofra. garsona kadeh tokuştururken çektirilen fotoğrafı paylaşma.
“ tatilde bile sağlığıma dikkat ederim” temalı detoks suyu fotoğrafı paylaşma. sanki küçükken oralet içmiyormuş gibi davranma.
tatil dönüşü: yolun veya istanbul trafiğinin fotoğrafını çekip paylaşma. “ ufff trafiğini hiç özlememişiz istanbul ! “ yazma.
kariyer.net temalı beyaz yakalı koca…pardon kocısh arama ilanı ;
( aramıza katılacak, evlenip takım arkadaşım olacak )
analitik düşünebilen ( sürekli hediye ve çiçeklerle gelebilecek kadar )
takım çalışmasına yatkın ( mutfakta, bulaşıkta, ütüde )
ms office programlarını iyi kullanabilen ( evin bütçesini excelde hesaplayabilecek )
uzun trip saatlerine karşı esneklik gösterebilecek ( her türk kızı için )
yazılı ve sözlü ingilizce bilgisine sahip ( mahmut'un da ingilizcösii chook iiidiir yanee diyebilmeleri için )
b sınıfı ehliyet sahibi ve aktif araç kullanabilen ( pazar gezmelerine, cnnniimm qusenimee, qanqitelloyaa, annelere, avm'lere, arkadaşları ev ziyaretlerine, toplu kahvaltılara daha rahat gidebilmek için )
askerlik hizmetini tamamlamış ( kayınpeder " askerliğini yapmamış adama kız vermem " demesin diye
beyaz yakalı ve tatil ( kısa film )
film başlıyor ( dooonnggg )
beyaz yakalı 1 : bu hafta tatile çıkıyorum. çok yorgunum yaa biras dinlenmem lasım.
beyaz yakalı 2 : ayhh negusel nereye ?
beyaz yakalı 1: börtüler koyundan ev kiraladık arkadaşlar falan,
beyaz yakalı 2:
ayyhh cnmm cok qusel yer secmissiniss ya.. ben çocukluumdan beri gidiorum oraya. gecen sene kusenleri gönderdim ondan önceski sene de annemler gitti babannemi de alıp. remzi’nin ( kocişim ) kardeşi sefkilisiyle gitti cok memnun kaldılaaar
ayyhhh orada ali’nin yeri vaaar ben böyle bi midye yemedim mutlakaa qidin tmm mı cnmm ? bi dee sahil restaurantta kalamar yiin denize her yerden girilior saten biras kalabalık oluorr ama erken gidersenis sorun olmassss… recellerden de ye gelirken de organik ayçiçek yağı sabunu al cilde çok ii geliomussss bilgin olsun bi de hint yapraıu die bişi var sadece orada yetişior tüm kırışıklıkları gideriomuss al mutlaka ondanda yaaa ay keske bende gidebilsem yhaaa ama kocişin işleri iste yhaa hep is hep iss ufffssss
beyaz yakalı 1: ok cnm cok saol,
film bitti
ah beyaz yaka ah.
nereye rakı balığa gitsem ?
pazar kahvaltısına nereye gitsem ve kimlerle gitsem ?
hangi konser ? hangi mekanda bira, bira tabağı ?
hangi otel, hangi tatil, hangi tatilleri bağlayabilirim ?
yurtdışına ucuz uçak bileti kovalama
nasıl daha hızlı ve sağlıklı kilo veririm ? “diyetisyenlik” senin için var beyaz yakalı
bu sorular senin için var…
kredi kartı bonusları, uçak bileti milleri, fırsat siteleri, yeni yapılan havuzlu güvenlikli toplu konutlar senin için var be beyaz yaka. bozcaada senin için oluşmuş olum. sen düşün önemini…
organik reçeli nereden aldırabilir ve organik reçel yediğimi ortamda nasıl ispatlayabilirim ?
hangi havuzlu güvenlikli sitede kiralar ne kadar ? şehir dışındaki, kör noktalara yapılan havuzlu, misafir geldiğinde arayan “ tamam yönlendiriyorum “ diyen güvenlikli siteler senin için var. site kurtköy’de ama, gelen oldu mu hırsız muamelesi yaparak “ rahim bey geldi, ne yapalım alalım mı ? “ diye arayan güvenlik senin için var. kurtköy’de bak…
10 yıl mortgage kredisi veren bankalar da senin için var be beyaz yaka. mortgage kredisi ödemeyen beyaz yaka mı olur ? olmaz. ebeveynin “ olum o kadar kredi ödeyeceğine al şu parayı biraz da sen koy biriktir, üstüne de 25 yıl kredi çek kira öder gibi öde “ cümlesi ile çektiğin mortgage ve aldığın amerikan mutfaklı, havuzlu, sosyal tesisli, gym’li ama şehrin dışındaki sitede fırsat sitesinden serpme kahvalltı kovala be beyaz yaka.
yine krediyle araba al. “şimdilik biz böyle idare ederdik ama yarın bir gün çocuk olduğunda ne yapacağız, araba şart. “ cümlesini kurarak al. çevrendeki arkadaşlarının her biri ayrı bir şey söylesin. “ o arabada renault motoru var kanka “ falan desinler.
spor salonları, yoga academyler, pilates kursları senin için var be dostum. üzülme. koca bir endüstriyi ayakta tutabilecek önemdesin sen.
agi almıyormuş gibi davran olur mu ? hafta içi şirketin verdiği full akbil ile otobüse bin ama haftasonu kuruçeşmede rakı balık yap, dönüşte de taksiye bin beyaz gömleğinle. canımın içi.
türkiye’nin sınıflar ülkesi olduğu gerçeğini her geçen gün daha çok kabullen, bunun için sınıf atlamaya çalış sürekli olarak. yaptığın her hareketle yap bunu. akşam evde yarım ekmek arası sucuk yemiyormuş gibi, öğle yemeğinde “ philadelphia sandviç tercih ederim “ de. senin bunu söyleyerek gözlerinde sınıf atladığını düşündüğün insanların hepsi de akşam evde yarımın arasına pınar “ aç bitir “ sucuk koyup yiyor merak etme.
“ köy kahvaltısı “ aramaya verdiğin enerjiyi tüm beyaz yakalılar gibi “ offf kendi işini yapacaksın hacı, maaşla falan nereye kadar, ne uzalırsın ne kısalırsın. yok mu bir parlak fikir ya, hiç bulunmamış bir şey ama. bizim arkadaş bir site kurdu aldı yürüdü herif “ muhabbetlerini gerçeğe çevirmeye harcasaydın, şimdiye çoktan kurtulmuştun şirketi. sabah şirketinin turnikesine kimlik kartını okutmaktan da kurtulmuştun. ama cüzdanında tıcket ile geziyorsun, ne yapacaksın… boşver sen köy kahvaltısı arama yolundan yürü. git köy kahvaltısına, fondaki incir reçeli ile gülümseyen bir selfie patlat bak dalgana.
oturacağın evi 35 yıl kredi ile aldın. şimdiki hayalin “ bir ev alalım kiraya verelim ,kira krediyi ödesin. “
müthiş bir fikir bu. aferin sana beyaz yaka. kimsenin aklına gelebilecek bir şey değil kanka. helal…
aaa.bir dakika ! tüm bu koşturmaların arasında, yabancı dizi izlemeyi ya da yabancı bira kültürünü arttırmayı ihmal edersen bitersin. kimse toparlayamaz kıçını ondan sonra. beyaz yakalı aleminden öyle bir silerler ki seni, kendine gelemezsin lan. duvel içeceksin olum, efes pilsen içmeyeceksin. aşkına eşkıya falan izlemeyeceksin, game of thrones izleyeceksin. bak aksini yaparsan bu alem siler seni. dikkat etmen lazım.
“ haftasonu istanbul’a yakın nereye gidebiliriz ? dinlenmek, mangal, kahvaltı falan, kafa dağıtmak için?“
bu soruya çatır çatır sayman lazım. arka arkaya sıralaman lazım. öyle bir konuşman lazım ki. “ polonezköyde bizim bir arkadaşın gittiği yer, ağvada pansiyon şarap, mangal, köy kahvaltısı kerpe kefken “ … bunu yapman lazım. otur bunlara çalış aga. bu alemde tutun. nasıl olsa “ off maaşla olmaz abi kendi işini yapmak lazım ama her şey yapılmış amınakoyayım ya ! “ diye serzenişte bulunmaktan başka hiçbir bok yapmadığın “ kendi işini kurma “ hayalin gerçekleşmeyecek. yoluna bak aga sen ya.
diğer şirketlerde çalışan arkadaşlarından topladığın dedikoduları paylaş sürekli olarak. “ şu şirket yurtdışı eğitime gönderiyormuş, üç ayda bir çift maaş alıyorlarmış lan, brüt maaşta yıl sonuna bir şey kalmıyor aga, müdürlere a-3 araba veriyorlarmış,” falan de. dandik özel üniversitede akşamları 1.5 saat gidebileceğin “ karamanlar aöf, ehliyet ve kpss kursu “ formatında git, parayla aldığın diplomayı cv’ye yaz, yüksek lisans mezunu ol beyaz yakalı. haydi !
“ orası çok bozdu “ de kanka. nerenin neden bozduğunu bilmesen de de bunu. bozdu de. bak gör güzel şeyler olacak bunu söyleyince. ha beyaz yakama benim. hadi canım.
arkadaş yazlığına çök beyaz yaka. timuçinlerin alaçatıdaki yazlığını ele geçirmek senin en büyük hedefin olsun. viyana kuşatmasına gider gibi git. kuşat ama alama. hadi tosunum.
bak unutma. beyaz yakalısın ama beyaz ekmek yemeyeceksin. alman çavdarı sana göre…
emojiler senin için var. onlarla kendini çok iyi ifade etmeyi bilmelisin.
ota boka whatsapp grubu kur tamam ? unutma.
ıphone, ipad, iwatch vb. bilimum apple ürünlerini iyi takip et. değişen ve gelişen teknolojiyi takip etmek senin en iyi ekmeğin.
bak tekrar hatırlatıyorum.yabancı biraları iyi bilmezsen sıçtın. sarı bıyıklı amca gibi efes içersen senin bu alemde yaşam şansın yok kanka. muck.
dışarıya melek görün ama o kartı bastıktan sonra; ayak kaydırabilme potansiyeli yüksek bir ikiyüzlü olmayı da başarmayı atlama. ayak kaydır, arkadan konuş, ikiyüzlülük yap ne bileyim, kafanda bin tane tilki dolaşsın işte. anladın sen onu. nasıl yapacağını biliyosun.
okçuluk,müzik atölyesi, yok pasta atölyesi, çikolata atölyesi sonunda bilimum " atölye " olan, yetenek gerektirmeyen ama sana kendini yetenekliymişsin gibi hissettiren aktivitelere katıl. şarap kursları falan var ne bileyim. scuba diving, climbing,yamaç paraşütü falan da olur. sen seç.
işyerinden arkadaşlarla paintball'a git. hayır lan ne halı sahası? mavi yakalı mısın? paintball diyorum. kırolaşma.
sitenin tenis kortunda tenis kursu al. ucuza hoca bulursun internetten sen. halledersiiin...
yeni işe giren arkadaşa internetten ucuz kurabiye, bonnyfood, meyve sepeti falan gönder mutlaka. atlama bunu.
kargoların, alışveriş sitelerinin, fırsat sitelerinin, internet sağlayıcının, telefon operatörünün müşteri hizmetleriyle seri ve sık şekilde profesyonelce kavga et. “ hanımefendi bakın faturama fazla yansımış diyorum “ de. “ çıkartın beni üyelikten “ diye tehdit ederek bedava internet almaya çalış. lazım olacak o internet sana. otobüste falan giderken facebook’tan komik video paylaşman gerekiyor sonuçta.
sabahları işe başlamadan mutlaka “ haber sitesi, alışveriş ve fırsat sitesi, donanımhaber/forum “ gibi siteleri gez.saçma sapan bilgiler edin. bak şöyle bir. tamam ? ama dosta düşmana karşı da altta excel falan açık olsun. alt+tab. anlarsın ya. göz kırpıyorum.
bol bol paylaşım yap. hashtagleri kudurt.
#cnmlakeyif #picoftheday #nofilter #tagsforlikes #xywedding #wynişanlanıyor #xyevleniyor #bebek #starbucks #rakı #dostlar #marina #istanbul #trafik #rakıkeyfi #rakıcandır #kuzenlerleboğazkeyfi #cnmlaaksamyemegikeyfi #kahvecandır #otcandır #bokcandır #holiday #tatil #sendrom #birapatates #cadde #kadıköy #caddebostan #spor #sporkeyfi #pilates #fitness #gym #yoga #boğaz #dostlar #canımızrakıistediysedemekki #dostcandır #rakıyenidostlukeski #gıybet #gıybetteam #gıybetzamanı #bilmemnebilmemnecandır #bilmemnebilmemneolduysademekki #kıltüyyünoluncaben #ıvırzıvıroluncabiz #evdedelirmeceler #cumacandır #cumartesiheyecandır #dostluklarlayaşıyoruz #iyidostlarbiriktirdim #fenerbahçe #nişantaşı #etiler #beşiktaş #beyoğlu #gameofthrones #tiyatro #game #beylikdüzü #sakızlımuhallebi #tortellini #steakhouse #fish #kalamar #sezarsalata #organiklik #wolksvagen #cihangir #boomerang #eglence #italya #roma #barcelona #gaudi #maçkeyfi #kocish #qusen #kuzen #kuzzy #dostlar #çeşme #flyinnbeach #beforesunsetbeach #dergi #movie #starwars
canımın içisin beyaz yakalı. apayrı bir türsün sen. hastayım sana… olmasaydın olmazdık be kanka…
yürü, kimse tutamaz seni. fabrikasyon ürünüsün olum, senden onbinlerce var. klonlanmışsın. koloni halinde yaşıyorsun. sen olmasan ne yapardık ?!
canım benim.
öptüm…
edit:
bunlar yazdıysa kesin "mavi yakalı, beyaz yakalıyı kıskanan, okumamış, aç, lise mezunu, işten atılmış " falandır filandır gibi şeyler yazan arkadaşlarımız olmuş.
onlar için açıklıyorum;
sektöründe dünya devi olan %100 yabancı sermayeli, tam anlamıyla kurumsal ve çalışanlarının %100 beyaz yakalı olduğu bir şirkette çalışıyorum. türkiye standartlarının üzerinde kazanç elde ediyorum ve buna göre yaşıyorum.
yüksek lisans mezunuyum.
bunun haricinde, gördüğünüz üzere yazı yazmak, karikatür çizmek, enstrüman çalmak suretiyle müzikle ilgilenmek gibi aktivitelerle uğraşıyorum.
bu gözlemler içeriden yapılmış gözlemlerdir.
kimseyi aşağılamak gibi bir hedefim yok. eleştiriyorum ve olanları yazıyorum sadece. eğer bu "aşağılanmak" olarak algılanıyorsa buna yapabilecek bir şeyim yok.
ayrıca bana sorarsanız, " mavi yakalı, aç, işsiz, kovulmuş, okumamış " gibi tabirler daha büyük aşağılama unsuru içeriyor.
amacım ironi ile karışık gözlemleri mizahi bir dil ile oluşturduğum bir stand up metni şeklinde paylaşmaktan fazlası değildi. -
14. mario gomez
fikret orman devre arasında kiralayabilir o zaman. avrupada oynamasına da bir engel yok hazır.
- yaz kızım şortunu kendi getiriyor. maaşının %30'unu wolfsburg %70'ini kendi ödüyor. -
15. 5 dakika sonra öleceğini bilsen ne yaparsın
kimse dememiş hayret.
ayarlar->geçmiş->tarama verilerini temizle->en baştan.
(bkz: birbirimizi kandırmayalım) -
16. kız kardeşin down sendromlu bebeğini aldırması
annelerin en çok korktuğu şey çocuklarının ölmesidir.
engelli annelerinin ise çocuklarından önce ölmek. -
17. bakir olmayan erkekle evlenmek
alagavatliktir net. kimse kusura bakmasin hanimlar ama bakir olmayan erkek kutusu açılmış içilmiş kolaya benzer. kim baskasinin içtiği yarim bıraktığı kutu kolayı icmek ister. ben seviyorum bakir olmamasi benim icin onemli degil diyecek kadar geniş ve midesizseniz de size diyecek lafim yok. ama insan gerçekten hayret ediyorbu kadar midesizlige. o erkek kim bilir kimlerin koynuna girdi kimlerin yatagina atladi, gecelerce kimlerle zevklere akti insanin kafasını kemirmez mi hiç? simdi gelip bazilari bakir buldugunun namuslu oldugu ne malum kim bilir kimlere oral yaptı kimlere surttu diyecektir, o kismi da artik erkegin gozunden anlayacaksin arkadasim. masum kuzu gibi bakar namuslu erkek. ya da cok sevmistir evlenecegine guvenmistir bir hata yapmıştır ne bileceksin diyenlere, bir erkek o kadar seviyorsa zaten o kizi unutamaz siz de gidip bununla evlenirseniz vay halinize. gunumuzde bakir namuslu iyi sut emmis erkek bulmak zor ama siz yine de aramaya inanın hanım kardeslerim.
onceden not:ironiyi anlamayan nesle aşina değilim -
18. 19 eylül 2016 hürriyet spor rezaleti
ahlaksiz, karaktersiz ve seref yoksunu bazi hurriyet gazetesi editorlerinin kasimpasa-fenerbahce macindan sonra yapmis olduklari rezalet.
karaktersizler sizi. insanlarin esini kullanarak namussuzlugun sinirlarini asarak galeri yapmak nedir?
https://pbs.twimg.com/…ia/csvjzw6xgaa8b1l.jpg:large
https://pbs.twimg.com/…ia/csvf3ktwiaahytd.jpg:large
sorsan en ahlakli, en namuslu insanlar olduklarini soylerler ama nedense yabanci futbolcunun esine gelince olay degisiyor.
besiktas yonetimi bu gazetenin (!) tum akreditasyonlarini iptal etmezse kapatip gitsinler kulubu.
ayni ahlaksizliga fanatik ve sabah gazeteleri de devam etmis.
https://twitter.com/…dusu/status/777962040539373568
(bkz: hürriyet spor'un skandal maç özeti)
bazi hurriyet spor editorleri;
https://twitter.com/timucin_eric
https://twitter.com/gncumit -
19. 4k tvlerin gereksiz olması
benim gibi 5k'yi beklemeyelim, 4k'ya da yatirim yapmayalim diyerek 4.5k'ya gecenlerin umursamadigi sey.
-
20. ismail köybaşı
ismail köybaşı güzel avrat otu gibidir. önceleri tatlı gelir, ağızdaki bir parmak bal gibi. sonra sizi yavaş yavaş zehirlemeye başlar.
-
21. 7 yaşındaki çocuğa zorunlu arapça dersi verilmesi
ülkedeki en büyük ikinci etnik unsurun anadilde eğitim isteyen çocuklarını terörist ilan eden ve "tek dil" mottosuyla oy toplayan zihniyet tarafından gerçekleştirilmiştir.
edit: kürtçülük yapmıyorum. tam aksine gerçek türk milliyetçiliği yapıyorum. şu yurdum türkçüsünün ve özellikle ülkücü denilen tayfanın duruşunu gösteriyorum size. kürtçe tabela için kıyameti koparan sözde "tek dil" sevdalılarının arap pipisine karşı koyamamasını hatta daha fazla arap arzu etmesini vurguluyorum.
şu olan biten şey basit bir eğitim etkinliği değil bir milletin yok edilişidir. bir milleti millet yapan kendi dilidir, kendi medeniyetidir. arap medeniyeti arapları bile dünyanın en sefil en geri kalmış milleti haline getirmişken bizi ne hale getirir varın siz görün. hatta beklemeyin hiç osmanlının selçuklunun yıkılışını görün. osmanlıyı yerle bir eden, tamamen ortadan kaldıran timur bir türktü. araplaşan osmanlı ile öztürk timur'u karşılaştırın. -
22. mahmut uslunun bjk'yi hakemler koruyor açıklaması
(bkz: siktir deli)
-
23. içerde
çağatay ulusoy'un leonardo di caprio'yu oynadığı dizi. keşke rolü arda kural'a verseydiler.
-
24. beşiktaş
yaklaşık 10 yıldır sözlükteyim, sadece beşiktaş başlığına bugüne dek 1.000'e yakın entry girdim, büyük olasılıkla en çok yazan benim buraya (ancak bakılırsa görülür genelde analiz, mali durum, istatistik ve projeksiyon yapmaya çalışırım). hiç girmediysem 50 kere debe'ye falan girmişimdir (marifet değil), hiçbir beşiktaşlı kardeşim de bana mesaj atıp "abi bugün şu yazıyı debe'ye sokuyoruz" demedi. olsa, oldu derdim, yalan yok. bilen bilir :) ama bakıyorum debe için organize olduğumuzdan dem vurulmuş. sorun yok, serzenişim yazan kardeşe değil. sözlükteki beşiktaşlılara :) beyler bana da mesaj atsanıza ya, ben niye zincire dahil değilim daha ne kadar katkı vereceğim bakın kendimi dışlanmış hissettim alıngan adamım ben.
beşiktaş başlığındaki bu 965. entry'mi tüm beşiktaşlılara hediye ederken 9+6= 15. şampiyonluk diyorum. 5 ile de çarparsak 75 puan ediyor, şampiyonluğun şifrelerini verdim.
tüm kartal yüreklere iyi mesailer. -
25. jan olde riekerink
başka bir yerde yazdığımı aynen burada da paylaşayım:
sonunda kendini de beni de yakacak teknik direktör.
zira daha önce avrupa nın paralı takımlarından birini çalıştırmamış. bu bir kesim için olmazsa olmaz şartlardan. fırsat kolluyorlar, burdan görüyorum.
sonracıma bizden uzak allaha yakın imparatorumuzun da milli takımda karizması sallanmakta. birkaç kötü sonuç görünce sepeti yine takacaklar koluna.
kanatlı basın tarafından da sübliminal "tehlikenin farkında mısınız?" mesajları verilmekte. zira kendisi birkaç sene aralıksız bu takımın başında kalırsa, baya bildiğin sistemi olan, kendi futbolcusunu yetiştiren, yıldızını yaratan, bunları parlatıp satan porto ajax ayarında bir takıma döneceğimiz kesin. bu süreçte de avrupa dan filan bir kupa gelirse tutabilirsen tut artık galatasaray'ı.
durum bu iken, ne yapacak bu medya ve içimizdeki kanatlılar? kışkırtacaklar tabi. adam mesela selçuk her ne kadar kötü oynarsa oynasın çıkıp demeyecek "bu herif rezil topçu, ama napayım elime bunu verdiler, yoksa buna futbol topu veren hocayı öpeyim" diye. hep diyecek ki "futbolcumdur, formsuzdur, ama yeri geldiğinde faydalı da olur, günü gelene kadar da moralini yüksek tutmak benim görevim ve takımın menfaatine".
vay sen misin bunu diyen? yerli seviciliğinden girilcek korkaklığından çıkılacak. akabinde -ki ufaktan başladı- birileri çıkıp diyecek ki, "elinde üç oyuncu değiştirme hakkı var, hem de bedava, ama kullanmıyor, bedava lan bedava, israf ediyor".
işte o vakitlerde buralardaki bazı futboldan anladığını sanan yavşaklar gaza gelecek. aha bu kanatlıların lafını takım iyi de gitse kötü de gitse, temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp burda yazacaklar "bak ben #1029083284 nolu entrymde demiştim zaten, neden? çünkü ben biliyorum, en iyi benim, en süper benim, artı oy verin, sevin saygı duyun karı ayarlayın bana" diye.
bu iş tribünlere sirayet edecek, homurdanmalar başlayacak -ki bu arada takım şampiyonluğa bile gidiyor olabilir, hiç farketmez- "fener bize koysun da bu gitsin" diyen bile çıkacak.
en nihayetinde yönetim de gaza gelecek, absürd bir zamanda yollayacak kendisini. yerine bizden uzak allaha yakın imparatorumuz, ya da avrupa da boşta kalmış isimli bi paragöz gelecek, hoop yine geldik mi altıncılıklara yedinciliklere?
hah. işte o gün, ben dükkandan çıkıcam, sigaramı yakıcam, tam köşeden dönerken görücem bu yukardakileri yazanı, sırıtıcak bana, "nasıl gönderttim" diycek. "gel lan buraya" diycem. bu başlıycak kaçmaya, ben de takılcam peşine.
teeee fayrapgöt fatih'in tekel dükkanının oraya kadar kovalıycam, yakalıycam. "abi abi" diycek. "sikerim abini" diycem, bi koycam buna, yuvarlancak gitçek bu. ceketi filan çamur olacak. kalkacak uzaklaşacak, "benim moderatör tanıdığım var, uçurtçam seni sözlükten, görürsün" diyip kaçacak. yakalayamıycam.
bi bakıcam sözlükte arkamdan sövüyor "ben zaten #5465454654524 nolu entrymde demiştim bunun kaba adam olduğunu, neden? çünkü ben biliyorum, en iyi benim, en süper benim, artı oy verin, sevin saygı duyun karı ayarlayın bana" diye. iyice hırslanıcam.
sonra akşam çıkıcam biraz hava alayım diye, bi bakıcam şeşkop memet in kahvesinde oturuyor bu, anlatıp duruyor "tam elini kaldırdı, indir lan elini dedim, bu hemen tırstı, bak #45746845442 nolu entrymde neler yazdım, ağzını açıp bi laf diyemiyo, karı ayarlıcan mı şimdi bana abi" diye.
tutucam bunun enseden, kaldırımın köşeye bi vurcam alnını, akıtıcam pekmezi. yakıcam sigaramı gidicem.
sonra sürün mahkemelerde cezaevlerinde arpa huseyin, sürün.
vicdanen edit: burada "kanatlı" diye bahsettiğim, gerçekten delikanlı bir şekilde başka renklere gönül vermiş kişiler değil. kendi başarısızlığını gizlemek için, başkalarının başarısızlığından medet uman tipler. yanlış anlaşılma olmasın. -
26. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
yüzüklerin efendisinin hobbitten daha gerçekçi görünmesi!
ekşi sözlük ahalisi olarak neredeyse hepimiz 6 filmi de izledik. hatta büyük bir çoğunluğumuz birden fazla kez izledi. peki 2001-2003 yılında yayınlanan (ki post-production aşaması 2000 yılında bitmiştir diye tahmin ediyorum) yüzüklerin efendisi filmleri nasıl oluyor da görsel açıdan kendisinden 12 yıl sonra gelen halefinden daha güzel ve gerçekçi görünüyor?
muhtemelen çoğumuzun farkettiği bu durumu biraz internette araştırdım ve siz romalıların ilgisini çekeceğini düşündüğüm bazı bilgilere ulaştım. afiyetle yiyiniz*
yazıda görsel efekt sektörünün içinden kişilerin söyledikleri, artı ilgili fan yorumları ve gazete haberlerini harmanlayıp araya kendi yorumlarımı ekledim (bu arada konuyla ilgili doyurucu yorumların olduğu ilgili reddit sayfalarından birine buradan ulaşabilirsiniz):
ilk üçlemedeki görsel efektler yaratılırken hem maket, hem de mat tablolama kullanılıyor, bunun üzerine cgi efektleri giydiriliyordu (ki sektörde çalışanlar genelde bunun en iyi teknik olduğunu söylüyor). yani görüntünün son halinde, maket, tablolama ve cgi efektleri birbiri içinde yedirilmiş bir şekilde izleyiciye sunuluyor, bu sayede çok büyük ölçekteki mekanlar ve planlar daha gerçekçi bir şekilde sunulabiliyordu. ayrıca bu teknik sayesinde, maketin çekimi gerçek bir kamera ile yapıldığı için kamera hareketleri de gerçeğe bağlı kalıyordu. hobbit filmi ise tamamıyla cgi olduğu için hiçbir şekilde bu türden kısıtlamalara maruz kalmayan peter jackson, resmen çıldırıp, aşırı derecede gerçeklikten uzak sahneler çekmeye başladı. hatırlayın mesela, cüceler fıçıların içinde kaçarken, legolasın nehirdeki hareketleri. bunun gibi legolas ve tauriel'in bir sürü sahnesi var ve hepsi full cgi. şimdi diyebilirsiniz legolas yüzüklerin efendisinde de bu türden hareketler yapıyordu. evet, yapıyordu ama onda hareketler (birkaç istisna hariç) gerçekten yapılıyordu, cgi değil. alın bir örnek. dolayısıyla full cgi kullanımı peter jackson'ın gerçekdışı kamera hareketleri kullanmasına ve gerçekdışı hatta sürreal sayılabilecek ortamlar yaratmasına neden oldu. bütün bunlar da hobbit izlerken, yüzüklerin efendisini izlerken buram buram hissettiğimiz o gerçeklik hissini almamıza engel oldu.
ikinci sebep ise filmin dijital 48 fps ve 4k olarak çekilmesi. bu kadar yüksek fps ve çözünürlükte çekim yaparsanız yapılan makyajlar ve kullanılan maketler o kadar net görünüyor ki biz her şeyin maket ve makyaj olduğunu anlayabiliyoruz... film bu yüzden maalesef o gerçeklik lezzetini veremiyor (yüzüklerin efendisini izlerken bu kadar net izleyemiyorduk, demek ki göz görmeyince gönül de katlanıyormuş*). ayrıca konuyla ilgili bir başka teknik sebep ise kullanılan renk paleti. neredeyse tüm film boyunca yeşil ve sarı tonların ağırlıklı olduğu bir palet kullanılmış ve bu da maalesef cüceleri plastik, çoğu gerçek sahneyi de cgi gibi göstermiş. evet haklarını yemeyelim, bu filmde de gerçekten inşa edilen sahneler ve maketler var. örneğin dale bunların en büyüklerinden birisi, adamlar gerçekten dale'ı inşa etmiş neredeyse. ama gelin görün ki ilk filmin başında fall of erebor sahnelerinde böyle görünüyor.
ayrıca makyajların bırakılıp yerine full cgi orklar kullanmak da filmin gerçekçiliğine darbe vuran en büyük etmenlerden. alın bu yüzüklerin efendisindeki lurtz (hani şu boromir'i öldüren abi), bu da hobbitteki azog(thorin'in belalısı). siz karar verin.
bir de filmlerin 3d çekilmesi mevzusu var. 3d çekimler, yapımcıların forced perspective denilen tekniği kullanamamalarına neden olmuş. örneğin bu teknik fellewship of the ring'in başında frodo'nun, hobbiton'a gelen gandalfı karşılaması sahnesinde ustaca kullanılmıştı (çekim tekniği burada, çekilen sahne ise burada). dolayısıyla gandalf ve cücelerin beraber görüldüğü sahneleri iki defa çekmek zorunda kalmışlar. birisinde cüceler var, diğerinde sadece gandalf. hatta öyle ki gandalf'ı oynayan saygıdeğer üstadımız sir ian mckellen uzunca bir süre gerçek oyuncularla değil de yeşil perde önünde sadece cüce maketleriyle birlikte oynamak zorunda kalmış. bu durum üstadı o kadar çok yıpratmış ki bir gün çekimler bittiğinde sir, mikrofonların açık olduğunu unutup ağlamaya başlamış. "ben böyle bir şey için oyunculuğu seçmedim." diyerek, bu türden yeni jenerasyon oyunculuğu "beceremediğini" dolayısıyla ciddi ciddi oyunculuğu tümden bırakmayı düşündüğünü söylüyor. haberin detayları burada. tabi tüm ekip gidip teselli etmiş üstadı da olay tatlıya bağlanmış.
yazımızı, hobbit filmini neden beğenmediğini oldukça sade bir şekilde açıklayan bir başka üstadın sözleriyle noktalayalım. yüzüklerin efendisi serisinde aragorn'u oynayan aktör viggo mortensen'e göre bunun en büyük nedeni cgi efektlerinin filmin omurgasını ele geçirmiş olması. ingiltere'nin telegraph gazetesine verdiği bir mülakatta konuyla ilgili şunları söylemiş* (mülakatın tam hali):
"peter* teknoloji konusunda her zaman bir geekti. her zaman yeni teknikler uygulamayı severdi, fakat bir noktadan sonra teknoloji uçup gitti. peter ise hiçbir zaman önceden uygulamış olduğu tekniklere geri dönüp bakmazdı. yüzüklerin efendisi üçlemesindeki en favori filmimin fellowship of the ring olması da bu yüzden. filmde kullanılan görsel efektler daha ölçülüydü ve diğer filmlere göre daha planlı bir şekilde organize edilmişti. evet, ilk filmde de rivendell ve mordor vardı, fakat bunu bir şekilde organikleştirmeyi başarmışlardı, gerçek aktörler, gerçekten de birbirleriyle rol yapıyorlardı, maketlere değil. manzaralar gerçekti ve bu açıdan cesur bir filmdi.
ikinci film* efekt açısından şişmeye başlamıştı bile, üçüncü filmde* ise her yerde özel efektler göze batıyordu. ilk filmde ustaca yapılandırılmış her şey, ikinci ve üçüncü filmlerde gitgide kaybolmuştu.
ve şimdi hobbit'e bakıyorum... söylediğim her şeyi 10'un kuvveti olarak alabilirsiniz.
ama bana kalırsa, peter bu kadar çok teknoloji kullandığı için bence her şeye rağmen mutlu." -
27. kemal kılıçdaroğlu'na tıpa tıp benzeyen müsteşar
kemal kılıçdaroğlu'na; kemal kılıçdaroğlu'ndan daha çok benzeyen adamdır.
-
28. jelena karleusa'nın makyajsız fotoğrafı
vereceğiniz linkleri s.keyim neye tıklasak kurbağa çıkıyor.
görülmeyen fotoğraf. -
29. istanbul'u sevmeyenlerin istanbul'dan gitmesi
4 sene önce yaptığım eylem. allah dönmeye mecbur bırakmasın.
-
30. vodafone arena
arkadaşlarla oturup özlem giderdiğimiz, biramızı içip sonra maça gidebildiğimiz semtte olmasaydı, ya da ona giderken on yıllardır yaptığımız gibi dolmabahçe'deki ağaçlı yolda kol kola yürüyemeseydik, maçı beklerken mis gibi deniz havasını hala çekemeseydik içimize; yani tam şu anda olduğu yere değilde saçma sapan bir otoban kenarına yapılsaydı, bu kadar sevmezdik herhalde. severdik de, böyle sevdiğini sever gibi sevmezdik hala.
nasıl seveceksin, şu yukarıda söylediklerimi çıkarınca demir ve beton yığını kalıyor geriye.
insan beton sever mi hiç, deli misiniz? -
31. yatakta sevgiliye sabaha kadar kitap okuyan erkek
(bkz: düşüyor mu böyle)
-
32. fabricio agosto ramirez
olm ben puntoya biniyom lan arabamdan tiksindim amk.
tanım: beşiktaşımızın ispanyol kalecisi. -
33. anderson talisca
yakın zamanda ceza sahası dışından bam güm gollerini izleyeceğimizi düşünüyorum. yalnız çektiği şutlarda takım arkadaşlarının isyan olayını pek abartmamaları lazım. kale 15 metre ilerde, adam da şut çekiyor; solunda olcay el kol havada adama bağırıp çağırıyor vesaire. bunları yapmasınlar. herkesin uzaktan şut özelliğinin kendileri gibi 20 üzerinden 3 olduğunu sanıyorlar herhalde. olcay oğlum, sen uzaktan şut atmayacaksın zaten.
adamın şut şevkini kırmazlar umarım. hiç öyle saçmasapan pozisyonlarda da vurmuyor. vereceği pas adamı kaleciyle karşı karşıya bırakacak olsa kızalım. ama adamın kaleyi karşıdan gören pozisyonda şut çekmesi vereceği bir yan pastan çok daha fazla gol olma olasılığı taşıyor.
yeri geliyor tüm maç kaleye 2 şut çekemiyor bir takım. şut çekebilecek imkan bulamıyor çünkü. rakip sana o şansı tanımıyor. şut için topu önüne alman, önünde rakip olmaması ve 2 adım gerilmen gerekiyor. bu gerekleri sağlamaya çalışırken rakibin seni engellemek için 4-5 saniyesi oluyor zaten. koskoca fenerbahçe zorya takımına ilk yarı tek şut çekemedi.
yani, şut atılabilecek bir imkan varsa ve imkanı bulan oyuncu da talisca ise, o şut atılacak arkadaş. hiç yalandan el kol yapmayın adama. özellikle sana söylüyorum olcayım şahanım. canını yerim. -
34. şeyma subaşı
evli adamlarla ilişkiye giren,
onlardan çocuk yapan,
o adamların evliliğini yıkan kadın.
sonu kendisinden genç ve kendisinden güzel bir kadın tarafından yazılacak kadındır ayrıca.
ettiğini bulursun bu hayatta -
35. derin futbol
gece vardiyası olan bir iste çalışıyorum yani okul acilana kadar. televizyon izlemem imkansız. sabaha kadar kutu katlamam lazim. her yarim saatte bir bu başlığa bakıp o 3-4 dakikamı eğlendiriyorum.
demem o ki buraya yazılan diyaloglar veya monologlar sanılanın aksine boşa gitmiyor. bu gece benim için de izleyin, yazın dediğim spor programı. -
36. eren derdiyok
https://twitter.com/…status/777440214943932416?s=09
ne kara günler görmüş geçirmişiz lan meğer. neleri atlatmışız öyle. denizli ve montu, umut bulut'un batman günleri, ardından eren. şu golü 50 kere izlemişimdir attığından beridir. görmemiş beşiktaşlılara döndüm. abarttıkça abartasım geliyor. -
37. bir erkeğe eltiyi anlatmak
bacanağın zıddı diyin, bir daha hayatta unutmaz.
-
38. bursa
recep altepe tarafından içine sıçılan şehirdir.
adam önce ilçe başkanlığı döneminde osmangazi'nin amına koydu. sonra bütün şehrin amına koysun diye tuttular bunu büyükşehir belediye başkanı yaptılar.
aklıma gelen yanlışlarını sayarsak ;
*kentin en kalabalık bölgelerinden birisi olan heykel / eski garaj arasında bulunan cumhuriyet caddesi'ni sikindirik bir tramvay uğruna trafiğe kapatması. bu kapanan cadde şehrin en eski yerleşim bölgelerinde birinde olduğu için çevre caddelere yük binmesine yol açtı ve zaten var olan trafik yoğunluğu o bölgelerde hat safhaya ulaştı.
*heykel / eski garaj istikametinde dolmuş ve otobüs yoğunluğunu azaltacağız , yüz yıllık hayal gerçek oluyor denilerek şehrin yukarıda da bahsettiğim en eski ve en dar caddelerine ray döşedi ve hiç gereği yokken tren soktu. en gerekli olan terminal / şehir merkezi hattına raylı ulaşım yokken adam şehrin en olmayacak bölgesine bu zımbırtıyı soktu. şimdi daha yeni yeni terminale doğru yapımı başlandı aynı sistemin.
*mudanya kavşağı'nın amına koyması. uzun uzun yazmaya gerek yok o bölgede oturan yada işi düşen bursalı arkadaşlar ne demek istediğimi anlarlar.
*dünya'da ilk 10'a girecek stad inşa edeceğiz diyerek ortaya kafası olmayan bir timsah benzeri stad çıkarılması. stad hala inşaaat halinde ama içinde futbol oynanıyor. bir gün bakıyorsunuz dış zemin çöküyor bir gün asansör düşüyor.
*fomara (doğanbey) tokilerini yazmaya gerek bile duymuyordum ama sıralamışken onuda yazalım. hani şu fotoğraf yarışmalarında kötülük derecesi birinci olan.
*deniz uçağı ve helitaksi gibi maceralara atılan ama kar etmeyi bırakın söylenene göre bunlardan milyonlarca dolar zarar eden.
bir çırpıda aklıma gelenler bunlar düşünsem daha bir sürü şey çıkar aslında. -
39. az kişinin bildiği muhteşem web siteleri
çalıştırmak istediğiniz kasa tıklayınca, yapılması gereken hareketleri gösteren bir site.
hareketler;
dambıl
barbell
vücut ağırlığı
spor aletleri gibi başlıklara ayrılmıştır.
hareket isimlerine tıklayarak videolu örneğini görebilirsiniz.
http://www.coopersguns.com/…/exercise-encyclopedia/ -
40. robin van persie
19 yaşındaki pes delisi tipler tarafından hala ısrarla oynatılması gerektiği söylenen tipleme. yaşlı teyzeler gibi sahada dolaşıyor orospu çocuğu, neresini oynatacaksın amına koyduğumun yerinde? bunu bırak oynatmayı antrenmana bile almamak lazım, siktirsin gitsin. krasic bile bunun kadar bitik değildi. senin saçındaki beyazı sikeyim. senin oynayacağın futbolun ta anasını sikeyim. senin ayağındaki kramponun bağcığını sikeyim.
-
41. vincent aboubakar
ligue 1, lorient ile 38 maçta 17 gol, 8 asist
liga nos, porto'da 63 maçta 26 gol, 7 asist
kamerun 46 maç 13 gol.
şampiyonlar ligi, avrupa ligi, dünya kupası tecrübesi var. iki büyük ligde düzenli oynamış, 2,34 gol ortalaması yakalamış. oldukça fazla asist yapmış, büyük kulüplerin radarına girmiş ama beklenen sıçramayı yapamadığı için biraz gözden düşmüş, henüz 23 yaşında olan oyuncu. bu adamdan beklenen aşama arsenal gibi bir kulübe gidecek performansı göstermesiydi, zaten bayağı yakından ilgilenmiş arsenal scoutları ve olmamış. porto bu oyuncuya finansal olarak çok büyük yatırım yapmasa bile inanmış 2 sene forma vermiş, faydalanmış. hulk'un, falcao'nun, lisandro lopez'in, jackson martinez'in takımı porto yani. bizim gibi 40 yılda bir mario gomez, demba ba görüp aklını yitiren insanlar da değiller. bizim insanımız 2 maçta kendisini karalarken, porto kendisine tam 63 maç şans vermiş. gönderirken de çok cazip bir teklif olmadan göndermeye yanaşmamış. (2.5m eur kiralama, 10m opsiyon)
özetle, oyuncu afrika'dan, balkan liglerinden ya da güney amerika'dan gelmedi ki?! oyuncunun cv'si zaten kendini hiç ileri taşımasa bile türkiye ligi'nde faydalı olabileceğini gösteriyor. 23 yaşında, ve çok büyük patlama yapma şansı var. yapamayabilir hatta geri bile gidebilir. ama bunu 2 maçta görmek imkansız. porto'nun beklediği patlamayı yaparsa bonservisi el yakar. yapamazsa sezon sonu pazarlıkla alınır ya da çok kötü bir sezon geçirir ve geri gönderilir.
sabır. -
42. max payne serisi'nden akılda kalanlar
max payne' in ilk oyununda kandan oluşan çizgide ilerlerken ağlayan bebek sesi ve yaklaştıkça sesin yükselmesi.
ayrıca sağ tıklayınca atlamalar da hala gözümün önünde.
oyun çıktıktan bir süre sonra deli yürek yamasıyla tam o anlarda haydarinna efekti gelince tüm büyüsü kaçtı tabi.* -
43. 19 eylül 2016 kızılay yağ rezaleti
çomarlık giderek upgrade ediliyor hacılar. bu güncelleme hızına ben yetişemiyorum. be onun bunun evladı, birisi kayıp kafasının salçasını akıtsa o kaldırıma, ne yapacaksın? ben cevap vereyim: takdir-i ilahi... kaderinde ne varsa o oluyor aga. kaderden kaçamazsın. alnında ne yazıyorsa o. akacak kan damarda durmaz...
bunun dükkanına gidip topluca sıçacaksın. böyle tiplere laf anlatamazsın. çünkü insanlıktan, diyalogdan, empatiden anlamazlar. bunca yıldır edindiğim izlenim budur. şaşmaz. -
44. game of thrones
tek bir bölümünü bile izlemeyen çomar arkadaşlarıma sevgilerimi ilettiğim dizidir. o değilde bu gece emmy ödüllerinde ortalığı sallayarak birkez daha gönlümüze taht kurmuştur.
-
45. iphone 7
samsung users: we have the best quality
apple users: according to what?
samsung users: we have the best android phones
apple users: so what?
samsung users: we have the best design
apple users: lol
samsung users: we have the best and most features
apple users: sjdalkdal, tamam la bir şey demiyorum.
olm böyle salak salak şeyler yazmayın insan gibi girip okumaya çalışıyoruz ne oluyo' ne bitiyo' diye. -
46. kadına uçan tekme atan adamın tutuklanması
uçan tekmecinin tutuklanması.
farkındalık, baskı sonuç verdi. şerefsiz tutuklandı. dün gülerken bugün gülmüyordu, gülemiyordu. senin gibi haysiyetsizler yüzünden ülkemiz yaşanmaz oldu. asıl mahalle baskısını işte bugün yaşıyoruz ama şükür ki "farkında" olan insanlar var. adalet de artık ancak bu "farkında" olan insanların sayesinde işliyor. o da bazen... -
47. türkiye'deki mühendislerin kalitesizliği
81 ile üniversite açıp her sene vasıfsızları mühendis diye ortalığa salarsan beklenen şeydir.
-
48. sütyenine göre kadınlar
yazın beyaz, ince tişörtün içine simsiyah bir sütyen giyiniyorsa, çok tatlıdır.
sonbaharda beyaz, ince tişörtün içine simsiyah bir sütyen giyiniyorsa yanına ince deri ceket alsın üşüyebilir ama yine de çok tatlıdır. -
49. fatma betül sayan kaya
21. yüzyılda bakanı olduğu laik bir ülkede 1 hafta içinde yaşanan şort islama uygun olmadığı için kadın tekmeleme ve sokak ortasında bir kadına arkadaşlık teklifini reddettiği için dayak atma olayları hakkında neler söylemiş, nasıl tepki göstermiş diye haberlere ve twitter'ına baktım. beni zerre kadar şaşırtmadı.
neyse okullar açıldı, gül suyu kokulu selefi gibi açıklama yapmak zorunda olacağı zamanlar gelir, belki o zaman bu olaylar hakkında soru soran bir yürek yemiş gazeteci de çıkar. -
50. 9 günlük tatil sonrası ilk pazartesi
tanım: zengin biriyle evlenmek daha mı mantıklıydı diye düşündüren durumdur.
kuzenim 2 yıllık üniversiteyi bitirip bi ay çalıştıktan sonra ben zengin biriyle evleneceğim öyle çalışmak istemiyorum deyip işten ayrılıp evde oturmuştu. bildiğin görücüleri kabul edip kriterlerine göre olanı değerlendiriyordu. çok zengin üniversite mezunu olmayan biriyle de evlendi. şimdi kendi 22 yaşında ve bi oğlu bi villaları iki arabaları var. tam hayal ettiği gibi bi hayat yaşayıp koltuk takımını 30 bin tl ye aldığını anlatıyor günlerde.. şimdi bakıyorum da bu kadar tatilden sonra 6.30 da uyanıp gözümü aynanın önünde ellerimle açmaya çalıştım bu sabah. şimdi ben mi daha mutluyum o mu bilemedim..